29 Haziran 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

29 Haziran 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Bay SON POSTA ngilerenin Küçük Veliahd Prenses Eİizahgi gn kendisine oturmasını söyledi, oldu; uBunu yapamazsınız. Beni burada İngiltere kralı altıncı George'un bi. yük kızı Prenses Elizabet bugün benüz çocuk denecek bir yaştadır. İngiltere kralının oğlu olmadığından babasından sonra tahta çıkacak olan bu küçük kızdır. Günün birinde İngiltere kraliçesi ola. cağını ve bu vazifenin ehemmiyet ve kutsiyetini müdrik bulunan küçük Pren ses Elizabet şimdiden ciddi tavırlar ta. kınmaktadır. Ayni zamanda çok serttir. Bir dediği. nin iki olmasına hiç tahammül edemez... En çok sevdiği akrabası eski İngiliz Çok şakacı ve ki Windsor dükü ona «Kraliçe Bees» l&. kabını takmıştı... Kısmet olup ta küçük Prenses Eliza. bet İngiliz tahtına çıkar ise 1558 ten 1603 senesine kadar İngiltere kraliçesi bü Elizabeti hatırlatacağı muhakkak sayıl maktadır. Küçük Pren geçen her hâ es Elizabelin başından ise ailesini kâh meraka sevkeylemiş, kâh eğlendirmiştir. A'le a. rasında o ilibet» diye çağırırlar, Tülibet, sahibesi bulunduğu nüfuzu her fırsatta istimal eylemekten geri kal. birinde annesi kraliçenin ah. dan bazıları onu davet ederler izce, bir çocuk gibi kabul eder. . Esasen kraliçe onlara teklifsizce hareket edilmesini tembih eyler,.. Prenses gelir ve kimsenin ona madığını, onu çocuk görünce hiddetle, aldır. yerine koyduklarını sıdır. «— Bu adamlar kral hanedanına men. sub bir prensesin karşılarında bulundu. Bunu acaba bilmiyorlar mı?...> İngiltere kralının anası ve ana kra. üçük Osman içeriye, eve kaç- müiştu. Galiba, ablasına müjde koşturmuştu. Mehmed efendi muallime yol göster- di... — Buyur. eve gidelim bizde. Bizim kadının bir gönlünü ahver. İki buçuk odadan ibaret olan bu ev, Sapanlınm nazar boncuğu idi. Orada ondan büyüğü ve ondan biçimlisi yok- tu. Herkesin gözü üzerinde idi. Başka evlerin zikri geçerken «dam tabiri kullanıldığı halde, nalburunkine «<Dav- rangilin konağı» deniyordu. Askerliğini kısmen İstanbulda yap - mış bulunan Mehmed efendi orada kö- rükörüne vakit £ geçirmemiş, etrafın dikkatle bakınmış ve gördüğü iyi şe: leri köyüne döner dönmez tatbik et ti, Biraz parası olduğu, işi de ticarete vurduğu cihetle şu istediği gibi evi kur- makta pek güçlük de çekmemişti. Ahmed Ercan evin içerisinin de dış gibi oldukça rabıtalı olduğunu gördü. Kendisini aldıkları odada titiz bir ev kadınının temiz ve özentili emekleri belli oluyordu. Yere bir keçe serilmişti. Odanın üç tarafına, üstleri kilimlerle örtülü sedirler kondurulmuştu. Ortada, bu mevsimde ziynetten başka bir manâ ifade etmiyen bakır bir mangal duru- yordu. Sedirlerin arka ve yan yastıkla- ri tertemiz, pencerelerdeki (o perdeler tiril tirildi. Nalburun karısı ayağında, çepkeni ile bir örnek yeni şalvarı, ba - şında yazma örtüsile Ahmedi karşıla- dı. — Safa geldin, efendi oğlum. Nice - sin?. İyi misin? Nalbur, Ahmede cevab fırsatı ver - meden, atıldı; Adet değil miya? Elini geldi, bizim güvey, ü çoğ olsun! — Ahmed Ercan acemi bir tavırla, ihtiyar kadının buruşuk elini tutup du- daklarına götürdü. Kadın bir dua daha etti: öpmiye » Hiddetini mücib o.| lan nokta da kimsenin ayağa kalkmama:| Prenses Elizabet ve büyük annesi valide Kraliçe Mari liçe namını taşıyan Kraliçe Mary küçük Prenses Elizabetin terbiyesine nezaret » Bazılarına göre prensesin azametli olması Kraliçe Mary'nin teki. natı neticesidir... Bir gün büyük annesi Kraliçe Mary ile Operanın bir matinesine gider. Krala mahsus locada yer alırlar. Prenses ayak. ta durur. Kraliçe Mary bu hareketine kızar ve| onu hemen eve götüreceğini söyleyince birdenbire şu cevab ile karşılaşır: «— Bunu yapamazsınız. Beni burada Ana kraliçe Mari bir gün onu operaya götürmüştü. Veliahd locada ayakta duruyordu. Büyük annesi özünü dinletemeyince eve göndermekle tehdid etti. Prensesin cevabı şu örmek istiyen halkın inkisarı hayalini macib olursunuz!u ai / görmek arzusunda bulunan halkın inki. sarı hayalini mucib ölursünuzlüz Bundan birkaç sene evvel büyük ba. ile büyük anası Kra. hiçe Mary arasında bir boyunbağı mese. lesinden dolayı m şa baş göstermiş, kral hiddetlenmiş ve kraliçeye çıkışma. ğa başlamış. Bunun Üzerine Elizabet bü. yük babasına şu sözleri söylemiştir! «— Aman büyük babacığım! Ağzınız. dan çıkan sözlere dikkat ediniz.., Büyük annemi böyle azarladığınızı tebaalarınız duysa acaba ne derler?...> Küçük Prenses Elizabetin günlük programı çok ciddi bir surette hazırlan. mıştır. Babası kral olduğundan ve büyük anası Kraliçe Mary onun terbiyesine ne. zaret eylediğindenberi bu programa son derece itina edilmektedir. İngilizceden maada fransızca, alman. ca, edebiyat, tarih, coğrafya, hesab de; leri almaktadır. Kendisine ayni zamanda müzik, resim ve dans dersleri de veril mektedir. Bebek kolleksiyonu çok zengindir. Fa. kat buna rağmen erkek oyuncaklarından İzevk duymaktadır. Lilibet te küçük kardeşi Rese'un ter dir ve on maktadır. Babasının taç giyeceği gün Prenses E. lizabetin başına çük. bir taç ve uzun etekli bir Top gi n Margaret karşı bir ha İki küçük prenses Westminster kilise. sinde yerlerine geçtikten sonra küçük Margaret Rose kilisede bulunan tanıdık. larına işaretler yapmağa başlar. Bunu gören Elizabet onu dirseği ile dürter ve usulu oturmasını tembih eder... Canı sı. kılan Margi Rose bu sefer parmağını emmeğe başlayınra ablasının tekditleri. ne uğrar... (Devam 10 uncu sayfada) Büyük Vezir Sokol Mehmed Pa - şanın bir serseri dervişin hançeri al - tında ölümü, müverrihler (tarafından Garb Türk İmparatorluğunun azamet| ve şevket devrinin sonu sayılır. vak'a- 'nüvislerin Uzun Mehmed Paşa dedik - leri Sokollu (*) dar Kanuni , |İSüleymana, dok Selime, beş seneden faz Murada sadrazamlik etmişti İbrahim Efendinin k; tan Selim zamanında hod padişahı ma nevi idi, Vüzeradan birine olmıyan istiklâl ile imtiyaz bulmuştu.» 'Hazinedarı ak hadımlardan Hasan a- ğanın anlattığına göre: «Sokollu her ge maz kıldıktan sonra bir müddet tarih okutturur, dinlermiş. Şehid edileceği in hizmet - arasında oku - ©) Terehmel halini ve bu lerini bu müsabaka yazıları zaf olacaksınız. UM. yeni Edebi Romanımız: 47 KARLI DAĞA GÜNEŞ VURDU Yazan: al — Rabbim ikinizi bir yastıkta kocat - sın! Elemşiz. keder- z,. döldöş sahabisi etsin, inşallah! Oturdular. Seher ortalarda yoktu. A - caba nikâh kıyılma- m çıkarmıyacak - rm; id? Bu il düşünmek mu- in canımı sıktı. Cesaret edip sora - ıyordu da Nalbur damadına ikram ediyor, sigara sil ağırlıyacağım bile - miyordu. Bu esnada, kapıdan Seher de göründü. Her va « kitkinden daha da güzeldi. Nazarları, elindeki tepsinin üzerine eğilmiş oldu- i halde, yarın: «Kocar diye hitab ede- ceği adama şerbet getiriyordu. Doğru Ahmed Ercanın yanına gitti, tepsiyi uzattı, anasının ve babasının da hlerini verdikten sonra, tepsiyi » bırakıp, eğildi, Ahmedin eteğine vardi. Ahmed Ercan — Aman! Estağfrullah? Diyecek oldu; nalbur: — Yok! dedi; bırak, erki göstermek kadını düşürmez, Türk köylüsünün değişmez, prensipleri! Ahmed Ercan, geri çekilip de, karşı- #s hir minderin üzerine oturan Sehere asii ir. İten muhiti Ercümend Ekrem yan gözle baktı. Genç kızda ne fazla bir heyecan, ne de benliğinden dişarıya ta- şan bir sevinç Alâmeti gördü. İçinden: — Bu bâdiseyi kaderin icabı telâkki etmiş olacak... mütevekkilâne oboyun eğiyor.. diye düşündü. Hakikatte hiç de öyle değildi. Seher, şehirli bir bey tarafmdan zevceliğe se- çilmiş olmasına son derece memnun ol- muş, bundan gurur duymuştu. Köyde- bu mazhâ- Za- in delikanlılarını beğen - ki akran ve emsali arasında, riyet önun iti ükseltecekti. miyordu. Onlara nisbetle kendi kendi- ni her Ahmed Ercanın teklifini cihetoe daha incelmiş, dâhaâ üs- tün görmekte idi. Bütün bu sebeblerle, babasi ona Talu tekrarladığı zaman, ilkin derin bir hay - ret, sonrâ da izhar - dan çekindiği son - suz bir sevinç düy muştu. Odada bir müddet hüküm süren sessiz- İiği bozan Mehmed efendi oldu: — Nikâh muame- lesine başlamalıyız gayri; değil mi? de- Seher (o utanarak önüne (o bakiyordu. Ahmed Ercan ce - vab verdi: Evet. Lâkin ka- saba; kadar git - mek lâzım gelecek. — Ben muhtara danıştım: Hacet yoğmuş. Buradan bir arzuhal yapılacakmış, ikiniz imza ede- cekmişsiniz onu. Muhtar da tasdik ey- liyecekmiş.. ondan sonra birisi kasaba- ya nikâh memuruna götüresi imiş. As- kılar asılacakmış.. on beş gü cekmiş. Vakti idi, siz o vakit varacakmışsınız oraya, nikâh kıyılıverecekmiş. Senin mekte - bin olduğu için bu işleri ben görürüm. Sevabı vardır. — Arzuhal nasıl yazılacak? — Bana m: soruyorsun, onu? Nasi yazılacağını sen herkesten iyi bilirsin, oğul. — Nüfus cüzdanlarını da arzuhale katmak ister; sanırım. müyesser | ZUr ce kalkar, abdest alıp gece yarısı na -| Haziran 29 “SON POSTA,, nın Tarih Müsabakası No. 34 Sokolluyu vuran serseri Büyük Vezir Sokolluyu hançerliyen bu serseri derviş, Türk tarihinde meş'um bir rol oynamış, Sokollunun ölümü ile Türk imparatorluğunun azamet ve şevket devrinin sonu gelmişti günün gecesı paşaya «nereden okuya « hm?» diye sormuşlar: «Sultan Mura « dın Kosovada şehid olduğu yeri okul demiş. Birinci Muradın bir ie tara « fından hançer ile v ği bahis apitinen Sokol! dahi şöyle bir şahadet nasib dua etmişti. 1 1579 günü ikindi di - kollu Mehmed Paşanm. nu- i. Öte - paşanın ihsanlarile geçinen bir i. Sokollunun hemşerisi idi. İlani Bosnalı idi. Haber için arzuhal sunar şeklinde ilerledi ve kolunun ye « ni içinde sakl: le sadrazamı keskin bir hançer i- göğsünden vurdu. Çok a» surette yaralanan Sokollu akşam e- zanı vaktinde ruh teslim etti, (Devamı 10 uncu sayfada) — Kafa kâğıdını mı? Helbet ya! Ons suz olmaz. Seherinki sandığında duru « yor. Seninkini yarın getirirsin. Nalburun karısı kalkmış, dışarı çık» 1. Biraz sonra kocaman bir sini ges p ortaya koydu. — Şimdi yiyeceğiniz yemekleri vuklun yaptı.. dedi. Yemekler basit, lâkin Tezizdi. Demek oluyordu mükemmel bir ev kadını biribirinden ü kırpmak suretile kw zını tekzib etti. Ahmed boyuna Seheri tetkik ediyor. du. Onun tavırlarında, yemek $ de, kağık tutuşunda, ekmeği koparışme da, su içişine varıncaya kadar bir Kİ « barlık sezdikçe memnun oluyordu. Yemek bitti; kalktılar, Seher, leğen ibrik getirip, nişanlımın eline su dök» tü; havlu tuttu. Onun masumane edası Ahmedin hoşuna gidiyordu. i.. diye düşündü. O da böyle idi. Ne iyi ettim de şu kizca» ğıza talib oldum. Kız sofrayı kaldırıp da, ortadan kay» bolunca, nalburla Ahmed konuşmıya başladılar... — Kimin kimsen var mı, Ahmed bey, oğlum? Sormayı Unuttum, Kusura bak» ma. — PBiç kimsem yok, Mehmed efendh Allahtan gayri. Ne anam, ne babam. ne'kardeşim... — Eh! Biz sena bundan sonra hem — Mektebir buraya buyu — Rahatım, çok şükür? orada rahatlığın yoksây — Sanki, bakıcın yoksa derim. Elbi» sen, çamaşırın.. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: