6 Eylül 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

6 Eylül 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER — Akşam Postası Uyuşti"ucu mad- | Her parçası ayrı bir heyecanla okunacak macera, kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı 10 Akıntıya kapılan Ahmet kaptan kayığı, kuman - dasma itimat ettiği Gâvur Alinin yeğeni Ali kaptan isminde bir gen ce teslim ederek yola çıkarmıştı. Kayık, Sarayburnu önlerinde a- kıntıya tutulduğu için Hayırsız A daya doğru sürüklenmeğe başla- mıştır. Kayık motörsüzdü ve kü - rekle idare ediliyordu. Bu yüzden akıntı, kolaylıkla sürüklemiştir. miş, bu sefer de İmralli (Emir A - K) Adasına doğru yollanmışlar - titriyen kayıktakiler ayni heyecan ve korku ile sabahı bulmuşlar ve ertesi günü de aç, biilâç oraya, bu raya savrula, savrula geçirmişler- dir. Bugünün gecesi de ayni şekil- de geçmiştir. Ne olacaklarını kestiremiyen ve yalnız, nasıl can vereceklerini düşünüp duran tayfalar, sabaha doğru suların sakinleştiğini ve a - kıntının tabil bir hale gelmiş — ol- duğunu görerek tekrar küreklere sarılmışlar ve Zeytinburnu açıkla- rına kadar gelebilmişlerdir. Fakat, dümen başında bulunan Ali kaptan, oraların vaziyetini bi- Jemediği için dümeni iyi idare et- mekte müşkülâta uğramaktadır. Üc gemici, yarı dümen ve yarı kü- almaktalar iken âni bir tarakayla karşılaşmışlardır. Bu tarakayr mü teakıp kayığa dolmıya - başlıyan sulardan bir kayaya çarptıklarımı anlamışlardır. Bu vaziyet karşısında gemici- ler, kendilerini denize atmışlar- dır. Kayık ta beş dakika geçme- den batıp gitmiştir. Gemicilerden Diğeri de kayığın direğine tu - tunmak suretile boğulmaktan ya- kayı sıyırabilmiştir. Batan keres - teleri civardaki kayıkçılar topla- yıp sahibine vermişlerdir, Muhittin Bey geldi Birkaç gündenberi Ankarada bulunan vali ve belediye reisi Mu- hittin Bey dün şehrimize gelmiş- tir. Yörieü d Faik Beyin tetkikleri F Şehrimizde bulunmakta olan Muallim mektepleri me- zunları hakkındaki yanlış haberler ! Ankara, 5 (A.A) — İki, üç ve Gört senelik muallim mektebi me- zunlarının muallim muavini sayıl- masına Maarif Vekâletince karar verildiği hakkında İstanbul gaze- telerinden birinde çıkmış olan ha- beri tekzibe Anadolu Ajansı me- zundur. mıştır. son tarafından kürsüye davet o - lunan meb'usan meclisi hariciye deler ve Gazi Hz. (Baş tarafı 1 incide) tarafından bir toplantı yapılmış - tır. Bu toplantıda, Gazi Hazretle- rinin cemiyete hitaben gönder- dikleri mektubun okunması, Tür - kiye lehinde büyük tezahürata wesile olmuştur. Toplantı Gazi Hazretlerinin gönderdikleri mektubun elçimiz Münir Bey tarafından okunmasi- le açılmıştır. Reisicümhurumuz — mektuple- rında uyuşturucu maddeler ipti- lâsının dünya için en büyük bir iç- timal belâ olduğunu söyledikten sonra 928 denberi, Türkiyede açı- lan mücadele ile kabul edilen mukaveleler üzerine değerli ih - raç maddelerimizden biri olan afyon istihsalâtının azaldığından, köylüyü korumak için pancar eki- mine ve şeker sanayiine genişlik verildiğinden bahsetmişlerdir. Gazi Hazretleri beyanatlarına devamla kevnelmilel mukavolele- rin kabulünü müteakip yeni çıkarı lan kanunlardan da bahsettikten sonra bu yolda yapılacak daha çok seyler bulundu#unu ve bütün milletlerin ancak sıkı bir tesriki mesai sayesinde bu kuvvetli düş- manla haşa çıkılabileceğini tekrar eyliyerek cemiyete muvaffakıyet- ler temenni eylemiştir. Bu beyanat hazırun tarafından şiddetle alkıslanmış ve radyo va- sıtasiyle bütün Amerikaya yayıl- Müteakiben Reis Amiral Hob- encümeninde cümhuriyet fırkası Hideri M. Hamilton Fis de bir nu- beyanatmı ve uyuşturucu madde- | lere karşı Türkiyede alınan mües- sir tedbirleri Amerika efkârı umu miyesinin büyük bir mahzuziyetle karşılıyacağını söylemiştir. Ami - ral Hobson da bir nutuk irat ede- rek Gazi ile Türkiye Cümhuriyeti hakkında takdirkâr sözler söyle- miştir. Hariciye vekili .. . mükemmeldir (Baş tarafr 1 incide) ni parlak bir surette ifaya mukte- dir olduğunu — gösterecektir. İşte evvelemirde kayıt ve işaret etmek istediğim şey budur. Birkaç gün- dür Sovyet Ukraynasında bulunu- yoruz. Bu memleketin zengin şe- hir ve köylerini ve kolkoz tarlala- rının bol mahsullerini gördük. Di- ğer taraftan en ziyade nazarı dikkatimizi celbeden şey halkım Kızıl orduya, onun efrat ve ku - mandanlarına karşı gösterdiği hu- dutsuz aşktır. Krtaatın geçtiği yer lerde, halk ordularını büyük bir heyecanla karşılamıştır. —Askeri talim ve terbiye teşkilât ve idare- si de dikkate lâyıktır. Bütün ida- re edenlerin ve onların muavinle- ri şeraiti tamamen bilerek, tatbi- katta tam bir müessirlik — temin ettiler. Bu birkaç gün zarfında harbiye komiseri M. Voraşilofun faaliyetini de aördük. Sunu sövle- meliyim ki, Kızıl ordu reisivle iftihar edebilir. ASLANLI HÜKÜMDAR çük bir ses bile vermeden yuvar- lanıverdi. Süleyman bir deli gibi ona koş- tu... Ne görüyordu. Zavallı hayva- nm boynundan kanlar akıyordu. Hemen hemen omuz tüyleri kâ- milen dökülmüş ve derisi parça- lanmıştı. Süleyman yalnız: — Felâket.. Diyebildi. Yanmma gelen Blanş- la Hergül şaşırmış bir haldeydi- ler. Süleyman kendini tutamaz bir halde: — Anlaşılıyor, dedi. Yavuzu timsahlara kurban verdik. Zavallı Sultan onu kurtaramadı ve kendi- si de tehlikeli bir vaziyette, Sultan, bir müddet hiç kımılda- maksızın kaldıktan sonra başmı oynattı. Güçlükle ayağa kalkarak Süleymana yaklaştı, 1slak vücudü- nü bacaklarına sürterek — yaralı boynunu kaldırdı, ıslak gözlerini, ıöılerîndqı ayırmadı. Tefrika No. 27 —İ$ — BU ATEŞİ YAKAN KİM Aradan on gün geçti. Böyle güç ve katlanılması zor bir yaşa- | Riza yışa tahammül edenler az buluna- Tamamiyle değişmişler, bir a- sır kadar uzun süren bu günlerde tamamiyle başkalaşmışlardı. Blanş bir çöl kızından farksız olmuştu. Süleymanla Hergülün saçı sa- kalı uzamıştı, kayıklardan ne yi- yecek, ne içecek hiç bir şey alma- dan çıktıkları için çok müşkülâtla karşılaşmışlardı. Yaraları tamamile iyileşmişti. Yalnız Sultanın bedeninden kopa rılan tüyler gelişmemiş, çıplak bir halde kalmıştı, Önlerinde kendilerini bekliyen tehlikelerle, her an karşılaşmak - tan çekinerek, birer çöl adamı ha- linde, kâh yürüdüler, kâh nöbet- leşe uyudular ve karınlarını doyu- rabilecek, susuzluklarını gidere - cek bir şey aradılar. Muglah milyarder | Ankara telefonu (Baş tarafı 1 incide) yüğü,, diyı anlattığı Bazil Zaha - (Baş tarafı 1 incide) Cumartesinden itibaren dıı An- rof ı_ıfü nıâıgl. 96,4 W alı bir. Tum t akir | yare seferlerinin saati değışecek o!an ailesinin taşıdığı asıl ismi | tir. Tayyare postası Ankaradan Zahariyadistir. Küçük Zahariyadis ailesiyle beraber Muğladan Odesaya git - miş, bir müddet sonra İstanbula gelerek o zaman (Tatavla) olan Kurtuluşta yerleşmişler, Zaharof evvelâ rum mektebinde, sonra bir İngiliz mektebinde — okumuştur. — ——— —— — ——— | On sekiz yaşma geldiği zaman bir Sovyet ordusu kaç lisanı mükemmelen konuşan Zaharof, kahve garsonu, mağaza satıcılığı, hatta arabacılık, bir a - ralık da tercümanlık yapmış, son- ra kumaş ticareti yapan yakın bir akrabasının yanında çalışmı - ya başlamıştır. Zaharof bu işte büyük bir muvaffakıyet göstere - rek akrabasma epey para kazan - dırmış, fakat ondan umduğu ka - dar para alamamıştır. Bunun üze rine kendi hakkı olarak tanıdığı bir parayı müessesenin — kasasın- dan alarak İngiltereye kaçmıs, şikâyet üzerine orada tevkif edil- miş, bir müddet sonra kurtulmuş- tur. Bu hâdiseden sonra Zaharof Yunanistana gelmiş, bir tesadüf neticesi bir Norveç silâh fabrika- sının ÂAtina acenteliğini elde et « meğe muvaffak olmuştur. Zaha - rofun yıldızı bu işte pulııııyı başlamıştır. 1888 senesinde mı!nlyoı icat etmiş olan Amerikalı Hiram Mak sim ile tanışması ise servetini te- min etmiştir. Zaharof mitralyo - M. Vorosilofun | zun imal ve satış imtivazmı fabri- modern ordularm en büyük cene- | kası hesabına satım almıştır. Za « rallerinden biri olduğunu teyit e- | harof birkac sene sonra dünya - derim, Türk heveti murahhasası | bu fırsattan bilistifade Sovyet - Tlıfk dwl“ş'lr"" 'f meryeas ı'"'_"h' nn en büyük vedi silâh fabrikası- nn en büvük hissedarlarından bi- vi olmustur. e—? barn bu silâh saat üçte kalkacak, Eskişehire uğ- rıyarak beş buçukta İstanbula va- racaktır. Tayyare Cumartesi, Pa - zartesi, Çarşamba günleri Anka- radan kalkacaktır. Pazar, Salı, Perşembe günleri de sabah saat onda İstanbuldan kalkacaktır. Mektep müdürleri ve muallim nakılleri Ankara, 6 (Hususi, Telefon- la) — Bazı mektep müdürleri ile | - muallimler arasında. yapılacak nakillerin listesi bugün Maarif Vekili Âbidin Bey tarafından tas- dik edilecek, Cumartesi günü Ma- arif idarelerine tebliğ — olunacak- tır. Radyo işi düzeltilecek Ankara, 6 (Hususi, Telefon- — Radyo işlerinin daha esas- h bir surette tanzimi için bu âyın onunda matbuat umum müdürlü- ğünde bir toplantı yapılacaktır. Bu toplantıda bütün vekâletler murahhasları bulunacaktır. Muhafaza İşlerinde ikramiye nizamnamesi Ankara, 6 (Hususi, Telefon- la) — Muhafaza umum kuman- danlığınca, muhafaza işlerinde yararlıkları görülenlere verilecek ikramiyeler hakkında bir nizam - name hazırlanmaktadır. Buna gö- re, memurlara yakalıyacakları ka çak eşyanın yüzde on beşi ikrami- ye olarak verilecektir. ğı cihetle Zaharofun serveti bu - gün milyarı bulmuştur. İngiltere hükümeti umumi harpte kendisi - ne Sir unvanını, Fransa hüküme- ti ise Lejyon donör nişanını ver - ten hali kalmadığını bir kere da- | tüccarının fevkalâde işine yaradı- l mişlerdir. | ha kaydeder.,, Şekip ! , AĞ SA Şimdi, geniş ve nihayetinin n? reye vardığı şüpheli bir aormanâ girmiş bulunuyorlardı. Sağlarile sollarının birer nehif ayağı olduğunu biliyorlardı. Ön * lerine, ormana doğru yürümektef | başka çare bulamıyorlardı. Süleymanın yegâne iıudw, şey, bir insan yiyiciler , bile olsa, kendileri gibi iki ayakli mahlükların mevcut olduğu u muhite kadar ilerliyebilmekti. Vakit gittikçe geçiyor, günüt yakıcı ışığı, hararetini kaybetm ğe başlıyordu. | Gece olmazdan evvel, yi geçirecek bir yer bulmaları lâzım” ( dı. Süleyman, kendisinden dah çok geriden gelen Alfrede seslem" di: — Alfred, dedi. Biraz adımla' rmı sıklaştır.. " Alfred, yaklaştıktan sonra: — Bu geceyi geçirebilmek içil emin bir yer bulmalıyız. j Pinn HRLA adat Alfred, dört yana dikkallt baktı: — Orman bizim için daha eııll'ı bir yer! — Niçin? — Yolda, bir çok ayak izlerine tesadüf ettim. Buralarda bir kabi” lenin bulunması ihtimali var. Â * detlerini, huylarını bilmediğimi? bir kabilenin gözü önünde du” maktansa, ormanda gecel! tercih ederim. Blanş ta Hergülün fikrindey” di. Yürüdüler. Bulundukları yef: Nil kolları arasında kalmış bü bir ada olacaktı. j Abdül Faki, bir zaman kendi” lerine, Şilok adalarından ve iste” nilen vahşi bayvanın burada H—'! lunabileceğinden bahsetmişti. Süleyman: — Şilok adalarında olmyalı Hergül? — Bilmiyorum, Fakat her hai de bir ada.. 4 Önlerine üç kişinin elele vert” rek kuşaklıyamıyacakları bi ve kalın bir ağaç çıkmıştı. si tamâmen oyuk bulunan bu ağaç içinde geceyi geçîrebllecM düşünen Süleyman: — Bu ağaçta ıeeellyehlw | dedi. Burasını Blanşla, Hergül de muvafık bulmuşlardı. Süleyman ağaca yaklaştı. Ki" toprağı üzerinde gördüğü küller ” den burada evvelce ateş y olduğu anlaşılıyordu. Külü karıştırdı. Küçük bir İ vılcım sıçradı. Demek daha j mile sönmemişti. Burada bu ateşi yakan kı-'v bilirdi? .» (Devamuı _""ı

Bu sayıdan diğer sayfalar: