4 Haziran 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

4 Haziran 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 HAZİRAN — 1935 HABER — Akşam Postası Ademi iktidar | ve bel gevşekliğini, sinir zafiyetini giderir TÜDKİYE ZİRAAT ELER n MOBiN —.KUTUSUNDAN CİKÂAL B . K LN Sivrisinekleri ÖLDÜRÜNÜZ. T SÇAMİL bilany Bir sivrisinek isırişi, hummayı tevllt Kutusu 150 kuruştur edahilir. Tesirsiz ve ancak brylllını : G bir (haşarat öldürücü mayi) nin siv- Adrelîı—uuîjlı&ğîğ?osta | xj:ı vl;lnıkfarl öldürebileceğini zan ettiği- 25; Çra niz vakit maruz kalacağınıa tehlikeyk düşününüz. Huzur ve emniyetiniz için FLİT kullanınız. FLİT. hakikaten va Mî:ıln"ıurı[ı HUBUBATUNLARI ebediyon öldürür. Leke yapmaz, taze ve lâtif kokuludur. Siyah kuşaklı ve asker resimli sarı tonekelere dikkat ediniz. Fiatlar tenzilâtlı. Bi FAKTI ASN Umuml Deposu * J. CRESPİN, İst. Galata, Veyvola Hih & RAHAT-EDER SPOR POSTASI Memleketimizde ve ecnebi memleketlerinde bütün spor ve gençlik hareketlerini ve sporcu gençliğe verilmesi lâzım gelen yeni şekiller hakkındaki yazıları muntazaman takip etmek iste- yenler müshasıran SPOR POSTASInı okumalıdırlar. Her yerde fiati $ kuraştur. mutlak okuyunuz, Kuvver Menbaldır. ” K | Dün ve Yarın Külliyatının 3T inci Kitabı J. Rasin Külliyatı Meşhur Rasin Külliyatının dördüncü ve son cildi çıktı. Ter- cüme, üstat H. Nâzımındır. Bu büyük bir irfan mahsulü ve zorlu bir himmetlir. Mütercim her iki dile bütün inceliklerile âdeta bâkim bir halde olduğundan her dört cilt birer âbide nızda başkası bulunsun, her zaman teşrif edebilirsiniz! — Hapisanede bir işkence odası var mı? — Evet, her türlü işkence Aletleri- miz de var. — Âlâ.. Âlâ! Loyola Konsiyerjeriden çıkrp yo- Tuna devam etti. Ertesi günü Doleye soracağı suallerle almak istediği ce- vapları düşüne düşüne Pöti Şatele civarındaki dar bir sokağa vardığı zaman saat dokuza gelmişti. Bir kat- ı harap bir evin önünde durdu. De- mir kaplamalı ve iri çivili kapmın tokmağını çaldı. Kapının üstündeki ufak pencere açıldı. Sert bir ses: — Ne istiyorsunuz? diye sordu. — Metr Ledu'yu! — Siz kimsiniz? — Orası sizi alâkaâdar etmez. Kra- n emriyle Metr Ledu'yu görmeğe geldim. Pencere kapandı. Layola bir sürgü ve zincir gürül- tüsü işitti. Nihayet kapı açıldı. Bir Bes: — Giriniz, dedi. Loyola içeriye girdi. Ufak bir ko- Fi vdan geçtikten sonra genişçe bir odu/a vardılar. Papaz: — Metr Ledu nerede? diye sordu. Adam: — Benim! dedi. Layola onu tepeden tırnağa kadar süzdü. Bu elli yaşlarında kadar görünen, kısa boylu, etine dolgun, geniş enseli, kri elli, karmakarışık sakallı, korkunç suratlı bir adamdı. Bundan sonra Loyola odayı — göz- den geçirdi. 208 — RAGASTANIN OĞLU — Bir tarafta bir ocağın içinde bü- yük odunlar yanıyordu. Ledu deni- len adamın soğuktan çok müteessir olduğu belliydi. “Üdann ortasındaki Mmasanın üs- tünde ekmek kırıntıları ve yemek ar- tıkları duruyordu. Odada en çok dikkati çeken du- yarlardı. Bu duvarlar öküz kaniyle kırmızıya boyandığı için çok tuhaf bir manzara gösteriyordu. Odanın etrafında, duvarların boyunca ayni suretle kırmızıya boyanan bir sıra tahta çakılıydı. Bunun üzerinde ise gene sıra ile çiviler vardı. Bu çivilere muntazam surette pırıldayan, yanan bir takım âletler asılmıştı. Bunlar ocağın kızıl alevleri altında Korkunç bir ışıkla yanıp sönüyorlardı. Bu bir balta kolleksiyonu idi. Büyükleri, küçükleri, tek iki ağız- lıdları, ağır ve hafifleri bulunuyordu. Duvarin karşı — tarafında ise her büyüklükte kerpetenler bir takım tu- haf çekicler, geniş kılıçlar asılıydı. Bunların hepsi ayni şekilde pırıl pıril parlıyordu. Ledu, ziyaretcisini göz ucuyle sü- züyordu. Nihayet Loyolanım gözleri Leduya dödü. — Metr, zannedersem size yarın lüzum olacak. — Bana evvelâ emri gösteriniz! Loyola bir kâğıt uzattı. Ledu bu- nu, odada lâmba falan olmadığı için, ocağın ışığında okudu. Sonra kâğıdı tekrar papaza uzatarak: — Pek âlâ! dedi. — Bu mühim bir iştir. Mahpus azı- h birisidir.. Ledu bütün mahpusların kendisin- ce bir olduğunu anlatan bir işarette bulundu. — RAGASTANIN OĞLU — 205 garip vakalar. Bütün bu heyecanlar beni zayıflatıyor. — Bir gişe şarap — bu heyecanımızı yatıştırır. — Evet, bundan daha güzel bir ilâç olamaz. — İşte şurada bir meyhane var... — Evet, gidip adamakıllı içmeği hakettik. Iki keşiş meyhaneye — doğru yürü- düler. Fakat bir kaç adım atar antmaz bir denbire sokağın ortasına sırtüstü düş- tüler, Her birinin arkasına birer adam çullanmıştı. İnliyerek yere uzanan papaslar Ü- zerlerine iki gölgenin iğildiğini gördü ler. İki elin ceplerini gezindiğini his- settiler.. Sonra bu gölgeler birdenbire kayboldu. Tibo: — Tmdat! diye bağırdı. Lüben: — Katil var! — Yangın var!.. diye haykırdı. Fakat kimse görünmediği ve ken- dileri de korkudan başka bir şeye uğ- ramadıkları için iki keşiş doğruldular ve şaşkm şaşkın bakıştılar. Lüben! — Bize ne oldu? dedi. — Meryem ve azizler hakkı için şeytana rastladık... — Bırak yahu sen de.. İnanıyor mu- sun onlara... — Pek âlâ., O halde ne idi. — Belki ayağımız — bir şeye takıl- mıştır. — Yao gölgeler... O ceblerimizde £ezinen eller.. — Hayal... Evham... — Peki ama.. Ya — uğradığımız bu korku.. — Meyhaneye koşmak için mükem- mel bir sebep işte! teşkil etmiştir. Tebrik ve tavsiye ederiz. 60 kuruş. Bir kaç saniye sonra iki papas, Lü- benin güzel bir meyhane dediği kuy- tu ve pis bir yere girdiler... Fakat insan heyecanlı ve susamış o- hunca... 'Tibo ile Lüben birer şişe şarap yu- varladılar. Sonra korkunç yüzlü meyhaneciyi çağırdılar. Herif: — İki frank! dedi. Tibo: ı — Çok pahalı fakat.... diye cepleris ni aradı.. Meyhaneci elini uzattı. Papas Tiho ceplerini boş yere ara- DA dıktan sonra rengi sapsarı — kesilmiş olduğu halde — kesesini kaybettiğini söyleyince Lüben de ceplerini aradı. Fakat bu da boşa çıktı. Lüben! — Çalınmış! diye mırıldandı. Tibo: — Bizi soymuşlar! diye inledi. Meyhaneci: — Para! diye gürledi. İki papas ay kalktılar. Bu gibi zamanlarda daima yaptık gibi ya- vaş yavaş kapıya doğru y erek du. a ve takdise başladılar. Fakat bu meyhaneci pek - dinsiz bir herif olmalı ki bu dualara aldırış et- mediği gibi hemen — kalınca bir sopa yakaladı, Lüben! — Din adamlarına vurmağa mı ce- saret edeceksiniz! diye bağırdı — Para!l.. — Heyhat! Paramız yok! Bu sözler daha bitmeden kalın sopa evvelâ Lübenin sonra Tibonun sırtma şiddetle indi. Hiddetinden kudurmak derecelerine gelen meyhaneel alabildi- ğine vuruyordu. Keşişler bağırdıkca herif yapıştırıyordu. Nihayet kolları Sedln aei M0külmei Li vi < enan merinan 2 z ahai aa a m ae se ASE el DA LA D

Bu sayıdan diğer sayfalar: