19 Ocak 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

19 Ocak 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

49 SONKANUN — 1936 Güzelliğin beş şartı Bir şair amcam vardı; derdi ki; — Kadınlar hakikaten güzel için, gözleri Hicaz gözü, Saçları İran saçı, belleri Yemen İ, simaları Türk siması, endam- Rum endamı olmalı!! Hicaz gözlerinin, İran saçları. Rin, Yemen belinin Türk siması - ar, Rum endamının, nasıl göz, Dasıl saç, nasıl bel, nasıl sima, na- * endam, olduklarını, uzun uzun, Misallerle, teşbihlerle, resimlerle zlere anlatır dururdu. Ben, dikkatimden gözlerimi teitekerlek açarak, amcamı din - erdim, Henüz altı yaşında bulun- duğum bir sırada, - (ihtimal ki bu Yaşta dikkatle dinlenilen şeyler dimağa ebediyen nakşolup kaldı. için,) « amcamın, “Güzellik en- Müzeci,, , zihnime iyiden iyiye Yerleşti; bu şairane ve muhayyel Rüzelliğe gönül verdim; ve altı Yaşımdan itibaren, onun taharrisi- Me çıktım, Erkek çocuk olduğum halde, esim ne mantar tabancasında, —. kurşun askerde, ne sırma püs- küllü teneke kılıçta, ne de velos- Pitte idi... ilâ, - ablamın bebekle- musallattım; o, bebeklerini tasıl giydirirdi; bense, elimde , zavallı kızcağızın bin iti- Da ile biçip diktiği dantelâlı kur- delâl, entarileri keser, bebekleri Sirlçıplak soyup belleri Yemen, beli mi diye bakardım. Hayır, bel Yemen beli değil... ala, arat. beli Yaman Bali de özleri Hicaz gözü değil; siması “ürk siması; lâkin saçları İran sa- Se değil... Çocukluğumda ariz ve amik ayeneden geçirdiğim bebekle- a İçbiri, o şairane ve muhayyel elliğin bütün anasırını birden vd ihtiva etmiyor idise; büyü - iç; m zaman da, o kadar aradım, ni yok, hem gözü Hicaz, hem 4 Iran , hem beli Yemen, hem dibe Türk, hem endamı Rum bir T6 raslayamadım. ... İ Paslayamadım; İstanbulda böy Bir; in bir yanlışlık eseri olarak hu Küçür > Zazetemize (o konamamıştır. okuyucularımızdan özür dile- “gün koyuyoruz. “günkü bilmecemiz şudur: Yerek Vk ai EZ Yuka daki resimde © biribirlerile bol ay Altı Yağı gı, , *Y Zörüyorsunuz. Fut- “e Dadaş, bol topu, bisikletle bi- VK ar bir atlet | ayağı ile th biribirlerine hatlarla bağ İ ridaki hediyelerimiz, 4 üncüden le bir güzele, rastlayamadım. Hal. buki param vardı; aradığımı bul sam, onunla evlenebilirdim; mut- laka evlenirdim; zira bu devirde parası bol bir genci reddedecek bir genç kız veya genç dul mev . cut olabileceğini tahmin etmiyor- dum. Muhayyel sevgilime âşık - tım; onun müptelâsıydım. Dostla- rım bana seyahat tavsiye ettiler, güzel kadınlarile meşhur olan Kafkasyaya gittim; gerçi Tiflisin güzelleri arasmda Rum endamlı, İrani saçlı, Yemen belli olanları vardı; lâkin hiç birinin siması Türkü andırmıyordu ve gözleri Hicazi değildi! . Viyanaya gittim; bu mavi gözlü, sarı saçlı, koca- man ayaklı, kadana kalçalı, kızıl yüzlü kadınlar memleketi - uğul uğul uğuldayan Tunasına ve Tu » masının etrafındaki cennetasa or. manlarına rağmen, gözüme cehen nem göründü! . Parise gittim; - “Mulen Ruj,, larda, “Fuli berjer,, lerde, elimde dürbün, titiz bir ku- mandan dikkatile, kadın ordula - rmın geçit resmini seyrettim; va.| kra, “bananes,, ler arasında kıv - tım kıvrım kıvranan bir bel, “To- zefin Beker, in beli, . o beldi: Ye- men beliydi! Ve gözleri o gözler- di: Hicaz gözleriydi!. Fakat si. ma? Fakat endam?.. - Nise gittim; cavıl cuvul ve çırılçıplak kaynaşan kadm kalabalıkları, teker teker, ferden ferda araştırdım; burası, güzelliğine güvenen bütün “dün- ya güzelleri,, nin güzelliklerini a. nadan doğma teşhir ettikleri yer. miş; fakat “o,, burada da yoktu; burada da tek bir kadın üzerinde toplu bir halde değildi; dağınık- tı; işte, “o,, mun gözleri, şu Fran. sız kadınında, endam: şu İtalyan dilberinde, siması , şu Macar kon tesinde, saçları şu İspanyol pren. sesinde, beli şu kıbti muganniye- de idi; fakat bunlarm hepsini bir. den kendime nikâhlayamaz, her - sini birden yatağıma alamazdım yâ... (va Na) — Sonu yarın — Ban 2 lkarımaca. nciye 3 lira, ikinciye bir buçuk lira üçüncüye bir cüzdan tıyacaksınız. Fakat o şartla ki bu hat- lar biribirlerini okat'etmesin ve mu- rabbam dışma çıkmasın, Birinciden üçüncüye kadar yuka- 200 üncüye kadar da muhtelif hediyeler verilecektir. AB ÇOCUK SAYFASI Bilmece kuponu 19 —1 —936 Tahdidi zaman veya gün bilgisi cep takvimi Yeniden intişare başlıyan bu yeni cep takviminin biricik hususiyeti doğ- ruluğu, ve günü gününe havanm de- Zişikliğini göstermektedir. Denizde seyahat edenlere kaptan lara, ve bütün iş adamlarına yarar, Ciddi bir tetkikle vücude gelen bu kiymetli takvimden birer tane edini- niz, : Tevzi yeri: İstanbul Çadırcılar — kiptapçı Şevki, Tefrika No. 14 — Yazan: Murad Sertoğlu! Gemiler borda bordaya gelince, hemen öbür gemiye atlıyacağız. Herkes bir Türkün yanında yer alacak! Ve işaret verilir verilmez... Geçen kısımların hülâsası Rodos adasında Ancelle ile Ro-| berto adında iki müthiş sildh-| şor Rodos kalesine girebilmek için korsanlarla beraber oluyor Tar. Ve gemi ile denize açılıyor lar. Korsanlardan Walero kendileri ne düşmandır. Onları öldürmek için zehirli bir bıçak hazırıyor. — Al&. Şimdi beni iyi dinle yiniz! İki gemi arasında beş alt; kadırga boyu mesafe kalınca yel- kenleri indirecek ve güverteye as- ker gibi dizilerek Rodos şövalye - lerinin askerleri gibi selâm dura- caksmız. İşte bütün muvaffakiys- timiz buna bağlıdır. Türk kadır- gası reisinin adı nedir? — Tevhid Reis! — Evet. İşte Tevhid Reis işi çakmaz, ve bizi hakikaten Şöval!- ye Dobüssonun adamları sanırsa kazandık! O zaman onlar da ye! kenleri indirecekler. Gemiler bor- da bordaya gelecek. Öbür gemi- ye atlıyacağız. Herkes bir Türkü. yanında yer alacak ve işaret ver'- Herkes önündeki Türk'i bir hamlede öldürecek. — Evet.'Bittabi Türkler bizim kim olduğumuzu bilmedikleri; den gafil avlanacaklar. — Ya şüphelenirler de yelket:- leri indirmezler ve kaçmağa te- şebbüs ederlerse? Kırmızı sakallı Jak bu ihtimali uzaklaştırmak ister gibi eliyle b'e işaret yaparak cevap verdi: — O zaman yelken bezleri al tında saklı duran topları ateşliy3- rek Türk gemisinin yelkenlerinı ve direklerini parçalıyacağız. Bur dan sonra kılıç kılıca bir döğüş başlıyacak. Onlar bizden kalaba: lık. Fakat zannetmem ki Ancello ve Roberto gibi silâhşorları olsun Bu ikisi yalnız başlarına onar k- şiye bedeldir. Sonra Valero ol- sun, Jmi olsun, Pisboğaz Moran olsun, siz olun nam almış kabada yılarsnız yahu. Paylarnıza ik- şer, üçer kişi olsun haklıyamaz mısınız? Ban.da Tevhid Reisi bırakın. Onunla da ben hesapla- şırım. Kadırgayı ele geçirdikten son- ra forsaları serbest bırakacağız. Esir aldığımız Türkleri forsaların yerine bağlayıp dümeni Napoliye doğru kıracağız. Kırmızı sakallı Jak bundan son- ra uzun uzadıya müstakbel plân- larından bahsetti. Sonra gene sadede döndü: — Şimdi beni dinleyin! Evve- lemirde Türk kadırgasını muhak- kak ele geçirmek lâzım. Bütün is- “ikbalimiz buna bağlı, İçimizde en iyi türkçe bilen kimdir? — Maron. — Doğru.. Maron on beş sene Türklerin elinde esir kalmıştır. ?- çimizde hiç kimse onun kadar mü- kemmel türkçe bilmez. Ona da Türk elbisesi giydireceğiz. En ba- şımızda o duracak. Ben üçüncü i şövalye kıyafetine gireceğim, Va- lero ile Roberto teşrifalçı şövalye kılığına girecek. Ancello ile beş kişi de bizim arkamızda duracak- lar. Dikkat edin, gemiler borda bordaya yanaştıkları zaman iki gemiyi süratle ve çok sağlam ola- rak birbirlerine bağlıyacaksınız. Ve Türklerin ipleri kesmek için yapacakları hücumlara bütün kuv. Yetinizle karşı koyacaksınız. Ar- ladıniz mı? — Anladık. — Ha, size bir şey daha sormak istiyorum. Bize yeni katılan Napo- hili ile Sicilyalıyı nasıl buluyor- sunuz? — Müthiş! Diğer bir korsan söze karıştı? — Korsanlar arasındaki âdetle- re göre, siz de pek iyi bilirsiniz ki reis muavinliğini ya Ancellonun, yahut da Robertonun alması lâ- zımdır. Çünkü her kisi de Valero- yu yendiler. Diğer korsanlar da: — Doğrudur. Doğrudur. i diye arkadaşlarının sözlerini tasdik et- Kız — Babamla konuştum, ev- lenirsek aylık masrafımızın yarı- sını o verecek. Erkek — Mükemmel, öteki ya- rısını da verecek birini bulursak hemen evleniriz! — Bak kocacığım, sana ne ge! tirdim? — Kravat iğnesi mi? — Hayır, zayıflatmak için hap!| tiler. Kırmızı sakallı Jak çok müş- © kül bir vaziyette kalmıştı. Ne yap- © sın? Kalın parmaklariyle kırmızı sakalını kaşıdı. Ve cevap verdi: — Bu işi sonra hallederiz. Va- kıa hem Ancelo, hem de Roberto | Valeroyu yendiler. Yendiler am- ma, acaba bunların hangisi öbü- ründen daha yaman? Bu belli de- | gil, Onun için Türk kadırgasını &- sir alıncıya kadar Valero muavin olarak kalacak, ondan sonra iş halledilecektir. Haydi, şimdi bana Valeroyu bulup çağırın. Ve ço- “| cuklara söyleyin, elbiselerini de- ğiştirsniler, Korsanlar kırmızı sakallı Js- km yanından ayrıldılar. Bir daki- ka sonra anbardan: — Valero! Valero! diye çağı- ran sesler yükseldi. İ Valero bu sırada ne yapıyor du? i Ancello ile Robertonun derin bir uykuya dalmış oldukları ka - maranın kapısını açmış ve zehirli hançeri elinde olduğu halde içeri- ye dalmak üzere bulunuyordu. i Etraftan yükselen sesleri du « © yunca gayri ihtiyari geri çekilerek ağır bir küfür savurdu. Elinde tut- tuğu hançeri süratle beline soktu. Ve isminin çağırıldığı istikamette ilerlemeğe başladı: — İki şeytanı benim öldürdü- ğüm bilinmemelidir. Sonra ben de cehennemi boylarım. diye düşü- nüyordu. Bir saniye sonra kendi- “9 ini çağıranlardan biriyle laştı: — Ne var? — Reis seni istiyor. — Nerede? — Kamarasında. i Valero bir dakika sonra kırmır zı sakallı Jakın kamarasında bu- lunuyordu. Burada bir iki saat kı- dar yalnız kalarak konuştular. Ko- nuşmaları daba ziyade almacak karşi- İ yirmi bin duka altınının paylaşıl- ması meselesi etrafında cereyan etti. Jak Ancelle ile Robertodan © kat'iyyen bahsetmedi. Valero da pek iyi, mevkiini bunlara kaptıracağını biliyordu. Nitekim o da Jakın yanına geldik- ten bir sene kadar sonra o zaman reis muavini olan korsanı hançer hançere bir vuruşmadan sonra öl- dürmüş ve reis muavini olmuştu. Yabancıların ne dereceye kadar mükemmel kılıç kullandıklarını gayet iyi bildiğinden bunların hiç biriyle başa çıkamıyacağını da gayet iyi anlıyordu. Sonra işin ucunda bir de bü- (İ yük para vardı. Birkaç saat sonra $ ele geçirecekleri yirmi bin duka- üm ikinci büyük payı reis muavi. nine aitti, Şimdi para ele geçiril. dikten sonra bu yabancılar kem disinden daha kuvvetli oldukla- srından bu ikinci pay için hak id- dia edebilirlerdi. İşte Valeroyu en fazla düşündüren, ve telâşa dü- şüren şey de buydu. , (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: