7 Mayıs 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

7 Mayıs 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- Tarihi hikâye Mukaddes Varius da içinden sövdü, saydı. Evet Kominyus onu ahalinin elinde pisi pisine ölmekten kurtarmıştı; an- cak ölümü kendisinden kurtarama- mıştı. Zaten tetikte duran ahali bağır- mağa başladı: — Mesele gabit oldu! Bir Romalı buna şehadet — etti. Hükmünü ver Alabrus Andronikus bizim âdil vali- miz!.. Suçluya ölüm!. Mahpusun ida- mını İsteriz!.. Kominyus, mahkümun bakışlarmmı gör- dü. Hirona doğru görünmez bir işaret yaptı. Varius da valiye titremiyen sağlam bir sesle: — Şahit olarak Hironu da çağrıyo- rTum. Dedi. Vali emir verdi: — Hiron gelsin, şehadet etsin! Hiron sert adımlarla ilerledi. Başı dik, gözleri sabit, ne sağa ne de sola bakmıyarak yalnız ileriye, valinin göz- leri içine bakarak durdu. Böylece hiç kıpırdamadan ve kuşkusu olmaksızın durup sorgu bekliyen bir adamın doğ" ruluğundan ne şüphe ne de şikâyet e- dilebilirdi. Vali gür bir sesle; söyle bakalım!.. — Kominyus'un dediği gibi, öte başındaki tarlalardan döi! Rakotise varmıştık. Ben hâdiseyi Ko- minyus gibi göremedim. Fakat onun on adım kadar gerisindeydim. Mah> püus olan Varius'u bir hayvan cesedi üstüne eğilmiş gördüm. O ne beni, ne de Kominyusu görmedi ve kendisini çağırdığımız halde sesimizi işitmedi. | Seslerimiz kendisini kovalamakta ©- lanların bağırmaları arasında boğul- du. Kominyus kalabalıkla birlikte git- ti. Ben bir maksatla orada kaldım... Burada durdu. Vali de sordu: — Maksadın neydi? Hiron etrafını nefret edici bakış- larla süzdükten sonra: — Bu adamlar sadece papazların yaptıkları yasalara inanıyor ve dinle- İmi kundan Hasawe seKli YOT Biyem Fkt Variıs- bir kedi öldürmüş; peki mukaddes sayılan bir ölüntn cesedini beklemek için kaç kişi orada kaldı? Bir tek kişi bile ölüyü beklemek İste- medi. Oradan geçen bir köpek, bir deve cesedi çiğnemez mi? Buna ehem- miyet bile vermediler. Düşünceleri bir Romalıyı öldürmekti. Bunların ha- reketi bence din kaygısından ziyade bir isyanı andırıyor. Benim yahut başka bir Romalının mukaddes cesedi — çiğnediğimizden, hattâ saklamış olduğumuzdan şikâ- yet etmemeleri için, hemen bir esir göndererek Tki I&jiyoner çağırttım ve hükmünü veziaceye kadar orada nöbet beklemelerini ağyledim. Bu adamla- rın kudurmuş gibi olan hareketlerin- den ve sonra burada meydana koya- cağım başka bir sebepten dolayı, ce- sedin hemen buraya getirilmesini ta- Tep ediyorum. Vali bunun Üzerine yeniden sordu: — Hayvan belki de tamamiyle öl- memiştir? Hiron: — Hayvan derhal ölmüştü! Dedikten sonra iki adam biribirine baktılar. Bu bakışlarda karşılıklı bir anlaşma mânası seziliyordu. Vali za- bitlerden birisine dönerek emir verdi: — Cesed buraya getirilsin. Ülüye| karşı saygı gösterilmesine dikkat « din ha!... Büyük salonda bir hareket oldu. Mısırlılara bir üzüntü çökmüştü. E-| vet lejiyonerin gizli bir maksadı yar- dı. Belki de bu kedinin bir Mısırlı ta- rafından öldürülmüç olduğunu söyle- mesi için bir atkadaşmı yahut, bir e- siri rüşvetle kandırmıştı. Hattâ — Ro- malrya yaprlan hücumun, kedinin ö- lümünden evvel vukubulduğuna söy- letebilirdi. Buna da isyan damgası kolayca vurulurdu. Romalılar ise - is- yanları cezalandırmakta hiç merha- met göstermezlerdi. Hattâ bir kedinin bile öldürüldüğünü hiç bilmemek da- ha iyi olmryacak mıydı? Kapıya en yakın olanlardan biri |- kisi, yürüdüler. Fakat valinin gür se- gi işitildir — Durun bakalım! Bu adamı şikâ- yet ettiniz. Meseleyi sonuna kadar bekliyeceğiz ' - kedi Sonuna kaadır mı? Acaba bu son ne olacaktı? 'Titremeğe başladılar; galiplerin e linde mahküm bir millet olduklarını düşündüler. Vali karanlık düşüncele- re dalarak bekledi. Bu işte bir esrar vardı. O ise esrardan nefret eden ba- sit bir asker olmakla övünürdü. Roma kanunu her ne pahasına olursa tatbik edilecekti. Ancak bu Hiron da pek budala bir adama benzemiyordu. Valinin pek lâtufkâr ve sulhperver gözükebilen o kurşunt gözleri şimdi taş gibi katı ve soğuk olmuştu. Beklemekte olan Masırlılar - için, Roma adaleti gittikçe daha ax yaşa- yan arzu görünüyor ve geçen her da- kika evlerine koşup sığınmak ihtiya- cını onlara daha kuvvetli bir surette hissettiriyordu. Az zaman sonra kocaman kapılar açıldı. İki lejiyoner girdi, ellerinde deriden bir torba vardı. Büyük salonu adımlıyarak valinin önüne gelip di- kildiler. Valinin sedi tekrar işitildi: — Cesedi gösteriniz! Askerler yavaş yavaş, yumuşak ve tüylü cesedi dışarıya çekerek, herke- sin görebilmesi için mermer döşeme- nin üstüne koydular. Vali boynunu İleriye doğru uzattı. Misırlılar ise, valinin çevresindeki gruptan dolayı göremediklerinden sa- bırsızlıkla beklediler. Ortalıkta bir saniye kadar süren bir sessizlik oldu. Sonra vali başını arkaya atarak geniş göğsünden çıkan bir homurtuyu salıverdi; bu homurtu zaptedilemiyen bir kahkaha idi. Ar- kadan Zzabitler, üç lejiyoner hattâ köylerde duran esirler bile kahkaha- yı salıverdiler. Sonra vali ayağa kalkarak, çevre- sinde duran grupun açılmasını ve Mı- sırlıların ilerlemesini işaretle anlattı. Sonra da herkesin iyice görmesi için cesedi kulaklarından tutarak havaya kaldırdı: — Nemlin dedikleri gibi «ix sahiden ne yaptığını bilmez kızgın, kudurmuş adamlarsınız! Şahidin hakkı varmış. Siz ortalığı karıştırmak istiyorsunuz. Evet Hiron söylememiş olsaydı, cese- din buraya getirilmesini hiç kimse ak- Hmdan bile geçirmiyecekti. Bunu ne de kolay kestirmişsiniz değil mi7? Cesedi kaldırıp Mısırlılara doğru fırlattı. Şimdi onlarm ağızlarını br çaklar açmıyordu! Çünkü suratlarına fırlatılan ceset bir tavşandı! Kapıya doğru yeniden bir debreş- me oldu. Valinin gür sesi tekrar çın- ladı: —Beni dinleyin!.. Böyle bir hâdise- ye ikinci bir defa sebep olmayın. Yok- sa İskenderiye için çok fena olur ha!.. Varius'a saldırmanızın başka bir se- bebi olacak; çünkü içinizde bir kaçı- nız herhalde hakikatı biliyordu. Ütekilerden daha cesur olan Mısır- lılardan birişi: — Peki neden bunu söylemedi? Deyince; çabuk anlayışlı ve zeki olan Varlus: — Süylesem acaba bana inanır mıy- dımız? Arkadaşlarıma bile kulak 3- sar mıydınız? Kaçmaklığım bir hiler den ibaretti. Siz eğilip cesedi muaye- ne edince mesele anlaşılacak ben de etnniyetli bir mesafede bulunacak- tım. Fakat iş böyle olmadı: Önce de söyleditim gibi ben mukaddes hayva- nınızı öldürmemiştim. Vali bu sözleri başıyla da tastik ederek ? —Doğru, doğru! Dedikten sonra kalabalığı düğıttı. İşi böylece atlattığından dolayı da ser vinçle içini çekerek dairesine çekildi. ö e vW Variusla Hiron arkadaşlarını ge- minin beklemekte olduğu limana ka- dar götürdüler, Varius ona: — Güle güle git., Sana çok teşekküir ederim. Dedi. Hiron da buna “güle güle!, sözlerini ilâve etti. Sonra da orada duran başka bir askerden bir paket alarak yolcu arkadaşına verdi. Varius sordu: — O verdiğin nedir ki? Hiron gözünü kırparak : — Kominyus burasıyle Roma ara- sında o paketi ne yapacağını biliyor. HABER — Akşam Postası Osmanlıcadan Türkçeye kar- şılıklar4l1<lavuzu Zehr — Ağı Zekâ — Zekâ (T. Kö.) — (Fr.) İn- telligence Zelil Bayağı, alçak — (Fr.) Or- dinalre, bas Zelzele — Deprem Zem — Yerme — (Fr.) Diffama - tHlon Zeman — Zaman (T. Köü.) Zemherir — Karakış Zemin — Yer, diben (terim ola - rak) Ziri zemin — Yeraltı Zemmam — Yerici, alağız — (Fr.) Mauvaise langue Zemmetmek — Yermek Zer'etmek — Ekmek Zeriyat — Ekin Zerre — Tike Zeval (fena anlamına) — ,Tüken — (Fr.) Declin Zeveban etmek — Erimek Zevk — Zevk (T. Kö) Zevrak — Kayık Zeyl — Ardala 'Tezyil etmek — Ulamak, eklemek, ardalamak — (Fr.) Adjoindre, ajo - uter un appendice Zıd — Karşıt — (Fr.) Contraire Zıddıyet (Bak: Tezad) Zuf — İki kat Zıl (zılâl) — Gölge — (Fr.) Omb- re Zımnen — Dolayısiyle, alttan al - ta — (Fr.) Indirectement Zımni — Altık — (Fr.) Tacite Zıya — Işış, yal Zıyafet — Doy, şölen Zıyk — Darlık — (Fr.) Güne Zib — Bezek, süs Zihn — Zihin (T. Kö.) Zikretmek — Söylemek, anmak Zillet — Bayağılık, alçaklık — (Fr.) Bassesse Zimmet — Verecek, açık — (Fr.) Dette Zinde — Dirik, canlı, dinç Zinhar — Sakra Zir — Alt, ast Zira — Çünkü Ziraat — Tarım Ziraat Vekâleti — Tarım Bakan - hığı Zirlizeber — Altüst — (Fr.) Sene dessus dessous Zirve — Tepe, doruk Ziyade — Artık, fazla (T. Kö.) Ziyan — Zarar Ziyaret — Göret Ziyaret etmek göregitmek Ziyba — Bezekli, bezenmiş, süslü Ziynet — Süs Zucret — Sıkılerm — (Fr.) En - — Görevarmak, nul Zuhr — Üğle Zuhur etmek — Görünmek, mey - dana çıkmak, başgöstermek — (Fr.) Paraitre Zulm — Zulüm (T. Kö.) Zulmet — Karanlık — (Fr.) Obs- curite Nim zulmet — Alaca karanlık — (Fr.) Crtpuscule Zübde (Bak: hulâsa) Zücaç — Sırça Zühre — Çoban Vönus Zühul —- Atlama, yanılma, unut- sama — (Fr.) BErreur Zühul etmek — Atlamak, yanıl » mak, unutsamak Zümre — Köme, klas Zürra —- Çifçi, ekinci Zürriyet — Döl — (Fr.) Göndra - tion, descendance SON Kulavuz bitmiştir. Bir iki güne kadar düzeltme lis - tesi çıkacaktır. Gazele parçolarını biriktirmiş olanlar günü gününe ya- YygTİM a gyggıall Akdeniz sığdır amma bizim işimizi görecek kadar derinliği vardır. Dedi, — Ne? Hiron demek ki o... — Evet bir kedi idi. Bereket versin ki Kominyusla birlikte dağlardan ge- lirken ellerimiz boş değildi. Fakat ileride dikkat et. Bu Mısırlılar hiç bir şeyi unutmazlar, gelecek sefer ispat ve delil için nöbetçi dikerler!. Ahmed Ekrem yıldızr — (Fr.) 'T MAYIS — 1935 “Zeki çocuklar üç yaşında iki ecnebi dil öğrenmiş çocuğun hikâyesi hasan zekâsının ölçüsü nedir? Bunun hakkımda ne gibi ilmi esas- lar olduğunu bilmiyorum. Fakat tarihte insan zekâsının bir harika olduğunu gösterecek öyle misal- ler vardır ki bunlara insan inan- mak bile istemez. Fakat bir haki- kat olan bu misallerden bir kaçı- nı siz de okuduğunuz vakit hay- retten hayrete düşeceksiniz. Almanyanın Lubek kazasında 1721 de doğup 1725 de ölen bir çocuk on aylıkken önünde söyle- nen sözleri taklid ediyordu. Bu çocuk bir yaşındayken tevratın boş kitabındaki meşhur vak'aları okuyordu. Üç yaşındayken Lâtin- ce, Fransızca öğrenmiş, coğrafya ve tarihten sorulan her suale ce- vap verecek kadar malümat sahibi olmuş, Danimarkada kral tara- fından kabul edilmiş, Kralım sor- duğu bütün sorgulara cevap ver- miştir. Venedikli Yakobo Merini adım- da bir çocuk da yedi yaşmdayken ilmi kelâm, hukuk, tıb ilimlerini tamamiyle öğrenmişti. Romada nutuklar söylemiş ve kendisini dinliyen kardinalları hayretlere düşürmüştü. Ferdinand Kordo adlı bir ço- cuk 1245 yılında Parise gelmiş, Navar üniversitesinde elli âlimin karşısında kendisine sorulan bü- tün suallere cevap vermişti. Bu çocuk yirmi yaşında Yunan, Lâtin, Ibrant, Geldani, Arap lisanlarını Öğrenmiş, —tevratı ezberlemişti. Jimnastik, meç ve kılıç talimlerin- de gösterdiği meharet — derecedeydi. Protestan Bratyenin oğlu Jan Filip admdaki çocuk dört buçuk yaşında bildiği Lâtinceden maada Yunancaya başlamış, beş ay son- ra konuşmağa, Yunanca kitapları okumağa alışmıştır. Bundan son- ra İbrani dilini bir kaç ay içinde okumuş, Tevrat, Zeburu ezberle - miştir. 1674 yılında 23 yaşmdayken ölen İsveçli Baron Helm Feld yir- mi yaşındayken on dili mükemmel surette konuşmaktaydı. Bundan kırk beş yıl kadar ön- ce Pariste Jan İnodi adında bir çoban, bütün ilim âlemini şaşırt- mıştı. İtalyanın Piyemonte kasa- basında dünyaya gelmiş olan bu çocuk, hesapta aklın alamıyacağı meseleleri halletmekteydi. Jan İnodi pek genç yaşta para kazan- mak için Parise gelmiş ve burada Mlliparaa NNT gguggalUU TU gyra BB puılmış olan düzeltmelerle bu son dü- zeltmeye dikkat etmelidirler. Birçok terimler kılavuza alınma - mıştır. Bunlar için terim kolları ça lışmaktadırlar. Karşılıklar neşrolu - nuncaya kadar — bu terimlerin eski şekilleri klişe olarak kullanılabilir. Kılavuzdaki Türk kökleri hakkın- daki irdeller pek yakında neşroluna- caktır. Türk Dili Araştırma kurumu bir yandan bütün dillerdeki türk Tügat- lerini türkçeye çevirmektedir. Eti - moloji ve terim kolları da çalışma - larına devam etmektedirler. Kılavuz bu irdelere göre bir düzliye zengin - leştirilecektir. DÜZELTME Dünkü kılavuzun birinci sayıfası- nin birinci bölmesinin üçüncü satı - rındaki (Tesviye etmek) sözünün bi- rinci karşılığı — (Düzlemek — (Pr.) Applanir), ikinci karşılığı da (Dü - zeylemek — (Fr.) Niveler) olacektı. İkinci bölmenin 28 inet satırında- Kd (Kuvvet teşrilye sözünün karşılı « dı yanlış dizilmiştir. Doğrusu (Tö » rütgen kuvvet) tir. meşhur olmuştu. Onun meşhur ol- ması da bir hikâyedir. Bir gün Jan İnodi Fransanın Pezye köyü- ne gitmiş, doloşırkan kahvenin bi- rinde ihtiyar Lir adamın önündeki kâğıtlarda yapmakta olduğu hesa- bın içinden çıkamadığını görmüş: — Mösyö, isterseniz hesabınızı ben yapayım demiştir. İhtiyar, çocuğu baştan ayağı kadar süzdülkton eonra: — Kim, gen mi yapacaksın?. demiş, fakat hesabı kendisinin de yapamıyacağını anlamış olduğun- dan razı olmuş, biraz sonra ino- dinin, eline kalemi almadan me- selayi hallettiğini görmüştür. İno- di zaten yazı bilmiyordu. İnodi Darba ve Poankare tarafından Sorbon üniversitesine getirilerek sorguya çekilmiş, kendisine soru- lan bütün suallere cevap vermiş- tir. İInodiye şöyle bir sual sormuş- lar: “Hangi adettir ki darbedilin- ce 14641 adoedine müsavi olur.,, İnodi :| — Pek kolay demiş bir kaç sa- niye sonra da: — 121 cevabmı vermiş. Encümen âzasından riyaziyeci Bertran çu suali sormuş : — Ben Mart ayınm on birinci günü doğdum. Bugün hangi gün- dür? İnodi cevap vermişı — Pazartesi.. Hesap etmişler ve doğru çıkmıştır. Gene Pariste Grand Manj adlı 1855 yılında ortaya çıkan -bu çocuk elksiz ve ayaksız olarak doğ- muştu. Yirmi, yirmi bir yaşlarında olduğu halde bir araba ile gez dirilir; kendisine sorulan suzllera cevap verirdi. Bu da Pariste bir çok ilmi mücsseseler tarafından imtihan edilmiş, hepsine cevap vermiştir. Sorulan suallerden birit: —Bir sene 365 gün olduğuna ve bir gün 24 saat olduğuna göre, 20 saniyede bin fersah mesafe git- mek üzere hareket eden bir gülle 34,600,000 fersah mesafeyi kaç yıl, kaç gün, kaç saat, kaç dakika- da gider ? Bir dakika sonra şu cevabı ver miş * — 21 sene 344 gün, 3 saat, 13 dakika 20 saniyede.. Hesap etmiş- ler, rakkıamlar doğru çıkmış. Grand Manj'e: — 18 yıl yaşayan bir adam, kaç seniyo yaşamıştır. diye bir sual sormuşlar, bir dakika sonra: — Her yıl 365 gün hesap edil- mek şartiyle 599,184,000 cevabıni vermiş, hesap doğru çıkmış.. Hzzü Hi gn aai İstanbul asliye — mahkemesi 6 mct bukuk dairesinden: Nuriye tarafından Küçükpazar da Alipaşa hanında 4 No. da mı- kim Murtaza aleyhine açılan bo” şanma davasının tahkikatı 22— 8B—335 çarşamba günü saat 10 8 tayin ve bu bapta yazılan daveti” ye varakası on beş gün müddetl? mahkeme divanhanesine talik e * dilmiş olduğundan, mezkür gü© ve saatte İstanbul asliye mahke * mesi altıncı hukuk dairesinde tah” kikat hâkimi huzurunda bulun * mast ve gelimmediği takdirde E7 yabmnda tahkikata bakrlacağı teb” Hiğ makamına kaim olmak üzer” ilân olunur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: