4 Haziran 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

4 Haziran 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haber'in hikâyesi Her akşam işinden eve döndüğü; zaman, ortalığı derli toplu bir ha!- de, yemeğini hazırlanmış ve karısı nı, yorgun da olsa, mes'ut bir gü- lümseyişle kapıda kendisini bek - ler bulcağında nemindi. Kendisi elektrik — tesisatçılığı yapmaktaydı. Karısı Zehra da ev- de ufak tefek çamaşır yı - kamak suretile aile bütçesine bir- kaç para ilâve etmeğe çalışırdı. |- ki yıldanberi evliydiler ve nrala- rında hiç bir geçimsizlik c.ma - mişti. Tesadüf bir gün ikisini karşı - laştırmış, sevişmişler ve evlen mişlerdi. Ahmet yakışıklı bir de!i. kanlıydı; Zehra ise sevim'i ,gü - zelce bir kızdı. Bunlar biribirleri- ni beğenmelerinde şüphes.z âmil olmuştu. Fakat erkeğin Zehrayı seçmesinde yegâne âmil bu Jdeği! di. Zehra iyi bir aile kağdınıydı. Üstelik çalışıyor ve az da o'sa bir para kazanıyordu. Ahmet bu ev - lenme ile hem bir kadın, kem de bir hizmetçi temin etmiş oluyordu İtiraf etmese bile böyle düşündü- ğü muhakkaktı. Genç kadın ihtimal fazl. ça - İıştığı için çocuğunu — düşürmüş, bu hâdiseden sonra sıhhat biraz bozulmuştu. Fakat zavallı kadın bü halinden şikâyet etmiyor, has- talığını, ıztırap çektiğini kocası- na belli etmemeğe - çalışıyordu. Mes'ut ve rahatını sever bir ada - miın kendi ıztirabini anlayamıya cağını, şikâyetlerinin onu sıkaca- ğını biliyor, yüzünü sapsarı göre- rek kocası sorduğu zamanlar: — Bir şey değil.. Şimdi yeçer.. aDiye sözü değiştiriyor, başka şey- terden-bahsetmeğe gayret ediyor- du. — Haydi, gene nen var?. kendine gel.. Hazırlan da sinema- ya gidelim.. — Karnım, başım ağrıyor. Erkek, bu cevap karşısında ca- nı sıkılmış bir tavırla söyleniyor - du. Karısını daima — sıhhatli va sağlam, yemeğini hazır, evin içi - ni derli toplu bir halde görmek ar Zusundaydı. Bütün erkekler gibi, bunları gayet tabii bir şey olarak görüyor, bu işlerin nasıl yapıldığı- hakkında hiçbir fikir sahibi bu- lunmuyordu. — Bütün gün çalıştım, yorul - dum. Eve döndüğüm zaman her şey hazır, ortalığı derli toplu gör- mek ve karşımda — karım. güzel Yüzlü görmek isterim. Diye düşünüyor, böyle düşün mekte haksız olacağını aklına bi-, le getirmiyordu. Zehra, bir doktora gidebilir - di. Fakat doktora gitmek, ancak hastalığın pek ziyadeleştiği, has - ta yatağa düştüğü zaman mevzuu bahsolabilirdi. Şimdi ortada mü - him bir hastalık yoktu ki. Bazı geceler, ağrıları pek faz- lalaşıp tahammül edilmez bir ha- le geldiği zaman, Zehra, kocasını uyandırmadan yavaşça yataktan iniyor, ellerile karnını tutacak ses- sizce odada dolaşryordu. Tesadü- fen Ahmet uyanırsa onun bu ha - line bir mâna veremiyor: — Çıldırdın mı, diyor, bu ha . vada üşüyeceksin. Çabuk gel yat. Zavallı kadın hiç sesini çikar - madan tekrar yatağa giriyor, hay- kırmamak için dudaklarını sırı | yordu. Ahmet, fena yürekli bir adami Biraz Erkek ve kadın | değildi. Fakat bir erkekti ve her erkek gibi egoistti. . » * Bir akşam Ahmet, hasta bir yüzle eve geldi. Daha kapının ö - nünde: — Ne oldum bilmem.. Müthis rahatsızım. Arkadaşlarla b'r mey haneye gittik.. İçmek - istemedim ama ısrar ettiler. Zehra, bir anne gibi, kocasını! soydu, yatağa yatırdı. Sonra: — Şimdi sana nanesuyu limon kabuğu kaynatırım. Sir şey- ciğin kalmaz. , Annesinden öğrendiği bu ev i Tâcını telâş içinde hazırla: ke- caşımma içirdikten sonra üstünü ört- tü. Sonra ayak üstünde ik? !okma, bir şey yemeğe hazırlandı . Fakat ile aha ilk lokmasını ağzına atmış-| ti ki kocası: — Zehra.. diye onu çağırdı. Bir fincan daha ilâç ver.. Kocasının başını elleri'e tuta rak ilâcı rahatça içmesine yardım etti. Ahmet son yudumu henüz iç mişti ki: — Çabuk, dedi, fincanı yerine *koy da gel yat, aydınlık beni ra . hatsız ediyor.. Karısının yemek yiyip yeme diğini hiç de duçunmuyordu bi le.. Zehra boş karınla yanında uzanmış, gözlerini kapa kocasının mıştı. Bütün gün çalışmış. yorul -| muştu. İhtimal uyuyacaktı — Zehra.. — Ne istiyorsun Ahmet? — Çok hastayım.. — Bir şey değil.. Mideni boz muşsun., Sabaha bir şey kalmaz. — Öyle ama şimdi çok rahat sızım. Gece yarısına kadar mütema - diyen hastalığından şikâyet ett'. İkide birde karısını yataktan kal- dırıyor, türlü türlü ilâçlar bazırla tıyor, inliyor, söyleniyordu. Nil'ıııvl yet hızla yorganı üstünden ata - rak yataktan çıktı. Odada Lir iki adım dolaştı. — Ben böyle ıztırap çekerken| sen rahat rahat yatakta kalıyorsun ha.. Zehra dayanamadı, kalkarken: yataktan — Peki ama Ahmet, dedi. beri| de her rahatsızlık duyuşum Ja se nin gibi yapsam, acaba — hoşuna gider mi? Ahmet hayretle karısına baktı ve cevap verdi : — Senle ben bir miyiz ya , Sen| kadınsın!.. Fahire Mahir -Ali ismail Haydarpaşa hastanesi bevliye j mütehassısı Urologue — Operateur Babıâli caddesi Meserret ote- li 88 numarada her gün öğledeni sonra saat ikiden sekize kıdıv.: KSTSEREİER DOKTOR .. Kemal özsan Ürolog — Operatör Bevliye Mütehassısı Kraköy — Ekselsiyor yanında, Her gün öğleden sonra ? - den 8 - e kadar. — Tel: 41235 mağazası Bj ABER — Akşam Postfası Ü ei n L SN AZİRAN — 1925 lYakın tarihten kanlı yaprakla ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtib mes'ulü Cemal Oğuz'anlatıyor; No. 49j Tercümanın bu sözlerine de se- | kiz elif miktarı mir: — Peki! ile cevab verdim.. Yukarı kata çıktık.. —Açık göz Ermeni — beni odaya bıraktıktan l sonra gitti. Vak'ayı arşkadaşlara kısaca anlattım. Sabah olunca tercüman erkenden odamıza damladı.. Kahvaltımızı ediyorduk. Onu görür — görmez lokmalar boğazıma dizildi.. O bu- gün çok neş'eli idi. Sırıtarak: — Bugün sabah kahvaltısını sizinle yapacağım.. Müsaade eder misiniz? dedi. — Hay, hay buyurunuz! diyerek kendisine yer gösterdik.. Oturdu . Bizimle beraber yedi, içti.. Kah - valtı biter bitmez beni bir göz işa - retiyle dışarıya çağırdı.. Koridora | çıktık.. Parmaklariyle para işareti yaparak: — Haydi, dedi, akşamki vadini yerine — gelir. — İçeriye girdim, beş lira alarak dışarıçıktım.. Ve ; ermeni tercümanımın avucuna sı - kıştırdım.. Herif yarım lirayı da getirmemi emretti, Gittik onu da aldık.. Aşağıdan bir serseri çağır- dr... Tercüman: — Yarrm lirayı bu adama ver, o, senin İşini BÖKELRİAĞSLi racdü nerek serseriye yeni memuriyetini anlattı.. Serseri bu işi benim gibi | yadırgamadı.. Hattâ benden ya - rrm İirayı alınca: — Allah ömrünüze bereket ver- sin beyim! diyerek kandilli bir te- | menna savurdu.. Onlar — aşağıya |indiler., Biz de arkadaşlarla pen - cereye giderek istifa — ettiğim bu itibarlı memuriyetin! fiili tatbikat ve icraatını seyretmeğe başladık . Çok geçmeden — serseri etrafında süngülü Mecusiler — olduğu halde sokakta göründü.. Kovaları koş - tura koştura rıhtim boyuna doğru götürüyordu.. Benim için pek tuz - garyanın arkasından güldük.. O gün gene mutad olduğu üzere taraçaya çıkmıştık. Taraçada bütün arkadaşlar top- landık.. Hemen hepimiz siyasi se- | beplerden dolayı yakalanmış maz- | | nunlardan ibaretiz. Şehir ışık içinde, Hafif bir bahar rüzgârı denizin taze yosun kokan havasını bize kadar getiriyor. Benim Bekir ağa bölüğünde bu #| lunduğum sırada ilk parti ile Mal - taya sürülen eski saylavlardan Su di, sonra tekrar İstanbula getiril - mişti.. Arapyan hanında bizimle bulunuyordu. Biz bu arkadaşın Maltadan geri getirildiğini duyunca — kurtuldu bir gün Arapyan hanında aramız- da görünce şaşırdık. Sebebini sor - | duk: — Maltaya niçin gönderildiği mi bilmediğim gibi, niçin geri ge tirildiğimi ve hâlâ mevkuf tutul - duğumu da blmiyorum.. Tabii her | me edeceklermiş.. Hepimiz | kadaşlarımıza lu olarak devredilen bu garib an - | üzun uzun | Güneşli, ılık bir bahar — günü ... | zanniyle sevinmiştik, Fakat onu | | şeyi anlayacağız, demişti. Filhıkikı çok ıeçmeden Sudi - bebi anlaşıldı.. Onu burada ağır bazı suçlarla itham eden bir şikâ - yetçi çıkmıştı.. İngilizler bu şikâ - yet üzerine kendisini burada Ka - radeniz otelinde — çalışan İngiliz divanıharbinde duruşması yapıl - mak üzere İstanbula getirmişier - di. Sudi bu divanı harp işinin en dişesi içinde.. Biz ne olacağımızı düşünmekle meşgulüz.. Burada daha ne kadar kalacağız? Ne za man Maltaya sürüleceğiz? İşidiyo- ruz ki İngilizler keyfi icraatta al - mış yürümüşler.. Kroker otelinde işkenceden canlarını kurtaramı - yanlar bulunduğunu, bazı günah- sızların Bostancıda, şurada bura - da akla hayale gelmez bahaneler - le kurşuna dizildiklerini haber a - hıyoruz. Gene haber ılıyoruı ki, İngiliz - ler bizi yeni divanıharpte muhake- Bit rada kalmayı tehlikeli buluyor - duk. Çünkü, İngilizlerin elinde bir kukla halini almış olan Vahded « dinin suç ortağı olan Damad Ferid ve emsali ile memlekete” ve vlusa karşt reva gördükleri'hatrlane mu- ameleler gün geçtikçe artıyor ve çoğalıyordu.. Bunun — için kendi yurdumuzdan bir an evvel uzak - | laşarak insana kan ağlatıcı haki - katlere bu kadar yakın bulunma- mak ve Maltadaki diğer sürgün ar ulaşmak istiyor - duk. İkinci salı geldi. Gardiyanlar ziyaretçileri, gelenleri birer birer çağırmağa başladılar. Bu ara - | şarttır. Hattâ cüzdanı, muhteviyatiyle beraber ta: Serseri bu işi benim gibi yadırgamadı.. Hatta benden yarım lirayı alınca kandilli ? bir temenna savurdu... da ben çağrıldım.. Bermutad sat! lı Mecusi ve Avusturalyalı mubt fızlarımın arasında alt kata indi Baş gardiyan son ınlıçıuml!ıa , sonra ban krşı fevklâde teveccüf sonra bana karşı fevkalâde tevef | cüh göstermeğe başlamıştı. Bu t€ veccühe bir nişane olmak üzere, | ilemle konuşmak üzere bi küçük bir odaya aldılar. aylık olan kızımın — bağırmasın gürlütü etmesine evvelce — itil etmiş olan başgardiyan — bu sefer| onu da getirmelerine müsaade © mişti. Ben, her ne kadar biraz uıı'ı malolmuşsa da bu iltifata sevif mekten kendimi — alamıyordum” Refikam söz arasında bana şun ti haber verdi: — Ermeni tercüman Mösyö E? vard başgardiyanla — konuşm” Başgardiyan halinizle çok alâk&' dar oluyor ve acıyormuş.. İki ©© | nebi avukat tutulmasını tavsiye " diyor. Bu avukatlar butılılw, ileri sürerek İngilizlerin bil!’ makamlarına bir istida vetî'" mevkuf bulundurulmanıza - iti edecekler, Pa - İten $e V. :37 150 dik eden bir rapor — verecek. B suretle kurtulmak kabil olacak tır. 4 yüz lira — işif Fakat, içindek yedi şimdiden sonra ağıza aldığınıza dair başgardiyana zalı bir teslim ilmühaberi ",J lâzımdır. Ben bu işin bu son tarafını d? yunca: (Devamı var) İsveç prensesi ile Danimarkâ nrensının evlenme merasım' İsveç veliahtınm kızı prenses İngrid Ferdinand ile evlenmelerinden sonra, âdet olduğu üzere, sokaklarında bir saat kadar böyle açık — arabayla Danimaryka — prensi Sti gezll“’u Burada her ikisini de halkı selâmlarken görüyorsunuz..

Bu sayıdan diğer sayfalar: