Yazan: Joseph F, #ock Esrarengiz dağlar Çin - Tibet hududuna bir yolculuk : Duvarları hayvan kemiğinden ve döşemesi but, nal ve deriden müteşekkil “Röşkler,, içerisinde hayat nasıl geçiyor ? Kesilen kurbanların kanından hasıl olmuş “ Dilimize çeviren: 4. M. peşinde göller, ve sokakla donmuş köpekler görülür... “Labrang'da 30 büyük bina var. Bu binalar arasında Mugannilerin ikametgâhı ve *"Yaşıyan Buda” larm evleri bulunmaktadır. Yüzlerce kit. çük evlerde “Lama,, adı verilen kü çük rahiplere tahsis edilmiştir. Bu evler, büyük tahta kepenkleriyle â- deta hapishaneye benzerler. Bu evlerden bazıları dört beş kat kadar yükselir. Bazılarının damlar, kırmızı, diğerlerinin yeşil veya sarı. dır. Hepside Saidi Dağın ete. ğinde, diğer evlerin hepsinin üzerin. de baş Budanm hususi ikametgâh görünmektedir. Bu evin üzeri altm levhalarla örtülüdür. Belkide bu levhalar bronzdur da üzerine altın yaldız vurulmuştur. Mutfağında beş muazzam kaş| zen Kuynar, burada 4000 Tibetli pa- paz (Lama) için yemek pişmekte- dir. Yemekler ekseriyetle çay veya birin» baslamasından ibarettir. İÇERİSİNDE İLAHİLER OKUNAN SALON En şayanı hayret (o manzara te- ganni salonudur. Burada 4000 kişi- Tw yer mevcuttur 'Tavanmı' yüz “fim. Seninle büyük derdimi unutmağa çalışacağım. Diğer bir anlonda yekpare gümüş kaplar içerisinde, daha evvelki sene lerde Budanın ruhiyle yaşamış aziz lerin bakiyeleri saklanır. Buna rağmen büyük salon temiz değildir. Duzlardan sonra Lamalar yemeklerini burada yerler. Artıklar uirtarin kalır. Lamaların o oturmasma ; halıların etrafı parmak ka ırı nda bu artıklarla doludur. BAŞPAPAZIN ÇOCUKLUĞU Başpapazla görüşmek istemiştik. Onun dairesi bambaşka bir tarzda... İçerisi mükemmel surette boyanmış, ve dört yanda gümüş sandıklar, por! selen heykelcikler görülür. de temiz halılar serili... Kendisiyle görüştüğümüz zaman ne sordu bi- lir misiniz? yarından geldiğinizi öğren dim. Bana o garip mahlüklar hakkım. da malümet verir misiniz? Bizim geldiğimiz diyarda böy mahlüklar olmadığmı ve hepimizi» az çok kendisine benzediğimi: nasip bir lisanla anlatmak istedikse dekaretmedr. Havir, hı divordr. LA Ve yer-| | ediyotsunuz. Kitaplarımızda oku: duk. Başları köpek veya koyun, ve omuzlarından aşağısı insan olan “Earla birlikte - yaşıyormuşcu. nuz. T'betli başpapaz, ayni zamanda düny hakkında ne düşündüğümüzü de sordu. — Dünya düpedüzdür, diye an- latıyordu. Ortasmda © kocaman bir £ dağ vardır. Bunun ardında güneş kaybolur. İşte bu gecedir. Yabancı bazı seyyahlar dünyanm ortasm- daki bir kocaman dağın — üzerinden uçarak bu hakikati görmüşlerdir. Zavallı Tibetli.. Bütün — bunlar bir çocuk saflığiyle anlatıyordu. KEMİK DUVARLI EVLER Manastırın yakmında ticaret mer- kezi. sayılabilecek bir köy ve müslü- man askerlerin kışlası vardır. Bura. daki evlerin hepsi hayvan kemikle. rinden yapılmıştır. Yerler, gene hağ İ van bacakları, derileri, nalları ile do. lüdur. Sokakların ortasında soğuk. tan donmuş köpek leşleri yatar. Ölü kuşlar orada burada ; kıvrılmış göze çarpmaktadır. Ve zehe kesilmiş hay- İner deceğiz. Seni satacağım zengin adam 0.) radadır. durgun göllere rastlanır ki kokudan, geçemezsiniz. Bu göllerin civarmda| atılmış hayvan İâşeleri üstüste yığıı| mıştır. Velhasıl görülmemiş bir ha;| yat ve manzara! | YENİDEN YOLA ÇIKIYORUZ | Daha fazla dayanamıyarak kam- pıma döndüm. Rüzgâr olabil, şi bir x 1, uçuruyordu. ei GÜZEL derim. PRENSES ni temin ederseniz teklifinizi EĞ 23 İkinciteşrin — men dondurucu bir soğuk beni sürüyordu. md Muhafızlarımızla birlikte» yola çıktık. Şimdi aramıza merilalı misyoner almıştık. B uzun zamandanberi Tibette İ rak Tibet dili de öğrenmişti. cüman olarak kullanıyordum! ni dünyasmın bütün itiyatl nutmağa başlamış olan bu tamamen yerli kabileler gibi (Devamı 159 kabul e- —27 AVRUPADAN BALKANLARA Anna, çiftlikten kaçırılırken kendisi ne koklatılan ilâcı verdiği baygınlık tan kurtulup göz! i açtığı Ozaman kendisini bir geminin kamarasında bul! du, şısında o zamana kadar görmedi. ği uzun boylu, iğri burunlu bir Oadam du or, gülerek ona bakıyordu. Bu a- dam kadın tüccarı İspanyol Sanşo Perz idi . Anna, büyük bir şaşkınlık içinde et. rafına bakmadı. Gözüne kamaranm kü- çük yuvarlak penceresi ilişti, Ayni za. manda suların gemiye (o çarpmasından çıkan şırıltıyı işitti. Karşısında, ona sırıtan adama kim ol unu ve kendisinin nerede bulundu. u,'bu gemiye nasıl bindirilmiş ol- duğunu ve daha buna benzer bayli su. sordu. Fakat İspanyol (o bunların irine cevap vermedi, O sadece genç n şaşkın halini memnuniyetle seyre- derek onu kaça satabileceğini düşünü. tanın kapısına koştu, kilitli i- üzerine İspanyol dayanama. “e Beyhude zahmet etmeyin. Kapı ki- Mili ve anahtarı cebimde, Anna, deheştle bağırarak geri dön. Yürü mosmor olmuştu. Karşısın- a nefretle baktı; ne hakla buraya hapsediyor. e hakla, ne hakla diyorum si- btan ve kanundan. korkunuz. Kapıyı açınız dışarı çıkacağım. —Demek siz kanundan anlıyorsu- nuz, ne âlâ, tebrik ederim (matmazel Size iyi bir nasihat vereyim. Bugün e. limdesiniz. Beyhude kurtulmağa çalış- mayın, İstediğinizi sorun o söyliyeyim. Gideceğiniz yerde herhalde mes'ut ola. caksınız. — Siz kimsiniz? — Adım Sanşo Perzdir. İspanyolum. Ayni zamanda işini bilen bir adamım. — İşiniz nedir? — Söyliyeyim: Ben serbest (o fikirli bir adamım. Nerde güzelliği takdir e- den bir adam bulursam ona güzel bir kız götürerek bir çok paralar alırım. Muhtelif memleketlerde zengin müşte rilerim vardır. Onlara kara gözlü, esmer veya mavi gözlü sar, ar götürüp satarım, böyle geçinirim. — Sizi de bir zengine götürüyorum, satacağım. Fakat siz de orada mes'ut olacak, zenginlik i. çinde yaştyaca Anna, ber kelimesi erimiş bir kurşun gibi beynini yakan bu sözleri | işitince sarhoş gidi durduğu yerde — sallandı. Ka daki canavar kılıkir herife ne yapabilirdi. Kadın tüccarı sözlerine devam etti! — Bak sana her şeyi söyledim. Sen de kazaya riza gösterir, rahat durursun Hem seni kaçırdığım yerden yüzlerce kilometre uzaktasın. Seni Viyanaya ka- dar getirmek pek kolay olmadı. Bereket versin koklattığımız ilâcın tesiri çabuk geçmedi de seni gemiye ( tıkabildim. Baygın olmanarağmen sana dokunma. dım. Yalnız gecelik gömleğinin üzeri- ne Bir elbise giydirdim. — Beni nereye götlirüyorsunuz? — Evvelâ Sırbıstana gideceğiz. Ora. da biraz kalacağız. Sonra İspanyaya gi Anna, içine düştüğü korkunç vaziye- tin bütün dehşetini kavramıştı. Ağladı, yalvardı. ölümü şerefsiz yaşamağa ter. cih edereğini söyledi. Fakat (o bunların biçbiri kadın tüccarına tesir etmedi. Kendisine itaat edip uslu (O dürmağa söz vermedikçe onu bu kamaradân dışa- rıya çıkaramıyacağını söyliyerek kapı. yı açtı ve kendisi dışarı çıkarak tekrar kilitleyip gitti, Anna, her tarafı gözden geçirdi. Ka- pı çok sağlamdı. Kamaranın penceresi de bir insan sığacak büyüklükte değil di, Yegâne ümidi gemideki diğer adam- larla görüşüp onlardan himaye ve yar. Ğim istemekti, O günü büyük bir sorap içinde ge- girdi. Akşam üzeri kamaranın pencere. sinden baktı. Sahilde evler ve bahçeler vardı. Yalnız geminin bir nehir ortasın- da bulunduğunu anladı. Biraz sonra gece oldu. o Kamatanm kapısi açılarak İspanyol kadın tüccarı içeri girdi: — Al bakalım, sana yiyecek dim. Böyle daima düşünür, hiçbir şey getir. yemezsen sonra zayıflar, (o bozulursun. Ben buna rası olamam. Ha. Unuttum.| Bugün bizim kaptanın doğum günü İ- miş. Bunun için gemide (eğlence var. Şenlik yapılacak. Sen de elbet © şark! söylemesini, belki gitara da çalması! bilirsin?.. | Arna, bu fırsatı kaçırmamak istedi. Bu dışarı çıkabilmek, gemideki (diğer adamları görmek için bulunmaz bir fır. sattı; l — Evet şarkı söyler, gitara da çala- pm, Fakat bu adamlardan © korkarım. Bana tecavüz ve hakaret edilmiyeceği. Biraz kafayı tötsülemiş olan (Okadın tüccarı yüksek sesle cevap verdi — Müsterih ol. Ben seni gemicilerin taarruzüna terkedecek kadar vicdansız bir adam değilim | Biraz bir şeyler ye de sonra dışarı çıkalım. Annanm fena halde karnı acıkmıştı. Açlıktan midesj burkuluyordu. Hemen alelâcele birkaç lokma yedi. Sonra San. şo önde Anna arkada geminin karidoru na çıktılar, Her adım atışta OAnranın yüreği kurtuluş ümidiyle (titriyordu. Ktratma baktı, Gemi Tuna (nehrinin köpüklü dalgaları üzerinde sahile pek | uzak olmayan bir noktada demirlemiş hafif hafif sallanıyordu. Annanm aklı na birden mecnunane bir fikir geldi. Her tehlikeyi göze alarak kendisini ne âtp kaçmağa karar verdi. o Biraz yüz. mek bildiği için kurtulacağını diyordu. Bu sırada Sanşo Perz, Annanın ak. Undan geçenlerin farkma varmış gibi birdenbire durdu, Elini onun omuzuna koyarak ve sarhoş olduğu için kelimele- ri yaya yaya dedi ki: — Bana bak güzel bebek, sakın kaç. mağa kalkışma, Şimdi gideceğimiz yer de yirmi kişi seni göz altnda bulundu- racağız. Hem nereye kaçacaksın? Tu. nanın dibine mi? Böyle bir delilik yas parsan kendini mahvedersin. Zira neh. rin burası Macar hudududur, dalgalar pek müthiş olur. En iyi yüzmek bilen İer bile burada nehre düşerse (ocanını kurtaramaz. Aklını başına topla da tâ. Mine rasr 6)... ümit e Perz, sözlerini bitirdikteri sonra tek” rar İlerlemeğe başladılar, Nihayet San- şo, önünde durdukları bir kapıyı açtı. Arna, içeri girince gemici ( kılıklı bir