11 Temmuz 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

11 Temmuz 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ı2 RMANIN KIZI Vahşi hayvanlar arasında ve Alrikonın balta girmemiş ormanla- rında geçen aşk ve kahramanlık. heyecan. esrar ve tetkik romanı &No 51 mama Yazan: Rıza Şekib tam Karşa babasının hazırladıgı tuzağı çok | begenmıştı... ğımız ipin ucunu şu yukarıdaki a- ğacın gövdesine — saracağız. Bu — Çalışırım, fakat d:dıslm gi- bi... Karşa ile Yavuz Niyam Niyam- Lhların ormanlarına girecekleri za- man göçmeye mecbur — oldukları geçitlere doğru yol aldılar. Aslanlı adamla kızı, — her za- manki yolları takib ediyorlardı. Dallardan dallara, ağaçlardan a - Baçlara geçmek suretiyle — daha kolay ilerliyorlardı. Geçitlerden ilkine geldiler.. Bu- rada yol sarp bir yarım — altından geçiyordu. Yar kayalık, fakat bu kayalar arasından büyük ağaçların yetiş « mesine müsaade edecek kadar da topraklıydı. Burası kurulacak tuzak için en elverişli bir yerdi. Karşa babası - nın ne yapacağını bilmiyordu. Yalnız onun isteklerini yerine getirmek için büyük bir sabırsız- lıkla bekliyordu. Günden güne gelişen, gürbüzleşen — vücudunun çalı ve dikenlerle sıyrılıp kana - masiha ehemmiyet vermiyor, çıp - lak ayaklariyle — taşlık yerlerde bile büyük bir kolaylıkla koşabili- yordu. Onun tırmanamıyacağı ağaç yoktu.. Çok defa — babasmın bile çekinerek çıktığı yerlere o, sanki bir merdivenden çıkıyormuş gibi tırmanırdı. * KF& 'Bâbasinın, hele Süley - man da öldükten sonra en gözde çocuğu olmuştu.. — Bir dediği iki olmuyordu. Murad, artık orman - dan ayrılma lâfımı ağzına alma - dığı için bu bahis de kapanmış sayılabilirdi. Karşanm ormandan ayrılması ölümü demekti.. Babası sarp taş- lara tırmanarak tepelere çıkar - ken, o, arkasından imrenerek ba- kıyordu. Ne olacaktı. bilmiyordu. ©O sade ötedenberiden — topladığı taşları babasınım gösterdiği yere yığıyordu.. Aslanlı adam tırmandığı büyük kayanın üzerinden bağırdı: — Karşa! Topladığın taşları, daha biraz yukarıya getir. Sana şimdi sarkıtacağım büyük kütüğü de onalrın yanına bırak.. — Nerede kütük?, — Şimdi sarkıtacağım. — Peki... Karşa topladığı taşları babası- | nın söylediği yere taşımaya başla- mıştı. Babası bir, ondan sonra da bir ikinci kütük şarkıttı, —azza - man sonra bu kütüklerin — adedi onu buldu. Karşa babasının bu — kütükleri ve taşları ne yapacağını merak et- miyor değildi. Fakat hiç bir za - man, onun ne yapacağını sormaz- dı, Aslanlı adam kayalara ne ka - dar kolaylıkla tırmandıysa gene o kadar kolylıkla indi. Yarım aşağıdaki — geçide en hâkim yerini seçti ve: — Karşa, dedi, şimdi bu ağaç: larr - yarım bu sırtına aralıklı ve iğri olarak tutturacağız.. Araları - ni çalı ve çırpılarla kapadıktan sonra taşları çitin arkasma yığa - cağız.. Taşların — ağırlğiyle citin devrilerek taşların geçide yuvar - Tanmaması için de çite bağlayaca- bağlı ip kesilir kesilmez, yığacağı- mız yüzlerce, binlerce irili ufak- h taş ve kaya parçaları - geçide devrilecek.. Hele ipi geçitten Ni - yam Niyamlıların geçtiği zaman kesersek.. Analdın ya.. — Biy tane Niyam Niyamlı kurtulamıyacak , üç yüz metre yüksekten devrilen taşlar altında ezilecek.. Bu tuzağı yalnız burada yap - mıyacağız, başka yerlerde de .. Bundan kurtulurlarsa B!elıiltrde muhakka kezilecekler.. Karşa babasının tuzağma bayıl- mıştı. Daha şimdiden kulakların - da büyük bir gürültü ile — yardan aşağıya, taşların tüyler ürpertici dökülüşünü görür gibi oluyordu . Aslanlı adam dalgın bir halde duran Karşaya: — Ne 0? dedi, yoksa tuzağı be- ğenmedin mi?, — Beğendim baba, .Çok güzel, hemen hazırlayalım.. — Şunu da düşün amma, Bize bir dakika içinde — devrilecek bu tuzaklardan — yalnız bir tanesini hazırlamak saatlere malolacak. — Ben yorulmadan çalışırım .. — Haydi öyleyse, ver bakalım bana şu sırığı... Karşa güçlükle kaldırdığı bo - yundan büyük sırığı Aslanlı ada- ma uzattı.. —1 - NİYAM NİYAMLILAR VE MONBİTOLARIN HUCUMU.. Aradan iki gün geçmişti.. Mu - rad, Yavuz ve Karşa çok sakin, çok düşüncesiz başbaşa oturduk - ları bir saatte Şerifin uzun dişleri ni havaya kaldırarak kulaklarını açarak koşup kendilerine yaklaş- tığını gördüler. Şerifin bu koşusu boş olmıya - caktı.. Onun keskin burnu çok u- zaklardan yabancıların geldiğini hissetmiş olacaktı. Murad, daha yerinden doğrul - maya imkân bulmadan Yavuzun sür'atle kalktığını ve bir şey söy - lemeden uzaklaştığını gördü . Bora ile Fatuş da onu takib edi- yordu. Karşa Şeytanın da baba- sını takib edeceğini anlayınca he- men atılarak uzun - yelelerinden tuttu ve bırakmadı.. Babası bir hayli — uzaklaşmıştı ki arkasımdan bağırdı: — Baba nereye?, — Siz orada kalın.. Ben tuzak- lara gidiyorum.. Şerif aldanmamıştı.. — Yavuz tuzaga varır varmaz, çok uzak - tan yerlilerin karabulut — gibi or- mana yaklaştıklarını görmüştü , Niyam Niyamlılarla Monbito - lar karşılaştıkları zaman işin aslı - ni anlamışlar ve Monbitoların kendilerine yardım için geldiğini öğrenmişlerdi. Bu vaziyette kuvvetleri bir mis- K artan Niyam Niyamlılar, artı' tam kuvvetle Aslanlı adamla boy ölçüşmeye geliyorlar ve Yavuzun esir aldığı elçileri kurtarmaya geliyorlardı. (Devamı var) HABER — Akşam Postası 11 TEMMUZ — 1985 Amerikadaki ı:?haîı'hı bırakıp . Buz çölünde aşsşıyan kadın Aşıkolduğu delikanlının kabilesini medenileştirmiye çalışıyor Bir kaç ay evvel bütün Av- rupa ve Amerika gazeteleri A- merikanın Klivlaua şehri doktor- larından birinin boşanmış karısı olan Madam Juliana'nın hariku- lâde sergüzeştinden bahsetmişler- di- Otuz yaşlarında olan bu kadın Avrupada İtalya, İspanya, Fram- sa, Almanya ve Orta Avrupa ük kelerini baştanbaşa dolaştıktan sonra, bir seyahat acentasınım şi- malde buzlu mıntakalarda tertip ettiği yolculuk ilânını görmüştü. Amerikalı kadın Danimarka, Norveç ve İsveçi de gezip Stak - holmdan önce Kiruna'ya, sonra da Avrupanın göçmen — ulusu olan âponların kışlağı Jukkarsjanvi'ye gilmiştir. Madam buraya varır varmaz Lâponların romantik yaşayışları- na âşık olmuştur. Kışın en kötü günlerini emin bir yerde geçirmek isteyen Lâponlar için, İsveç hükü- meti tarafından yapılmış olan bu kışlık karargâh Amerikalı Mada- mın çok hoşuna gitmiştir. Genç kadın burada sürü sürü Ren geyikleri olan Lâpon ailele- nylı tanışmıştır. Ren geyikli de- bînlernı lira kiymetinde değerli hayvanlardır. Lâponların arasmda Helsinki ve İstokholme yaptığı sayısız yol- culuklar yüzünden az çok İngiliz- ce öğrenmiş bir adam da vardı. Bu adam Avrupanın en sön göç- men ulusu olan 70—80 bin Lâpo- nun tehlikelerle dolu yaşayışını Madama anlatınca, kadın da som- suz buzlar içinde, kayıtsız ve ora- da dolaşmak hevesine kapılmış ve bu isteğini Lâpona söylemiştir. Ancak iptidat uluslar, kocasız ve ailesiz bir kadının kendi araların- da bulunmasmı pek hoş görmez- ler bunun için: — Olmaz Madaml!.. Karşılığını alınca, * Amerikalı kadın hiç aldırış etmemiş ve duy- duğu hevesi gidermenin kolayını bulmuştur. Amerikalı Madam, Ren geyiği tüccarı Lâpona - âşık olmuş ve onunla evlenmiştir Düğünden bir kaç gün sonra Madam Juliana meseleyi olduğu gibi avukatına yazmış ve Lâpon- larla birlikte esrar ve heyecan do- lu bir hayata 'doğru yola çıkmış- tır. Genç kadının Amerikadaki ailesi, avukat vasıtası ile bu işi öğrendikten sonra İskandonyav- yada bulunan bütün Amerikan konsolâtoları vasıtasıyle protesto- lar yağdırmış fakat onun izi ne İsveç ne de Fenlândiyada bir tür. lü bulunamamıştır. Aradan bir yıl geçince pasapor - tunu değiştirmek için Hekinki şeh- rine gelmiş ve Amerikan konsoloşs- huğundan işini bitirdikten sonra Amerikaya doğru yola çıkmıştır . Gazeteciler kulağı delik insan- lardır. Bunlardan birisi, Madamı vapurda yakalıyarak sergüzeştini anlattırmıştır. Amerikalı kadın neler söylemiştir: — Hiç bir şeyden pişman ol: muş değilim. Amerikaya ailemi ve servetimin vaziyetini görmek ayni zamanda bütün Lâponlarm çektiği ve bereket versin ki teh- Hkeli olmıyan bir ciğer hastalığı- nı tedavi ettirmek için dönüyo- rum, Gelecek baharda yeniden buz diyarıma döneceğim., Orada geçirdiğim hayat, umu: duğumdan ve beklediğimden daha az rahatsızlıkla geçmişlir. Ben gençliğimin bir kısmımı Kanada- da geçirmiş olduğumdan, o hava- ya alışığım, Tıpkı Lâponlar gibi onlarla birlikte çadırlarda yaşa- dım fakat pis kokular beni çok ra hatsız etti. Sarışım olduğumdan beni bir Fenlândiyalı sandılar ve benimle çabuk anlaştılar. Lüpon- larla Fenlândiyalılar arasında ö- tedenberi evlenmeler akdedik mektedir. Yegâne bahtsızlığım çocuğumun olmamasıdır. Kocam, ulusdaşlarını medenileştirmek — çin çoak çalışan — zeki — ve anla- 'Sihhi ve en nefistir. DÜN ve YARIN külliyatı Avrupanın en canlı, örnek eserle- rinden ahnır. DÜN ve YARIN külliyatı en modern fikirleri gös- terir. DÜN ve YARIN külliyatı sekmez bir intizam altında çıkar. DÜN ve YARIN külliyatı seçme bir kütüphane teşkil eder. Tevzi Yeri: VAKIT matbaası — İstanbul ÖLİMPOS Gazoz Fabrikası “SEK sünYer'de yeşüne serintettetdir. - tiküzin markasına dikkat, Nakliyatı fabrikamıza aittir. Bu sebeple satı * cılarımız mühterem müşterilerimize 24 şişeyi 50 kuruşa vermeğe mesebur- durlar. Aksi takdirde müracaat Tel 20458 TUPKİYE Z IRAAT -BAN KASI BiRikK T iREN RAHAT-EDER yışlı bir adamdır. Lâponlar arar sında medenileşmek için yaptığı« mız propagandalardan çok iyi ne- ticeler aldık ve yüz kadar Lâpon ailesinin şimal topraklarında yer- leşmelerini temin için İsveç hükü« metinden lâzım olan müsaadeyi kopardık. Amerikada Madam Juliana bütün gazetecilerden kaçmağa ve hiç birisine söz söylememeğe mu- vaffak olmuştur. Hatıratını yaz- raları Lâponları iskân etmek için kendisine zengin teklifler de ya- pılmıştır. Genç kadın işlerini bitirdikten sonra geçenlerde — tekrar Kiru- na'ya dönmüştür. Burada kocası yirmi gündür kendisini bekliyor- du. Kadın Amerikada bütün ser- vetini tasfiye ederek paralarınt beraberinde götürmüştür. Bu pa- raları Laponları iskân etmek için yapacağı ilk Lâpon kolonisinin kurulmasında kullanacaktır, Müdüriyet

Bu sayıdan diğer sayfalar: