June 10, 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

June 10, 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tarihi macera ve aşk romanı — 92 — Yazan: (Vâ - Nü) Gözleri dönmüş, dişleri düşmüş, çenelerinden tektük kıllar bırtlamış kocakarılar huşu içinde Osmana doğru yürüdüler Geçen kısımların hülâsası erkek görmedikleri için bizim burada Koca karılar verilen emri uluhiyet. Esir düşüp hristiyan olduk. Bizim.| bulunuşumuzu bir mucizeye hamlet,| ten geliyor sanıp durdüular, le beraber olan küçük Orman mu. ciseler gösterdi. Onun için kendisi- wi papas yapmağa karar verdiler.. Ben de onun lalasıyım, Birlikte ma. nastırları geziyoruz. Bizim için her şey oaizdir; Hatta kadınlar manas. fırma bile giriyoruz. Orada bir di- ni düğüne rastladık: .0 6 Gelin zlayı, orta binaya doğru gir. mişti. OÖsmana sordum: — Nereye gidelim? Parmağile sağ tarafı işaret etti. Oraya doğru yürüdük. Kocaman, kâgir bir bina.. Kapıları ardına kadar açıktı. Zira esasen bu bahçe namah. vem bir yerdi. Sur gibi yüksek duvar- ları vardı. Bahçeye kimse girmiyor. du. Nerede kalmış ki binadan girsin.. | İçerde, bir kalbin çarpması Bibi, mütereddit, yeknasak. sesler duyduk: — İsa! İsa! İsa! İsa. Karğgilıklı duran aynalarda - bitmez tükenmez Mmiktarda akseder gibi, bu sesler devam edip duruyordu: — İsa! İsa! İsa! İsa.. Osman, yüz buruşturdu: — Of! Kalbime kasvet geldi. — Yavrum, evlâdım!.. . dedim. - Sen buna alışmalısm. Çünkü papas olacak değil misin. — Hayır! . dedi. . Sadece papaslığı öğreneceğim.. Bu, bana lâzamdır.. Öğ. renmek başka, olmak başka.. Ben her şeyi öğrenmeliyim., Yürü, bakalım, *“İsa,, diye haykıranlar kim?.. | Her tarafta haçlar asılıydı. Eski kâ. gir binanım duvarlarından rutubet sı.| zryordu. Oyma zeytin ağacından ya. pilmiş tahta mobilyelerle dolu kilise vari salonlardan geçtik.. — İsa!.. İsa!.. İsat.. Bu sesler yaklaşıyordu. Zikrin en bariz surette işitildiği bir kapıdan içeriye baktık. Dört kadın, İsa tasvirlerinin önünde diz çökmüşlerdi. Bu tasvirler, İsayı annesinin kucağındayken, sonra muh-| telif yaşlarda çocukken, ve nihayet sa- kallı ve büyük bir erkekker gösteri. yordu. “ikkatimi bir şey celb. lrden biri, bizim Osmana © kadar benziyordu ki.. Zikreden rahibelerden biri şöyle bir| duaya başladı: — Ey İsa! Bizim nikâhliımız, koca. miz olun İsa! Bize yalnız ahrette mi kendini göstereceksin?.. Halbuki en sevgili kullarına dünyada da görünür, onları vusletine mail edermişsin!.. Aman ey İsa!. Görlin bizet, Osman, suratını buruşturdu: — Lala! — Efendim? Z — Demin bahçede gördüğümüz! bekçi kadın bize ne demişti! Bu bina.) nın genç kızlarla meskün olduğunu| söylememiş miydi? | — BHayır evlâdım, akilımda yanlış! kalmış. “Sağdaki binada ihtiyar ka. dınlar oturuyor. Orta da rahibeler, solda henüz rahibe olmamış genç kiz. lar! demişti, | Osmaa: — Öyleyse yanlış gelmigiz! Gidelim | dan! - dedi. Poki, nasıl istersen.. 'Tam dönecektik ki, birdenbire, ses. ler yükseldi: — İsa! İsa! İsat.. İhtiyar rahibeler, büyük bir coşkun. lukla üzerimize doğru atılıyorlardı. Bizi görmüşlerdi. Çocuğu da İsaya benzetmişlerdi, belli.. Ömürlerinde bu bina içinde bir tek yabancı, bahusus, mişlerdi. — İsa! İsa! İsa!.. Hiçbir şeyden korkmadığını denizde ve karada gösterdiği harikulüde cesa. Tretlerle isbat etmiş olan Osmancık, yamyam gibi üzerine yürüyen gözleri | dönmüş bu koca karılar karşısmda ister istemez geriledi. Duvara abandı. V— Durun!.. Yaklaşmayın!.. . dedi. Of Aman Allah.. | Koca karılarda hayli müstekreh şeylerdi.. Dişleri dökülmüş, çenelerin. den tek tek ve sert kıllar sarkmış.. Yüzleri sütlüç gibi.. İhtirasla ileri uzanan ellerinden damarlar bırtlamış.. Fakat hâlâ, sarhoşçasına bir huşu ile tekrarlıyorlardı: — İsa! İsa! İza!.. Muhteris koca karılar da ama çirikn şeyler oluyor hani.. Hatta ibadet halin de olsalar bile.. Osman, nefretle: — Suzun! . dedi. Titriyerek, hayran havyran, Ösmana bakıyorlardı. Aldanmalarını — teşdit eden şeyi anlıyordum. Kılıklarımız - Giridlilerin — giydiği yerli kılıklar değildi. Arap memleket. lerine gitmek üzere yola çıktığımız için sırtimıza da ona göre elbiseler giymiştik, Bu kılıklar aynı zamanda Filistinde giyilen ktyafetlerdi. (Devamı var) Haber, okuyucuları - arasında bir fıkra müsabakaaı açmıştır. Günderi tecek fıkraların kısa ve hiç olmazsa Fıkralar, günderenlerin İmzaları yahut müstear adlarile neşredilecek ve her ay o ay içinde çıkacakların en iyilerinden beşine muhtelif ve kıy. zmetli hodiyeler verilecektir . Bize bildiğiniz güzel gönderiniz. Sağır buymaz uydurur Sağır adamın biri hastanede, hasta olan bir arkadaşını ziyarete gider. Yol- da giderken başka bir arkadaşına rast gelir — Yahu, der, ben falatıt ziyarete gi - diyorum. Fakat nasıl anlaşacağız. Ma . lüâm ya, kulaklarım işitmez. Nasıl konu. şabilirim?. — Canım ondan kölayı ne var? Has- taya sorarsın: “Nasılsın? İyi misin?,, diye. O da tabil “Eh iyiyim!,, diye - cektir. “Ne ilâçlar alıyorsun? Hangi göktor bakıyor?,, gibi suallerin ceap . larına kargılık verir ve şifalar temenni | edip çıkaram. Sağır hastaya gider: — Nasilsın ya hu, iyi misin? — Çok fenayım. — Oh, oh, oh.. Ne ilâçlar içiyorsun, — Zehir içiyorum, zehir! .. — Şifadır, şifa! Hangi doktor bakı - yor?. x — Bugünlerde Azrail bakıyor.. — üstait doktordur, der ve çıkar, BA.LA, Pazarlık Adamın biri, başka bir mahalleye nakledeceğiden — eşyalarını taşıtmak için çarşıdan bir hamal getirmiş. Eşya - ları göstererek kaç kuruşa taşıyacağını sormuş. Hamal — Sizin için üç liraya taşı - Tım. — Canım taşracağın ne kadar - eşya bu kadar para istiyorsun? — Daha ne olsun ayım. Sandık man. dık, dolap molap, bakır makır, kanape manape... Adam, hamalın bu kalabalık sözlerine karngı: — Peki öylese, sandığı bırak mandı. ki 4 ü1 götür. Dolap kalsın molabı — götür. | Bakırı bırak makırı götür. Kanapeyi | bitrak manapeyi götür, demiş. F. Kmt Şerbet Bir toplantıda acemin birine şerbet ikram etmişler: —— Men şerbet içmenen, diye reddet. miş. Sebebini sormuşlar : — AÂnın evveli (şer) aharı - (Çbet), | men anı içmenem, demiş. Teyfik Tarı Üç züğürt Karınları aç, üç züğürt bir araya ge. lerek konuşmağa başlamışlar: Birincisi — Dünyadaki bütün altın . lar, elmaslar ve sair kıymetli şeyler be- nim olsa, dünyanrım en zengini olurum, demiş. İkincisi — Dünyada ne kadar su var- sa mürekkep, ne kadar ağaç varsa ka. lem, olsa ve bunlar bitinciye kadar 1 rakamının önüne konulacak sıfırla elde edilecek adet kadar liram olsa ben sen den zengin olurdum, demiş. Üçüncüsü — Siz her şeyi aldınız, ba. na bir şey yalmadı, demiş ve ilâve et - miş: — İkiniz birden ölseniz de mirasınız bana kalsa ben daha zengin olurdum!.. Mademki » yabancı yok İlk defa nöbet bekliyen acemi bir ne- fer kendisine verilen talimata göre | Diye sorar ve bütün geçenlerden de: — Yabancı değil Cevabını alıyormuş. Bu şekilde ce . vap verenler, beş, altı olunca: — Mademi burada yabancı adam yok, nafile yere ne bekliyeyim... Diye koğuşa dönmüş. * Nurulah Şengel Bu çocuk devemidir ki kendi kulağını ısırsın Hocanım birine iki çocuk gelip biri: Çeviren fa. PP — Bu itibarla, kendine model olarak se. çeceği kimsenin muayyen şartları dol - durması icap ediyordu. Cim düşündü ve yapması gerek olan işlerin vüs'ati karşı- sında az kalsın teşebbüsünden vazgeçe. cekti. Bu, hakikaten akıllara hayret ve. | zecek bir iş olacaktı. Acaba tahakkuku- na imkân var mıydı?. Cim, hastaneden ayrıldıktan şonra Bruklin de doğmuş olduğu odaya gel - di, oradan, Şikagoda bulunan hususi bir polis müessesesine mektup ile şu va. zifeyi verdi: “Bon, kalb — hastalığma müptelâ ve nerede ise ölmek üzere olan bir adam arıyorum. Bu adamın muayyen bir va. ridatı olması, işlerden çekilmiş bulun - | ması, mühitinde de namuslu bir adam başka, bu adamın yakın bir akrabası dahi olmaması lâzımdır. Hattâ münzevi Yapacağınız taharriyattan kendisinin kat'iyyen haberi olmryacaktır. Sizden istediğim sadece, bu şartları haiz bir a. dam bulmanız ve adresini bana bildir. menizdir.,, Cim mektupla beraber, bu iş için ve. rilmesi lâzım ücretin iki mislini de gönderdi ve Burton adresini verdi. Bir hafta sonra rapor gelmeğe başladı. Masraf ta gittikçe kabarıyordu. Li - kin Cim sesini çıkarmadan ödüyor, Ta- porlardan hiçbiri, kendini tatmin etmi. yordu. Nihayet, kırk beş gün kadar sonra şöyle bir cevap aldı. “Zannedersek aradığınızı bulduk. Bu adamın ismi Fransis Karterdir. Kendisi halihazırda Siyu Fals ta bir hususi has. Lui şehrinin tanınmış bir müessesesinin başında olan bu adam kalbinden musta- riptir ve her an ölüme intizar ediyor. Esasen hastalığı yüzünden işten çekil . len Kanadalıdır. Karısı bir çok sene evvel ölmüştür. Çocuğu, döstu yoktur. Kimse gidip kendisini yoklamamakta . dır. Mister Karterin 200,000 dolar ka. | dar şahsi serveti vardır. Bir evvel İolmek arzusundadır. Zira, şahsi h-:m tine gör,e bir yangında yanmış karısına, öteki dünyada iltihak edecek- RÜr.n, Bu fapora, Mister Karter hakkında toplanmış olan diğer bir sürü hususi malümat ilâve edilmişti. Cim derhal kalktı, trene bindi ve Si - yu Fals şehrine .giderek bir ötele indi. Ertesi gün, bir otomobile binerek hasta. neye gitti ve Mister Karterle görüşmek istediğini büdirdi. Onu bir ihtizar salo- nuna aldılar. Beklemeğe bâşladı. Cim beklerken, büyük bir Merak için de idi. Karter, vetilen izahata göre onun benzemek için aradığı modeldi. Tdkin — Hocafendi! Bu benim kulağımı (bu adam ne biçim bir adamdı? Kapı a. ısırdı, diye şikâyet eder, öteki de: — Vallahi ben ısırmadım, kendi ısir- dı, diye inkâr eder. Hoca biraz düşün - | dükten sonra inkâr eden çocuğa: — Behey veledizina, bu çocuk deve midir ki kendi kulağını 1sıTabilsin, de - miş. Ibrahim KORA Eşek götürsün çıldı ve Fransis Karter içeri girdi. Cim bütün dikkatiyle ona bakıyordu. Bu, kibar halli, solgun yüzlü, siyah Saçlı, mavi gözlü, yakışıklı bir adamdı. Cim den biraz daha yaşlı, fakat daha ince görünüyordu. Burnu muntazam Ve düz, Cudaklarınm çizgileri biraz fazla sarih, çenesi Cimisiinden daha az azimkâr, Bir çapkın delikarılı eşeği ile köyüne (Alnt açıktı. Cim içinden: giden bir köylü kızına : — Seni öpeyim de bu öpücüğü sizin köydeki sevgilime götür, der. Köylü kızı, delikanlıya: — Güzel adam, benden daha iyi. Diye düşündü. Mister Karter odada Cimden başka birisini görmediği için: — Beni, diye sordu, siz Mi istetti . — Eşek köye daha evvel gidecek, © . riz? na verin o götürsün, cevabını verir. HİLMİ Ne sana yaradı ne,bana Çapkımın biri bir şekerci dükkânının önünden geçerken bir avuç şeker çar- pıp savuşmuş. Bakmış ki şekerci, arka. sından koşup geliyor. Hemen şekerleri Ağrına attığı gibi: — İşte, ne sana yaradı, ne bana, de - mia., İbrahim KORA aA y B 5 — Evet.. — Ne istiyorsunuz?, Sesi de güzeldi. Ahenkli idi. Che ce- vap verdi: — Sizi tamamen hususi bir iş için ıöîıııiı geldim. — Buyurunuz, oturunuz. Yalnız. şu. vu haber vereyim ki, eğer bir şey sat - mak arzusunda iseniz, haberiniz olsun ki boşuna zahmet etmiş oluyorsunuz. Artık hiç bir işle meşgul olmuyorum. olarak tanmmış olması şarttır. Bundan | tanede tedavi altındadır. Vaktiyle Sen | ÇERERTN 10 Haziran — 1937 zt Ve her an ölmek ihtim: dığımı da biliyorsunuz. Bu sözler, Cimin işini kolaylaştırıyor" içinde yaşa « jdü, j bir adam olursa, çok memnun olurum. - | | de istikbalden pek ümidi — Mister Karter, dedi, siz uzun #âe mandanberi birisini arıyorsunuz, değl mi? . — Ne demek istiyorsunuz? ? — Yani, kızkardeşinizle çocuğunuzu arıyorsunuz. Bundan ön sene evvel of- tadan kayboldular, değil mi? — Benim bususi işlerimle ne hakla uğraşıyorsunuz?. — Sinirlenmeyiniz ve sükünet bulu. nuz Mister Karter. Çok sevdiğiniz hem- şireniz, vaktiyle, çılgınlık denilen bir harekette bulunmuştu. Bu çılgınlık ne. ticesi bir çocuğu oldu. Çocuğun babası, pna ismini vermeğe vakit hulmadan öl- di , Siz, ona karşı başin davrandı » nız. Kendisine yardım edebilecek yegâ- ne adam siz olduğunuz hale, ondan bu çocuğunu terketmesini istediniz. O, razı olmadı. Çocuğu ile beraber kaçtı. Siz de o gündenberi kendisini arıyorşunuz. Mister Karter, titriyen bir sesle sora du: — Kimsiniz ve ne hakla.. — Sizinkinden daha müşkül bir va - ziyette bulunan bir adam sılatiyle ve o hakla görüşüyorum. Mister Karter ve sizden — yardım istiyorum. Kızkarde . şinizle çocuğunu bulmak ve onlara yar- dım etmek istiyorsunuz, değil mi?, — Nakten yardım zannedersem?. — Evet. — Hesaplarınıza — göre, emlâkiniz 250.000 dolar kadar ediyor, değil mi? — Evet... Amma:... aa Terğs — Durunuz, acele etmeyiniz. FEgEF , emlâkinizi bugün satıp nakte tahvil ete mek isterseniz elinize ne geçer? — Her halde kıymetlerinin beşte biri ancak.. — Başka varisiniz de yok.. Bu serve- tinizi, bulundukları dakikada kendileri. ne verilmek üzere kızkardeşinizle oğlu- na vasiyet ettiniz. Gayet tabil olarak, onların bulunmamak ihtimali de var. Siz öldükten sonra, sizin namınıza on « ları aramakta devam edecek - olanlar, her halde sizin kadar alâka ve ciddiyetle bu işi takip edecek değillerdir. Her hal- yok, değil mi?. — Ne diye beni inkisara sevketmek istiyorsunuz?. — Çünkü size yapılacak teklifim var Mister Karter, Ben sizden, emlâkinizi 200.000 dolara satın almağa geldim. — Be?, — Evet, ciddi söylüyorum. Bu para. yı kabul edebilirsiniz. Ve Üstelik, san - ki kendi ailem efradı imiş gibi onları arayacağım: da vadediyorum. ; — İnanamıyacağım geliyor.. Hayır, bu kadar saadeti tasavvur edemiyorum. Bu olamaz.. İmkân yok.. Hem niçin be. nimle bu kadar alâkadarsınız? Ne diye bunu yapacaksınız?. — Çünkü size ihtiyacım var . — Yal. Nedir mesele, anlatınız Ben- den ne istiyorsunuz?. — Sizden, artık size lüzumu olmuyan bir şeyi istiyorum, Mister Karte:. Siz. den istediğim şey mazinizdir, hayatı - nız, hatıralarınız ve isminiz. Sizden hü. viyetinizi istiyorum. — Hasta mısınız siz, yoksa deli mi? — Hayatımda şu dakikada olduğu kadar kendimi şuuru ve sıhhati yetinde hissetmedim Mister Karter, Şimdi, ne sebepten hüviyetinizi istediğimi söyli « yeceğim, Muhtellf vasıtalarla yaptırdı. ğım araştırma'ar neticesinde söyliyebi « Tirim ki, siz, dünyada bana yardım ede. bilecek yegâne adamsınız. Karter yüzünde bir memnuniyet ve gözlerinde bir parlaklık oldu. Yekna - sak geçen hasta hayatında kimse ken . disiyle meşgul olmuyordu. Canrı sıkılı « yardı. N'hayet işte bir hâdise oluyordu. Hem de garip ve esrarengir bir hâdise, (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: