May 20, 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

May 20, 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kıza yazık ama, her zaferin kurbanları olması tabiidir — Bravol, Bir müddet konuşmadılar, Sonra Gude fısıldadı: — Kapalı bir yerde birkaç dakika rahatça görüşebilsek... Meselâ dört nu- maralı hangar oraya yakm ve içinde kimseler yok. Fakat ne yapalım ki o- rası kapair.. Ne yazık, orada seninle başbaşa ne tatlı dakikalar geçirirdik Jertriid... Sesinde öyle bir telehhüf vardı ki, genç kıza, aşkm bütün cüretlerini ver- meye kâfi geldi: — Onu açmak benim elimde... Sen üzülme sevgilim, — O halde yarın gece benim olu. yorsun? — Evet sevgilim; bütün ruhumla senin olacağım! — Jertrüd, bütün kalbimle, vücu - dumliş seni seviyorum; çıldırıyorum senin İçin! Gudenin, sevgisini bü kadar kuvvet. le ifade edişini hiç işitmemiş olan Jer. trüd, şaşırdı ve heyecanla notaları şa- gırıyordu. General: — Ne oluyor Jertrüd, dedi, yanlış çalıyorsun. Kız, sevinçten ve heyecandan kıp - kırmızı yüzünü babasına çevirip gü - lümsiyerek özür dilerken, Gude ken . di kendisine “ne iğrenç bir rol yapı- yorum, Diyordu. Bu zavallı kızın kal, biyle oynamaya mecbur kalmak ne fe. na şey!,, Alçaklığnm derecesini, aldattığı şahıs üzerinde ölçmek İstermiş gibi Jertrüğe bakir. Bir yandan da vazife- sinin ehemmiyeti gözünün önünde canlanmaktaydı: “Yarm kaçacağım. Çalman stabilizatör geri almacak, Üs- İelik sırlarını da öğrendim. Muzaffe- | riyet!,, Bu ikinci düşünce galib gelmişti. Haftalar ve aylarca emek verdiği plâ. nın tam tahakkuku gününde hissiyatı- na mağlüb olarak geri dönemezdi. Za. limane kararını verdi: “Kiza yazık ama ne yapalım! Her zaferin kurbanları olması kadar tabil ne olabilir? Ben muvaffak olayım da © veya bir başkası ezilsin; ne çıkar? Elverir ki ben muvaffak olayım. Ve muvaffak olacağım, azmettim.,, Bu karar onu heyecanlandırmıştı, bu sefer o piyanoda falso yaptı. Jer trüd gülümsedi, onun kendisi gibi, ay- ni düşünce ve hissiyatla heyecanlana. rak hata yaptığını sanmışlı, General hayretle söylendi: — Siz de mi M. Gude? boş Jertrüd odasma dönünce, uzun —26 müddet düşünceli ve dalgın durdu. Bir | az evvelki cüreti şimdi onu korkut - maktaydı. Yatağının ayak ucuna otur- muştu. Arasıra başmı kaldırıyor ve karşıdaki aynada gördüğü çehreyi, er- tesi gün için kararlaştırılmış çılgınir. ğı yapıp yapmamak hususunda ondan bir fikir bekliyormuş gibi uzun uzun süzüyordu. Mantıkı, gördüğü terbiye bu çılgınlığı yapmağa karar verdiği için onu hatalı buluyordu. Fakat vü. cudu ve âşık kalbi aksini ileri sürü. yor, muhakemesini mat çdiyordu, Mü- hendisin nadir öpücüklerinden duydu. ğu zevkin hatırası dudaklarına geli - yor, zaafı dolayısiyle duyduğu isyanı nefis bir rehavet içinde boğuyordu. Ne yapacağını o dakikada şaşırmıştı. Mırıldandı: — Ne yapmalıyım yarabbi? Yatağa girmeden evvel soyunuşuna kaç defa şahid olan ayni aynada bu sefer gördüğü Jertrüdü artık tanıya. mıyordu; erkeğe karşı gayrihassas, barid ve cidâl ilim kızı şimdi her ka- dın gibi olmak tabliliğine dönmüştü. Bir nevi hümmea, yanaklarını kızart- mış, gözlerine garib bir parlaklık ver mişti, Aklında bir fikrisabit halinde bir cümle dolaşıyordu: — Yarın onun olacağım! Bu ânr istiyordu; bunu kavradı ve mağlüb olmayı hazmedemiyerek Keti. disini yatağa attı. Hıçkırıklaria karı. şık bir sinir buhranı içinde artık his, lerine hâkim olamadığını kendi ken. disine itiraf etti. Sinirlerinin hücumu ile mağlüb olan muhakemesinin iflâsı- nı mırıldandı: — Onu seviyorum. Bana ne İsterse | yapsın; önün arzıl & de arzu ediyorum. ... Ertesi akşam saat yirmi üç buçuk- ta; kapısı generalin odasındaki ter tibat vasıtasiyle bizzat İzangtaynın kı zi tarafından açılmış olan dört numa. ralı hangarda Jertridle Gude, bir san. dık üzerinde biribirlerine sokulmuş lar, dudak dudağa, müthiş bir sarhoş- lukla yerlere yuvarlanmadan önce ay- ni şişeden kanasıya içen iki ayyaş gi- bi, soluklarını biribirine karıştırarak kendilerini sarhoş ediyorlar. Jertrüd bitkin ve yarı baygın kendini bırak» mıştır. Hangarım karanlığı genç kızın son tereddüdlerini boğmakta, okşayış. ları gitgide, o zamana kadaf saf kal. miş daha mahrem noktalara sokulan erkeğin cesaret ve cliretini arttırmak. tadır. İv Nozey, kendisine sokulmuş olan bu kağdma karşı aşk duymuyor, faket sinirlerine de hâkim olamıyor, vazife hissini, nerede olduğunu, ni - çin orada bulunduğunu, her geyi u- nutmuştur. Artık rol yapmıyor, genç kıza karşı harekâtımda tam manesile samimidir. Dışarda ayak sesleri.» Jertrüd yerinden fırladı. Korkudan titremektedir. — Aman yarabbi! Birisi geliyor! — Sus! Ben gidiyorum. Sen buru- dan bir yeşe kımıldamâ... Mühendis bir lâhza oturduğu yerde kaldı, kendisini toplamaya muhtaçtı. Gelenin kim olduğunu o biliyordu. Ni- hayet kalktı, sendeliyerek kapıya doğ. ru yürüdü, Hangardan dışarıya bakıp tekrar döndü ve Jertrüde yavaşça, seslendi: — Gelen Şerberger... lıkta kal. Korkma... General İzcaştaynın kıza, içine gir. mek istermiş gibi duvara yazlanmış- tr. İçinden söyleniyordu: — Allahım! Beni görürse,. Görürse mahvoldum. İv Nozey, kumandan Benuaya yak- laşmıştı. Benua sordu: — Hazır mı? — Evet hazır, Fakat kız hâlâ orada, hangarda.. — Eyvah! Ne yapacığız? — Beraber götürelim mi dersiniz? — Çıldırdınız mı? Bağırıp çağırır, imdad isterse? — Merak etmeyin. Tayyare hazır mı? — Evet. — Mükemmel... Siz destekleri kal- dırıp tayyarenin içine girin. Makineyi iğletin; Başka bir şeyle mesgul ölma- yın, alt tarafını ben yaparım. — Ne yapmak niyetindesiniz ku : mandan ? Ne yapacaksınız? Benua bu suale cevab vermiyerek emretti: — Haydi iş başma! Nozey itaat etti, kumandanla bera. ber hangara girdiler, Jertrüd onları görmüştü. Delikan İrmm tayyareye doğru gittiğini görün- ce “Güde, Şalbergeri aldatmak için o- na devriye işinde yol gösteriyor.,, di- ye düşündü. Benua sordu: — Kız nerede? — Sağınızda, ilerde... binde... — Peki.. Siz destekleri kaldırıp tayyareye atlayın. Nozey tayyareye doğru gitti. Benua ise döndü, elektrik lâmbasmı, mühen. disin tarif ettiği istikamete çevirip Orada karan. Duvarın di - “Her yağın Kendine göre eğlencesi oldu duğu gibi, Japonyadaki ihtiyarlar da sa- İ sa meraklıdır ve “sakallılar birliği,, Çin ile yapılan harbin endişeleri bütün yayı sardığı bugünlerde bile, eğlen celerini feda etmiyorlar: bu sene de “en güzel sakal, müsabakası yapmıştır. Burada ki resimde bir ihtiyarı, diğer bir arkadaşı nın sakalını, bir mütehassıs edası'ile mu- ayene ederken görüyoruz. Kadın inat edince... Meşhur romancı Vels kan kapatamıyor ! Meşhur İngiliz romancısı Vels ile Fransız kadın mubarriri Odet Kön arasında bir dava açılmıştır. Davaya mevzu olan, bir kapıdır. Vels bu kapının kapanmasını istiyor, Odet kapanmamasını.. Kapı iki evin arasmdadır ve birin. den ötekine içerden geçilmesini temin etmektedir. Bu evden birinde Vels otu tuyor, diğrinde de Odet Kön. Ev Fransanm ccnubundaki vilâyet- lerden biri olan Grastadır. Odet Kön burada oturur ve roman yazar. Vels Ge, istirahat etmek üzere Fransaya geldiği zaman onun yanındaki eve yer- değir, Vels, kömşusile iyi konuşur. Mes- İektaş oldukları için de, #yi konuşma- ları lğzomdır. Fakat, İngiliz romancı. nm sinirine dokunan bir şey yardır: bakarak genç kızı işik içinde bıraktı. Jertrüd bir çığlık kopardı, daha ne olduğunu anlamıya vakit bulamadan Benus onun üstüne atılmıştı, Eliyle ağzını tıkadı. Yere yatırdı, omuzundan diziyle basırarak'o vaziyette tuttu. Sonra sol elini aşağıya indirip etek- liğinin ucunu tuttu ve yukarıya doğ- ru çekti, Genç kız çıplak bacaklar'le tepiniyor, kumandanın elini tsirıyor- du. Fakat çabalaması para etmedi, Benua, onun başının üstünde bir Jâle gibi topladığı etekliği fulariyle bağ - ladı, Etekliğin içinde bir çuvala so kulmuş vaziyette kalan kızı öylece br rakarak tayyareye koştu, İçeriye atladı ve emretti: — Çabuk kontakt! Mühendis, dişlerini sıkmış, sapsarı ve sessiz, itaat etti. Başını çevirip Yertrüde bakmadı. O anda zihnini bir tek düşünce işgal etmektedir: — Kaçmak Jâzim! (Devamı var) İki evin arasmdaki dahili kapının ka. panmasını İstiyor. İster al Hakkı. Kendi evine başka» sının evinden geçilmesine müsaade et mek veyaetmemek onun elindedir. Ge- gilmemesini istediği için de kapmm kapanmasını arzu ediyor. Bunu kadına söylüyor. Fakat, kadm romancı itiraz ediyor: — Hayır! diyor. Kapı açık kalacak! Vels: — Kapatacağım! diye ısrar ediyor ve nihayet bir gün mahkemeye istida veriyor, Mahkeme İngiliz romancısını haklı buluyor ve kadına kapının kapanması lüzumunu bildiriyor, Bunun üzerine o sırada Amerikada bulunan Odet Kön derhal vapura st- layıp Fransaya geliyor ve temyiz mah kemesinde diğer mahkemenin karârı- —.Miluke ediyim Dize iie — Bu iki ev bundan on beş sene evvel, ikisi bir olarak yapılmıştır. Ev haddi zatında iki bölükten ibaret bir yapıdır, Kapıyı kapamak evin dahili tertibatmı (1) bozmaktadır. “Kapmın kapanması için karar ve rildiği zaman Amerikada idim: Yaz. makta olduğum içtimai bir roman için orada vesika topluyordum. Derhal bü- tün işimi gücümü bırakarak kalktım geldim . “Benim arzum olmadan kapının ka- panmasıma şiddetle itiraz ederim.,, Temyiz mahkemesi de kadını haklı bulmuş ve ondan evvel verilen kararı bozmuştur. Şimdi tekrar Vels itiraz ediyor ve tekrar dava açıyor. Bunun da neticesi merakla beklenmektedir. Görünüşte Vels haklı; kadınmki de bir inattan ibaret, Fakat galiba ka- dın ısrar ederse Vels kapıyı kapata- mâyacak! HABERİNİ İ EDEBİ İROMANI E3 duvarları gözükmese insan kendini bir ormanda sanır. Bu üç odanm mevkii ve eşyasının üslübu, buranm vaktile Şöliyö dü- şeslerinin kabul dairesi olduğunu gösteriyor; düklerinki de her- halde karşi taraftaydı. İkisinin arasında konağm iki büyük kıs. mı ile bir de cephe paviyonu vardır; demin Filip'in gösterdi- ği, t& çocukluğumdanberi bildiğim halleri ile kalmış, eski ihti- gamlarınm yetinde artık yeller esen o loş, her tarafı çmlıyan büyük salonlar işte o cephe paviyonundadır. Filip benim yü. zimdeki hayreti görünce hemen mahrem geyler söyliyecekmiş gibi bir tavır takındı. Rene'ciğim, bu diplomat evinde herkesin sanki birçok şeyler bilir de gizlermiş gibi bir halleri var. Fi. Mip'in anlattığına göre yakında emigre'lere (1) harab olmuş mallarınm bedeli verilmesine dair bir kanun çıkacakmış; babam da konağı, o parayı aldıktan sonra tamir ettirecekmiş. Kralm mimarr, bizim konağm masrafını üç yüz bin frank tahmin et- miş. Bunu duyar düymaz kendimi, salonumun kanapesine at- tım. Babam beni o parayla evlendireceğine manastırda bırak. mak istiyor; niçin? o kapınm eşiğinde işte böyle bir düşünce ile karşılaştım. Ah! Rene'ciğim, başımı hayalimde senin göğ- süne dayadım ve büyük annemin bu iki odayı canlandırdığı gün" leri düşündüm! Beni biri sevmiş biri de sevmekte olan iki ki. şinin biri şimdi yalnız kalbimde yaşıyor; biri de sen, tâ Mo. komb'da, yani benden iki yüz fersah uzaktasın. Benim o taze bakışlı zavallı ihtiyar nineciğim, benim sesimle uyanmak ister- di. Biribirimizle ne de iyi anlaşırdık! Geçmiş günleri hatırlamak, biraz evvel duyduğum rahatsiz. Nk, sıkmtı bislerini birdenbire değiştirdi. Demin bir ölüye saygısızlık, onu tinutmanın eseri diye karşıladığım şeylerde şimdi adeta bir kudsiyet görmeğe başladım. Odadan hâlü kay. bolma yan belli belirsiz. lâvanta kokusunu koklamak, beyaz çiçek U sarı Sam ipeklisinden cibinliğin altmda uyumak bana pek Çeviren: Nurullah ATAÇ en tatlı göründü; nineciğimin baktığı, onun nefesinin değdiği bü eşyada herhalde ruhundan da bir şey kalmıştır. Filip'e eşyaya eski revnakımı verip dairemi de oturulabilir bir hale getirmesini tenbih ettim. Her şeyin yerini kndim ta- yin derek daireme nasıl yerleşmek İstediğimi anlattım. Ne varsa hepsini bire: birer elimden geçirdim ve bu eski, antika şeylerin nasıl yenileştirilebileceğini gösterdim. Odanın beyaz du- varları zamanla biraz sararmış, narin ve çılgm arabesklerin yaldızı da yer yer kırmızı bir renk almıştı; fakat bunlar büyük anneme XV inci Lui'nin resmi ile beraber verdiği Savonneri halısının solmuş renklerile pek uyuşuyordu. Saat, Mareşal dö Saks'ın hediyesidir. Şömineyi süsliyen porselen eşyayı da Ma- reşal dö Rişliyö vermiş. Büyük annemin yirmi beş yaşındayken yapılmış resmi, beyzi bir çerçeve içinde, kralın resminin karşı. sına asılıdır. Prensin resmi yok. Onun böyle riyasızca unutul- muş olması çok hoşuma gidiyor; bu samimiyet büyük annemin tâ kendisi. Bir gün halam çok hastaymış; günahmı çıkaran rahib nrensin kapıda beklediğini söyleyip iceri alınması icin 18- rar etmiş, Halam: “Olmaz, o buraya ancak hekimle ve hekimin ilâçları ile girebilir, demiş. YAZAN: OÖNORE DO BALZAK Karyola sayvanlı, p muklu dosyaları ile bir kanapeye benzi, yor. Mobilye yaldız'ı; beya Gir Şam kumaşı ile kapi. Perdeler de o imla astar hareli beyaz ipekten. İki kapı“ nım üzerine, admı bilmediğim bir ressam, bir tulü ile bir.de mehtap tablosu yapmış. Şömine gayet merakla işlenilmiş. Ge- çen sır İnsanlarmın ocak başmda oturmayı sevdikleri belli: ömürlerinin birçok büyük hâdiseleri orada geçermiş. Bakir ocak harikulâde bir sanat eseri, çerçeve üzenile bezenile meydana getirilmiş, körük gayet cici bir şey, kürekle maşa zarif bir el. den çıkmış. Ocek siperinin halısı Göblen'den getirilmiş, çer- çevesi de nefis bir şey; ayaklarına, kollarına bir takım şirin izler yapılmış, baktıkça insanın içi açılıyor; tanki bir yelpaze Rİ işlenilmiş. Büyük anneme bunu kim vermiş? bilmiyorum; fakat onu pek severdi, Koltuğunu onun önüne çekip içine gö mülür, uyağını onun sırığına dayar, eteğini biraz dizine doğru kaldırır, sehpanın üzerinde şeker kutusu ile ipek eldivenleri arasında duran enfiye kutusunu alır, bırakırdı. Büyük annem ne zarif bir kadındı! 'Tâ öleceği güne kadar, sanki resmindeki yaşmdaymış, saraym en kibar gençleri gelip etrafını alacaklarmış gibi itina ile giyinirdi.. Bu koltuğu gö. rünce büyük annemin, onun içine kendini bırakırken etekleri. nin o emsalsiz dalgalanmaları hatırıma geldi. Eski zaman ha“ nımları ölürken, devirlerinin hususiyeti olan bazı sırları da, be- raber götürüyorlar. Prenses başını edalı edalı sallar, nükteli bir söz söyler veya birine bakarken kendine mahsus haller takı, nırdı; ifade tarzında da, sonradan annemin konuşmasında bu“ lamadığım bir zarafet, bir tabiilik, bir hazır cevablık vardı; sohbeti, nasıl söyliyeyim? hem kısa, hem de uzundu: tatlı tat- (Devamı var) (i) Emigrt, ihtilâl zamanında memleketi bırakıp yabancı memleketlere stğınmış olan Fransız asilaideleri,

Bu sayıdan diğer sayfalar: