7 Mayıs 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2

7 Mayıs 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ K * Istânbul Ankara caddı Pete beleşe eei Bik. Teğirel eömemi Malenkel Yezı işleti telefonu: 23872 idere « w —1 24370 Wlân « . : 203395 Siyasa Belgradda Başbakanımız sayin Celâl Bayar, Dr. Tevfik Rüştü Arasla birlikte bu akşam Ankaradan ve pazar günü İs- tanbuldan Belgrada hareket edecek- tir, Seyahatten makaat, Yugoslav Baş vekili Dr. Milân Stoyadinoviçin şubat ayı içindeki Ankara ziyaretini iade etmek, Türkiye ile Yugoslavya ara- sındaki sevgi ve dayanışmanın sarsıl- maz kuvvet ve samimiyetini bir daha tebarüz ettirmektir. Büu sevgi ve dayanışma , hatırası Yugoslavlar için mukaddes ve mücb- bet olan kral Aleksandrla, Türk mil. letinin kurtarıcısı olduğu kadar, bü- tün tarih boyunca onun rohberi ka- Jacak olan Atatüirk tarafından kurul- muştur. Sadece bu şehadet, aramızda. ki dostluk ve ittifakın, memleketleri- mizin tabii menfaatlerine ne kadar Uygun olduğunu isbat etmeğea kâfi ge- Jir. O gündenberi gelip geçen hadise- ler ,Türkiye ile Yügoslavya münase- betleri arasında en tfak bir tezad de- Bil, bilâkis tam bir ahenk ve iştirak olduğunu göstermiştir. Balkan antan- tı, orta Avrupadan Irak ve İran hu- dutlarına kadar, adeta bir kıtalık böl- ge Üzerinde, 60 küsur milyonluk bir barış ve emniyet blokuna vücut ver- miştir. Ayni bölge, uzun zamanlar, münfe- rit veya umumi? harp tehlikelerinin başlıca kaynağı idi. Birbirleri ile mü- nasebetlerinin tok osası düşmanlık ve rakiplik olan bu milletler arasındaki yeni rabıtanım kuvvetini ifade etmek için dostlük ve tesanilt tabirlerini hafif bulmaktayız; kardeşlik ve itti. fak kelimelerini kullanmaktayız. Her türlü fesat ve tahrikler ,yorgun ve ümitsiz düşerek, bizi takip etmekten vazgeçmiştir. Marsilya faciası ile ağır bir tali darbesine uğrayan Yugotlavya, naip prons ile Başvekilinin basiretli ve kudretli idaresinde, birlik ve İstikra- rını evvelâ korumuş, sonra küvvetlen dirmiş ve artık hiç kimsede şüphe bırakmayan bir inkişafa mazhar kıl- miştir. Bugünkü Yugoslavya, orta Avrupa ve Balkanlar müvazenesinde başlıca Amillerden biri olmuştur. Dost ve müttefik devletin İleriye doğ. rTu bu devamlı ve emin tekâmülüne gahit olmak, Türkiye için her zaman busust bir bahtiyarlık teşkil etti. Bu.- nu söylerken, diğer dost ve müttefik. lerimizin de fikirlerine tercüman ol. duğumuza şüphe yoktur. Milletlerimizin şuuruna kadar işli. yen yeni tariht hakikat, Balkanlar. parçalanmasının hepimiz için müşte- rek bir felâket olduğundan ibarettir. Hepimiz mill! hürriyetlerimizin sahi. biyiz; Ülkelerimizde müstakl! ve ha. kimiz; hepimiz say, barış ve emniyet davası peçindeyiz: Balkan antantı, milletlerimizin bu kadar mukaddes kıymetleri müdafaa etmek hususun- daki karar ve iradelerinin timsali ol- müuştur. Ankaranm selâm ve sevgisini Bel- grada götüren Başbakanımızı ve ar- kadaşını, hürmetle uğurlayalım, Palih Rıfi Atay Bir Fransız fi osu Limaalarımıza dostluk ziyareti yapacak Paris, 6 (A.A.) — Pöti Pariziyen gazetesinin bildirdiğine göre, Fransa. nm Akdeniz filosu yakında bir dost- luk ziyaretinde bulunmak tizere Mısır Türk - Yunan ve Yugoslav limanları. na uğrayacaktır İrF adam uykuyu unutmuş! 22 senedenberi gözünü yummamış Sirk direktörleri onu vahşi teşhir etmek; satın almak Uykunun ne olduğunu unutan adam.. 1915 senesi haziranının — 15 inci günü Polonya cephesinde patlayan bir bomba ile yaralandı. O gündenberi, artık uyu- muyor. Macerasını bundan evvelde yaz. miş olduğumuz bu. adamın — ismi Pol Krendir. Karısı, ve üç çocuğile beraber Budapoşte civarında oturuyor. Harpte harp madalyesi almış bu eski ihtiyat za. bitinin — vaziyeti, gimdiye —kadar hiç rastgelinmemiş tuhaf bir hâdisedir. Bü- tün dünya doktorları bu adamla alâka « dar oldular, Ona türlü türlü ilâçlar ver. diler. Fakat ilâçların — hiçbirisi müessir olmadı. 22 senedenberi bir saniye bile t« yuyamadı. İşte bu adam son günlerde yeniden tıb âlemini meşzul etmeğe — haşlamıştır. Kendisi Berline çağrıldı. Orada Alman- yantn en meşhur mütehassısları tarafım. dan muayene edilecek.. Berline gitmek için Budapesteden ay- rılmadan evvel Pari - Suvar muharriri bu eeki askerle konuşmuetur. Adamcağır ha Hnt gazeteciye çu cümlelerle anlatıyor: Günde sekiz defa yemek yiyorum ! *“Hayatımda gündüz ile gece arasında hiçbir fark yoktur. Günün yirmi dört sa- atini sekiz parçaya ayırıyorum. Her üç sönÜte bir defa yefnek yiyorum,. t Bu suretle lasılasız: geçen — yirmi dört saatlik zaman bazan bana pek uzuri ge- liyor. Biliyorsunuz içlimaf siğgorta daire- sinde memüurüm. Sabahleyin daireye gi- der ve orada akşama kadar — çalışırım. Akşam üzeri evime döner ve odama çe- kilirim. Orada gazetelerimi okurum. Bu dapeştede çıkan bütün gazeteleri alryo- rum.. Fakat Macar gazoteleri uzun ge- celeri doldurmağa kâfi — gelmedi. Fran- sızca birçok gazete ve mecmmualara aböne oldum. Bu da yetişmedi.. İngiltereden de mecmua getirtmeğe başladım. Tabif fran sızcayı İyi bildiğimi anlamınımızdır. Yemekten sonra ailemle beraber odam- da toman okumakla vakit geçiririz. Her çeşit roman okumaltr çok severim.. Bil- hassa askeri romanlarla tarihf romanlar- dan hoşlanırım. Geceyarısma doğrü ka- rım ve çocuklarım uyumağa — giderler. Ben odarla kalır ve coğrafya İle uğraşı tım. Hayalen dünyanın uzak ve garaet. Bülün tedavilere rüğmen bir türlü #yuyYamayan adam lerle dolu memleketlerinde seyahatler ya- parım. Haritaları kopye — ederim, Sanra uzak memleketlerin hayalimdeki manza- ralarını kâğıt üzerine çizerim. Uyumadan dinleniyorum ! Doktorların tavsiyesi üzerine. gündüz |.. cantandıramıyor:; O vakit te Ynezarda u- iki saat göslerim kapafı olarak oturmağa aliştırâ. Doktorlar'bu tavsiyelerini -din- letmessem günün birinde kör - olacağımı söylediler. Her gece sabaha karşı yatafı- ma uzanır, ve tam iki saat gözlerim ka- palı bekleritn. Uykusuz gecelerimden mühim bir par- çasınt radyo doldurur. Bilhassa Londra- nn dans musikisini dinlemeği pek seve- rim. Musiki dinlerken hiçbir şey düşün- memeğe çalışırım. Fasılasız. düşünmek mecburiyeti bilir misiniz ne kadar elim bir şey!.. İnsanın kafasında bir çok fi kirler dönüp dolaşıyor. Kafamdan bu binbir türlü düşünceyi boşaltmak için in- san kuvvetinin fevkinde bir irade sarfet- meğe mecbur oluyorum. Kafamt fikirlerden kurtarmak için ki- tabı mukaddesi okuyorum. Bilhassa Da- vudün menkibelerini daima tekrarlryo- rum. Sonra onları ezbere tekrar — ediyo- rum. Bu maddeten hem de manen heni dinlendiriyor. hayvanlar gibi Almanlar kafa tasını istamişler Maamafih hayat güzel şeylerle dopdo- ludur. Bazan şöyle düşündüğüm de olu- yor: Bu çok güzel şeyleri - görmek için insan ömrü yetişmez.. Nasıl oluyor da benden başkaları saatlerce bu manzara. fardan uzak, yatak içerisinde ölü bir ha. hayat yaşamağa tahammül ediyorlar? Fakat bütün bunlara — rağmen yirmi dört saatlik zamanım ıstıraplı anları da var.. Bilhassa ikindiye doğru olan saat- ler.. Ben yalnız bu saatlerde yorgunlu- Bumu duyuyorum., Sabahleyin bilseniz vakit ne kadar çabuk geçiyor! Saat dört te giyiniyor, trenle Budapeşteye gidiyo. Tum, Fakat ikindiye doğru üzerime müd hiş bir yorgunluk çöküyor.. Saatin yelkovanı yürümez oluyor, o vakit bir koltuğa uzanrıyor, gözlerimi tavana diki- yor ve yarım saat hareketsiz duruyorum. Sonra yorgunluğum geçiyor.. Tekrar işi- sını kaybeden bir köre benzetiyorum.Ar tık renkleri biribirinden ayıramıyan za- vallı nasıl onların kafasındaki — intıba- larını düşünmek ile kendini avutursa ben de tıpkı öonuün gibi bazan eski uyudukla- larımı düşünerek uykunun hatırasile a- vunmak istiyorum. Fakat muhayyilem her vakit bu intıbaları bana — tamamile zün Bir üyku YTçeFİsinde geçecek gürleri- Mi düşünerek teselli atryorum. Bana yapılan biltün teklitleri reddetilm Odamda koca bir dolap bana gelen teklif mektuplarile doludür. Bilseniz ba- na neler teklif ettiler? Sirk direktörleri, beni sirklerinde vahşi hayvanlar ve ga- rip mahlüklar arasında teşhir etmek iste- diler. Taştan para çıkarmayı bilen bir çok adamlar da dünyayı dolaşmayı, ve her yerde konferanslar vererek hayatımıı anlatmayı teklif ettiler, Amerikalılar öl- dükten sonra kafatasımı satın almak is- tediler.. Fakat ben bu tekliflerin hiçbiri- sini kabul etmedim. Benden bahsalun- mMasınt istemiyorum. Sükünet içerisinde yaşamak istivorum. Kafatasımı da sat- mak arzusunda değilim, Öldükten sonra toprak olmak insan için en hoş netice- dir. Bunda, geldiğimiz meçhüle dönme nİn zevki var?.,, SEKAKGATUREENENE * AAAT AYUT TRRTARERUE Ras gele Bastonsuz daha güzel LUS relikimizde, “hayat ve sıhhat,, umumi başlığı altmda halkın an- lıyacağı bir dille sıhhat makaleleri neşre- den G. A. üstadımızın “Kadınlara bas- ton., serlevhasını taşıyan makalesini ©- kudum, Serlevhasından “kadınları neden döğelim?,, manaemı çıkardığım için... Makaleyi tamamile okuduktan sonra kasdettiğim manayı taşımadığını anla- dım. Üstad şöyle diyor; *“Bayanların sokakta baston taşımaları şimdi moda olmamakla beraber, kendi kendilerine bu modayı çıkaran bayanla- mın ilk gençlikte bulunanlarına baston çeviklik ve kıvraklık, ikinci gençliğe gir. miş olanlarına da kibarlık verir. İkinci gençliği de hayli ilerlemiş, mihrabı ye- rinde bayanların...,;, Anlaştlryor: GA, nn kasdı. “Güzellik temin eder,, nasihati altında her çağdaki kadın elini bir silâhla techizdir. Biz ka- dınları bastonsuz daha güzel buluruz. Olü, öldürür mü ? EÇENLERDE bir gazetenin mah- keme havadisleri arasında gözüme ilişti. Bir kundura boyacısı karısmı bi- çaklıyarak öldürmüş. Devam eden mah- kemesinde evlenme dairesinden — gelen cevap okunduğu zamanda boyacınım ev- lenmek için müracaat ettiği, fakat, ev- lenme muamelesi yapılmadığı — bildiril- miş. Hâkim sormuş: — Sen bu kadınla evli değilmişsin, ne dersin? Suçlunun cevabı şu: — Benim böyle şeylere aklım — ermer. Evlenme işini karım (D takip ediyordu. Ben evlendiğimizi biliyordum. Bovacının verdiği cevabı okumazdan evvel, bir Glü “hir baskasını üldürehilir mi?,, diye düşünmüştüm. Meğer kendisi daha ölmemişmiş. isminde aramalı B. İR ajans haberi, La Havan'da bir kadının bir batmda — yedi çocuk Bir batına yedi çocuğun nasıl sığdığı- ni göyle bir tarafa bırakalıra, gimdi, dok- torlar, bu kadıma harikuülfâdelik vasfını veren sebebleri arryacaklardır. Şimdiden bildirelim ki bu araştırmaları beyhude. dir. Bu kadınm yedi çocuk dünyaya ge- tirmesinin sebebini ben kadınım ieminde buluyorum: Rafaello KAZANOVA * Köpeklesme İRİSİNE: “İnsanlaştı ve köpekleş- ti., dediğiniz zamanda bunu nasıl bir maksatla söylediğinizi kolaylıkla an- lar, insanlaşmanın, daha — insan olmak; köpekleşmenin de düşkün, izzeti nefis sa- hibi olmryan manalarına geldiğini bilir. siniz., Fakat “köpekleşme, yi hakikf bir köpek için kullanırsanız gene ayni ma- naya mr gelir: Hayır. Bu köpeğin hakik- kt bir köpek olduğunu anlatır. Düşününüz: Bulgaristanda bir köylü, köpeği için bir piyango bileti âlmış, Tesadüf bu yo tam 200:000 leva kazanımış. Köneğin sa- hibi bu köpekleşen köpeği şimdi Sofyaya götürüp teşhir edecekmiş. İnsanların köpekleşmesile, . hayvanla- rın köpekleşmesi arasındaki bu farkr bu KBURUN Celâl Bayar Belgrat yolunda SIM Us, bapvekilimizin Yagoslap başa vekili Stoyadinoviçe yapacağı ladet riyaretin ehemmiyelini tebarüz elliriyor. Son günlerde orta Avrupa vaziyetine dair mühim kararlar alınan küçük anlant! kon. feransından sonra ikl başvekilin yapacak. darı konuşmalara husust bir — ehemmiyet permek yerindedir. Kuran Başmuharrirt diyor ki : *"Hatırlardadır ki geçenlerde Balkan e. konomik konseyi ile birlikte Yıldız salon. larında toplanan Balkan basın birliği kan. gresinde Yugoslav könütesi reisi ve Ava. Ia ajansı direktörü Yuvanoviç Balkan an. tantını bir İsviçre, hu antanta dahil olan dört devletten her birini de bu — İsviçre- nin birer kantonuna — benzetmişti. Suyın ve idealist meslektaşımızın ince bir. zekâ eseri olan bu teşbihini beynelmilel siyaset bakımından tamamile bir hakikat öolarak telâkki etmekte asla hata yoktur. Nitekim Balkan antantı daimi konseyinin son An. kara toplantısı bunü fllen isbat etmiştir. Bir kaç gün sonra Belgratta iki hükümet Feisi arasında cereyan edecek olan konuş- maların neticesi gene bu hakikati hiç şün hetir teyit edecektir. *“Ekonomi sahasına gelince bu noktadan kısa bir zaman içinde ne büyük terakkiler tahakkuk etmiştir. Bu terakkiler cümlesin den olarak bugünlerde Yugoslavyanın Ad. riyatik sahilindekl Suşak limanı ile Kara. deniz sahilinde Romanyanın — Köstence Hmanı arasında işlemeğe açılacak olan Yu Boslav denliz nakliyat postaları gösterile. bilir, Zira bu postalar Balkan memlekct. leri arasında doğrudan doğruya bir deniz tlenret vasıtası olacağı gibi bu memleket. lerin turistlerini Adriyatik denizinde Dub Frovnik ve Draç, Split, adalar denizinde Pi Te ve İzmir, Marmarada İstanbul, Karade. nizde Varna ve Burgaz gibi Turizm mer. kezlerine gölüreceklir, Ve yalnız — Balkan merhleketlerini biribiririne iktisadi rabı. talarla bağlarnakla kalmıyacak, bu memle. ketlerdeki muhtelif ırkları ve — milletleri biribirlerine daha ziyade — yaklaştırmcak, daha ziyade birihirlerini tamıtarak sevdir. meğe hizmet te edecektir. Hulâsa Balkan birliği fikri bugün artık Bie hayal olmaktan çıkmıştır. Hergün en - süratli adımlarla hakiknt yolunda İerle. mektedir. aö Bugün Balkanm antantı devlellerinin ba. şında bulunanlara medyun olduğumar ba güzel ve mestt neticeyi yalnız Balkanlar içim değil, dünya sulhu için de büyük bir kazanç olmrak selâmlamak hem valan sa verlik, hem de insanlık vazifemizdir . * TAN Maşallah Hidrellezimize F ELEK yazıyor: *“Eskiden Hıdırellerde her taraf yeşil. lik, ağaçlar çiçekte, kuzuların — bir kısmı çayırda bir kısmı fırımda olurmuş. Dünkü Hidirellerde de kurular fırında imiş amma ısınmak için gitmişler. Bu mü nasebetle İtiraf etmeliyiz ki; bu buharda sıcaktan şikâyet edemeyiz. Mevsimin hak. kını yemiyelim, doğrusu serin geçti. Ne terledik; ne kuraklık yürü gördük! Kulakları çınlasın, Paşa Kâzım — dostu. muz demiryol güzergühında bir şehrin be. lediye reisini ziyâret ederek — kendisina demiş ki; — Bilhassa zatıllinizi tebrik için gel. dim. Bu kadar zamandır şehrinizden ge- lir geçetim, Yazın bir damla çamur, kışın bir zerre tor görmedim. Aşkolsun! Onun gibi bir de bir zerre toz görme. diğimiz bu bahar mevsimini kutlulamalı. yiz, Valdem der ki: — Eskiden Hidirellerde kusular firinda iken kar yağmış imiş. Dua edelim ki; şim di böyle bir şey yok. Arkadaşlardan biri bu sözümü İşitince: — Buna şaten imkân yok, dedi. Ve izah etilz —. çünkü kurzular — akıllandılar. Fırı- na girmiyorlar. Fırınlarda — merelmekten yer kalmadı. Gülüştük. Kalın — paltolarımızı giydik, gıcak odadahn çıktık. Bea bir kapalı tram vaya atladım. Bir aralık, kapı bir parmak açık kaldı. Hemen yolcular: — Yahu! Şu kapıyi kapayın! Hasta ola. eağız! diye bağırdılar, Biletçi de: — Hidirellerde kapı açılır mi bayım? diye bu İşi yaban yölenya — JAf attı, Eve gittim. Kıpkırmızı pencerelerile bana a- Tay eder gibi bakan salamandırada elleri. Mi isittim, Hidireller diye eskiden bir — sayılı gün varmiş, Şimdi onu da buzdolabına koydu. lar. Bayatlamasın diye!,, dakikaya kadar düşünmüş değildim. Ta- li, köpeklerle insanların köpekleşmelerini bile başka şekillerde ortaya koyuyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: