2 Haziran 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2

2 Haziran 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Dış JPoliika Garip bir küstahlık Yazan: Şekip Gündüz Bazı sersem Fransızların Ha. - davasmda Oelde . ettiğimiz mühim siyasi muvaffakıyetin kıy. metini düşürmeğe çalıştığını “gör mekteyiz. Suriye başvekili ile Su- riye hariciye nazırınm Avrupa se yahatine çıktıkları bugünlerde bazı Paris gafeteleri, bilhassa Paris - Soir gibi, müstemlekeci Fransanm fikir lerini yayan satılık sokak gazeteleri Cenevrede kabul edilen şekli Fran- | sız dış siyasasının bir muvaffakıyeti suretinde göstermekte ve Hataylı | Türkün lehinde olan neticelerden hiç bahsetmemektedirler, Faraza bu sabah gelen nüshasımda Paris » Soir in şu hezeyanı neşrettiğini hayretle gördük “Uzun müzakereler bir Fran- siz — Türk anlaşmasiyle netice İendi.,, ! — Türkiye ile Fratisız man- dası altmdaki Suriyenin hudut- ları üzerinde bulunan İskenderun Sancağına, Fransız Suriyesi çer gevesi içinde muhtar bir statü verilmiştir. Arapça resmi lisan o larak kalmaktadır. Umumi asayi- şin muhafazası eskiden olduğu gi. bi müsellâh Suriye küvvetlerine tevdi edilmiştir. Sancağın arazi tamamiyeti zıman altındadır. “2 — İmza edilen itilâf Türk — Suriye hudutlarma “ait bir Fransız — Türk anlaşmasını da ihtiva ediyor. Bu itilâf, hudutlarn bugünkü vaziyetinin muhafazası üzerine yapılmıştır ve tecavüzden hemniyeti zıman altına alınmış- ir. Açıkça görülüyor ki Fransız ga- zetesi Hatayda Türkçenin resmi dil olduğunu mesküt geçiyor. Halbuki Hatayda eskiden yardımcı dil olan ve hemen hiç kullanılmıyan Türkçe bu açfer tam manasiyle Hatayın bi- ricik resti dili olmuştur. Arapçanın ise bazı kayıtlara ve şartlara tâbi ©- larak kullanılabileceğitasrih edilmiş. tir. Konsey 27 kânunusani (1937 de verdiği kararla Türkçenin «resmi dil olduğunu tesbit eylemişti. Bilâ. hare eksperler komitesinin telkin. lerine uyarak raportör “Arapçanın da resmi bir dil olarak kabulünü tek- lif,, etmişti. Binaeneleyh o Arapta İ icabında kullanılacak ve bazı yerler. | de inkişafına mâni olunmıyacak o- Tan dildir ki bu dile karşı Hatayda na Sanatkâr Muammer Karaca Tekrar sahneye dönüyor Şehir tiyatrosunda, filmlerde, ope « retlerde kendisini halka pek sevdirmiş olan artist Muammer Karaca, son za - manlarda sâhseden çekilmiş, Turhal Şeker fabrikasmda bir müdürlük maka. man: işgal etmişti, Fakat, Muammerin istidadı memufi » yet hayatının çerçevesine sığmamıştır. Hallem onu aradığı gibi, © da seyircile- vini. özlemiştir. Haber aldığımıza göre, bu mesele resmen Yakında, genç artist Turhaldan ayrılacak, zevcesi ve gocuklariyle birlikte İstanbula döne - cek ve Türk sahnesindeki mevkiini iş. gel edecektir . i Samanlı dere temizletilecek Yalovâ ağzında bulunan zümrüd Yalovânın havasmı ifsad eden Saman- | İiderenin temizlenmesine bugünlerde başlanacaktır. Bu iş Için icap edeğ tahsisat verilmiştir. 1 Samanlıderenin ağzmda yarım kilo! metre uzunluğunda ve 20 metre geniş, liğinde bir kamil açılncak ve bu sü. retle derenin içine. motörler girebile- ir. sıl bir mevki verildiği de şu madde lerle tasrih edilmiştir: I — Resmi mekteplerde, bir mektebin bulunduğu köy Yeya ma hallede hâkim olan'dil hangisi ise ilk tedrisat o dille yapılacaktır. Di- ger resmi dil tedrisi ya ihtiyari yahut da medburi olacak. Şu kadar ki, bu bakımdan her iki dil de tamamen ayni şekilde muamele görecektir. 2 — Satidağın bütün mahkeme. lerinde de, yüksek mahkeme de das bil olduğu halde; her iki dil kullanı ,Jabilecek ve akalliyet unsurları ken. di ana dillerinde konuşabilecekler- dir. 3 — Asomblede her iki resmi li- san da kullanılabilecektir; Asamble mazbâtaları iki dilde yazılacak ve kü tün kanunlar da iki dilde'neşroluna” caktır. 4 —İdaröye müteallik nizamna meler ve talimat iki dilde neşroluna- caktır. i 5 — Halk idare ile olan müna- sebatında İâlettayini iki dilden her- hangi birini; kullanabilecektir.. Ve kendisine de ayni dilde cevap verile- cektir. Fransız gazetesinin hâlâ eski müstemlekeci" gözle hadiseleri gör- mekte olduğuda Suriyeye hâlâ “Fransız Suriyesi,, admı vermekte" ki ısrarıdan anlaşılmaktadır. Hangi Fransız Suriyesinden: bahsediliyor? Biz, bize komşu olarak “ancak bir “Suriyelilerin Suriyesi,, olduğunu bilmekteyiz. Fransa ile Türkiye arasında İia- taym mülki komyan itilâf ise Paris Soir'in söylediği gibi basit değildir. Bizzat Fransa harinive nazırı Delbos Milletler meclisinde bu itlâfın “Şarki Akdeniz statiikosunu körümağa mâtuf bir Türk — Erüm- sığ askeri itüfakağıdemek olduğunu söylemiştir ki hakikaten vaziyet de böyledir. ğ ww) Müstemlekeci Fransanın Suri. yede ve: Hatayda can çekişirken haydutlarmı son defa olarak Hatay: hiları tazyika memur #ttiğini duy. maktayiz. Bu işe bir an evvel nihayet veril ! mesi Paristeki hükümetin en esaslı bir vazifesi olmalıdır. Şekip GÜNDÜZ Bir kız çocuğu Kamyonun altında kaldı Başı parçalanarak öldü Ortaköyde Müsahip' sokağında 15 numaralı evde oturan komisyon- cu Necatinin altı yaşındaki kızı Gül nihal dün saat on altıda tramvay caddesinden yolun karşı tarafına geçerken 3785 numaralı kamyonun altında kalmış, başı ( parçalânarak ölmüştür. Şoför Nihat yakalanmış- İsptuğsda asi yöncral (resmi tebliği dikte ederek) — Sant 18 dç "Kızıllar, tarihi âbide ve binaları görülmedik bir vahşetle yangın bombalarımızın altına ceği için buraya bir de iskele yapıla. | getirdiler! caktır — Fransızca “Vendredi,, den — “mizde üç konser Ver Soprano Avgusta Kuaranta ile bir saat | Sanatkâr yalnız sahne ve oparadan bahsetmiyor, ideal güzel kadınla ideal güzel erkeğin de porirelerini çiziyor Yazan: Oltalyan sahne ve musikisinin o büyük göbretleriiden biri o lan Söprano Augusta Guaranta'nın geliri. diğini yazmıştı. Bu gün de gu yazımızla sanatkirın beyatın!, Beyoğlumlaki bü. yük otellerden bi- rinin salonunda, arkadaşım ressam Arif Dino'ile bana, tatl bir gülümse, merve ahenktar jestlerle yer gös- terdiği zaman, Ro- ma radyosunun he men her akşam $8- sini bize ulaştırâr- gr sanatkür, sezen bir gözle şüzdüm; Duruşu, gülümse. yişi, nefes alışı ve gür sarı saçlı başı. na güzel yapık boynunun verdiği kumru gururu İle bu genç kadın iki gilin evvel sahnede gördüğüm genç kadınm tepler tıpkısıydı Soprano Augusta Guzranta sahnede ve hayatta ayni mask, ayni eda ve ayni si- hirle dolaşıyordu.Acaba sâhnenin sanatı mı hayatının Üstünde mücssirdi, yoksa bu genç kadının sahnede bize sanat diye takdim olunan hüviyeti bizzat ve bin- nefs kendi yatadılığı mıydı? Bu iki tahminden ilkinin doğruluğu Söprandüâun sanate İnanışındaki, ken- disini #anata verişindeki kuvveti göze vuracaktı. İkinci şık ise bana zaman za- man tabiatin sanate tâm intibak cden nümüneler verebildiğini isbat edecekti. Roma radyosünun dilmi artistlerin- den oluşu ile, Röma klübünde verdiği ilk şan konserinin yarı resmi mahiyeti ile sanatini memleketine sempati topla- mâk istiyen bir propaganda sistemine vakfettiğini tahmin ettiğim artiste sor» dum: — Bayan... İstanbula gelmezden €v- vel nerelerde dolaştınız? — Eğer Soğrafya bilmeseydim “bütün dünyayı dolaştım... diyebilirdim. O ka- (dar çok seyahat ettim ki.. Ne şimali As merika kaldır'ne cenubi Amerika, ne orta Avrupa, Almanya ve Baltık devletleri ne de Şimali Afrika.. hepsini dolaştım. En son Tiranada dört konset vermiştim: Ordan Kahire ve İskenderiyeye. ge” tim. Mısırda bir San Stefano gazinesi vardır. Monte Karlo gibi bir şey. Çox Yüks bir yer, Selirler, nazırlar, konso- loslar, büyük zenginler, prenslet hep 0- tada toplanıyorlar. Beni klâsik konser- ler veritek için ângaje etmişlerdi. Biz- zat Başvekil Nahas paşa tarafından teb rik edilmek, takdir edilmek babtiyarlığı na uğradım, Tiranada da kral Zogonun &yni nezaketi gösterdiğini hatırlarım. — İtalyanın hangi şehirlerinde de- vamlı surette çalıştınız ? — Hemen bütün büyük © şehirlerde. Milâncda, Romada, Bolonya ve Paler- moda. Şimdi her gece Roma radyosunda mutlaka bir könsetim var. Fakat'size demin de söylemiştim. Benim seyahat» ten yana taliim çok açıktır. Birçok bü- yük artistler tanırım ki 20-30 yıl mem-. leketlerinde büytik muvaffakiyetler el de ederek çalışırlar da bir başka mem-- lekette konser verebilmek taliine uğra» mazlar.Halbuki ben İtalyan sahnelerin» de beğenilmemi takip eden ikinci yılda şimali Amerikaya davet edildim, Sonra cenubi Amerika çağızdı.. Bir çok Lâtin şehirlerinde dolaştım, Venezüellâ operasında alkışlandrm. Meşhur Ma- estro Perrozi ile çok muvaffak bir tur- ne yaptım. Daha sonra Avrupa yehirle- rindân davetler aldım. Breslav, o Rigö, Şehrimizde büyük bir muvaffakiyelle üç konser veren meşhur İtalyan Sopranosx Sinyorina Auğusta Çudrürla — Ressam Arif Dinonun krokisi — Nizamettin Nazif Taliyen verHelbiniğforsa! gittim. Şimali Afriksllan bahsederken unuttuğum iki şehri de ilâve edebilirsiniz. Trablus ve Bingazide de bulundum. — Trablusta ve Bingazide güzel ti- yatrolar var mı? — Trablusta... İyi bir (o tiyatro yok doğrusu. Miramarteatro'da o konserimi verdim. Fakat Bingazide güzel bir bi- na var, Mimar Piyaçsntini tarafından yapılmış ve beş milyon lirete (200.000 Jira) mal olmus. Gözlerinde uykusuzluğun yorgunlu- ğu vardı. Dik tutmağa Salıştığ: belke- miğinde uzanmak ve uzun o uzum din- lenmek istiyen bir hal sezdim: — Siz yorgunsunuz bayan... — Çopk.. - dedi - Uykusuzum. Kon- serlerden sonra uyuyamıyorum. Evvelâ beğenilmemek korkusundan gelen he- yecan, sorira alkışlardan gelen heyecan ve nihayet bir yığın insana İkendimi beğendirebilmekten doğan heyecan tesi rini en az yirmi dört çaat devam ettiri- yor. — İlk defa olarak sahneye ne zaman çıktınız? — On beş yıl kadar oluyo”. — O halde bayan... Hayretimi mazur görünüz; alkışlanmayı hâlâ tabii adde, demiyor unuz? Güldü, Güzel bir gülüşü *âr; Bir İtal yandan çök bir Boşnağı, hatti daha faz, la bir eski “İstanbul hanımı! andıran dolgunca yanaklı yüzünde bU İk ö Kim kimin karısı e a olan dç adan. kartlarile beruler dir panayır yerine gilmişlerdi. Kadınların. İsinileri KA mile, Bimlike ve SHuzandı. Bu ulu kişinin hepsi ganayırdan muhtelif eşyalar aldılar ve her birisinin o harcadığı paranin miktarı Çilra benabile) afdıkları es yalarım yekünuna müsavi idi R Fuat Malikeden 25 parça, Fethi Kâmglleden 12 Parça fazla mal almış'ardı. Her koca karısından Gü lira daha fazla har camıştı. Bütün bunları nazar dikkate nle- tak, Fuat, Fethi ve Yektanm karıları üç Va dndan hangisidir bulabilir misiniz? vi Pu mesele mtkafatbdır. Doğru halledenier arasından 4 kişiye müfte'if bediyeler vere tektir, Cevaplarım & baziran tarihine kadar (Arap Başı) işatetile şezetemiz adresine - gönderilmesi lâzımdır. Hal şeklini gensota rihli nüzhamızda bulacaksınız. Dikkatsizlik N A UHARRİRLERE bazan şu yol da mektüplar gelir: “Falân m seleden bahsetseniz e? Sizden mevzva dair yazılar bekliyoruz..... İlk bakışta bundan tabi bir şey olamaz: “Kari, dersiniz. o mescle hakkımda mu- hatritim #ikrini öğrenmek istiyor; belki kendi de ona göre bir kanaat edinecek... Yahut ki o mevzu hakkında malümatı yok, merek etmiş soruyor.,, İşin'asir-binde bir böyledir: ekseriya © mektupla kari muharriri imtihan edir. Bilgisi i yok mu diye değil, keri ünüyor mu diye. Cevabi, va- ritin o düvet üzerine yazacaği kanaatine o vygun bulmezra hükmünü verir! O muharrir ne dediği. ni bilmiyor, yahut bir tarafa Hizmet e- diyor, yazıları akunmağa değmez... Kw ri kaybetmekten korktuğum için bu çs- şit mektubları çoğu zaman cevabsız bı- rakırım, Okuduğumüz yazıda, (dinlediğimiz sözde hep kendimizi, kendi bildikleri- mizi ve düşündütleri ararız. O kü» dar ki onlar bizim kaygularımıza, fifkir- letimize büsbütün yaban:ı olsa bile ge- ne onlardan bizi teyit edecek (gözler çıkartırız. O sözlere verdiğimiz manayı onları s5yliyen duysa © şaşırır, inan maz. Kaç defa başıma geldi: “Sizin ya» Z'larınızı okudum, düşüncelerimiz biri- birine tamamile uygun. Onun için siz8 Wir hikâvemi (veya birkaç manzwmemi gönderiyorum), hiç şüphesiz beğenecek $iniz... Hikâyeyi veya man eleri kurum: Benim sevmed gim, öteden be. tarzın ta kendisi. “Acaba bu adam benim bir satır yazımı da mı okumamış? Benimle alây mı edi- yot?,, diye düşünürüm. Ekseriya bu şüphem haksızdır: O sJam benim bir çok yazılarımı okumuş, fakat onlara ken di istediğine göre mana vermiştir... Bir arkâdaşım vardır, bir zaman âşık ol muştu, o hisle alay eden, bölki de onu inkâra varan bir romanı okurken heye-. canla ağizdı; meğer onda sevginin ebe- diliğini söyliyen satırlar bulmuş. Hay- ret eğip kitzbr'bir kere daliğ Ükedemiz Aahadağiğik AKU ÜSUZUA vee ri düşman olduğum e yarıyacak tek cümle, tek kelime bus * lamadım. Hani bazı insanlar vardır, karşıların- daki söz söylerken dinler gibi gözükür. ler ama hiçbir şeyi duymaz, takip et- mez, kendi hülyalarına dalarlar. Okur- ken çoğumuz öyleyizdir: “Musigue de Seğne,, bir piyes Için ne ise elimizdeki kitap, gazete e bizim hülyamız için 0- dur. Öyle olmasa, (mukarririn söyledi- ğine dikkat etsek, onun sözlerinde ken- di bildiğimiz, düşündüğümüzden başka bir şöy arasak ona falan mesele hakkın- da ne düşündüğünü sormayız; yazısn- da ancak bildiğimiz, yani bizim içimiz- de zaten bulunan şeyleri bulmak şartile dikkat edeceğimizi bildirmeyiz. Nurullah ATAÇ v çük bir ağzın bembeyaz ve sağlam diş- lerini gösteriyor ve v zaman bu bir kaplana benziyor. Dedi ki: — İşte yanıldığınız nokta budur. Al kışı tabii addettiği gün sanatkâr sah- neden çekileceği ann geldi Silmeli- dir. Ön beş yıl, hiç de büyük bir sanat * Nizamettin NAZİF (up g Hunaog) İm m Zi mayın tarikli bulmacanın ali » Yol kaç kilometre Şotürün A noktismdan hareketile i ayni yere dönmesi için geçen zaman tara | #nat 20) dakikadır. Bu zaranm 40 dakikasını 4 noktasinda latirakntla geçtiği hesap ede Uras gidiş » gerisi aldığı meydana çıkar. Vasali sürat snatte ÇO kilometre olarak tayin edildiğine göre, de» kadın -, otomobilin 50 dakika yol mek kl A ve B noktas'na gidip gelebilmek Için otomekii 50 kilemetre katetmiştir. Ve A noktasından B soktu atasındaki mesafe de tam 25 kilometredir . Bu meseleyi doğru balledenler şunlardır: 1 — Şehremini Odabaşı Kaşıkçı mektep sokağı No. 2 M. Zeki KK. 2 — Beyazıt Fe lektrik şirketi mantör İbrahim, 3 — Fındık We setüstünde narlı çıkmazı sokak No 5 Bim naz, 4 — Vefa Jimesi No, 607 NM. Selmi, Matbanmız3 uğrayarak hediyelerini bilirler » ali

Bu sayıdan diğer sayfalar: