9 Temmuz 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

9 Temmuz 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Her hakkı ablan Hadiye'ye alttir. Yazan: Naciye İzzet Kanser kurbanı: Ha0i "M::;umelkîır bir tavırla mırılda- V Bilseniz hanımefendi.. dedi. ö ibey sizin yokluğunuzla ne ka- N Ş* Istırap çekti. Güğ aziyeti iyice bildiğini genç ka- duğu, öylemenin en doğru bir yol ole hn'“'k:ı düşünüyordu. — Böylece da yy a buluştukları vakit araların kal Uzun bir izahat geçmeğe lüzum N*"?-"l anlaşmış olacaklardı. riyebiğ gözlerini kaldırarak Hay: kendi ı"-' Dalgın bir tavırla, sanki Müş gihi Mazür göstermek istiyor- gibi Yavaş bir sesle söyledi: DÜ Ç“_’C“İumu elimden aldı! — Düşünmeden yaptı. Fakat hun hî“k Pişman oldu!... Hatta bu- dadır, asını bile silmek arzusun- hllı; yı:;; ııeye Yağmen bana bu fe- y.n; Heyhat! Hanımefendi.. Evet — Ben yalnız çılgınca bir hid- dan p Sok haksız yere azarlamalar: bh bir şey farketmedim!. m3çek defalar bunlar kart koca . olagan şeylerdir hanımefen ekrar barışmak için yalnız bir REr e ü 'gelebilir.. bir ı_eeel-f'ıululıımıynmk bir hatırayı "qmiqum! bepizç Zaten Lem'i beyefendi bu se- fak iğ dolayı memleketini - bıraka. hüıün Mzaklara gitmiştir. O zaman Zin çe haklarr, !:'lilün imtiyazları si: Te n tına sermiştir.. .E- t giğeİMiş olsaydınız bütün hayatır ı.,._:—heu.i. olduğunu anlıya: Bittiz Reki öyleydi de niçin tekrar !ıl.nüuıdüfî olarak benimle kar b =n kalabilirdi? Nuzuün yanında — ser- blr:î:n:r?_lbihneniz imkânmı size < g Sin gitti. Mak pootüğumun yanında yaşa- der, En aziz, en tatlr hülyam . “'ü'dıiur ni alrp istediğim yere iyim? gözlerini Hayriye dikmiş ö çoc“::h;mür bakıyordu: Taki a her arzunuzu Yead TAyıamiyle serbestsiniz Tn hiz, S 'h“z Müsaade buyurursa- köyün pat söyliyeceğim ki.. Yeni- Sekti — YAs çocuğa çok - iyi gele- kllm;d L.em' beyin — annesinden tki :::: Nazır, çamlar içerisin- : Ve size çok yarıyacak- & ıio"’(k Üyük bir inziva içui:in Biz Ml!= kadar mahrum kaldığı- 'öylediğimdi n Geğir ee ederim hanıme- i î"u Asabiyetle sordu: .qîrenb'k,m'"in Oorada yaşamasını Neclâ y Zevcim değil mi? m"!ık '."“_md’ olan uysal ve yu- Abiatine istiklâlini ihti, istiyen yabancılara karşı İ irari içerisinde bir isyan his Yri gilem 'Mane olarak iği için biraz Ha sualini tekrar. hayeş t’_"' _çpok aıkılmış bir tavırla ni - E " Müvafık :: Lem'i beyefendi böyle â.l!?. üi rdü.. Fakat oraya — gidip ğ sizin kabulünüze Yî_'ıılırmız emir te- NiZ Oraya :L:îî'e':;':' l bi uraktı. * Du itaat Neclânın i anan küçük isyanı ,::Ş;: tocuz Pekil deği Y e : Yarın k öm el “Yaskayı valeyin —. 0?“'" dün akşam dadısiy- Min unutturabileceğini zan: | | — Ne çabuk! — Evet.. Sizin geleceğinizi bil- miyordum hanımefendi.. Fakat he- men şimdi sizin geleceğinizi ve ha- zırlık yapmalarını bildireceğim... Neclâ pek âlâ... demişti... Tatlı hülyalarının böyle kolayca husul bulmasiyle âdeta kendinden geçmiş- ti. İşte vapur Yeniköye vardığı va- kit Neclâ hatıralarının bu noktasın:- daydı. Adeta tatlr bir rüya içerisin- re imiş gibi yaşıyordu. Neclâ Yeniköye vardığı vakit sa. at sekiz buçuğa gelmek üzereydi. Hizmetçilerden birisi — genç kadını karşılamak üzere iskeleye gelmişti. Onları pencerede bekliyen dadı Müzeyyen hanımı karşılamak üzere hemen aşağı koşarak kapıyı açtı. Mü imane bir tavırla: — Safa geldiniz hanımefendi. dedi. Oğlunuz daha uyuyor. Küçü- cük bir melek gibi uyuyor. Dönemeçli taş, merdivenden çı- karak Dikmenin odasına geldiler. Ço cuk bir cibinliğin tülleri arasında o- yuyordu. Dantelli yastıklar üzerin- deki sarışın baş bir ipek yığınına ben ziyordu. Küçücük eliyle karyola- sınım demirini sımsıkı tutmuştu. Bu dakika hülyaların, saadetle. rin en tatlı bir dakikasıydı!.. Anne çocuğunu uyandırmamak için nefe- sini tutarak hareketsiz. duruyordu. Büyük bir hayranlıkla — kendinden geçmiş gibiydi... Bütün hayatı sanki yalnız gözlerinde toplanmıştı.. Oğ- ha | Sevgili çocuğu orada, gözlerinin önünde uys'yordu... Kendisine o ka: dar yakın ki acaba rüyada olup - ol- madığını hâlâ kendi kendisine soru- yordu.... Buna rağmen çocuğun hafif ve muntazam teneffüsü bir hakikatti. Şu küçük eli, bu canlı ve güzel şeyi hemen dudaklarma götürebilirdi. Neclâ gayri ihtiyari başını çevi- rerek dadıya baktı. Fakat dadı yavaş çacık odadan çekilmiş, anne ile oğlu yalnız bırakmayı muvafık bulmuş- tu. O zaman genç anne.. Çok ya- vaşça... Ufacık — parmaklara ancak belli bellisiz denebilecek bir halde dokunarak bu küçük ele uzun ve ha. fif bir buse kondurdu. Neclânımr Dikmenle Yeniköyde. ki yalıda ilk defa karşılaşması unu- tulamıyacak bir şeydi. Çocuk uyanın ca her zamanki gibi kahvaltısını gene dadı Müzeyyen yaptırmış, Neclâ da sokak elbisesini değiştirmek üzere odasına çekilmişti. Tesadüfi olarak arkasına açık mavi renkli bir rop giy. mişti. Zaten bu rengi pek severdi. Fakat garip bir tesadüf eseri olarak bu açık mavi renk Nişantaşındaki konakta bulunan renkli fotoğraftaki kadife mantonun ayni rengiydi. Dik. menin her gün gidip selâmladığı ve çiçek götürdüğü fotoğraf ki, annenin bundan haberi yoktu. Küçük karşısında ayni renkte el. biseli, tıpkı foaoğraftaki gibi derin gözlü, hazin tebessümlü kadını gö- rür görmez koşarak önünde durdu. Ve merakla bakmağa başladı. Neclâ üzerine çevrilmiş bu esrar- İt bakıştan heyecanlanmış onu seyre. le birlikte oraya gitmiştir hanımefen | 1145 sene evvel bugün — — Oğlunu | gözlerini - oyduran Kraliçe Iren tahttan indirildi Harunürreşit kendisine meydan okuyan Bizans imparatoruna “Rum köpeği beni bekle...,, diye cevap yaz di ve... . 192 9 temmmuz günü 1148 sene evvel bugün İstanbulda tarihin mühim bir hadisesi cereyan ediyordu. Yüzlerce Bizansi: sayay önürnde toplanmış, kraliçeleri İreni tabttan İndirmek için hare, kete geçemişlerdi. İren, çocuğu altıncı Kostantinin gözlerini uydurduktan sönra tahta geçmiş, ve müşa, viri olan Elbos adındaki hadım kölesinin yar. dımı Hle tam bey yıl istediği gibi süküm sür, müştü Başvekil Nikefaruz buna tahâmmil! ediyar. fankt gizilden gizliye tahırikât yapmaktan, taraftar toplamaktan da geri durmuyordu . En nihayet halkım tahammülü taştı, kra. Hiçeyi tahttan indirerek Başvek'li yerine oturttular. Nikeforus athta geçtikten sonra bir müd, get sonra yakın hüküümetlere meydan Oku mağa başladı. Harünreşide güyle bir mektup yazdı: 4 Roma imparatoru Nikeforuştan Arap Me. teği Haruna; “Benden evvel hükümdar bulunan impâra, | toriçe sana bir ruh vercerk mat oldu. Ser, vetinden mühim bir kısmmı sana terk etti. Bu hal münhastran kadınlığın zaafı ve cin. net eseridir. Bu mektubumu okur okumaz undan almış olduğun parayı tamamile bana lade eylermelisin. Akal takdirde müşkilümü, zÜ kılıç halledecektir.., Harunreşsit şu cevabı verdi: Müalüman halifesi Harundan Rum köpeki Nikeforusa: #Mektubunu okudum, Cevabını ceksin, fakat göreceksin.,, Harunreşit bu mektubu günderdikten son, ra derhal ordusunu hazırlayarak hareket et ti Arap kükümdarının bu seferi Bizana im paratorüunu yıldırmıştı. Nikeforus sulh için yalvarmağa başladı. İstendiği kadar tazmi DAt vereceğini bildirdi. Harp etmek istemleya halife de kabul ede, rek geri Öğadü. Nikeforus Abbasi hükümda rının çekilişini bir fırsat büdi. Kış gelmişti. Muszzam Arap ordusu elbette bir daha geri dönüp harp edemezdi. O hâkde niçin ona vergi vermeliydi. Harunreşit bu baberi alır almaz. Kış ve se, fer güçlüğünü düşünmeden tekrar hareket etü.. Tmpurator kış ortasında korkunç ordu nuh tekrar geldiğini görünce Gesarelini ta, mamiyle gayip etmedi ve harbe girişti. Fa, kat çarpışmalarda kırk binden fazla Bizans askeri mahvotmuştu. Yeniden sulh teklifin, den başkka çare yoktu. Harünreşit bü teklifi de hiç müşkülkt çı, karmadan kabul ederek çekildi Lmparator mağlübiyetin Acısın: çıkarmmağa karar Vermişti, Halifenin isyan eden bir vali Üzerine gittiğini duyunca tekrar sulhu hoa, dü ve tecavüz etmağe başladı. Harunreşidin oğlu Kasım babasını bekla, meden karşı dürdü ve düşmanını mağtüp etmeğe muvaffak oldu. Tabil tekrar sulh yapıdı. Fakat Nikeforus mağlüp oldukça İdininl artırryordu Tekrar ordusunu hazırlayarak harekâta goçti. Ha, Tunrealt: — Bu kadayına tahamımül edilmez. Ceza, Sint vermeli. diyerek 183 tBin askerle yola çıktı. Bu kadar muazzam Ordunun karşısın, da durmak İmkânsızdı. Şehirlerin — kapıları Açılıyor, Harunreşit alaylarla kazşılanıyor, du. İmparator tekrâr sulh haberini gönderdi. evyelkilerden kat kat fazla tazminat verece, #i gibi allesinden herbiri için de vergi vere, ceğini büdirdi Bizans imparatoru bir dafecık olsun sulha Tonten amcanın tablosu işitmiye, ağaç Dostum Raif, beni Adanadaki malikâ nesine davet etmişti, Kendisi; çok zen gin bir adamdı. Ziraatle uğraşmayı se verdi, hayli çekik bir hayat yaşıyordu. | Vaktile tevarlis ettiği bir malikâneye | yeni taşınmıştı. gi Evini gayet iyi tanzim etmiş. Bilhas. sa bahçesi hârukulâdeydi. Buralla öm. rümde görmediğim cinsden ağaçlar göl. ge salıyordu. Daha ötede portakal ağaç. larından âdetâ bir orman vardı. Servetin menbarbuydu, Dolaştığımız - sırada, bağçavanların, büyük bir ağacı devirmekle uğraştıkla. tıni gördüm. Bu, muazzam bir incirdi. yaprakları, kocaman kocaman açmıştı. Göğdesinde hiç bir arıza yoktu. Fakat, ta köküne yakm bir yerini testere ile ı kesmişlerdi. Şimdi, kalm dallarına bir ip bağlıyarak çekiyorlardı. Ansızın, ağaç, yıldırımla vurülmüş gi, bi yere yıkıldı, Bir feryat koptu. Bağ vanlardan ancak ikisi kaçabilmiş, ü incirin altında kalmıştı. İniltiler, ah ve fiğanlar ortalığı çın- lattr, Biz yardıma koöştuk, köşkten de geldiler. Bin müşkülâtla, kazazedeleri altından çıkardık. Kimi hafif, kimi ağır — Ah, meşum ağaç. Ah meşum ağaç!. . diye asabiyet içinde dinliyor. du. — Peki ama, âzizim! . dedim. . Ne kestirdin öonu.. Sapsağlamdı, — Meşum olduğu için kestirdim ya işte.. .. . Vakanın helecanı zail oldu. Bahçi. vanlar, hastahanede, tedavi altına alın. dılar. Pek de o kadar mühim bir arıza. ları olmadığı anlaşıldı. Dostumun bu mevzua temas bile etmesini istemedi. ğini anlıyordum. Fakat, o akşam, üzerindeki kâbusu gidertmek için çare bulmuş gibi: — Yarın sabahtan tezi yok. Kazma. cılar getirin. Şu ağacın kökünü de kaz. sınlar, atsınlar.. —H ——— .. rliayet etmamişti. Fırsat buldukça yapaca, ğından geri dürmayacağı bolli idi. Harunreşit: — Bu sulbu. gene Bordu: — Hayır, bu #ulhu hiçbir vakit bozmaya, cağım. — Eğer sulba razı olmazsamı İstanbulunu da alabilir miyim ? | — Eibette alıram.. Harunreşit bu sözleri söyledikten — soara tokrar sulh yaptı ve Ordusunu göri çekti Abbami halifesi başını biraz başka — yere çevirdimi Bizans ordusu harekete geçiyordu. Bunu bildiği halde sulh teklifini - redtetmi yordu. Harunreşit bundan sonra çok yaşa, MAadı. Olürkan gunları söyledi: “Bizlere yalnız Üç nasiharm vardır. Taah, hüdatınıza kemali sadakatle merbut olunuz. Halifelerinize kargı sadakattan — ayrılmayı, mız. Aranılda dalma anlaşarak yaşayınız.. bozacak mesm, diye Kâhyası: — Başilstüne! . diye ellerini oğuş. Odununu olsun, çamaşırlıkta kullanırız.. — Hayır, hayır.. Ne odununu - işte. rim, ne bir şey., Tamamile atılam. Bana değil! g * atılacak değil. irkilmenin ! . dedim. — Bu ağacın şeameti tecrübe - edil. miştir. Yine tehlikeyi bu kadarla atlat. tığımıza şükür... Görmedin Ne şe. kilde devrildi. Halbuki, nice nice ağaç. ların — baltalanışında bulunmuşumdur. “Adeta devrileceğiz. Çekilin! diye ihtar ederler. Gacır gucür, çatır. çutür. ve aheste beste devrilirler, Bunun düşü. şünde ise bir suikast vardı. Meşum ağaç! Cevap vermiyordum. — “Tevehhüm ediyorsun!,, demek ordum. O, be. nim bu tereddüdümü sezdiği için: — Anlatayayım da bak.. .dedi; ve an. latt. Babam, Adanalıdır. Kendisi bahçe meraklısı imiş. Yemenden Arnavutluğa kadar bütün imparatorluğu — dolaşmış. Bu her gittiği yerden bahçesine bir fi. dan, bir ağaç getirmiş. Bunu da, Ku. düste memuriyet verdiği sırada, Filix. tinden almış. Babam, tekaüde çıkıp da evine döndü. ğü vakit, bu ağacı fevkalâde büyümüş görmüş. Fakat dahâ meyvasından ye. p Olmadan, küçük birakler, bir aşk inkisarı yüzünden kendini bunun dallarına astı. Aynı sene zarfında, ba. bam da iflâsa yakın derecede para kay. bederek öldü. Ben, ük parçaları merhun olan yıkılmış, sarsılmış, bir servete tevarlis ettim, Biliyorsun. Senelerce uğraştım, didindim, durdum. Nihayet, bu malikâ. neyi memleketin en zengin insarların. dan “F..,, ye verdim. Biliyorsun.. Milli mücadeleden sonra buralarda bir hainlik casusluk meselesi zuhur etmişti. “F...., hakkuk etti. Kendisini yakalamağa gel. dikleri vakit, onun da bu ağaca asılmış olluğunu görmüşler. Bir gün elime, babamım notları geçti. Meğer bu ağaç, Filistindeki Yahuda va. disinden çıkarılıp getirilmiş. . . . * Sordum: — Yahuda vadisinden mi? — Evet. Hani Hazreti tsayı ele ve. mana vesikalarımızı sattığı ta. ren Yahuda vok mu? Bu ihanetten son. ra, kendini bir vadide asmiştı. O — O da mi kendini aynı incire as. mış? — Yok canım. Fakat bu ağaç. ilk usaresini © topraklardan çekmiş... Şim. di anbyor musun? Fena halde teşeüm ettim. Bilhassa bu eve taşındıktan son. ra, birdenbire işlerim fena gitmeğe baş. ladı. Bu ağacı kestirdim, O, kesilirken bile bir muziblik yaptı. Nakleden : Hatice Süreyya Kadınlar için İlei plâj postümdü ”

Bu sayıdan diğer sayfalar: