20 Temmuz 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

20 Temmuz 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EŞ — Dur, acele etme! Duvarların da kulakları var derler. Hele Bağdatta... mirleriniz tamamile ifa edilecek”| tir. — Haydi al götür. Alakuş hâlâ kendine gelemiyen Ya-| hudiyi kolundan tuttu ve sürüklercesi" ne dışarı çıkardı. Hulâgü bir müddet yalnız kaldı: — Kızıma yaklaşıyorum, murıi) dandıktan sonra huzuruna tekrar bütün! kumandanları davet etti! — Karar verdim. Bağdadın üzerine yürüyeceğiz. Askerlerinizi o ona göre hazırlayın. Bağdadın Üzerine dört kol) dan gideceğiz. Yalnız o şimdilik acele etmemize lüzum yok. Daha evvelden etraftan dolaşarak Şam, Musul, Suriye yollarını tutmalı ve Bağdadın herhangi| bir cihetten imdat almasına imkân ver” memeliyiz. Yarım saat sonra ordu harekete gel mişti, Birer tığ gibi çevik Türk asker) leri atlarma büyük bir maharetle bin" miş oldukları halde mizrakları ellerinde garba doğru hareket ettiler, Hulâgü geriden geliyor ve bir şeyler düşünüyordu. Acaba Bağdad: almak çin dâhiyane bir plân mı, yoksa... —4— Görülmemiş bir kavga — Sonra? — Dur, seele etme! (o Dıvarlarında kulakları var derler. Etrafı (iyice bir muayene edelim. Kimbilir, biz kendimi- zi tam bir emniyette sandığımız halde belliki bizi bir dinliyen vardır. Bağdat bu! — Doğru, Bunun üzerine Hüseyin de, Eymen de odanın her yanımı, kapının, pencere” lerin önünü iyice muayene ettiler. Ha” yır kimse yoktu, Onları kimse dinlemi- yordu: — Sonra karıcığım? — Senin bana karıcığım demen bana tuhaf geliyor ki, - Bir haftadariberi evlenmedik mi? — Evlendik ama ne de olsa bu tabir bana gene tuhaf geliyor. — Alışırsın canım, Hem şimdi durup dururken ne diye sözü karıştırdım. Me raktan çatlıyorum. Sen lâfı değiştiriyor” sün. Beni öyle üzüyorsun ki Eymen! — Seni üzmek benim hoşuma gidiyor. Neyse artık bu kadarı kâfi, dinle; Güzide denilen esiri karanlık odaya götürdük. Ben kapıyı açtım. Askerler- den ikisi kendisini kuş gibi kaldırıp r geriye fırlatıverdiler. Bundan sonra ben kapıyı tekrar sıkı sıkı kapadım. Ve ha” remin kapısında beklemeğe başladım. Biraz sonra ortalığı o esirci kambur Reşidin bağrışları kapladı. Ha, kuzum ne oldu bu herif? Pp YUZ Yazan: Kekeledi, sustu. Kadın dikkatli dikkatli genç erkeği süzdü, Celâl, hiç bir şeyin farkmda olma. O heyocanla soruyordu: — Evde ne e yok? Hepsi iyi. Demek artık büsbütün haber| Yİ, iyi. geldiniz öyle mi? Sizinkilere vermediniz mi? — Vermedim. kıncı daha çok nim! — Elbette elbette. Adam lâfi kesti, Gicik tutmuş gibi öksürdü. Ne söyliyebilirdi?. Mese. leyi anlatmakta mana yoktu! Üstüne ne vazife!, Delikanlı tekrar etti: sevineceklerine emi.| | karınm kocasi da kimmiş acaba? Bak gene sözü değiştiriyorsun. — İyi ama ben de merak ediyorum. Haydi söyle! Ne oldu? —Duymadın mı? — Duydum. Fakat elbette başkadır. — Halife gözl — Evet sonr — Sonrası her zamanki gibi ayakla” rına bir taş bağlayıp. — Dielenin dibine değil mi? — Evet. Canım karıcığım haydi öte”; sini anlat! — Ne diyordum, ha. Kambur Reş") din ciyak ciyak bağırmasından © biraz sonra Musti göründü. Aman yarab- bi ben hayatımda onunkinden daha hid” detli bir surat görmedim. Gözlerini yi yecekmiş gibi bana dikti: — Odaya kapadınız mı? diye sordu: — Evet! diye cevap verdim. — Ver anahtarı! (o diyerek anahtarı elimden koparır gibi aldı. Ve karanlık odaya girdi. Fakat aradan bir dakika geçmemişti ki avaz avaz bağıran sesi duyuldu. Bir çocuk gibi haykırıyor, imdat istiyordu. Doğrusunu istersen ben de içeri girme ğe korktum. Hadrmağalarını, saray mu" hafızların çağırdrm. Koşarak geldiler. Hep birden kapıyı açtık. Bir de ne gö” relim? Koca Halife yüzü tırmık, ağzı burnu kan içinde, saçı sakalı yolunmuş, elbiseleri yırtılmış bir halde (deli gibi dışarı çıkmasın mı? Biz önce odanın içinde başka bir kaç kişinin gizlendiğini O zannettik, Fakat bu zannımız doğru çıkmadı. Bütün oda- yı eilerimizde meşalelerle en ufak deli” Bine kadar aradığımız halde Güzideden # senin anlatman ini kör etti. Sonra. İ te içerlediği sarahaten belli başka hiç kimseyi bulamadık, — Şu halde? — Şu halde si var mı? Bu kadar işte, Meğer bir esir parçası olan Güzide Hür” lifeyi adamakıllı pataklamış. Aman ya" rabbi ne gülünç bir manzara idi? Bir ta” raftan katılmamak için dudaklarımı ısr” rıyordum. Bir taraftan da korkudan tir tr titriyordum. Hepimiz bittabi? — Kızcağız hapı yuttu. diye düşünü” yorduk. Nerede ise cellât gelip kalasını boynundan ayıracak diyorduk. Fakat işin en garibi hiç bir şeyin olmamasıdır, Halife hiç bir şey yapmadan dairesine gitti. Ertesi gün oldu, bir şey yok. Da” ha ertesi günü gene ayni şey. Elkasıl kızcağız hâlâ sarayda gül gibi yaşıyor. Hiçbir şey olduğu yok Garip şey. öyle... — Kaç gün oldu kız böyle yaşıyor? (Devamı var) Cn zi e Ne ise zararı yok! Fazla konuşmak istemediği halin. len belliydi. Celâl rahatsız etmekten korktu. ka bir tarsfa çekildi gaz) okumağa başladı Trenden inerlerken kadının kocası, na şu sözleri söylediğ itti: — Sarhoş karınm kocası mı? İşitti, fakat anlıyamadı. Sarhoş iyi olurdu be: mağa gelirlerdi. Yürümeğe başladı. Uzaktan bir çocuk çenaze alayı gördü İçi ürktü, Ölen kimdi? Kimin yavrusuydu! Korku ile bakındı. Gözlerinde deh. getli bir endişe alâimi vardı. Bacakları İ Git, pit, nereye istersen git. HABER — Aksam Postasr Hatıralarını anlatan : EFDAS TALAT Konuştuklarımızı dahan nı duymaması için tedbir atman rica ederim Yunanlı kumandanlara karşı azami d--ecede nezaketle hareket edi Bu son sözlerim üzerine bir m vap vermediler, Biribirler baktılar. General Yuvanisin bu rdum. vaziy oluyordu. Bursada İngiliz murahhasna gizli plân ve kararlar hakkında izahat verirken beni kapının dışında bırakmak istemiş” ti. Fakat, ben biraz da şansımın yardı” mile onların arasına girmiş ve verilen izahatı yalnız dinlemek değil, not bile etmiştim. Üstelik heriflere hatır ve ha” yallerinden geçmiyen oyunlar oynamış-| tım. Yunan Generali şimdi kendisini bul kadar feci bir şekilde atlatan bir Tür“ kün karşısında bulunuyor, üstelik ona izahat ve hesap vermek zaruretini du” yuyordu. Böyle bir vaziyette kim kızmaz, kim! içerlemezdi? Miralay Kondilise gelince onun daha! cevval bir zekâsı vardı. Mevcut fırsat” tan istifade etmek istiyordu. Söze bu s€”| fer o karıştı: — Efdal (Bey)! Bizim Miralay: Bah lar'la konuşmak istediğimiz işler o ka) dar mühim ki, bunları evvelâ General Haringtona istedik. Fakat, çok meşguldüler. Bizi Miralay Ballara gönderdiler, Aksiliğe bakın ki Kolonel de fazla maşgul olduğu O için bizi size gönderdi. Biz işin bu tarafını münakaşa edecek değiliz. Çünkü biz daima dostça muamele gördük. Ve görüşmek istedi” imiz işler bizden ziyade İngilizlik şe ref ve onurunu alâkadar (© eder, Bizce alınması pek lüzumlu bazı tedbirler var dır ki bü bizzat İngiliz makamatını meş gul edecek işlerdir. Madamki, Kolonel Ballar bu işleri sizinle görüşmemizi münasip görüyorlar. Biz de görüşürüz. — Şeflerin bana itimadı olduğunu gö- rüyorsunuz. Binaenaleyh, istediğinizi söyliyebilirsiniz. — Yalnız konuştuklarımız: yabancı” larm duymaması için tedbir almanın rica ederim. Ayağa kalkarak kapıyı açtım ve nöbet çi İngiliz polisini çağırarak onların ö- nünde beh çağırmadıkça içeri girmeme" sini, başka kimseyi de içeri sokmaması" nı tenbih ettim. Kapıyi kapayarak içerden sürmele-| dim. Onlar benim masanın yanma gele” tek oturdular. Üçümüz başbaşa verdik-| anlatmak titredi. Bir kaç adım daha ilerledi, Ahmetle karşi karşıya geldi. Telâşla seslendi # — Ahmet kardeşim, ne var? Şadiye nasıl” Çocuklarım ne yapıyor? Bu ge. çen cenaze kimin. Kimin yavrusu öl. dü?. Çok korktum. Aman bana doğ. ruyu #öyle.. Ahmet Halecan içindeydi. Şaşkın şaşkın bakındı. Sonra gayri ihtiyari: — Neye geldin, buralarda işin ne? Farzet ki burada kimsen yoktur Kimsen kal. mamıştır. Dön git — Ne diyorsun? Maksadın ne? Fakat suallerine otvap Ahmet bızlı hızlı ilerlemiş zitmişti. Celâl onun arkasından koşm bile teşebbüs etmedi. Bacakları kesilmiş. ti. Orada duran bir taşa ilişip otur. du: — Ne oldu? Her halde çok fena, çok fesi, büyük bir felâketle karşıla. | şacağım. Gözleri karardı. Bir saniye etrafı kapkara gördü. Eliyle alnınm terleri. ni sidi, Bütün cesareti kırılmıştı. eve gitmekten ürküyordu. Uzun bir müddet öylece oturduğu yerde kaldı. Anlamıyorum... alamadı. ten sonra, Miralay Kondilis söze başlar) dı; nıp.öz evlâtları" tarafta”| riz, Onların en sadık dostlarıyız. Meşm| leketimizi çok severiz. İngilizleri seve* riz. Bu rla Yunan milletine Anado”! luda tikbal hazırlamağa | çalışan| ve bize çok değerli yardımlarda bulunan | İngilterenin bu mühim siyasi sünde biz muvaflakiyetsizliğe uğrama” sıni istemiyoruz. Ayrıca, birer Yunanlı vatanperver sıfatile de, ordumuzun A“ Bizler, Yunanis! yız. Ayni zamanda İngilizlere bir teşek nadoluda uğradığı hezimetlerden sami mi e ıstırap duy tanm dahili vaziyetini, oruz. Yunaniş” bilmem, takip © diyor musunuz? — Hayır, maalesef buna fırsat ve im kân bulamıyoru — O halde si Bugün Yunanistanda hâkim olan rejim gok kötü bir yol takip ediyor. Hükümet siyaseten felce uğramış Halk bitkin, şikâyetci ve sefildir. H sahada buhran başgöstermi Hük: met takip ettiği sakim politika ile mem Jeketi batsracaktır. Bu sebeple bizim gi” kete feragatkâr hislerle bağlı t ana yrdun dışında! etinde bulunuyoruz. beraber, bu uzaklık bizim gene 'memleketle alâkadar iraz izahat vereyim vaziyettedir. Yunanl Bun sili olmamıza, yakından ve dikaktle âni olmıyor. takip ! Şimdi bu vaziyet karşısın Ga ne yapmayı düşünüyorsunuz? — Sıra ona geldi. Biz, Anadoluda bır” Yunan Yunan ordusunun bugünkü ku- manda heyeti elinde kat'iyyen müval” fak olamıyacağına, ve tedricen çok kö” tü bir âkibete doğru sürükleneceğine emin bulunuyoruz. Biz bunu (İngiliz makamatına gayet mukni erkama müs tenit raporlarla isbat etmek istiyoruz. Miralay Kondilis, bu minval üzerin” de konuşmalarına devam ediyordu. Sö” benim tahmin ve ümidimin hilâfına olarak bizim için hayati mev- zulara as etmek istidadımı gösteri” yordu. Sevincime payan yoktu. Fakat, hissi ni mediyor, lâkaydane bir eda ile muhatabımı dinliyordum. Miras” Tay Ko s bir taraftan konuşuyor,bir taraftan da çantasını açarak bir sürü kâ- ğıt çıkarıyordu. Üzeri rumca yazık olan ve bazı haritalarribtiva eden Bu kâğıtları masanın Üzerine (o serdi. Ve Gelip g& Tardı yor, er ona hayretle bakiyor Bazı tanıyanlar başlarını sallı. lerine onu göstererek: Beyi gördün mii? Gelmiş! Hali perişan.. Zavallı adam! Diyorlardı Şadiye o gün akşama kadar koca sını bekledi. Çocuğun cenazesi evden çıktıktan sonra duaya başladı: — Yarabbim. Allahım bugün Ce. Mâ gelmesin. İki üç gün sonra. Ku. sum Allahım! Cslâl, dalgın dalgm kalktı Ağır a- ğır yürümeğe başladı. Evde, sevgili, neşeli yuvasında onu bekliyen felâket acaba ne idi”, Güneş ufukta kayip olmak üzere kulağını garip garip Bir bağrışma Varâr. idi, sesle: çalındı. Küfütler iliyordu : — Alçak, katili OSarhoş anne! Edepsiz, namussuz kadın sl sana, Al sanr.. Taşlar atılıyor. Camlar iniyor. Delikanlı adımlarmı sıklaştırdı. Pembe eve yaklaşınca Kalabalığın ora. da toplandığını, oraya doğru bağır. dığını anladı. İçlerindenbiri onu ta. nıdı. Diğerlerine bir şeyler söyledi Herkes dağılmağa başladı. * bunlardan iki ordunun par vaziyetlerini işaret ede yi ne eğilerek ve en henacdik noktas'ndan başlayarak barekâtmı ve Yunan erki likleri ve y rinin seyyiatını anlatti da ilâve etti: Bütün bu malümatir da bulunan ajanlarım vasi yorum. Binaenaleyh en lık vaki olamaz. Ve İngilizlerin fikirleri. kümeti aleyhine çevirmek harekâtı, sevkiyat ve ia€ madiyen batırdı Onun sözlerini dikkati ” rum, Öğreneceğim kadarı 5 ir iska ni mevzular ü diyecek yeni ve mühim bi muştı. içimden Yunan or rdusuni” k miralayın anlattığından ©. masm: temenni ediyorsan gin Firkacrlık gayretile işi de farkında idim. ii Miralay Kondilisin b#” talardan bir kısmı çok moli i bir kere de Kolonel Bal kendisine tekrar ettirmeyi düm. Bunda iki sebep ai ği Birinci sebep, her ne sa olsun, kendilerine ne il hürmetlerde bulunursa bu milleti ve hükmeti aleyhi” kimselerden İngilizler biç lardı. o Fakat gene meni ettirdiği müddetçe onlara “öğ yüz gösterirlerdi. — Şimfi g tekrar edince Kolonel Bal” nan kumandanından bus 8 caktı. Esasen bundan “4 kilde tekerr niş olan ” #ünden onlar İngiliz mahe di not almışlar ve mimle* Gİ) İkinci sebep, mevki KA” ret sahibi olmak ihtirasile “9 sağa sola palavra savura” gul şahian kepaze etmek arfö” Onlara vr söz söyliyecektim. Bu # nelin önünde söylemek isti muş olmamdı. Evin efendisi gelmişti sap sormak ona gitti! taşıyorsa di katil karı diye kime i nuz” Herif ses çıkarınada” o ti, gitti. Yol tenhalaşö” kimseler kalmadı, Bu ne biçim işti” Bir f kilkkati anlatmıyor, kime vap veren olmuyor Bi” miyor. Acaba evini ” lar? Bu katil, bu sarböf Birdenbire gülmeğ* bi — Ah! Şimdi anladı” diye evi başkalarına Kir*” lacak. Burada oturanlâ” şi sanlar, bana haber vef” bulamamıştır. İçi rahatlandı. Geniş Pİ Artık bu kapıyı a tu. Komşulardan bir ». nereye taşındığını goraci bilirlerdi. Bahçeli, yeni evden içeri girdi. KÖP' ğa başladılar. Başı örtÜ kadın seslendi: 1 Des yi gü

Bu sayıdan diğer sayfalar: