6 Ağustos 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

6 Ağustos 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Telefon | ülkesi! 18 yaşında bir hıza Iki delikanlı si hemen her işinizi tele-fazla gelmez mi fonla halletmeniz mümkündür Stokholmdan yazılıyor; Her memleketin kendine hâs âdetleri, teamülleri olduğu gibi, hususiliği olan tesirleri de vardır. Meselâ, Stokholm- da, aşağıda anlatacağımız iki yenilik tatbik edilmeğe başlamıştır. Bunun biri “Fröken Ur, diğeri de “Fröken Vader,, dir. Bnun Türkçesi GRİ (Baan saat) ile (Bayan hava)dır, Mesele şudur: Telefonun mikrofsnu- nu elinize aliyorsunuz ve 239000 numa * ayı çeviriyorsunuz. Birkaç saniye sonra ra, tatlı sesli bir bayan size saatin kaç olduğunu söylüyor. yan hava,, ile de münasebetiniz ayn: tedbirin, her ikisi de fevkalâde faydalı olmuştur. Bu iki Bayan yalnız bir nok- tada biribirinden çok farklıdır. “Bayan saat,, dalma doğru malümat verdiği halde, "Bayan hava,, yalan söylüyor demiycceğiz amıma, verdiği sözü her zâ- man tutmıyor; hava İyi olacak deliği halde yağmur yağdığı sık sik vaki olu- yer . İsveçte telefonsuz geçinmek teşebtü- sünde bulunacak olan bir kimse, çok geçmeden, unutulmak tehlikesiyle <ar- şılaşır. Hem de tamamiyle unutulmak gibi bir felâket Başına gelir. Denebilir ki, Avrupada, belki de bütün dünyada, İsveçteki kadar her vesilede telefona sârılan ve uzun müddet görüşülen başka bir memleket yoktur, Meselâ yukarıda sözü geçen “Bâyan saat,, geşen yıl yalnız Stokholmda 7,241.200 defa arânılmıştır; 1935 de o- nunliz 6.471.500 defa konuşulmuştur. Hemen hemen her telefonla görüşül- mekte, telefonla hallounmaktadır, Ev kadını, zerzevatçıdan sebzesini tel ston- İa getirttiği gibi, aksiyoner, borsalaki son vaziyeti telefonla tesbit etmektedir. Sözün gelişi olarak yalnız iki çeşit gö - rüşmeden bahsettik. Daha binbir çeşit vesilelerle telefona müracaat edildiğini kayde bile hacet olmasa gerek! Hem de ne uzun görüşmeler, bilseniz?, İsveçte telefonun ne kadar şümullü bir mahiyet aldığını anlamak için, 6,2 milyon nüfusu olan bu memlekette 672, 425 aönenin kayıtlı bulunduğunu göz önüne getirmek kâfidir, Bu rakamlara göre İsveçte 1000 nü- usa 110 telefon düşmektedir. Hele bu rakamların büyük şehirlerdeki nisbet - leri çok değişmektedir. Meselâ, Stok - kolmda, 1000 kişiye 348 telefon, Geten burg. Malmö, Helsingborg, Oerebro ve Norrköping şehirlerinde 1000 kişiye 100 ilâ 200 telefon düşüyor. Bu gidiş - ildedir. Ba iki © yardıma muhtaç 15.000 kişiden © bagir işsiz yoktur. Fakat pratik bakımdan va- ziyet bambaşkadır, Hiç kimse ziraate yaklaşmak niyetinde değildir. Ba yılın hasadını yapacak İşçiyi bulmak bir me- sele loduğu için memleketi kaygı ve tasa bürümüştür. Meselâ, cenubi İsveçten gelen bir ha- bere göre, çiftlik sahiplerinden biri, hayvanları sağacak adam bulamadığı için ineklerin sayısını azaltmak mecbu- riyetinde kalmıştır. Hakikaten, son haftalarda kendisini hissettiren bu eksikliği tamamlamak için, inlândiya ve DahimarFkadan adam getirmek o mecburiyeti duyulmuştur. temin edilmemesi, İsveç ekonomisinde çok ciddi telâkki edilmesi icap eden bir davadır, Sanayi vaziyeti Endüstrideki vaziyet de bunu andı- Ie, on yil sonra, yüz yüze gelinerek, iş görülemiyecektir, hükmü verilebilir, Hayat pahalılığı Altr ay oluyor ki, fiyatlar çok yük - selmiş ve dölayısiyle geçim de paha - rlaşmıştır. Bu #nüddet zarfında, bilhaş - sa hükümet merkezindeki hayat, hiç de- ğilse yüzde 20 pahalılaşmış, hele ki. ralar oldukça ağtr bir yük halini almış- tır. Fiyatlardaki hareket şimdilik yavaş bir inkişaf devresi geçirmekte olmasına rağmen, geçim masrafları, yavaş ya - vaş fakat durmadan yükselmektedir. Işsizlik ve işçisizlik meselegi İsveçte, resmi statistiklere bakılısa, 215 , 246 — Acaba nerede bülüküyordu? Işi lalie bıraktı ve yürümeğe başladı. On metre kadar ileriedikten sonra bir manianm önüne geldi, Ellerini öne doğru uzanmış olân mun. taanma taşinra çarptı; “Duvar! diye murldan di. Demek ki dokların yanmdayım.... Tan bir şekildedir. İnşaat işleriyle ma - den endüstrisinde mütehassıs İşçi ketlı- ge olduğu için, Norveçten bile işçi ge- tirtilmektedir. Bu iki nokta bir tarafa bırakılacak olursa, İsveç iktısadiyatının işleri haki- katen yolunda gitmektedir. Çünkü, İs — va ekonomisindeki faaliyet bir spor ha vası içinde inkişaf etmektedir. Nitekim, İsveç gazetelerini okuyan bir kimse her vesilede (Rekor) ile kar - şılaşmaktadır. o Demir endüstrisinde “yeni bir rekor, vapur inşaatında (re- kor) ; devlet bankasındaki 700 milyon - luk mevduat bir (rekor); basil İsveç İ evlenmek teklifinde (o bulunursunuz. Buna rağmen, sizaatte çalışacak işçinin | ekonomi hayatında en kuvvetli âmiller- den birini (rekor) teşkil etmektedir. Kibar Ar — cehinde bir elektrik feneri bulunduğunu ba. tirladı. Bunü yaktı ve bir rıhtımda bulundu. Zana gördü. “4s — Yavaşça yürümeğe başindı. Ar. ük kurtulmuştu ve Löndraya doğru yürü. Lâstik bir mahfazanm içinde ve Bir yanlış adım sizin için çok fena neticeler doğurabilir “Betbaht kız,, imzasiyle bir mektup aldık. Sahibinin şaşkınlık ve heyeca. nı, beyaz kâğıdın üzerine kurgunkale. miyle straladığı satırların diziliş şekil. lerinden de anlaşılan bu mektupta şöy- le deniliyor: “Ben 18 yaşnıda bir kızım, 20 yaşın. da bir genci seviyorum. Sevgilim ya- kında istikbalini temin etmek üzere . dir. Biribirimizi çılgmca seviyoruz. Fakat geçenlerde karşıma tam tipim. de biri çıktı, Bu delikanlıyla tanışınca sevgilime soğuk odavranmıya başla dım. Ama onsuz da yaşıyacağımı hiç ümit etmiyorum. Diğerini de seviyo - rum, Her ikisinde ayrı ayrı hususi- yetler var, Onun için ikisinden de Vaz. yorum. Ne yapayım? Artık ken irmek üzereyim! Lütfen bana en doğru yolü söyleyiniz. Bütün ümi- dim sizde,, CEVABIMIZ: Bahsettiğiniz ölüm “manevi” olsa ge rektir. Eğer böyle ise doğrudur. Haki. katen maneviyatmız, derinliklerinde gözler kararan dehgetli bir uçurumun (a konarına kadar sürüklenmiş. Bir tek yanlış adım kendinizi öldürmeye kâfi. Bizim anladığımıza göre işin doğrusu şu: siz ne birinci, ne ikinci deli. kânlıyı sevmiyorsunuz. Onlardan sade ce koşlanıyorsunuz. Eğer böyle olma. saydı ve birinci delikanlıyı sandığınız gisi çılgınca sevseydiniz karşınıza bir “tam fip” iniz çıkrverince gönlünüzün hemen ona akıvermemesi Jâzımdı. Hem “tam tip" iniz olmıyan delikan. ıyı evvelce nasıl sevebildiniz ve “tam tip” i bulduktan sonra ondan ni- çin vazgeçemiyorsunuz? Hakiki sevgi bu kadar seyyal değildir. Hemi daha on sekizindeyken iki erkeğe birden te. sahup etmeye kalkışmak biraz fazla aç gözlülük sayılamaz mi? Ve bu faz- la iştiha sizi mide fesadma uğratmaz mı? Size lavsiyemiz: hiçde kendinizi (manen) öldürmek yoluns sapmadan bu iki gençten birini Kat'i şekilde ter. cih edib diğerinden ayrılınız. Bu terci. hi de göyle yapabilirsiniz: ikisine de Hangisi bunu kabul etmekten çekinir veya sizi oyalamak isterse ondan De. men ayrılırsınız. HABER AKŞAM POSTASI Ioare EVİ; Istanbul Ankara Caddesi Pasta katusu İstanbal 214 Telgraf adresi: ist8nbul HABER Yazı işleri telefonu: idare, lân ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi hk tadokr. 270087, 230: 140, 400 « o #6, w. 300. Sahibi ve Neşriyat!Müdürü ; Hasan Rasim Us Basıldığı ger (YAKIT) Matbaası hırsız — ba Ah centilmen yordn. Birdenbire düşecek gibi oldu. Ayağı yumuşak bir yere çarpmıştı. LAmbasm: ayak larının dibine doğru uzattı ve hayretinden donu kaldı: “Yarabıbim* bir ceseti,, . eğildi ve yavaşça cesedi çevirdi, Yazan! Moris töhlan O rezalet gecesi iki suçlu olduğunu sorarsanız buna veremem. Hem bu bana vız geli” » — Görüyorum ki hiç bir şeyden ha» l beriniz yok. Esasen orada Jüloyu tev- kif ettirdiğimi hiç bir “yere akset: medim. Maksadım, bütün hakikati denbire meydana çıkarmak, büyük bir darbe vurmaktı. Bu itibarla her şeyi gizli tuttum. — Şimdi istediğinize nail oldunuz mu? Patris bu suali cali bir Jâkaydi ile sormuştu. Delbo, büyük bir gururla: — Evet, dedi, daha doğrusu maksa- dıma erişmek üzereyim. Patris yüzüne bakmadan sordu: — Deliliniz var mı? — Var aziz üstadım! Evvelâ Jülo Kaboşun dostlarınızla ayni vapurda ©- luşu ve orada oynadığı rol, . “ — Ne rolü? — Jülo, arkadaşlarınız Rişar ve An. tuanın hizmetçiliğini yapıyordu. Ka- raya çıkınca da otomobil alacaklar, onu kendilerine şoför yapacaklardı. — Bu malümatı nereden öğtendiniz? — Bizzat Jülodan.... — Demek size itirafatta bulundu? — Mecbur oldu.. Oranin polisleri a. dam söyletmesini biliyorlar. Jülo Ka - boşun kurtarılan bavulu içinde yüz bin frank buldular, O zaman itiraf etmeğe mecbur olda.. — Parâları kimden çaldığını mı? — Çalmamış ki.. Sadece paraları ki- min verdiğini? — Kim vermiş?, — Fransadan hareket etmeden evvel Mösyö Rişar vermiş. — Antuan bir şey vermemiş mi?, — Hayır, cna vız geliyormuş. Jülo- nun iddiasına göre “bir hiç için amma gürültü ettik. Bir gece sarhoşlukla bir halt ettik diye hicret ettik, yetişmiyor. muş gibi, üstelik de paramı verecek - mişim? Bütün bunlar masal oldu artık! Hem artık bizim için dügünlllecek bir şey yok. Geride, Fransada kalanlar dü . şünsün!,, diyormuş ve Mösyö Rişarla “armutluğundan,, dolayı alay ediyor - muş, Patris aci scı güldü. İki arkadaşı ara- sındaki, ruh ve düşünce farkını anlıyor. du. Sordu: — Rişar bu parayı Jüloya ne için vermiş? — Gerdanlığı madama iade etmesi şartiyle... Jüle sizi gelip şatoda gördü - gü gece iade etti değil mi, madam? Dominik sapsarı kesilmişti. Başı ile işaret ederek : — Evet. Dedi. Delbo devam etti? — Demek doğru söylemiş. Jülo Ka- boş bu ifadeyi verdi, mösyö Antuan da sözlerini teyit edince, kendisini serbest bıraktılar. Bu kadar ehemmiytsiz bir İş için onun Fransaya iadesini isteye. mezdim. İstesem bile vermezlerdi, Hem ortada hırsızlık ta yoktu. Binacnaleyh, onu orada bıraktım. Ben döndüm. Şim- di, elimde zincirin bütün halkaları mev cut: İki Jülolar, çifte kumrular, ve ieç- hul dört ki: — Şimdi ne yapmak niyetindesiniz? — Söyledim, aziz üstad! Bir düş - di) — Bu, Lavrens Şarltanun vücuduydu. Kolları hâlâ bir tahtaya sarlıydı. Açık di. ran gözlerindeki dehşet ve alnımdaki kor, kunç bir yara, ölümünün ne kadar tüyler ürpertid olduğunu gösteriyordu. —3Y— İ aylık bir meseleyi yeniden, dJülodan üne marilikk yapmak niyetinde e bizi alâkadar etmez, yer işler var, Jülo Kaböş çeri çalmadı. Mösyö Rişar on# oi ise, kendi arzusiyle verdi. O pi cesi, iki Jüle dan hangisini gunu sorarsanız, buna del vetemem. Esâten bana Vi? sat rülen karı, hırsızın biri S € de * ti demektir. Jülolardan biri e Janı öldü. Böylece adalet diyebiliriz, Polis de ' yani ben... Amizlerim besi b ler.. Ben böylece iki defa dum. Zira, şimdi hakikati #€ bulunuyorum. Yani beni madı, Yoksa tahammül Şimdi aziz üstad! Siz ve terih olabilirsiniz, Mesele kimse onu kurcalayamâf” rp geçtiniz. Mükemmel Delbo süstu, Nefes ra v — Bir tek sözüm Dedi. Patris bir an evvel a mesini istediği bu ada yg son bir gaytetic ti — Söyleyin! ? Dedi, ni — Sizden, dedi, farki yor duğunuz halde yapmış mukabil... Patris polise ar adam acaba pata mr İsti Kd ihtimal vermiyordu. Kar w gös mn tabiatı, mevkii buna di: ai — Dinliyorum, dedi, «is€ | pabilirim . Delbo kalktı, cevap va 4 — Muhterem üstad! Si hünüzün bence kıymeti vardı namuslu bir adam olduğum / niz. Ve bana elinizi verini” a ce Patris tereddüt di: — Memnuniyetle! e # Ve Delbonün farkına W diği bir istihza ile: i — Siz, büyük bir polisini ö r Dedi, Delbo, kendine © ti, çıktı, Gitti, Artık mesleki bir tesadüfle gayri bir yerde görmek © yan bu adamı sm kadar fenalık yapmış, di istemiş olan ve nihayet. b kabul etmek mecburiyeti ünye duğu bu adamı düşün elde ettiği sükünetini va ki muştı, Lâkin artık, çayır,, rezaletinden bi$ vir ze dan başka bir gey kalsa” Dominik divana usa” bir tebessümle al Arti de düm 4 Jim etti, Delbo me Şüphesiz artık bu mesel kapatması için emir arş — Zaten söyledi yal” ii — Bu ziyareti ile de mü nunu bildirmiş oldu, vie” ge mağa ni deme V per 250 — Herbir desedi çekmek Üzere eğildiği gn kendisine ettirdi ve zavallı ği! külâtla, çılımız olduğu

Bu sayıdan diğer sayfalar: