19 Ekim 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

19 Ekim 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“dn TN Hatıralarını anlatan: Alman korsan gemisi “Deniz kartalı” nm süvarişi Kont Feliks fon Lalener Hatıralarım anlatan : EFDAt TALAT ilellicen#Şerwif &ARSIBirTUP —232 - Honolulu'da bir arkadaşımla beraber bir batakhanede korkunç bir macera geçirdik Hintli fakirelrin Avustralyada se yahatleri devam etli, Lâkin ben fs- kirlerden Brizbanda ayrıldım. Gemlei| ruhu bende tekrar uyanmıştı. Bir ge- mide kapılınarak yeniden denize açıl- mak hevesine mukavemet edemedim. "Tesadüf eseri olarak bir İngiliz gemi- si de tayfa arıyordu. Dorbal bu yel- kenliye yazıldım. Bir pazar sabahı deniz kenarında çamaşırlarımı yıkıyordum. Birdenbi - re sahilde üç kişi poyda oldu. Bunlar benim pazularımı takdirkâr nazarlar. la bir müddet seyrettikten sorra içle- rinden birisi boksa merak edip etme- diğimi sordu. Hiç şüphesiz, yumruk atmayı ve icabmda yemeyi öğrenme- yi çok arzu ediyordum. Artık boş vakitlerimde boks mekte- bine devama başladım ve bu mektepte bir boks imtihanı geçirdim. İmtihanın neticesinde beni şampiyon yapmak ü- zere altı İngiliz lirası aylık teklif edi- yorlardı. Bu ücret mukabilinde Yuins land şehri namma maçlara iştirak edecektim, Avustralyalılar ne zaman vücudu boksa ve güreşe müsait bir a dam bulsalar onu şampiyon yaparak gehirleri namma döğüşlürmek için hiçbir fodakârirktan geri kalmazlar Bu teklifi kabul edince üç ay müddet- İe çok srkı bir antrenmana tâbi tutul- dum, Boksta bir usul var. Yumruk atma- ya başlamadan evvel vücudun sertleş- mesi için bir hayli O yumruk yemek mecburiyeti var. Benim için de öyle yamruk yemek benim için şerbet iç - mek kadar kolay ve tatlı bir gey ol muştu. Boksörlük çok hoşuma gitmişti Bir müddet sonra boks hususundaki gönderilmekliğim ring üzerinde Kuinsland şampiyonu sıfatiyle arzı endam etmekliğimin be. nim için pek mümkün olduğu bir sr. rada denizcilik damarlarım tekrar depreştiler. Her nerede ve herhangi meslekte olursam olayım biraz avu - nuyor, lâkin biraz sonra gemicilik he- vesinin, deniz hasretinin yakıcı daüs- srlasını kendimde hissediyordum. Bu sefer arzum bir Amerikan gemi- sine girmekti. Bu arzum tahakkuk et- ti ve Brizbandan Honoluluya hare- ket eden Golden Star ismindeki dört direkli gemide iş buldum. Gemi gider- Hakkı yenilen, kendisin. den bakikat gizlenilen bir üçüncü şa- his... Hislerimi anlatabiliyor muyum?” Ben ki sizin ikinizi de, ayrı ayrı mev- Yubahs edince seviyordum... Bir araya geldiğiniz vakit beni rencide ediyor- dunuz. Birleşmeniz bir hafi cemiyet tara birleşmeydi. Beni ortadan kal dırıverdiniz. Beni yapayalnız bırak verdiniz.. Kendinizi benden çalıyordu- nuz! “Bunun üzerine ben de gittim... Bir kenarda, kendi içimi yiyerek yaşama-| ya karar verdim... Bir metresi takip ettim. Gayet basit olan bir kızcağız dı o! Onda bir kadın şefkati ve otür- duğum Kasabada bir aşk inzivagâhı a- radım... Zehra, bana karşı pek iyi dav| ranıyordu. Sizlere de, ona da her seyi onun güzel gözleri için terketmişim vehmini veriyordum. ken şeker götürecek, gelirken de ke - reste yükliyecekti. Maaş da iyi idi: Ayda tamam kırk beş dolar. Amerikan yelkenlisinde bi- rinci smıf tayfa sırasına geçtim, Va- kıâ geminin tahmil ve tahliyesi bize çok müşkül dakikalar geçirtiyordu 4 ma bir golette gemicilik diğer yelken- li gemilerden daha kolay ve zevkli. dir. Gemide en aziz ve candan ahbabım! Navke ismindeki bir Almandı Kont Feliks gençliği: 4 boksörlük yaptığı sıralarda fon Lükner maceral: mesleki itibariyle kemancı olan bu &- Bir gün Honoluluda sahilde demir üzerinde bulunduğumuz bir sırada Navke kendisiyle beraber karaya çık- maklığımı söyledi. Ayni zamanda sü- varinin odasından pek sevdiğim tek- sif edilmiş bir kutu süt de getirmiş ti Karaya çıkınca Amerikan hüküme- tinin hediyesi olan saraymda yerli hükümdarın zeveelerinin iki üçünün refakatinde çay İçmesini seyrettik. Saraym kapısmın önünde ağaçlar - dan yerlere dökülmüş birçok kestane vardı. Biz hem bu kestaneleri yiyor, hemi de (Havay) adalarındaki bolluk ve bereket karşısında izharı hayret ediyorduk. Bütün caddeler meyve a- Zaçlariyle doluydu. Nereye el uzatsak mutlaka yiyecek bir şey bulâbiliyor. e Bürkek GENİ iD Yö ysAN Ht Hâinlerin trene Yeşilköyden bindirileceğini öğrendim &. Oradan derhal uzaklaşıyorum. Emi nim ki bir emrimi bekliyor ve (haydi) desem ortaya atılacağı ve iç beş kişiy: temizliyeceği muhakkak... Sonra ne © lacak.. Bu facia nasıl bitecek? Orasını düşünmüyoruz, Fakat amicim olan ma- kamdan $on dakikaya kadar bir emir bekliyorum, Şimdi onların O memleket dışına çıktıktan sonra işledikleri mel'a netleri düşündükçe fedakâr “ Saibe yol vermediğir «© nadim oluyor ve vicdan 2- zalt duyuyorum, Doğru birinel kamyonun yanma gidi- yorum. Birincisi dolmuş... Ballar emir veriyor: — Bunu bakkalın önüne çekiniz. Di | geri buraya yanaşsım.. Dolu kamyon çekiliyor ve diğeri yük lenmeğe başlıyor. Binadan içeri girerek avluya baktım. Kapının arkasında 'ancak bir iki mülteci kalmıştı, Büyük merdivenden de son kafileyi teşkil eden beş kişi arkalarm - da nöbetçi polisi olduğu halde ayağıya iniyorlardı. Ballaria kapiten Benet bir (O kenara çekilmişler başbaşa vermişler bir şey * ler konuşuyorlardı. Soğuk ve (yağışlı günün atabıma verdiği gerginlik, hain- lerin gözümün önünde kaçmaları karşı- sında elimin kolumun bağlı seyirci ka- lışımın sebep olduğu teheyyüç içinde titriyordum, Kolonele doğru yürümeğe bize yaklaşarak ingilizce hitap etti: — Burada ne yapıyorsunuz? — Kralı seyrediyoruz. — Adam siz de, kralı seyredip ne yapacaksmız? Asıl görülecek şey e seyrettiniz'mi? — Ne dersin, Nayke, gidip görelim mi? Kibar tavırlı adam daha iyi elbise lerimiz olup olmadığını sordu. — Hayır, dedim, arkamızdakilerden başka iyi elbiselerimiz yok. — Ehemmiyeti yok, ben evde &ize birer kostüm veririm. Beraber yola çıkarak dört merkep tarafmdan çekilen bir arabaya kurul. duk. Nihayet gele gele bir şekerka- mışı tarlasına geldik. Rehberimiz dur maklığımızı işaret etti. Zarif bir köş- kün önünde durmuştuk. Civarda kıs- Bu duk, Bu esnada iyi giyinmiş birisi) sında herif Navgeye bir pasta parçası KADINLAR BENMİ | İM SAA ERN / Hissi Roman Nakleden: Hatice Süreyya e EE “O sıralardaki ruht ahvalimi sana bir türlü tarif edemem! Esasen, çok müphemdi, güyrivazıbtı. Şimdi düşü.” nüyorum da niçin o kadar ıstırap çek-| tiğimi izah edemiyorum... Kirobilir, niçin?... Zira, emin ol ki kıskanıyor değildim.. Belki de evet, kıskanıyor. dum. Fakat Hislerimde alçalmadan... “Kendi kendime: (Bütün bunlar iyi bir şekilde olabilirdi! Çok yüksek bir tarzda cereyan edebilirdi, Lâkin onie- rın İki yüzlülüğü her şeyi kirletiyor!) diyordum. Fakat zannederim ki, ru- humun derinliklerinde betbahtlik du- yuyordum. Terkedilmiş bir köpek gi- bi... Çok keğerliydim...,, Durdu. Göz yaşlarını kuruladı. Bir an, nefes bile alamaâr. Murad. ona bir Şey söylemek cesa- retini göstermiyordu. l olduğumu bilmiyordum. Ve onunda beni bütün dünyaya tercih ettiğini bu kadar açık anlamamıştım. Halbuki, bütün varlığını bana hâstetti, İtiraf edeyim ki, elimden £ÖENİ karfederek| onu senden almak için Sabaladım. Bu iş de bana pek kolay Eeldi. Kudreti min bu derecede büyük olduğunu o za müna kadar bilmiyordum, Bunu anla- yınca, ben de kendisine daha fazla yaklaştım. Şimdi artık dâmarlarımda dolaşan kan bambaşkadır! Şimdi ar- tık sana karşı hiçbir kızgmlığım yok! Sen benim daima ve dsima dostüm- sun! Ben her şeyi #ffettim, her şeyi | Muradeığım! Bana elin! doğtça uzat!| daha derin, daha feylesofvari İ rum! Zira, onun kalbindeki yerimi anladım... O, hiç kimsenin iştigal ede-! miyeteği birinci yerdir. Senin yerini! de anladım... Onun kalbi, ikimizi hir.' den ihtiva edebilir. O, © derece biyük- tlir. Ben, vaziyetten merinunum! An- neme yeniden kavuştum. “Bundan artık kat'iyetle eminim. başladım. Maksadım, işin bitmek üzere olduğunu haber vermekti, Onlar, yüz” lerini duvara dönmüşler, ince, uzun pen cereden dışarı bakıyorlar, bir taraftan da frskos ediyorlardı. İkisi de. . benim kendilerine yaklaştığımı duymamışlar» dı. Yavaş bir sesle şöyle konuşuyorlar» dı: — Orada tertibat alın dımı? — Her şey hazırdır, — Bilhassa Türk makamatının ha - berdar olmamasına dikkat etmeli. — Tabiti Onların içinde milli teşki- Jâta mensup olanlar pek çok. — Hüber verirler. Başımıza bir dert açarlar, — Siz möfak etmeyin kolonel! Bir kere Ayastolonostan selâmetle (trene binerlerse mesele kalmaz, Muhaverenin arkası gelmedi. Çünkü çünkü çok müvesvis bir adam olan Be- net, iyi koku alan bir tarı gibi yakının da benim mevcudiyetimi hissetmiş, ar» kaya dönerek beni görmüştü, — Ne var, ne istiyorsun? diye sordü, Bu haşin sual onun şaşkınlığından ileri geliyordu. Sükünetie: — Kamyonlar yüklenmek o Üzeredir geriye birkaç kişi kaldı, dedim. Ballar: — Pekâlâ, sen işin başında bulun da çabuk bitsin, dedi, Maksat beni baştan (o savmaktı. Scs ikram etmiş ve kendisine evin önünde intizar eylemesini tenbih etmişti. Ben rehberle içeri girerken; — Aman Navge, bir tarafa ayrıla- yım deme! “TeRBIRIRI Verdi Herif tumar! halleri vardı. Beni sıralarla dolu sa- lonun yanındaki bir odaya götürdü. Bu odanın üç büyük penceresi vardı. Ortada da gene büyük bir masa durü- yordu. Herif kapıyı kapamak istediy- se de ben: — Hayır, kapı açık kalsam, dedim. Masanm üzerinde £ anlıyamadığım bir sebepten dolayı iki yastık İle ek binlik gerilmişti. Yan tarafta meri. venlere açılan bir kapı vardı. Herif: — Boyunuzu ölçmek için bir metro getireyim. Dedi. — Pek âlâ, çovabını verdim. Herif, merdivenlerden çıkmıya baş- ladı. Ben de kapmın yanında bulunan bir kasanm lzerine otürdüm. O sira- da ne görsöm beğenirsiniz: Her iki tarafında iki büyük asma kilit bülu- nan İki uzun sandık... Bümlar tabuta o kadar benziyorlardı ki. Kendi ken dime; (Devamı var) Şimdi artık (sevdiğin kadm) : iade w diyorum.,, Murad soluk almtyordu. Kadının bütün harekâtın takip ediyordu. O. Nun Üzerinde bir aksi tesir olacak di- ye ödü kopuyordu. İsmet, sairfilmenam gibiydi. Bu| mektubu okumaya başladığındanberi, gözlerini, bir kers bile olsun, delikan- Liya çevirmemişti, Devam etti: “O senin yanma gelöcek. Onunla ko nuşacaksm. Jstırapiarını anlatacak Neler çektiğini sana hiküye edecek Bazan; geceleri ağlıyordu. Göz Yaşla rı ellerime akıyordu. Ve sanki işitmi. yecekmişim (gbi, mirıldanıyordu! Affet beni evlâdım!,, “diyordu, Ah, bundan nekadar istirap çektiğimi ta. savvur edemezsin. “Bazan da ben senden bahseder. dim. O vakit, benimle yüz yüze gelme- mek için, arkama sakinnırdı. Kendin! siteme, taarruza uğramı farzederdi.| Çok üzillllyordu, çok betbaht oluyor: | du anneciğim benim! Dakika dakika, adim adım onu takip ediyordum.. Hastalarm ne derece vaxh görüslü olabileceğini tasavvur edemezsin, Pek harap oldu. Manen bitti. biçare! Gö-; İk çıkarmadan sokağa çıktım. net, bir şeytanlık yapmıştı? Sirkeciden herkesin gözü ö9Ü bindirmemek doğrusu iyi bir hiktı. Eğer bunların sevked ha evvel karşı taraftan habe” onlar Sirkecide pekâlâ tertibi lerdi Vatan hainleri trene VE sırada bir beskm yapmak ne olamasın? İşte, Benet bunlari ZA rek herifleri kamyonla gislistiği fomoas aşırıyor, oradan trene Wi du, Bu suretle bir çok teklik ic nü almış oluyordu, Doğrusü, takdire değer bir işti. Şimdi ümitle bu vaziyeti Esat beyt yi düşünüyorum. Ben vazife” Pp da © ne isterse yapsın.. Belki. *ğP ad, rın sevkedilecekleri vaziyeti GüN gö kndince hazırlık yapmıştır. B4 Söhm., cİaa cisa ya denizden vapuslM le Sirkeciden sevkediler ekler le başka bir yoldan veya tay! çiremarler ya. Böyle ( oldUE? Esat beyin burtda pusular A'ğı na sralüm, Adamcağız kamyonla Yeşilköye sevkedil€ğ dan trene bindirilecekleri mei na gelsin .. Mutlaka onu yeni i haverdar etnek lâzım. i Sokağa sıktım. Yağmur bi : 1€ yağıyor. Tevakkuf mahalli hanın ışığı uzun caddeyi yaff il aydınlatıyor. İleriki köşeden m doğru birisinin şüpheli bir - “EĞla4 ilerlediğini görüyorum. Beg zu tak ga Olar A 3 e adr ek | doğru ilerliyor. Sağ elimle Yata itaye vuruyorum. Birilii ilkan, laşınca baktım. Bizim Saif. “3 cide bekliye bekliye sıkılmi$* Öğüyeş görünce yanıma geldi: id — Ağübey dâha ne kada © | gi? ği — Ben öe bilmi; KN : —Beni #ftet alan olur0 len ben bir girişmek istiyorum” gabey içim yanıyor. , — Sana demin ne dedim” — Delik melilik, göz gö“ kaçmasına razı me olacağı ç — Saip! Sen daha mühim in mek ister sisin? — Emret. — ŞimJi'nasıl mümkünse * atle polis ciüdürlüğüne git. gör ve mültecilerin Sirkeciy€ “2 yonla Aysstafonosa sevkd“ ve oradan trene bindiritezekİ i vr, Benim de emir beklediği” (ön rürsün. Seninle el ele veri? rar eski haline getirmeye © sma, bunda müşkülâtin m2, , 4 cağız!. e ti yanına gönderdiği e i* hakiki abneciğimin bir a a ibarettir. Onun mağmum i “ Bana doğru yüzünü dönmül gö “* rini sade bana dikmiş bir ix” tayftır o... Ona karşı müstii İ hametli bahusüs sabırlı ÖĞR İn sana zemin hazırladım. MU tına dair bir sır biliyorutd : da bir merak uyandırdın ie kikati baştan aşağı bildiği latmadım. Seni metietmei ilk, sözleri behnne ittihaz ettim” Şeki! limil, fazıl bir insanım. YO eMEK,, da br ibtiyarım. Bir anni na birçok sirlarını söylemi” m liyorum. Bu sırlarını eb İnak) den saklamak istiyecektir. er... rim söz ver bana! Söz ver. tubu sana yazdığımın haz, varmıvacaktır. Namuşur bal min et!,, Murad. wöz ucuyla taki ei, Tametin halini bu sefer sa *ene havrete düştü, Şu son sat” Faberce okudular; (D)

Bu sayıdan diğer sayfalar: