23 Kasım 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

23 Kasım 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

» Pay İ laşılamıyan Yü K m.ı.ı-ıı.._u.n__x.muuyı bağ- | den bi " köyünde kız kaçırma yüzün- uun“;")'tt olmuştur. İ l'—n. İbrahim Yıldırım, askerliğini ; Tj gı Otadarma süvarisi olarak ik- | Za stir. ::d::'d; Gağa Mehmet adlı adamın | a 'aşında güzel kızdır ve Üç sç- | &, ân“*)mın aö birisinin nişanlıd | fş,q _lun evvel Zahide ile Süley. %hı h kâğıtları asılmış, aksının 4 M" beş gün kalmıştır. Saç, den dönen ve kızın elirden Teş p" Pek az zaman kaldığın: gö- HWR:: Tbrahim arkadaşlarının teşvi- Eim kaçırmağa karar vermiştir. Hzder dayısı Mehmet Kök de suç or- k Birliy, aka gecesi akşamdan kartsiy- Tüştiş ;_hıuı evine misalirliğe gel- Yüğn İr müddet oturduktan sonra Tahatsızlığını bahane ederek İttinj gç #temiş, kız ve annesi misafir- K:Pn_ kadar uğurlamışlardır. '55 bek; *îf"ı Torahimle — suç arkadaşı %'kh::l Ahmet Güney kapıda bek- D de ler. Bu arada kılavuzluk ya dayıdır. Yi ve yenge ile birlikte kızt kar Nh _n çeken suçlular kızr kaçır- Tek içim şlerdir. Annesi kızt verme tün kuvetiyle kızma sardl- liltb"':;“nun Üzerine suçlulardan Ha Gaaz, P kizin annesi Şerifeyi kolun- Vnş p Sürette yaralamış, can acısiyle & 1 birakıştır. Serbest — kalan Tinge, ” Kizi alıp kaçırırlarken Zahide- aıkmdılıi evden kı- f&ede tütün işları kıı:o"u“' kadar 30 milyon Yü bulacağı umuluyor » (Hususi) — Tütün piyasası Yapg, Çzİr şekilde inkişaf etmemiş ol- "'!ı-. Taber satışlar devam etmekte. "'ıı_qı"fll satılan tütünlerin tesellüm Tei gç e bu hafta içinde devam e- Ten gç ©N beş gün evevi köyüne dö- ı Tit ÜÜye gn Piyataa; açıldığı tarihten şim H’aı» “AT Yirmi iki milyon üç yüz bin K Beyiy” Satılmıştır. Son baftarın sa- Piyasada mevcut tütünle. .,m“""hki neviler SÖ—70 kuruş a- ıw_."“' Deviler ise 40 " Ütır, Â ise —S0 kuruş ara- yi gi u“ik birinci ve ikinek tabiri, & _—““:“"“lf Satıldıktarı sonra piyasa. A Mallar içindir. kayaatadarlı Vetine Ar, tütün satışlarının ay ni SAT otuz milyon kiloyu bu- Mit etmektedirler, Piyasarım eki halta içinde biraz daha mü- irtlarla inkişafı muhtemeldir. Şinini Tit ız kacırm a Yüzünden cinayet kızın annesi ve Asıvağır surette yaralandılar zın halası Fatma yetişmiştir. Kız kaçı- ranlardan Halil İbrahim bü sefer de o- nun Üzerine saldırarak sol sırtından kal bine doğru hançeri saplamış — ve alarak kaza merkezi olan Karacasuya götürmüştür. Sahur davulu çalmaktadır. Kız, Ha- Hil İbrahim ve bekçi Mehmet bu sırada karaya varmışlar ve Halil İbrahimin ta- nidıklarından semerci Alinin evine du- vardan aşmak süretiyle — girmişlerdir. Gelenler semerci Aliye ertesi günü Na- rilliye gideceklerinden bahsederken oto mobiline yetişmek İçin bu — zamanda geldiklerini söylemişlerdir. Sabah semerci Ali evinden işinin ba- yına gidince iki erkek kızı alarak yay- laya götürmüşler, sekiz sazt sonra ya- kalanmışlardır. Bi Bu işte kudretli adliye ve — zabıta- miz muvaffakıyetli başarılar göstermiş, | suçluları ve suç ortakları altı kişiyi tev. kif etmiştir. Tahkikata devam olunmak tadır, R. A, Kudurmuş bir Ihtiyar 13 yaşındaki kızına tecavüze kalkışmış Balıkesir (Hususi) — Burada çirkin bir hâdise olmuştur: Eskicilik yapan 65 yaşlarında bir ihtiyarın biri 18 ve diğeri 13 yaşında iki kızı vardır. İhtiyar bü. yük kızını evlendirmiş, fakat bu evlen- menin akebinde damat genç kız: kadın bulunca ayrılık baş göstermiştir. Bu - nun üzerine kız müddelumumiliğe mü . racaat ederek babası tarafından evvelce kirletilmiş olduğunu iddia etmiştir, Adliye tahkikâta girişmiş, kızın bir başka delikanlı ile de münasebeti oldu- Ku söylenmekle beraber, ihtiyar adam sorguya çekilmiştir. İhtiyar baba, bu - nun bir iftira olduğu söylemiş bunun Üzerine de hakkında men'i mühakeme kararı verilmiştir. Fakat aradan birkaç gün geçince ay- ni ihtiyar bir başka suçüun hesabını ver- mek mevkiine düşmüştür: Bazılarının bunadığından, bazılarının akıl hastalığı ile malül bulunduğundan bahsettikleri bü ihtiyar, 13 yaşındaki küçük kızını se- verken gayri tabil hareketlerde bulun . muş, hayvan| hislerinin tesiri altında kızın Üzetine saldırmıştır. Fakat o sıra- da kendisini gözetliyenler tarafından görülen ? 4 hareketi hemen zabıtaya ha- ber verilmiş ve derhal tahkikat ve taki. bata başlanmıştır. İhtiyar istintak cdil- mektedir, Hâdise Balıkesirde büyük bir Hatıralarını anlatan: Mart Rişar Fransa 11n en meşhur kadın casusu —12 — Ü Sİ bize hiyanet ediyor ğ Yig, bundan sekiz gün evvel, | Yüi yektup gönderdi! dedi. Bant | ).""hv: < L * Üd. S “?' diye cevap verdi. Vçleği padlde, bu mektubir kim ele xxl_“""r Musunür? x X Kızınız 1 | M h , mm"'h"-. Aklıaızı oynatıyorsu | Bi . ÜNU Gize isbat — edebilirim: Münakaşa faydasızdır. Size son defa tekrar ediyorum: Bu kızdan kurtulma: nız Tâzım, Onu birkaç gün için, Nis'e istirahate gönderiniz. Dostumuz Korn yen' anu büyük bir memnuniyetle, evin de misafir eder. Jenevyevle Maka'm. — tekrar odaya girdikleri zaman, derin bir uykuya dal- miş gibi yaptım. Bizar sonra, Maksim, Alisle beraber dışarı çıktı. Rvde, Jenevyev, Jilsenler ve çocuk la yanlız kaldım. Uosulığım — daha döoğrusu, uya- vit gibi yaptığım — zaman Jenevyey, kizi | Daktilo kız, bazı müessese- lerde sadece süstür ! Arkadaşım N... der! yanıyor; Bu IŞ buluncaya kadar akla karayı seçtim; nereye gittimse, makinedeki meharetime değli, elilerimin, gözlerimin güzelliğine baktılar. Beraberce Eminönünden bir tramva- ya atlayarak, N. un çalıştığı şirkete git. tik. O, on beş dakika kadır (F.) ile meşgul oldu. Onu alarak götürdü, Büro şefine tanıttıktan ve işi başına oturttuk- tan sonra dönüp geldi. Şimdi N. la yalnızdık. Kemdisine ay- rılmış ufak bir odası vardı. Masası üs - tünde duran yazı makinesinin yanında yazılması icap eden bir kaç mektup müs- veddesi duruyordu. Bana bun'ları göste. rerek ? — İşte, dedi, gidip geldim. Gene bi- rikmiş.. Gün oluyor ki otuz kırk mek - tup yazıyorum, — İş demek bu kadar çök?. — Bazı günler böyle oluyör.. Ekseri ay başlarında daha fazla,. Şimdi anlat bakalım, bana ne söyliyecektin? — Söyleyeyim. Ben iş arıyorum!.. Durakladı: — İş mi arıyorsun? dedi. ne işi? Se. nin işin yok mu? Var amma memnutn değilim.. Mu- harrirlik karın doyurmuyor, sertima ge- çirecek doğru dürüst bir mantom bile yok. Her ay muayyen bir rakam getire. cek bir iş. Meselâ seninki gibi.. »— Daktiloluk mu.. — Niçin olmasın.. Fena mı?. — Yolda söyledim ya., Bu çok kolay değil.. — O halde ne yapayım? — Fransızca bilmiş olsaydın, nisbe. ten kolay bulunurdu. Pakat.. — Haklısın.. — Makine kullanmasını musun?, iyi biliyor — Bilirim amma pratiğim yok.. Bir kaş gün çalışmam kâfidir, — Fakat bu neden icap etti, doğrusu pek akdtiki ördedi. Rvönş ü — İşin hakikatini söylemek lüzsm gelirse bugün muharrirliği bırakıp, - iş hayatına atılmak mecburiyetindeyim.. Çünkü o kadar srkışık bir haldeyim. — Bana kalırsa sen daktiloluk ara . maktan vazgeçmelisin. Mademki bu kadar sıkışk bir haklesin başka bir iş ara... — Daktiloluktan ümidimi kesmeli miyim?, — BHayır,. Onu demek istemiyorum.. Kolay bulunmaz, Bir taraftan — başka bir iş aramalısın.. Bunu göylerken, İş bulmam için başı- na musallat olacağımdan korkan bir hal almıştı. Nitekim bu görüşümde aldan - madığımı bana şu cümleleriyle anlatmış oldu: — Evvelâ işin nerede bulunduğunu öğrenmek lâzım. Arkadaşımın kardeşine de iş buluncaya kadar göbeğimiz çatla- dı. Bizdeki Ermeni kığı evlenmemiş ol. saydı. Kimbilir daha ne kadar da araya- gaktık. Daktilo! ak seni yatağımın ayak ucuna oturdü. — Yaranır, yürümenize müsait mi- dir? diye sordu. Bir an evvel kaçmayı düşündü ğüm için, bittabi müsbet tevap vördim. — Çok iyit dedi. İlk vazifenizde S'zt yardım etmek isterdim ama, git mek mecburiyetindeyim. Binaenaleyh, size faydalı olacak bazı talimat “vere- yim. Ayağa kalkarak, iki küçük tüb'ü al- dı ve tekrar yatağımın ayak uU:una otur du, — Buzün, buradan - kımıldamayın, fakat yarın, hava karadığı zaman, hazır olun. Jilsen baba, ne zaman hareket et- meniz Ilzım geldiğini s'ze söyliyecek tir. ı Endişeli bir tavırla, elindeki tübler le avnuyordu. Jilsen babanın hüviyeti — İşte, diye devam etti; bir talisiz- lik eseri olarak yakalanırsanız, bunları kolaylıkla yutabilmek için, ağızmıza korsunuz. Bu, tehlikeli değildit. Ben bu tübleri birçok defalar yuttum ve — kati- " ea AA gi ea AAA BAĞĞARDŞENĞNRRÜĞŞE e d vekkrerarene beseteme ee enden A örebenecer e ler AAA Röportajı yapan : Neriman aseteedecerecEADELEREACELAAALE E*EAEEELERE L SAmRA eee müslü kızların, evvelâ çalışacakları yerler emin olmalı.. Ben burasını bul - mazdan önce mnereye gittimse — elime, ayağıma, yüzüme, gözüme — Baktılar. Böyle yerlerde daktilolar iş için ideğli, süs için kullanılıyorlar. -Bu daktiloluk işinden © kadar gözüm korkmuştu — ki bana “bu müessesede bir iş var!., de - dikleri zaman istemiye istemiye baş VUT- muştum. Doğrusunu — söylemek llıl!'l gelirse burasını da eski yerlerim gibi sanmıştım. Burada da elime ayağıma bakacaklarını tahmin ediyordum, fakat aldanmışım. Demek ki daktiloyu süs için değil, iş için kullanan müceseseler de varmış. Sana bizim müessese gibi bir yer Tâ. zrm. Başka yerlerde zaten tutunamar - Sin.. (N.) bunları söylemekle iş bulmanın güçlüğünü, her yere itimat edilmemesi Iâzım geldiğini, kendi müesseselerinde de boş yer bulunmalığına göre bu V. mütten vazgeçmem icap ettiğini anlat - mak istiyordu. Onun böyle konuşuşu benimle alâka. dar olmayışı canımı çıkmadı değil. De- mek ben hakikaten işe muhtaç bir hal, de bulunsaydım, daha iİlk temasımda ümitsislikten başka bir şey elde ellemi - yecektim. . — Ben, dedim, daktilolukta değilim.. Ne iş olurta olgun.. Yeter ki elime ay- da, beş, on, her neyge muayyen bir para geçsin.. Rejide tütün ameleliğine, fab . rikalarda işçiliğe bile razıyım. Bu kararım, arkadaşımı hakikaten korkatmuştu. Yürzüme, büyüyen göz - derle bâktı. Sonra: — Sana.böyle bir karar verdirebilen büyük sebebi anlamak isterdim, Sen ki okumuş yazmış, elin talem tutan bir genç İazsın.. Senin işçilikle, tütün a - meleliğiyle nt alâkan olabilir? Seni bu kadar basit ve küçük işlere bağlayacak sebep ne?. Elbette bir sebebi var. Mademki yen bir şey olmadım., — Pek all! — Fransua (Jilsen baba) size yolu gösterecektir. Yolları sel bazmıştır. Binaenaleyh, şurucıkta bulunan bir ka- yığa binmek meçburiyetinde kalacakıı- nız. Bu evden ön dakika mesafede, İser'in suları arasında yarı kaybolmuş bir kulübenin bacalarını göreceksinir. Bu bacalardan yüksek olanına yakla- garsınız, bunun içinde iki şişe bulacak- sınız: Birisi boştur, diğerinde ise, Bel- gika paraları vardır. Sizdeki iki tübü ilk gişeye kor, diğör şişeyi ise buraya ge- tirirsiniz. Anladımnız. mı? — Anladım! — Baasen yorulmuş olmanıza esef et miyeseğsiniz, çünkü mükâfatını göre- ceksiniz! Bu vaadedilen mükâfattan son dere ©e memnunmuşum gibi göründüm. Ha- kikatte ise, kaça bilmek ihtimaline se- viniyordum. Jenevyev gitti ve bana son bir defa daha: — Fakat yarın akşamdan evvel,'sa- kın buradan çıkmayın! Dedi, Hapsedilmiştimi! sen daktiloluk bulmakta büyük müş . külterle karşılaşacağımı söylüyorum. O halde benim için bundan başka yapacak bir iş kalmıryor, demektir. Bunları söylerken, onun cevap ver - mesine meydan brrakmadan ayağa kalk- Â tım : —— Allaha msmarladık, dedim. Başka zaman gene gelirim. Seni işinden alı » koymıyayım. AÂdeta sersemlemişti. Cevap veremi- yordu. Neden spnra: — Bana darıldığını sanryorum amma, haksırsın karideşim dedi. — Niçin darılayım. Bibette sen de göz kulak olursun. Bir yerden birisinin arandığını işidirsen bana haber vermek zahmetinde bulunursun. — Tabil.. Bundan şüphe etme.. Ar- kadaşlarıma da söylerim. .. Onu odasında yalnız bıraktığım ra « man kimbilir hakkımda neler düşünmüş tür. N. den ayrılır ayrılmaz, doğru bir gazeteye baş vurarak, küçük sütünuna şöyle bir ilân verdim: Müesseselerde daktilo olarak müsait | Seraitle çalışmak istiyorum. Talip olan- ı ların (....) adresine mektupla müracaat- ilânler Arkadaşıma gidişimden,, gazetede iş istediğime dair küçük ilânm çıkışı ü tünden bir hafta geçmişti ki, ben hâlâ bir iş bulamamıştım. Bu arada gitmedi- ğim yer, çalmadığım kapı kalmadı. Ar- kadaşımı bir çok noktalarda haklı bul- . Nereden iş İstedima evvelâ yüzüme sonra boyuma, daha sonra ayağırfla bak tılar ve: — B-de iş yok! cevabırır verdiler. Gerçi bir kaç yerden sadreşifa vere- cek, ümit edilebilecek cevaplar da alma- dım değil, fakat bu sözlerin tahakkuku- nu beklemek için bir Eyüp sabrı lüzım- dr. Gazeteye verdiğim ilândan da bir ne- tice çıkmamıştı. Topu topu üç mektup aldım. Biliyormu “daha ne istiyordunuz 1.,, diyeceksiniz.. Bundan başka da bir istediğim yoktu.. Fakat gelen mektuplar hakikaten bana iş teklif eden mektuplar olsaydı!. Bun- lardan iki tanesi doğrudan doğruya be- nimle tanışmayı, konuşmayı, ve anlaşa bilirsek evlenmeği teklif eden şeyler - di. Üçüncüsü de Anadoluya gitmem şartiyle müracaat edebileceğim bir ad- resi bildiriyordu. Bunun da bu yolda bia tuzak olmadığı ne malümdu.? Biraz sonra, tavân arasımı der yapan Jilsen baba odaya girdi. O 1 nu görünce, az daha bir Çiğlık kopara- caktım. Bir Belçikalı zabit Üniforması giymiş, traş olmuştu ve bu vaziyette ta nınmıyacak bir hale gelmişti. Karısına dönerek: — İşte gidiyorum! dedi. İhtiyar kadın: — Seni ölüme gönderiyorlar! diye | bağırdı ve içinde kin okunan bir sesle | ilâve etti: — Makstim ne diye sen gidiyorsun? Adam gülerek cevap verdi: — Çünkü ©o şelf de, ondan! — Bana vizgelir! Sen son seyahati- ni hatırla. Eğer köpeği öldürmüş olan kurşun sana isabet etseydi, şu anda bir kadavradan başka bir şey değildin! Jisen baba başını salladı: * — Eht! Ne yapalım?... dedi. Bunlar mesleğin tehlikeleridir! Fakat merak etme. Dikkatli davranırım! Kartamı öptü, benim elimi arktı ve | periçereden çıkıp gitti. ' Devamıt var — gitmiyor da,

Bu sayıdan diğer sayfalar: