28 Mayıs 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

28 Mayıs 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28 MAYIS — 1937 | B ” örüsümi: m a Yazlık kıyafet Meşhur Cemal paşanın Üsküdar mutasarrıflığı zamanında bir faali- yeti vardı: Entarile kahveye çıkma” ğı yasak etmişti. Onu takliden bu yasak, bütün İstanbula ve derken bütün Türkiyeye yayıldı. Şimdi l bütün millet kelli fellidir. Hatta bo- ram boram sıcağın tüttüğü günlerde bile, hatta sayfiye yerlerinde bile. Kendimize bir türlü makul bir yaz- | lık kıyafet bulamadık. İstanbulun pek mahdut sayfiyele” rinde ancak şöyle bir adetcik var- dır: Bay, yelekli ceketli giyinir, işe iner. Köprünün asfaltı üzerinde öğle sıcağında bu kılıkta dolaşır, Eminönünü, Galatayı burnundan ter damlayarak geçer. Akşam sular | kararacağına yakın Adaya yahut Modaya varır. Artık serinlik gel miştir. Mantıkan öğle zamanına kr | yasla daha sıkı giyinmek lâzımdır. | Fakat termometrenin ragmına olarak İ bav soyunur. Kolları sıvalı, göğsü açık bir beyaz gömlek giyer. Şöy hafif bir kılıkla gündüzün is bas bulunmak bir türlü O teamüllerimiz arasma girememiştir. Fakat Anadoluyu gezdikten son- İ o va, insanın “hay Allah razı olsun İs- tanbulun adetinel,, diyeceği geliyor. “Efendiden bir adam,, için, Ana dolunun hatta Havze, Bursa gibi sü şehirlerinde bile şöyle mühmel kıyafetle gezmek caiz görülmiyor. Mevsimi geçirmek yahut tedavi ol ; mak üzere buralara gelen bayların hepsi, başlarında fötr şapka, yelek» lerinde altın köstek, boyunlarında, kravat, ellerinde gümüş saplı bar ton, ağır aksak, fistiki makam gezi- yorlar. Maazallah yaka paça dağı- nık dolaşacak olursanız, “zıpırn biri!,, diye mimlendiğinizi seziyor sunuz. Gözler alışık olmadığı için, bu kı- lıkla bir lokantaya, bir gazinoya gir- seniz garsonların itibarma, “buyu run biimine,, bile nail olamıyorsu- nuz!.. Halbuki, su şehri, sahil şehri, umu miyetle çayırlı, eğlenceli, kırlı şehir, rahat kılığın caiz olduğu yer demek değil midir? Avrupalılar böyle yer- ler için pijamayı bile makul görme” ğe başladılar.. Biz ki, şalvarile, entarisile, çinar altın i» hasır ile, cardax alunda bar” gileşile, rüzgâra konmuş testisile rahatın, ferahın ne demek olduğu- l nu s6 biz ki “keyif,, kelimesi: 'diğer milletlere tanıtmış insanlarız, yahu, ne oluyor bu sıcak günlerde kravatlar, yelekler, ceketler?!.. Açr İı, dökülün, keyfinize bakın, raha. vi ferahınızı arayın be vatandaş» a : (Vâ-Nü) Adli ihtisas mahkemeleri kaldırılıyor Cenupta askeri mahkemeler İki yıl daha kalacak İhtisas mahkemeleri, kaçakçılığın azalmasını temin etmiş kanaati ha“ kim bulunduğu ve bu nevi davala- rm artık umumi mahkemelerde rü- yeti muvafık görüldüğü cihetle adli ihtisas mahkelerinin vücuduna bun” dan böyle ihtiyaç kalmamıştır. An- <ak Suriye hududu üzerinde kurul. muş olan askeri ihtisas mahkemele* rinin kaçakçılık suçlarının en çok işlendiği bu mıntakada bir müddet daha faaliyetlerine devam etmeleri üzumlu görülmektedir. Askeri © ihtisas mahkemelerinin 1939 yılı mayıs ayının sonuna kadar bu muntakalarda çalışmaları muv ik görülmüştür. Bu husustaki ha yakında Meclise verilecektir. ş ş ” b ll mika ii dei Samatyanx yeğ! istanbul konuşuyor ! Samatyanın başlıca der lık ve sokaklarının kötül ' Yarım asır çalıştığı bir müesseseden ihtiyarladığı / öne eğince yeri sahil boyundaki gazinolard: Yaz mevsiminde pazar günleri buralarda yer bd. mak hemen hemen irak #dir (Samatya 1) erdi karan- üğüdür. uğu için on para ikramiye verilmeden çıkarılan seniz ilk nazarda: akları 2. Sa- Samatyayı gescr —,Aman buranın ne güzel sok: Fakat aldanmayı ütün İstanbul. var! dersiniz. matyanın sokakları da bi : daki hemcinslerinden farksızdır. Çarpık çurpuk kaldırımlarını, yamrı arş caddelerini size biran için güzel göste- ren, yalnız Ve yalnız buradaki temizlik- vd Kaç gündür İstanbulda bu kadar yer gezdim. Fakat Samatya kadar söpgüsü hamarat bir semt daha görmedim: Samatya, evlerinin intizam ve İnsica- mu itibarile de gösterişli bir muhittir. İlk dolaştığımız yer, semtin — çarşısı oldu. Üçü balıkçı olmak © üzcre 10-15 dükkândan ibaret olan çarşıda hararetli bir alış, veriş manzarası göremedik. Çarşı caddesinden aşağı inince İstâs yine verçmAzbi hir vola sapi. Du ss. kağın başmda asılı bir levhada (iç kek pakçı sokağı) yazısı okunuyordu. Bura- nın yarısı toprak, yarısı harap taşlar- dan mürekkep yolunda çok yürümemi- ze meydan kalmadı. , Kapısında (23) numara olan bir evin penceresinden bak makta olan yaşlıca bir bayanla konuş- mak fırsatını bulduk, bayan: — Burasının, diyordu, en büyük der- di karanlıktır. Bakınız koca sokakta tek bir lâmba göremiyeceksiniz. Muhatabımiz sözünün burasında ko- veden çıkardı. Nihayet par- ında dikili bir Junu pencei mağile sokağın baş ek: ge dedi: Bu direk tam kırk sene- dir üzerine lâmba asılmak için buraya dikilmiş bekliyor. Fakat daha bir kere olsun üzerine lâmba konmamıştır. Ya» ni bu sokak 40 seneden fazladır ışık bek liyor. ikinci bir derdimiz de, yağmurlar- da evlerimizin alt katlarına su basma- sıdır, Kaldırımlar biçime konulmadıkça buna her sen€ katlanmamız icap etmek- tedir. Mahallemizde bunlardan başka ir ibidir. li gözlüklü bir zatla ve daha iki bayanla könüğtüm. Hepsi he men hemen ayni sözleti söylediler. Esa- sen, Samatyayı baştan başa dolaştığı” miz zamât rastgelinen başlıca 'dert bep Eih senelik emeğinin mukabiöinde kapı dışarı edilen Agob ihtiyarın dertleri Yazam: Haberci Sumatya polis karakolunun önündeki tehlike dönemeci, Burada framvay rayı sağ köprdeki frinin bir metre yakınından geçer. Burada kazalar pek sik olur matyalıdan, burada deniz kenarinda 5 gazino 2 de kahve bulunduğunu öğren- miştik. Gazino denen yerlerin, karşımı- za birer kır kahvesi olarak çıkacağını umuyorduk. Hakikat hiç de öyle olma- dı. Muntazam masaları, rahat iskemlele- ri ve temiz örtüleri ile Samatya sahille- rini süsliyen O gâzinolar rahat rahat oturulabileceği yerler | olduğu ilk na- zarda gözüküyordu. Fakat gazinoculardan hangisine sor- sak şöyle dert yanıyorlar: — Samatyada gâzinoculuğu! zu eskidendi. İstanbulün en bü ginleri hep buradi o otururlardı. Fakat son senelerde cebinde para olan herkese bir Beyoğluna < taşınmak illeti geldi. Birkaç sene içinde Samatyada tek bir zengin kalmadı. Şimdi o buradaki halk, öyle çok fakir değilse de, #or'geçinen insanlardır. Gazinoculuktan ne çıkar ki böyle yerde. Bu sırada gözüm . ortaya — asılı bir listeye ilişmişti. Şu yazıları gördüm. (Kahve 5, Çay 5, Gazoz $, ve il.) Gazinocularla könüşurken yanımıza palabıyıklı bir adam sokulmuştu. — Baylar dedi. Müsaade ederseniz sizi buranın en dertli adamının yanına götüreyim. Derdini anlatmak için kaç gündür sizi bekliyor biçaret. Ayağımıza gelen bu kısmeti memnu- tilyetle karşıladık. Arkası basık” yeine- nilerinden, bol paçasına, ve palabıyık- larından kolları sivalr renkli gömleğine kadar her yerinden tam bir balıkçı kılı- (Devamı 4 üncüde) HABERCİ Dikkat Samatyada bir mucize: Dikilek 45 gene olduğu" halde 0 #amandauberi hald lâmbası o talalamıyan meşhur direk” ayni oldu: (Yolların karanlık ve hâ. raplığı).. Yalnız tramvay o caddesinde bundan da fenasını Samatyanın hakiki | bir tehlike teşkil eden yolunu gördük. Nahiye merkezi ile üzerindeki tarih- ten 1863 senesinden kalma bir bina ol- duğu anlaşılan bir fırmın arasmdaki | mesafe o kadar ar, ve yol Oöyle dardır | fi bürası bir gün feci bir kazanın sah- | nesi olursa hiç şaşmamamız icap eder, Belediyenin ekseri yerinden çift tram- vay hattı geçemiyecek kadar dar ve gi- tiptili çıkıntılı olan Yedikule caddesini ——- e baştan “başa düzeltmek imkânını bula» Mahallelerinizde gördüğünüz masa bile, hiç olmazsa caddenin ilk ba. | bütün eksiklikleri, bütün et. lerinizi, yapılmasını istediğiniz şeyleri, canınızı sıkan < hâdiseleri her saat, ister mektupla, telefonla ve işlerseniz matbaamıza gelerek bize bildiri : Muharririmiz, fotoğrafçıları . mız ayağımıza kadar gelip söy. lediklerinizi inceliyecek, şikâyet . lerinize veya temennilerinize ga- miz tercüman olacaktır. kışta ölüm tehlikesi haykıran böyle bir kaç yerini olsun ıslah edebilmekten âciz olduğunu sanmıyorum. Marmara sahilinin en güzel bir mev- kimde bulunan Samatyanın, deniz kena- tı gazinolarına doğru yürüdüğümüz za- üzde arkamızda, ayni istika man, önü mette yürüyen ekserisi genç bayanlar» dan müteşekki gruplar gör- dük, Belliki bunlar da gazinolara gidi- yorlardı. Yolda tastgeldiğimiz bir Sasi r çok İ Belediye hasta “CUMHURİYET"te: Kontenjanın Ilgasına doğru vi Z bizde değil, bütün dünyada ve dünyanın ileri ve büyük memleket, lerinde normale avdet için gittikçe küvvetlenen bir cereyan vardır. Bu ce. reyanın tak'b ettiği maksadda bir ha- kikat olacağı zamana hazırlanmaklı. ğımız lâzundır. Günün birinde başka memleketler yalnız bazı kayıtlar ve şartlar altinda tam serbest mübade. leye dönerirrse ve o gila için biz on- ları o yolda takibe hazır bulunmazsak çok müşkül vaziyette kalacağımızdan korkulabilir. Şükranla görüyoruz ki hükümeti. miz uyumuyor ve bltün imkânları gö. zönünde bulundurarak her fırsattan istifadeyi arla ihmal etmiyor. Konten. jantman usülünün kalkması ticaret erbabile alâkadar hükümet daireleri için büyük bir hafifleme teşkil edecek- tir. Bütün pu tecrübeler içinde milli İstihsal ve mübadele amillerimizde va tani bir gayrete sâhib cimakta milli hükümetimizin gidişine uygun bir ah. lâk tekevvünü pek ziyade arzu olunur bir tekâmül merhalesi teskil ederdi. Herkeste tizarst ve kazawç fikirleri. nin yanıbaşında milli ekonomiye fay- dalı olmak endişeleri yer almalıdır. Yunus Nadi KURUN'da: Yüz yıl yaşamanın sırrı Rokfellerin öldüğünü duyduğum 2- man ilk halırıma gelen şey dünyanm bu en zengin «dammmn hayat hak. kındaki fikri oldu: Rokfeller, insanla. rin tabii ömürleri yüz yirmi sene ol- duğunu, yaşamak usulünü bilen bir adamın o yaşa kadar hayatta kalaca, ğını söylerdi. Onun için kendisi mut. Jaka yüz yırmı yaşına kadar yaşıyaca- ğını iddia ederdi, Hayatınm #on yol larını hep bu iddia peşinde geçirdi. Fakat doksan yedi yaşından Veriye geçemeden öldü! Halbuki meşhur Zaro ağa, karnını istediği gibi doyurabilmekten âciz bir hamaldı; haystının son “Et suyu içe: lere halinden $ günlerinde: yazması bile bulunmıyan bir cah duğu için yaşınak usulü ne oldu bı yolda iddiası da yok- tu. Bunun! beraber Zaro ağa yüz elli yaşından fazla yasadı!, Hasan Kumçayı TA) da Azlık yok, yurddaş var. Meclis müzakerelerinde temas edi. len meselelerder biri de bu olmuştur. Azlıklara » mahsus mektepierden bahsedilirken saylavlardan biri azlık kelimesine arşı isyan etmiştir. Filhakike, bütün dünyada olduğu gibi bizde de bu azlık tabirini artık kaldırmak tâzımdır. Azlıx, dini, dili ve milliyeti baska olan unsurlara de. nilir. Çekaslovakyada bulunan Al manlar azlık *eşkil ederler, Fakat Türkiyede bulunan Yahulüler, Çerkez- ler, vesaire azlık sayılamazlar. Bun. iara mahsus mektepler açmasına mü saâde edilmemek gerektir. Tâ ki y tişen yeni nesil Türk camlas: içinde eriyerek hakiki yurttaş olabilsinler, İlk okullar çoğaldıkça b şart kendi, liğinden tahakkuk edecek ve memle. Günün Meaeleleri AKŞAM'da: ıhaneler'nde ücret alınmalı mı ? Belediye haslar $ey, bunu ihtiyara bırakınak ve mü, racant edezı hastalardan sadece bir yardım istemektir. Hal ve vakti ye. rinde olanisr gördükleri tedaviye mu. kabil sevz seve ve kendi kabiliyetleri nispetinde hastanelere yardm eder, ler. Bü ha'de hiç kimse sıkıntıya s0- kulmadan yardımcı bir varidat men- bar bulunmuş olur. (Akşamcı)

Bu sayıdan diğer sayfalar: