2 Kasım 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

2 Kasım 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İnŞiliz müneKkilleri bu e5sr ında diyorlar ki: npez ve Napolyonun ie anılmağa ve ay” © Aleni» çi “i “Son nin muharebe zeyil gan uçan tayyarecileri, çölleri süvarileri ve kum der âşan piyadeleri, hâki üni- eni Sağlar, vayelerdi. Bunlar eski ; şövalyelerinin ba- pim oldukları işi, hemde muvaffakiyetle, sona er - da "Silis münekkitlerinin bu esere hr lerini yakar birkaç sa- İN m yılının - yılbaşı pas. günüydü. General Allen- pe va, bu mukaddes şehri Os. manlılardan henüz zaptetmişlerdi. Hı- ristiyanlığın mükaddes yerleri, müs, lWipman hâkimiyetinden kurtarılmıştı! Haçlıların yüzlerce yıllık rüyaları ni, hayet tahakkuk ettirilmişti. Tayyaremle, Türklerin eski tayyare meydanma İnmiştim. Orada duruyor- dum. İrtibat zabiti 'Todd Gilney ile kö- nuşuyordum. yacak. Fakat bunun ne müthiş ve kor- kunç fedaktırlıklarin elde edildiğini bir türlü anlıyamıyacaklardır. Bize za. fer kazandıran ümitsiz harpleri, dökü. len kanları göremiyeceklerdir. Lo. weli bunu göremezler; çünkü Fransa. ya çok yakındırlar: Garp cephesi bu muharebeyi gölgede bırakmaktadır. Fakat bu hiç de bir zafer alayı de. Zildi. Buraya gelinceye kadar geçti- gimiz her parmak boyu yer, bizim için hakiki bir cehennemdi. Harp daha SU. veyşte, kanala kan doldurmakla baş, ladı ve'işi sayızız İngilizin ve gene sa- yısız Türkün ölümü ile bitirdik! 'Todd, sözün burasında temiz ve gü- zel parmağmı Hristiyanlığın mihra. bına doğru uzatarak devam etti: — İşte, şurada, Zeytindağı üstünde, boğazlaşan insanlar biribirlerinin gö- ğüslerini parçaladı; karınlarını deşti, “vadileri kan kapladı... ' 16 GÜZEL PRENSES — : Ayam posa Bizimkilere bunu anlatmalı Lo. weli; belki bunu sen yapabilirsin!... Tayyaremle Kahireden buraya uçar. ken, altımda gördüğüm harp sahaları- na baka baka, ben de ayni düşünceyi zihnimden geçirmiştim: Birisi çıkıp da bu asri Ehliselibi anlatmalıydı. Bu harp dünya tarihinde başlıbaşına bir bölümdü. Ve harbin her bir safha- sı bu mukaddes ve tarihi ülkede geç. migti. Ki ayslimde Allenbi ordusunun ka- dim yollardan yürüdüğünü, ta. rihi harpleri tekrarladığını, efsanevi şehirleri, tepeleri ve vadileri tekrar insan kanıyla suladığını gördüm. Yır- tık pırtık hâki, üniformalı çocuklar, eski Haçlıların pıril pri (o parlıyan sırhlı gövalyelerine ( benzemiyorlardı. Fakat, bunlar aslan yürekli Rişar'ın mağlüp olduğu yerlerde, zafer kazan, muşlardı. Bu kısaca düşünceden sonra ben de: — Evet Todd . dedim - Bu muazzam bir hikâyedir; eşi ender bulunur muh- teşem bir masaldır. Günün birinde bu. nu anlatmakla gurur duyacağım. Fa- kat harp, daha ben buraya gelmeden, gerilerde, Süveyş kanalmda başladı. Bunun için yardımına muhtacım. HA. diseleri en hurda teferrüntma kadar ve tam manasiyle bilen yegâne adam sensin ve bunları bana gece anlatma- Tas. —— —— E Ehlisalik pi Mi Bk şatteleleri; ı 97 Yazanlar : ingiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brown Gollins, Meşhur seyyah ve muharrir Lovveli Thomas Yırtık pırtık hâki üniformalı çocuklar, eski haçlıların pırıl pırıl parlıyan zırhlı şövalyelerine benzemiyorlarci Bunlar, Aslan Yürekli Rişarın mağlüp olduğu yerlerde, zafer kazanmışlardı O günlerde Todd Gilney esrarengiz bir sima idi; hâlâ da öyledir. O irtibat zabiti, istihbarat ' memuru, casus ve bin türlü vazifesi olan bir adamdı. Hizmetleri o derece ehemimiyetliydi ki, daima tehlikeden uzakta kalması Yâzımdı. Halbuki 'Todd tehlikeye uzak değil, dâima onun içinde bulunmaktan sonsuz bir zevk duyuyordu. Harbin her safhasına iştirak et. mişti. Esk! ve her tarafı sallanan han- tal tayyarelerin istikşaflar yaptıkları sıralarda birçok defa düşman steşine maruz kalmıştı. Sırık kadar uzun bir boyu, kömür. den daha kara saçları ve çelik gibi mavi gözleri vardı, Zaten kendisi de Oil Dilimize çeviren: A.E. İngiliz adalarmda, ırklar gok karışmış olmasından acaip renkli olduğunu söy Kanada ve Avustralyada Konuştuğu dil Anzak 1 Amerikan ârgosunun tuha sıydı. Karargâhta onun daire Raftan bir traş taşı ile çay fincanı buldu. Ben d tirbuşonu çıkardım ve T mıya başladı, Süveyş kanalı hikâyesir söyleteceğim. Ağzından çı hiçbir yerine dokunmaks Süveyş kanalında Türklere karşı ük at« açan Hintliler ve kullandıkla aksim t ĞÜZEL PRENSES Üzerine onu mahküm ettiler. Kont Ado- lar kızı nehirden çıkarmıştı. Bütün hâ- diseye şahit olmak sıfatile onun mastim olduğunu söyledi, fakat (© dinletemedi. Şimdi o biçare de doktorlar elinde 8 - lümle pençeleşiyor. Herhalde bu mese- İede bir sır var kanaatindeyim. İnsan- ğın adaleti bu işte aldanıyor. | Anna Paskal kabahatsizdir. | Kial, düşünüyordu. Sonra müteessir ir tavır ile: — Mösyö Zello, dedi. Benim de ka- Maatim bu yoldadır. İdam kararını da tasdik etmemiştim. Fakat (osefilin biri İmzamı taklit etmiş... o Bunu da tabi meydana çıkaracağım. Avukat, sevinç ve telâşla atıldı: — Haşmetmaab, o halde bu (o batay! tamir için henüz vaktimiz vardır. İda - Anın infazını menedebilirsiniz, Bendeniz hemen hapishaneye koşar ve emirname- BİZİ vererek bunun önüne geçebilirim sanıyorum, k Kral, daha avukat sözünü bitirmeden e Yâzıhânesinin başına giderek â- «lâcele Anna Paskalın alfedildiğine da ri bir e *mirname yazarak avukat uzattı ”— İşte, dedi, İstediğiniz emirname. Öğunüz, onu ölümden kurtarınız. Bu İtİFİ bitirmez gene buraya geliniz. örme baz: şeyler görüşmek istiyorum. K ves Bu haberi Anria Paskala bildirmek 9nu ölümden kurtarmak için kuvve- yettiği kadar koşacağım. K; İyerek odadan çıkmağa davrandı. A1 Onu durdurarak: Ban — Sarayın avlusunda koşulu bulu - an çabaya binerek acele gidiniz dedi Arabı Metcisi Bronoyz avukatı götürüp YA bindirmesi için işaret etti. Avukat, hükümdarı selâmiıyarak yay dan fsrlamış bir ok gibi odadan çıktı. Biraz sonra araba süratle uzaklaştı. Kral, merak ve endişe içinde gene o- dasında dolaşmağa başladı. Bütün sa/ rayda derin bir sükün küküm sürüyordu Kral, ikide bir saatine bakıyordu. Da“ kikalar pek ağır eçiyordu.İstırap içinde yerinde düramıyordu. Yarım saat geç tiği halde avukat henüz O dönmemişti. Halbuki saraydan hapishaneye gidip gel mek için bu kadar zaman kâfi idi. Hükümdar hiddetle söyleniyordu: — Acaba imzamı taklit (eden sefil kimdir? Bunu bulmadıkça rahat edemi- eceğim. Nihayet, süratle dönen arabanın gü- rültüşünü işitti. Biraz sonra kapı açıl - dı ve Avukat Zello içeri girdi. Zavalir genç sapsarı kesilmiş, bitkin bir haldey- di. Kral heyecanla sordu: — Ne oldu, yetişebildiniz mi? Kurtul du mu? Genç avukat inler gibi bir sesle: — Geç, dedi. Pek geç kalmışız. Biça- renin ruhu uçurulmuş, idam olunmuş... Kral, boğulur gibi olduğunu hissetti, Korkunç bir sesle haykırdı: — İdam mı olunmuş? Hayır, bu ka- bil değildir. Nasıl olur, nasıl. Nasıl?., Siz gözlerinizle gördünüz mü? — Evet, haşmemaab, İpe çekilmiş ol- duğunu gözlerimle gördüm.. Kral, sustu. Başını önüne eğdi. Bo : Zazından bir inilti çıktı.Sonra Annanın, zavallı kızının ruhuna Oduacetti, Bir müddet kendinden geçmiş bir halde kal âr. Fakat bu, çok sürmedi. Birdenbire doğruldu. Avukata dönerek: — Mösyö Zello, dedi. Şimdi Anna Pas kalın intikamını almak lâzımdır. Sizin meziyet ve liyakatinizden bana bahsedil mişti. Bundan sonra yanımda kalarak mmm mnçal mii açıldı. Kralın sualini anlamıştı. Büyük bir gayretle kendisini toplayarık hafif bir sesle mırıldandı: — Çocuğumuz Annayı .... Paskal ad- İı orman bekçisinin karısma... verdim. Saraya yakındır. Onu ara... buldur... Bu sözleri güçlükle söyliyen kadının gözleri kralm üzerine dikilmişti. Sabit nazarları gittikçe donuklaştı. Sonra bir denbire her tarafı gevşedi ve yatağa se rildi, ölmüştü... Kral, yeis ve büyük bir acı (içinde cesedin önünde diz çöktü. Ellerini ka- vuşturarak dua etti, Sonra kadınm ce - sedini kral hanedanına (mahsus olan mezarlığa gömdürmeğe karar verdi. * Kral, işittiği şeylerden (o büyük bir hayrete düşmüştü. Kızı prenses Verâ- ya hizmetçilik etmek üzere saraya alın- mış olan Anna Paskalın kendi kızı ol- duğunu nasıl olup da şimdiye (Okadar anlamadığma hayret ediyordu. Sonra bunun, böyle garip bir tesadüf netiesi meydana çıkmış oolmas da şaşıla- cak şeydi. Düşündükçe (o hatırlıyordu! Annanın kumral saçları, tatlı bakışları, ahlâk ve seciyesinin dürüsti ve sağlam- lığı bilhassa fazileti birkaç defa nazarı dikkatini celbetmişti. Onu takdir etmiş! ve kaç kereler Anna ile kendi arasında bir yakınlık hissi veren garip bir haleti ruhiye içinde kalmıştı. Birden zihninde bir şimşek çaktı, An na Paskalın çocuğunu öldürdüğünden dolayı mevkuf bulunduğunu hatırladı. : — Evet, dedi. İlâmını bile baştan aşağı okumuştum, Az kaldı imzalayacaktım Evlâdrımın ölümünü kendi elimle tasdik edecektim!.. Çok şilkür ki bunu yapma» dım, Sonra, cesedin üzerine eğilerek alnın dan öptü, Hemen kapıyı açarak müdür- le doktoru çağırdı vez — Efendiler, dedi. On yedi seneden beri bürada bulunan bu bedbaht kadı! hayata gözlerini yumdu. Kendisini vele tanıyordum. Bunun için faziletil mütenasip bir şekilde defnedilmesini arzu ediyorum. Ona mükemmel bir kı bir hazırlattıracağım. Kral, bundan sonra hemen (odad dışarı çıktı. Müdür ile başdoktora mü essestde gördüğü intizamdan dola beyanı memnuniyet ederek atına bin di. Mevkii öğrenmiş (bulunduğu içi evvelce şaşırmış olduğu şehrin yol şimdi kolaylıkla bulmuştu. Atını dö nala koşturuyor, bir taraftan da şöyl düşünüyordu: — Gider gitmez o biçare kızı hapis haneden çıkarttırmalıyım. Zerre kad şüphe yok, evlâdımı bigünab olara mahküm etmişler. Çünkü böyle bir nanm kızı çocuğunu öldüremez. Kral, sarayın kâpısına vardığı 2: man bütün saray mensuplart tarafın dan hararetle karşılandı. Çünkü saray da bulunanlar kralın geç vakte kadar dönmemesinden ve avlanırken maiyetiı de bulunanlardan ayrılarak yolunu ka; betmiş olduğundan büyük bir o endiş içindeydiler. Hükümdarın dönüşü bu tibarla umumi bir sevinci mucip oldu. Kral, doğruca ve acele acele iş od sına çikti. Şapkasınt ve (kırbacını bi uşağın eline tutuşturarak yazıhanesini, başına geçti. Alelâcele bir (Oemirna yazdı. Sonra, kendisine en fazla itima ettiği oda hizmetçisi Brono'yu çağıra rak emirnameyi ona verdi: — Bu emirnameyi hemen polis müdü rüne götlir. Çocuğunu öldürmek suçu; la hapishanede mevkuf bulunan Anı Paskal ismindeki kız derhal serbest b xakılmalıdır. Bir dakika kaybetme. Bi araba hazırlasınlar, eniyi (o beygirler koşsunlar. Derhal git,

Bu sayıdan diğer sayfalar: