30 Kasım 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

30 Kasım 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| i Hatıralarını anlatan: Alman korsan ge misi “Deniz kartalı" Si süvarisi Bin Kont Feliks fon Lukner Irgilizlere mukuavcmette bulunmanız imkânsız.. Haydut değiliz ki, sivil kıyafette taarruza geçelim! Yoksa bir rovelver kurşunu ve bir kaç bomba ile gelenlerin beşinide haklamak Yerlilerih bizlere karşr gösterdikleri dostluğu anlumak iktiza eder. Filvaki batınlardanberi İngiliz tahakkümü a); tında bulunan. bu asil ırklar İngiltere- | don çök'nefret ederler ve bu yüzden İn- güterenin başlıca - düşmanı olan Ak manyuyna karşı tabii bir hürmet besler ler, Bütün bir cihunın Almanya aley- hinde yapmakta olduğu propaganda bu civanmert ruhlar Üzerinde tama - miyle bir üksitesir husule getirmişti. Geceleri görüşmek için aralarında toplanıp di ihtiyarlar Amerika, Fran- se“İrğiltere, Avvistralya, Yeni Zelan - ds gibi Almanlar aleyhinde harbeden milletlerden bâhsettikleri zaman onlar Almanların bü kadar çok düşman kar- şısmâs çabucak. ezilivereceklerini zan- netmişlerdiz Halbuki -cepheden gelen arkadaşları Almanlarm bu bin bir çe- şit düşmana karşı yalnız mukavemetle kalmayıp zaferler bile kazandıklarını, Alman ordularının o senelerdenberi Fransada bulunmakla olduklarını söy- Jemislerdi. Bütün bu efsanevi kahra - manlıklar bu civanmert insanları de - Tin derin düşündürmüştü. “Bir gün küçücük bir kayık yaklaş - mış ve Alman harp bandırasını çekmai$ ti'Bu irlanzara karşısında yerliler ken di kendilerine: — Demek ki Almanlar buraya ka- dar gelebilirler, Detiiğler ve büsbütün şaşımmışlardı. Hattâ teknemizin küçü- ocük hacmı da kendilerini şaşırtmmndı. Onlgmpekâlâünliyorlardı ki, insan bü tün bir dünya ile boğuşurken eline ne yin ondan istifade edecektir... . gene bu Airalardadır ki Vol kruvazörümüz tarafmdan uçurulmuş bir tayyare Sidney şehrini ziyaret et- mişti. Böyle hiç ümit edilmediği bir st- Trada birkaç noktadan birden düşmanm deniz ve hava vasıtalarının görünme- si İngilizleri derin derin düşündürü. yordu. Hattâ İngiliz sansürü Volf kru- vazöründen bir tayyare uçurulmuş ol- duğunu resmâr tekzip bile etmişti, n- gilizlerin bu endişesini yerliler büyük bir sevinçle karşıliyorlar, an'anevi düş manm burnunun yerlere sürtülmesini merınuniyetle telâkki ediyorlardı. Nive'ye çıkmhağı tabii pek istiyor. duk; fakat Almanlar hakkmda bü ka- dar yüksek fikirleri olan yerlilerden utandık. Onlara sefilâne vaziyetimizi belli etmek istemiyorduk. Onlara san. daldan cevap vererek teşekktir ettik, yolumuza devam etmek mecburiyetin. de olduğumuzu söyledik ve taze yiye- cek istedik, Bize birçok muz getirdiler, Hastalı. ğrmıza bundün iyi ilâç da olamazdı. Te gekkür makamında bayrağımzı indire. rek yerlileri selâmladık ve tekrar sa- ilden açıldık. Hamdolsun muz sılha- timizi nispeten Iyileştirdi. Seyahatimizin yirmi ikinci görü şarki Fici adalarmdan Katafangaya vâsıl olduk. Burada karayı çıkarak yarı donmuş 'azâmizi harekele getir. mek imkânmı bulduk. İki gün istirahatten sonra tekrar yola çikıp türlü zorluklarla geçen bir Yolculuğu müteakip Vakiya adasma geldik. Burada #ç gün kaldık. Tekrar harekete hazırlanıyorduk ki İlmana güzel bir göletin girdiğini gör- dük. Kirşays ile beraber bu mükemmel yelkenli kargısinda doğrusu ağzımızın suyu aktı, bu gemi muhakkak bizim ol malrydr, Derhal gidip zapt mi etmeli? Yoksa! ertesi sabahı mr'beklemeli? ir harp meclisi kurarak * vaziyeti! mütalsa ettikten sonra karar verdik;! Kirşays ile bon gemiye giderek kap-| tanla görilsecek. hizi “ gemisine yoğ olarak n'masmı - istiyecektik. Denize! aşildıktan sonra ise gemiyi zaptetmek| bizim için işten bile:değildi. i işten bile değildi Kaptan teklifimizi kabul etti. Silâh- larımızı ve resmi elbiselerimizi ayrı ayrı güzeles paket yaparak gemiye gittik. Aman yarabbi, ne güzel tekne! İki de yepyeni motörü oluşu bizi bü3- bütün sevindirdi. Gemi demir âlmak üzereydi ki lima- na koca bir vapur girdi ve denize bir motör indirdi. İçinde bir İngiliz zabiti ile dört Hintli sipahi olan motör bu-! landuğumuz gemiye yaklaştı. Ele verilmiş olduğumuzu anladık. Bizden şüphe edilmiş ve yakm bir Ji- mani vaziyet bildirilmiş olacaktı. Motör gemimize yanaştı. Üniforma larımız paketler içinde ve kamaralar. da duruyor, derha! giyinmek kübil de- Zil. Bu vaziyette sivil olarak İngiliz lere mukavemette bulunmamız imkân- 317... Biz Alman askeriyiz, haydut de- Zil ki, sivil kıyafette taarruza geçe- lim! Yoksa bir revciver kurşunu ve birkaç bomba ile gelenlerin beşini de haklamak işlen bile değildi. Fakat sl- vil bir adam, üniformalı düşmans ta- arruz ödemez, buna âskerlik şerefi mânidir, Biz korsanlık hayatımızdaki muvesffskıyetimizi bir cihettendebu ruhi halete borçluyuz, fakat sonunda! felâkelimize do gene bu sebep oldu. (Devami var) Mzcera ve aşk romanı Kesilen uzuvların yakıldığı ateşi tazeley'p a ortasına Anber lalayı bağladılar; zavallı (© -yanmağa başladı Geçen tefrikaların hülâsası: Altı yüz kümür tana yeni hadım olmuş Habeş çocuğunu #amli gemiler, Kızılde n'ada yolk çikiyor, Hunlar, esir; taciri huct Mustafanın malların. Bu adamın yeni başsdığı Hayra, çocukların tedavi ine memur eğilmiğlr, Fakat, “ğenitde, Süabill adında, hadım olmamış İ—6 yaş Yarırda cih gibi bir oğlleni vardır ki, ruh taria kırldık bir kadm ölen Havva, bu nu kendi kamarımnda gizliyor. Çocuk de, ikitmin tesirile, çok evel inkişaf et miz, bir mahlüktur, » sw Meyva vermiyen bir ağaçtım. Ger- gi servet sahihi oldum, bütün imkânla- ra kavuştum.. Heyhat! Asıl maksat ekalkti.. Bir an bile Biçareliğimi unü- tamadım., Hep sizleri düşündüm.. Siz- den intikamı kurdum. Arkadaşlarımla birlikte sözleştik: Kimin eli değerse Tantudan öc ölacaktı.. İşte benim elini değdi.. . vi i TE . Rİ güldü. 4 le ri — Fakat küçteük çocuklarımızdan ne İstodin ?.. - diye hiddetle baykardı.- Seni o hele sokanlar çoktan ölmüş bu- Tunuyordu. Bunlar minimini yavrular.. Anber lala hiddetlendi: — Cahil köpek! Bak nasıl bir şeye aklım ermiyor... Bir adamın mes'uliye-| ti yedi torununa, kadar. intikal eder.? Torunlar, yedi "çedlerinin suçlarını öl demeye mecburdurlar, “İğte, üç hesil Vatanım için her şeyi göze aldım. Fakat namussuzluğu aslâ — Şimdi de bir öpücük vermekte te- reddüt edecek misin, meleğim? Semra gözünün ucuyla prense baka- rak: — Çok içi tez bir insana benziyor- sunuz, dedi, bu kadar sabırsızlık ne den..? — Güneş karşısında bit buz parça- sırın bundan fazla tahammül gösterece ğini zannetmiyorum. Haydi, cica ede- rim beni üzmeyin! Prens bu sözleri söylerken (o kurnaz bir adam çevikliğile Semrarın boynuna sarılmakta gecikmemişti. — Oh, dedi, işte bütün arzum bundan ibaretti. Dudaklarım demindenberi hak kmı almak için titriyordu. Vihelm, Semrayı öpmüştü. Zavallı kız! Semra o güne kadar bütün bu işlerin kolayca yapirvereceğini (sanıyordu. Başkalannn kolları arasına atılmak; başkalarının dudaklarındaki ateşi yanak! larile söndürmek.. Hasılı herhangi bir erkeğin geçici heveslerini tatmine âlet olmak. Semra kızardı ve kendi Kendine; —Yok.. yok. — diye (söylendi — Ben bundan ötesini kolaylıkla yapacak tiynette yaradılmış bir kadın değilim.) Vatanıma hizmet etmek için o her şeyi göze aldım. Fakat, namussuzluğu asla... Beyninde bir uğultu duydu.. Gözle! rinin içi ateşle dolmuş gibi yarıyordu, Prense bir şey sezdirmemeğe çalıştı. Fakat, bu işlerde derin tecrübeler geçir- miş olan imparatorun yeğeni pişkin bir adamdı: — Ne oldunuz.. Sıkıldınız mı? Sonra kahkahayla gülerek ilâve etti; — Görüyorsunuz ki, sizi öpmeklie bir şey çalmış olmadım. Hele bir kendinizi yoklayın.. Hiçbir eksiklik hissetmiye- ceksiniz| Semra önüne bakarak cevap verdi: — Hakkınız var! Siz kendi gözünüz- le “benden bir şey eksilmediğini görüs! yorsunuz! Zaten namus denilen şey el ile 'tütulur bir nesne değildir. Kaybo-| İueken de göze görünmez.. — Haydi canım, bu kadar fazla na- muslu olmağa çalışmayın! Zaten kolis miz kalmasma imkân var mıdır? — Türklerde bir darbimesel vardır: Güneş yere düşmekle kirlenmez derler, Her sanatkârm sahneye çılanca nâmu- sunu, izzeti nefsini kaybetmesi icap et- mez, — Evet âma, yöre düşen değerli bir pirlantavı görüp de elini o uzatmadın yoluna devam eden bi" yolcuya bu asır- da ne derler, bilri misiniz? Semra susmuştur.. Prens sözünü gülerek tamamladı: — Aptal derler.. Ve ben ö aptal yol. culardan değilim. Bu sırada Semranın elbisesini ütüle- yip getirmişlerdi. Prens odadan çıktı; — Haydi, sizi daha (azla rahatsrz et- mek istemem. Elbisenizi giyiniz de ye» mek salonuna inelim. Müzisiyenler bi- zi bekliyor. . Semra paravanın arkasına oçekildi. Sıttındaki rob dö şambrı atarak kendi elbisesini giydi: — Allahım, sen bana yardım et! Rak setmek, gülmek, içmek, hattâ gayemize erişmek için sahnede göbek atmak bile bana güç gelmiyor. Fakat, namus ve fazilet gibi kıymetleri inkâr edenlerin yanmda -küçüldüğümü hissedince eri- yor, sarılıyorum. Ah Necmi Bey.. : arasında namusun bir pırlanta gibi ! benim: dertsiz başıma neler © getirdin? Müllerin tiyatrosunda oynamak -behim için hiç de fena bir iş değildi. O saha. da da memleketime hizmet edebilirdim... ve ediyordum da, Fazla düşünemedi, Odzdan giren kırklık bir kadın. Seomranın yanına sokuldu; * -— Prens hazretleri sizi yemek Salo nunda bekliyorlar mâtmazel; — Buyurunuz... gidelim Pirkaç adım birlikte yürüdüler. Bu kağ belliydi ki prensin gök ya- içeriye reveranslarla ie” sönre, intikam alındı.. Haydi, ben de ölüme hüzırım... Halk: — Tabii... Tabii... - diye bağrıştı. * Hem de ne mutlu bize ki, mukaddes as teş daha sönmedi, yapıyor!... Hakikaten de, kesilen uzuvlart o da- bah yakan mukaddes ateş, meydanın ortasında, kor halinde hâlâ hararet sn- byordu, Bunun üzerine kütükler uiti- lar. Bunlarm ortasma da, bir sırığı swrisiki bağlı olarak Anber ağa çıka- rildi. Yatiyar, halâ göğe kabarık, hâlâ memnuh ve mütenzzrmâr: — Bu intikamı alıp öyle öldüğüm 1- çin, gözlerim açık gitmiyor... Ey rah- metli arkadaşlarım... Ey Cevher, Ey Mercan!, Ey öbür hadımlar!,, Ruhla rmuz neredeyse gelsin, beni buradâ bu halde görsün ve bayram ediniz.. Ben işte, Tantu'da bulunuyorum.. Hepini- zin ödünüzü aldığım için yakılıyorum.. Alevler vücudumu sarıyor... Hem de bizde olmıyan uzviyetlerin alevi orta- sındayım... Istaraplarımm tahemmil. Yersa olduğunu sanmaymız. Zira, bime kıyasla daha ne müthiş azaplar çek- miştim... Gençliğimde" sinirlerimi sa - ran çaresiz ihtiraslara hezeran bu hiçtir... Hem o zaman, kalbimi - yeis kaplardı... Şimdiyse, sevinç kaplıyor. Allaha ısmarladık, dostlarım, Cevher. Morcan!. Ölüyorum.. Size geliyorum.. Size kavuşacağım. Bana bir hoca, cen- | Yazan: iskender #. Sertelli nama 1408 ür 4440 MAMUK e AMMA, kın ve şayanı itimat © bizmetçilerinden biriydi. Semranın kulağına iğildi: — Prens sizden çok .hoşlanmış. Ken- disinin bir takım garip itiyatlazı vardır. Bunları size söylemeye lüzum görüyo- rum | Semra dudağı bükerek: —— Sizi dinliyorum, dedi, beni alâ- kadar eden tarafırı: ilk önce söylerseniz pek memnun olurum. Birdenbire ciddileşen Alman kadın: önüne bakarak anlatmağa başladı: — Gece eğlence csnasmda © prensin beş kadehte fazla viski içmesine mey- dan vermiyeceksiniz! Prens, (| sevdiği bir kadında bu aldkayı şiddetle görmek İster, İkincisi: Ziyafetten yani davetli- ler dağıldıktan sonra, yatak © odanıza .çıktığınız süman, prensi hiç incitmeden yatağına yatıracaksınız| Ve sizi yanına çağırmadıkça koynuna girmiyezeksiniz! Semra birdenbire fena halde sinirlen. mişti. Kapıya doğru yürüyerek: — Üçüncüsünü dinlemeğe tahammü- İüm yok, dedi, rica ederim gevezeliği beralamız! Siz beni prensin yatak oda- sına bizmet etmek üzere gelmiş bir ka- den mi zannediyorsunuz? Alman kadını soğuk kanlılığını mü- hafaza ederek başını salladı: — Prens bazretleri bu sabih daire müdürüne: “Bugiln yeni metresim saraya gele) cek. Onu bir lisanımürebbiyesi gibi ka- bul edecek ve soranlara öyle tanıtacak- sıniz!,, dedi. Fekat, bu yabancılara kar- şısöy'enetek bir sözdür. Bin o prensin eski daddısıyım,. Onun burada gizlice ya pacağı çapkınlıkları, korkmayın benden başka kimse bilmez. > Semra dâkikalar geçtikçe “ artan bir! saskmiık içinde boğuluyordur. ' 5 Odadan: geniş bir korüdorü; keridör. dan da' yemek salonuna -geçtikidri z0- man müzik başlamıştı. Yemek salonuna girerken dizlerinin a b Yazan :(vâ-N0) ; i beis tam uzuvlu olarak ş söylemişti. O saman, ah işte o za, Ah, ah, ah.. Aaah! a li ler, hora teper gibi: i — Gullüba! Yullaha! - diye $” söylüyorlardı. di o Bu manzara, ciâden pak mütiş” y kadar fecayle alışık olmalarına men, yedi geminin halkını da mü | yiç etti. Çünkü, anhaminha, Anb layi herkes tanıyordu. Bu adam, tün-muhitine kendini sevdirmiş; geçer, sevimli bir insandı. Fakat ©.) şöhreti bahadırlığında olmadığı *. pi doğrusu, bu kadar kahramanca ö“'| ğine de kimse ihtimal vermemişti İk, Ne de olsa ateş.. Diri diri yak” $.. kolay değil... ş Hattâ, küpeşteye dayanıp etraf” ağlağanlara: v — Kurtaramadık.. Vah vah!,. 9. oldu.. Neyse Allah rahmet eylei”. diyen Hacı Mustafa bile şimdi, silfüride samimi idi, Kendi kendine; nl * “ Şu adam, etli köle değermişe “A, man yiğitmiş.... diye itiraf etti... Fukat, düşünmedi ki, ota hediğtifiz deceği elli kölenin içinde de ne “lp, hiş Afrika ihtirası taşıyan biçer 2 cuklar vardır... ie. Simdi artık, gemiler, demir Jardı. "— Çotuklara ne zaman bakae Ne haldeler acaba”. Havva, bütün birleri aldi mı? ““ v — Bütün tedbirler alındı. Hatun hastalarla meşgul oluyor» yetine icap eden emirleri verdi. ralara yeniden tiftik konuldu. Sis," terih olunuz. Haremsaraymıza SÖ lerek rahat ediniz... Vücudu seferde çok yoruldu!. Biz ku çalışırız. - dediler, Hacı Mustafa: “ — Pek âlâ.. Pek alâ. Esasen vanıa bu işi muvaffakiyetle ba$ ğma eminim. Benden kendisine Mim. götürün... İstediklerini ya? #| © Bu müjdeyi götürdükleri #7 Havvanm aklında : heyheyler ğ du... | b Bu dört gecelik hayğtından memnundu, çök1... Önünde; : bir saadet kapısı açılmıştı. Bu 60“ 4 biribirine zıt hislerle-deviyordu” koynunun Hiararetinde | yütmek, esbücâk büyütmek, “yi. münhasıran kendisi için saklami” | tiyordu. ği Ödü -patlıyordu: o Ya maazallah kesfederlerse?- man aktbeti ne olurdu? Hayr. akıbeti değil!....Zira, © m 20 gözüne almıştı, Beş gün ii © atıldığı vakit de ölmek arrusunfi, mamiyle samimiydi. Frkeksis, Me gf |. bir.ömür. yaşıyacağına a pekbalıklarına yem olmak bin ker” reccahtı... Fakat şimdi, yaza yördu.. Müstakbel senelerin ii ni, emelinin bilyömes'ni açi © (| du.. Hattâ, bu gave ile ihtiys” ie tan da korkmuyordu.. vi! ii 4 He poem 2 #stünde duramıyacık kadar mişti, Demet ki prens hazretleri damlarına Sdmrayı bir metre$ tarıtmıstr.. > İnsanı uzun zaman heye de yaşıtan bu güzel dansları tendiniz? — Memleketimde.. ! (Devami e)

Bu sayıdan diğer sayfalar: