9 Ekim 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

9 Ekim 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kurnaz ? Adaya gidiyordum. Vapurun salonu tenha idi Ben tenha bir yerde ve eğlencesiz uzun bir yolculuk yapmasını hiç sev- mem. Çok kimse sevmez ya, iât işteli Vapur Kadıköye uğradı. Pençereden iskeleyi seyrediyordum. Camlı kapının asmda vapurun gelmesini bekliyen on yolcu vardı. Kaplar açıldı. Bu cular iskelenin Üstünde vapura doğ- ru yürümeğe başladı. Benim de yüreğim hop etti, y Gelenlerin içinde şen, güzel, cici bir de genç kız vardı. Hâva serin i, Oda her halde yukarıya çıkmıyarak salona gelecekti. İçimden: “Allahım, sen bü- yüksün. Ne olursun, gu kızı getirip de benim karşıma oturt.,, diye niyaza baş- ladem. Derken şık, güzel, cici bayan salona girdi. Güzel bir yürüyüşle, ilk kanapeleri geçti, etrafına bakındı. Ora- beğenmedi, burayı beğenmedi ve gel. dilediğimi Yerine getirdi. Artık iş üç nalla nurla nasıl bir âta kalmıştı, — sem de konuşsam, diye bir düşüncedir aldi Hem düşln. eni, meğe, em de karşımdaki sevimli kom- şuyu a gözü ile süzmeğe Haşladım. Durun bakayım. Bu cici kızı tanı- yorum or bana. Ama nereden acaba?, Bu sakın bizim vaktile Kızıl. Tamam 0... İyice hatırladım. alnında, kaşının üstünde belirsiz bir İşte Kim daha Tonton amca uyanık — Öyle ise? — Siz düşünce kaşınızdan kanlar aktı. Ağladınız, âdeta bayıldınız. Öte ki çocuklar korkup kaçtılar. Sizi o hal- de bıraktılar, Yalnız bir tanesi yanını- 4a koştu. Sizi kaldırdı, Üstünüzü sü- pürdü. Yakın bir yerden size su ge tirdi. Koştu, dadınıza haber verdi. — Ne iyi çocuk. Hatırladım biraz. — İşte ben o iyi çocuğum! — Oh çok memnun oldum, Geç ol du ama, size şimdi teşekkür edeyim! zunünelARii 528 sene evvel bugün d Şehzade Süleyman ilk defa Balkanlarda ileriemeğe başlad Süleymen üç taraftarı ile kaçıyor önlerini çıkan beş kardeşten ikisini öldürüyor. Ü. kardeş Süleymanı cansız yere seriyor ve başını kesiyorlar. Musanın intikamı. ./ İşim olmuştu. Bülbül gibi konuş- maya başladık. Adaya büyük annesine| gidiyormuş, ber hafta bu vapurla gi- dermiş. — Benim de bundan sonra adada işim olacak. Hem de bu vapurla. Gülüştük. Biraz sonra onun yüzüne| Yerini değiştirdi, yanıma güneş geldi. oturdu. s.s Evlendik. Hem de üç ay Keyfimiz pek yerinde. içinde. Şimdi karım duymadan size bir şey söyliysyim: Onun zannettiği gibi ken disini duvarın dibinden kaldıran iyi ço cuk ben değilim. Ben onu koca duva- tm tepesinden itip düşüren, kafasmı yaran "hinzer çocuk,, um. O gün kur- nazlıkla vakayı değiştirip anlattım, Al- lahtan ki iyice hatırlamıyor. Bir gün öğrense kim bilir neler eder bana. »... Eski evlerimizin bulunduğu yerden yara izi var” Muhakkak 0. Ne kadar dn büyümüş, ne de güzel olmuş. Artık adam akilk dik dik yüzüne bakmaya bağladım. Parkma varsın ve “Niçin bakıyorsunuz? diye sorsun is- tiyorum, Fakat bizim nazenin hiç ora- k değil, Denize bakıyor, mecmuaları. karıştırıyor. o Nihayet odayanama- — cr. © yör musunuz? Ses yok. — Ben tamyorüm dâ ondan... Eyvah gene ses yok, — Ben sizin eski arkadaşınızım, Ço- cukluğunuzdan. sw VEZİN Baltiğem: LAZ Bu sefer nasılsa biraz alâkadar ol du: — Tubaf, dedi mıyorum. Ben sizi hatırla. Aman yarabbi! Sesi de ne güzel! — Müsaade edin size kendimi ha- trlatayım, dedim. Dinler misiniz? — Kısa olursa dinlerim. Demez mi? — Hayır ia olmâz, dedim, Adeta tarih anlatacağım. O zaman siz Kızıl. toprakta otururdunuz, Köşklerimiz bir. birine yakındı. © İsminizi hatırlamıyö- rum. Yalnız “Yeşil pancorlu köşkün kızı,, diye hatıriryorum sizi. Kisa beyaz min Eiyerdiniz, alnınızda siyah per- Semleriniz vardr. “ Bazan kırmız: büyük bir kütdelâ tikardınız. Köşkün önün. deki büyük : z Şiharın altında ip a değil mi? ii P atlardınız — Evet. Evet... Bu sefer biraz âş gülümsedi. — Bir de erkek kardeşiniz vardı. tekerlekli bisiklete Binerdi. — Hepsi doğru, ama siz kimsiniz? N sizi hiç hatırlamıyorum. de — Nasıl hatırlatayım bilmem ki İT gün dört beş çocuk şınarm altında “Ynuyorduk. Oralarda eskiden kalma 1 eski bir de duvar vardı, Çocuk- dağda ın tepesinde koşmak hevesine var dç Be niz Ben galiba o duvardan düş Pek az hatırlıyorum. ve ke onu hatırlatacağım size. Du- Li ve dar bir yerinde bir erkek ço- bite arşılaştınız. Meşhur İki keçi, öyesinde olduğu gibi biribirinize “çe. | Eeçeyim,, dediniz. O sizi indi, Kaşmiız yarıldı. İşte hâlâ Bu afacanların İçinde siz del Cici bayan rengi Atı; Ne. : Yoksa o hınzır çocuk siz Misiniz? Bir de bunu bana hatırlat. TarYA cesaret ediyorsunus! Telâşlandım: |, 7 Hayır. Hayır, dedim. Ben de- Zilim, geçiyorduk. Çınarın altına geldik. Du- var hâlâ duruyor. — Bak dedim, senin düştüğün du- var.. İşte seni şu hendekten çıkar- miştım. Karım bir kahkaha attı. — Neye güldün? — Sen çok safsın. Beni kandırdığı- n zannediyorsun. O vakayı Senden ivi Hatırlıyorum. “Beni itim dü sendin. O iyi çocuk “başkası"idi, tâ sen bu vakadan sonra korkudan yanı- mıza gelmedin. Şaşırmıştım : — Peki 6 gün vapurda bunları balle hatıriıyordün?. — O gün öyle işime geldi! — Demek sen beni görünce tanı“ miştri? — Elbette ya! Dedi ve ilâve etti: — Korkma senden intikam almam., Ben senin gibi hınzır çocuk değilim. Biz erkekler hakikaten çok saf in sanlarız!, güş Fahire Muallâ Aşkı sinemalar körüklüyormuş! (Holivuttan bildiriliyor); Şimdi film kolonisini ziyaret etmekte olan Viyananm meşhur ruhiyat müte- hassısı doktor Herman Eisif, bu aşk ve hülya diyarındaki maceralara dair düşüncesini şöyle anlatmıştır: — Filmde oynanan aşk rolleri hakiki aşka doğru sürüklenmek mecburiye- tindedir. Ve bu da gayet tabii bir neti- cedir. Aktörler, direktörler ve hattâ fotoğrafçılar âşık olmaktan korunamaz- lar. Bunların hepsi o hayalperver, has- sas,teheyyüç istidatları fazla tahteşşu- urları çok keskin kadın ve erkeklerdir. Oynadıkları, idare ettikleri ve resimle rini çektikleri aşk sâhnelerinin tesiri al- tında kalırlar. Ben Âvusturyanır bazr mıntakalaçında o gösterilen güzel aşk filmlerinden sonra İzdivaçların artığını bile tesbit ettim. ingilterede yedi yüzden fazla milyoner var Geçen kânunevvelde o neştedilen bir. istatistiğe göre, İngilteredeki milyo - nerlerin miktarı yedi yüzden fazladı Bu milyonerlerden (dokuzu sun'i ipek işleriyle uğraşmaktadır, yirmi dördü maden damarları (sahibidir; İkisi yağ fabrikatörüdür; Dördü bahri ticaretle meşguldür, yüz tanesi arazi veya gayri menkul mal sahibidir; kırk dördü de bankacıdır. HABER AKSAM POSTASI İDARE Ey; istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbyi 214 Telgraf adresi; istanou MABER Yazı işleri telofonu 94499 idare vellân 24270 ABONE, ŞARTLARI Fame 209 Sahıbi ve Nejrıgat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı ve» (VAKİT) matbaası mame hamiyetini tahrik etmek yo'la- Bayezidin ölümünden sonra geride kalan oğullarının herbiri, taraftarları ile zaptettikleri yerlerde saltanat sür- meğe başlamışlardır. Bunlardan Süleyman Rumeliye geç miş, 1408 yılı 9 birinci teşrin günü ya ni bundan 528 sene evrel bugün Kor- niola girmişti. Avusturyanın cenubu garbisinde bülunan bu mıntaka, tarihte Osmaklı- ların bu taraflarda ilk zaptettikleri yerdir, Salianat uğrunda senelerce| mücadele eden Süleyman, zaptettiği| yerlerden birçok ganimet aldı, Bütün şiddetini gösterdi. Venediklilerle Arnavutluktaki ara- zilerden her sene bin altı yüz duka| | ... vergi almak şartile bir ahidname ta- ahhüt etti, Bu da, Osmanlıların Vene- dik ile ilk ahitnameleri idi. Süleyman, bu müvaffakiyetlerden sonra Edirneşe zevk ve sefahate dal dı. Gece gündüz eğleniyor, içiyor biran başka bir şey düşünmiyordu, Bu intizamsız hayatı, Bayezidin oğ- lundaki yüksek meziyetleri mahvedi- yordu. İyi kalpli, cesur iken, tabiatı tamamile aksi olmuştu. Diğer taraftan büyük plânlarla ha- rekete geçmiş bulunan kardeşi Musa, asker topluyor, Süleymanın elindeki araziyi almak için tedbirler alıyordu. Süleyman; sefahat içinde; köndin- den geğmiş HİF hâlde yaşarken Musa birdenbire Edirne duvarları önünde; belirmişti. Mihal oğlu, bu haberi, va- kit geçirmeden Süleymana ulaştırdı. 0 “Merih dahi gelmek isterse gelsin. Küpidon ve buküsun gitmesini isle- mem,, (1J manasına gelen bir Farsça beyitle cevap verdi. Süleymana verilen haberin tesirsiz kaldığını gören Avrenos bey, tehlike nin büyük olduğunu, vakit geçirme den karşı durma yollarını aramak mecburiyetinde bulunduklarını ân- lattı, O da şu cevabi aldı: — İhtiyar, sen deli misin ki böyle hayallerle benim zevkimi bozmağa ge liyorsun? Musa kimdir ki alelâcele başına topladığı askerle benden taht almak emelinde bulunsun? Bu suretle kovulan ihtiyar Avrenos bey, yeniçeri ağası Hasan ağayı bul- da. Ona dert yandı: — Bir öe sen git, belki seni dinler. Yoksa halimiz yamandır, dedi. Üçün- cü defa Süleyman ikaz edilmek isten- di, Hasan ağa, müessir sözlerle Süley- rını aradı. Üstüste rahatsız edilmek- ten fena halde hiddetlenen padişah, asabiyetle yerinden fırladı yanında bulunanlara yeniçeri ağasını İşaret ederek; — Şu adamın sakalım bir kılıç ile traş ediniz. emrini verdi. Yüzü çizik ve kan içinde kalan ye niçeri ağası, traşı bittikten sonra bir at üzerine atlayarak ordunun girdi ve herkesi Musanın geçmeğe teşvik etti, İ — Eğer burada kalırsak, Musa he-| pimizi kılıçtan geçirecek, kurtuluş vo: Jumuz teslim olmaktır. diyordu.. içine tarafına Süleymanın bütün ordusu Musaya tes olmağa karar verdi. Yalnız üç kişi Süleymanla kalmağa razı olmuş- lardı. Toğcu köyüne gelmişlerdi. Bu yün çok mahir ek atan beş kardeşlei yolcuların ihtişamından bunların pöj dişah ve maiyeti olduklarını tanım lardı, Onları daha yakından görm için önlerine çıktılar, Padişah ve zade Süleyman, hemen okuna sartlğ ve bir okla kardeşlerden birini, ii bir okla ikincisini bir taraftan bir rafa delerek yere serdi. g Bunu gören Üç kardeş, bir anda larını Süleymanın üzerine boşal | camsız bir halde yere serdiler, üzerine üşüşerek başını gövdesini ayırdılar, Musa, kardeşinin bu suretle ölümü) den son derece müteessir oldu. Sül manı öldüren üç kardeş ile o köyü bütün ahalisini erkek, kadın, ne buldu ise hepsini bir kulübeye do durarak ateş verdi, yaktı. Son senelerini zevk ve sefahate W miş olan Süleyman, Rumeli tarafın, on senelik saltanatı müddetinde sa) yında asrının en büyük âlim ve sanal kârlarını himaye etmişti. Mevlüdu yazan Süleyman Çelebi Hamzenameyi yazan Mamze, Timi tarafından büyük bir Müfatgören Al met de bunlar arasinda idi. (4) Bu beyit Braloti tarafı tercüme edilmiştir. Merih harpten Küpidon aşktan ve Baküâ şaraplaj kinayedir., Hayvanlar karınlarından | Konuşabilirler Dünyann en çok kazanan Vanirale gisti yani karnından konuşan (adami Edgar Bergen'dir ve şimdi Londrada" dır. Henüz otuzuna varmamış olan Bi gar bu istidadını daha küçücük çoğ iken keşfetmişti. Bugün aylık kaz c beş rakamlı yekünları çok aşmaktadır. Bergen bayvan seslerini çok Yi ve derinden tetkik etmiştir. Hemen bül tün Hayvan ve kuşları taklid edebil mektedir. Hayvanların da Vantroıg olduklarını da söylemektedir: — Hayvanlar düşmanların'n ken rini bulamamaları için karırlarından Xi nuşurlar. Hele kumrular anadan doğ ma Vantrologistdirler. Geçen gin, içim bir bahçedeydii Bunların ötüşlerini işittim. Fakat, hani gisinin ötmekte olduğunu bir türlü de kumru bulunan lıyamadım. «a Bilhassa maymunlarda karından ko #j nuşmak işlerinde çok üstattırlar. Ar kadaşlarma haber vermek için kimi konuşmakta olduğunu hiç de bell et &İ meksizin seslerini o çok uraklara kada eriştirebilirler Saçlarını kendi kesen general! Japonyanın Harbiye nazırı gi Hisaiçi Teroçi bundan on sene evvel b zim paramızla o 60 kuruşa satın aldığı bir saç makinesiyle başının saçlarını kendi kesmektedir. On senedenberiğii Süleyman, bütün ümidin mahvoldu-| gunu görünce, saltanatında kendisine yâr olan üç kiş ile İstanbula doğru yola çıktılar , bir defacık (o olsun berbere gitmerniştiği Şimdi ise başında pek az saç kalırış e duğundan (pek kolay traş olmaktadır. Zaten Harbiye mektebinden çıktığı gündenberi biç saç büyütmemişti.

Bu sayıdan diğer sayfalar: