24 Ağustos 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

24 Ağustos 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

24 AĞUSTOS — 1935 Aşk için yapılan | HABER — Akşam Postası büyüler! Bir seyyahın anlattıklarına göre Cenubi Amerika yerlilerinden çoğunun inandığıbir kuvvettir Hangi erkek veya kadın aşka hâkim olan, onu tahrik ve idare (eden veya Darçalıyan gizli kuvvetler Obulmak hülyasına kapılmamıştır. Medeni mu- Asırlarımızdan tutunuz da en iptidai İnsanlar arasında bu hayale dair hu- rafeler, çeşit çeşit telâkkiler vardır. Yıllarca aralarında yaşadığım Ce- mubi Amerika yerlileri mezdinde aşk büyüsünün bütün diğerlerine üstün - Tüğünü gördüm. Boliyyalıların “Ga - €anki,, Peru halkının “Pusanga,, Ke - lombiya ve Venezüellahların *Pusa - ha,, adını verdikleri aşk (o büyülerini yalnız büyücü eihirbazlar değil, ka - dınlar bile hatırlarlar. Bunları elden ele, anadan kıza taşırlar. Gizliden gizliye otaşman bu büyü nedir biliyor musunuz? Hayvani ve madeni bazı maddelerle karıştır - lan otlardan yapılmış eksirler ve mer. hemlerdir ki hazım veya temas su - yetile müessir olduğu sanılır. Bu saçma sapan büyülerin tesirine yerliler o kadar çok inanmış bulunu - yorlar ki, birçok heyecanlı ve karışık aşk facinlarını hep bu büyülerin tesi- rine atfetmektedirler. Kolombiyanın Venezüella sınırları - ma ve Amazon ormanlarına kadar uza nan ovalarında hurafeye kendilerini kaptırmış olan milyonla insan Pusana denilen büyüye çok ehemmi - Yet verirler. ,.* Yerliler, medeniyetle temas etmiş Yeya hiç temas etmemiş olsunlar, en-| afya bakımından o enteresan bir| Mevzuu teşkil ederler. Rundan ötürüdü,, ki on'arı yakından — tetkik merak ettim. | Öroküe köyüne geldiğim zaman bu Seniş tetkik seyahati için bana yar - dimer olmak üzere bir zenci bir melez ”* bir Amerika yerlisi seçtim. Zenci Venezüellak olup adı Betan - kurdu, Serseri ruhlu bir adamdı Dört te üç kanı yerli ve dörtte bir kanı İs - Panyol olan melez Kanuto korkunç Kibos kabilelerinden birinin şefini ta - | Diyor, hattâ onun sıkı sıkı dostu bu -| Tunuyordu. Piyapokoslu olan yerliye gelinde adr Julyostu. Muhtelif lehçe- leri biliyordu. Bilhassa nehir yolev - luğunda işime yarıyacaktı. Kurak mevsimin başlangıcı sayı - len martta yola koyulduk: Dağlık bir mıntakadan geçerek Mefa sahillerine indik, Kurak mevsimde yerliler burada av- lanmak itiyadındadırlar. Gündüzleri Pek iptidai bir tarzda yapılmış olan Sallar üzerinde avlanıyor, Meta kıyı- Sina çadır kuruyorduk. Bir akşam yemeğinden sonra zenel o Batankurla vererek konuşmağa daldık. Ben Kolombiya ve Venezüellalıların “Pasana,, dedikleri büyü bahsini aç tim. Bu saçma hurafeye neden inan- dıktarımı sordum- Batankur açık göz bir adamdı. Ol - dukça iyi düşünüyordu da, Böyle iken şu çevabı verdi: — Pusana bir aşk büyüsüdür. Ona Masıl inanmıyayım ki tesirini kendi ü- zerimde denedim. Bakın sine başım - dan geçeni anlatayım: Geçen sene (o Venezilellanın Vişada mevkiinden geçerken orada bir me - lez kadınla tanıştım. Sokulgan ve gü- zel bir kadındı. Hoşuma gitti. Çabuk dost olduk, Ye birlikte Rio Mukoya, #radan da San Pedroya gittik. AZ zamanda bu kadına esir olmuş- tum. Onun bir dediğini iki etmiyor, her kaprisine boyun eğiyordum. Bu fedakârlığıma mukabil onun da sevdiğini ummakta idim. Fakat $ok geçmeden aldatıldığını anladım. Melez kadın beni ayuçları içine aldr- emin alduktan sonra başkaları! De de eğleniyor ve hattâ bu ihanetle. FİNİ saklamağa bile lüzum görmüyor. da. Öyle ki beni aptala çevirmişti, Kendimi toplamağa çalıştım. Orada ortakçıyık suretiyle işlediğim tarlada biraz para kazanacağımı ümit ediyor- dum- Böylelece bana ihanet eden ka- dının tesirinden yakamı kurtaracak - tım. Halbuki bunun imkânsız olduğu-! nu gördüm. Çünkü sabahları taze bir vücutla neşeli olarak işe sarıldığım halde güneş başımız zerine yüksel - di mi vücuduma dayanılmaz bir ke - siklik âriz oluyor, çalışamaz bir hale geliyordum. Baş ağrıları, kesiklik be- ni bitirecekti. Daha tuhafı şu ki evde melez ka - dinm yanma döndüm mü ne baş ağ - rısı kalıyordu, ne de kesiklik. Anlı - yordum ki onun bakışları beni hayata döndürüyordu Zaten o da ıstırabıma alâkadar görünerek beni yanmda a - Wkoymak istiyordu. Asla doymak bilmiyen bir kadındı. Sevilmeğe, ardı arkası kesilmeden 8e- vilmeğe, aşka süsamıştı.. Onun bu ih - tirasını söndürmek imkânsız gibiydi. Bir gün komşu kadınlardan biri bana su haberi verdi; — Dostun seni Pusanası ile (büyü- sü ile) tutuyor, İstersen seni bu bü - yüden kurtararak İyi edebilirim. Fühakika onunla anlaştım. Bana bir hap yutturdu. Baş ağrılarım, vü - cut kesikliğim bitti, Güzel güzel ça- lışmağa koyuldum. Bundan cesaret alarak dostuma git- tikçe daha az yüz veriyordum. Günün birinde kıskançlıktan kendini yiyecek gibi oldu. Ve bir başkası ile kaçtı. Ben de bâğimmm Yazısı olan belâdan Kurtuldum! ee Belankur kendini çok ilgilendiren bu mevzuu biraz daha O ballandırdı. Ve kendi inanına kuvvet veren ikin - ci bir hikâye daha anlattı: — Birkaç yıl evvel Venezüella hi - kümeti Orenek boyunca bir yol inşa - ettiriyordu. Bu inşaata nezaret için Karakastan bir Veneziellalı mühen - dis gönderildi. Mühendis (kendisiyle »irlikte zayıf nahif bir kadın da getir- mişti. Bu kadımı çıldırasıya seviyor - du. Ona o kadar bağlı idi ki inşaatı ve tersanedeki karışıklığı unutur gibi oldu, Hiç bir işe haktığı, hiç bir şeye ehemmiyet verdiği yoktu. Arkadaş - ları bu vaziyetten endişelenerek ona vaziyeti anlattılar. Ve nihayet bütün Ihtarları para etmeyince yüzüne karşı şunu söylediler: — Bu kadın sana (lâyık değildir. Her haliyle seni gülünç bir mevkide düşürmüştür. Eğer seni aldattığna İnanmıyorsan seyâhate (o çıkacakmış gibi görün. Sonra geç vakit ansızın 6- vine dön. Seni kiminle aldattığını gö- receksin. Hattâ burada içimizden (hangisini istersen seç o derhal karımı ele ve »- recektir. Bu kadar çabuk düşen bir kadın sana hayat yoldaşlığı edemez. Şuna kanilz ki o seni bir Pusana ile e- linde tutuyor. İstediği gibi oynatıyor. Bagajları aranırsa bu Iddiamızın de- Wli de kolaylıkla meydana çıkar. Mühendis arkadaşlarının tavsiyesi - ni tuttu. Yolculuk tedarikine başladı. Karısına veda ederek evinden uzak - Taştı. Akşam eye dönünce tapmırcası- na sevdiği kadının kendisini aldattı - ğını gördü. Bağajları arandı, İçinde ne oldu - ğu bilinmiyen bir şişe bulundu. Meş' um kadınm aşk büyüsü bu şişeden i- baretti, Böylece mühendis bütün işçiler kar- şısmda kadını koydu. Eşyaları İle bir. likte Gudad Bolivara gitmek üzere o- lan bir kayığa bindirdi. Kadın yalvar- dı. Yakardı. Ağladı ve tehdit etti. Fa- kat şişe parçalanmış olduğu için mü - hendis hürriyetini kazanmıştır. Melez Kanuto arkadaşının söyle - diklerini anlattı: — Ben gözlerimle (o görmeyince kadar Pusanaya inanmazfirm. Birkaç yıl önce Kazanara ovasında çalışmk- taydım. Patronun oldukça güzel ve zarif bir kızı vardı. Orada çalışan bir zen İcile birlikte büyük sürüleri sev - ketmeğe memur edilmiştim. Bir kaç gilin yürüyüşten sonra patronun çiftli ğine geldik zenci arkadaşım bana Pusanadan bahsedince kahkahalarımı bastırdım. Bir gün dedi ki; Göreceksin, Pusana ile patronun kı- zını elde edeceğim.,, Günlerce yerliler (o arasmda dolaş - tık, Arkadaşım burada aradığı ilâcı bul muştu. Birlikte çiftliğe döndük: Patronun kızı zencilerle dalma alay ettiğine göre, arkadaşımm eve dönme si beyhude kalacağma inanmıştım. Halbuki çiftliğe döndüğümüz za - man gözlerimin & inanamıyacağı bir manzara İle Bizin karşılıyan patronun kızıydı. Zenci, yerlilerden aldığı ecza ile elini ovuşturdu. Sonra hiçbir şey o yokmuş — genç kıza yaklaşarak elini sık - Genç kız bize içki ikram etti. Fakat seyahatimiz hakkımda İstediği tafsi - lâtı hep bana Söruyordu. Böylece zen- cinin büyüsü boş olduğuna hükmet - miştim. O, fütursuzen iddiasında 15- rar etti; © hnm aksini bahse tutuş - m, . Hamaklarımız biribirine yakındı. Zen cinin gizli davetlerini duymakta i- dim, Gece geç vakit patronun kızmı ince gömleğiyle ayakları ucuna basa- rak ilerlerken gördüm. Kendinden geçmişe benziyen bir hali vardı. Zen - cinin hamağıma yaklaşarak cibinliği - ni kaldırdı. Kulağına bir şeyler söy - Tiyerek yanma girdi. Şafak sükünceye kadar onunla be- raber kaldı, Bahsi kaybetmiştim. Kanutonun bu gülünç hikâyesine cevap vererek dedim ki: — Bunda büyüye İnanacak ne var? Kız zenci ile daha önceden sevmiş o - labilir. Sana hitaplarma gelince sev - gisini gizlemekten (başka hiç bir şey delâlet etmez. — Hayır, hayır dedi: Bu kız zenel - leri sevmezdi. Hattâ o onlardan nef - ret ederdi, Kanuto devam etti: — Bütün İllanesta O Pusanadan bahsedilir? Evlenmek istiyen genç kızlar, güzel kadmları elde etmeğe ça lışan delikanlılar hep bu yola düşer - ler, Pusanaların en Sihirlisini hazırl - yanlar da bu yerli kabilelerdir. On - lar bunu gizlice ve dini takayyüdatla hazırlarlar. Pusana yaptıkları günler de oruç tutarlar Tuz yemekten, tuza el sürmekten kat'i olarak (çekinirler. Piyapoko köyünde bana bir miktar pusana tozu vermişlerdi. Onları güneş te tetkik ile uğraşırken yerliler ya - nıma yaklaştılar: — Bununla ne yapiyorsun diye sor- dular, — Ne yapıldığını bilirsiniz. — Ru çok kötü bir şeydir. Bunu he- men yere atınız. Size kadınların er - kekleri esir etmek İçin kullandıkları pusanayı vermişler. Halbuki biz er - keklerin kadınları elde etmek için kal landığımız pusanalar başkadır. Yerliler hana bu garip tozdan da bir miktar verdiler ve şunları anlat - tılar: — Erkeklerin kullandıkları pusa - nalar iki kısımdır. Biri yalnız meşru zevce İçin kullanılır. Maksat sevilen ve hayat ortağı yapılan kadını daima sadakatle muhafaza etmektir. İkinci çeşidine (o gelinee bu gelişi güzel vakit geçirmek İçin kadın avla. mağa yarar. Siz Avrupaltlar bizim aşk büyüle - rimize inanmazsınız. Fakat bu büyüye peş Nakleden: (Hatice Süreyya) Dünya güzelinin inde... Fanrünname adi terin romanından alınmıştır eski Farisi No.44 Höngâm naralar atarak çadıra hücum etti askerler, hattı ya- rarak çadıra girdiler, padişahı vurarak öldürdüler Civar şehirlerin hepsine ca - suslar gönderererek kaçakların nerede bulunduğunu öğrenecek - ler, ona göre tedbir alacaklardı... Dört süvari, arkalarma bile bak madan yol alıyorlardı. Üç gün üç gece gittikten sonra, bir gün, sa - bah vakti, Ferah şehrine vardılar. Burası, Hümanm şah olduğu $e * hirdi. Fakat, dört yolcu, bundan tamamiyle bihaberdi. Bir köşede bir ev tuttular, Ta - biatiyle casus filân meselelerin - den haberleri yoktu. “Birkaç gün burada dinlenelim!,, derken ca - susun biri, onları gördü. Derhal arkadaşlarımdan birini Şahı Nis - vanın babasına haberci gönderdi. Kısa bir zaman sonra, Hümaya memleketin şahı olmak sıfatiyle, komşu devletten bir haber geldi: “O dört kişiyi bana teslim e - din!,, diye Şahı Nisvanım babası istiyordu. Bir gün Hurrem ile Höngâm, gafil gafil ortada dolaşırlarken, tevkif olundular. Yanlarmdakiler de tevkif olundu. “Nikabiı Sul » tan,, diye tanınmış şahm huzuru- na çıkarıldılar. Hüma, Hurremi görür görmez tanıdı. Fakat, tanıdığını belli et - medi, Kısa bir istintaktan sonra: — Bunları hapsedin. Akşam ü « zeri, bu delikanlıyı bana getirin. Tekrar istintak edeceğim! » dedi, Akşam üzeri baş başa kaldıkla- rı vakit: — Olup bitenleri bana anlatm bakayım! - emrini verdi. » Fakat herşeyi olduğu gibi söyliyeceksi - niz. Bana yalan söylemekten çe - kinin. Çünkü anlarım! » dedi. Bizimkiler, ağlıyarak, çektikle- ri gamları anlattılar. Hüma da, nikabı arkasmdan, çektiği azaplara ağlıyordu. Fer» rah için uğradığı belâlaları düşü- nüyordu. Mahbuslara dedi ki: — Halinize acıdım. Sizi teslim etmiyeceğim, Korkmaymız. Ha - yatmızdan emin olabilirsiniz. Komşu şaha name yazdı: “Burada size teslim edilecek kimse yoktur!,, diye haber gön - derdi, Bu name, şahı fena halde kız - dırdı, Bilhassa, namenin altında şöyle yazılıyordu: “Kızımızı Hurreme vermeniz münasip olur, Zira, onun gayet iyi bir delikanir olduğunu biliyo - rum.,, Şah, işte buna bir türlü taham- tutulmuş bir Avrupalı vardır, Aklımı kaçırarak Orenokun müthiş akıntısına kendisini bırakmıştır. Yerlirein hurafelerini kendileriyle münakaşa edecek değildim Yalnız u - yanıklık kudretlerini fazlalaştırdığı - na şilphe olmıyan bu tozları kimyevi | tahlili yapılmak üzere Avrupaya gön- dermiştim. Maalesef aldığım cevapta neden bahsettiğimin anlaşılamadığı, gönderdiğimi bildirdiğim paketin asla alınmadığı bildiriliyordu, MZ. | mül edemiyor, ter ter tepiniyordu: — Bu türedi şah, benim sülâle- me ne karışıyor? Yoksa beni elâ- lem içinde rezil mi etmek istiyor? Bu hiddetle, büyük bir ordu top ladr, Hümanın saltanat sürdüğü Ferah şehrine doğru, yürümeğe başladı. i Tabiatiyle, Hüma da gafil dur- madr, O da ordu topladı. Muhasa» ra esnasında, düşmanın ordusu Ü- zerine bir huruç hareketi yaptı. Hurrem, burada da cansiparana dövüşüyordu. Hele Höngüm, as « lanlar gibi naralar atarak saldır yordu. Asker, onları görünce gayrete geldi. Doğruca padişahm çadırı « na hücum ettiler, Nöbetçi hatları« nı yardılar, Askerlerden biri, opadişalim göğsüne bir ok sapladığı gibi, onu cansız bir ceset olarak yere devir- di. s Padişahları ölen askerler, tarü- mar oldu. Çil yavrusu gibi etrafa dağıldı. Hepsi de köylerine gide- rek yangeldi, oturdu. Hümanın ordusu, ilerledi, Öl - dürülen şahm bütün memleketini, kolaylıkla, hiç kan dökmeden zaptetti, Muzafferane şehre gir - diler, Şehir halkı, şahlarımnın öldüğü » nü işitince, ilkönce dehşet içinde kaldı. Fakat gelen Nikablı Şahm çok âdil bir insan olduğunu işitin- ce, yüreklerine soğuk su serpildi. Kendisine şehrin anahtarımı teş - Jim ettiler, Ulema da derhal biat etti, “ Artık, Hümanın şöhretine ve tebaası arasmda sevilmesinin de- recesine payan yoktu, Herkes o « nu tebrik ediyordu. Memleketin hudutlarım büyütmüştü. İsmine' fatih dediler. (Devamı var), HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Telgraf adresi; STANBUL HABER Telefon Yazı: 24872 idare: 24370 ABONE ŞARTLARI Jiri Ecnebi e 7 ayin O » 300” ii İLAN TARİFESİ Wânlarınım satı Resmi ianların 10 Kurulur Sahibi ve Neşriyat Müdürü Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matbaası KUPON 297 248.935

Bu sayıdan diğer sayfalar: