22 Nisan 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

22 Nisan 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| il ii i e SOLDA: Başım tepesini örterek şakakta feston yapan bu ki dante şeklinde hasırdan örülen şapkayı bir demet küçük gül süslem biçim şapltalar baharda ve yazın çe ORTADA: Çok yeni bir biçim olan bu Şapkanin kenarı vual kadan serbest bırakılmıştır. Sarışın şopkaların hususiyeti şapkayı BAGDA: Bu gördüğünüz “Cabriole se bir çerçeve ile bir eşarpla sarılmış, b RS Rİ Ilkbaharda nasıl giyinelim ? ; gayet şik Bu wilmektedir. iyak şapka kadifeden yapılmıştır. sarif eşarpın kenarları ar- lata çok güzel giden ve göyet sade olan bu an eşarptadır. , şapkanın üst kısmı tenkli tarla çiçek. iştir. Bir buket halinde olan bi çiçeklerin etrafı da hasırdan wrelenmiştir. Baharda ço tesadüf edilecek olan bu biçim şapkalar yuvarlak yüzlere çok iyi gitmekte ve yüze laravet ve gençlik ver. mektedir. Bah var nde arsız bir badem ağacı dır. Bu sene bahar olur olmaz tam i£ bir kadın gibi acele etti. Ve ilk. n onun perişan haline ve ona hem acıyor, hem de gülüy rum. O güzel bahâr günlerihin sıcaklığı na kapılmış olan birçok zarif bayan- lar da hemen kürklerini, kürklü kış. İik mantolarını sırtlarından atlılar ve | | büyük bir aceleyle onları naftalinleyip | sandıklarına yerleştirdiler. Bu günler. | de evlerindeki sobaları söktülrenler İpek çök'ölituştu. Kürk mantosunu enlerin sayısmın bundan a- | söğr olduğunu pek zannâimiydenm. Gilzel ve güneşli günelrde caddeleri | | n kalabalık içersinde e kbahar tuvaletleri pek ince yünlü hiç mantosuz Serince bahar günlerine mahsus ka. İmes bir truskar veya bir tayör gi. maddi imkânları olan bayanlarımızın belki böyle düşünmeğe ihtiyaçları yoktur. Fakat dar bir bütçe ile zarif olmak istiyen kadınlarm en. ziyade dikkat edecekleri şey şüphesiz ki bu noktadır. Bir elbiseyi mümkün olduğu kadar ucuza çıkardıktan sonra si. cakta ve soğukta öğleden evel veya öğ. leden sonra giyerken Üzerinde ufak bir tadilât yapınca yine zarif olabil. ilkbaharlık komplelerin muhakkak surette baharı takip ede. cek olan sıcak yaz aylarmâa da kul- lanılabilecek bir şekilde intihap edilmesi ve, böyle düşünjilerek yapılması çok makul, ,santıki ve faydalı olur. Güzel giyinmek demek, lüzumsuz ye- re israf yapmak değildir. Güzel giyin- mek demekk, az masrafla yapılmış asit bir kıyafeti ine yakıştıra. | ami Bir. Kupafaki da tn ye kita İ sini tarif edelim. Bu en muvafık şek. bilmektir. Usuliyle giyinebilmek iç yapılırken, bu elbise nasıl zamanlarda giyileceğini gözönlü. ne getirerek ve iyi hezapladıktan #on. Tasihatlat Yüz ve yağmur Yağmurul hava başladı mı, bilirim hemen sinirlenirsiniz. “Aman bir yere i insanların yüzde muru adeti bir fe ler. ğmürun altında saat on rsanız böy yalnız. şunu - yağmur zannetiğiniz gibi bir (elâket değildir. A lar, klarınıza su geçmez ayakkabı. inüze de bir erpermeabi giy- dikten sonra yağmur altında doalş. maktan hiç çekinmeyiniz... Fakat yağ. mürlu günlerde yüzünüze boy: den önü (rahmete) kaldırmız. Çünkü iyi bir yağmur suyu deri i- çin (rahmettir). Deriyi temizler... ve yüzü gençleşti. rir, cilde şifa gibi gel Ev kadını köşesi a m o Mürekkep lekesi nasıl Bir yere mürekkep dökül telâş edip üzülmeyiniz. Hemen birini sütçüye kadar yolla- yıp yiz gram veya egenin büyüklü. | güne göre daha fazla süt aldırınız, mürekkep lekesinin üstüne “dökünüz. Birkaç sant onu böyle bıraktıktan sonra eğer bir bu lekeyi sıcak ve sabunlu bir suyun içine sökunuz. Eğer halinm Gstünde ise #abunlu bir bezle bol böl ve sıkı $ıkı siliniz. Kürklerin muhafazası Kişin giydiğiniz güzel kürk manto. 1 ürlık kaldırmak zamanı geldi. O güzelim mantolarmnız, oldukça s1 - 'ik'gilen bu Havalarda ağır geliyor. Kürklerinizi — Kaldıracaksinız, fakat onları başlıca düşmanı olan güveler. den Korumak lâzımdır. Ama nasıl? Bunun birçok şekilleri var. Biz biri, Ji E. Kürklerinizin düşmanı nasıl #6, güvenin de düşmanı hem de baş düşmanı sarmsakla biberdir. Bakın ben kürkümü nasıl muhafaza ediyo - elbisenin üstünde ise | © Şehirden göcünüşler | 4 Sabıktahta kurusu koleksiyoncusu Yazan ; Osman Cemal Kaygılı Fatihte yanıma sokuldu; hem de gayet teklifsiz bir halde, nerede ise bemen koluma girecek, benimle daha senli benli olacaktı. Kendisi, beni çok eskiden tanıyormuş.. Ço - cuklukta âdeta kardeş gibi imişiz.. Rüştüye mektebinde " yaramazlığı : mızdan dolayı hocalardan bir hayli kardeşe dayaklar yemişiz.. Mektep- ten çıktıktan sonra beni bir iki ke re yollarda görmüş, sonra kaybet - miş... Şimdi yirmi beş, otuz yıl var- muş ki beni ilk olarak bugün görü * yormuş. İki üç yüz adım kadar salt o söyleyip ben dinliyerek yanyana dostça yürüyoruz. Fakat, ben onu, onun çocukluğunu, — mektepliliğini pek hatırlıyamıyorum. Bir sürü araştırmalar, soruştur - malardan sonra ben de artık kendi- sini tanır gibi olmuştum. Fakat a damcağızın beni tanımasında bir yanlışlık, bir zaman ve yer farkı vardı. O, benim çocukluk, mektep arkadaşım değildi. Hatırımda kal dığına göre galiba, onunla biz, bü- yük savaşın sonlarına doğru, İzmir taraflarında teşehhüt miktarı kadar bir memuriyet arkadaşlığı yapmı tık. O'da benim gibi bir mütekaitti. Buraları, kendisine hiç hatırlat- maya lüzum görmeden yürüyorduk. Ve o, hiç durmadan boyuna, rast gele söylüyordu. Bayazıda yaklaş” tığımız zaman, . ezile büzüle, lâfm gidişatını değiştirip yalvarır gibi şu nağmeyi tutturdu: — Azizim, afedersin ama, sen* den bir şey rica edeceğim. Hani bu ricamı da çocukluğundaki kardeşli - ğimize güvenerek yapacağım.. O- nun için, beni kırmıyacağına emi » nim! Tabii böyle ricalar samimi ar- kadaşlar arasında olur. Elbet de s. zin gibi bir çocukluk ve mektep ar- kadaşım dururken ben gidip bunu başkasından rica edemem yal ama haklı değil miyim? Söyle allah aşkı: na kardeşim! Senin gibi bir çocukluk yani pek o kadar da ehemmiyetli bir şey değil! — Ne ise, söyle de anlıyalım, bakalım? — Fakat, benim bu ricamı red edecek olursan hani... Artık işin meyanesi gelmiştir deyip usulca cebimden bir yarım li- ralık çıkarıp elimde alesta tutmaya başladım. — Reddetmem, söyle! — Ama edersen doğrusu çok gücenirim, ben de sana dünya ve ahret hakkımı helâl etmem! — Yahu, reddetmem diyorum , söyle! — Ya edersen! Fazla dayanamayıp avucumda giz Ji tuttuğum yarım lirayı eline tutuş- turmaya çalışarak: — Al sen şir»$ili gene görüşürüz! Herif , parayı görür (görmez ısyan eder gibi çıkıştı: — Onu sen affedersin azizim , kim demiş beni sana dilenci diye! — Ne bileyim ben birader, sen de ne istediğini bir türlü söylemiyor. sün ki! — Ben senden gözlüğünü istiyo. rüm, gözlüğünü! — Ne yapacaksın benim gözlü- gümü? — Haberin yök mu yahu, ben şunu, ileride İ şimdi İstanbulun en meşhur gözlük kolleksiyoncusuyum; Şimdiye kadar dostlardan, ahbablardan birçok göz- lükler topladım. Şimdi istiyorum ki bu çok kiymetli gözlük kolleksiyo - numun arasmda senin gibi aziz” bir mektep arkadaşımın gözlüğü de bu- Junsun! — Gözlük bir şey değil ama ba- na İâzm! ben, onsuz yapamam; gözlüksüz şu karşı dıvardaki koca yazıları bile okuyamam! — Canım, azizim, bir gözlük kaç paralık şey ki, sen ver gözündeki es- ki gözlüğü bana, gir şuradaki dük- kânların birinden kendine bir yenisi. yenlerin sayısı pek çok değildi. ra o elbi riş etmektir. ikisi dal! Halbuki İstanbulun ilkbaharı kadar lerinde bu sene ka. | Yum. Sizde yapın. Kürkünüzü İ- | arkadaşım dururken... j mia kötü hiçbir mevsimi yoktur. İstanbul | difenin çok kullanıldığını görüyoruz | Yice silin. Ondan sonra, katlanmadan — Peki, nedir bu ricanız baka- | (o — Hayır dedim veremem! ekşeriye fırtmalı bir marttan, yağ- murlu bir nisandan sonra hafif serin, tatlr ilik, bir bahar havası görmeden birdenbire müthiş bir sıcağı düşer. Ni ei Ya yl ola ee dl İ en, sen evirdi Bu sene olduğu gibi Mart ayının) bayanların buna dikkat etmeleri çok | mâ sarmız. Artık kürkünüz bütün yaz İdi man ahi dedim yorum, gözlüğünü! yim â bu kadar güzel geçtiği seneler pek az. | lâzımdır. için tahtı tenine a ümaştir. Güve o. ZER e ie al — Ne yapacaksın gözlüğümü? a Bu sene küçik tayörler çok moğa, | nun yanına bile yaklaşamaz. Sarmsa.| en aşağı yanm İli © | o — Haberin yok mu yahu? Ben dedi nn ortalarında ol. burada yapaca- y, ince dük bir yünlüden bir tüne kareli, çizgili veya kum- la bir kumaştan, kalmca bir manto, Kadife bir bahar komplesi ancak ar- kası kiş olan bir sonbahar komplesi olabilir. Yoksa bütün bir senede iki üç elbiseden fazla yapamıyacak olan dır. Bu tayörlerin içine evde ve e örülmüş yün sü ler çok giyili- yor. Onun için bu tayörlerin serin günlerinde de giyilebileceği hesi narak fazla kelm kumaşlardan yapıl evvel arasına bir İki avuç döğülmemiş kara biber ve sonra bir baş sarmsağı dişlere ayırarak arasına koyunuz. Son Ta kürkü katlayın ve gazete kâğrtları.. ğın kokusundan ise hiç korkmayın. Kiş başmda kürkü bir iki saat hava- landırırsânız kokusu hiç kalmaz. tihap edilen kumaşların bütün kış gi. yım? — Sizden bir şey istiyeceğim.. Siz de herhalde benim bu. isteğimi leneceğiz galiba! Ve adamcağızı pek ucuza satmak için hemen kutuyü u- zattım: — Bir sigara buyurun! Herif sigarayı alarak: Ve hızlı hızlı yürümeğe başla” dım. Fakat bırakmadı, peşimden koştu: — Ben, senden gözlüğünü isti- şimdi İstanbulun en meşhur gözlük kolleksiyoncusuyum.... İşi anladım. Kendisini bin dere- den su getirerek ve savsaklıyarak Cağaloğluna kadar iegetirdim. Ora- Bir'yarim manto veya bir truakar | marsalarr, ve havalar isindikça, bu. bilecek kalınlıkta olmasmı tercih ” — Sişere; kabe; Onlar kolayı |! dn şana Mazhar Osman Şurtlimu di. B yapmak... Yahut da tayörlerimizin içi. | nun içine ince yünlü blüzlar ve daha | etmek iyi olur. S Böyle seyler için biribirimi. | göstererek aldı ek ve havalar mir nn be, | krep bim veya krep dügimen gö | edrim gun YAA İ ze tl mi vr? (Cebinden tabaka: |, Buram dedim. Vk. bint e bu süve, | kr man ir e : A il bir sigara | masm. gene bizim aziz mektep ar - Mekki teri çıkararak yerine ipekli bir şömi. | mizetlerin giyilebileceği hesapılanma. | — Bahar tuvaletlerinizi intihap e. | *m! çıkararak): Buyurun an yl yerine ipekli bir göm bri erin giy Pi a Pp da ben sana takdim edeyim!.. Mak- | kadaslarımızdan Mazhar isminde bi. neleri, Muhtelif tuvaletler. yapabieicek | Sonbahar komplesi yapılırken de i- sadım, sigara, kahve değil, . benim ei a fmiem — ş i 5 erdek sey edir bili - | kendime Sirkeciden yeni bir gözlük On üş ai , | alır. biraz sonra da gelip sana'ora- garbi Gis Keramet sahibi miyim, ne bi- | ia kendi gözlüğümü veririm, ilk gü eyim ben? Bizim babalık, doktorun * mus- hazine — Ben, senden ne istiyebilirim | yenehanesini iyice süzdükten sonra İslâm ki o benim aziz çocukluk arkada" | bana ne dese beğenirsiniz. Demesin yılda sım? İ miki: dine Para isteme de benden ne isti - — Ben buraya girmeğe tövbeli- duma yeceksen iste! diyecek oldum. Fa- | yim! hiristi; kat 0; dudaklarımın ucuna gelen | © Sordum hediye bu sözü ağzıma tıkadı: İ — Ni'in? taşlar, — Düşün bakalım, birader, ben | (© — Niçin olacak? benim bu kıy- ae senden istesem istesem ne istiyebi- | metli gözlük kolleksiyonumdan ön- yn tirim? | çe sayet zengin bir tahta kurusu kol. pe 5 Bah did msi) ş leksiyonum vardı. onu burada elim» ze Kahkaha ile gülerek: | den alıp beni milyonlarca liradan Bel SOLDA: Parlak kumaştan yapılan Yu “to 1 orijinal biçimde bir, ba der mena: Tubal ağ baş ei KREM in yemi iye di > 8 Du “ogue, çö: oriina biçimle bir. Bu.biçim şapka bw sena fevkalâde ref. “| görün Gekllâkin desihatle peynir iraz sonra ben, ehhiye direk- ehli recektir. İnce danteleyi andıran “vualet, ense ve gözlerin altıma kadar wzamırak solda geniş bir Kloşla biter. | emisi Yürümüyce kil törlüğüne doğru açık adımlarla iler. biye * siyilecek olan bu şapka bilhassa siyah “ve iri güzlere Jevka'âde güzel bir maya vermektedir. | geMİNİ Yürümüyon © "İ'leikön baktım ki © da Sullanakımsi ii dan Kanotiye şapkayı süsliyen şeyi bir demet çiçektir. Çok fazla rağbet gören bu sapka aym — Peki, şimdi'sen benden ne is- | A... doğru gelmekte olan muhar- ei ne İK iedeşle. Orta yaşlı Boyanizi eiildeli İK Tüzel SOME tiyorsun, onu söyle, bak tramvay | rirlerden gözlüklü Salâhaddinc doğ. e SAGDA: Arkadan beyaz ve kırmızı kamelya ile süslenen her renkten yapılan bu şapka geyet gık ve sadedir. Bü. | geldi, ben işime gideceğim! ru yan yan sokuluyordu. a tün süsü arkada çiçek ve plomendedir. Bu biçim şapkalar öğleden sonra tayyorla giymektedir. — Benim senden istiyeceğim şey, Osman Cemal KAYGILI

Bu sayıdan diğer sayfalar: