3 Mayıs 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

3 Mayıs 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

VD ( AA £ Ki K YAY 5 E X İR YÜTRRESEL Haklikt vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMİiİL | 3-5-934 Geçen kısımların hulâsası Mütarakeden sonra Istanbulda A- nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. — Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- ları İlhami ismindeki genç Glatada Ariyan hanına tercüman diye yerleş- mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında Bir ge- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış- mıştı , Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış; fakat ,Kâhyanın arkadaşları — tarafın- dan yüz verdirilmemişti. Kâhya atlat. mıya çalışıyordu. — Onu, gideceğin yerde anla- tırsın, — Bana acıyın, çoluğum, çocu- ğum var.. Bana acıyın., — Bunu daha evvel düşünse idin be adam, ben bu silâhları ken di hesabıma mı alıyorum ki bana karşı geldin., Bunları gene nihayet vatan için kullanacaklar ve sarfe- decekler.. Sen daha Kuvayı Milli- yenin ne olduğunu bilmiyorsun ga liba.. — Bir çocukluk ettim beni affe- diniz.. Elinizi, ayağınızı öpeyim. — Buna lüzum yok.. Seni ben affedecek değilim, orası elbet bir karar verir. — Benim bu isyanımı söylerse- niz işim haraptır. — Bunu daha evvel düşüneme- mi? — Bön'üüzi bir çete sanmıştım., Anadoludan geldiğinize inanma- | mıştım., — Şimdi inandım mı? — Evet.. — Dur bakahm, aldıklarımızı belki de başka yere — götüreceğiz. Hele azıcık bekle.. - I-I.ıyır.. Sizin Anadoluya hiz- met ettiğinizi şimdi çok iyi biliyo- rum. Yalnız bana acımanızı - rica ederim, — Yoo.., Bak ben çok sızlanmı- ya gelemem, Derdini orada anlatır- sın.. Bir de yüzbaşı olmuşsun.. Va- tanına şu beğenmediğiniz nefercik ler kadar bağlı değil misin?.. — Bir hata ettim.. Sizin eliniz- deyim, Beni haber verir, teslim e- derseniz bunu ancak kanımla örk Her bhakkı mahfuzdur |ihtiyar anamı kimsesiz AYBOLAN SEVGİLİ Aşk, macera, kahramanlık ve siyaset romanı Tefrika: 50 nizdeyim. Size bir köle gibi bile bağlı kalır, emirlerinizi yerine ge- | | tiririm, Beni ele verirseniz arkada iki çocuğumla refikamı ve bir de | brrakmış olacaksınız. Bu sırada motör Kınalıyı geç- miş, Büyükadaya yaklaşmış bulu- nuyordu. Kâhya, yüzbaşının bu yalvarış- larma açıktan açığa ehemmiyet | vermiyor gibi görünüyorsa da için- :c büyük bir yumuşaklık duyuyor- u. — HBHele, dedi, Karamürsele va- ralım da orada da konuşuruz, da - ha çok vaktimiz var.. Ben yarım saat kadar şuracıkta uyumak, da- ha doğrusu dinlenmek ihtiyacında yım, Siz de gidin de dinlenin.., He le, nöbetçilere sıkı &ıkı tenbihte bu var, Çok yoruldunuz.. Yüzbaşı: n — Ben yorgun değilim, dinlen: mek sizin hakkınızdır. Uzaktan Büyük adada tek tük ışık görünüyor, Maltepe — Pendik sahillerinde işe hiç bir şey farke- dilmiyordu. Motörün biri, başında, biri arkasında duran iki nöbetçi | gözlerile, âdeta karanlığı yarmak istercesine, uzakları araştırıyorlar- dı, Saat gecenin ikisine yaklaşmış- tı, Kâhya, Marmarayı bir Yunan nöbetçi torpidosunun mütemadi - yen taradığını biliyordu. Gene bun dan bir saat kadar sonra bunlar - dan dolaşanın İzmitte — bulunan ikincisiyle nöbet değiştirdiklerin « den de malümatı vardı. Bu sebep-« le, nöbetcilere sık sıkı tenbihte bu- lunmuş ve gözlerini dört açmaları- nı söylemişti. Görünürlerde hiç bir şey yoktu. Yalnız bir varlık olan kendi motör- lerinin boğuk gürültüsü ve olduk- ça hızlı giden motörün köpüklerle iki yana ayırdığı suların sesleri idi. Kâhya, kaputunu başmma kadar çekerek bulunduğu yere — kıvrilir- ken yüzbaşı da arka tarafa gitmiş- ti. Bu sessizlik uzun sürmedi. Mo- tör Büyükada iskelesini arkada bı- rakalı bir hayli olmuş, Sedef ada. sına yaklaşmıştı. Tam bu sırada motörden - fışkı- ran bir alev sütunile beraber ma - Müellifi : ( Vâ - NO ) Geçen kısımların hulâsası Balkan misakı için Türk sefaretinde bir balo veriliyor, Genç diplorsatlardan Mubsin Raşidin Yunan diplomatların- dan Erci Behzadise karşı beslediği müthiş kini, silâh fabrikaları mümes- sili Ert of Sad körüklüyor... — Fakat, Muhsin, Erciyi öldürmeyince, Yunan diplomatı Atinaya otomobille gittiği sırada, Bulgar çetecileri ona — suikast yapacaklardır. Müuhsin ile emirberi, bu puşunun ya- auma yaklaşıyor. Müuhsin, çetecilere, heyecanlı sörler t#öyliyerek cnları iknaa uğraşıyor. © dörece heyecanlı söylüyordu ki, çetecilerin üzerinde müessir oldu. Esasen, bu adamlar, haddi zatinde, mert insanlardır. Kahramance hare- ketler, dobra dobra konuşmalar ve ide-— alistçe sözler, onlara, en müthiş silâh- lardan daha fazla tesir eder, Zorla de- Kil, bir fikrin ileri sürülmesiyle yola ge Hirler... Zaten, çetecilik yoluna sapma- ları da, tiynetlerindeki bu mefküre. ciliğin neticesi değil midir? İçlerinde en ihtiyarı: — Ben de Resuliye camiinin önün- deki Türkleri yakan — Ratarof çetesin- dendim. Fakat, sizin Türklür de bize etmediklerini koymamışlardı! dedi. Muhsin Raşit, karşılarındakileri ha kikaten heyecanlandıran samimi bir ha veketle elini, hâlâ oynryan çocuklara çevirdi; ihtiyar çeteciye: — Ey babamın katili!.. dedi. Bu ço- cukların sandeti için eski kinleri unuta- lem... Ert of Sad, #elaşa düştür HABER Tarihi Tefrika: 35 Akşam Poıtqıı 8 Mayıs 1934 38 Mayıs 134 © Karadeniz Korsanları © Müellifi: Jshak FERDIİ Geçen kısımların hulasası Istanbülda Sultan Mecit ve Rusyada Çar Nikola zamanında esirci Ali baba iki memleket arasında kadın ticareti yapmakla meşguldu. Alibaba Ferhat is- minde birini küçükken hadım yapmış- tı. Büyüdüğü zaman Tstanbuldaki kız- ları bu delikanlirya teslim ederek, Kaf- kasyaya gidiyor. Tifliste valinin kona. fanda (Fatma) isminde çok güzel bir Gürcü ktzı vardır. Ali baba bu kızı kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak üzere İstanbuldan 'Tif. lise gelmiştir. Rüstem Patmayı kaçıt- mak ve Ali babayı ele vermek için ter- tibat alıyor . Ruslar Ali babayı tevkif ederek Pe- tersburga getirmişlerdir. Ali baba sa- rayın zindanlarında işkence görüyor. Bu esnada Rüstem Bey Tifliste Ça - rın gözdesile beraber yaşamaktadır. Krım sahillerindeki halkın bir çoğu Türktü, Sahil boyunda ba- | lıkçılık yapan Rus köylüsü, Krım Türklerile çok iyi uzlaşmıştı. Çarın memurlarından her iki unsur da şikâyetçi idi. Köylüye göz - açtır- mıyan zalim jandazmalar âmirle- rine yaranmak için köylüyü da- yaktan öldürüyorlar, mütemadiyen çara sadık kalmalarını telkin edi- yorlardı. Ştanka, yanındaki delikanlıya: — Görüyor musun, Petroviç? de- di. Köylü acınacak bir haldedir. Bu müstebit idareyi, bu kanlı sal- tanatı kökünden yıkmak lâzım. ması herkesi heyecana verdi. Makinist bağırıyordu: — Kâhya!.. Makine tutuştu.. | Makine tutuştu. | Kâhya silkinip kalkti.” Hakikaten tâ yanı - başındaki | motör tutuşmuş, alev bütün hızıyla | yükselmiye başlamıştı. İşin en kötü ve en fena ciheti de makine yanındaki tahtaperdenin | arkasında, iki fıçı dinamit bulun- ması idi. Kâhya bunu hatırlayınca bir çılgına döndü. Bunların patlaması ve denizin dibini boylamaları için alev harareti kâfi bir sebep olabi- Hirdi. Kâhya şuuruna halel gelmiş bir halde eline geçirdiği bir çadır be - zini hemen parlıyan ve saçak sa - çak alev saçan makine üzerine at- tı ve kendi ağır vücudunu da bir baakı gibi kullanarak üzerine yu- varlandı. — Âkı alığı kandırıyor... Aman, kendinizi gözetin, çocuklar!., diye bozulan maneviyatı dü zeltmek istedi. Ihtiyar çeteci: — Sus!.. diye çıkıştı. — Bu adam, doğru söylüyor... Kıs çeneni şapşak a- | gızlı!.. Ona, adıyla sanıyla — “Deli fişek!,, derlerdi. Balkanlara has bir şenmeşre- bi, güler yüzü ve babacan halleri var- dı. Muhsin Raşide döndü: — Temizliyelim mi şuracıkta şun- ları... Delikanlı güldü: — Bak, gene, temizlemekten bah- sediyorsun!.. Bu ağızlardan geç... Kan dökmek yok... Hattâ, bunların kanı bi- | le olsa. Defedelim başımızdan gitsin- | ler.. Amma, nereye?.. — Bunlar, Balkan topraklarına ya- kışmaz be, evlüt... — Öyle,.. Oyle.. Fakat, denize doğ- yu baktı.. Kıyıda bir sandal karartısı ve uzak- ordu. Eliyle, bun- ları çetecilere işaret etti. — Ihtiyar “Deli fişek,, sevinçle; ' Hü li buldun! dedi, Nah, işte, şurada bir sandal duruyor.. Orada Ben zulme karşı boyun eğemem. Moskovadan firar edişimin sebebi işte budur. Ben köylünün hâmisi- yim... Köylü ile beraberim. O köy- lü ki, çarın midesini ve hazinesini hâlâ kendi elile dolduruyor ve bu hizmetinin mukabilinde zulüm ve | işkenceden başka bir şey görmü- yor. Ben ölünciye kadar, zulüm ve işkence ile... çarla mücadele edece- ğim.. Ya o, yıkılacak, yahut ben yakalanıp asılacağım.. —30 Ödesaya doğru gidiyorlardı. Genç Petroviç, nihayet Ştanka- | yı iknaa muvaffak olmuştu. Sekiz gemi ile birden bir gece Odesa limanında baskın yapacak- | Jar ve hükümet ricalinden zulüm ve istibdadı ile maruf bazı kimse- leri öldüreceklerdi. Limana yaklaşmışlardı. Baskma dair bütün tertibat ha- zırlanmıştı. Küçük Petroviç zabit | elbisesini giyerek elli kadar gemi- | ciyi yanma alıp sahile çıkacaktı. Petroviç Odesadan Ştankayı takip etmek üzere ayrıldığı için, ona kimsenin mümanaat — etmiyeceği şüphesizdi. Bu kafilenin arasına Ştanka da karışacak ve — böylece toplu bir halde evvelâ Odesa vali- sinin evini başacaklardı. Odesa valisi çara çok sadık ve zalim bir |adamdı, Ştanka herkesten önce bu adam dan intikam almak istiyordu. Korsan gemileri limana girer- ken, Şianka, genç zabile sordu: — Burada yakalanmak ihtima- K var mı? — Hayır.. Çünkü senin Odesa- ya geleceğini hiç kimse tahmin et- mez. Ştanka gözlerini süzerek mua- vininin yüzüne dikkatle baktı: — Köylülerin istırabını yakın * dan gördük, değil mi Petroviç? E- ğer bu mustarıp adamların iniltile- rini kendi kulağınla işitmemiş ol- saydın, sana güvenip te Odesa li- manına gelmezdim! Fakat sen, mert ve vicdanlı bir delikanlısın!.. Mustarip milletinin menfaatini şahsi menfaatlerinin üstünde tutar bir erkek olduğunu biliyorum! Bu gece Odesa valisini tepelemeğe ve yere devirmeğe muvaffak olursak, lar.. Balkanlarda fitne yeter.. Gitsinler, tohumlarını orada 'e Onların daha böyle dalâvereli işlerden karınları doymamış.. Biz, bıktık usandık be ağa- — Hürye... lar... & HRLARI . — Yaşayın bel.. Saklandığı yerden, Muammer — ça- vuş ta böyle haykırarak fırlamışlı.. Ih- tiyar çetecinin boynuna sarıldı.. Iki köylü öpüştüler.. “Deli fişek,, şaşıyor- dut — Sen nereden çıktın bel?.; — Ben, eski zabitimin kölesiyim, ü- len... Onun bir kılına zarar getirmeğe kalkışsaydınız, görürdünüz. gününü- Zü.... Muhsin, kaşlarını çattı: — Yok Muammer!.. Böyle sinire batacak s82'ere lüzum yök.. Haydi ba- kalrm!. Ert of Sad ile Gal, her ne kadar iti- ryaz etmek istedilerse de, üç Bulgar ve iki Türk onları, karga tulumba etti- ler... Sandala uttılar... Ve sandalın da, arkasına müthiş bir tekme indirdiler: lim herifin kanını toprak bile miyecektir. (Zulüm) nihayet meğe mahkümdur, Petroviç! O ben öldürmezsem, başkası öldü cek... Evlâtlarımız öldürecek.. TI runlarımız öldürecek ! Petroviç mukaddesatına y ederek, Ştanka ile bu mücade! sonuna kadar beraber çalışacağ söyledi. . * *« Gemiler limana girmişlerdi. Şimal rüzgârı hafif hafif esiy€ du. Yelkenleri indirmemişlerdi. Çarın maiyet zabitine Ode | herkes hürmetle selâm veriyord Petroviçin arkasında elliye | kın gemici vardı. Rıhtım boyundan şehir doğru yürüyorlardı. O gece şehir cadelerinde he mankinden farklı olarak takrm kım asker kolları dolaşıyorlardi Denizciler bunun sebebini makta gecikmediler.. O gün O sada üç Rus genci idam edi! Bu gençler, garp medeniyetifi Rusyada neşir ve tamimine tıkları için, yüksek memurlar fından Çara jurnal edilmiş Avrupadan gelen eserleri ol insanlar bile sekiz aydan yirmi ya kadar hapis cezasile ve tekti ederse sürgünle tethiş ediliyo! Bundan bir kaç ay evel de tersburgta polis tarafımdan, lerin gizlice teşkil ettikleri bir W? keşfedilmişti. Bu klüp bir gece kına uğradığı zaman, on yedînj yedi kişi tevkif olunarak bi dan otuz üçünün idım.diüj | mişti. Petroviç Ödesadaki idam — Adam sende.. Herıünk;' diseler. x Çarlık istibdadının — bu d; müthiş bir taassup ve cehıldğ ka'nın Odesaya baskın - yal fikrine kapılması, ona elbettt denizci kafilesile, maiyetinde yüz mevcutlu muhafız süvari eserlerini okuyan münevver zabille muallim ve gençlerdel Tanl9! nin Sibiryaya nefyine karar | sesini öğrenince: # Diye omuz silkmişti, de hüküm sürdüğü bir sırada, luya mal olacaktı, Elli kişilik ğü bulunan bir valinin evine / Silâh fabrikalarmı gezeteci, çeteciler belki tokrar İ rini değiştirir diye karktuğu içit' — gürek oraden uzaklaştılar.. 2 İşte, tam bu esnada, ot j nemeçleri dönmüştü.. Son Erci Behzadisin kulağına çalınt” — bu münakaşa idi... A Muhsin, #rtık her şeyi olmuf addederek, pusunun üzerine 0"' Ellerini iki yana, haç şeklind ği Bu tavrın mânası, onca, l"“ tız “— Dur... Ileri gitme. 1şt4 İgf yorsun... Elimde tüfek yok. lık etmek istemiyorum... Hattâ, biraz da, —demin sözlerin kendi de tesiri .ıuı;;, rak— kucaklamak mânasını #ine kaildi. BU Hem, acaba, acaba... Er*_ F balo bahçesinde, Muhsin t söylediği sözler doğru hi:j, Şimdi bunu öğrenecekti... $i i Fakat, onun pusu ül'h:v y kollarını böyle iki yana açışıP ” gi Behzadis. avni mânayı — çıkâft çi vai mânayı ; ü

Bu sayıdan diğer sayfalar: