17 Nisan 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

17 Nisan 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

X Biliyor musunuz ? Şen Fıkralar /B Meşhur kemâhci Kreisler bir gün akşam yemeğine da- vet edilmiş. İçeriye girdiği zaman, onun keman da ça- ı ümit eden ev sahibi yanma koşuyor ve: -— Aman üstat, diğor ghöniniziürüttühuz. © ye Kreisler hiç Bozmavap zarif bir tebessüm" veriyor. dostüm.. » — Fakat yemek ye- Benim kem” mez ki.. , meşhur İngiliz Bir göemard Şav bir mwabeneralınım yannda #tpör. General, nüktele- geneşhur olan muharririn ; konuşmadığı görünce: — Üstat, diyor, bir tek nükte bile yapmadınız.. — Evet siz de bir tek top bile endaht etmediniz! SN Mısırlılar bun dan 3000 ses ne evvel, yus kardâ resmi ni gördüğü” nüz çanakla. rı ant diye kullanmlardı. Bunlar suyla doldurulur ve #uyun sathı indikçe çanağın içindeki işaretlerden - saatin kaç olduğu öğrenilirdi. BULMACA! Yukarıda gördüğünüz do- kuz kutuya birden dokuza kadar olan retle diziniz ki mlart o su- dan sağa, yukarıdan #şağı ve köşeden köşeye cem edilince yekün - İar hep 15 çıksın. Her ra - kam yalnız bir defa kulla” nılacaktır, Doğru halledenler” ata - $ından birinciye kristal bir ÇOK ŞÜKÜR Çİ | GİDECEĞİ YER! ANYA SİLDİ? m Küçük A met bank, mektup, ge Te göt'edik trmek için istib” miştir. sr onu Çâ- Birgün dior; ğrrarak şöYiki bisikleti al — Si çabuk posta - ve ür. haneyYet bir saat sonra dö. direktör soruyor: ni Niçin bu kadar geç .dm, yoksa bir kaza mı ıldu? — Hayır bay : direktör, yalnız bana bisikleti al'dedi- niz, onu.da yanımda sürükr lemeğe mecbur oldum.. Çün. kü binmesini bilmiyordum. * * * Şehir haricin » de, ikiye ayrı « Ç lan bir yolun başında şöyle bir levha gö rülmüştür: “Çobanı olmıyan hayvan:- larm, buradan geçmesi mem. nudur,, Garip şey! Sanki inek bu. radan geçerken levhayı oku- yacak'da, geri dönecek ve yahut çobanmı bekliyecek. * 4 * Nurinin annesi — İyi din. le yavrum; şu en kuruşla ekmek alırsın, öteki on ku- rusla da şeker alırsm. İkirakika sonra Nuri dö. nüyor, — Aferin, işlerini ne ça" buk bitirdin. — Hayır anne hiç bir şey yapmadım.. Ekmeği hangi on kuruşla alacağımı unuttum da, sormağa geldim. 4 * * Cahit mektepten dönüyor ve hararetli göz yaşlariyle ağ- İryor. Ri Annesi soruyor: — Nen var oğlum? Cahit hıçkırarak cevap veriyor: — Bay muallim... Has * taydı... — Ölmedi ya? — Hayır... İyileştit... HABER ÇOCUK SAYFASI Bilmece kuponu 17 NİSAN — 1937 cüye iki şişe esma ve iki yüz okuyucumuza muhtelif he “diyeler verilecektir. © g ECZACININ KORKULARI Bay Arif Özcan, kasaba- nın biricik eczacısıydı. Raha tini sever, heyecandan hiç hoşlanmaz, şakacı, şen bir a- damdr. Kasabada her yıl ku- rulmakta olan ilkbahar pana- yırı dolağısiyle ogünlerde bir de canbazhane gelmişti. Bir akşam üstü eczahane- ye, kır bekçisi Mustafa gire“ rek, çok hayecanlı bir sesle: — Aman Bay Özcan - des di « çabuk yetişin; canbazha nede aslan terbiyecisini bir hayvan ısırdı! Bu müthiş haberi işiten eczacı tir tir titremeğe başla» dı. Tam o sırada bayan Ör İşte size bakiki küçük bir film: Bu resimlerden her birini ayrı ayrı itinayla keserek, eski bir kartpostal veya eski bir oyun kâğıdı ve yahut da işe yaramıyan bir defter kapağının üzerine yapıştırın. Sonra alt tara: dan ip” geçirerek a üste, diğerleri sıray ları EL can da eczahanede bulunu- yordu: — Sakın gitmeğe kalkış- ma Arif; belki de isiran bir aslandır! Olabilir de aslanın kafesine girersin. Diye yalvarmağa başlıyan kadıncağız, korkudan ger. çekten de çılgına dönmek ü- a kenarlarından ayni mesafede, iki delik açarak bütün kâğıtlarm arasm- irdakişemada görüldüğü veçhile bağlayın. Bir numaralı resim en ai aba gelecektir. Böylece film hazırdır. Artık onu sol elinizde tutar ve sağ elinizin baş marmağiyle, (gene şemada gördü üz gibi) süratle yaprak- «m. Göreceksiniz ne kadar eğlenceli bir filmdir. zereydi. Eczacı, karısının heyeca" nını yatıştırmağa kalkıştı: — Canım, sen beni yaba ni canavarların ksfeslerine girecek kadar düşüncesiz mi sanıyorsun? — Kimbilir? — Merak etme!., — Peki ama, Arslan kafesten kurtulmuş ise!.. Bay Arif bu sözlerin ü* zerine derin düşünceye daldı. Acaba evde sığınıp da kapı» ların arkasma ne var, ne yok bütün ağır eşyayı Yığ - malı mi... vokaa vazifesini yapmak için doğru ganbâz” haneye mi koşmalı? Nihayet kahramanca bir biçim aldı: — Hayır karıcığım! E ğer o adamın imdadına koş- mazsam erzacılık ve insan” lık şerefimi ayaklar altına almış olururü.. Dedi. — Haydi git ama, ya « nma av tüfeğini almağı da unutma!.. Eczacı omuzuna çifteyi geçirdiği gibi canbazhane - nin yolunu tutturdu. Oraya yaklaşırken, arslanların kük » remlerini işitince, yeniden durakladı. Girmeli mi, yok sa eczahaneye mi dönmeli?, Dönerse çok ayıp olacak... Bütün cesaretini toplryarak yürüdü. Canbazhane saha" sma girer girmez de: — Yaralı adam nerede? Diye haykırdı. Karşısına çıkan küçük bir çırak: — Ustayı mı soruyorsu- nüz? : Orta kafeste, aslan" ların yanında!.. Deyince, eczacının ba « cakları, koca gövdesini çeke mez oldu; — Peki , onu yarala- mış olan hayvan nerede? : o da kafeste! gidin görürsünüz... Bay Arif son saatinin gelmiş olduğuna artık iyiden iyiye inandı. Canımı allahma | emanet ederek: — Vazife uğruna kur ban gidiyorum!.. Düşüncesiyle ü, Bir kapıyı iterek girdi. Burasi orta kafese yol veren sale“ "İumsu bir yerdi. Dip taraf« | ta kafesin demir çubukları önüne konmuş bir masanm önünde aslan terbiyecisi o turmuştu. Küçücük fino köpeğiyle oynuyordu. — Nihayet gele bildiniz bayım! küçük parmağını pansuman yapmanızı ricâ edeceğim. Şu gördüğünüz minicik yaramaz şaka yapa- yım derken ısırdı da!.. ahmet

Bu sayıdan diğer sayfalar: