5 Haziran 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

5 Haziran 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

.. SHAZİRAM—1587 Benim göcüşüm: Istanbulda bir kaç gün. Yedi aylık bir ayrılıktan kp tekrar dönmek üzere Istanbula uğradım, Doğrusu burada hiçbir de” gişiklik gözüme çarpmadı desem ha- ta olmaz. Yalnız ola ola Tramvay şirketinin iki yeni arabası var! Y edi yda, bir şehir için fazla bir ilerleyiş sayılmaz, değil mil?l. Hani, derler ki: Anadoludan gelenler; İstanbulda- ki kalabalığı ve hareketi görünce şaşırırlarmış, başları dönermiş, göz” İeri kararırmış.. Bana öyle bir şey olmadı.. Samsun, Giresun, Bursa ve bilhassa Zonguldakla Ankaranm buradan daha az hareketli olduğunu kimse iddia edemez.. Yalnız, tabiati- le, İstanbul büyüktür. Malüm olan dillere destan şairanelikleri var. Bil- hassa ben Mudanya yolile geldim ; doğrusu, Marmaradan Adalara, son” ra şehre yaklaşış harikulâde!.. İnsanı ister istemez mütebassis ediyor.. ».. Bütün bu gezmelerim esnasında şu mevzua da dikkat etmiştim: — Neresi en ucuz? Bunun garip bir cevabını verece- ğim; zira, kendi görüşüme göre, formülünü buldum: İstanbul, bütün Türkiyede en ucuz yerdir. Lâkin Bursa, ondan da ucuzdur. Mugalâta gibi duran şöyle müdafaa edebilirim Ucuz şehir demek, aradığın ve muhtaç olduğun birçok mevaddın bulunmaması yüzünden az masraf edilen şehir demek değildir. Mesele beher maddeyi ucuza almaktadır. İşte bu bakımdan İstanbul, bizim öl- çülerimizle, en ucuzdur. Yoksa, hamsi, fasulya ve mısır ekmeği yiye” rek bütün bir ömür geçirmişsin, “adam sen de kimseye göründüğüm Sok Wicin senede birkaç Gi VEB tirmalı?-Bir külot pantalonile bir avcı ceketi elverir!,, diye düşünmüş- sün. Böyle düşünenlerin alacakları netice başka. “Bedavadan rub eksi- &ine,, yaşarlar. İstanbulda nakliyat bahalıdır. “Biraz eğleneyim!,, derseniz mededallah ateş bahasınadır. İstanbulun bahalı semtleri vardır. Esnaf insafsızcasma aldatmak yolunu tutmaktadır. Fa kat, her seviyeye göre bir hayat var- dır. Tecrübeli ve 'köşeyi bucağı bi- len bir İstanbul hemşerisi, Türkiye” nin diğer yerlerine nisbetle asgari para sarfederek, azami istihlâk et- mek imkânını bulur. Bu mikyasa göre, Bursa biraz da- ha ucuzdur. Hele orada yiyeceğe ta” allük eden şeyler yüzde ondan yüz. de elliye kadar ehvendir. Giyecek ve kullanılacak eşyanın hariçten ge- lenlerine, azıcık ve makul bir nakli- ye biniyor, işte o kadar.. Tekaütlerin Bursaya üşüşmesinin sebebini de zaten bunda aramalı! *... Sunu da söyliyeyim: Mudanyadan geldiğim sırada, va- purda birçok seyyahlar vardı: “Gez. dikleri yerler içinde İstanbulun en bahalı memleket olduğunu söyliyor lardı. Onlar da kendi ölçülerine gö re heşaplamışlar. Çünkü, buraya eğ- lenmek, geğmek için gelmişler, Söy” k bi, bunlar, şehrimizde pek yatlıdır. *» Yukarıya bir takım vaktalar sırala dim. Makale ve fıkra yazarken adet, yanları bir neticeye bağlamaktır. Ben de bağlayım bari: Memleketimizde en basit şekline irca edilmiş bir hayatı yaşamak ucuz lâkin birza şöyle ferah yaşayım der- seniz bahalıdır, Bunu bir İstanbullu, kasaba ve köyleri gezerken hissedi- yor; bir ecnebi seyyah da, İstanbul» da duyuyor. Kanaatkârlık manasm- da tasarruf fikrini milletten sökmeli istihlâkini alabildiğine genişletmeği ona aşılamalıyız. Çok çalışıp, çok is tihsal edip, çok mübadele ve ucuz istihlâk., (Vâ-Nd) sonra, | ai | bir hususi işim çıktı, üç dört gün ka- | bu iddiamı Ismail Hakkının Istanbul * in sahil kısmına indiğin nebi bir âlemle kargıla. İ garsınız.. Buraları, dünkü yazımın | başında da işaret etğim gibi tama. | men Rizeli Se Sürmeneli vatandaşla. rın istilâsma uğramıştır» . İster sokaktakilerle, ister iskele caddesinin iki tarafına dizilen kahve- İ Jeri dolduranlarla konuşunuz, karşı. Jaştığınız bütün insanlarda sa katıl, mamış bir Karadeniz şivesi bulacağı- nız muhakkaktır. Ciball vepür iskelesi civarında lâ, lettayin bir kahveye girmek üzerey. dim ki, Jâcivert pantalon giymiş, be. yaz gömleğinin kolları Üzerine siyah kolluklar geçirmiş bir adamla burun buruna geldim. “Kısmet ayağıma ge). di,, diye düşünerek kendisiyle konuş- mak istedim ve: — Merhaba bayım! Buraların ne dertleri, pe gikâyetleri var, lütfen söy- ler misiniz bana, diye sordum? Uzun, uzun dert dinleyeceğimi, hiç olmazsa mülâyim bir cevab alaca. ğımı sanıyordum. Fakat hiç de öyle olmadı. Karşımdaki dik dik yüzüme baktı, halis bir Rizeli şivesile; — Senin, dedi, nene gerek benim derdim, Şen dert ortağı mısın ki... — Anlamadınız, mesele öyle değil, diye izah edecek oldum, fakat lâfı yi- ne ağama tıkadı: —perdimiz filân yok, bizim, Karşımdakinin beni kimbilir niçin sual oran bir memur sunarak sinir. lendiğisi anlamakta müşkülât çekme - migtim. Yeni bir aksi cevab vermesine meydan bırakmadan: —— Ben gazeteciyim de, ondan sizin. le konuşmak istedim, diye söyliyecek. lerimi sıralayıverdim. Beyaz gömlekli, siyah kolluklu zat, gazeteci sözlinü işitir işitmez birden- bire tavrını değiştirdi. Biraz evvel ça- tik kaşlariyle tam bir aksilik akan yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. Bir sünek” tamir edilmediği İçin olan Cibali kahvesinde, halk konuşuyor ! Cibalili denizciler Haber «— Ne bileyim ben, dedi, kim oldu. ğunuzu. Evveiden söyleseydiniz ya!... | — Fakat vakit bırakmadınız ik, de- dim. Hiç cevab vermeden gül. dü. Etrafrma baktım. Biz konuşurken epey İnsan toplanmıştı. Bu sirada bir dakika evvel beni tersliyen zat, tam bir nezaketle: — Een iskele kahvesinin sahibiyim, diye kendini takdim etti, — Mükemmel, dedim, Anlat hım, şimdi, buraların derdini. Fakat onünla konuşmam kısmet de, Zilmiş galiba. Çünkü etrafımızda top- lananlardan bir kayıkçı kimseye fır- sat bırakmadan hemen söze karıştı: — Ben söyliyeyim, dedi. Burada o- turanlar, hep kaptan, molörcü, ve ka. yıkçı adamlarız. Fakat artık denizçi- lerin işi iyi © bilhassa ki gür geçtik rada kaç sandal bekliyoruz, Ve sabah. tanberi dah se yoktur köprü yokken halimiz böyle olunca, Atatürk köprüsü yapıldıktan bakalım ne olacağ ğız.. baka, spnra koca bir semtin susuz kalmasına sebob çeşmesi pı yuttu. Bakınız şu. | Habersiye dertlerini anlatıyor... (Cibali 5) Cibalide oturan deniz adamları susuzluktan şikâyetçi semtin iskele caddesi pislik ve yağ kokusu içinde Yazan: | Haberci ey muharririyle konuşurlarken O susunca, bu sefer başında deniz. ci ka ğ sti .bulunan, temiz giyinmiş bir gençle konuştum. — Ben, diyordu; buranm esaslı dertlerini şöyle sıralıyabilirim $ize: — Evvelâ iskele taddesi çok pis. Bakınız, İşte çöpleri gözünüzle gördü- DÜZ... Saniyen, şurada bir yağ fabrikası vardır. Gece gündüz çalışır ve burala- rı tahammülsüz bir kokuya boğar. Sonra da, öğle üzerleri iki #aat ka. dar buradan aşağıya vapur yoktur ki, bu da düzelmesi lâzımgelen hir iştir. Tarifeye bir posta daha ilâvesi bu #i- kıntımızın önünü de alacaktır. Ve semtimizin en mühim derdi olarak da size susuzluktan bahsedersem, hepsini anlatmış olurum. Muhatabım susunca durduğum 80. kağa dikkatle baktım. Kaldımların pisliği nasıl açıkça görülüyorsa, yağ İ fabrikasının mide bulandırıcı kokusu İ da öylece hissediliyordu. Etrafımıza çok adam toplanmıştı. Fakat, anladım Kİ, söz söyliyecek başka kimse yok. Hepsi de yalnız baş sallıyarak bahriye kasketli zatık söz. (Devamı 11 incide) HARERCİ Dikkat ! —a ma e Mahallelerinizde gördüğünüz bütün eksiklikleri, bütün şikâyet. lerinizi, yapılmasını istediğiniz şeyleri, canimızı sıkan hâdiseleri her saat, ister mektupla, telefonla ve isterseniz matbaamıza gelerek bize bildiriniz. Muharririmiz, fotoğrafçıları . mız ayağınıza kadar gelip söy. lediklerinizi inceliyecek, şikâyet - lerinize veya temennilerinize ga- #'emiz tercüman olacaktır. GÜMHÜRİYETİe: Hatay zalerini Atatürke borçluyuz Atatürkün cümleyi biliy ylemiş olduğu meşhur UNUZ — Hdakal kırk asırlık Türk olan bir memleket esarete giremez, Atatürk Hatay davasını ilk olarak bu tümleyi sarfettiği zaman ele almış değil di. Bunun tarihi daha eskidir Milli mi- sak hudutları çizilirken © cenupta milli istiklâlleri için çalışan ve çarpışan taylılar, Atatürkün nazarin milli varlıklar ın mahfuziyetini a eski: Afatürk Büyük Harbin Suriye muharebeleri s0- nunda Halepde Türk askerliğinin şeref haysiyetini bir daha tesis ettiği siralar da dahi muhtemel yeni milli Türk hu- dudunun cenup kısımları üzerinde göz gezdirmiş ve İskenderun — Antakya ve havalisinin her ne pahasına olsa feda o- lunamaz bir Türklük parçası bulundu- ğuna karar vermişti Bugün bu dava © milletlerarası çetin ihtilâfların süzgecinden geç Atatür kün asgari İsteğine mutabık büşekilde hallolundu: Hatay istiklâlini katandı, ve ırktaş kardeşlerimiz Hat başımızda milli v ylılar yanı- nm kendi milif ellerinde idaresi imkânının istihsalile bahtiyar oldular. Bu umumi “Türk da» vasr bilhassa Atatürkün, artık söyliye- biliriz ki, icap ederse şahsan dahi her fe dakârlığı göze alarak işte t lunmasını istediği bir yle hallo- vaydı, Onun İ- gin bugün bu zaferi onun hakiki sahibi olan Atatürke kutluluyoruz, bütün mil- letçe ve baştanbaşa bütün memlekette. (Yunus Na KURUN'da; Ücretli aile hayatı * Türk kndını güzellik Amerika Cumhurreisinin eşi Pay Ruzveltin geçende bir konferans rek bütün Amerika erkeklerini ev kö dınlarına ev işleri için ücret . vermeğe davet ettiğini biliyoruz. Tanınmış Fran #z mubarrirlerinden biri, Amerika baş hanımefendisinin bu teklifini tahlil ede. tek bu takdirde erkeklerin de kadınlar dan ücret istemeğe hakl: olacakları hiz metleri bulunacağını ileri sürerek şöyle diyor: — Bayan Ruzvelte göre evir ekiz saat çalışan bir kadın, da hususi bir mukavele olmadıkça (az- la iş görmiyecektir. Akşam evine gelen bir erkek mutbakta pişmiş yemek bu- lacak, fakat bu yemeği sofraya (kendi eliyle getirmeğe mecbur olacaktır. Ye- mekten sonra da sofrayı kaldırmak ve temizl mek vazifesi gene kendine düşe- cektir, Fakat buna mukabil (Okadında erkekten bir hizmet beklerse, omeselâ “bugün dışarda gördüğüm şeyleri bana anlat!,, yahut “benim hoşuna gidecek bir şeyler yap!,. “biraz aşktan, muhab- betten bahset!,. gibi şeyler derse o vakit erkek cebinden bir liste çıkaracak: “Gö nül eğlendirmek dolar! Aşk ve mu- habbetten bahsetmek iki dolar! Garip ve hoş f:kra nakli yarım dolar! Bir bu- sesik yetmiş santim!,, diye bu hizmet- lerin ücretlerini gözden geçirecek, bu ücretlerle bir kotlet pişirme yahut 0- daları süpürmek gibi ev işlerinin ücret- İerini ödemeğe çalışacaktır" Lâtife zannetmeviniz. Bir gün g dünya yüzü böğle bir manzarâ (Hasan Kum müsabakalarına girmeli midr ? İstanbul belediyesi fes'v 3l programı- na bir de güzellik müsabakası nu sı koymuş. Güzellik müsabakası, kadınların hık meta oldukları kanaatinin bir ifade- sidir. Bu iş, Avrupada bir miiddst kadın ara- taçirlezin elinde bir ticaret vasıtası ola- vak yapıldı, fakat sonra iflâs etti. Kadı- na hürmet eden, kad etmek istiyen bir ce a hürmet telkin yet, onun böyle etinin ve budunun teşhir edilmesine ce- vaz vermez. Biz Türk kadınım güzelik kalarında de hayat sahnesin; | fak olmuş görmek isteriz. Bu sebeple belediyenin bu nu: tekrar diriltmeye te: rü bulmuyoruz, (Günün meselesi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: