22 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

22 Aralık 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1A Yezid için N'::ln Suriye şaraplariyle k s şişmiş bu sözler duyulurken Şam, 98 önci yılı Ramazanını henüz bulunuyorda. Bir yıl sonra İs- orluğunda, bir başka Ra- hazırlığı başlarken, Halife Sü- K M in Abdülmelik'n öldüğü duyul- :"Nıkme bir tetkik seyahatine çık- ş Halife Mercidabıkta bol bir Yemeğinden sonra çadırında şöyle Nm demiş ve 6 uzanış son — Holmuştu. y * . * t'l Dabık'tan at çatlatarak Şama haberciler, veliahte, Halifelik boşaldığını bildirdikleri an, "'——. Yezti için en büyük bay- g t. Zenperest Emir, ağabeyi- qnm“nü öğrenince gök gürültü- AUklıran kahkahalar atarak, gey- H“M" bastıra gülerek; *a dememiş miydim? Ben de- k*'llydhn? diye haykırmıştı. - Ve Hababs gene Yezidin ola- İşte Süleyman şimdi Merci Da- — ve ölüsüne kefen giydirilir: Yeztd, tbni Mönanın evine ko- M Haydi çocuklar! Haydi Abü Atlara, * kalabalık bir maiyet ile, ödeta h Belin almığa gedlen bu sarhoş fakmış gibi, Şam sokaklarından Bla geçerek doğru esircinin ka- Üyanmıştı. Lükin Yezid hayal larınmm en büyüklerinden bizine © anda uğramıştı. Zira, İbni Mi- önüne vardığı zaman kırk aa Süvarisinin eW sarmış — bu- Nu görmüştü. Bunların başında 'A dmir, atından inmesine vakit | hr San Yezide şöyle bağırmıştı: Alife Ömer bin Abdülâziz, hane- ?ı Measup emirlerden hiçbirinin bu müsaade etmemektedir. '—G—f bin Abdülâziz mendeburu &—'—n Halife olmuş, ne zaman Yağdırmağı başlamıştı? N"H' Aylarca gözlerine uykuyu ha- | :"' bir sevginin verdiği nihayet- . ve iç acmiyle bağır- | (N:' Ünlemezsem?. ş' Taman Enilr hazretleri, biz kul- Nin bir harekette bulunmak & îyet vermiş sayılacaklardır. * k" hazretlerini her vasıtaya baş ğ eve sokmamağa çalışaca- S Bi ci ,;:ııı öldürürsem? hlı:edıruuı hançerlerini ve hl hakir konlarımızla lekeleme- ? bir gâyret göstereceğimizi 'm Ğ* mecburum. İ$te o zaman göbeğinden u- k bir çeviklikle hemen kılı- Şür. Aksi şeytan!? tam bu sı- "'mııın evinden de Hababe- yı.ıuh gelmeğe başlamaz- İ llzri kararıvermiş; * Çekilin! Dayanamıyo- "w,. ğ' %nuk atını sürmek iste- "ı. M thıbenın sam yeli gibi ılık Püskürerek der'yi yakan ve l'lhyı burgulaya delen ses, *miri kendinden geçiriyordu. 'elım işidince #radesi elin - ğ * Onsuz yaşamayı hiç bir mik mfm-z bir mahrumiyet adde- ulaşmaktan kendin? "Btüı. sebepleri yök etmek, d kırmak, bütün mânia- x Stiyordu. kı ’_Hıliiılhilkımı. doğru olmıyacağına akıl bilhassa o çok sevdiği, BA, ES Yazan: Nizamettin Nazij en büyük bayram: Ağabeyisi öldü: Hababe — b onun olacaktır! | Emniyet ettiği Abü Hasan araya girip kendisini sarayına dönmeğe kandırdık- ları anda iç üzüntüsünden ve âni hayal Odalıklar 2 kırıklığından Yezid &deta yarı ölü gibi idi. İçinde bir tek ümidi vardı; Kızkardeşi Fatmanın nasıl - olsa kocasını kandırıp Hababeyi almasına bir müsaade koparabileceğini sanıyor - du, Betbaht! Bunda ne kadar yanıldığını bir iki gün sonra anlamakta gecikme- di. Ömer bin Abdülâziz Halife olur ol- maz yanına yaklaşılmaz ve kendisine söz söylenemez bir adam oluvermişti. Hattâ Süleyman bit Abdülmelik'n ha- yatında her arzusunu bir emir gibi yeri- ne getirdiği karttı Fatmayı bile ihmale başlayıvermişti. Yezid Fatma vasıtav' le yeni Halifeden arzusuna uyguün bir müsaade kopaıamayınca ömründe ilk defa olarak ciddi düşündü: — Madem ki Ömer benim istediğim şeyi yapmıyor, o halde Ömer Halifelik mevkilinde kalamamalıdır.. Fakat nası!? Ne yapmalı?, Nasıl bir entr'ka çevirmeli ki Ömer bin Abdülâziz, Beni Ümeyye impara- torluğunun başından yuvarlansın?, ©O güne kadar yalnız içki, yalnız ka. dınlar, yalnız güzel — cibiseler, lezzetli yemekler ve yumuşak yataklar düşün- müş olan kafası, bu suale bir türlü ce- vap bulamıyordu. Ve ömründe ilk defa olarak bu düşünceyi bir başkasına aç. maktan çekiniyordu. Hattâ Abü Hasa- na bile.... Evet.. Mademki Ömer de, Süleyman bin Abdülmelik gibi, Şamlılara hulüs gakmak ve yaltaklanmak için onu Ha. babesinden mahrum etmeğe karar ver. miş bulunuyordu, eh.. o da, onu salta. natından mahrum ediverecekti. Fakat nasıl?. Nasl ?. Nasıl ? Bu nasıllar, Yezidin beynini günler- ce, aylarca yordu, Emir, Süriye şarap. larını çek'p çekip külâhını önüne aldı ve mütemadiyen düşündü. Fakat bu devamlı düşünceler meseleyi bir türlü halledemedi. Belki de Yezid ebediyen bu nasıllara kat'? ve tam bir cevap bula- mıyacaktı. Evet.. Bulamıyacaktı, eğer bir gün Tbni Mina çıka gelmeseydi.... (Devamı var) Falcı mı ? Yoksa Casus mu ? Fala bakmak surelile bir milyon trank kazanmış ! — Tspanyalı bir kadın Ç0 Liyona gelmiş, ora B da yerleşerek iekam bil kâgıdlariyle fala bakmiya başlamış. Bu guretle az vakit kitte 1.150.000 fran ga yakın bir para do Tandırmış, ve orta dan kaybolmuş.. Frznsa zabıtası, bu kadını ararken Kan da da aynidolandırı erlığı yapan Antoya adlı bir başka kadımı ele geçirmiştir. Meğer bu, L'yondaki falcının kızı imiş Fakat dolandırdığı para o kadar — çok değil: 45 bin frank, Bunu da zavallı, saf bir furuncudan çarpmış... Bu kadın, 1928 de Nis mahkemesi tarafından 3 sene hapse mahküm edil miş, fakat cezası tecil olunmuştu. Zabrtayı en çok alâkadar eden nok ta, falcıların şunu bunu dolandırmaları değil, casus olmaları ihtimalidir... Falcı kadın ehemmiyetle aranmak tadır. Cevapları veren: SANERK Bütün tafxilâtiyle karakterinizi; meziyet ve kusurlarınızı; sizi hayrete döşürecek | Yazan: Kenan Çinili — Melekzad Çinili kadar vazıh ve sarih olarak hususiyetle. rinizi ; tutluğunuz veya düşündüğünüz'| işte muvaflak olup olmıyacağınızı; ni hayet beş farkla yaşınızı size söyliyebi. lirim. Bana bir gazeteden, zir kitaptan veyn aklınızdan yazacağınız dört satırlık yazıyı; son aylardakt imzalarınızdan i. kisin! gönderirbir. —Hl1— 13, Şişli 8, Metin: Gençi Yaşınızı (5) farkla 20 olarak tahimin ediyorum. Ameli ve bedeni Işlerde mümareseniz ve bu nevi işlere kabiliyeti- niz henüz İnkişaf etmemiştir. Daha fazla musa ve büroda çalışmakta veyn buna gö- re hazırlanmaklasınız, Muntazam — vesika- Jara dayanan işlerde muvaffak — olmağa namzetsiniz. Vüzubtan hoşlanırsınız. İşle- rinizde dikkatlisiniz ve etraflı mesaiye a- dışmış bulunuyorsunuz, bu — kabiliyetinizi daha fazla da tekemmüle sevkedebilirsi. niz. Herkese göre müameleniz — ayrıdır. Husust münasebetleri resmi ve gayri hu- sus! işlerden ve münasebetlerden ayıran bir karakterdesiniz ki çok iyidir. Aile ra- bıtanız d0 küvvellidir. İstediğiniz bir İşin çok çabuk olmasını — İştiyorsunuz ki bu, dalma mümkün değildir. ve bher İş için zaruri bir zaman ölduğunu balırınzda tut- manjzı tavsiye, yerindedir. —142 — Gözlepe Şener 33: Gönderdiğiniz yazıyı tetkik ettim. Var dığım neliceler şunlardır: 1 — Nişanlınız biraz — ihmalkâr ve lâ. kayt tabjatlidir. Yapmağa muktedir oldu. ğu, kendisinden yapması beklenen şeyleri ve işleri yapamaz veya bunlarda — bütün dikkatini kullanmaz. 2 — Tabinti herkesinkinden ayrıdır ve karakterinin birtakım hususiyetleri vardır. Bu arada: Hallâ düşünmiyerek başkaları- na benzemek de vardır, 3 — Zekü ve kabiliyetlerine ve değerine büyük bir kıymet vermekte ve başkalarını beğenmekte zorluk çekmektedir. 4 — İstedifi şeylerin mutlaka olmasını ister ve olmazsa belki de kin — besler. Bu itibarla kendisini bazı bususlarda tatmin eğemediğinizi tabmnin ediyorum. 5 — Kendi parmak İzinizle, elinizin ves- mini ve nlşanlınızın diğer bir yazışını Rön derirseniz size ne yapmanız lâzimgelece- gini tavsiye edebilirim. Size gelince; Siz, yazınızdan anladığıma göre, mukavemet ve kuüvvel önünde gerili yen, zayıf bulduğunuz vaziyetlerde kuvvet li gKörünen bit yaradılıştasımız.. Çabük ka- rar verir, kararlarınızı yapmak ister, mu- kavemete uğrarsanız kararınızı, değiştirir. siniz, Bu yalnız herkes tarafından kolay- lıkla anlaşıldığı için size derhal mukave- met gösterilir. Bör de alıştığınız — çeylere fazla bağlı kalırsınız. Nişanlınız esas itiba- rile iyi kalplidir. Dediğim gibi ne yapma- vız lâzımgeldi; dayrıca yazacağım. —i43— Sişli Kocu Mansur sok, Brbay: Gazetede size bangi rumuz ile hitap ©- dileceğini yarmanlış sarih adresinizi yaz- mışsınız. Manmalih ben ev numaramızı ga zeteye koymadım. Gençslniz. Uzuna yakın veya orta boylu olduğunuzu tahmin ediyorum, Yorucu iş- leri kısa kesmek adetlerinizdendir. Bünye- ce İylsiniz. Şişmanlamağa — müstaitsiniz, İyi kalbiniz vardır. Memur olmanız muh- temeldir veya buna göre hazırlanmış bu- lunüyorsunuz. Birar inalçı ve asabi görü- nüyorsunuz. Dikkatiniz, küvvetlendirilme- He muhtaçtır. — Yaptığınız bir İşi tekrar kontrol etmeği fazla bir zühmet saymak. tasınız. Ameli işlere kabiliyetiniz vardır. Fakat hâlâ kâfi derecede ileri bir inkişaf göstermemiştir. Size hangi rTumuz ile hi- tap edeceğimi yazarsanız — etraflı izahat verebilirim. —İitl— Tepebaşı — Güler 18: 90-35 yaşında, uzun boylu, — şişmanca, büyük bir ihtimal ile bağırsaklarınızdan rahatsız bir zatsımız. Hayatınızın pek mun tazam geçmediğini, heyecanlı İşlerden .ve şeylerden hoşlandığınızı, hissi meselelere kendinizi kolaylıkla kaptırdığınızı zanne- diyorum. Yazınızdan — anladığıma göre, bulunduğunuz iş sizi latmin etmemektedir. Ve siz yeni bir âş düşünmektesiniz. Bulun duğunuüz işteki muvaffakiyetsizliğin daha fazla sizin muntazam — olmuyan çalışma tarzınızdan doğduğunu bilmem kabul ede- cek misiniz? Bana öyle geliyor ki: Huyat ve çalışma telâkkilerinizi değiştirmedikce bu yoldaki şikâyetlerinizin — arkaşı kesil- miyecektir. --145 — Ankara Ateş ti: Gençsiniz, Bünyece toplu bulunuyorsu. nuz, Boyunuz ortadır. Ameli ve bedeni iş- lere kabiliyetiniz vardır. Zekânızı lürümu veçhile kullanmıyor ve işleri ya abştığınız şekilde veya başkaları tarafından yapılan tarzda yapmağı tercih ediyorsunuz. Ha- yatınızda tutumlu Wedilsiniz. Kafanızdan farla kuvvetinize mi güvenlyorsunuz? Ha- yatta zekânın da en büyük kuvvet olduğu Nu ve esasen zeki olduğunuz — için bunu iyi şekilde kullanmakla daha emin bir iş göreceğinizi söyliyebilirim.Ruhi tekâmülü nüzde faydalı olacak eserleri okumanızı ve hidiseleri daha etraflı tahlile alışma- mizi tavsiye ederim, | / rrorssön | 4!. ÜD 25 ( ERKEK —RIZ ) Nişanlının Tercüme ve iktibar hakkı mahfuzduar Bana danışıyorlar: No:17 çalışması- na izin verir misin ? Leylânın tekrar fabrikaya girmesine ses çıkarmakta, ona tahakküm etmekte hiç hakkım yoktu — Lütfeder misiniz? dedim, Bu tarzı hareketim, onun pek hoşu- na gitmiş olacaktı ki büyük bir haz gülüşiyle doğruldu ve bana bir adım yaklaşarak, sol kolunu yanına - uzattı, sağiyle de eteklerini topladı. Ben de aha orada dolgun göğsünü, göğsüme dayamıya, sağ elimle de belinden hafif- çe tutarac hemen müziğe uymrya ve dansa başlamıya mecbur kaldım. Dans devam ettiğ? müddetçe ben bir tek kelime söylemedim. O da cesaret gösteremedi. Pakat her saniye buna ce- sartt edecek bir vaziyet takınıyor, fa- kat heyecanı dilini çözemiyor. Dansı böylece bitirdik, Onu yenne götürmek isterken niha- yet dayanamadı. Heyecandan kısılan bir sesle sordu: — Nerede oturuyorsunuz. —Kenan Bey>, — Şişlide efendim. — Yal Ben! de orada oturuyorum am maâ sizinle hiç karşılaşmadım. — Kıamet buradaymış, efendim. — Evet kısmet.. — Kiısmete inanır mısınız?. — Kadınlar her şeye inanır?.. Beni Bayan Müjgünin bulunduğu ta- raftan başka bir yere sürüklemesinden daha benimle konuşmak istediğini an- lıyordum. Daima nükteli, fakat hiç ümit vermemeye çalışarak suallerine cevap vetiyordum. Bana uzun uzadıya hayatından, ailes sinden bahsetti. Babasınım tüccar oldu- ğunu, bir ağabey'sinden başka kardeşi bulunmadığını söyledi. Ağabeyisi Al- manyada imiş.. Önümüzdeki sene kendi- «i de liseyi bitir'nee onun yanına tama- miyle gidecekmiş.. O bunları uzun uzün, tatir ve nazik şive ile anlatırken dansetmek - fırsatla- rını kat'iyyen kaçırmaıyor ve daima be- nimle dansediyordu. Saat gece yarısını çoktan geçmiş, hattâ üçe yaklaşmıştı. Bir aralık kolun- daki saate gözü ilişti: — Aledi. Zaman ne kadar da çi- buk geçiyor. Babam ön ikiye kadar müsande etmişti. Saat üçe geliyor. Val- lah? beni öldürür.. — Hemen, gidecek misiniz?. — Hiç istemezdim amma gitmeli- yim. Beraberce ayağa kalktık, O nişanlı- lara vedaa giderken, kendis'ne refakat ettim ve bu fırsattan istifade ederek ben de gitmeyi ve soyunup yatmayı ve dinlenmeyi düşündüm. Onun vedar bittikten sonra ben de ayni şekilde hareket ettim, Onunla ka- pıya kadar indik, Kapıda duran taksi arabalarından birinin kapısını açarak : — Buyurun Muallâ hanım, arzu e- derseniz, birlikte gidelim, dedim. O bir dakika tereddüt etti, sonra: — Sahi sie de Şişlide oturuyordunuz, dedi ve atladı. Ben ötomobv'le girip te kapıyı çekerken bayan Muallâ Şölöre — $Şişli! Bnzini vermişti bile... Şimdi bu güzel kızla yanyana oturu- yor ve hiç bir şey konuşmıyorduk. Gene söze o baş'adı; — Böyle merasimler ben'm çok sini- Timi bozuüyor, Gdetâ yoruluyorum, de- di. Hele uykusuzluğa hiç tahammül ede- miyorum. — Ben de öyle amma, her halde sizin kadar olmıyacak, dedim. — Ona şüphe mi var... Aramızdaki farkı unutmayın , Siz erkek, ben kadın. Güldüm: —— Doğru söylüyorsunuz, ne de olsa erkekler kadınlardan daha mütehammil yaratılmışlardır. Dedim. Bir aralık sus- tuk. Sonra: — Sinemaya flân gider Kenan bey? Diye sorgularına başladı. — Siık sık... — Türk sinemasına gittinir mi) — Hayır.. — Ben çarşamba günü gitmek östl yorum amma,. — Niç'n amma dediniz.. Bir mahzur pou var?. — Bilmem.. Yalnız başıma sinemaya gitmeyi hiç sevmem. Beraber götüre « bileceğim kimsem de yok.. Açıkça anlaşılıyordu, d, bayan Mu- allâ beni çağırıyordu! — Acaba ben gelsem olmaz mı? dee dim. — Niçin olmasın, bilâkis memnun e rum. Hattâ bunu sizden rica etmeyi bile düşünmüştüm. — Ne şeref.. Beni cidden sevindirik yorsunuz?, Bayan Muallâ cevap vermedi.. Yaâk nız yüzüme baktı ve hafif, münalr ble şekilde gülümsedi. Bu srada Şişliye gelmiş bulunyorluk. Otomobili dur « durttum. İnmerzden evvel saat kaçta bu- luşacağımızı tesbit etmeyi unutmadı, ... Ertesi günü, geç vakit, Leylâlara uğı radım. Bör kaç akşamdır görükmediğim için, onun bin bir sitemiyle karşılaştım; Gece nişanda olduğumu, işitince büsbü tün çileden çıktı. Doğrusu Leylâya acımrıyor ideğildim. Fakat onun Aarasıra — tutan kıskançlık damarları benim &e'nirlerimi bozmakta devam ediyordu. — * Ağız patırdısına her zamanki gibi ta. hammül gösteremedim. Kapıyı- vurup gıktım. .. * Bu vak'adan sonra gene bir kaç gür uğramadım. Bir gün Harbiye spor klü- bünün kahvesinde oturmuş, arkadaşları la eğlence kabilinden kâğrt oynuyor duk. Klüp gençlerinden biri: — Kenan Bey, dedi, sizi nişanlınıs gağırıyor. Elimdeki iskambil kiğıtlariyle kaprya fırladım. Leylâ soğuktan mantosunum yakasını kaldırmış beni bekliyordu. Ne istediğini sordum. Kaç gündür niçin uğramadığımı sordu. — İşlerim vardı. Vakit bulamadım, dedim. Bu sözüm, Leylâyı müteessir etmiş ti. Neredeyse sokak ortasında ağlaya « caktı. Bunu sezince: — Haydi sen eve git, ben birazdan uğrarım, dedim. Artık oyuna devam etmedim. Az son- rıınlndıydıım Leylâ da eve daha yeni girmiş, henüz Tmantosunu bile çıkarma: mıştı. Annesiyle konuşuyordu. Beni kapıda görünce dönerek yanıma geldi. Kapıyı » kapadı. Annesinin hatırını sordum. — Eksik olma oılıuıı. dedi, iyiyim.. İyi ki geldin.. Sana söylemek istediğim bir şey vardı. — Bayurun, dedim, sizi dinliyorum, — Bilment razı olacak mrsın?. Bu sual benim beynimi karıştırdı., Acaba gene Leylâ için yeni bir teklifle mi Fakat, o beni üzün. tü içinde brrakmıyacak kadar çabuk gdavrandı: — Dün, diye söze başladı. Ben Ley- lânın eskiden çalıştığı — fabrikaya git tim. Mal sahibiyle görüştüm. Onu ye. niden işe alacak.. Acaba sen çalışmasına müsaade edecek mis'n?. ı — Niçin etmiyeyim.. Bilâkiz mem - nün olurum. Leylânın çalışması beni se- vindirir. — Zaten ben de böyle w Fakat kızım sana haber vermemde israt (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: