19 Mart 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

19 Mart 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Teirika numarası — $5 YAZAN: Edgar Wallace Hem şatoda acaba kim vardı? Fiterin gi kalım bri boruya — ilişti. Boru bir dıisek teşkil ettikten #cpra, bulunduğu mahzene iniyordu. — Fiter merdivenleri indi, parmaklığın yanına giderek Saviniye boru hakkında o bir malümatı olup olmadığını sordu, kâtip: — Bü borulardan, dedi, iki tane var- dır. Bellami vaktile bir havuz yaptır- mak istiyordu. Bir hayli masraf etmiş. ti. Senra vazgeçti. Birisini gördünüz, öteki mukabil köşededir. Zannetmem ki merdiven başından görünsün. Fiter bu sözleri duyar duymaz, Bel- lâminin niçin iki mahpes (Arasını bir delik açtığını anlamıştı ve tüyleri tir. perdi. Fakat aklımdan geçinler hakkım da Savini ile karısına bir şe) söyicme, di. MUHAREBE Valeri ile babası kahvaltı ederlerken gazeteci Spik Holland geldi. Valeri o- nun halini görür görmez fevkalâde bir | hâdise olduğunu derhal anlamıştı. Ga. i zeteci: — Fiter, dedi, dün akşam buraya gel- di mi? —Hayır. Ne oldu? — Bilmiyorum. Yazıhanesine tele. fon ettim, muavini akson, onun gece yatısı otomobiline binip gitmiş olduğu nu haber almış, bu sabah da otomobili. ni, şatodan üç kilometre ilerde, nehirde bulrnuşlar, Valeri sarardı. Gazeteci onun bu has Mini gördü. Yapılacak endişesile yanı” na söküldü. — Polis, dedi, gece kendisine şstodan telefon edildiğini öğrenmiş. oŞatonun hatları kontrol altnda idi, oOBuizden, onun hareket saatini tesbit etmek müm. kün olmuş. Şatoya gidip gitmediği he- nüz meçhül. Jakson nerede ise buraya gelecek. Fakat daha evvel gidip, be- nim Bellamiyi görmemi istedi, Mösyö Hovet Londraya gitmek Üze. re razi mıştı. Bu haberler üzerine kalmak istedi. Lâkin Valeri, merak &- diletek bir şey olmadığını, - fikrinden caymasına llizum kalmadığını, nihayet bir şey olursa kendisine haber vere- bileceğini söyledi. Mösyö Hovet razı ol du. Valeri yalnız kalmak istiyordu. O, Cimin hayatta olduğuna, kendisine he. nüz bri şey olmadığına kanidi, Polis otomobilleri geldiği vakit, Va- Jeri Gar köyünün otelinde idi. Bizzat polis müdürü de gelmişti. o Fiter yük- gek bir memurdu. Kayboluşu onu endi şeye düşürmüştü. Polis müdürü gelir gelmez gazeteciyi çağırdı... Kendisile görüştü. — Ballamiyi gördünüz mü? — Hayır, henüz vakit olmadan siz geldiniz. — Piterin şatoda olduğuna emin mi, siniz? — Buna emin olmak için gözlerimle görmüş olmam lâzım, Fakat, yaptığım tahkikat şu merkezde, Bir köylü, Fite- rin otomöbilinin, sabaha karşı şatodan çıkıp Londraya doğru hareket ettiğini görmüş. i — Evet. Otomobili nehirde bulduğu- muz zaman, ön tarafı Londraya müte.- vezcihti, v Şatonun önüne gelmişlerdi. Kapı ka- patı âdi. Polis müdürü zili çaldı. Bek- Jedi. Cevap alamadı. Bir daha. çaldı. Cige cevap yok. Kapının o üzerinden aşmak ihtimali pek yoktu. Çok yüksek ti. O aralık, yoldan gayet battar bir yonu çevirtti ves kamyon geçiyordu. Polis müdürü kam- — Arabayr, dedi, bütün hızıyla ka- pıya sürün! — Kapı kırılır, > — İsteliğim de © zaten! Kamyon geriledi ve sonra Obütün hızıyla kapıya yüklendi. Şatonun bah. çe kapısınm kanatları, bityiik bir gürül tü İle iki tarafa açılmıştı, Polis müdü- rü, yanmda sekiz polisle, şatoya giden geniş yoldan ilerlemeğe başladı. Şim- di, ağaçların arasından çıkmış, şatonun kapısına yaklaşmışlırdı. Tam o esnada, kuru kamçı şaklar gibi bir ses işitildi. Ve polislerden biri, tam Spik Holland ın yanında yürüyeni, yere yuvarlandı İ ve hareketsiz kaldı. Polis müdürü: Diye bağırdı. Daha onun © işaretni — Dikkat! beklemeden, herkes yere yötmiş bulu. nuyordu. Artık, Bellami “ maskesizi kaldırmış demekti, VaVleri de bu sesi duymuştu. Der- hal vaziyeti anladı. Şimdi, — köylüler merakla şatoya doğru (o koşuyorlardı. Valeri de onlara karıştı. Fakat kapıya gelince, polisler içeri girmelerine mani oldular. Valeriyi tanıyan bri polisi — Matmazel, dedi, (o sokulmaymız, tehlike var, Şatonun üst katından ateş ediliyor. Polis daha sözünü bitirmeden, Vale- ri ile polisin aralarından, başları hiza. sından vız... diye bir kurşun geçti. Po- His, derhal genç kızın belinden sarılarak onu yere yatırdı. İkinci, üçüncü ve dör- düncü bir kurşun daha ayni (yerden geçti, Polis; — Geçmiş olsun matmazel, dedi, he rifin bilhassa size nişan (aldığını ye. min edebilirim. Valeri babasının Londraya gitmiş ©- masına memnundu. Çünkü burada ol- saydı, muhakkak onun böylece kendi. ni tehlikeye atmasına mani olurdu. Bir taraftan da Valeri bu hareketinin doğ» tu olmadığını düşünüyordu. Evet, ha- yatını tehlikeye âatmağa hakkı yoktu. Bilhassa Cim Fitere karş! Valeri, bunlar düşünürken, Spik Holland koşa koşa yanımdan geçti. — Holland, Cim içerde mi imiş? (Devamı var) ,. < — EAA İc Ortalığa dehşet salmasile şöhret alan dördüncü Murat, dizlerini döverek kahkahalar atıyordu (Geçen tefrikalarm hülâsasi) Arkadaşım. Evliya Çelebi gibi ben de müszzindim. Birgün bizi dördüncü Muradın kuzuna çıkardılar, » *. * Evliya. dördüncü Muradı etekledi. Çelimsiz çelimsiz, âdeta çocuk kıya - fetli olmasına rağmen yirmi yaşla- rında vardı. Burunla beraber, cerbe. 7esi sayesinde fevkalâde dikkati cek betti. Padişahla serbest serbest ko- nuştu. > Bense, okuduklarımı henüz pek hazmedememekle . kalmıyordum. Pek de mahcuptum. Bir köşeve bi. zülmüş, önüme bskıyordüm. Yaşım Evliyadan iki sene büyük olmasına rağmen onun açıkgöz şahsiyeti benim» kini ezdi, Adeta görünmez oldum. Di- garı çıksam bile var mıyım, yok mu, yum kimse farkedemiyecekti. Halbuki işte, Evliya. Çelebi, belki de akrabasından olan Melek Ahmet paşadan da aldığı cesaretle, ekâbir a. rasına karışmıştı. Padişahın, vüze- rTanm, Vükelinın, şey âmlarm bu- İunduğu bu mecliste, serbest serbest aşir ve naat okudu. Kendisine kileri has'tan kaftanlık verildi, Kürkünü givdi, bir şakalaşma tutturdu açıkgöz oğlan: Padişah ona: — Bu kürk sana büyük geldi. Onu babana yolla, Sana başkasmı versin-— ler! . dedi, GUŞŞE | | Böylelikle iki kürk koparmış ol. du... Fakat ben oradaymışım, değilmi. sin... Farkeden bile olmadı... O, hükümdara yakmlaşmağı büs - bütün ilerletiyordu. Şu tarzda beyit. ler okumağa başladı: Hallakı cihan eylemesin âlemi sensiz Her kande isen padişeh iz ile sağ ol Ben de birçok beyitler bilirdim. irler yazabilirdim. Ama, bunları söy. liyebilmek cesareti nerede?.. Evliya ise, bülbül gibi şakıyor, Padisahı kâh güldürüyor, kâh hayran ediyor- du. Bakın hele bakım... Dördüncü Murat ona sordu: — Daha neler bilirsin, köftehor! an. lat bakalım.. Sizinkisi başladı: — Yetmiş iki ülüme asinayım. Fa» risi, Arabi, “umi, Süryani, Yuna- nl, Türki, Varsegi, kâr, naka, savt, a- mel, zikr, tasnifat akveli hüznlengiz, edebiyat ve eş'ardan bahri tavil, ka. #ait, terelibend, terkibibend, mersiye, idiye, muaşşar, müsemmen, müseuba, muhammes, penebeyt,, gazeliyat, kıt'a, müselles, dü beyt, müfredat, muammi- yat ilâhiyat.. Evet padişuhım, bun. ların hepsine aşinayım... Ne ferman buyurulursa okuyayım.. Kendini göstermek, göze girmek Büyücü hekim, kaynattığı ilâcı eşek kuyruğu batırarak hastanın üzerine serpti Önlerindeki kadın, çocuğu has- talanmış bir anneydi. Bu işi anlamak için bir Afrikalı olmak engel değildi.. Analık dili, analık sevgisi bütün insan milletleri arasında ayni şey değil miydi? Birdenbire genç bir yerli kadın Ceynin yanma gelerek elini omuzu: na koydu, yumuşak, tatlı bir gülüm- seme ile, ona birlikte gelmesini an* lattı. çevresini “kuşatan © daha birkaç kadınla birlikte bir kulübe. ye girdi.. Yerli kadınlar orada ço- cuğun ve akderili kadınm. acılarmı dindirmek icin ellerinden geleni yap- mağa başladılar. Birkaç dakika sonra kö: bü- yücü hekimi de gelerek kulübenin önünde bir ateş yaktı, toprak bir kap içine koyduğu bir takım otları kaynattı. Bu küçük toprak tencere kaynarken büyücü hekim ellerini, kollarını sallıyor, kalkıp oturuyor, zıplıyor ve dudaklarımdan bir takım anlaşılmaz sözler dökülüyordu... Anlaşıldığına göre, yaptığı ilâcın hastalığı geçirmesi için Afrika yerli- lerinin tanrılarına yalvarmakta idi.. Nihayet koynundan bir Zebra (Afrika yaban eşeği) kuyruğu çe karıp küçük tencerenin icine deldi. rd; tencereyi ateşten indirdi. Yap” tığı ilâcı, homurdanarak, anlaşılmaz sözler söyliyerek, Zebra kuyruğu ile çocuğun üstüne setpti.... Büyücü hekim bu ilâcı serpince, işini bitirmiş olduğundan çekilip git- mişti, z Yerli kadınlar Ceyin ile çocuğun etrafma toplanarak hep birden ağ- lamağa inlemeğe başladılar. Zaval h Ceyin bu kadmlardan yardım is- terken onların da böyle çocuk gibi ağladıklarmı görünce büsbütün fe- nalaştı. Deli olacak bir hale geldi. Böylece saatler geçmiş, gece gel mişti,. Kadınlar ağlamalarmı gev- şetmiş olmakla beraber Ceyin ile çocuğun yanındna ayrılmıyorlar. el- leriden gelen yardımı gösteriyorlar. dı. Gece yarısma doğru köyün için“ de büyük bir gürültü oldu. Köy erkeklerinin, kızgınlıkla hay kırdıkları, aralarında bızlı hızlı ko- nuştukları duyuluyordu, Ceyin kulübenin içinde parlak ateşin kıyısmda, kucağında çocuk olduğu halde çömelmiş otururken, birdenbire kulübe kapısma bir çok ayak seslerinin yaklaştığını duydu. O sırada mini mini yavru pek sessiz yatıyordu; gözlerinin yarı açık olan kapakları arasmdan, göz bebekleri nin korkunç bir biçimde yukarıya doğru dönmüş oldukları” görülebi- lirdi. Kadın bu küçük yüze, yüreği acı ve korku ile parçalanarak bak- tr. Bu kendisinin bebeği değildi, ken- di kanından ve canından değildi. Fakat bu mini mini, bu marin, bu güçsüz çocuk şimdi kendisi için ne kadar tatlı, ne kadar sevimli olmuş- tul.. Kendi yavrusundan ayrılmış olan Ceyin Kleytonun yüreği olan- ca sevgisile bu çocuğa bağlanmış bulunuyordu. Bu adsız, zavallı ve bahtsız yavru ya o anda bütün duyguları vermiş- t. Kinkeyt vapurunda geçen uzun haftalar içinde, yüreğinde toplan" mış olan hasret dalgaları hep bu | çocuğun üstüne doğru gitmekte, hep onunla Yavaşlanip ateşini din- dirmekte idi. Şimdi Ceyin, çocuğun ölüm daki- kasının yaklaşmış olduğunu birden- bire anlayıverdi.. Yüreği iki ayrı duygu arasnda eziliyor, sanki keskin bıçaklarla kr yılıyordu. Bir yandan sevgili yav- rüyu sonsüz bir zaman için elinden kaçıracağmı düşünüyordu, bir yan dan da artık onu ölümün eliden kurtarmak yolu kalmadığını anladı- ğindan, can çekişme çağının kısa ol- masmı ve mini miri yavtunun daba çok ve boş yere acı çekmemesini diliyordu. Genç kadının birkag saniye evvel duyduğu ayak sesleri, kulübenin kapısı önünde durmuştu. Orada fısıltılı bir konuşma işitil. di ve bir saniye #onra kabilenin başı olan yerli, kulübeden i eri girdi. Ceyin Kleyton şimdiye kadar ka” bile reisi ile karşılaşmamıştı. Fakat şimdi ortada yanan ateşin alevi içinde onun iri, kara yüzüne bakm- ca orada kötü huyları ve soy bo- zukluğunun bütün izlerini seçti. Bu yabani berif insandan ziyade bir goril maymununa: benziyordu. Kabile reisi, Ceyin Kleytona bir ta- kım sözler söyledi, bir mak istedi ise de, ik anlaması ihtimali yoktu. Kabile yeisi nihayet kulübenin de şmida bulunan birini çağırdı. İçeri başka bir kara derili daha girdi. Fakat bu yeni gelen, kabile reisine hiç de benzemiyen biri idi, Bu benzemeyiş o kadar belli idi ki: Ceyin Kleyton onun bu kabile adamlarından olmadığını anlamakta güçlük çekmedi. (Devamı var) I i iş için ne lâzımsa hepsini Cidden de padişahı şaşırtli. Dördüncü Murat: — Yahu şu oğlan marta! Sö yor, yoksa bu saydıklarında ere gefe biliyor mu? - diye etrafındaki ! du. Melek Ahmet pasa, gi bilip: — Evet, çok okumus V€ isid bir kulunuzdur., Onu himaye makla çok isabet ediyorsa ik ye hate de heveslidir.. Eğer lere gitmesi için ferman mara dünyayı görür, sayenizde la açılır, adam olur... - e bın Bu sözler konuşulduğu * Ğ köşemde, düşünceye © tana İşte, ikimizin de rüya per kuk etmiyor muydu”. Pi görmek; bir nevi ikbale “ ağ : 1 mi? Evliya buna m8 j gi bahtı onu başka yaral yebilirdi. Çünkü padisah “act enikonu alâkadar olüyord iş bu kadar kıvdma gelmişker” yö şey istemeyip de ni ei ğe rüyada“ (seyahat yare” “ mek nevinden bir pot KırmEk Ben, dalgın düşünürü “ya | kahkahaları işitiliyordu. de, i rip dökmekle, adam öldürme Ds fa dehşet saçma'da son et i rat han, Evliya Çelebinin z cuşu huruşg gelmişti — Hay vele E şaki.. Hay şeytan çıraği m. lerine vuruyordu. seli, i Arkadaşım artk ixbale e dini kurtarmıştı. Nereye 18 ge derilecekti.. Ya ben? Benim > sularım vardı... İgte firsati #2 yi um yüzünden kaçırıyordu ie Bütün cesaretimi toplsy7I. .. söyliyecek oldum... Ben †Fakak nasip almak ist vi im dolaştı, kekeledi ' v O eri onda bie ve bende de gam Var. pe gir ma göre güzeldir. Zira FUR e gi ni gamdan vurmuştur. gili dinle... Geminin 09881 ge far sanlımın kagırılmış e rel Leylâsmdak ayr! düşmüş z Pal num... d'yecektim: 39 ramı anlatacaktı. zor Dördüncü Muradın, Yeniçerileri kasıp avare yeri a yordum, Ondan evvelki manında kabadayılarâ YE ğe Fakat o, sıkı idaresiyi? bali kavurmuztu. İste, be n yanlı! yanındaydım... Meri : anlatab'lirrem, hem” md rup'bana iade edeceği, ei e ben tahları cern'andıracığ! 4 Belki, bu konum mi Tasl of dikkati celbeder, itif8 dum... kat, eyler Ey ee yet ve alaturka terbi© ia atılır? yo iliği timi kerdr,, teirgdeli li zusunu, tavırlarını” edi du... Birdenbire ortay? iz keleğim, ezilip üzüldü”. seşidi. * Pad ahin kahkebsl. gi ları çatılarak bana “giye ip — eği ber cocuk? < ayeke Nazarlarmfa ika ali vi temi Fvliva Gelebi 19 der N & Tv Nicin keyfimi bozdu?” yare mana verdi, nda Yeniçeri ağast » > a İstifade efti, Zira. yi Xİ, beni #anımıs ve a fetireceğimi de We rd gr” — Padişahım r miyif konuşu'mıyacağınI Bir ül yes” ayri behey cahil... Su8 Edzbinla otur. - ö Ea Sasırdım. Bir tar 4e rüyadaki kırdığın j ' v bii da ön oldul,, GELİ. eyt

Bu sayıdan diğer sayfalar: