2 Eylül 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

2 Eylül 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Seyyahat mektupları Müzelik eser ahır- lıktan kurtarılırken... Tarsus Evkaf idaresi feryat etmiş: “ Biz kira alıyorduk, şimdi varidatımız eksilecek ! ,, Niğdede ilk mektep yaptırmakta rekor kıran vali Yazan: Hüseyin Rifat ler görmüşler ki Niğdenin, Borun hava | bu “Elli sekiz,, rakamı üzerine bir iki — Niğde, Ağustos — Kayseriden Niğdeye oto. ile gider- ken şu ata sözümüz kafamın içinde dö- nüp dolaşıyordu: — Geçti ”Bor,, un pazarı; sür eşeği Niğdeyet.... Bense Niğdeye eşekle değil, trenle gidiyordum ve Bora önceden varıp da pazarını dağılmış bulan bir pazarcı da değikdim ; uzatmıyalım, Niğdedeyir. İkinci derecede bir istasyon; Fakat kı- şın, kazanç cihetiyle Kayserininkinden daha verimli ve işlek! İstasyondan şehre bakılınca şunlar göze çarpıyor: Konyada olduğu gibi bir tepe; Niğdeliler buna “Beden te- pesi,, diyorlar; tepenin şimal tarafında bir kale; cenup ucunda İse bir cami ve minaresi; kale de, tepede: dokuz yüz yaşmda.. İkisinin de kurucusu, birçok yerlerde olduğu gibi, © Selçukilerden Türk Alâettin... İstasyon şehrin ortasma bir kilo- metre kadar uzaklarda; aradaki yol parke ve temir, Şehre girip biraz iler- İeyince mümtaramca hükümet dalresi- nin önündeki park, ve bahçeler insanm yüzüne gülüyor. Parka bakan ve bir "kol,, u yeni ilâ» ve o. ın Halkevi, Sakarya mektebinin , bahçesi, biraz ötede orta okul insanı koş. Yandirıyor. Hele akşam üzeri Halkevi muztkasr bütün şehir halkını bir araya topluyor; Niğde halkı bu park sayesin- de akşamları güzel bir hava alıyorlar. Halkevinin yeni ve geniş salonunu, "park,, da şimdiki vali meydana ge tirmiş. Yanımdaki masada oturanlar i gelen misafirlerine şöyle anlatıyorlardı: — Geçen seneye kadar yalnız ka. dinlar değil, biz erkekler de evleri. mizde kapanır kalırdık; Vali de #deta çöplük olan bu yeri bu hale getirdi ve evvelâ aileleriyle beraber akşam üzer. lerini burada geçirmiye başladı: yoksa ondan evvel kafes arkasında değil ama çatılar altında idik! Evvelce burada bir otomobil istaş. yonu vardı; benzin kokusu, yerlerde yağ lekeleri, şurada burada yağlı pa- gavralar; burnunu tikamadan geçmek ne mümkün! İşte karşıki masada vali Faik Üstün oturuyor! Zavallı Niğdeliler... Demek dahâ düne kadar âdeta sıkmtı içindeymişler demek... Park sahibini masama davet etti, konuşmuya başladık: — Eet, dedi, dediğiniz gibi elektrik hâlâ yok; fakat vilâyetin her kazası elektrikler (içinde; Maamafih Niğdenin makineleri de Mersine ulaş. mış; gümrükletden' çıkarıp buraya ge tirmek için de bir memur gitti; gelmez vuşacağız. bizde gelir urulacak; biz de elektriğe ka Uludağda gibi! asın ziyasile hükmet dairesinn karısında "1,200, rakkamını okuyerum: de: Niğdeliler yazı da, kışı da “Uludağ,, m tepesir gibi geçiyorlar; Tevekkeli değil: sıl Bursalılar, İ lar o sıcaktan rlarsa, güne» Radyum lâ eyhânın ahalisi de bu ralara âdsta akm ediyorlar. Parkın sahibi gösteriyordu; ön “ilsdeki, sağımırdak, solumuzdaki. ar- kamızdaki masalirda ötursnlar hep Neye vam gerirmiye" gelenlermiş. Niğde tu ziyaretçileri oraların vaktiye ie Prunarlar tarafından işgali münase- betiyle kazanmış; o vakit buraya gelen sı hem güzel, hem şehir çok ucuz; İs tanbula gitmeğe ne hacet değil mi? , Meyva ve su Ben bile pazardan beşon kilo "şekerpare,, dedikleri o nefis kaysının kilosunu beş kuruştan aldım; hemde köylü iki küle malmı yerlere döktü; içlerinden en iyilerini birer birer seç- mek şartiyle; ne yazık ki bu gözel kaysılar tren yollarında rastlıyacakları scağa dâyanâmıyarak çürüyorlar. E- minim bu kaysılar İstanbulda elli ku- ruştan aşağıya kabil değil satılmaz. E.. Elbette bir gün "frigorifik,, va- gonlarımızla taze, taze memleketin her tarafına serpiştiririz; şimendifer yo Jumuz var; Şu halde üç nalımız, bir &- tamız hazır; mesele bir tek nala kaldı demektir. Dediğim gibi Niğdenin Ber kazası daha bir yıl evvel elektriğe kavuşmuş; otomobilim akşam tizeri Bora girerken ampuller ışıldamıya başlamıştı o bile... Borda da hem su, hem hava çok güzel; Buranın "Okçusuyu,, Adana ve civafı- nâ gönderilerek tanınmış İyf sular gibi satılıyor. Sonra bir de "Hançerlisüyu,, yar ki hafif ve çok tatlı içimi var; öy» Te ya cennet kibi güzel memleketlerin ”Kevser,, gibi de suyu olmamalı mı? Vali Faik Üstün Niğdenin suyunu da demir borular içine almış, Hançerli suyunu köylüler bir buçuk saatlik Han- çerli köyünden tenekelerle getirip sa- tryorlar ve bu yüzden birçok köylü â- deta rahatça yaşıyor. Niğdehin, Borun kaysılarından baş- ka elmaları da çok meşhur; yalnız yaz, kış elmaları buralara senede beş yüz bin lira gibi bir para çekiyor; "Tavşan başı,, denen küçücük elmalar ne ka- dar da nöfis! Araplar “Karnında elma varken ölen kimseye şaşarım,, derler; İngilizler de "Her sabah bir elma yiyen hastalık görmez,, diyorlar; mübarek mahsul, ve buralarda yaşıyanlar ne ta- Tili! Borun ortasından geçen bir çay var ki şehre can veriyor; İstasyonla çeh- ri yüksek bir köprü ile ayıran bu çay buranın para kaynağı . Rekor Borun önünde sek bir bahçe; çok, hem pek çok güzel; bunu da vali Üstün uyandırmış; Borda rastladığım Adanalı bir ahbap: — Valiyi ziyaret edersen, sakın kol tuklama; hoşlanmaz, demişti. Bu ahba bın ahbaplariyle o gece sohbet eder- ken öğrendim ki bu vali bir sene için- de Niğde köylerinde on sekiz değil, 28 değil, 38 değil, tamam elli sekiz ilk okul O meydana getirmiş. Ben Bordan sonra Ulukrşia- Ya geçmeyi düşünürken 48 dedeğilde | duyduğum * gün daha buralarda yalpalamayı ka- rarlaştırdım; emelim bu elli sekiz raka- mu Üzerinde yürümekti. Evet ertesi gü- nü bir, beş, onbeş, tamam on yedi köy- de çoğu bitmiş olan bu mektepleri, ön lerinde kendilerine göre parkları ile görünce: yi — İşte okul açmakta rekor kıran bir vali... Dedim. Ertesi gün kazaları devir » den dönen valiyi ziyaretimde sözlerimi âdeta fakat kibarca ağzımı tıkadı; de- di ki: — Ne yaptık ki canım? Buna yap- tık demezler, yapmıya çalışıyoruz: ba- kalım yapabilecekmiyiz de diyelim! Ve sözü hemen başka, başka şeylere bağladı; Borda rastladığım (Adanalı ahbabımın hakkı varmış; Bay Üstün kendinden bahsettirmiye hiç taham- mül etmiyor. E.... Benim bunu yazma- ma da, hem de vali olduğu vilâyetin dışında da bir şey diyemez a! Niğdenin eski eserleri Niğdenin eski eserlerini iyi bilen, fakat Oİsmini şimdi hatırlıyamıyaca- ğın bir zat beni Selçukilerden . bugüne kalan şeyleri gesdirirken - çok kıymet- Mi bir medreseye girmiştik; her tarafı tertemiz ama yerlere, duvarlara sinmiş olan hayvan pisliği kokusü gösteriyor- du ki yakın günlere kadar bu şaheser medrese de "ahir, olarak kullanılmış! “Tıpkı Sivasta, Kayseride gördüklerim gibi... Ah ne olurdu bağlanmış mer- keblerle bir resmini elde (edebilip de şuracığa sikrştrrabilseydim diye ne ka- dar âacınıyorum..... Vali Üstün ne kadar kendisinden bahsedilmekten kaçınırsa kaçınan... E- ğer Srvas valisi Nazmi, Kayseri valisi Mustafa Adli ve siz buralara gelmemiş ve şüphesiz duyduğum acıyı duymamış olsaydınız o güzelim yerler hâlâ ahır kalacaklardı... Buna ben Tarsusta da rasladım; Vali Rüknettin oradaki ahırı temizletirken Tarsus evkaf idaresi de kaybettiği ayda beş on liraya acınısına- rak "varidat eksiliyor!,, diye ter ter tepinmiş ve fakat Ankaradan gelen lâ- yıklı bir emir tepeden inerek ve bu emir her tarafa tamim edilerek bu pek ayıp ve acıklı iş de kökünden sökülüp atılmıştır. Dahası var. Güzel medresenin üst tarafında bedava barınanlar iç merdi- venden girip çıkmağa üşenmişler; dış taraftan Başka basamaklar kurarak pen cerelerini yıkmak, genişletmek (#ure- tiyle kapı haline koymuşlar. İlbay, asâ- riâtikaca başka yerlerden aşağı kalmı- yan Niğde için bu medreseyi müze ha- line koyuyor. O sıra sıra odalar, €ser- leri âdeta devir devir; cins cins ayırmak ve teşhir etmek için yapılmışlar gibi Burası eski eserlerin meşheri olac: fakat Niğdenin yeni eserlerini topla- yan başka bir müzesi daha var; ilk okul yavrularının, çoğu kendi elleriyle mey- dana getirdikleri yüzlerce ve binlerce kiymetli eserlerden mürekkep Okul mümessil Hayir, Vu alel miimesi hizla bir kaç satıra sığmaz; O, makaleler, yüz lerce sahifelik yazılar yazılsa anlatıla- maz; ben bunu başka sütunlarda bol bol anlatmak isterim. Netice, medrese ilbayın mütevazi görü nen büyük himmetiyle eşek tekmele- rinden kurtulmuş ; değerli insanlar eli- ne düşmüş.. Ooook! Hem Niğde, hem Bor hakikaten ta- riht şehirler; hele Niğde.. Eski Niğde denilen (Tiyana) © yıkıntıları Bor ile Niğde arasında... Buranın yeni ismi Ke- merhisar veya Kilisehisar.. Burada es- ki eserlerden kala kala su kemerleri kal mışı fakat resmini gönderdiğim bu ke- merler pek muazzam bir şey; olduğu yere bakılırsa vaktiyle Obu kemerlerin kilometrelerce uzun olduğu anlaşılıyor, Meşhur İngiliz Hititoğlu Sayce merhumüuf en büyük Hitit merkezlerin- den saydığı ”"Tiyana,, riyaziye peygam inden meşhur ”Apollonios, un va- tan: imiş; öğretmen dostumun verdiği malümatı hülâsa edeyim: — Apollonios kelimesinin Türkçe olmadığına bakmayın: bu adam bir İsa, sı imiş; o günlerde Yunan hâkim imiş de bu adam da böy le bir isim altında o kültürü neşretmis. Nasıl ki daha Odüne kadar bizde'de Arap kültürü (hâkimdi; hâlâ da Arap #simleri taşımıyormuyuz? Bu böyle dir kalkım da bize "Siz Arapamız! m: diyesekler?..... Adamcağız buradan yetiştikten son ca o günkü dünyayı dolaşmış; Romaya Atinaya giderek tahsilini tamamladık- © Niğdede ieonak ve önlünileki parki ile» sat Kulesi ve Tepeviran male... EİT Niğdeye pek önemli ri di” May ve Parti Başkö"” “i e? tan sonra İzmirin wElesifn sine giderek bi igilerini * ğunu tüketmiş... O devirler isa devri © manın bilginleri bu v üstün olduğunu mün? rurlarmığ,... Alaeddin Keykubad ©” Türk tarihinin &0 iy iye Niğdede iken yazık er K za geçmemiş; işte * > kapısının « Tamam değil 8 cami kapısında bü var değil mi? Kimbilir. ve sonradan mütesssP? rılmışi.... Bu kadı” — ları, saç belikleri besb* İşte Hudavend Li güzel nakışlar arasın kizlenmiş; pencere€" yanlarında kız bağl melek! Kabartma hari pencerenin iki yanla”” e ile bir kurt; bu TÜK kabartmalarla, kendi ie ie “5 koyunun bir arada, yaşi gö hatlik ve adalet olduğ” 4 istemiş! Hele şu kabarti nakışlar: BİZ. da küldhl b © daki kemer taşlarında” kedi; yahut arslan: nün türbesinin b3” değil de garba kar” ii aslana dönük; bundi “Esedullah” okluğu * O günkü Türklerin i re ku$ nde yi” değer: ATASIT liğe revaç hacet yok. si Müslüman mi se rinde insan ve h# va A g© dlyanın başka, yi eri yi Eski Maarli vi Vi Esat buralara g©l mi g daha dikkat Sm e Aldeddin camii “ ve yaf j K de lt” pısı, kıbleye kar# © gil öğr“ ae bakıyor: sonrada”. yada da böyleyisi Bunu şöyle iza al Türkler müslüma” bu sebeple gilnes* hö ider mak dinini büsbüte * lar, r oi y— 10”

Bu sayıdan diğer sayfalar: