24 Ocak 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

24 Ocak 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYCT 24 Ikincikânun 1940 Bir sene sonra BUGÜN Peride Celâl ALKAZAR YILD1RIM GENCLİK FRANKİ DARO Çemberlitaş. f°? Ferah Sinemasında Tel: 22513 Sinemasında Telefon: 21359 (ALBERT PREJAN) ş e Sinemasında Galib: sıktılar. Yalnız o genc kadın gülümsiyerek Şu meşhur randevuya gitmesen de Leylâya bakıyor, ayağa kalkmakla kalk bu akşam Necmiyelerin toplantısına gel mamak arasında mütereddid duruyordu, Istanbulun en büyük 2 sinemasında birden ve ayni zamanda senenin emsalsiz sen ne olur, dedi.. Hem kızcağıza gelece Nihayet Fuad onu genc kıza takdim etti süper filmi Yaşanmış hakild aşk ve macera romanı ğini vadetmemiş miydin> Kanm Sabahat. Leylâ genc adama öfkeli öfkeli baktı Leylâ genc kadının elini sıkü. Gülüm Cevab vermiyerek pudriyerini çıkardı semeğe çalıştı ve Fatmanın yüzüne şaşGalib onun pudralanışını, küçük burnu kın bir bakış fırlattı. Fakat Fatma gaye nun üzerinde pomponu seri hareketlerl mes'ud görünüyor, gülümsüyordu. Yalgezdirişini hayran hayran seyrediyordu. nız bu gülümseyişte sıkıntıya benzer bir Insan böyle yeşil, ışıkh, derin gözler mana vardı. Fuad Leylânın omzuna dosParisin kadınları... Aşk ve paranın faciaları... Metres hayatı... Kadın rekabeti... Gece sefahat âlemleri... ipek gibi san parlak saçlara malik olduk tane bir hareketle dokunarak: Baştanbaşa merak ve heyecanla takib olunacak kuvvetli bir mevzu... tan sonra boyanmağa lüzum var Bu bir sene içinde çok şeyler oldu dı? kızım, dedi. Içini çekerek: Fatma başını önüne iğdi, yanaklan kı Muhakkak gidecek misin? diye sor zardı. Hüseyin birdenbire ayağa kalktı. du. Söyliyeceği şeyin uyandırabileceği fena Leylâ hiddetli hiddetli başını salladı tesiri örtmek ister gibi alaylı bir tavırla: BU BÜYÜK VE MÜSTESNA FİLME ÎLÂVE OLARAK AYRICA: Evet gideceğim. Onlar beni bekli Bendeniz de nişanlandım, dedi. Ve yecekler. Bir sene evvel verilmiş bir sözü Fatmayı işaret etti. bozacağımı mı sanıyorsun. Hem senin beLeylâ yutkundu, gülümsedi. Sonra yeAltın kaçakçılığı yapan gangsternim işlerime karışmağa ne hakkın var? rinden kalktı. Fatmaya yaklaşarak onu lerle Radyolu polisler arasmda geSinemamızda 30,000 kişi tarafından takdirle Galib tekrar içini çekti. Evet ne hak öptü. «Tebrik ederim, kardeşim» dedi. İstanbulda ilk defa olarak emsalsiz ve gayet çen ve şimdiye kadar gösterilen seyredilen san'atm, kudretin büyük zaferi kı vardı? Şu Leylâ onun kendisini Fatma şîmdi biraz daha müsterih acele meraklı büyük bir eser sergüzeşt ve heyecan filmlerinin deli gibi sevdiğini anlamak istemedikten acele izahat veriyordu. Babasının memu|en dehşetli ve en güzeli. sonra... riyeti İzmire nakledilince orada HüseyinBen de «eve gideceğim» dedi. le tekrar buluşmuşlardı. Genc kız daha BUGÜN rrinelerden itibaren Leylâ, onun boynu biikük haline biraz bir çok şeyler anlatıyor. Leylâ mütebesüzüldü. Fakat biraz sonra tramvayda es sim dınler görünüyor; fakat onun söyle Seyredenleri benliğinden geçirecek yüksek ve Bir görenin tekrar tekrar gördüğü emsalsiz eser. ki hatıralara dalmış kendi kendisine gü diklerinden hiç birini anlamıyordu. Kuemsalsiz aşk ve macera romanı lümsüyordu. laklarında garib bir uğultu vardı. Bu muhteşem programa ek olarak her iki sinemada aynca: Sinemasında Bir sene evvel.. Bir sene evvel, işte bu Nihayet hepsi kendi hikâyesini anlatıp Dünyanm en büyük filmi olan gün dört arkadaş üniversitenin kapısın da susunca ona «E sen ne yaptın?» diye, da birbirlerinden ayrılmışlardı. îçlerinde sordular. Genc kız önüne baktı. O mu ne en müteessir görünen Fatmaydı. Bir elin yapmıştı? Bir senedir işte, hep bu günü BU AKŞAM deki kitablara, bir de şaşkın nazarlarla beklemişti. Bu günü düşünmüştü. BudaFuadın yüzüne bakıyordu. Hüseyin Ley laca ümidlere kapılmış, Hüseynin bal lânın yanmdaydı. Genc kızın kolunu tut rengi gözlerinden başka dünyada erkek (İNGİLİZ FRANSIZ İTİLÂFI) muş, neşeli birşeyler söylemiye çalışıyor, gözü yoktur sanmıştı. Parisin en büyük artistleri Yenl ve Fransizca SÖzlU nUshasi (Şarkılar orijinal ve bgilizce) Sinemasında fakat sesinin titremesine mâni olamıyorÖbürleri tekrar ediyorlardı: bir arâda du. Anlatsana canım sen ne yaptın? GABY MORLAY Genc kız birdenbire başını kaldırdı. Dördü de hukuka ayni sene girmişlerVİCTOR FRANCEN di. Ve işte uzun seneler süren temiz, kuv Yüzü pembeleşmişti. Yeşil gözleri parlıPİERRE RİCHARD WİLLM vetli bir arkadaşlıktan sonra mekteblerini yordu. Bu filmi görmeyenler ve tekrar Baş rollerde : Ben mi ne yaptım, dedi. Ben de evbitirmiş aynlıyorlardı. Fatma Karadeniz görmek istiyenlerin nazan taraflarında bulunan bir memur ailesi lenmek üzereyim. TYRONE POWER ALICE FAYE AL JOLSON dikkatine. Hayret, sevinc çığlıklan arasında: nin kızı idi. Annesi rahatsız olduğu için llâve olarak: YENİ METRO QOLOWYN MAYER DÜNYA HAVAOISLERI derhal onun yanına koşacaktı. Hüseyin Kim kim? DİKKAT: Numarah koltukların eıkenden aldırılması rica olunur. Tel: 40868 sın Galib.. Bugün sana karşı aksilık ettiİzmire gidiyordu. Belki stajını orada yaDiyorlardı. im için sonradan öyle üzüldüm ki..» pacaktı. Avukat olmak niyetindeydi. Leylâ: lleriemiş salona girmiş böyle söylüyorFuad evvelâ askerliğini yapmak niyetin Tanımazsınız, dedi. Ismi Galib. deydi. Leylâya ise doktorlar uzun müd Genc, gayet sevimli, hoş bir çocuk. Tabiî du. Galib ilk defa ondan işittiği bu tatlı det istirahat etmesi lâzım geldiğini söyle benim gözüme böyle görünüyor. Çünkü lözler karşısında heyecan, sevinc içinde Beyoğlu sinemalarında her biri ayrı ayrı birer pıogıamla gösterilen 2 büyük ve zengin film birden I I rkasında durmuştu. Leylâ, birdenbire mişlerdi. Adaya amcasının yanına gide onu deli gibi seviyorum. döndü, ona yaklaştı. Öyle garib gözlerle cekti. • ** Galib, Leylâdan aynldıktan bir iki bakıyordu ki Galib titredi ve gayriihtiyaAynlmadan evvel Hüseyin ortaya bir dudaklanndan fırladı: fikir attı: «Bu ebedî bir ayrılık değildir saat sonra odasında somurtmuş gazete Seni seviyorum Leylâ: çocuklar, dedi. Suratınızı asmayın» Son okur, daha doğrusu okumaya çalışırken Baş rolde : Bu sene yegâne fiimlnl göreceğlmlz sevlmll Jön prttmlyer I Genc kız bunu bekliyormuş gibi güra garib bir tebessümle Leylâya baktı. birdenbire kapı şiddetle çalındı. Genc iimsedi. Fakat gözlerinde yaşlar parlı Parmağile Beyazıd camiinin yanındaki adam evde yalnızdı. Kapıyı açmıya koşr'ordu. Sonra Galibin uzanan kollanna kahveyi işaret etti. «Ister misiniz bir gün tu. Karşısında Leylâyı görünce hayretler içinde kaldı. Genc kız: «Haydi hazırlan kendıni bıraktı. Ona iyice sokulmuştu ve orada buluşalım?» Kendi hayatına ve aşklarına dair MERLE OBERON ile beraber çevirdiji Franstzca sözlü büyük film. I çabuk, çabuk diyordu. Necmiyelerdeki şimdi gözlerindeki yaşlara rağmen yüzü Fatma ümidle gülümsedi: gayet sakin hatta memnun görünüyordu. toplantıya gideceğiz. Hem bana evini Bir gün, ama ne zaman? gezdir. A bu ne güzel yer!.. Zevkli adamPERİDE CELÂL Fuad: Bir sene sonra askerlik filân kalmaz „„ ,, 3 PALAVRACILAR ve OEV MAYMUNLARI tarafından yaratılan TÜRKÇE SÖZLÜ I diye, söylendi. Bütün İstanbulluların bayramma zevk... Günlerine neş'e... Leylâ: BUyUk zabıta maceraları ve güldUrUcü sahnelerlle dolu fevkalâde bir film. I Saatlerine heyecan katan senenin biricik Şark filmi Bir sene sonra diye, tekrar etti. llâyet»n ; BüyUK . Erzincan Zelzele FelâkeU v lUrkçe B ^ I ^ B ^ B ^ J "Ve neticede şuna karar verildi: Bir sene sonra böyle bir akşam uzcıi «>at .lt.Ja YARIN AKŞAM kahvede buluşacaklardı. Dördü de bir seHariku âde zengin sahnelerile milthiş ve heyecanlı ne sonra muhakkak kahveye geleceklerini vadediyorlardı. Bir felâket yahud mevzuu İle herkesi şaşırtacak muazzam bir film çok mühim bir hâdise ancak buna mâni Sinemasında olabilirdi. Birbirlerinin ellerini hararetle sıktılar. Fuad Fatmayı, Hüseyin Leylâlyı evlerine kadar götürdüler. Hüseyin ayrılırken Leylâya ateşli gözHiç bir filme nasib olmayan bir muvaffakiyetle devam ediyor. lerle baktı. Amerıkada hakıkı hayattan alınmış Canlı r Hareketli lnsanı ve fevkalâde müessir bir film. Baş rollerde Türkiyenin en namlı musiki üstadlarını dinlemek, en güzel Bir sene sonra gelecek misin? diye FLORENCE RICE sordu. bir film seyretmek isteyenlen riW»&ni I M T L. V ^ n W ALLAC E BEERY Leylâ gülümsemeğe çalışarak başını DIKK H n bUyUk e salladı. Genc kız o sırada Fuadın da y Fatmaya ayni şeyi ayni bakış, ayni sesle sorduğuna emindi. İşte bir sene geçmiş, buluşacaklan gün Yarın Akşam scn maf nelere kacfar gfisterllecektlr. BUGÜNDEN İTtBAREN İKİ BÜYÜK FİLM BİRDEN gelmişti. Biraz sonra beraber olacaklarŞehzadebaşı Çarşıkapı dı. Biraz sonra.. Leylânın kalbi heyecanla Beşiktaş S U A D P A R K sinemasında çarpıyordu. Bir aralık aklına Galib geldi. 2 büyük şaheser birden Gülümsedi. Bu genc adamı Adada tanıKavala eşrafmdan Hacı Hasan Efendi mıştı. Galibin babasının tavassutile stajıİstanbul muhitinin iki büyük sinemasında zade Mustafa Beyin iki aydanberi müp nı tstanbulda yapması mümkün olmuştu. telâ olduğu üremi hastalığından şifayab Galib iyi kalbli, dürüst. merd bir erkekti. EROL FLAYNN MARİKA RÖCK olamayıp Bayramın ikinci günü hanesinde Beyazıdda tramvaydan indi. Koşar giTÜRKÇE SÖZLÜ ve TÜRK MUSİKİLİ vefat ederek ebedî istirahatgâhı olan Malllâveten : Erzincan felâketi fllmı bUtUn teferruatlle bi her zaman buluştuklan kahveye yüriiBestekâr Artaki. Okuyanlar: Muallâ, Numan İçlises, Hamiyet Duygulu, tepedeki ailesi mezarlığına defnedildiği Seanslar: 2,30 7 ve 9 da Tel: 43143 ^ ^ ^ ^ dü. Kahve tenhaca idi. Içeri girince ağacMusiki: Kemanî Sadi, Kemanî Demir Ali, Klarnet Şükrü, Cümbüş Zeki teessürle haber alınmıştır. Merhumun alann arasında biraz ilerledi ve etrafına Duygulu, Rakkaseler: Ayşe ve Şükran, Saray eğlenceleri, İlâhiler, Semailei kederdidelerile kendisini sevenlere bakındı. Birdenbire göğsü sevincle kabariler, gazeller. tt k taziyetlerimizi bildiririz. dı. İşte onlar orada idiler.. Hüseyin, Fatma, Fuad. Yalnız aralannda fazla op ram Kadın Terzfsi larak bir yabancı vardı. Bir kadın.. Esmer, zayıf, yumuşak yüzlü genc bir kadın... Heyecan yığını 1939 senesinin en büyük zengin dekorlarla ve 3000 kız ve VİCTOR Mağ LAGLEN Üçü de genc kızı görünce ayağa fırlaPerşembe gününden itibaren kışlık mo I Ayrıca • En son dilnya haberlerl erkekle çevrümiş muazzam revü filmi dılar. Fatma onun boynuna atıldı. «Geç dellerin tenzilâth satışına başlanacağını Gundüz ve gece 8,45 te 2 filim birden I Matineler 11 den itibaren başlar. kaldın» diyordu. Diğerleri hararetle elinı müşterilerine bildirir. MONMARTRE GECELERi (ANNIE VERNAY) BUFÎLMÎNBİRSAHESER OLDUĞUNU (ÜNE NORO) AK0RDE0N Krah lâkabını kazanan Albert Prejan'm en yeni şarkıları FERAH' da ( T ü r k ç e) Çemberlitaş' da ÇALINAN TAÇ Y I L DI Z Tehlikeli Kadın SAMIMI Erzincan Amasya Tufan Felâketi (Türkçe) MELEK Yalnız MELEK sinemasının değil bütün Istanbul sinema aleminin yapılmış rekorlarını kıran bir filmin BRODVAY GULU A L E M D A R ve M İ L L Î sinemalarında % 1KOVBOYUN AŞKI GARY COOPER'in I .,•>*, T Ü R ÇE 1 2 3 Palavracı Polis Hafiyesi İPEK HURNALAR ALTINDA İ LE C E L Â L E' y Koşsun ESiR TUCCARLARI T A Y l O R i P E K sinemasında R O B E R T mV., £5 S, ÖLÜM CEBELUTTARIK CA8ÜSÜ T ü r k ç e Sözlü n ü s h a s ı T UR A N A Z AK HASÂN c 1YENİÇERİ ALAYI «T«.^ FAKİR T A L E B E 2 A L T I N ARAYAN KIZLAR DİCK POWELLJAAN BLONDELL CEMAL BÜRÜM r Pangaltı I Kadın ve şey t an rebdid mektublarıl A K I N sinemasında ^ Tefrika No. 7 Balkonda, salıncaklı sandalyenin, hep ayni ölçüyle yaptığı ileri geri hareketinden; büyükanemin, örgülere dalıp çıkan şişlerinin kımıldanışından ve benim tığ iğnemin dantel deliklerinde dolaşmasından başka bir canlılık yoktu. Zihnimi elimdeki işe vermeğe nekadar çabalasam, yanıbaşımda saüanan sandalyenin muttand hareketine dalmaktan göziimü kurtaramıyordum. Gözucile gördüğüm bu iskemle sallantşı başımı döndürmeğe başlamıştı. Onun hareketindeki yeknesak ahenk, elimdeki tığ iğnesine de sirayet etmiş, ona da, bir saat rakkasının, cansız, manasız, sıkıcı ve sinir yorucu sallanışını vermişti. Bir iki defa, biraz hareket ve gürültü ihtiyacile, elimdeki işi firlatıp bir lâkırdı söylemek, birşeyler yapmak istedim. Misafirimizi, gözlerini dikip içine daMığı semavat âleminden yeryüzüne indirmek limdı. Fakat, her defasında, büyükannem, Nakleden: HAMDİ VAROGLU gözlerini tam zamanında kaldırıp yüzüme öyle bir bakış baktı ki, oturduğum yerde kalmağa ve susmağa mecbur oldum. Büyükannemin, bakışlarile verdiği bu sessiz emre istemiyerek itaat ediyordum. Nihayet, feci bir şey oldu.. Ben yaş Selim Sekban Beyin, sabahtan akşata bir genc kız için itirafı çok acı, çok ma kadar, bütün gününü tembellikle geağır bir şey! Bunda biraz da muallimimin çirmesine artık mana veremiyonım. Yaskusuru bulunmakla beraber, hatırladıkça sıkayaya, büyükanemin dediği gibi, sahâlâ utancımdan yerlere geçtiğim o gü hiden bana fransızca dersi vermeğe jrellünc vaziyeti itiraf etmek çok zor! dise, işe başlamak için ne bekleyor? GelUyuyakalmışım! Minimini bir bebek diği gündenberi bol bol dinlendi; yorgibi, hayır bunak bir ihtiyar gibi, otur gunluğunu aldı. En mükemmel şeylerle duğum yerde uyuklamışım. besleniyor; mükellef bir dairede yatıp Nekadar zaman uyuduğumu bilmiyo kalkıyor; ev halkını kâfi derecede rahatrum. Horladım mı, horlamadım mı, onun sız ediyor. Ustelik ders vermek için gelda farkında değilim. Gözlerimi açtığım diği bu evde, talebesine, onun mevcuzaman, Selim Sekban Bey, hulyasından diyetini bile farketmiyecek kadar lâkayd uyanmış, büyükannemle, alçak sesle bir kalıyor. Bütün işi, derin hülyalara dalıp şeyler konuşuyordu. Fısıltı halinde ko akşamı etmek. nuştuğuna bakılırsa, beni uyandırmak isOnu, etrafı sigara dumanlarile çevrili, temediği anlaşılıyordu. koltuğa rahat rahat yerleşmiş, çekilmez Uykudan uyandığım dakikada, onun bana baktığını hissettim ve fena halde sıkıldım. Çünkü, Selim Sekban Beyin gözlerinde, ilk defa olarak o gün ve o dakikada, istihzaya benzer bir mana dolaştığını görür gibi olmuştum. O anda içimden köpüren hiddet dalgasını kabil değil tarif edemem. Bu adamın, etrafındakileri gülünc vaziyete sokmaktan, küçük düşürmekten başka bir işe yaramıyan azametli tavırları; hulyalı, dalgın halleri, nihayet beni, yüzüne her baktıkça utancımdan kıpkırmızı kesileceğim bir harekete sevketmişti. Bunu katiyyen affedemiyecektim. böyle? Lisan dersi almabir hale gelen hulyalarına dalmış gör mekten başka yapacedt birşey kalmıyor. bırsızhk Asıl garibi, büyükannemin, bu vaziye ğa bu kadar iştahh olduğunu zannetmidükçe, kolundan tutup sarsmak, vazifesini hatırlatmak... hatta gırtlağını sıkmak ti tabiî görmesi. Bana lisan öğretmek için yordum. Şimdi, mualliminden de, beneve getirilen bu adamın, Allahın günü den de fazla telâş ediyorsun. Bu neden arzuları duyuyorum. Sinirlerimi bunun kadar bozan bir in boş oturmasına kat'iyyen hayret etmi icab etti böyle? Tebrik ederim. Buna pek memnun oldum ama, lutfen sabırsızsana ömrümde rasgelmemiştim. yor. Büyükannem, bu cümlenin, benim kaBirçok tereddüd ettikten sonra, niha lanma. Herşeyin zamam var. Misafirimiz, lemimden çıktığını görse bana, saatlerce yet, bu işi büyükanneme sorup merakımı sırası gelince, senin dersinle de meşgul süren bir ahlâk ve terbiye dersi verme gidermeği düşündüm. Bu gibi şeylerin olacak. Bizden fazla acele etme. Büyükannemin bu müstehzi sözleri, ğe kalkardı. Böyle olmasına rağmen hak kendisine de sorulmasından hoşlanmadılıyım, hem pek haklıyım. Sinirleri boz ğını bilirim ama, ne de olsa, Selim Beye zaten bozuk sinirlerimi, büsbütün yerinmak tabiri, Selim Sekban Beyin, üzerim sormaktan ehven. den oynattı. Bütün neş'emi kaybettim. de yaptığı tesiri anlatabilen yegâne keliSordum. Evvelâ, muallimimin, âsabı Yanmdan aynlırken, bundan sonra, Semedir. Bana aid olan herşeye karşı ta ma dokunan hallerinden şikâyet ettim. lim Sekban Beyle kat'iyyen meşgul olkındığı o mütekebbir alâkasızlık, bir sa Selim Beyin haddinden aşın nezaketini mamağa karar verdim. •** niye elden bırakmadığı soğukkanlı, had beğenmeyişim, onu büyük bir hayrete dinden fazla nezeıket, herkese tepeden düşürdü: Bu karanmdan, nasıl oldu da dönbakan o hâmi tavırlan beni çileden çı Kabasaba bir adam olsaydı, daha düm, bilmiyorum. Hem öyle bir dönüş kartıyor. ki koskoca bir çam devirerek mı memnun olurdun? dedi. Bu sabah, her zamanki gibi bahçeye Aldığım terbiye icabı, onun nezaketi Hayır, büyükanne, onu demek isne ayni nezaketle mukabele mecburiye temiyorum. Selim Beyin nazik bir adam inmiştim. Orada, büyük kameriyenin yatinde kahyorum. Fakat, içimde isyan fır olmasına, bilâkis memnunum. Yalnız, an nında benim kendime mahsus ufacık bir tınalan esiyor. layamadığım birşey var: Köşke yan gel gülistanım vardır. Ateş alından soluk Yassıkaya çiftliğine gelmekten maksa di, oturuyor. Buraya niçin geldiğini dü pembeye, kaysıdan düz beyaza kadar renk renk, cins cins güllerle dolu bu midı ne olduğunu sormağa, belki yirmi de şünmüyor bile. fadır ki niyetleniyorum. Lâkin soramıyo Ne demek istediğini anlayamadım, nimini köşe, benim her sabah mutlaka ziyaret ettiğim yerdir. Daldan dala korum. Böyle bir sual, büyükannemin na Leylâ. nan bir kelebek gibi, bu göz ve gönül zarında bir cinayet kadar ehemmiyet a Büyükanneciğim; Selim Bey bana alıcı çiçeklerin birini bırakıp ötekini oklır. Bunu bildiğim için cesaretim yok. Se lisan dersi verecek değil miydi? lim Sekban Beyin, âsabımın yerinden oyBüyükannem, hayretle gözlerini açtı; şamaktan, havayı tatlı tatlı saran kokunaması pahasına, bin güçlükle tahammül benimle konuşurken bazan takındığı a larını ciğerlerime doldurmaktan duyduğum zevk ölçüsüzdür. ettiğim öteki halleri gibi, talebesine karşı laycı tavrı aldı: gösterdiği bu lâkaydiye d e tahammül et{Arkan var} Vay, küçük hanım, dedi; bu ne sa

Bu sayıdan diğer sayfalar: