18 Aralık 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2

18 Aralık 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Katil cina HABER — Ak ir yetini anlatıyor “Yolda anahtarı çalmak istedik, muvaffak olamadık. Otomobilden indikten sonra Yunus tabancayı veznedarın şakağına dayadı...,, (Baştarafı 1 incide) rı karşılıyan Abdulaha veznedar Hüseyin Hüsnü sorulduğu zaman: — Akşam beraber iftar ettik Sonra Pangaltı tramvay durak ye- rine götürdüm. Orada sakallı bir adamla görüştü. Ben sonra ora dan evime dönüp yattım.,, demiş tir Memurlar evde © araştırmalar yapmışlar, iftar ziyafeti diye orta- ya sürülen yemek esnasmda bir ta bak bamya ile pastırmalı yumurta yenildiğini görmüşlerdir. Halbuki sureti mahsusada hazırlanan bi: iftar ziyafetinde daha başka, fev kalâde ve birkaç kap fazla yemek bulunması icap ederken böyle bir yemek yenilmemiştir. Abdulahın başlan savma sözü ile bu yemek faslı zabıta memurla- rının Abdullah üzerindeki şüphe- lerini küvvetlendirmiş ve kendisi nezaret altma alınmıştır. Bu sakallı adamda kim ? Abdullah emniyet müdürlüğün | de famlalı bir şekilde sorğuya çe- kildikçe sakallı bir adamın Hüse yin Hüsnü ile görüştüğünde ra ' etmiştir. Hüseyin Hüsnünün ahbapların. dan olan ve aralarında bir emlâk alım satımı geçen sakallı adam bu- lunmuş, emniyet müdürlüğüne ge- tirilmiştir. Abdullah bu adamla yüzleştiri- lince bu adamın o gece o Hüseyia Hüsnünün görüştüğü adam olma- dığını söylemiş, sonradan hatırla- dığına göre, zayıfça bir adamın Pangaltıda Hüseyin Hüsnüyü gö- rünce: — Yahu, Hüseyin Hüsnü sen buralarda ne arıyorsun, dediğini, Hüseyin Hüsnünün de İclâl nasıl diye sorduğunu söylemiştir. Zabrta bu ifade üzerine İclâl isminde kızı olan zatı bulmuş, em-| niyet müdürlüğüne getirmiştir. Bu sefer Abdullah gene sorguya çe- kilince demiştir ki:: — Bu adamla tanıştım. Kendisi pul meraklısıdır. Bana (o bir gün Hüseyin Hüsnüde kıymetli pullar! vardır. Onlardan çal ben senden bin liraya alırım. Zabıta zengin ve içtimai mev- ki sahibi olan bu zatın o gece bir isim gecesinde bulunduğunu, Ab- dullah ile böyle bir cinayete işti rak etmiyeceğini tesbit edince kes disini serbest bırakmış, Abdullah tekrar sorguya çekilmiştir. Nihavet itirafa doğru Dört, beş gün müteaddit defa ifadesi alınan, can sıkıntısından yemek yiyemiyen, uykusuz kalan Abdullah muhakemesini kaybet- miş, ambale olmuş, son defa yapı- lan sorgusunda ne diyeceğini şa- şırmıştır. Abdullah birinci kısım merkez memuru Kadri İbrahim tarafın dan gene sorguya çekilirken de- miştir ki: — Size her şeyi anlatacağım. Yalnız odada kimse bulunmasın. Bunun üzerine odada bulunan memurlar dışarı çakarılmış, yalnız! birinci komiser Alişan kalmıştı” Abdullah buna da itiraz etmişse de ifadenin tesbiti lâzım geldi! ğinden Kadri İbrahim: — Alişan kalsın. O benim mah remi esrarımdır, cevabmı vermiş. Katil razı olmuş, şunları anlatmış- tır: — Yunusla Trabzonlu Yusuf isminde iki kişi Hüseyin Hüsnüyü tanırlar. Benden o veznedarı eve kadar getirmemi istediler ve üze- rinden anahtarı alarak kasayı 80 yacaklarını söylediler. Ben vezne darı eve iftara çağırdım, sonra on- larla hep beraber evden (o çıktık. Yolda çevirdikleri bir otomobile binerek gitiler. Ben evime dön- düm. İki saatsonra (o Yunuseve döndü. Ne yaptınız? Anahtarları aldınız mı diye sordum: — Sorma dedi. Elimizden bir kaza çıktı. Herifi öldürüverdik... — Aman ne yaptmız. Bunun için adam öldürülür mu hiç? de dim, o eve girdi. Ben de oradan Beşiktaşa gittim. Elli kuruşa aldı. ğım bir şişe rakıyı birden diktim, içtim. Kadri İbrahim, Yunusla Yusu- fun nereye gitmeleri ihtimali ol- duğunu sorunca: — Bilmiyorum. Ayazağa taraf. larma gitmişlerdir, cevabmı ver- miştir. Katil bir müdet istirahat etmiş, gene sorguya çekilince (cesedin olduğu yeri gösterebileceğini söy- lemiştir. Katil Abdullah bu sözleri pazar günü sabahleyin söylemiş, öğleden sonra müddeiumumi muavinlerin- den Cevdet, ikinci şube (müdür muavinlerinden Sabri, katil Ab. dullah, veznedarın kardeşi doktor Zeki, komiser Alişan, (Muhittin, Riza iki otomobille © Ayazağaya gitmişlerdir. Katil dört saat funda- Irklar arasında memurları dolaştır. mış, fakat cesedn saklı bulunduğu yeri bir türlü gösterememiştir. Ha- va kararıp da aramak imkânı kal. mayınca geri dönülmüş, o zaman katil Abdullah şunları söylemiştir: — Yeri biliyordum. Fakat gös- teremedim. Çünkü (veznedar kardeşi doktor Zeki de (bizimle beraber dolaşıyordu. Cesedi gö rünce fena olur, beni öldürür diye korktum, yeri ondan gösterme. dim. Fakat yarım gösteririm. Katili götüren otomobili nasıl takip ettim *”” Pazartesi sabahı emniyet mü. dürlüğü ikinci şubesine gitmiştim. Abdullahın cürmünü yukarıki şe- kilde itiraf ettiğini söylediler. Ab- dullahi sordum. — Yunusun attığı anahtarların yerini göstermek üzere Kadıköyü- ne gitti dediler. İkinci şubenin birincı kısmında o gün her zamankinden ziyade bir fevkalâdelik vardı. İkinci şube müdürü Necatinin yanına cinayet masası memurlar: sık, sık girip (o çıkıyorlardı. On buçuğa doğru müdür muavini Sab ri ile katil Kadıköyünden geldiler. Katil anahtarın o atıldığı yeri göstermiş.. o Bulunan anahtarla” rayların bir kenarındaki demir yı- ğınlarının üzerinden alımmıştır. Memurlar biraz sonra cesedi a. ramağa gideceklerdi. Katili bi- zim de takip edebileceğimizi söy- lediler, fakat müddeiumumi Cev. det: — Katil, dün bizi dört saat do- i laştırdı. Yeri göstermedi. Bugün sizi görürse gene çekinir. oAncak ceset bulunduktan © sonra resimi çekmenize izin verebilirim. Ayaz. ağaya bizden evel giderseniz 8ize orada da izahat vermem mümkün. dür. - dedi. Bu müsaade bana kâfiydi. Ora- dan çıkınca hemen Salkımsöğüd: indim. Bir otomobil ( kiralıyarak emniyet müdürlüğünün her iki ka pısını körebilecek bir yerde dur. duttum. Ben otomobilde, foto Âli dola- şarak emniyet müdürlüğünün iki kapısını gözlüyorduk. o Alt kapı yı ben, üst kapıyı Âli aldı. Saat on biri geçiyordu. Evvelâ Kadri İb. rahimin bastonuna dayana, daya- na, arkadan da henüz yüzünü gör. mediğim katil Abdullahın çıktığı görüldü ve evelce tutulmuş otomo- billerden ikincisine girdi. Birinci otomobil müddeiumumi, ikinci şu be müdür muavini Sabri, Kadri İh rahim ve doktor bindi. Bizi görmemeleri için otomobi- li daha yukarılara (oaldırdım. Bir kaç saniye sonra bi. rinci otomobilin Salkımsöğütten inerek süratle uzaklaştığını gör- düm. Bu sırada Âli de otomobile atlamıştı. Heyecanlı bir takip Şoföre: — Çabuk sür, iki yüz metreden takip! dedim. 'Tam bizim otomobil Salkım- söğüde iniyordu ki heyecanla ka- &li taşıyan otomobilin geride kal- dığını unuttuk. Arkadan bu oto mobil de hizla yetişti. Bu şekilde müddeitumumi oto. mobili ile katili taşıyan otomobilin ortasmda gitmek hiç de doörü ğildi; : Biraz geri kalınca katilin oto- mobili bizigeçti. | Memurlar bizi tanımışlardı. Öndeki otomobiller Eminö- nünde durup benzinalınca biz onları geçtik. Karaköyde yan s0- koklardan birine saparak bekle. dik, Biraz sonra iki otomobil Ka- raköyden geçince gene peşlerine takıldık. Bazan 200, bazan 30) metreden takip ederek Ayazağa ya kadar gittik. Burada yolun ikiye ( ayrıldığı kısımda önde giden otomobillerde! kiler indiler. Dereye doğru yürüdü ler. Bize kendilerini takip etmeme- miz söylenmişti. Fakat Ali Nat. pinkerton gibi sağdan, ben soldan öndekileri gözden kaybetmiyerek takip ettik. Hayli yürüdükten sonra önde gidenler bir yerde durdular. Orası biraz karıştı, yere eğilip, kalkma. lar oldu. Az sonra iki siyah elbi. seli adam ve bir jandarma bu gruptan ayrılınca vaziyeti dık: Cesedin yeri bulunmuştu. Bu- Tunduğumuz tepeden bir yıldırım süratiyle, sarı çamurlara bata bata dereye doğru fırladık. Birçok sürat koşucularını geri- de bırakacak derecede olan bu sürat sayesinde, cesedin doktor ta- rafından ilk muayenesi başladığı zamana yetiştim. Veznedarın şapkası atıldığı çu kurda ters duruyordu. / İçi kanla dolu idi. Üzerine örtülmüş olan otlar da bir kenara toplanmıştı. Za yıf, orta boylu olan cesedin üzerin- de gümüşi renkte yeni bir pardesi vardı. Altılâstik pençeli olan sar: ayakkapları yeni idi. Yüzü âdeta mütebessimdi. Yüzünün sol tara fından başka hiç bir yerinde kan yoktu. Kaldırıldı. Sol şakağında ki yaraya bakıldı. Kurşunla öldü rülmüştü. Üstü başı arandı. Bir sarı tesbih, küçük yuvarlak bir ay- na, bir İngiliz çakısı, © bozukluk koymağa mahsus küçük bir çanta, küçük beyaz bir mendil bulundu Alın saati çıkmadı. Katiller bu. nu almışlardı. Vücudünün muhte- lif yerleri yaklandı, yara, bere yok tu, Göğsü yer yer kızıllaşmıştı. Muayene bittikten sonra cese- din başına nöbetçi dikildi. Cesedi görünce baygınlık geri ren doktor Zekinin koluna girildi. Cinayet yerinden ayrıldık. O gün saat bir de matbaaya dönmüş, bü tün gazetelerden evel cesedin na sıl bulunduğunu resimleriyle bera ber okuyucularımıza yetiştirmiş- tik. Bundan sonraki safhaları, şoföt rün nasıl bulunduğunu dün bü tün gazetelerden evel yazdık. Tah kikat dün saat üçte bitirilince ka- til Abdullah, aşçı Mehmet, metre- si Mükâfat adliyeye teslim edildi. ler. Halk bunların adliyeye geti- rileceğini haber almıştı. Yukarıda Sultanahmet sulh ceza hak yerinin bulunduğu koridorlar, tiklem dolmuştu. Katil Abdullah ile amcası Meh» met ve Mükâfat üç buçukta hakim Reşidin huzuruna çıkarıldılar. Katil Abdullah sakalları ve bıyığı çok uzamıştı. Arkasında si- yah bir palto, boynunda lâcivert bir att yardı. Saçları ortadan ây- rilmiştir. P > Evvelâ hakimin karşısında ilk verdiği yalan ifadenin doğru ok duğumu söyledi ise de sonra doğ- runu anlattı: — Bir buçuk senedenberi Hü- seyin Hüsnüyü tanırrm, Evine de sık, sık, gider, gelirdim. 19 yaşın. dayım. Hukuka girdim. Fakat sonra Dişçi mektebine devama başladım. Ürküplüyüm. Abbapla- Tım ve amcam aşçı Mehmedin yar- dımile geçinirim. Geçen pazartesi günü askerden yeni terhis olunan Yunusla posta" haneye gittik. Hüseyin Hüsnü ile Yunusu tanıştırdım. O gece için veznedarı iftara çağırdık. evinde misafiri olduğunu söyliyerek gel- medi. Ertesi akşam için randevu aldık. Ertesi salı günü postahane- ye gittim. Beraberce Pangaltıdaki eve gittik. Amcam Mehmet, Yu- nusı veznedar, ben hep berâber if- tar ettik. Amcamm karısı Mükâfat da bi- ze hizmet etti. Sade kahve pişir- dik, Hüseyin Hüsnü içmedi. Şe- kerli istedi. Pişirdik. Bunu içti. Sonra Yunus da yanımızda oldu- ğu halde evden çıktık. Yolda gider ken veznedara: — Dayının verdiği köpeğe müşte - ri çıktı. Ayazağada bir çiftlikte otu. ran Niko isminde biri. Köpeği sata. cağız, Oraya gidelim dedim. Beyaz köpek de (yanımızda idi. Bomonti istasyonundan bir otomobile bindik. Ayazağada indik Şoförü 130 kuruş parasını verdikten sonra say - dım. Otomobilde giderken Yunus or - aomızda oturan Hüseyin (o Hüsnünün cebinden anahtarları © çalmak istedi. Fakat muvaffak olamadı. Ayazağada Nikoyu aramak üzere aşağıya doğ. ru giderken Yunus birden tabancasını çekti. Hüseyin Hüsnüyü (başından vürdu. Veznedar kurşunu yeyince dü. süp öldü. Sonra bir çukura att Üs - tüne oradan bulduğu otları örttü. Son E 18 İLRKANUN — 1955 Italya teklifleri kabul edecek li Londra: 18 (A.A.) — Romanın malümat vermekte olan bir kaynağı” dan alman hususi haberlere göre, B** N Musolini, Fransız — İngiliz önemli bir takım ihtirazi kayıtlar" kabul edecektir. (İtalyanın Paris ” Londra büyük elçileri bu kâyıtlsrf ne olduğunu evvelki gün bildirmif * lerdir. Siyasal çevenler, müstakbel sulh plânının - ki sonkânun ayında p edilmesi muhtemeldir — Lâva) — H” âra projesine pek ziyade benziyeteğis ni, ancak şeklinin başka türlü ola€ö* ğmı bildirmektedir. Bu akşam 18,15 de Karmen Operasını dinleyini Bu akşam, Moskova râdyosü kiye için “Karmen,, operasını oyn” caktır. f Geçenlerde büyük Sovyet sansi” kârlarile birlikte şehrimize gelmiş © lan değerli metzo soprano va bu temsilde Karmen rolünü oy” yacaktır. ” Temsil bizim saatimizle tam 1819 de başlıyacaktır. Diğer Avrupa memlrketlerinin © kine nisbetle bugün pek ilerde olduğ nu teslim ettiğimiz Sovyet ra sanatinin, dost memlekete tiği bu bedit ziyafeti ne kadar WÜ ve heyecanla karşılasak yeridir. Sovyet opera sanatkârları mem ketimize geldiği vakit, halkımız ken” dilerini pek sevmiş, sanatları karşi” sında derin duygularla dolmuştu. Bi" zamandır özlediğimiz ba seslerin, İ* akşam bilhassa bize hitap ettiğini İŞİ mekle çok mütehassis olacağız. N “Karmen,, operası bu akşam 0” nanırken perde aralarında türkçe ©“ larak izahat da verilecektir. Geçen gün bir telgraf hatası olar operanın verileceği tarih £ diye çık? ve ogln oynanacak diye (yazılı ” Sonradan bu tarihin 18 olduğu anl” ağ manasi ra asfalt yola çıktık. Bir otobüsle ©“ döndük. ö Maksadımız veznedar Hüseyii. Hüsnüyü öldürmek değildi. Cebinit, anahtarları çalmak ve sonra posta” kasasmı soymaktı. Bu plânı ben YU” nusa açtım. O da, kabul etti, Niko” köpek satacağımız falan hep H ? Hüsnüyü Ayazağaya — götürmek Hi” uydurulmuş bir plândır. Tabancayı ben amcamın kar” Mükâfattan Yunusa on liraya sata” fım diye aldım. Gece doktor Zeki kardeşini a8 * yınca ve zabtta da bundan habe edilince ertesi günü kasayı soymÜ, suya düştü. 3 Ben postaneye sık, sık giderdi” Oradakiler beni Hüseyin o Hüsnünüt akrabası zannediyorlardı. Bundan İ* tifade ederek erkenden postaneye fi” dip kasayı ben soyacaktım. İş meyd” na çikrnen Yunusla erkende Haydi” paşaya geçtik, O Erenköye kaçtı. pen” geri döndüm. Anahtarları da or bir yere attık.,, Abdullahdan sonra (ahçı Meh” met sorguya çekildi. Bu adam da ları söyledi: i — Benim einayetle hiç bir alâka yoktur. Safı akşamı veznedarın Hü yin Hüsnü altı buçukta geldiler. İf tardan sonra çıkıp | gittiler, Hüseİ Yunusun babasmı tanıdığını söyledi Görüştüler. Gece Yunusla Abdel? döndü. Köpek yanlarında yoktu. 3** başka bir şey bilmiyorutü.,, g Abdullahın metresi Müküfst da değ bancam eski kocamdan kalmadır. lah tabancayı benden istedi. Yunus on ya satacağım öedi. Ben © de verdim. saban Abdullanın odamda dolabın Ut tabancayı buldum. Aldım. — Öğleden polis benim ifademi almca korktum saye” yı abdenthaneye attım. Ba sorgulardan sonra bikim b |, hakkında tevki? kararı verdi, Keti ADİ” Jah önde, diğerleri arkada mahkeme el? y. nun önünü kaplıyan halkm oranj” yakalarım çöker Hira ty kare dandarmaların arasında haptanana iz Mine bindirildiler, Otomobil karanlkt* / Pi * k a i) h N N “ , * k a N k : . , 1 ? | 1 | 2

Bu sayıdan diğer sayfalar: