22 Aralık 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

22 Aralık 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Da EE 5 tl İİ 8 sa Bakkal yazim: AT İİ 73 vi Ikbal Hantmın hakkı vardı. Sat- vet Beyin geçmişlerinin ruhuna mevlüt okümak adi bir vaka değil. di. Üç salonun birbirine geçen ka- pıları açılmış, Sinekli bakkal mes- cidinden büyük bir toplantı yeri hasıl olmuştu. Birkaç yüz beyaz baş örtülü yer minderlerinde. Üç salonun tavanından üç ışık hevengi sallanıyor. Rabiaya orta salonda, pence- renin önünde bir yer yapmışlar. Bir damaska yer minderi, önünde İkbal Hanım onu “destur, destur,, diye yol aça- rak götürürken beyaz baş örtülü- ler sağa sola eğilerek yüzünü gör meğe çalıştılar. Arkasmda krem zeminli, mor lâleli yünlü bir en- tari, aynı kumaştan parmak di. kişli bir hırka. Orada hiç kimse böyle giyinmiş değil. Hepsinin etekliği, blâzu, yahut entarisi az çok zamanm modasma uygun. Fakat kimse onun esvabile meşgul değil, Kumral, ince derisi yüzünün kemiklerine yapışmış gibi, gözle” rini şakaklarma çekiyor gibi. Bal rengi gözlerinin yeşil mevceleri gerçi yanıyor, fakat kendisi olan- ca iradesile dimağımı cemaatten ayırmak, oluyacağrşeye bağlar mak istiyor. Dudaklarından ilk dökülen per. delerle beyaz baş örtülü cemaat papatya tarlaları gibi dalgalandı. Hafif hafif iç çekmeler, tek hiçkr rıklar, konser halinde ağlayış- lar, Rabia bunlardan haberdar de ğil gibi, ağrı çeken bir kadınım he- yecanlarmı, doğuran bir ananın zaferini kendi halkettiği makam da söyliyotdu. Beyaz başlı cematin bu akşam- ki heyecanı dini olmaktan ziyade insani idi. Hepsi ve herbiri ağrı çeken kadm heyecanını, doğur manın zaferini ya yeniden tattılar veyahut istikballerinin en büyük realitesi olacağını hissettiler, Do- ğum kısmı bitti, Mevlütçu vefata başlamadan sağındaki salonun nihayetinde bir perde gördü. Oradan birdenbire Enderon takımı ilâhiler okumağa başladı. Rabianın yıpranmış asa” bın bu musiki dinlendirdi.. Biraz Vehbi efendi usulünde. Heyecan- sız fakat insanı mürakabeye var. dıran bir üslüp. Erkekler hep böy le okuyorlar. Sanatları gayri şah- si, Rabia böyle düşünüyordu. Gül suyu ödağacı kokulari ha" yayı ağırlaştırdıkça ağırlaştırıyor. Işık hevenklerile beyaz başlar ara- sında hafif bir duman var. Genç rahle ve mumlar.. kızlar ellerinde güldanlar herke | sin eline gül suyu serpmek için eğiliyorlar. Tâ karşıda, kalaba- lğın arkasında üç iskemlewâr. Üstündekiler belki yere oturamr cak kadar alafranga, belki de... Ortada oturanı Rabia nerede gör- , müştü? Mermer gibi bir baş, beyaz (Nakit, tercüme ve iktibos hakkı mahluzu..., alnından altın kâhküller... Kaşın biri kalkık... â Enderonlular susmuştu. Mevlüt. çu hemen vefata başladı. Cemaa” tin üstüne ölüm gölgesini salmış gibi, An'anevi, pes, yarım sesler, çeyrek seslerle ağır ağır, bir ilâhi gibi okuyor, Bin üç yüz sene evvel | ölen bir peygamber için ağlıyor- | lar. Belki de kendileri için. Ölümü tatmak, yok olmak hepsine, herbi- rine mukadder olduğu için ağlı- yorlar. Bu defaki heyecanlarında, HABER — Alam post. re sönmüş ve kavga (durmuştu. Şimdi, karanlıkta kalar haydutlar hep birden Tamsonun üzerin: saldırmışlardı. 'Tomson kendisini tuzağa dü göz yaşlarında, şevk, zafer değil korku var, Boğazlarını tıkayan bir korku, İki kadın gerildi, bayıldı. odadan çıkardılar. Havada ma. şeri bir isteri dolaşıyor. Rabia artık tamamen tükenmiş, ti. Sanatını, bütün ruhunu, son zere sine kadar cemaate dağıtmıştı. Ayağa kalktığı vakit dizleri titri- yor, gözleri bömboştu. İki kadın koluna girdi, salondan çıkardı. O ne yanlarındakine ne de sofalarda onu görmek için toplananlara ba* kıyordu. Küçük bir odaya götür. düler, Ancak orada yanmdakile- rin yüzüne baktı. Biri Satvet beyin yeğeni Behire Hanım, Öteki, öte- “Kanarya Hanım, Kanarya Ha: ei MN en İnce kolları kadınım boynuna sımsıkı dolanmış, kuru dudakları yor. , “Beni boğuyorsun, Rabia.,, Arifin ablası hafifçe öksürdü. “Siz Nejat efendinin hanımmı tanıyor muydunuz, Hafız Ha nım?,, Biraz evvel salonda iskemle üstünde gördüğü kadın tevekkeli Demek Peregrininin sırrı bu idi. Kanarya onu bir sandalyeye oturttu, serin bir el ateşli alnmı sıktı. “Biz eski kapı yoldaşıyız. Bir zamanlar hep aynı sofrada yemek yerdik. Değil mi Rabia? Sen o za- şürmek istiyen haydutlarm elin den kurtulmanın yolunu arıyord ı Derhal karanlıktan istifade ederek iki taraflı ceketini çevirerek kiya- fetini değiştirdi: Boynuna b” mendil bağlıyarak, oradaki işçiler- den birinin kılığnma girdi. Kor- nundan bir kasket çıkararak başı- na geçirdi. Kaşlarını kalmlaştır-| dı. Haydutlar, Tomsonun arka: sında oturan bir başka adamı — Tomson zanniyle — hırpalamağa başlamışlardı. i Tomson bu kargaşalık arasnı- dan asansörün başına kadar gide- bildi. Burada bir ses işitti: — İki kişi aşağıya insin. ve etrafı gözetlesin. Herkesten önce asansöre atlr yan Tomson, yukarıdaki elektrik düğmesini koparmıştı. Asansör “alt kata doğru süratleiniyor ve karıdan asansörü durdurmak kabil Tomson alt kata iner inmez ye- kadının mermer yanaklarını öpü-| mek salonuna girdi.. Orada ayrı ayrı masalarda oturmuş olan me- murlar, Tomsonu bu yeni kıyı” fetiyle tanıyamamışlardı. Tomson memurlara birer işa- ret verdi... Kendisini tanıttı. Ye mek salonunda muzik çalıyordu Herkes yemeğini çoktan yemişti. Müşteriler masaların etrafını sıralanmış, bol bol içki içiyorlar ona o kadar aşina ogelmemişti.| dı. Yağmur dinmişti. Tomson memurların birine: — Yukarıda üzerime çulland - lar... Güçlükle kurtulabildim, He- men buradan çıkıp gidelim. Diye fısıldadı. Salondan ilk önce Tomson, ar kadan da memurlar birer birer çık- man bu kadar meşhur değildin. | tılar. Otomobillerine binerek w henüz efendilerin sofrasına otura-| telden uzaklaştılar. mıyordu. İkimiz de kâhya kadın- Tomson otelin on birinci katır. la yerdik değil mi? Ne tuhaf bu| daki gazinonun ne müthiş bir hay- kadar sen& sonra gene bir sofra dut yatağı olduğunu gözü ile gör başında birleşmek., müştü. Burası Amerika toprakla” rı dçhilinde ve Nevyork zabıtasını Ortada yuvarlak bir masa, üs| bağlı bir yerdi. Zabıta, bu haşe tünde gümüş çay semaveri, iftar| rat yuvasını şimdiye kadar nasıl akşamlarını hatırlatan küçük ta | olmuş da dağıtmamıştı? baklarda bir sürü leziz şeyler. A- rifin ablası Rabianın önüne hav- yar tabağını çekti, caksınız...,, Kır saçlı, genç yüzlü bir kadır. Anadolu şiyvesile konuşuyordu. Fakat başında örtü olmayan tek Tomson, yolda giderken, ş0f5 rün yanında oturan memurlardar “acıkmış ola” birine sordu: — Parker çetesine mensup biri» ne rastladın mı? — Hayır, Mister! o Fakat, bu teklifsizce kapıyı itti içeri girdi| herifler hepimizin memur olduğu" nu anladılar. Meksika sınırlarını geçtikten kadın o olduğu için Rabia onun | sonra, (Kızıl otel) e giderken yeni hıristiyan olduğuna hükmetti. Her halde Nejat efendinin hanımı ile bir plân hazırlasak fena olmaz " — Ben de bu fikirdeyim. Helz şu meşum köprüyü geçelim de. de Behire hanımla da pek dosttu. Biraz sonra düşünürüz. (Devamı var) e m ar AŞ Mya AŞMAYIN ONEM Memur birkaç dakika sustuk a0 DM. TÜ a İİ, kaçırılan rk Kızı Tomson, haydut yatağından, değiştirerek kaçmıştı. (Kızıl otel) e doğru gidiyordu. Tomson, yanındaki memura sordu: “Şimdiye kadar kaç kere ikramiye aldın? Memur: “yüz kırk kere.., diye cevap verdi. Salondaki elektrikler birdenbi| tan sonra, tekrar başını arkayı çevirdi: — Müdiriyette fotoğraflarını tesbit ettigimiz şüpheli adamla: dan birine pek az benzettiğim bi: işçiyi arkamda bir arkadaşiyle ko- nuşurken dinledim Bu adam “Parkeri elime geçirirsem, ciğe: terini deşeceğim . Bana on bin do lar verecekti. Şimdiye kadar baş. mı sayısız belâlı “işlere soktuğu halde bir peni bile overmed. Dün onun buradan (Kızıl otel) e geçtiğini vaktinde haber alsaydım. şimdiye kadar canını cehennem: çoktan göndermiştim !,, diye söyls- niyordu. Tomson, memurun sözlerine © muzunu silkerek cevap verdi: — Kulak verme.. Bu da bir do- laptır. Bu sözlerle seni denemiş" ler.. Alâka gösterip göstermiyece" ğini anlamak istemişler. : Bunlar birer imtihandır yavrum! Sen her duyduğunu doğru sanırsan, tu zaktan tuzağa düşersin! Memur başını Tomsonun kula DK zarar — Ben de yirmi yıldanberi bu meslekte bin türlü tecrübeler gö düm: Mücrim kendini müdafaa- ederken veya bir haydut sorguya çekilirken, onun söylediği sözlerin hangisi doğru, hangisi yalan oldu- ğunu gözünden ve sesinden anla: rım, Mister! Otelde (Parker) e küfür savuran adamın gözleri okw-448 derste kendi dar dönmüştü ki.. (Parker) o dı kikada onun eline geçse, muhak- kak ki sağ kalmazdı. — Pek âlâ... Ne demek istiyor- sun? Memur bıyık altından güldü: — Ne demek mi istiyorum?! Bunu siz, ben söylemeden anlamis sınızdır elbette.. — Haydi izah et fikrini! Şimdi fazla zihin yoracak vaktim yok.. — Bu adamı elde etmek, üze- rinde yürüdüğümüz yolu kısalte- bilir sanıyorum, Mister! 'Tomson piposunu cebinden çı” kardı... — Kibrit var mı? 1936 Yılbaşı TE 22 BIRİNCİKANUN — 1835 —— — kıyafetini — Hayır... — Büyük bir ihtiyatsızlık. Bir memur yanında daima (bir kut8 kibrit taşrmalıdır.. sıkıyordu. Tomson şoförün verdiği kibrit le piposunu (oyakarak, memura sordu: — Yirmi yıllık detektivlik ha“ yatında takip ettiğin © vakaları" yüzde kaçında muvaffak oldun? — Doğrusunu söylemek lâzım” sa, el attığım işlerin hepsinden de alnımın Oakiyle çıktım. Yalnız Cimin maiyetinde çalştığım zaman muvaffakıyetim yüzde yüzden bi? denbire sıfıra iniyordu. Onu yan" nızdan uzaklaştırmak'a, her şey” den önce kendi şerefinizi kurtar mış ve korumuş oldunuz, Mister! — Sen bana muavin olacak ka” dar ehliyetli bir memura benziyor" sun, Ceki! Bu yirmi yıl içinde kaç kere ikramiye aldın? — Yüz kırk iki kere... — Çok az... Çok az.. Cim, on .* nedir malyatimde buhamuyor-Bs" müdet içinde aldığı ikramiyelet üç yüzden fazladır sanıyorum. Bi? az daha çalışmalısın! (Devamı var) Gayyur usulile kendine Fransızca Bay M. Gayyur tarafından yazılıp gazetemizde tefrika & dilmiş olan (48 derste kendi kendine fransızca) notları bu 3 | defa Vakıt matbaası tarafın- dan kitap halinde çıkarılmıştır Memur, işçi, talebe ve herkes için faydalı olacak olan bu ki» taba, 320 sayfa olmasına rağ men, yalmz 75 kuruş fiyat ko: nulmuştur. Tevzi merkezi Va. kıt kütüphanesi, Ankara cad- iğ desi, İstanbul'dur. GE A Hava Kurumu Büyük Piyangosu Büyük ikramiyesi (500,000) liradır Ayrıca: 200.000, 100.000, 50.000, 40.000 30.000, 25.000, 20.000, 15.000, 10.000. liralık ikramiyelerle (üç) adet 100.000 liralık mükâfat vardır. Keşide: Yılbaşı gecesi yapılacaktır Biletler: (2,5), (5) ve (10) liralıktır. Vakit kaybetmeden hemen biletinizi a'ınız. #

Bu sayıdan diğer sayfalar: