30 Ekim 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

30 Ekim 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 İLKTEŞRİN — 1935 , Tefrika numarası : Onu Gaçen kısımların hulâsası Hizır Reise, sevgilisinin üvey kız kardeşi olduğunu (haber verdikleri için korsan arlık şehit olmak istiyor. Aklınal. mıyacağı surette düşmana hü- cum edecektir. Tam o esnada Ali amca, yanına gelerek bir düş man tehlikesi olduğunu haber veriyor. zır, hâlâ ladin gelemiye « Ni Ne tehlikesi?... Neymiş?... var? Ali, mahzun: — Beni öldü sanıyordunuz. up geldim. Sevinmedin mi, Reis? Reis, silkindi: — Kusuruma bakma... Uya - Mikleen uyuyor gibiydim, Ali am- ta! Üzerime bir sıkıntı bastı... iç sevinmez olur muyum?.. Ak seni bize geri verdi... Uzat *lini öpeyim... Hem anlat baka - Yım, nasıl oldu da denize düştün Ye nasıl kurtuldun?.. »— Hikâyenin sırası değil... İk, davran... Başımıza geç, kur İalalım... Zira, baskına uğruyo - Tez... On iki gemi üzerimize ge .. Gafil avlanacağız... Çabuk zi Ba bulunduğu - Muzu öğrenmelerine imkân var mı? — Kâni haber verdi. Hızır, gülerek, Alinin sakalını “kşadı: — Aramızdan ayrıldın... Ne - ds keşfetmişsin, maşallah... Bu, açıktan açığa, Ali amcaya bir kere daha “bunak,, demekti. yüreği sızladı. Başka bir vakit olsaydı, hocasının böyle z muameleye uğramasına İyan ederdi. Fakat şimdi Hızırın #eçirdiği buhranı anlıyor, onu Mazur görüyordu. İhtiyar korsansa, kendini değil, Vaziyeti müdafaa etmek zamanı “lduğunu biliyordu: — Vallahi geliyorlar... » dedi. - tbâş nöbetçilere de gösterdim. İikları sönmüş olduğu halde, on- Ür da karaltıları farkettiler, Sö - inanmıyorsan, çağır da sor. Benimle beraber kapının önüne dr geldiler. İçeri sade ben gir a Hızır, saşlarını çattı: — Gelsinler, bakalım. Hasan, koşarak kapıyı açtı. "Hay hayl gideriz!, Düşman donanmasmı başka korsanlar da haber almış olacaktı k, kapı önünde kalabalık gittik. Se arıyordu. Hızır, bunların arasına doğru dü; >— Sahiden m' baskına uğru - z, çocuklar? Evliya Reis: yeğ m Şu» şuraya teprenemiyeceğiz... nz kaybetmeğe mah - Ni. > On iki parçayı, gözlerimle Azdım... Pek büyük parçalar. Palabıyık; — Gemilerdelii parayı ve mal: çıkaralım mı, Reis? Hızır, ellerini yumruk haline getirip iki kalçasına koydu: — Demek, mallarımızı alaca - ğız ve gemileri kırakıp kaçaca » ğız? Evliya Reis: — Niçin “kaçmak,, olsun?.. Korsanlıkta her türlü manevra vardır. oOGemilerimizi (boşalt - tıktan sonra yakarız... Böyle- likle düşmana teslim etmemiş o » luruz... Karadan dayanırız... On- lar bizden çok olmalarıma rağ - men hiçbirisini çiftliğe ayak bas tırmaz, oyalarız... Arkadan yar - dımcı kuvvet de alırız... Eh, ka - der! Gemisiz kalacakmışız, Ne yapalım?... Yenilerini tedarik et menin yoluna bakarız. Hızır, emir verdi: — Palabıyığın ( söylediklerini yapın; Gemiler boşalsın! Çıkarı- lan ne varsa Hacıbabaya teslim edilsin. Evliya, derhal, bu iş için adam lar tayin etti, kamandalar verdi. Geri kalan yiğitler, reisleriyle birlikte sahile doğru yürüdüler. Cafer: Görüyarennun va. na mik « hiş donanma... Buna elbette karşı duramazdık... - dedi. Hızır, kaşlarını çattı. Arkadaş- larma baktı Hava esiyordu. Deniz dalga » aydı. Rüzgâr ve su gürültüleri bi- ribirine karışıyordu. Fakat, Rei- sin sesi, tabiatın bu iki kuvvetinin de üstünde işitildi: — Bana ettiğiniz yemini unut madınız, değil mi, çocuk'ır? — Hayhay, Reis... Unutma - dık... — Ben nereys gidersem, siz de oraya mı? — Sen nereye gidersen, biz de oraya? — Hattâ ölmeğe doğru gitsem bile?... — Hayhay, Reis... — Öyleyse, gemilerde, herkes vazifesi başına geçsin... Düşmana hücum edeceğiz... S5 çi Bu sefer, medi. — Bir dakika evvelki coşkun » luğunuz nerede kaldı?... Hayhay diyen yok mu? İnce, keskin bir ses duyuldü: — Hayhay! Herkes, hayretle başını çevirdi. Bunu haykıran küçük Hasandı. | Elini minimini Bursa bıçağına atmış, başını kahramanca hava - ya kaldırmış, öylece duruyor. Kâni, oağırdı: — Bu çocuk kadar olamıyor muyuz?... “Hayhay!,, diyin... Herkes ürpezdi: Bir çocuk ve daha i değiştirmiş bir ne idüğü belirsiz | Hızırın arkasından gidiyordu da kendileri mi kalacaktı? | Hep bir ağızdan: | — Hayhay! - dediler... i Türk korsanı bir eliyle Hasa » | nın yanağını okşarken, öteki eliy.| kimseden cevap gek dün dinini! Yazan:(Vâ- Nöj Hızır: “ “Ben Kâniyi EDS ikinci reisi yaptım! şimdiden sonra böyle tanımağa mecbursun Ali amca!,, dedi le de, Kâninin omuzunu sıvazla dı. tı, Ali, biz adım attı; HABER — Aksam Postası İşte, o zaman, Alinin de, Ha » sanın da, beyninde şimşekler çak- — Reis... Reis... Bu adam.. Hızır, ihtiyarm sözünü kesti: — Bu adam, sen denize düştü- ğün gece, hüngür hüngür ağla» mıştır... Ve bize, ateşi rumi ile mancınık fenlerinin birçok usül - lerini öğretmiştir... Daha demin herkesten önce “Hayhay,, diye - rek ne kahraman yürekli olduğu» nu ispat etmiştir... Onu ben, dün- denberi bortonun ikinci reisi yap- tım... Kendisini şimdiden sonra, böyle tanımağa mecburuz, Ali amca... Haydi bakalım... Mancınık Hasan: “.— Eyvah... Eyvah... Ne ettim de delice coşkunluk yaptım ve şu Kâniye kendini göstermek fırsa » tını verdim?... - diye söyleniyor - du. * Bunak Ali amca değil, asıl ben... Nah kafa! Mankafayım, mankafa... Hızır, bana şehit düş- mek suretiyle intihar edeceğini söylememiş miydi?,.. İşte şimdi ölüme gidiyor ve herkesi de sü - rüklüyor?...,, emil ie TAŞIN Mir TEYOTTAT dı. Hasan, kendisinin götürülmi - yeceğinden korkuyor, Ali amca - nın yanından 'ayrılmıyordu. Etrafta şöyle konuştuklarını işitiyordu: — Bu vaziyette düşmana sal » dırmak görülmemiş şey... — Hem kıyıdayız... — Hem rüzgâr, üstümüze esi - yor. — Hem azlığız... — Şu düşman donanmasının haline bak... Mahvolacağız... Ali amca: — E... Çocuklar... Fazlaya va- rıyorsunuz... » dedi. . Herşey düş- manla ise Hızır bizimle... Biri homurdandı: — Bu vaziyette Hızır ne yapa- bilir ki? Hasan: — Allah da bizimle... Haydi bakalım... “Yâ kısmet!,, diyin.. Bu söz, korsanların neşesini yerine getirdi. Sumurtkan surat - lar gülümsedi... Şakalaşarak: — Yâ kısmet! » dediler... (Devamı var) HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVI Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : Istanbul 214 Tâlgrat adresi : istanbul HABER Yazı işleri telofonu : 28872 idarevellân : 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiş Esmebi 1400 Kr. 2700Xr 730 » 1450 3 ayık «09 899 . *avık «s9 , 300, İLÂN TARİFESİ Tearet ilânlarının satırı 12:50 Resmi ilânların 10 kurustur. Senelik 6 ayim Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matboasi Bu programa ilâveten: Tu DU : sinemasında TÜRKÇE) SözLİ Vimi Fritz , Lilian Harvey - Kate de Nayy - Hans Alber - Paul Hörbiger ilh. Ufa yıldızlarile çevrilen Prenses eğleniyor Muhteşem müzikli film. Ayrıca Foks Habeş harp cephesi (sahneleri Yunanistanda son vakalar © guz, Ekmek bahsi Istanbulda neden bir “mesele,, oluyor ? İstanbul halkı son zamanlarda kendini sıkça tehdit eden yeni bir ekmek buhranını daha atlattı. Sıkça tehdit eden, diyoruz, çün- kü, bazı gazetelerin bu darlığı “18 yıldanberi görülmemiş,,, “ge- nel savaştanberi görmediğimiz,, bir ekmek buhranı gibi gösterme- lerine rağmen herkes biliyor ki bunun bir benzerini daha üç bu - çuk ay evvel gördük. O vakit yine İstanbulun ekseri semtlerinde halk ekmeksiz kaldı. Gece yarılarma kadar fırmların önünde bekleyip| durdu ve yine böylece büyük ünya harbinin'acı hatıraları a » sg O vakit bunun sebebi, sadece bu yıl buğday azlığının öğrenil « miş olması ve değirmenci ve kır - macrlarla fırıncıların fırınlarda az ekmek çıkartarak halkı ekmeksiz bırakmak suretile belediyeyi fi- yatı yükseltmek yolunda tazyik etmeleri idi, Bunda muvaffak o - lundu ve buhran geçti. Bundan üç yıl önceye gözleri . mizi çevirecek olursak İstanbulun bir gün yine böyle ansızın ekmek- siz kaldığını görürüz. O zaman da messle ekmek fiyatlerine bir zam yapılmakla halledilmiştir. Bundan yedi yıl önceyi hatırlıyanlar, çok yağmurlu bir sonbahar gününde de ekmeksiz kaldığımızı, halkın heyecan içinde fırmlara hücum ettiğini, fırınların ekmek çıkarma dığını gözleri önüne getirebilecek lerdir. Bir zamanlarda o vakitki “şehre maneti,, nin İstanbul halkını ek - meksiz bırakmak maksadile İs - tanbul fırıncılarının yaptığı çok fe na harekete karşı koymak ve fiyat zammı taleplerini reddetmek için, Un kapanı değirmenini ve Nişan- taşı fırınlarını harekete getirerek ekmek buhranının önüne geçme - ğe çalıştığı unutulmamalıdır. Bu vakalar ufak tefek şeyler de gil, her biri bütün şehre şamil ek- mek kıtlığıdır. Bütün bunlar gös- teriyorki İstanbul genel savaştan sonra müteaddit defalar ekmek buhranı İstanbulu zaman zaman tehdit eden bir mahiyet almıştır. Memlekette bir kıtlık olsa buna hep beraber boyun eğelim ama şe- hirde 13000 ton ticari buğday sto- ku, değirmenlerde 12000 ton un İ ve buğday stoku bulunduğu ve i memleketin bu yılki buğday re - koltesinin ihtiyaca kifayet edebi. kurduklarını | ğin ba bu v lecek bir milkdarda olduğu muhak kakken, bu buhran niye?.. Buğday fiyatleri yükselmesi ta» biidir. Fakat bu bir yokluğa se * bep olmamalıdır. Fiyatı yükselt. mek için az ekmek çıkaran ve hal- kı paniğe sürükleyen, fiyat yüksel dikten sonra arada geçen zaman- da ekmeği ucuza satmayarak er - tesi gün yüksek narkla satmak i « gin yine kıt ekmek çıkaran fırın. cıların ve onlara un veren değir - | mencilerle kırmacılarm bu şehir- de büyük ve tel..:keli bir otorite lâr gös ni e» linde tutan değirmencilerin müş terek hareketi bu yıl memlekette buğday rekoltesinin bir parçacık az olmasını istismar etmektedir. Son buhranı ele alırsak bunda frrıncıları tamamile haklı görmek mümkün değildir. Çünkü buğday fiyatleri yükselir yükselmez ek « mek fiyatının yükselmesini iste - mek hiçte hakları değildi, Çünkü o buğdayın fırmlara gelmesi bir günün ve hatta bir haftanın işi de ğildir. Fakat ne yapsınlar ki, on - lar da değirmenci ve kırmacıya bağlıdır. Biliniyor ki, şehrin en bü yük değirmenlerinin depoları şeh- re aylarca çıkarılacak kadar unla doludur. O halde bu telâş niçin? Ekmek fiyatleri son yıllar için» de bu kadar yükselmemiştir. 932 yılı son ayında ekmek 8 kuruş idi. 933 ilk ayında 8 kuruş 10 para o « lan ekmeğin bu yılın son ayında 6,5 kuruşa kadar düştüğünü gö rü yoruz. Bu belediyenin azami nar. kıdır. Bu ayda şehrin birçok yer- lerinde beş kuruşa ekmek satıldı- ğı görülmüştür. Ekmek fiyatı bundan sonra yük seliyor ve fiyatler 933 mayısını kadar 7,5 kuruşu buluyor, Fakat bundan sonra haziranda birden - bire 9,5 kuruşa çıkıyor. Sonra yi « ne 9 kuruşa düşüyor ve 934 yılı son ayında ekmek 9 kuruş on pa * radır. Ekmek fiyatleri asıl yükselme hareketini, buğday fiyatlerile mü vazi olarak, bu yılm haziranından itibaren göstermiş ve bugünkü va- ziyete gelmiştir. Şu vaziyet bu yılki buğday re- koltesi de vaziyetin tabit neticele- ridir. Bunun için fiyat yükselmesi iyi ama ekmek buhran niçin?.. A. Faik Güneri -— yi l i kağ

Bu sayıdan diğer sayfalar: