24 Ocak 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

24 Ocak 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

24 îkincikânun 1940 CUMHURtYET SON Hâdiseler arasında Sovyetler Finlândiyada büyük taarruza geçtiler (Baştarafı I inci tahijede) Kanlı muharebeler oluyor Arab harfleri ir okuyucum soruyor: «Küçük oğlum 1 1 yaşında. Arab harflerini bilmiyor. Kendisine bunu hususî olarak öğretmek isteyorum. Ne dersiniz? Görüyorum ki bugün ticarethanelerde, hatta devlet müesseselerinde lâtin harflerinden başka arab harflerini de iyi okuyup yazanları tercih ediyorlar. Ne düşündüğünüzü öğrenebilir miyim?» Evet, arab harfini bilmek devlet işlerinde de, hususî müesseselerde de kuvvetli bir tercih sebebi olmağa devam ediyor, çünkü eski evrakı, dosyalan ve muhabereleri okuyabibnek için arab harfi bilmek şart. Bunun daha ne kadar süreceği de kestirilemez. Kanun arab harflerile okumayı değil, sadece yazmayı yasak etmiş olduğu için, çocuğunu iyi teçhiz etmek isteyen her baba ona eski harfleri öğretebilir. Bu, i?m sade ve amelî cephesi. Bir de kültür cephesi var. Arab harfi bilmiyen bir genc için Türk tarüıinde ve Tiirk edebiyabnda orta seviyeyi bulacak kadar derinleşmek imkânsız. Bu genc, Naima'yı, Peçevi'yi, Cevdet Paşayı okuyamaz. Bunun gibi el yazması, taş basması veya matbu 45 bin eserden hiç birini okuyamaz. Koca Divan Edebiyatı, onun için, bir mekteb kitabına veya bir antolojiye alınmış mostralık birkaç manzumeden başka bir $ey değildir. Tanzimatın bütün kitabları da, beyaz kâğıd üstünde askerî ve muntazam adımlarla yürümüş bir pirenin tersi gibi incecik lekelerden ibaret görünür: Ziya Paşadan Abdülhak Hâmide kadar muasır edebiyatın hiç bir şahsiyeti ve eseri üstünde fazla duramıyacak. Edebiyatı Cedide için de öyle. Rübabı Şikestenin de, Halukun Defterinin de, Eylulün de, şunun da, bunun da yeni harflerle basıhnış nüshaları yok. Hatta Yakub Kadrinin, Falih Rıfkının, Halide Edibin, hatta biz yaştaki muharrirlerin bütün eserleri yeni harflerle basılmı; değildir. Tarih ve edebiyat kadrosu dışma çıkarsak, orta bir kültür için okunması zarurî ne eserler sayabiliriz ki yeni harflerle neşredilmemijtir. Arab harflerini bilmiyen bir genc, bu kitabların hiç birini okumamıs olduğu için gündelik gazete veya haftalık mecmua okuyucusunun tam seviyesine de çıkamaz. Oralarda yazı yazanları anlamak için de onları yetiştiren kültür an'anesinden gelmiş olmak lâzım. Neşriyat Kongresi toplanah dokuz on ay var. Yeni harflere çevrilmesi şart olan asgarî 50 bin kitabdan ellisi değil, belki on tanesi bile çıkarılamadı. Cevab alamıyacağuuzdan emin, sorabildiğiniz kadar sorunuz: Arab harfi bilmiyen genclik ne okuyacak? Benim cevabım çu: Kaç yaşında olursa olsun, lâtin harflerinden başka, bir de, hususî olarak arab harflerinin elifbesini okuyacak. Tek çare bundan rbaret. İsteyen, dernindenberi yazdıklanmın tek kelimesini anlamadan, bana «muhafazakâr» desin. Kabul ediyorum. Muhafazakâr, tarihinden ve edebiyatından haberi olmıyan bir cahilden çok daha ileri bir adamdır. Çünkü taassub ve irtica, bilginin değil, cehaletin öz kardeşidir ve irticalaruı en kötüsü bunun tersine inanmaktır. Harb lâzım İCTIMAITETKİKLER Yazan: ALİ KÂMİ AKYÜZ mamızı tavsiye ederken başka bütün hayvanların gösterdikleri örneği hiçe sayıyorlar. «Hakikaten şu Darven'cilik gayretini güdenler ciddî adam sayılamazlar: Biz muharib karıncalann âdetini hiçe saysak ne olur? Nemiz eksilir? Bu, zoolojinin meraklı bir safhasıdır; yoksa esaslı bir nizam değildir. lnsanlar arasındaki muharebeleri andırır tabiatte misal olmadığmı idrak etmeliyiz...» Richet bu vadide döşenip giderek, dedikleri gibi de olsa bunun hayvanları örnek etmek ve onların derecesine inmek için bir sebeb olamıyacağını, kendi mahremlerine tecavüzde bulunmamak gibi birçok işlerde hayvanlardan ayrılmak insanlığm şerefi icabından bulunduğunu söylüyor. Mesele bir de üreme bakımmdan mütalea olunursa insan da dahil olduğu halde hayvan ve nebatlarda, hayat kavgası kanununun ezici imha siyasetine rağmen gene üreme hassası kendini gösteriyor. Şairi Âzam, £56er"inde: Demişti. Darven, bir çift filin (fil ki ancak 30 yaşında gelinlik çağına gelir) 750 senede 19 milyona baliğ olacağını hesab etmiş. tnsan, tabiatin esiri olan, başka hayvanlara da benzemez. Aklı ve zekâsile tabiate hâkim olmaya çahşıyor. Meram ederse, zelzele gibi korkunc âfetlere bile, karşı koyabiliyor. Aralarında boğuşup birbirlerini yemeseler ne olacak? Nekadar artacaklar? Arz, bu müşfik ana, onları besleyebilecek mi? Tanmmış ingiliz iktısadiyatçılanndan Maltüs (1 766 1834) bu endişeyi ızhar ederek bir ekol yapmış ve aşağı yukan 500 sene sonra insanlann ac kalacağı neticesine varmıştır. Haklı, haksız birçok hücumlara uğrayan bu ekole kıymet vererek harbleri hoş mu göreceğiz? Haydi görmiyelim, tecavüzlü harblere karşı müdafaayı ihmal mi edeceğiz? Şüphesiz harb fena birşeydir. Fakat harbi ortadan kaldırmak maksadile yapılan harblere de fena dersek, o zaman küçük milletlerin hürriyet ve hukukunu sıyanet için harbi kabul eden demokrat devletlerin bu hareketlerindeki yüksekliği takdir etmemiş olunız. Bundan evvel mühim bir nutkunda Çemberlayn, ezcümle şöyle diyordu: «Alman milleti bilmelidir ki, harbin uzaması ve gelecek senelerde bu harbin bize yükleyeceği acı neticelerin bütün mes'uliyeti Alman hükumetine aiddir. Alman milleti keza bilmelidir ki müttefiklerin içtimaî, insani, âdilâne bir tarzı hal bulmak arzulan hiçbir kıymeti haiz olmadığı birçok defalar sabit olan teminatlarla tatmin ediLemez. Almanların Führer'i tarafından tatbik edilen usuller Avrupada her küçük millet için daimî bSf tehlike teşkil etmektedir. Bu usuller bütün garb medeniyetinin dayandığı manevî esasları tehdid eylemektedir. O halde «Harb lâzım mıdır, değil midir?> sualine tarihten ve hayvanlardan örnek almaksızın şu cevabı verebiliriz: Yerine göre! Bugün işte onun yeridir. Maruf şairimizin dediği gibi: «Diyorlar kül olmaz ateş yanmadan, «Denizler durulmaz dale,a1nnmadan!s> Azade olaydılar seferden Bir ordu çıkardı bir neierden! değil mi ? IHEM NALINA MIHINA Fin tayyarelerinin faaliyeti Helsinki 23 (a.a.) Cronstadt'ı bom bardıman etmiş olan Finlandiya tayyarelerinin 30 tane olduğu öğrenilmiştir. Finlandiya tayyarelerinden müteşekkil diğer bir grup, Estonyadaki Rus üssülhareke • lerini bombardıman etmiştir. Cronstadt'daki Rus harb gemileri, buzSovyet tebliği lardan dolayı oldukları yerde kalmışlar Moskova 23 (a.a.) Leningrad asdır. Bu gemilerden birçoğunun ciddî su kerî mmtakası erkâmharbiyesinin tebliği: rette hasara uğramış olduğu zannedil 22 kânunusanide her noktada keşif kollan arasmda musademeler olmuştur. vmektedir. Birçok mıntakalarda topçu ateşi teati Finlandiyaya giden ttalyan edilmiştir. tayyarecileri Sovyet tayyareleri, keşif uçuşlan yapHelsinki 23 (a.a.) Reuter bildiri mışlardır. yor: Cumhur Reisinin tebriki Dün Helsinki'ye Italyan tayyarecileri Helsinki 23 (a.a.) Aaland adala ve bazı gönüllüler gelmiştir. Italyan tayyarecilerinden biri bir gaze rında kâin bir liman olan Marichamn'ın cumartesi günü Rus tayyareleri tarafın teciye: « Finlandiyanın nihaî zaferine ka dan bombardıman edilmesi esnasında iki kadın yaralanmıştır. Hasarat, çok mü naatim var» demiştir. Pilot, Finlandiyaya Almanya tarikile himdir. Sakin ve müdafaasız bir şehir olan gelmiş ve Alman makamları tarafından seyahat maksadı hakkında sorulan sual Marichamn'da ayni günde beş tehlike işareti verilmiş ve şehir halkı bütün günü lere, gülerek: « Kış sporu yapacağım» eevabını sığınaklarda geçirmiştir. Reisicumhur Kallio, Mareşal Manner vermistir. heim'a bir mesaj göndererek Finlandiya îngiltere tayyare gönderdi dolayı i Roma 23 (a.a.) Torino'da münteşir ordusunun muvaffakiyetlerinden tebrikte bulunmuştur. Stampa gazetesinin Helsinki muhabiri, lnReisicumhur, bu mesajma şu sözleri ilâgiltereden Finlandiyaya otuz tayyare gelve etmiştir: miş olduğunu bildirmektedir. « Suomo8almi muzafferiyeti, tari Fin tebliği himizde parlak bir ziya olarak kalacak Helsinki 23 (a.a.) 23 kânunusani tır.» Finlandiya akşam tebliği: Kanadanın yardımt Kareli berzahında miihim bir şey olOttava 23 (a.a.) Kanada hükumemamıştır. tî, Finlandiyaya, Kanadadan yiyecek saLadoga gölünün şimali şarkisinde düştm almak üzere 100 bin dolarlık bir kreman ağır zayiat vermistir. Rus kıtaatının açmıştır. uğradığı zayiata bir misal olmak üzere Uruguayın yardımt $unu kaydetmek gerektir ki, yalnız Rollanjalki muharebelerinde Ruslar iki gün Montevideo 23 (a.a.) Dünkü nazıriçinde bin asker kaybetmişlerdir. lar meclisinde, Başvekil ve Hariciye NaAittojokide Ruslann müteaddid taar zın, Finlandiyaya yardım için 100 bin ruzları kırılmıştır. pesosluk bir kredi projesinin parlamentoDiğer mıntakalarda yeni birşey olma ya tevdiini teklif etroiglerdir. Bu teklif, mısür. nazırlar meclisi tarafından ittifakla tasvib Finlandiya sahillerinde buz üzerînde olunmuştur. devriye faaliyetleri vukubulmuştur. Sovyet tayyareleri müteaddid şehir ve mevkileri bombardıman etmiştir. Fakat şimdiye kadar ancak iki kişinin ağır yaralandığı haber alınmıştır. Altı Sov>et tayyaresi muhakkak olarak düşürülmüştür. Diğer üç Sovyet tayyaresinin de düşürülmüş olması muhtemeldir. Içtimaiyatçı gözü, insan cemiyetlerine taalluk eden her müessesenin tarih ve coğrafya sahalannda kaynaklannı araştırarak en iptidaî insan kümelerinden en son medeniyet haline kadar geçirdiği safhalan incelemek iddiasını taşır. Din, ahlâk, aile, hukuk müesseseleri gibi içtimaî hâdiseler, bu bakımdan elenip didiklendiği ve cildler dolusu hâdiseler toplandığı gibi şüphesiz içtimaî bir hâdise olan harb hakkında da ayni yolda yürüyen içtimaiyatçılar olmuştur. Bunlar harbin menşeini yalnız ilk cemiyetlerde değil, hatta henüz bir faraziye olmaktan ileri gidemiyen ve Darven mukallidlerince ilk ecdadımız olduğu iddia edilen hayvanlarda bile aramişlardıı. Yaşamak ihtiyacının tabiî olarak hayvanlar arasında doğurduğu «hayat kavgasını» insanlara da şamil, umumî ve tabiî bir kanun telâkki eden birçoklan, «harb» i, ayni kanunun bir tezahürü sayarak bundan içtinab kabil olmıyacağı neticesine varmışlardır. Buna mukabil ezcümle Paris Universitesinin namlı profeistikbalh ismindeki kitabında şöyle diyor: «Sosyolojinin bu, sözde Darven'cileri, ferdlerin kavgalarile cemiyetlerin savaşını birbirine karıştırarak esaslı ve fahiş bir hata irtıkâb ediyorlar. Eğer hayat kavgası, hayvanlarda olduğu gibi bizde de vardır demek isteyorlarsa, yavnılarını müdafaa eden bir yaban domuzu gibi, insanlann da karşılıklı iki adam yahud belki de iki aile reisi arasında bir boğuşmadan bahsetsinler, kabul!.. Fakat bir hayvan cemiyetinin başka bir hayvan cemiyetile mücadele ettiğini hiç söylemesinler: Çünkü tabiatte bunun yeri yoktur.» Richet, bunu müteakıb La Bruyere'e atfen şunu yazıyor: «Size deseler ki, büyük bir memleketin on binlerce kedisi bir ovaya toplanmış ve iki taraflı olarak birbirlerine karşı bütün hicranlarını miyavladıktan sonra diş dişe, tırnak tırnağa gelmişler, nihayet dokuz on bin kedi cesedi ortada kalmış ve bu leşlerin kokusu on fersah mesafeye kadar havayı berbad etmiş. Bunu duyunca siz, ne çirkin bir hâdise 1 diye şaşmaz mısınız? Ya bu işi kurdlar yaparsa... Düşünün, o ne ulumadır ve ne kıtaldir!» «Fakat La Bruyere pekâlâ biliyordu ki ne kediler, ne de kurdlar böyle binlercesi bir arada boğuşacak derecede avanak değillerdir. İki kedi pençe pençeye gelir; iki kurd boğuşabilir ve hayat kavgası bundan ibarettir. Yoksa binlerce ve binlerce kedi veya kurd cemiyetleri hiçbir zaman düşman halinde karşılaşamazlar. Tabiat hiçbir yerde içtimaî grupların harb halinde karşılaşmasına hayvanlarda şahid olmamıştır. «Vakrâ bu umumî kanunun bir iki ufak istisnası yok değildir. Ender olarak bazı kere karıncalar arasında toplu olarak çarpışmalar oluyor. Bir yuva sakinleri, başka bir yuvayı ele geçirmek için sefere çıkar ve iki taraf bütün şiddet ve yırtıcılığile harbe tutuşur. «Işte harb taraftarlan da bu istisnaya dayanarak tezlerini müdafaa için karınca yuvalanna girmeğe mecbur oluyor ve aradıkları örneği oralarda buluyorlar. Bize karınca (hem nadir görülen bir cins karınca) âdetlerini göstererek onlara uysörü Ch. Richet «Harbin mazisi ve sulhun Ölüm denizi kahramanları u denizciler, ne kahraman in» sanlardır. Şimal denizinde sefere çıkan denizciler, bu kahramanhğm en büyük misalini veriyorlar. Bir su bombasile ebediyen deniz altında kalan Alman denizaltı gemilerinın mürettebatını, torpil, mayin, bomba tehlikesine rağmen, deniz hakimiyetini muhafazaja çalışan İngiliz Fransız bahriyelileunı bir larafa bırakıyorum. Onlar muharibdirler, muzaffer olmak için kahramanlık göstermeğe ve fedakâılık etmeğe mecburdurlar. Benim, asıl bahsetmek istedığim denizciler, Şimal denizinde, bitaraf ticaret ve balıkçı gemilerinde çalışan insanlardır. Şimal denizi, sulh zamanında bile, belâlı bir denizdir. Avrupa kıyılarına kadar dayandıktan sonra orada can çekişen Atlas Okyanusu fırtmalarının getirdiği kül rengi bulutlarla alçalan kapah ve kasvetli gökyfezü, denizin kirli sularile kucaklaşır. Şimalden gelen soğuk hava cereyanlarile ılık Gulf Stream (Golf Strim) akıntısının sıcaklığı karşılaşır, bu yüzden Şimal denizinde yağmur, sis, pus eksik olmaz. Bu, yetişmiyormuş gibi, tngiltere, Almanya, Danimarka, Isveç, Norveç, Holanda, Belçika ve Şimalî Fransadaki binlerle ve binlerle fabrika ve vapur bacalarının savurdukları dumanlar, isler ve kurumlar, hep Şimal denizine dolar; onu daha kara suratlı yapar. Atlas Okyanusunun fırtınaları, ta Rusyadan kopup gelen soğuk gün doğuşu rüzgârları, İskandinavyadan esen haşin poyraz rüzgârları, Şimal buz denizinden kopup gelen tipiler, şimali garbiden delice bir şiddetle esen karayel fırtınaları, kuvvetli meddü cezirler, kum banklan ve sığlıklarla dolu, daha doğrusu baştaıı aşağı sığ olan Şimal denizinin altını üstüne getirir. Mavi, açık> berrak ve insana neşe veren Akdenize nispetle Şimal denizi, çamurlu, kapalı, karanhk, yüreklere hüzün ve kasvet veren, adeta uğursuz bir denizdir. Şairler, denizi kadına benzetirlerya aynî teşpihi yaparsak Akdeniz, sarı saçlı mavi gözlü masum bir genc kız, Şimal denizi ise feleğin çemberinden geçmiş simsiyah saçh, kapkara gözlü, azgm bir aşifteye benzetilebilir. Şimal denizi, dünyanın bütün fettan kadınlarmın ihtirasına kurban gidenlerin hepsinden çok daha fazla delikanlının kanına girmiştir. Fakat harb zamanındaki Şimal denizi, sulh zamanındakinden bin kat daha belâlıdır. Çünkü o vakit, tabiatin zulümlerine ve tuzaklarına insanlann daha hain ve daha beter zulümleri ve tuzaklan da inzımam eder. Denizaltı gemileri torpiller; tayyareler bombalar; toplar batınr; mayinler uçurur. Bilhassa Almanlar. siilünü l<o9ır<lıl<toıı aonra, hırsından serçeye ateç eden avcılara benziyorlar; İngiliz donanmasına birşey yapamamak aciz ve hırsile bitaraf vapurlara, hayatlarını kazanmağa çalışan zavallı balıkçılara, insanlann selâmeti için bin zahmete ve tehlikeye göğüs geren fener gemilerine hücum ediyor1ar. İngiliz Fransız gemileri azçok kendi harb gemılerinin ve tayyarelerinin himayesindedirler. Bitaraflar ise âciz ve himayesizdirler. Buna rağmen bitaraf gemiciler, bu isimsiz kahramanlar, Şimal denizinden ziyade ölüm denizi ismine lâyık olan bu korkunc ve uğursuz denize, öleceklerini bile bile çıkmaktan çekinmiyorlar. Hergün bir iki bitaraf ticaret gemisi mayine çarpıp berhava oluyor, hergün, bir iki balıkçı gemisi Alman tayyarelerinin bombalarına hedef olup batıyor; fakat bu muhakkak ölüm, onların arkadaşlarım korkutmuyor. 25 Isveç gemisi batmış olmasına rağmen, bütün lskandinavya denizcileri gene Şimal denizindedirlcr. Bu gayrimuharib, fakat muhariblerden çok kurban veren kahramanlann huzurunda hürmetle iği'mek lâzımdır. Almanlar Rumanyadan İtalyada izinli zabitler gene petrol alacaklar silâh altma çağırıldı Bükreş 23 (a.a.) Reuter: Rumanya tarafından Almanyaya petrol verilmesi hakkuıda yeni müzakerelerin cereyan etmesi bekleniliyor. Cenubuşarkî Avrupasile Alman tica retinin inkişafına Viyana bürosu şefi Neubacher, Bükreşe gelmiştir. Bu ziyaret, doktor Olo Dius'un birkaç gün evvel Bükreşe muvasalat etmiş olmasile alâkadardır. Rumanya Ekonomi Nazın Angelesku cumartesi ve pazar günleri başlıca petrol şirketlerinin reis ve mümessillerile görüşmüş ve petrol satışını ve fiatını hükumetin kontrolu altma koyan son kanunun mad deleri üzerinde müzakerelerde bulunmuştur. Bu kanunun, ecnebi sermayeli petrol şirketleri üzerinde Almanyanın bir mu vaffakiyeti olduğu haricde iddia edilmiş olmasına rağmen yanresmî olarak beyan ediliyor ki, hükumet herşeyden evvel Rumen ordusunun ve hava kuvvetlerinin petrol ihtiyaclarını düşünmektedir. Roma 23 (a.a.) Bu sabah Duçe nin riyaseti altında yeniden toplanmış olan nazırlar meclisi, askerî kadroların takviyesine müteallik birçok kanun lâyihalan kabul ve tasvib etmiştir. Meclis, ilk hat cüzütamlanna aid sınıflara men sub mezun zabitlerin antrenmanlarını tekemmül ettirmek ve kendilerini ihtiyac halinde her an hizmete amade kılabilmek maksadile şimdiki muddetten hissolunur derecede fazla bir müddet îçin mecburî surette silâh altma çağınlmalanna karar vermistir. PEYAMt SAFA ALİ KÂMİ AKYÜZ Dahiliye Vekâleti teşkilât kanunu Ankara 23 (Telefonla) Meclise verilmiş olan, Dahiliyenin vilâyetlerdeki teşkilâtına dair kanun lâyihasına göre, «kazalardaki teşkilât: Merkezde kayma kamlık, yazı işleri müdürlüğü, nüfus memurluğu, emniyet âmirliği ve jandarma komutanlığından» mürekkeb olacaktır. Yazı işleri müdürü, kaza idare heyetinin tabiî azasıdır. Lâyihaya nazaran, nahiyelerdeki teşkilât şöyledir: «Nahiye müdürü, nahiye kâtibi. bulunan yerlerde nüfus ve emniyet teşkilâtı ve nahiye jandarma komutanlığı». Kanun lâyihasına merbut bir de cetvel hazırlanmıştır ki, Vekâletin vilâyetler kadrosunu göstermektedir. Vekâlet, vilâvetler teşkilâtmda maaşla is tihdam edilmekte olan herhangi bir memuru, kadroda gösterilen tahsisatla dilediği yerde çahştrabilecektir. Kanunun önümüzdeki hazirandan itibaren mer'iyete koıv'rnası Meclise teklif edilmiştir. Uç gunun tarlhçesi Cazetemizin intişar eimediği bayram günlerinde, haricde cereyan eden siyasî hâdiselerin hulâsasını bıldiriyoruz: Yugoslaoya ve Rumanya Hariciye Nazırlan 21 kânunusanide hududda Verchelz şehrinde bir mülâkat yapmışlar ve 2 şubatta Belgradda toplanacak Balkan Anlanlı konseyinin ruznamesile alâkadar meseleleri konuşmuşlardır. Yugosiavya siyasî mehafilinin kanaatine göre, Balkan Antantı konseyine Macaristan ve Bulgaristan da iştirake daoet edileceklerdir. k İngiliz Hariciye Nazın Lord Halifaks 21 kânunusanide söylediği bir nutukla, İngillerenin bu harbin sonunda kendisi için hiç birşey istemiyeceğini tekrar etmiş, Münih anlaşmasmdan sonra cereyan eden hâdiselerin bir tarihçesini yapmış ve Hiller'in ihluaslanm tebarüz eltirmiştir. İr Londradan vcrilen haberlere göre şarkı Galiçyanm cenubundan Rus polisi çekilmiş ve yerine Alman polisi ikame olunmuştur. Sovı/etlerin elinde bulunan cenubî Polonyaya da Alman kıtaatının yerleşmiş olduğu söylenmekledir. * İngiliz Bahriye Nazın Çörçil de 22 kânunusanide bir nuiuk söyliyerek denizlerde müllefiklerin elde ettiği kat'î hakimiyeti tebarüz etiirmiş, fakat bu arada bitaraf ticaret gemiler'min Almanlar tarafından bilâinsaf batırılmakta olduğuna işaret ederek bunlan harekele geçmeğe daoet etmiştir. Çörçil, Alman tehdidlerinin şimdiye kadar nasıl boşa çıktığmı hatırlatmış, ve zaferin müttefikler tarafından mutlaka kazanılacağtnı tekrarlamışlır. Belgradda Balkan anlaşması içtimaî îngiltere Amerikadan tütün almayor Vaşington 23 (a.a.) Ingilterenin Amerikadaki büyük elçisi Lord Lothian dün Cordell Hull'ü ziyaret etmiştir. Görüşme Ingilterenin Amerikadan tütün ithali meselesi hakkında cereyan etmiştir. Ziraat Nazın \Vallace'la hükumet azası ve alâkalı şahsiyetler, Hariciye Nezaretinin Îngiltere tarafından Amerikadan tütün mübayaası için döviz veriimemesini protesto etmesi için ısrar etmişlerdir. Muallimler, hususî ders Hariciye Nazınnın Londra hükumeti veremiyecekler nezdinde teşebbüste bulunarak lngilterenin hiç olmazsa kısmen Amerikadan müAnkara 23 (Telefonla) Maarif Vebayaata devam etmesini isteyeceği bildi kâleti, bulundukları mekteblerin taleberilmektedir. sine, ücretli "veya ücretsiz hususî ders Nevyork 23 (a.a.) Reuter bildiri vermelerinin yasak olduğunu, ilk ve orta yor: tedrisat muallimlerine tekrar hatırlatmışAmerikadan Ingiltereye tütün ihracı tır. Muallimler, kendi mektebleri talebenın durması hakkında Netv • York Times sinden olmıyanlara da, Maarif Vekâletingazetesi şu satırlan yazıyor: den müsaade almadıkça ders veremiye «îngilterenin Amerikadan hem külli ceklerdir. Bu memnuiyet sadece, muaî yetli miktarda harb malzemesi satın al limlerin kendi çocuklarına, torunlarına, masını, hem de ayni zamanda sulh za kardeşlerine ve kardeşlerinin çocuklarına manında yaptığı ithalât seviyesini muha şamil değildir. Ekalliyet ve ecnebi mekfaza etmesini isteyemeyiz. Îngiltere bu teblerde türkçe, tarih, coğrafya ve yurd gün harbdedir. Bize yaptığı siparişler ba bilgisi okutanlar da dahil olmak üzere, zı fabrikatörlerimizin arzu ettiği kadar Hasan Ali Yücelin 934 te Orta Tedrisat mühim değildir, fakat normaldir. Buna Uumum müdürlüğü zamanında yamlmış binaen, bu hususta yapılacak bir protes olan bu yoldaki tamime aykırı hareket eto teşebbüsü yerinde olmıyacaktır.» den!°r Vekâlet emrine almacaklardır. Londra 23 (a.a.) Umumiyetle iyi malumat alan mahfillerde bildirildiğine göre Stalin, Rus ve Alman harekâtının muvazi olarak sevkedilebileceğini ve fakat birlikte yapılamıyacağını kat"î olarak Hitler'e bildirmiştir. Bu haberi veren Yorkshire Post gazetesinin askerî muhabiri diyor ki: «Moskova, iki memleket harekâtı safhalannda tetabuk ettiği takdirde milletlerin birbirine yardım edebilecekleri kanaatindedir.» (Başmakaleden devam) simalini yakmağa başlayan harb ateşinin Balkanlara sirayeti velevki ihtimal halinde, fakat kuvvetli bir ihtimal olarak derpiş olunuyor. Bu taarruzun münferid veya müşterek olarak Almanya ve Rusyadan gelmesi ihtimali artık kimse için bir sır değildir, ve böyle bir ihtimalin tahakkuku binnefis Balkanlılar için olduğu kadar hür ve müstakil milletlerin mevcudiyetleri bakımmdan dünya sulhu için de büyük bir ehemmiyeti haiz oldüğundan bugün milletlerarası münasebetlerinde Balkanlar her tarafın en canlı alâkalarını kendi üzerinde toplamış bulunmaktadır. Balkanlann uğrayabileceği bir taarruz ihtimaline karşı vaktile tedbirler alınmamış olursa bu ihmalin neticesi binnefis Balkanlıların hayatlarına mal olacağı gibi böyle felâketli bir akıbet Avrupa nizam ve medeniyetinin dahi altmı üstüne getirebilir. Bundan dolayıdır ki meselâ bugün gayrimuharib vaziyetinde bulunan Italya Tuna havzasile Balkanlara şimalden gelecek istilâ hareketlerine karşı kayıdsız kalamayacağım mükerreren ilân etmiş ve bu yoldaki feci ihtimaller üzerine dlâkadar Balkanlı devletlerin nazarı dikkatlerini celbeylemiştir. Macar Hariciye Nazın Kont Çaki ile İtalyan Hariciye Nazın Kont Ciano arasında Venedikte vuku bulan mülâkatta tahsisan bu meselenin bahis mevzuu ittihaz edilmiş olduğu ve büyük tehlike karşısında Tunaboylu ve Balkanlı devletlerin kendi aralarmdaki küçük ihtilâflan ikinci plâna atmalan lüzumu etrafında kuvvetli tavsiyeler serdedilmiş bulunduğu şüphesizdir. Gene bu yoldaki çahşmalar cümlesinden olarak Rumanya ve Yugoslavya devlet reislerile hariciye nazırlannın son mülâkatlan bu meseleler üzerinde cereyan ettiğine muhakkak nazarile bakmakta hata yoktur. Hariciye Umumî Kâtibimiz Numan Menemencioğlunun Londra ve Paris dönüşünde Sofyada iki gün tevakkufu iki komşu memleket münasebellerinin dostane mahiyetini tebarüz ettirdiği gibi Devlet Reisimiz sayın Ismet înönü ile Bulgar Krah Majeste Boris arasında gayet samimî mesajlar teatisi dahi Balkanlar sıılhunu teyid ve takviye eyleyen kıymetli tezahür teşkil eylemiştir. Öyle görülüyor ki tahakkuku halinde çok vahim olabilecek olan tehlikeyi pek iyi gören Balkanlılar herşeyden evvel kendi aralarmda mütesanid bir manzume vücude getirmek lüzumunu iyiden iyiye takdir etmiş bulunuyorlar. Tunaboylu ve Açık muhabere Balkanlı devletlerden her birinın ve hepBay T. S. ye: Dort muhribimizden İki sinin selâmetleri için almabilecek tedbirKocatepe 125Q, iki Zafer 1206 tondurlar. lerin başında Balkanlıların kendi aralarında tesis etmiş olacakları bu tesanüd vardır, ve bu tesanüdün 70 miîyonluk DÜfusa dayanan muazzam bir kütle teşkil edeceğini tekrar etmek hiçbir zaman fazla görülemez. Kendini müdafaa edecek bu 70 milyonluk muazzam Tunaboyu ve Balkanlar kütlesinin yanıbaşmdaki İtalyanın ve garb demokrasilerinin maddî ve manevî muzaheretlerile lâakal bir iki kat daha kuvvetleneceğini şimdiden bir hakikat olarak gözönünde tutabiliriz. Bu vaziyette Tunaboyu havzasüe Balkanlann korkulan taarruz ve istilâ hareketlerinden masun kalacağını ve herhalde öyle bir tecavüz ihtimaline muvaffakiyetle karşı koyacağını hemen hemen şüphesiz saymakta hata yoktur. Tunaboyu ile Balkanlarda tecavüze umud veren amiller bu havalinin bazı devletleri arasında mevcud ufaktefek ihtilâflardır. Büyük tehîike karşısında Balkanlıların bu küçük ihtilâflan şimdiden yatıştırmak ve kat'î hallerini gayet iyi anlayışlarla şimdiki harbin sonuna bırakmak hususlannda büyük bir akıllıhk gösterecekleri muhakkak sayıhyor ve bütün haberler ve emareler bize bunun böyle yapılmakta olduğunu gösteriyor. Eğer şimdiki harbin Tunaboyuna ve Balkanlara sirayet etmesine mâni olurlarsa Balkanlılar kendi mevcudiyet ve menfaatlerine olduğu kadar dünya sulhuna da en büyük hizmeti yapmış olacaklardır. Atina 23 (Hususî) Tahdidi sin kanunu mucibince tekaüd edilen Yu nanistanın Paris elçisi M. Politis'in yenne Roma elçisi Metaksas ve onun yerine de Stokholm elçisi Politis tayin edilmişlerdir. CUMHURİYET M. Polisits, yalnız Yunanistanın değil, bütün Avrupanın maruf sayılı diplomatlarındandır. Vaktile Ankarada memleketini temsil etmiş olan M. Politis, Yunanistanın Paris sefirliğini ve Milletler Cemiyetinde murahhaslığını yapıyordu. Bilhassa beynelmilel hukuk vadisinde çok tanınmış bir şahsiyettir. Maruf hukuku düvel akademilerinde azahğı ve siyasî mekteblerde profesörlüğü vardır. Politis, birçok ilmî eserlerin de müpll'fidir. Biz Balkanlıların ehliyet ve dirayetlerinden bu yüksek neticenin tahakkukunu emniyetle bekliyor ve Balkanlardan bir cüz olarak bütün kuvvetlerimizin olanca ağırlığını bu bahiste terazinin müspet muvaffakiyet kefesine k"vmıı« bv''imıvoruz. Yunanistanın Paris elçisi M. Politis tekaüd oldu Stalinin Hitlere verdiği cevab Mükâfat alan tayfalar Londra 23 (a.a.) Arzio vapuru yolcularını kurtaran İtalyan vapurları mürettebatına İtalyan vapur sigorta kum panyaları 200,000 liret mükâfat dağıt mışlardır. Çarpışan vapurlar Çung King 23 (a.a.) Dün. Yangtse üzerinde iki vapur çarpışmış, bunlardan biri birkaç dakika içinde batmıştır. Ara \ larında 30 kadar talebe olmak üzere I 00 kişi boğulmuştur. 1 YUNUS NADt

Bu sayıdan diğer sayfalar: