7 Temmuz 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

7 Temmuz 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

,, Tenezziih #apuru bizi İstanbul.) ada arasmda portakal remgi altı.| Hatıralarını anlatan : EFDAS TALAT dan Böyük adaya getirdi. Yolcu Miktarı o kadar değildi. Baba, ana kızı ve damatlarından mürekkep i bir aile ile iki kişi de biz var- Ha! Evet! Haliçten Istanbula Wanan tahta köprüde iken genç adam bize iltihak etti. Elinde taşıdığı portfoliodan ressam oldu- anlaşılıyordu. Siyah uzun saçla. homuzlarına sallanmış, saz beniz. Üşsiyah gözleri çukurlarında kayb. “lmuştaz, İlk nazarda beni alâka- dar etti, bilhassa bilgisi ve lütuf. kârlığı ile. Fakat fazla çemebazlı- #ndan kaçtım... Polonyalı aile daha hoştu. Ana, ba iyi tabiatlı insanlar damatla- Ti da güzel zarif bir çocuktu.. Bü. Yük adaya biraz rahatsiz olan kız- için gelmişlerdi. Solgun yüzlü Büzel kız, ya büyük bir hastalıktan Yeni kaliemış, veya mühim bir has- talık, pençelerini henüz üzerine Yerleştiriyordu. Ekseriya oturarak Wtirahat ediyor, dolaşırkem de sev- #ilisine dayanıyordu. Sık sık teker Tür eden kuru kısa öksürükler ko- Muşmasına mani oluyordu.. Genç adam ona elemli nazarla. İarile bakıyor, fakat kız mukabil bakışlarile, ehemmiyeti yok. Ben| Mesudum demek istiyordu. Saadet- ine inanıyorlardı. Rıltımda bizden derhal ayrılan! genç adamın tavsiyesi ile tepede bir otele indik.. Müsteciri zevki se- lim sahibi bir adam olduğu için, «©tel de itinalı bir tarzda gayet gü- “a seyeiyati Beraber kahvealtı ettikten sonra, Öğle sıcağırida kendimize çamların da manzarasi ile eğlenebilece. Ülmiz bir yer aramağa başladık.. üz bulup oturmuştuk ki genç Adam tekrar göründü. Bizi selâm. İadiktan sonra etrafına bakındı, adım ilerimize oturup port- foliosunu açarak resimler yapma. © Ün koyuldu. © “Zarmedersem bize, arkasını, Yaptığını görmiyelim diye döndü.,, dedim, İç Görmek de istemeyiz! Önümüz bakabileceğiz daha güzel şey- Me var,, ve ilâve etti “Bana öyle Yaliyor ki bizim resmimtizi yapıyor. yapsm.,, “Hakikaten etrafımızda görüle. “ek çok şeyler vardı. Dünyada Bü. Yük adadan güzel ve mesut bir kö- ? olamaz. Siyasi mağdurlardan üç Büyük Şarl tarafmdan buraya ay nefyedilmişti. ayatımın bir ayını burada ya- Mayabilseydim ömrümün sonuna kadar by bir ayın verdiği zevkle ahtiyar olurdum. Burada geçen bir tek günümü umutmıyacağım. < Hava bir pırlanta kadar berrak, y adar yumuşak o kadar okşayıcı İ İnsan gayri ihtiyari ruhunu yük- .— de hissediyor. Sağda deni bir arkasmda kahve rengi Asyat da zirve yükseliyor. Solda uzaklar myo, yapanın sarp sahilleri morla- lr. Civarımızda Prenb Arki Pel- dokuz adasmdan biri olan nm sessizliği kederli bir rüyayı şe imyor, Ve enlerıni biraz yuka: Hamdaki beyaz bina onlara taç va- esini görüyordu. vü denizi hafif kırışıyor. pm gibi parıldıyarak renk oyun. sin y epıyordu. Deniz uzaklarda â kadar beyaz sonra pembe, iki mızda da bir zümrüt kadar şeffaf yeşilimsi mavi... Etrafta hiçbir büyük gemi gö- rünmiyor, yalnız Türk bayrağını taşıyan iki tekne acele ile sahilden geçiyor. Biri bekçi çadırı büyüklü- ğünde bir istimbot, diğeri on iki kürekli bir tekne.. Kürekler hep birden demize girip çıktığı zaman uçlarından erimiş gümüşler dam- lıyordu. Yunus balıkları emniyetle orada burada oynaşıyorlar, martı. lar deniz sathında kavisler çiziyor. lardı. Mavi göklerde arasıra sakin kartallar gidip geliyorlar iki kıta arasındaki mesafeyi ölçüyorlardı.. Altrmızdaki bayır havayı lâtif kokulariyle doluduran güllerle ör- tülü idi. Yanımızda deniz kenraın. daki kahvede çalınan müzik sakin havada bize kadar gelip biraz uzaklarda ölüyordu.. Ruhlarımızı cenette farzile hepimiz sakindik. Lehli kız çimenler üzerine oturmuş| başı sevgilisinin göğsüne dayalı idi. Narin solgun yüzü hafif renk lerle dalgalandı. Mavi gözlerinden birderibire yaşlar boşandı. Sevgili si anladı. Eğilerek akan yaşları bi- rer birer öptü annesi de ağlamağa başladı. Hatta ben bile tuhaf bir) acı hissetmiştim. Genç kız: “İnsanın bu güzel yerde sıhhati yerinde olması lâzım.,, diye fısılda! dı. Babası titrek bir sesle: “Allah bilir düşmanım yoktur, fakat olsa idi burada mutlak affe. derdim.,, diki la Tesa, sükümcü başladı. Hepi. miz bu sessizlik icinde bir birinden güzel ruyalara dalmıstık. Herkes kendisini dünyanın ca bahtiyarı hissediyordu. Ben de öyle. Kimse kimseyi bu ruyadan uyarndırmıyor du. Bir saat sonra portfoliosunu koltuğuna alıp yavaşça sıvışan genç a..ıma bile fazla dikkat et. memiştik. Biz yine yerlerimizde idik, Uzun saatlerden sonra etrafı kaplıyan koyu merekşe rengi sise ve şarkın bu harikulâde güzelliği. ne daldığımız bir zamanda annesi bize vaktin geldiğini hatırlattı. Kalktık otele doğru tembel adım. larla yürüdük. Varanda da ancak oturmuştuk ki aşağıdan kavga ve yemin sesleri işittik. Bizim genç adam müstecir ile kavga ediyordu. Eğlenmek için biz de kulak kabart tık. “Eğer başka misafirlerim olma- Fiy kiicen#* xars'BirTUR —128 — İngiliz casusu kadınla Esat Beye haber Başımdan (aşağı kaynar sular dökülmüş gibi oldu. Fakat ne çare ki onun arzuaları biraz, biraz değil tamamile emir mahiyetinde idi. Hem bu pişkin casuslar arasında böyle güzel bir casus kadının da. vetinden kaçarsam büsbütün şüp- heli vaziyete girebilirdim. Binaen.| aleyh, herçebatabat onun randevu- suna gidecektim. LEDİ DUSMUNDLA GEÇEN GECE İstihbarat bürosundan çıkmea doğru polis müdüriyetine gittim ve Esat (beyi) ziyaret ederek gündüz geeçn hadiseyi anlattım ve Ledi Dusmundun davetini haber ver- dim. — Sizi takip eden musibet Er- meninin yakalandığını biliyorum. Ser komiser Murat telefon ederek işi haber verdi. Adamı orada bir temizde ıslatmışlar ve mahfuzen müdüriyete sevketmişler. Şimdi müteferrikada, ser komiser Kâmi. lin (Kâmil vilâyetlerden birinin polis müdürüdür) nezareti altında. dır. — Bu Ermeniyi tanıyordum. Bir gün beni Ada yolculuğunda takip ettiğini de haber vermiştim. Bina- enaleyh, kendisini kasten yakalat. tem. Hempalarına bir ibreti mües- sire olması için herifi mümkün mertebe fazla alıkoymanızı ve icap ettiği kadar da hırpalamamızı rica edeceğim. — O kolay! — Size bir şey danışmak istiyo. İ rum, Bu Ledi Dusmund benimle İ çok alâkadar görünüyor, Her hal. de bunda bir maksat takip ediyor. — Ona ne şüphe! — Bu profesyonel kadın ile boy | ölçüşemiyeceğimden korkuyorum. Beni bir atlatırsa.., — Kuvvei maneviyeni kırma... — Kırmam! Fakat onun ne ka.! dar tehlikeli bir mahlük olduğunu! bütün dünya gibi siz de biliyorsu. nuz, — İbtiyatlr ve kurnaz ol... Ağ. zmdan bir şey kaçırma... Belki de vaziyetten sen istifade edersin — Bu akşam beni beraber ye. mek yemeye davet etti. saydı,, diyerek bize doğru geliyor- du. Genç Lehli müstecire: “Rica ederim anlatmız! Bu cen- tilmen kimdir? İsmi nedir? “Herifin adamın ne olduğunu kim bilir?,, diyerek başımı önüne eğdi. “Biz ona meşum adam deriz,, “Bir ressam!,, “Evet! O yalnız baş resimleri yapar. Ölecek insanların baş resim lerini baykuş gibi hiç yamlmaz.,, İhtiyar Lehli korkudan titredi. Kucağında kızı bayılmıştı! Yüzü kireç gibi idi., Genç âşık bir sıçrayışta kalktı. Koşarak meşum adamın üzerine atıldı. Bir elile adamı yoklamış diğer elile de resmi almağa uğra- şıyordu. Arkasmdan koştuk. İkisi de kumlar içerisinde yuvarlanıyor. lardı. Portfolionun muhleviyatı et. rafa sacılmıştı. Kâğıtlarm birisin. de Lehli kızm kalemle çizilmiş res. mi vardı. Gözleri kapanmış, kaşla- HABER: AKSAM POosTÖaSI IDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi P Posta kutusu: istanbul 214 Telgraf adresi; istanbul HABER , Yazı işteri telotonu ; 23479 idare vellân , — «#4914 ABONE ŞARTLARI Türki, Senem sesi 8 ayix 3 aylık * aylık Sahibi ve Neşriyet Müdürü: Hasan Rasim Us ; Basıldığı ver (VAKİT) matboğsı rımm üzerine Mersin dalından bir çelenk konmuştu! Jan Herida'dan çeviren 5.5.BAYKAL — Git... — Gideceğim. Fakat, güzel bir kadınla bir gece randevüsünün tehlikelerini düşünüyorum. — (Arkamı sıvazlıyarak) haydi benim mert çocuğum. Yolun açık olsun... — Bu gece için yevmi raporları. mir size getiremiyeceğim. Onları size yarın erkenden getiririm. Polis müdüriyetinden ayrılarak Krokere döndüm. Esat (beyin) be. nim madam Dusmundla münase- bet tesiş etmemden her nedense korkmıyordu. Onun korkmayışı benim de cesaretimi artırmıştı. Vakit hayli ilerlemiş olduğun- dan Krokerdeki bütün memurlar gitmişlerdi. Odamda oturarak ran devü saalini bekledim, Saat sekiz buçuğa doğru kapım vuruldu ve Kapiten Benetin şoförü içeri girdi ve madam Dusmundun beni aşağı. da otomobilde beklediğini haber verdi. Hemen fesimi giyerek aşağı. ya koştum, Şoför kapıyı açarken, güzel kadını askerce selâmladım. Gülerek yanmdaki boş yeri göster- di. İçeri girdim. Kendisi Tokatlı. yanda oturuyordu. Benden ayrıl dıktan sonra otele gitmiş, gündüz! ki elbisesini değiştirmiş, güzel bir akşam tuvaleti giymişti, Koyu renk, dekolte tuvalet içinde daha şahane bir güzellikle pırıl pırıl ya- nıyordu. Arabamız hareket etti ve Şişli yolunu tuttu. Oradan Büyükdere yoluna saptık. Soföre bir yer söy. lenmediğine göre kendisine daha evvelden talimat verilmiş olacak. tr. O, dalgın, yeşil kırları seyredi. yordu. Sırf konuşmak mecburiye. tile sordum: — Gündüzki © gezintimizden memnun kaldmız mı? — Çok! Teşekkür ederim... — Türkleri nasıl buluyorsumuz. — Bana çok fena tanıtmışlardı. Fakat hakikatta iyi insanlar... — Şehri nasıl buldunuz... — Harikulâda güzel... Ve bu sözden sonra yarım döne- rek yüzüme baktı ve şunları mırıl. dandı: — İstanbulun bakiki Türk hal. kından bir kişi ile tanıştım. Fakat! onun berle bıraktığı tesir benim Türkleri sevmeme kâfi gelecektir. Acaba kadın bana kur mu yapı yordu? Yoksa bu numaralarmın bir mukaddemesi mi idi? Ne ise... Ötedenberiden konuşarak Tarab- yadaki Tokatlıyan oteline geldik. Meter dötel bizi kapıdan karşı- layarak orkestranın çaldığı bahçe- ye nazır odalardan birine götürdü. Burada mükellef bir masa hazır- lanmıştı, Meter dötel bizi selâmlı- yarak kapıyı kapadı ve çekildi, gitti. Odada güzel kadınla yalnız kat. mıştık, Ben ayakta ve yapacağımı saşırmış vaziyette duruyordum. Ö serbest bir tavırla aynanm önüne geçmiş saçlarını tarıyor, yüzünün! tuvaletini tazeliyordu. bu işini bi- tirdikten sonra bana döndü: — Öyle ayakta neden duruyor- sunuz? if 'e Yazan; İHSAN — Sizi bekliyorum. Madam, — Ben sizden bir şey rica ceğim. Bu akşam resmiyeti bir rafa bırakınız. tekliften o kadar bıktım ki,. Bu şam bütün o beni müthiş sinirlend ren resmiyetten kaçtım. Sizi randevumu verdim Ben resmiyetten moniden azade kalarak hususi ür. rette bir akşam yemeği yemek için davet ettim. — Siz nasıl istersiniz... Ben de artık resmiyeti bırakırım. — Evet, evet... Bunu ben istedik ten sonra mesele yok değil mi — Hayır, yok! Bunları konuşurken ikimizde gülüyorduk. Bahçeye karşı büyük pencerenin önüne koli çektim. Ledi Dusmund şuh haraketle ona oturdu. Ben de hasır koltuğu çekerek karşısma geçtiri Bu nefis İngiliz kadını ile adeta diz dize idik. Odada bizden b hiç kimse yoktu. Bahçeden gü çiçek kokuları, biraz öteden dej zin iyot dolu havası ciğerlerimizi doluyordu. Aklımdan türlü şeyler geçiyordu. Fakat rt kimde? Kalbim atıyor... O karşım da dekolte elbisesi içinde vü nun en güzel tarafları meydanda yarı mest bir halde koltuğa u mış uzakları seyrediyor. Böylece dakikalarla karşılık oturuyoruz. Nihayet, sükütü o ba zuyor: — Siz vaktile bahriye mekte: binde bulundunuz değil mi? — Evet! Neye sordunuz? — Babriyeliler, kadınlara hiz: met etmeyi iyi bilirler de... d — Öyledirler. ç z — O halde isbat edin. Aman yarabbi, ne yap Kadın manalı manalı konu; Beni bu otele getirme:'ns elbette bir maksadı var, Ben bu iz. liğimle karşısında süklüm pü oturacak mıyım? Sonra ismim tala çıkacak... Fakat diğer tan şöyle düşünüyorum. — Efdal, dikkat et... md pusu kurmuş... Seni mağlüp ğe hazırlanıyor. İradene hâkim ol, Bir sendeledin mi kendini kurtar mazsim. Bir kere bu kadınm pen çesine düşmeye gör. Sonra birçok: ları gib sen de onun muti bir köle si olursun... Karşımdaki dişi kaplana bakıyo rum. Nefis mahlük... Gözlerinde gözlerime ateş geçiyor. Vücudun dan intişar eden lâtif kouku, asa: bımı tutuşturuyor. Ne tehlikeli va: ziyetteyim. İçimde aşk ve ihtira ile akıl ve şuurun mücadelesi doğan bir buhran var. Kendimi 20 kurtarıyorum. b» — Yemek yiyecek misiniz? Güzel dişlerini göstererek gülü yor: i — Bir şey içmedin mi? , Hoppala.. Şimdi bir de içki içe ceğiz. Güzel casusun şeytani zeki sı işliyor. Beni sarhoş etmek İsti yor, Cevap veriyorum: — Ben icki içmediğim için tura, Affedersiniz. (Devamı var, Hi ni |

Bu sayıdan diğer sayfalar: