2 Eylül 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

2 Eylül 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ğ 1 i İ i Paramızı koruma hakkında bir karar- name çıktı Melek ve Şeytan —wa Yazan: Kadir Can Geçen kısımların hülâsası İçki ile geçmiş bir gecenin ferdasin- da, yeni bir eğlenceden eve döndüğüm zaman, karım Zehra, hareketlerinde ba- na karşı birdenbire değişmişti. o Onun uysal tabiatinde bu tehevvür ne kadar sürebilir, diye düşünüyordum. Fakat yanılmiştım. O Ertesi sabah uyandığım vakit Zehrayı odasında bulamadım. Yal- nız, sokak kapım hızlı hızlı çalınıyor « du; Zehra, diye açım; bu bir polisti; arkadaşım ayı Nuri vurulmuştu. Bir günde hem karımı hem de en yakın bir arkadaşımı kaybetmiştim. On gün sonra İzmirden bir mek - tup aldım; Zehranın ablası, boş kâğıdını istiyordu. Bir saniye içinde, Zehrayla nasıl ev- karımın lendiğim, sinema şeridinde olduğu gibi| Uysal ve! gözlerimin önünden geçti: kendi halinde bir çocuktum. OEn fazla, ölen dayımın karısı Hatçe ile anlaşı - yordum. Bu sıralarda, küçük kardeşi Zehra bizi yalnız bırakmazdı. Gözlerinde bize karşı garip bir pa - rıltı gözüküyordu. Bir gün, Hayreddin büyüdü dediler; gelecek bahara önü artık bulamıyacak- #muız!,, Kadınlar itiraz etti: Aradan on yıl geçse gene ondan korkulmaz!, Büyüdükçe babam beni kendi- ne daha çok yaklaştırıyor, annem- den uzaklaştırıyordu. Bunun için de paydostan sonra mağazasma götürüyor, yanında bulunduru- yordu. Fakat hiç bir işe yaramı- yordum. Kimsenin yüzüne baka - mıyor, söz söylenirse boynuma kadar kıpkırmızı oluyordum. O zaman babam: — Ulan, adam olamıyacaksın;! Bunda kızaracak ne var? Bu mis- kinliği bırakmazsan aç kalırsın vallahi!., Derdi, O zamanlarda benimle candan konuşan yalnız bir kişi vardı: Da- yımın genç karısı Hatice... Dayım dinç, gürbüz bir deli- kanlıydı. İzmirde okumuş, İspar- ta'da bir mektebe muallim olmuş- tu. Haticeyi sevmiş ve almıştı. Fa- kat evlendiklerinin üçüncü ayı bü- yük harp çıkmış dayım Çanakka- leye gitmişti. Beş altı ay sonra da şehit habe- ri gelmişti, Hatice o günlerde sanki deli olmuştu. Döğünüyor, tepiniyor, bağrıyor ve haykırıyordu Aradan günler geçtikçe hırçınlığı geçti. Artık küçük kardeşi Zehra ile be- raber ihtiyar halalarının yanında oturuyorlardı. Babam onlara yar- dım ediyordu. 1:6 Bir akşam Hatice benim yüzü- me ve gözlerime daha dikkatli bakarak dedi ki: — Sen dayına ne çok benziyor- sun? Tıpkı o: Büyürsen hiç far- kın kalmayacak. Değil mi hanım anne? Annem hiç bakmadan ağır ağır ve bilgiç bir halle cevap vermişti: — Atalar sözüdür: Erkek çocuk dayıya ceker!.. O günden sewra Hatice bana her günden daha çok sokulmağa başladı. Ne zımen onunla yalrız kalırsak yüzümü avuçlarınm içine alıyor, omuzlarımdan kucaklıyor, yanaklarını yanaklarıma sürüyor, gözlerimin içine parıltılı gözlerle bakıyor, beni göğsünde sıkarken nefes nefese kalıyordu. Bu sarışlar ve hırpalayışlar çok zaman canımı acıtmıyor değildi. Fakat onda vahşi bir tad vardı. Sesimi çıkarmıyordum, zira bu genç kadın benim bir çok çocuk- ça istediklerimi de yapardı. Faz- la olarak sık sık: — Sakın bunları kimseye söyle» me, çarpılırsın! Derdi. — Çarpılırsın! Diyince doğuştan beri içimde İ yaşayan derin bir korku ile titrer- i dim. Bir dudağı yerde bir dudağı gökte zebanilerin, ellerinde koca- man bir topuzla üzerime yürüdük- lerini düşünür, titrerdim. Yıllar geçti; fakat Haticenin bana olan sevgisi hic azalmadı. Oda benim gözlerimde, gittikçe aydınlanan bir ufuk gibi artık ken dini gösteriyordu: Geniş ve kabarık bir alın, kap- kara, saçak gibi parlak saçlar, et- rafı kara gölgeli derin kara göz“ ler, kalın kaşlar, biraz çıkık elma- cık kemikleri, dört köşeliyi andr- ran bir yüzde güzel bir burun, ka- lımca dudaklı büyük bir ağız, uzun bir boy, bir kadından ziyade erke- ği andıran vücut.. Ben onun elinde oyuncak gibiy dim. O kadar kendimi onun avu- cunda buluyordum. En güzel günlerim kiraz ayla- rında geçerdi. (Eğirdir)in kiraz bahçeleri meşhurdur. O sırada cihan harbi devam ediyordu. Bütün erkekler harpte idiler. Kadınlar ve kızlar bahçelere giderken erkek çocukla rı yanlarına alırlardı. Ben uysal, sessiz, utangaç olduğum için di- ğerlerinden daha çok beni ister- lerdi. Orada Hatice hep benimle be- raber olur, beni eğlendirirdi. İlk fırsatta elimden tutar ağaçların | arasında koşturur, gölün kenarına kadar götürürdü, Çepçevre yeşil dağların ortsındaki bu engin suya karşı oturur, sırtımızı kalm bir a- ğacın gövdesine verirdik. Hatice beni kollariyle sarar; öper, kucaklar, hırpalar ve: — Seni gördükçe dayını hatır- lıyorum! Derdi. Kendimi ona teslim ediyordum | ve bundan garip bir haz duyuyor- dum. Bundan hoşlanıyor, daha çok skuluyordu.. Bir kaç zaman geçince kolları gevşer, ayağa kalkarak titrek bir sesle söylenirdi: — Haydi gidelim, bizi ararlar şimdi! Sonra şahadet parmağını du- daklarının hizasında bana doğru sallayarak şöyle derdi: — Sakın bunları kimeseye söy- leme, çarpılırsın!.. Elbisemin buruşuklarını düzel « tir, tozlarını sillkerdi. Fakat son günlerde bizi rahat- sız eden birisi vardı. Bu, Hatice- nin kardeşi Zehra idi. Oda tıpkı ablasına benziyordu. Yalnız çok sessiz, uysal ve utangaçtı. Böyle olmasına rağmen ben ablasıyla yalnız olduğum sırada ansızın gö- rünür: — Ablat... tim?... Şey... Ne diyecek- (Baş tarafı 1 incide) Rahip elbiselerimi çal kil; Basit bir kılığa girerek sihirbazın kulübesine girdira, başımı önüme eğerek: — Sizin dininize girmek istiyorunı! Dedim. kitap satışları çoğalmaktadır Yeni harflerle okuyanlar mütemadiyen artıyor Beyazıt Kaşıkçılar caddesi 283 numarada kitapçı Malülgazi Ah- met Bey diyor ki: Dükkânların erken kapan- ması fikrimce iyi düşünülmüş tür. Yalnız ö- nümüzdeki üç ay için bu ka- rar kitapçılara biraz zarar ve- rebilir. Ben günde 11 Kitapcı Ahmet Bey saat çalışırım. Kazancım 60 ile 70 kuruş arasın- dadır, Nadiren 100 kuruş çıkar.. En büyük şikâyetim piyasadaki bir çok kıymetli kitapların mem- leket haricine mütemadiyen gö- türülmesidir. Bu suretle bunlar e- limizden giliyorlar. Hükümetin yaptığı fedakârlık- lara nisbeten vergiler azdır bile. Biz artık idrâk ediyoruz ki, vers diğimiz verginin son meteliği bi- le gene bu millet için ve bizim için harcanıyor. Ben kendime dü- şen vergi hissemi büyük bir zevk ve memnuniyetle ödüyorum. Ve ödemekte hiç sıkıntı çekmiyorum. İcap ederse kendim kuru ekmek yer fakat gene vergimi son mete- liğine kadar seve seve öderim. Yeni harflerin çıkışı evvelâ bi- zi biraz sarstı. Lâkin şimdi yeni harfli kitapların hitap ettiği küt- | larımız ne derlerse desinler — Hasbuhal BE Matbuatın (Yazısı hikâye sütunumuzdadi) kuvveti ve esnaf ile işçi Medeni memleketlerde, mat- buat, bellibaşlı kuvvetler meya- nındadır. Türkiye de medeni bir memleket olduğu için, — düşman gazetelerimiz bu kaideden müs- tesna değildir. Biz, menfaatleri (o yekdiğerine zıt fırkaların ihtiraslarma âlet ol- mayız! Haysiyet kırıcı, lüzumsuz ve hatta zararlı gürültüler çıkar- mayız! Vatanı garp ölkeleri hi- zasma, hatta ondan daha yüksek- lere çıkarmak istiyen bu rejimin umdelerini halkımıza telkin etme- ğe ve halkın ihtiyaçlarını hükü- mete ve diğer alâkadarlara bildi- rip dikkati celbetmeğe samimi- yetle çalışırız. Kuvvetimiz bundadır ve bu va- zifemizde muvaffak olduğumu- zun inkâr kabul etmez misalle- rinden birkaç tanesini sıralıyalım: On binlerce vatandaş © hiçbir mektebe gitmeden, sade gazetele- rimizin hizmeti sayesinde yeni harfleri öğrenmiştir. Bu, rejimin | ülküsüne hizmetlerimizden biri- dir. Son zamanlarda, şirketlerin a- | le böyüdüğümden okuyanlar sür'- atle çoğalıyor ve işlerimiz eski de- recesini buluyor, Gayemiz vatanın genç yavru- larına bol bol ve ucuz kitap yetiş- tirmektir. Ulu Gazinin sevimli evlâtlarına biraz nur verebilirsek ne mutlu bize.. | okur yazar olanlar tercih i cektir. Her gün öğleden ı haliyi nasıl zararlara soktuğu hek kında sırayla yazılar yazdık. kümet, bunun üzerine malüm ei birleri aldı. Tramvay işçil kalın elbiseler içinde terleyip i naldığımı yana yakıla anlattık. # ket hemen yazlık elbiseler d tr. Buda, halkın O ihtiyacına metlerimizden iki misalciktir. Esnafla işçi arasında inni larını bize yazacak olanlar, Ke” dilerine, neşriyat kuvvetim fayda temin edeceğimize kanıt” getirmelidirler. o Ağlamiyan go” cuğa meme vermezler. Ne let, ne belediye, bir o mesl: insanların ne gibi şeylere e yaçları olduğunu kendiliğindti tahmin edemez. Ahali söylen” ve biz yazmalıyız ki, mesele # laşılsam.. Kavafoğlu , Işçi arıyoruz Gazetemizde ayak hi görecek bip gence ihtiyaç v hi KARİ idarehanemize (müracaat mesi.. ei Seyahatten avdet Haseki hastanesi göz mi sısı ve baştabibi doktor v Aziz Bey seyahatinden avdet derek Çarşıkapıda tramvay yi rağındaki muayenehanesinde talarını kabule başlamıştır. Â

Bu sayıdan diğer sayfalar: