18 Eylül 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

18 Eylül 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—70— Şahsi korkularından başka hiç bir şeyden neşet etmiyen teselli sözleri nihayet budala Mustasımı kandırdı lerini (o Hulâgüya tebliğ etmeğe gö- nülü olarak razı olacak ikinci adamm çıkmasmı bekledi, Fakat © hiç kimsenin yerinden kımıldamadığı- nı (görünce sormağa mecbur oldu: — Sözlerimi Hulâgüya ( bildirmek istiyen kimse yok mu? Cevap yok! ba Bir daha, yalnız bu sefer sesini bi- *raz daha yükselterek sordu. Gene cevap yok! vur mudur? « Ç — Peki o halde meden cevap ver. medin? — Aklıma bir fikir geldi de.. — Nedir? ? — Diyorum ki? Hulâgünun hemen © gelmek üzere olduğu nereden bili © miyor7 Malüm âliniz kaçan bir ordu kendisini men ( ensesinin dibinde zanneder. İşte korkarım © bu bedbahtlar da Hulâgü © denilen kimseyi o ensoleminin dibin © Öe zannediyorlar. Halbu ki kim bi. © lir, belkide Hulâgü asker namısl. Oöimda (o kabiliyetsiz o kumandanların #daresinde o karşısma çıkarılan Obu herifleri bozduktan (sonra © gerisin geriye Hemedana dönmüştür o korkak de bunların haberleri bile yok. ; Orada hazır bulunan diğer kuman © dan ve vezirler de müşterek men- faatleri icabı Oolarak OoSabahaddini © o müdafas etmek lüzumunu hissetti - Gi “ler: Mustasım bu sefer gahıslara hitap <deyim? böyle bir gey kabili tasav - ettikten sonra bu istikamete git - miş olması lâzımdır. — Hem Hulâgü pek âlâ bilir ki Bagdadı (o muhasara ettiği takdirdel bütün felâketler başma gelecektir. — Geleceiğ varsa, göreceği de var, — Sonra her şeyden evvel bir defa biraz beklememiz, vaziyeti iyice öğ - renmemiz lâzım. Bakalım harp nasıl olmuş? Bizimkiler nasıl Ove ne şe- kilde o münhezim olmuşlar? Hadise- yi önce şu beceriksiz kumandanlar - dan iyice öğrenmeliyiz. Mağlübiye- tin sebeplerini o ve mesullerini kat'i bir şekilde tesbit etmeliyiz Hulâ güile görüşmek ondan sonra gelen bir meseledir. — Hem de farzı muhal, Hulâgü cidden o iddin edildiği gibi (arkadan gelmekte ise sizin bu yüksek nasi. hatinizi (Obir zaaf da telâkki etmek küstahlığında (o bulunabilir. —Muhterem Halife müsaade ederler #e kendilerine obir darbı meseli ha- tırlatacağım. Gece vakti hiç bir işe başlamayın. derler. — Çok doğru bir söz. — Eğer o cür'eti gösteriyorsa gel. sin de Bagdadı muhasara etsin baka- ım. ONezü billâh arz ettiğiniz gibi mahvaolmaları o zati akdeslerinin bir nefesine bakar. Şöyle Bagdadm surla- rna kadar bir çıkmağa tenezzül edip surların üzerinden bir dua oku- yup üfleseniz, nefesiniz surel sur gi- bi tesir ederek diişmanı anı vahit. de mahveder. Ne Hulâgü kalır ne ? Şahsi korkularından - başka “hiçbir “| şeyden neşet etmiyen bu sözler budala Mustasımı nihayet ikna etti. Artık o da şimdiden Hulâgüya adam gönde- rip kendisini tehdit etmenin Hüzumlu olmadığma kani olmustu. Bu sirada orada hazır bulunan ve- zirlerden biri tekfar söze karıştı! — Halife hazretleri. Zatıâliniz oda- niza çekilip istirahat ediniz. Biz gelen askerler ve zabitleri isticvap eder, hakiki vaziyeti öğrenir ve zatiâlinize yarm sabah arzederiz. z — Çok doğru düşünce! evet bu çok . muhtemeldir. dadı dal değil ya? — Benim kulağıma çalındıydı. E- ii 4 Hem de casuslarımız vasıtasiyle —Hulâgünun ordusunun miktarını o mükememi olarak biliyo- Tür (o Hulâgü bu kadar askerle Bag- kuşatmağa kalkacak kadar ap- i $asen OHulâgü Bagdadı zaptetmek sevdasından - çoktan vaz geçmiş. O - o mun maksadı Suriye taraflarını ele “geçirmekmiş. Bizim orduyu mağlâp KABINLAR BENİ YAAR AA Rİ şşissi Roman Mustasım bir dakika kadar tereğ- düt etti. Sonra yorgunluğu galebe ça- larak bu teklifi kabul etti, — Pekâlâ! Yarm sebah bana key- fiyeti haber verirsiniz. Saraya gelen vezir ve kumandanlar gekilip gittikten sonra Mustasım bir! hamlede eski şeyleri hatmladı. Güzidel ile yarıda kalan zevki aklma geldi. Hiddetle oraya doğru ilerledi. | (Devamı var) l o Nakleden: Hatice Süreyya ak İsmetin evi.. Gece. Aile (oarasında briç oynahiyor., © — Garip'değil mi: merhum hacı Hüsnü » paşanın zevcesi de, oynıyanlar a- © rasında. o Çok muhafazakâr olmakla “beraber, zegin olan Zübeyde hanrme- fendi, oasriliğin bazı masum cp- — zibelerine kapılmıştır. e Onlardan — zibelerine kapılmıştır. Onlardan biri de - kumar olmamak şartile - briç oy. naamktır. © İste, (o masenın etrafındakilerden biri: Sami dayı. Beki zaman şık. larmdan bir zat... Meşrutiyet dev. rinin hariciye memurları şeklinde gi- © yinmie. Plastron boyun bağı, tek ogözMik, yukarı doğru fırçalanmış bıyıklar... Renk de balmumu gibi... “Boynu, yüksek yakalığınm içindel reketsiz duruyor.. Yüzüne bakm-i | Ca, tabutta yatan giydirilmiş kuşatıl- mış bir hristiyan ölüsüne benziyen hali var... Saçları ortadan ayrılmış ve boyanmış, Fakat tam manasile kestaneye değil, oâyni zamanda yeşile de çalıyor. — Haydi, oyna, hemşire!. Aklın he- relerde yahu?.. Malike teyzenin sinirli hali öteden- beri omalümdur. Fakat (bilhassa bugece, ber kesi neredeyse tırmalıya- cak gibi o bir vaziyeti vur. O derece asabi... Ziraodada siçerledikleri Yar. Kuzum (Briç eğlenmek için mi oyna- nilır yoksa âlemi kızdırmak için mi? Ne oluyor Zübeyde ablasma? Bir tür. lü kararımı vererek elindeki iskambili atamıyor! Etrafa bir göz atıyor. Karşısın da İsmet oturmaktadır. HABER — Akşam postası KAR 'Bir 201 — Şimdi bütün mesele, Hahıralarını anlatan * EFDAt TALAT başında söyletebilmekti Bu sözlerimi dinliyen Ermeni dilbe- ri, takdirkâr bir gülüşle: İhtiyar kadın bu sözlerimden çok memnün kaldı. Önümüzden koşa koşa inieilicensfervif — Senden korkmalı, dedi. — Neden? — Çünkü her şeye sun. Cevap verdim; — Hele senin mevcudiyet ve arzu- ların olursa, . İçini çekerek köşesine büzüldü. Bakkalın önünde arabayı durdur. dum. Onu arabada bıraktım. Ken- dim dükkâna girerek telefonu açtım. Fakat Miralay Ballaria konusacak yer- de nöbetçi polisi ile konuştum. Polise çare busyor- beni alâkadar eden miihim bir şey olup olmadığını sordum. Nöbetçi, Miralay Balların Hatbiyeden dönmediğini ve her şeyin normal bir vaziyette devam etmekte olduğunu söyledi. Bir iki sa- at sonra Krokere döneceğimi söyliye- rek telefonu kapadım. Arabaya döndüğüm zaman Matma- zel ... T yı meraklâ beni bekler bul- dum. — Konuştun mu? — Konuştum. Söylediğim gibi an- tattım. — Kızdı mı? — Hayır!. Harbiyeye gideceğini, bir kaç saat orada kalacağını söyledi. — Bu cihetten bir korkumuz kalma» dı. Artık neşelenebilirim. — Tabifi, İstediğin kadar neşe ve zevk senin hakkındır. Hürriyet &bidesine giderken sağ koldaki küçük kır kahvesinin önünde arabadan indik.. Kahyenin içinde bir kaç masa müşteri ile dolu idi; Kız bun- ları görünce içeri girmek istemedi. Hal- buki beni buraya tenhalığından dolayı gelmiştim. Dışarda oturalım diyemez- dim. Çünkü hava müthiş ayarlamıştı. iken gazinosu ihtiyar Ermeni karısı koşa ko- Ben böyle müşkül bir vaziyette şa geldi. Bizi görünce; — Hoş gelmişsiniz. Ka ne zaman- dır uğramoordunuz! Diye karşıladı. Bu kır kahvesine bizim (sevgili ile daha bir kaç defa geldiğimizi söylemiştim. Kadma: — İçeride müşteri var. Biz rahat edemiyeceğiz. Deyince atıldı: — Böyle 1âf olur. Ben size içeride- ki küçük, hususi odayı hazırlıyacağım. Orada kimse sizi rahatsız etmez. başa kumrular gibi konuşursunuz, ol- maz? Buna doğrusu çok sevindim. Kadr-| Bin arkasmı sıvazİsyarak: — Olur, olur. Sen orada güzel bir masa hazırla. Biz de seni memnun e- deriz. duğu için, bundan mecmuanm yapraklarmı karıştırıyor. Malike teyze diyor ki: — Abla! İstanbula son döndüğün - denberi sana bir hal oldu vallahi. Bir dalgmlık, bir düşünce! Ne oluyor. sun yahu?. Sende farkında msm kuzum . Sami ağabey! Sabik hariciyeci, “lâ havle!,, der gi- bi başmı sallıyor. Böyle kablumbağa gibi oynarsalar, son tramvayı kaçıra- cak.. Otomobile binmek Jâzma geletek. Ne münasebeti var sekiz otuz paraya gidecekken bir lirayı sulamanm?. Of, gu oyun hayırlısile bir bitse. Malike teyze, sesini yumuşatarak: — İsmet! Kızcağızım.. Haydi, yanı- ma otur da bana uğur getir! - diyor. İsmet, istemiye istemiye yaklaşı- yor. Bu akşam o derece uytuşukluğu var ki, Kımıldanmak istemiyor. Hiçbir şeyi gözden kaçırmıyan bir ihtiyar kız, olan Malike teyze, bunu gözden kaçır- mıyor, — Senin de annen gibi öyle birhalin var ki, evlâdım.. Vallahi muhakkak Baş bilistifade, bir) gitti. Ben de içeriye girmekte müte- reddit olan daktilo kızı belinden kav- radığım gibi gazinonun bu küçük oda- ya giren arka kapısından içeri soktum. Matmazel ... T nedense bu akşam pek çekingen davranıyordu. Fakat ken- disine karşı gösterdiğim fedakârlıktan da çok memnun kalmıştı. Bu memnu- niyet yüzünden okunuyordu. Bu iti- barladır ki kendisini içeri biraz zorla sokuşumu bile itiraz etmedi. İkinci pencerenin önünde ayakta duruyorduk. Bir kolumu atmış onu kendime doğru çekmiştim. Öylece ka- ranlık tepeleri ve daha ötede ışıkları şehri seyrediyorduk. İhtiyar Ermeni kadını çabucak biri kendisinin pıni pırıl yanan sofra hazırlamıştı. Hele, memnun edilmek vaadi, kadıncağızı pire gibi yapmıştı. Her şey bazırlan» dıktan sonra: — Güzel güzel eğlenin. Bir emari- niz olursa seslenin, Diyerek kapıyı çekti, gitti, Kızı, yüzü pencereye doğru gel- mek ilzere masaya oturttum. Ben de yanına çöktüm. Artık işimin en mühim; tarafıma gelmiştim. Şimdi bütün mese- kızı, bu sofra başında söyletebil- mekteydi. Bu hususta masanın üzerini! doldurmuş olan bira şişelerinden de le, yardım bekliyordum. Plânım şu idi: Bir iki şişe boşalıp da kızın başı hafifçe dönmeğe başladığını, hislerinin galeyana geldiğini anladığım zaman bililtizam durgun, mahzun bir hal ala- çaktım: Ö, bu halimin farkında olacak ve: — Nen var, ne düşünüyorsun? Diye soracaktı. © zaman ona her zamanki gibi şu manidar cevabı verecektim: — İşlerimi! Emin idim ki o beni neşelendirmek, memnun bırakmak için bana bildikleri- nİ, bilhassa en yeni ve en mühim mâ- ümat olan Benetin raporunu söylemeyi İşin en mühim tarafı, kızı gece evden çıkarmak ve ©- nun maneviyatını benim lehime bir ş€- bir marifet bilecekti. kilde hazırlıyabilmekte idi. Şansımm da yardımile bu iki mühim işi de mu- vaffakiyetle halletmiştim. Bana adeta kin besliyen bir kadın kalbini yarım sa- at içinde tekrar kazanmıştım. . Onu konuşturmak ve ondan sir almak o ka- dar mühim bir şey olmıyacaktı. Bir kaç defa da söylediğim gibi ben diğer daktilo kıza karşı daha fazla me- yil hissediyordum. Fakat bu meyil hiç bir zaman âşık olmak haddine gelme- Doğru söylemiyor muyum, abla7. Mı selâ Bursaya yahut Yalovaya g'tsin.. Daha doğrusu beraber gidin. Böyle likle rengi falan nasıl yerine gelecek- tir, görürürsün! Zübeyde hanım: — Ben de o fikirdeyim âma., - dedi, — Öyleyse bundan kolay ne Var? Yarından tezi yok, hazırlayın bavulla- rinizi.. Vapura atladmız mıydı, ver eli- ni Yalova.. Hem deniz havası elırsi- nızı hem gözünüz azicik yeğlilik gö rür, Filrinizdeki gam kâsavet neyse o da dağılır... Beni sorarsanız val- ahi ben da gelirim. Hem Enliseiği de götürürdük, ne iyi olurdu. Merhum Hüsnli paganm zevcesi; m4 Gelmek isterse.. - diye muırıldan- Ve bu kadar düşündükten sönra, yeşil çuhalı masanm Üzerine (gelişi Küzel bir kart attı. Doğrusu Sami da- ymın beklediği hiçde bu değildi. Aman yarabbi! Gel de şu kadın kismi. na briç öğret ve oynat! İnsanı kudurlmak için bre birdir. » “Mor, o ol; biraz tebdili havaya gitmen Jüzrm..| ler alimallak.. Tevekkeli değil, saçları, “nüyorum. Yakamı sarsiyor: 18 EYLUL — 1936 © RK i Yazan; İHSAN ARİF kızı sofra | i N mişti. Bu sebepledir ki bir içki sof” ği 8 başında diz dize oturduğumuz bu rışın dilber ile zevk dolu bir kaç geçirmek arzusunu düyuyordum. j İlk kadehler çabucak içildi. İki ler fazla beklemedi. Üçüncüleri dö” düncüler takip ett. Ve sevgilimle WÜ Ir dakikalar geçirmeğe başladık. H şeyi ve herkesi unutmuştuk. Bir tar © tan içki, diğer taraftan saadet zevki PX #i katinerli sarhoş ediyordu. Bu da$fğğ kalardan gaşyolmuş olan sevgilim PUEJ| aralık güzel gözlerini dolduran m tar bir bakışla bana bakarak: — Ha bak sana bir şey söyliyeci” tm. Unutmuşum. Dedi. Lâka; J bir eda ile: — Söyliyeceğin ne idi? Diye #9” düm. — Her halde seni alâkadar edece” bir şey. — Anladım, Söyle bakalım ne imi — Söylemem. — Neden? >. Dudaklarını işaret Ederek: — Evvelâ bedelini isterim. Bütün ihtirasımla dudaklarını ten sonra: — Haydi bakalım, şimdi söyle. Dedim. : — Kapiten Benet, bugün bana 19” draya gönderilmek üzere gizli bir Fa yazdırdı. Heyecandan yüreğim ağzıma gezi vaziyette onu dinliyordum. Fakat | susuyor. Vereceği haberin kıymeti arttırmak istermiş” gibibirm Piyor ve merak edip etmediğimi öğr” mek üzere yüzüme bakıyor. Sözü şöyle devam ediyor: İ — Bu raporda yazılan şeylerin si alâkadar edeceğini zannediyorum. Ben tehlikeli bir numara daha yorum: — Catum şimdi işi, raporu beri Sen yanımda iken bir şeyle meşgul mak İstemiyorum. Sözlerimin samimiyetini mü #imle tamamlıyorum. Kızcağız, m Beni ellerimden tutarak köşedeki i y kızapenin üzerine sürükliyor: / — Beni dinle... Söyliyecekiei çok sühimdir. Kanapeye kucak kucağa oütruyor”” Muhabbet dolu bakışlarile gözlerimi maştırıyor. Artık iş kıvamma gi tir. Kız, ben ısrar etmeden her söylizektir. Ben bilâkis lâkayt (Devamı var! akılir kisa demezlerdi.. güm kilerin saçları kesildi, akılları uz8f' fakat, eskiler.. İşte bu Zübeyde da onlardan!.. çin attın bunu, abla?. , için yapma böyle geyler. Beni çıldıf” givrikoz, keskin.. ipi basta.. Sami beyinki istikaz ile bi” bir şefkat melezi. a Dördünün en sinirlisi kimdir?» 2 ihtiyar bunu dilgünüp yan gözle ” genlerine baktılar. : İse, mahcubane gözlerini Yö” dikti, i Malike: Ni — Haydi, haydi. Kavga çıkaran? değiliz.. Sen, Sami ağabey, su gen ciddiye almak huyundan vazgef- oğ de abla, geri al şu yanlış attığın lanı.. Oyunu da bir ayak önce piti lim.. Saat neredeyse bir oluyor. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: