10 Haziran 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

10 Haziran 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 HAZİRAN — 1937 — Beni örüsüm; Gireson köylerindebar... Giresondan Kulakkaya'ya giden yol üzerindeyiz.. İlerlediğimiz saha da bir karış yer yok ki ekilmemiş, iş- lenmemiş olsun... Esasen, Gireson- dan şarka, garba ve cenuba doğru üç şose kalkar. Bunların kiminde elli, kiminde yüz küsur kilometre katettim. Yaşil olmıyan bir dönüm- lük yer göremedim. Bütün yeşillik- ler, alabildiğine, fındıktır. » * » Gireson bir. cennettir. Gördü- ğüm yerlerin şu noktadan en ma- muru ve en enteresanıdır: — Devlet bütçesine değil, ferdin mesaisine da- yanarak ilerliyor. Ayni zamanda toprağının fındık gibi müstesna ve | bu | imtiyazlı bir mahsul vermesine refahını bedyundur. Gireson ve Samsun,.. Bunlar Karadenizin biri fındık, biri — tütün yetiştiren ve ikisi de, ayni liberal k rakterde müreffeh ve mesut şehir- lerdir. Fert servet nok ta sın dan, Gireson, kiyenin en zen- gin vilâyeti sa - yılıyor. Şehirli - nin hissesi çık - tıktan, hükü - metin vergileri verildikten son başına girmesi Tür- Biy ra, bir sene zar- — Giresun Belediye finda, —yalnız — Relsi Bay Eşref köylüye üçbu. Dizdar çuk milyon lira kalmış. Köyleri gezerken bakıyorsunuz: Yartık, kötü kılıklara rastlıyamıyor- sunuz. Ekseriyet, lâcivert aba yer- Ki kumaşlardan kilot pantalon ve avcı ceketi ve kasket giymiş. Kimin- de çapula, kiminde spor çorapları... Hülâsa, ideal köylü kılıkları.. Evleri de <>a göre.. Kadınlarının - giyinişi de keza... saresar, yerir Uaraık Ya, SÖN Za- | manlarda inkiçaf etmiş ve bunu, Belediye reisi Eşref Dizdara med- yun.. Mükemmel bir patk yapılmış.. İçinde nadide ağaçlar, denize karşı , mefes almacak bir yer.. Eskiden balçık yatağı olan yollar bir cadde haline gelmiş. Giresunlular, evvelâ kaldırım taşlarını hariçten getirtmek istemişler, Bunun bahalı olduğunu anlayınca kendi hudatları —hahilin- deki kayaları tetkik ederek kaldırı- ma elverişli olduğunu anlamışlar, _vfıllırrnı döşeyip duruyorlar.. Söyler î!'m ya: Müteşebbis, uyanık insan- &V. Giresun, en Müşkülpesent ve me- deniyet, konfor meraklısı bir insa: nın bile: “— Büyük şehirleri aramadan şurada memnuniyetle Otururum | Çünkü her şeyi var!,, diyeceği bir memlekettir. & » » Bay Eşref Dizdarla Giresunun en maruf simalarından bay Mehmet Feridun büyük bir misafirperverlik göstererek bizi ağırladı ve her yer gezdirdiler. Kulaklaya'ya doğru giderken güsterdiler: — Şu köyün şu binasını görüyor musunuz?.. Bardır! n biri ilâve etti: lesef bizim köylü pek Bunu hiç tasavvur etmemiştim. işte, varmış meğer.. Geçen mevsim buraya İstanbuldan artistler getirilmiş.. Köylüler keyif çatıyor- muş.. Fakat şimdi bar - kabalıydı. Çünkü mevsim değil, Bu niçin hoşa gitmiyen bir şey oluyor?.. —Anlıya madım... İyice düşünülürse, bir bar, köy- küye kalan üç beş milyonun kaç yüz İirasını çekip dışarı götürür?.. Hay- di haydi iki bin.. farzediniz ki, müs- rifliği dillere destan olan Giresonlu birkaç on bin liralık da kumar oyna: sın... Fakat bu para da gene - kendi hemşehrileri arasmda tedavül ediyor. Buna mukabil, Giresonlu, ken- dine, karısına, çoluğuna, çocuğu- İstanbul Topkapı deyince hepimizin hatırına, fakrü zarurete boğulmuş, bakımsız bir muhit gelir... Halbuki, hakikat, hiç de böyle de. | ğildir. Ben, bugünkü Topkapıyı gün- lerdenberi her köşesinde ayrı bir se. falet kaynağına rasgeldiğim İstanbu- 1 hat..en iyi geçimi olan yerle. Tinden birisi olarak buldum. İki gün evvel, Feriköyünün kor- kunç halini gördükten sonra Topkapı bant cennet gibi geldi, Fakat bütün bunlara rağmen Top. kapı hiç derisiz bir mahalle midir? Elbette hayır! Buranm da kendine göre birçok derdi, noksanı var, Var ama, bunlar müreffeh — semtlerimizde bile ras. geldiğimiz dertlerden fazla bir yekün tutmuyor. * & a l Topkapiy! nasıl hislerle gezmeye gittiğimi yukarda Yazmıştım. Garip bir tesadüf, Topkapıya ayak basar basmaz, beni Şehir tiyatrosu me murlarından Dalmle karşılaştırdı. Da- im sözüne ıtimat ettiğim bir ahbabtı. Senelerdenberi Topkapıda oturduğunu da biliyordum... ondan sormağı düşündüm. Fakat o bu. na vakit bırakmadı. Daha “merhaba,, demeden: — Bugün yanlış kapı çalmışamız, tiive söze başladı, Ve yüzünden hiç ek- * olmiyan tebessümünü bir kat dü- M x Sokak orlasında, haldırım taşı, tükürük ve baysı çekir düdük yapan konuşuyor ! İ K & yinden diüdük imal oden Toptapılı çocuklar.. Mluayene ücretlerinde görülmemiş bir damping Yapan Topkapılı doktorun (Topkapı 1) Tertemiz ve asüde bir semt : Topkapı Topkapılı doktorun damping tarifesi: muayene ücreti 30, hastanın evinde 50 kuruş Topkapı sokaklarında kaldırım taşı, kaysı çekirdeği ve tükürükle çocuklar Doı('rış ZIM ALKAN tabe lâsı ha arttırarak söyliyeceklerini şöyle sı- | raladı: , — Bizim Topkapttın, hiçbir derdi yoktur. Bugün İstanbulun cn rahat yerine düştünüz. Burada beyhude v: kit geçirmeyin, bir*şeyler bulamıya. cağınıza yemin ederim... Ben: — Nasıl olür? Şakı mı söylüyorsun, Buraların gezilecek yerlerini evvelâ İalay mı ediyorsun? diye ısrar ettim. Fakat o Nuh demiş, peygamber de- mek istemiyordu. — Yok yahu, zorla mt dert bula. caksınız. Vallah billâh buranın derdi yok, diye bü'ün talâkatını kullan grak beni .i_kn_u&ıl:ş:yurdu. na ihtimam sarfeden ideal bir vatan- | daş tipidir. Onun küçük kabahatleri büyük meziyetlerini tahrik ediyor: Masraf etmeğe alışmıştır:. bunun zevkini almıştır; bu masrafı karşıla: mak için de bir kariş ekilmemiş yer bıtakmıyor.. Birkaç hemşehrisi iflâs bile etse, bunu tabii saymalı. | Karadenizin diğer yerlerinde de imtiyazlı topraklar vardır. Fakat o ralarını bu derece kesif bahçeler ya şarlnı'nınn'ımv Giresonlunun © kötü manadaki #kirli çıkım,, olmamasıdır ki, ( nu yükseltmiştir... (Vâ-Nü) Onun bu kadar ısrarı karşısında kendi kendime düşündü: “Daim ne olsa, belediyeci sayılır, 0- nun için bizi buradan savmıyı yor. Fakat yetimiz yok, diye hâlâ yemin üstüne in bastıran Daime: — Pekey, dedim, senin söylediğin gibi olsun, fakat müsaade et de, şu sl- zin semti bır dolaşalım... Bu kat'i sözlerime Tağmen, o son bir defy daha israr etti: | — Beyhude yorulacaksınık.. Kalkıp ekapıya filân gidin... Herhalde, yazacak daha iyi mevzu “'bulursu- | nuz, “Bak, yine belediyeci ağzı yapı. | nuz. | “Bak, yine belediyeci ağzı yapı- elini sıktım ve yanından ayrıldım. Tramvay yolu üzerinde evvelâ bir | berbere, sonra bir fırma ve yem | ye başvurduk. Hepsi de aşağı y ayni cevabı veriyor — Şükür geçiniyoruz, hiçbir derdi- (Devamı 12 incide) HABERCİ Dikkat ! GU RaM AALMIT TUT MK 1 OG Mahallelerinizde gördüğünüz bütün eksiklikleri, bütün şikâyet lerinizi, yapılmasını - istediğiniz $ | seyleri, canınızı sıkan —hâdiseleri her saat, ister mektupla, telefonla ve isterseniz matbaamıza gelerek bize bil. . Muharririmiz, — fotoğrafçıları muız ayağınıza kadar gelip söy tediklerinizi inceliyecek, âyel lerinize veya temennilerinize ga: ze'emiz tercüman olacaktır. İ Gene üç renkli kedi dav Valiler arasında Üç renkli niz? Amerikalı bi H bir kedi bulur lar verecek *Hayır, o kedi dişi £ isted mdi.,, — demel kulakları sağır, & g ebir gözü sarı olan bir  kara kedişine kllarının - ba verdiklerini bil kedi meraklıları bulunduğunu, bun rın böyl lar fodakârlık ı dava bi: ltim hâkimler bu a sıl hüküm verecek: Acaba üç renki kediyi kaçıranları on sekiz bin dola! mahküm mu edecek, yoksa kaçırdığ nız. kedinin parasını mademki vermii yorsunuz, ediniz mi diy (Hasan Kumçayı) CUMHURİYET'te: Köyden yeni şehirlere Osmanlı lehçesinde bir şütür gürbe! tabiri de görülür. Şültür malüm oldu. gu üzere bir deve, gürbe de kedi dee mektir. İkisi bir yere gelince karışık, uygunsuz mefhumunu ifade etmekte- dir. Bu tabirin manasını örnekle teba. rüz ettirmek lâzımsa yeni şiirleri or, taya sürmek münasib olur! Bahgi bitirmek için bu hayvanım kedi ayası, kedi otu nesnelerle neba, tat, dağ kedisi ve misk mahlükata kendi adını vere nat ilimlerine de girdiğini gerektir. Fakat bütün bu sözler, F" li sirkeci Ahmedin üç renkli pisi sinin pi lden gitmesini tol ve o zavallıyı müteselli eder mi, bil. mem. ğ (M. Turhan Tan) tayin ve nakiller Edirne valisi Osman Şahin Ma. raşa, Mersin v Niyazi Edirneye, Elöziz valisi k Muşa, Bingöl Şefik Elâzize, Diyarbekir va- lisi Ferit Gümüşaneye, Zonguldak mebusu doktor MitakDiyarbekire, Is tanbul — belediye reisi muavini Nuri — | Rizeye, Yo hya Sezai Trabzona, mülkiye ttişlerinden Sübeyl Vâna, Van valisi Faik Bin- göle, Urfa valisi Atıf Çanakkaleye, Diyarbekir vali muavini Kâzım Urla ya nakil ve tayin edilmişlerdir. Bit. Kis valisi Hasan Fehmi, üşhane valisi Hilmi, Rize valisi Cevdet te. kaüde sevkedilmislerdir. : Ko_l'ku!ayım ederken... aragümrükte Muhasip İsken- ' der mahallesinde Fırın sok: la Ahmet ismin ak maksadiyl, çocuk başından yara. n tutulmuştur; Aceleci hasta ! Nuru, semaniyede Oturan — Yyirmi üç yaşında Pakize sitma hastalığını eçirmek üzere dün dört adet kinin | len yutmuş, yarım saat sonra ze- — | hirlenme alâimi göste ştir. Pakize hastahaneye kaldırılmıştır. Bisixlet Çarptlı Beylerbeyinde oturan otuz vaşın da Mustafaya Kuzguncukluü - Rizeli Recebin bindiği bisiklet Çarpmış, Mustafa muhtelif yerlerinden yara: n k hastahgneye kaldırılmıştır ,; Kaçak rakı imalâthanesl Üsküdarda Torbalı de oturan sobacı — Safonun evinde dün arama yapılmış, kacak rakı ima- line mahsus kazan ve malzeme bu- mahallesin- lunmuştur. Safo val;aln.....———,.._.ı

Bu sayıdan diğer sayfalar: