9 Kasım 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

9 Kasım 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e İ erd I* i i ! | yi d ği | r gi i Kürek A, Pütünmüş, İŞ bi İl tur. Ora, kütüphaneye | itlerin.” bütün dünya memle- bra, n iç X Taymis nehrine düşürdü- ai ikinel teşrin 1934 — e... Sahkümlar Yeri, haa zamanlarda profesör Kra- Bu fevkcal bir Alman içtimaiyat» ti âde alâka ile karşılanan i pp m. Yak Tr Krauss bu kitabı yaz- ai a Bayat tam on beş se- Yzmış? a etmiştir. Bakınız ne taşmmış, dünyada k edilmiş, her mev- ılmış olduğunu gör - Raj amamiyle orijinal bir içti- Mevzu bulmak için | altı ay Sele sual) sormuş. o Kitapları Ma aş, Nihayet profesörün a itimat edilirse bir gece rTü- ne bir ilham gelmiş, papas etli bir adam onun yanına Yani k kendisine bir mevzu iş, i Mevzu profesör efendinin va kitmiş olmalı ki derhal er- den itibaren çalışmağa iş, Mevzu şu; kağ ünyadaki muhtelif memleket- kürek mahkümlarının haya- İçtimai vaziyetini tetkik et- #eYin tetki a anan üzerine profesör Krauss silindir şapkasını, «rini ve bastonunu (atıp “velâ bir kas e N “eza kanunları kitapla - m alın okumağa başlamış Mı her memlekette negibi o “erm bir iki sene müddetle kü- Cezasma mahleâm ettiğini öğ- Amiştir, undan sonra evvelâ (ikamet şe olduğu Pariste bir polisi |, etmiş bir sene küreğe mah- p” olmuş, sonra Belçikada sine- ederim tabancasmı çekip x, ? Stmeğe başladığından iki se- eğe mahküm olmuş, Lond - tihtımda dolaşan bir lordu tiner sat, p a “en dolayı bir buçuk sene yat- 'panyada bir boğa (döğü- tay İkm üstüne bir bomba at- ie altı kişiyi yaraladığndan Ne mahküm olmuş, Nevyork- ğin ortasında bir mise sarı- dudaklarından öptüğü için ö,..Y8, Meksikada polis mü- i evini yakmağa teşebbü- dolayı bir buçuk (| sene, a Müsoliniyi tahkirden do- |, “ne, Avusturyada kalpa- Lp Puğmdan dolayı iki se- istanda bir zabite hiç se- sokağın ortasında bir n van giğindan bir buçuk sene ve İken a Almanyada Hitler ge- de elini havaya kaldırma- Nine kendisini istintak e - p sere İsminden evel “Hay La demediği için altı ay kü- Pain olmuştur. “ mahkümiyet dik, etmiş böylece çok yi m &serini meydana ge- ay tabı en enteresan taraf - Küre: iy hayatı ar eğlenceli alk Yoktur dersem katiyen e diyorum, zannetmeyin. di, “e a İçinde geçirdiğim on Baar hiç te sıkıcı gelme - beraber bazı vakit « La Eş EMİ » EZ HABER — Akşam Postası i 3 Yirmi sekiz sene macera hayatı yaşıyan muharrir mahkümlarile 15 , )s€ne yaşayan profesör! için dünyanın en rahat Amerika hapishaneleri imiş! ler, bazı yerlerde sıkılmadım da deyemem. Fakat hiç bir yerde iki seneden fazla kalmadığım için bu sıkıntı devamlı olmamıştır. Her tarafta gördüğüm entresan tip- lüm kalmadı. Yoksa tetkiklerime devam etmek için Rusyaya, Çine, bilhassa Japonyaya da gitmek is- terdim.,, " ler beni fevkalâde alâkadar ve meşgul etmiştir. İntibalarının hulâsası şudur. Fransada insanı fazla dövüyor- lar. Buna mukabil her bayramda gayet nefis şaraplar ikram eder - ler. Belçikada insana çok iyi bakı- yorlar. Yegâne şikâyeti (mucip nokta her pazar kiliseye (gitmek ve papasları saatlerce (dinlemek mecburiyetidir. Mhakömları bun- dan daha fazla müteessir eden ve sıkan şey yoktur. İngiltere de iyi, hoş, yalnız bu- rada insanın müthiş canı sıkılıyor. Çünkü maalesef evelce takdim e- dilmediğimden konuşacak ne bir mahküm, ne de bir gardiyan bul- dum. Konuşmıya konuşmıya ne « rede ise lâkırdı söylemeği de unu- tacaktım. İspanyada insana çok iş yaptı- rryorlar. Sonra yemekleri de fe» na. Mahkümlar da çokadi ve serseri insanlar. Mütamadiyen yekdiğerleriyle kavga (ediyorlar. O kadar ki hiç kimseile kavga| etmiyorum diye bir gün az daha gözümü çıkaracaklardı. Amerikada mahkümlarm ha » yatı muhakkak ki serbestlerin ha - yatından daha eğlenceli geçiyor. Her akşam sinema, radyo hazır. İçkilerin envar, — O zaman Âme- rikada içki memnu idi — kokain, eroin, morfin ne ararsan buluna - bilir. Sonra silâhlarn da her ne- vi mevcut, kasatura, tabanca, pa ranız varsa makineli tüfek, top, hatta tank bile tedarik edebilirsi- miz! Meksikada mahkümlarm yeri 18sızsız bir dağ başıdır. Ekseriya hükümetin atlarma baktırıyorlar. Buradaki mahkümlar gayet kaba ve sarhoş insanlar. Hayat çok can sıkıcı geçiyor. Italya,fena yer değil. Şikâyet edilecek şey mahkümlara yalnız makarna yedirmeleridir. Avusturya da çok güzel (o yer. Hapsedildiğimiz yer büyük bir parkm içindeydi. Binanm dört tane güzel heykel ( bulunuyordu. Burada yegâne şikâyet (edilecek şey yemeklerin azlığı idi. Tasav- vur ediniz ki ben bile doymuyor dum, Halbuki benim dört misli boyumda boğa gibi insanlar vardı. Bunlar nasıl doyarlardı? Lehistan üstümde çok iyi bir tesir bırakmıştır. Buradaki haya- temın en büyük kısmı güzel çalgı- lar dinlemek, oyunlar seyretmek- le geçti. Lehli mahkümların ye- gâne kusurları kumara fevkalâde düşkün olmalarıdır. Paraları oldu mu, biribirlerinin gözlerini oyar- casına kumar oynarlar. Neticede birisi bütün paraları toplar, on » dan sonra mesut ve rahat devir başlar. Almanya, mahkümlearm en Sanfransıskoda nün parmağını 17 yaşmdayken pul kolleksiyo- nunu satıp garip bir macera ha- yatma çıkan ve 28 sene memleke-| açıl tine dönmiyen bir adam, bugünkü hemen bütün dünya matbuâtınca en mühim macera kitabı olarak kaydedilen bir eser neşretti. Bir kitaptan bahsetmek onun içinden bir kaç parça yazmakla bütün kitap hakkında bir fikir ve- rilemez, Fakat gelin, sizinle bera-i ber, bu fevkalâde meraklı kitabım bir kaç yaprağını arada bir atlı - yarak ve bilhassa bu sütunlar alabileceği kadar uzunlukta hâ- diseler üzerinde durarak, Ameri- kada, kovboylar afasında 28 se - ne'içinde olan bitenlerden bir kaçına şöyle bir göz atalım: Amerikalılarm hiç umutmadığı büyük bir “San Fransisko zelze- lesi,, vardır. Bu macera kitabını yazan Fred Voker isimli İngiliz muharriri, kendisine has bir eda ile bu vakayı ve onun korkunç neticelerini şöyle anlatıyor: “Bir arkadaşımla beraber, San Fransiskoda bir gün gene dolaşıp dururken, havada birden şayanı dikkat bir sessizlik bir durgunluk kendini gösterdi. & Otellerimize dönmeği kararlaştırdık. Fakat bir iki adım atmış atmamıştık ki, bu sessizlik içinden korkunç bir felâ. ket meydan aldı. Ansızın, ayağı « mızın altındaki toprak, sarsılma- ğa başladı. Bir sarhoş gibi iki ya na yıkılıyordum. Birden duvara vurdum. Dört bir tarafımdan bir .çok şeyler devriliyor, çığlıklar ko- puyor, halk koşuşmağa çabalıyor ve arz ayakların altımda kıvra « nıp duruyordu. Arz yuvarlanıyor “veya kayı- ğa fazla sıkıldığı yerdir. £ Buradaki hayat kadar ezici bir şey tasavvur edilemez. Bütün mahkümlarn hayatı sabahtan akşama kadar as- keri talim yapmakla geçer.,, Profesör Krauss'un tetkikleri- nin en entresan taraflarından biri de on beş sene süren bu tetkikat - larını fevkalâde ucuza mal etme- sidir. Profesör bu müddet zarfım- da kâğıt kalem parasından maada beş para sarfetmemiştir. Yemek, elbise hep hapishanelerce temin edilmiştir. bir h niçin yordu diyemem, 'Apansız bir san- cı çarpmış insan gibi âdeta sıkılıp xyordu.,, # San Fransiskoda vukua elen bu müthiş zelzeleden sonra bir çok yerler yıkılmış, enkaz altında kalânlar olmuş bir çok mal ve mülk apaçık ve halk ortada kal - mıştı. p a Bu kitabı yazan muharrir: Harap olmuş bir sahada, gönül. lü olarak bekçiliğe talip olduğunu söylüyor. Bekçilik anımda ne gör- se beğenirsiniz! Bir adam!, Eğilmiş... Hem büyük bir telâş- la bir şeyler yapmağa çabalıyor. Muharrir, biraz gözünü açıp yaklaşıyor. Yerde görülen manzara şudur: Bir kadm, zelzeleyle yıkılmış altüst olmuş o sahada enkaz ara- sında yarı gömülü, ölü olarak se- rili duruyor. Ve bu adam, eğilmiş, bu kadı- nın, üzerinde parlak bir yüzük gö- rünen buz gibi parmağını bir çakı ile kesip almağa ve yüzüğü elde etmeğe çalışıyor.. Muharrir şöyle anlatıyor: “Bu manzara karşısında ne ol- duğumu bilmedim. Haykırdım, A- dam bana baktı, Revölverimi çek» KİM) Ve muharrir, haydudu vurdu- ğunu yazmaktadır. 28 sene içinde bir yığın macera geçirmiş, ve bir kaç yıldır “sakin, , bir şehir hayatı yaşamakta olan kitap muharriri Fred Voker, hiç de düşünmediği halde, kırmızı de- rililerin mücadelesine girmiş, ve köy baskmlarında onların reisle- rine meydan okuyan kafilelere katılmıştır. Ve bir defa, ateş almış bir fundalık ve sonra gittikçe bü- yüyen ve sıklaşan bir orman içe- risine delicesine yürüdüğünü yazı" yor: “Ağzımı mendille bağladım. Ve parça parça tutuşmuş olan fun dalıklar içine daldım. Atımı bir oyana, bir buyana seğirterek geçi- yordum... Duman gözlerimi yaktı. Dumandan boğulur gibi oldum. Fakat geriye dönmek de daha eh-| aydut, ölü- kesiyordu ven değildi, Yaptığım işe neda- met ettiğim bir sırada önümde bü yük bir kütüğün müthiş bir çatırtı * #le yıkılmağa başladığını farkettim. Hâyvanımı iki ayağı üzerine kal- dırdım.Arkam ateş ve biraz önüm de yıkılan bir büyük ağaç olduğu halde, hayatımın en heyecanlı 4- nını yaşamışımdır..,, Fred Voker isimli macera mu- harriri bir aralık Peru'da boğa döğüşlerinde tehlikeli bir şakaya giriştiğini görüyoruz. Meraklılarmın müthiş ehemmi- yet verdiği boğa döğüşünde, bu mukaddes ciddiyeti bozmağa kal- kışmak ne demektir? Muzip muharrir, “Matedor,, denilen boğa döğüşçülerinin boşu- na vakit kaybeder gibi görünen kaçamak!ı hücumlar fakat saatler ce süren oynaşmalarmı görünce, bir at üzerinde sahaya dalıyor ve Kobolyarın sinemalarda pek gör- düğümüz ilmikli halatını bir fırla- tışla boğayı kıskıvrak yere deviri- yor ve kendisine doğru çekmeğe başlıyor. Meraklı halk yan! O mükemmel oyunun bütün azametinin birden bi? hiç menze- lesine inişi seyircileri deli ediyor, Atlıyı kovalıyorlar. Kendini güç kurtarıyor... “Peru,,nun hükümet merkezi olan “Lima,, da bir katil götürül- şünü nakledeyim: “Bir katil, altı polis refakatin- de merkeze götürülüyordu. Kati- Tin sırtma öldürdüğü adamı yük- lemişlerdi. Altı Peru polisi de bü- yük bi rehemmiyetle fakat pek ile ri geri bakmadan ilerliyorlardı. Vaktaki bir köşeye geldiler. Polis- lerin dönmesiyle mevkuf katilin de sırtmdaki cesedi yere fırlata- rak geriye doğru kaçması bir oldu. Polisler, bir haylı böylece ilerle- diler. Nihayet yerde cesedi gören biri kendilerine haber verdi, verdi ama, zaten arka cihete de birer gözcü koymağı ihmal eden polis bir daha bu katili elde etmeğe de muvaffak olamadı.., Mister Fred Voker bir defa “İnsan başı avcıları,, diye tanılan kırmızı derililer arasında en kor- kunç bir dakika geçirdiğini söylü- yorsa da, onları pek sevdikleri tü- tünle tatmin etmek imkânını bul- muş. Vahşiler, sigaraya pek düşkün- müşler.. Fakat biliyor musunuz, sigara- yı nasıl içiyorlar: Bir kurnazlık veya hokkabaz- lık emeliyle değil —her zaman için— kırmızı derili bir avcı, siga- ranin ateşli tarafını ağzına sokup lumanı burnundan koyuvererek ve gözlerini oynatarak tütünün zev- kini çıkarmaktadır. Hikmet Münir arasında bir İs»

Bu sayıdan diğer sayfalar: