15 Şubat 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

15 Şubat 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YAZAN: Edgar Wallace Tefrika numarası Bu izin hir netieye sanıyordum. Hem tehkikat (yapanlardan birisi, “Bellaminin kardeşle o daima dargın yaşadıklarmı, bir türlü © azlaşumadiklarmı söylemiş. oDüüin bu tahkikten o Möys) Hovete bahsetmemiştim. O zumaflar on yedi Yaşında idin, Vakat bütün dikkatimi /Bella ipinin fizerinde teksir etmiştim. Bu esrarı Moydana çıksrmağa da karar © vermiştim. Birkaç potla hafiyesi tutarak muhsberatin Kontrol altnda bulundürdum. Bollami ekseri ya Londrada idi. Nevyorkta senenin Wç dört ayını geçiriyordu. Sikagoya kat'iyyen gitmi yordu. Nihayet mutınboratında şunu bulduk. Dosyadan tir mektup daha çıkaran Valeri bir kâğıt uzattı. Bunu yazan cl muhakkak KI titriyerek yazmiyir. Fiter okudu. “Mağlöp olduğunu itiraf ediyorum, Elitr den aldığınız çocuğu bana inde ediniz, bütün istedikleriniz! iabul edeceğim, Bitmiyen tü. kenmek bilmez İşkencelerinizle berbat ol - düm. Kalbim artık kırıldı. Siz bir ibilssinir. begeri tasayvurları aşan bir o canavarını, Elimiden her şeyimi aldınız, benim için en a aziz yeyl çaldmız, Artık yaşamak © niyetinde değilim. varacağını Elen HELD Bunların altında, bizzat Fiterin bile müş külatla okuyabildiği birkaç kelime © verdı. Belit (41 ki-bunlar, müthiş heyecan ve ttırap çinde bulunan birisi tarafından < yazümıştı. Şöyle diyordu “Bana... Küçük vw. Valerinin ne olduğunu söylemek Mifanda boluür masunuız. Bundan on yedi sine evveldi, nisan ayında. Genç kız, Piterin mektubu tamamile ok” düğünü anlaymes boğuk bir sesle: , — Nisan ayında, beni Mösyö Hovete gö fürdüklerinin tam yirmi dördüncü senaai ola ghk; Ballami-beni getirdiği zaman © yalnız aaneliğime olmak tzere iki söz ( söylemiş İsminin, Valeri olduğunu Mileirmiş. Fakat derhal kendini topar'ıyarak şaşırdığını, asl ismimin Tari olduğunu söylemiş. Lakin Vale Tİ ismi anmeliğimin nazarı dikkatini gelbet- miş, beni ânlma bu isimle anmışlar. TFiter salonda bir aşağı, bir yukarı dolaşr yordu, Hileri arkasında idi, Nihayet: — Annenizin heri seğ olduğuna mi kanl siniz.? — Bundan eminim. ” — Ballaminin onun nerede olduğunu bildi gine emin misiniz. — Evet, Hattâ, nanemin gatoda olduğuna! eminim. — Siz Bellami ile görüştünüz (deği mi? Size neler söyledi. Genç kız anlattı. Sözünü bitirdiği zaman Piter, düşünceli bir tavla: — Sizin, dedi, kuvetli bir İnanmız Over Mis Hovet.. — Geçen gün bana sadece Valeri demişti niz. Yoksa #iz de Ecllersi gibi şaşırdnız da. Ne olur, barın Valeri demekte devam ediniz. Sizi daha iyi tanıyınca, ben de bali mizi kün çük isminizle çağırırım. — Vaları, tir daha şatoya dönmemeliziniz. — Deminki olmlerizi taniamlağmız, imc. nım var diyordunuz. — Ben de. bü marn iştirak ediyorum, diye cektim, Fakat matdut bir surette, o Rir iki güne kadar, ümitlerinizin ne dereceye Kadar) doğru oldufunu size söytyebilirim. Siz de şatonun eski bir plânı verir. Onu bana vel Yir misiniz, Genç kız plân: verdi ve Fileri kapıya kar! dar taşyi etti. Orada Fiter tekrar: — Tedbirli hereket odeceğinize söz veri Biz. Dedi, Genç kız başiyle evet dad. (o Aralık kapıdan Piteri hafif bir aydınlık içinde görü yordu. — Allaharsmarladık. Fiter, genç kızım elini sıktı. Kakat (elini, Hizumundan fazla müddet alikoyrmuştu. Vas) leri cevap verdi: — Güle güle... Cimf BAŞHADEME IŞI-AZITIYOR Bavini bedbaht dir adamdı. Gizli varldatı, artık kalmamıştı. Karısının müdahaleai (si bormuztu. Fakat Savini, karısını çok sevdi. #i için bir şey demiyordu. Yalnız, — yeni hiz varldat menbs! arıyor, Valeri ile Bellami ara #nda tereğdnt ediyordu. Eğer ceza görmiyeceğinden emin olsa, Bel lamiyi derhal katlederdi. Fakat O korkuyor du. Valerinin gatayu ziyaretinden birkaç gün gn, ra Klodharbur Senit şiteya geldi ve Bellami Me kspansra'r saatlerce konuştular. o Berit gezen seferki gibi sarkoş değdi. Fakat sr; ratı dabu korkung ve dah ifrençti Üst du dağı yok gil (41, Alt dudağı ise çek O kalır »ştz. İt bin çerezi vardı. vost Küçlik © gözleri âdeta birer çivi başı gil ruyordu. Yeni traş ol. müş olmasma rağmen, ik! günlük esine var Zânnedilirdi. Yapıyı calınca, barhâdeme gür zatiş ve Saviniye, gidip ona içeri — Atmsemı “ea etmişti. Kâtip: — Sen ma diye almıyörmun? Diye sorunca: ; — Suratmdds Arküyonum, demişti, rica ei ei “EN Smit gittikten biraz sanma, Bellami kö-“ Terini bahçede dolaştırmak Üzere o çikmişte. Filip bahçe kapımı önlinde, köylü bir hizmete) gi Kıza, haliların nasi temizleneceğini öğre" tiyordu, Birdenbire, hiç beklentimiyen biran da, köpeklerden biri hizmetçi kızm üzerine atıldı ve kizcağız bir çığlık kopararak yere yuvarlandı. Fakat ayni zamanda, Filip, k5 poği ensesinden yakalamış ve hiç bir zahmet çekmeden on Adım İleriye fırlatmıştı. Köpek raüthiş bir hırsla bu sefer Bilipin © Üzerine #öldirdr, Belinmi müdahale için sesini bile çıkarmıyordu. Sadece, köpeğin bir o kaplar gil Filipin Üzerine fırlayışmı seyrediyordu. Bu seyredişte büyük bir de zevk vardr. Aca ba köpek, beşhademeyi nasıl parçalıyacakir. Fakat Filip, köpek daha havada iken, bafif bir sığrayışla yana çekiliniş ve alt çenesine Hr yumruk vurmuştu. Köpeğin çenesi trak. diye bir sesle kapandı, ve hir fkinci yumruk 18 üç metre ileryie düştü. Köpek nrknvt ol. mugtuk. Bellâmi İerpkırmızı kesildi; — Köpeği ne yapım? Eğer öldürdünse. — Hayır, dedi Filip, ölmedi, Sadece be- yâr. Manmafih, isteseydim kolayos öldür tilirdim. ö — Ne cesaretle köpeğime hücum ediyor snuz? — Biz de ne cesaretle köpeğinizin zavallı: bir hizmetçi krem saldırması seyretmekle iktifa ediyormımız? Bir irk çalsanız, kö pek dönerdi. Beltami çıldıracak hir hale gelmişti. Kiminle konuştuğunu farkediyor müs sun? — Evet, Mösyö Betlami ile. Beni hizmetçi lerinizi İdare için yanımıza almiş bulunuyor sunuz. Fakât köpeklerinize yem olmzk için “epi, Fitlp bunları söyliyerek döndti, ve hıçkr' rssak ağinyan kıntağızı teselli etmağe baş imd. (Devamı var) Beyaz adam parsın kuvvetli ba- Şını bir elile yakalamıştı, elile de böğrüne sivri - taşı saplıyordu Techizatınn şimdilik kendisine | kâfi geleceğini düşündü ve üstünde bulunduğu acayip ülkeyi gezip do- laşmak kararmı verdi. Burası, bü- vüyüp yetiştiği Afrika toprakları de ğildi. Orası batıda idi. Halbuki bu- rada ormanın bile uyanmasından ev- vel güneş denizin alt yanından do - ğuyordu. Afrikanın doğu kıyılarında da olmadığını sariryordu; Çünkü ken disini getiren gemi Kızıl denize im mek için Süveyş kanalından geçme mişti, Nitekim buraya gelirken ü- mit burnunu da dolaşmamışlardı. Peki ama nerede, hangi kıt'anın top" rakları üstünde bulunuygrdu? Arasıra vapurun Atlas Okyanosu" nu aşarak, Cenubi Amerikanın vah- şi ve tssız kıyılarına yanaşmış olma" sr ihtimalini düşünüyordu; Fakat o - ralarda arslan bulunmadığı için, her halde Afrikanm bir köşesine çıkarıl- mış olduğuna hükmediyordu. Tarzan, medeni bir köşeye var - mak ümidiyle, ormanm eteğini ta- kip ede ede yoluna devam ediyordu. Çok geçmeden yalnızlık canmı sık- mağa başladı. Akut kabilesinin k-i rallığına tenezzül etmediğine pişman lık duyar gibi oldu. İlk günkü kav- gadan sonra, bu kabilenin efradın- dan hiç birisini görmemişti. Bir gündü. Tarzan bütün dikka - tini toplıyarak orman içinde yel al- mıya çalışıyordu. Hassas burnu, ha: vadan, bir Parsm koksunu kaptı. Bu, Tarzanı en çok istediği kar şılaşmalardan biriydi. Hayvanın ba- gırsaklarından en sağlam yay kirişi yapabilecek, postunu da elbise ola” rak kullanacaktı. Pars postundan yapılan üst baş herhalde geyik deri- sinden çok daha dayanıklı olacak t.. İşte bunun içindir ki koku bur nuna çarpar çarpmaz, avının peşi" ne düştü, Macera ve aşk romanı Padişah: “iç! Iç! - Dedi. - Bu, esrardır bu cana canlar katar esrar , (Geçen tefrikaların hülâsası) Osmanlı hanedanı dk büyük mü- tereddi padişahı olan üçüncü Mura- din huzurunda sarayın meşhur kâh- ya kadını ile bir kontes var, İ s4 — Padişahım! Üçüncü Murad: — Ne var? dedi! Canfeda kadm yerlere kadar iğildi; eşiği öptü: — Padişahım! - diye tekrarladı. - Bu ihsanlarla beni ihya ettin. Fa kat unutma ki, sana zevk veren ve zevk verdiğini ikrar ettiğin bir kızla yan yanasm. Böyle şeyleri kendin de dü- şünüürsün ama, şü dakikada, payansız| hazinelerinden ona da bir gey ihsan et- melisin! Üçüncü Murad: — Verdim!.. - dedi. - Onun olsun.. yirmi bin duka altini... Ve seslendi: — Gel! haznedar! Canfeda, demin içeri girdikleri kapı nm dışmda oynıyan kızlara usulla sor-| du: — Hüznedar kalfa nerede?.. Efendi- miz istiyor... Pantere yaklaştığı zaman onun da av peşinde olduğunu gördü. Avla mak istediği şeyi araştırmağa vakit| bulmadan, burnuna, Gerilla may- munlarının ekşi kokuları çarptı. Pars bir dalm üstüne sinmiş, göz- lerini küçük bir açıklıktaki maymun: lar grupuna dikmişti. Bunlarm bazr sı oynaşıyor, şakalaşıyor; Bir kısmı da ağaçlardan meyve ve özlerini ye- dikleri taze dalları koparıyordu. Akut Parsa en yakın olan may- mundu ve hiç şüphelenmeden Pan - tere doğru yaklaşıyordu. Pars, nere- deyse ağacm altından geçmek üzere bulunan maymunun üstüne çullan- mak için toplanıyordu. Bütün ir» de ve düşüncesini bü av üstünde kü- melendirmiş, kendisinin bulunduğu dala hâkim ikinci bir dal üstüne ses- sizce yerleşen Tarzanı görmemisti. Sol elinde taştan bıçağı vardı. Bu- rada kemendini kullanmak isterdi, Fakat aradaki yapraklar bu tecrübe - yi tehlikeye sokabilirdi. Pars birdenbire maymunun üstü- ne atıldı. Ayni saniyede Pars kük- remesine başka bir haykırıs sesi ka - riştr... Akut'larm şaşkınlıktan fal taşı gibi açılmış gözleri önünde yere yu- varlanan Pars , Tarzanm bacakları arasmda kıvranmağa başladı. Beyaz adam, bü Yırtıcı hayvanm korkunç kuvvetine ve müthiş çaba- rağmen başmı bir eliyle yakalamıştı. Sırtma doğru bükü- yor, sol eliyle de böğrüne sivri taş parçasını saplıyordu. Akut ancak yana fırlıyacak kadar vakit bulabildi. Ümitsiz bir halde çır- pman Pârsın sivri tımaklı pençesin - den, acı bir tokat yememek için bü - yük bir çeviklikle yan tarafa doğru fırlamıştı, Nihayet hayvan bir ihtilâçla titre OZ Bir an içinde, kaber gitti. Hususi! hazineyi elinde tutan şişman ve çatık kaşlı kadın, belinde çangır çungur a- nahtarlarla iki tarafa sendeliyerek girdi, — Teranedil!... Bu kızcağıza yirmi bin duka altını ihsan ettim... Haneni vereceksin... Kontes pek memnun oluyordu. Zira, bu servetin ne demek olduğunu bilir.! di. Beş bin duka için, ağabeyinin bü- tün emlâkini satmışlardı. Şimdi o, bir an içinde zengin olacaktı. Fakat topal ve paytak haznedar: — Ah, aslancığım! - dedi. - Daha de min, huzürunuza gelerek gizlice söy- lemedim mi?... Hazinede bir pul kal - madı... Bir taraftan valde sultan efen- dimiz, bir. taraftan birinci kadm, öte yandan da öbür cariyeleriniz, dağrttı- İsr ne var, ne yoksa... İfan seferinin, Macar seferinin bütün paraları bitti... Bari bunlar kkalsm diye, Mısırdan ge - lenleri efendimizin odasma getirdim. Onları olsun muhafaza ediniz, aslancı- Em... Savurmaymız... Sonra ne derece sıkmtı çektiğimizi biliyorsunuz... Bun- ları söylemek haddim değil ama... Padişah, gözleri dönmüş: Öteki yerek gerindi ve yere yığıldı. Fakat Tarzan bu hayvanın hilelerini çok iyi biliyordu. Eğer Pars tamamiyle ök memiş olursa, en son ölüm ibtilâç larında bile kendisinde müthiş bir EE indirecek kuvveti bulurdu. şte bunun için son bir bıçak darbesi ile de kalbini yardı. Sonra da leşi ayağiyle bir tarafa iterek, yeniden büyük bir zafer na- rası attı. Keskin sesinin akisleri çok uzaklarda duyuldu. Akut'un hayatınm öyle boş yere ve sebepsiz kur .. May mun zekâsınm çok dar olduğunu da biliyordu. Bunu maymunların fay - dak olabilmelerini temin için yap * mıştı, Ancak bunu maymunlara iyice anlatmak lâzrmdi. — Ben yenilmez Tarzanım - diye bağırdı. * Büyük suyun yanıbaşında Akut'un hayatımı kendisine bağışla" dım. Onu kolayca öldürebilir ve kabilenin kralı ben olabilirdim. Sim di de onu Pars Sita'nın pençeleri a - rasmdan kurtardım. Bundan böyle Akut yahut kabile" sinden birisi tehlikede oldu mu Tar zanı göyle çağırsmlar. Bu sözlerden sonra kendisini yetiş" tirmiş olan Karçak kabilesinin imdad için bağırdıkları gibi korkunç bir na- ra attı ve sözlerine devam etti: — Onlar da Tarzanın bövle hay- kırdığını işidince hemen imdada ko ; şacaklardır. Tarzanın dediği gibi "| : lacak değil mi? Akut, “Huh!,, demekle muvafa - katımı gösterdi, Arkasından bütün kabile efradı Huh! dediler, Bundan sonra Gorillalar, tekrar ağaçlardan yumuşak dal tomurcuk - j İarr toplamağaı koyuldular. OGreys-|: tok Lordu John Kleyton da onları taklit etti. (Devamı var) pm, Barasemasrsamma " Yazan: (vâ-NO) . ...yy — Sus! hâlâ söyleniyor! - d€ m kirdi. Haznedar, pat pat pat, eliyle #ö“” vurdu: — Sustum, sustum, efendi inki 5 Ne isterseniz öyle olsun... pl dıklardan yirmi bin duks teğsri / lim... Nerede onlar?... Nerey8 vadiyeti* tunuz aslancığım... yedisi Doğrusu hexxes, müşkül kalmıştı. Kontes bu sözleri işitince. önlemek Üzere: pa — Padişahımazın ghsanımı bet "ği man olsa alırım... Acelesi yök“ Murad haykırdı: , a — Ne demek?.. Ne demek” © zımdan çıktı... Verilecek. Çabuk Haznedar: — Peki, ama, nerede sandıklı” iy ' Padişah: a — Een onları Canfedaya 198” tim! pi Bu sözleri işitir işitmez, ŞİP” ğ dm: ve — yvahlar olun! o da gıt EE z başla, nazardaki » diye bağırıp yolunmağa Üçüncü Murad, ilk selim ve sakin halinden peklni bir asabiyetle onu da, demin gibi kamçıyla kovalamıya Haznedar: — Peki, peki.. Ben karman Gidiyorum işte. Yeniçeriler? giye j lacak paradan alıp veririZ« - ğ ladı. — Bul da nereden bulurson w k Padişah, geri döndüğü vakit: e — Or... Çıldırtıyorlar alama” ç gard di. . Bir kere söylemekle Gel de sinirlenme... Aman, ver çubuğumu da bir iki nefe © çekip ferahlıyayım... kü “4 Deminki yatağın bagt YeuBĞk çe 7 gük bir buhurdan vardı. İçind8 : bük duruyordu ve üstü örtüleri İ sıkı örtülmüştü. Canfeğa: dö —bPBaş üstüne, aslancığı şir İ#mlıyarak o tekım taklavsti 4 fes çekip ciğerlerini doldurup ar tıktan ve dumanları dıktan sonra: — Oh... Hayat!.. - dedi - paye” bu... Sen de içer msin, id — Bunu hayatımda ilk deis görüyorum... vi şi di” Ne olduğunu anlamadım, ayi 7; Osmanlı hanedanınm ilk ©. gah$ mütereddi hükümdarı bir Def pi çektikten sonra: zl — Esrar. Barari,. - dedi yyl le dizinde tempo tutarak: — yar canişr katar bu... Canıma tar bu...” failâtün, fajlAtür” nı getiremiyorum... ; Gene kadının: çiğ” — Esrar?.. . diye gözleri esrar... Haşiş... Siz, bunu Mü gayet sunuz?... Fakat, Gi yi nadır bu... Yazık değil mi 8 Bunu, büyük bir semimiye0” lüyordu. Canfedanm uzaktan: ki de bir yazı başlıyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: