18 Haziran 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

18 Haziran 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GPF.K. kemerinden yakaladı ve ... | — Ne diye durup dururken bana taarruz ediyorsunuz? Maksadınız şan- taj galiba? Seni hapse attırayımda aklın başına gelsin kaba herif! Denis Karden kırk iki yaşında bir adam için fevkalâde çevik ve kuvvet- liydi. Esasen gençliğinde epey güreş ve boks da yapmıştı. Döndü ve kısa boylu yahudiyi pantalonunun kemerin den yakaladığı gibi bir hamlede ba vaya kaldırarak suratıma bağırdı: — Ağımı kapa! — Bırak beni! Bırak beni! Denis bırakmadı, bilâkis zavaltıyı şiddetle silkeledi. Bedlaht âşikm fe- na halde canı yanmıştı, öyle ki Denis onu birdenbire bıraktığı vakit yere dü günce âdeta bu düşüşe memnun olacs- ğı geldi. Denis kravatmı düzeltirken ona hi- tap etti: — Beni iyi dinle, Şimdi doğru 74 bıtaya müracaat ederek bu geriç kıza taarruz ettiğini haber vereceğim, Bu- ranm kanunlarını belki biltnezsin a ma hapishaneye diişünce bol bol tet- kik etmek fırsatını bulur ve bir daha böyle seye teseb etmezsin, Zavalit adam düştüğü yerde doğru. larak öturmuş, kendini toplamaya ça- işıyordu. Aklı başına geldiği zaman tavrı tamamiyle değişmişti: — İşte yanlışlık var efendim. Di- yordu. Ben taarruz edecek adam deği- Jim. Yalnız matmazeli öpmek istedim. Ona da şimdi müteessifim, Affetmesi- Bi yalvarırım, Allah aşkına iş zabıta. ya aksetmesin, Evliyim. Eğer mesele gazetelerin kulağına giderse mahvo - Turum, N Ağlâmağa bağlamıştı. Kollarını ka. Yuşturmuş, onun bu feci ve komik ha- ii seyreden Denis nihayet cevab ver- — Size bir kurtuluş çaresi göstere. ceğim. O da size acıdığım İçin değil, bu genç kızın ismi etrafında dedikodu yapılmasını doğru bulmadığımdan. Bugün öğleden sonraki ilk trenle he- men buradan uzaklaşınız. Eğer ak. Şam üstü sizi burada bulursam göce- yi hapishanede geçireceğinizden emin olabilirsiniz. Bir nokta. dahs: eğer matmazeli işinden edecek bir teşebbli. $e geçerseniz boynunuzu kopartırım! Brayton, Denisin sözlerinin çiddiye. tinden şüphe etmeyi aklma bile geti- remezdi. Bu bahis üzerinde daha faz. la konuşmayı ihtiyatkârlığa uygun bulmadı. Ayağa kalktı ve kısa bacak- larınm müsaade ettiği kadar bir sü- ratle slabildiğine kaçtı, Bu kaçış öy. le komikti ki, Denisle Erika gülmek- ten bayıldılar. Erika işinin başma dönmek zamanı. nın geldiğini hissediyor, fakat halâs- kârmın yanından ayrılmağı da İste - miyordu. Hiddet ânında bile sakin ol. masını; bilen bu İngiliz onu cezbedi- yordu. Epey konuşmuşlar, tanışmış . lardı, Bir müddet daha gevezelik ettikten sonra genç kız nihayet kalktı. Denis ona havuza yaklaşıncaya kadar refa- kat etti ve: — Sizden burada ayrılacağım. De « di. Duhuliye bileti almamıştım. — Ne ehemmiyeti var, Dukuliye bi. leti buradaki masraflarm en chemmi- yetsizi... — Olsun, ben geri dönüp kapıdan girmeyi tercih edeceğim. xI Denis Karden Mordavntm satmal. vesikaların düşman eline geçme- ne kanaat getirmişti. Onların oda- yı araştırmaları ve ölünün eşyasını el, de etmeye çalışmaları bu kanaatini takviye ediyordu. Fakat Olga Bedruş- ka ismini taşıyan kızın mahiyeti hak, kında henüz bir fikir edinememişti. Bu kadın onu garib bir şekilde alika- landırmaktaydı. Olganın tâli derecede bir ajan olduğuna şüphe yoktu. Fakat böyle olduğunu bildiği halde onunla neden fazla alâkadar olduğunu kendi- si de izah edemiyordu. Fakat Olga ne güzel bir kadındı! onun gözleri güzel, liğinde mavi gözlere o zamana kadar hiç tesadüf etmemişti. Hele güldüğü zaman. Hayir.“Pâlm Biğe gitmiydeskti. De- Jikanlılık çağı çoktan geçmişti. Bir ka. Amın gözleri için vazifesinin ciddiye- tini unulamazdı. Fakat Olga acaba ki- min, hangi memleketin hesabıma çalı. gıyordu? Almanyanm mı muhtemel, Satmalman sır neye dairdi? Bunu öğ- | Tenebilse tahkikat safhasını epey i » lerletmiş olacaktı. Bu malümat Al manyanın hava kuvvetlerine dâir ra- kamlar olamazdı. Bunları elde etmiş bulunuyorlardı. Mordavnt bu rakam - lar ölümlünden evvel Zürihteki ajan vasıtasiyle Londraya bildirmişti. Meçhul kalan sırrm mahiyetini öğ- renmek için Mordavntın eşyasmı ele geçirmeye çalışmalıydı. Bu işe Güssiyi memur etmeye karar verdi. Güssiye saat bir buçukta Palm Biç'te randevu verdiğini şimdi Uhatırlıyordu. Saate baktı, tam zamanı.. Lâkin Pslm Biçe #itmemeyi okararlaştırmıstı. Adam sen de! Olganın güzel gözlerinden kör- kacak değildi ya! gidecekti. Karşılaş- solar ne olurdu sanki? Gilssi pek neşeliydi ve bu neşesini masasında Erikanın bulunmasından |. leri geliyordu. Denisi görünce: — Nerede kaldınız azizim. Dedi. Gelmiyeceksiniz diye üzülüyordum. İşte size bahsettiğim madmazel Bed- ruşka, Müsaadenizle size dostum bin. başı Denis Kardeni takdim edeyim. Denis sessizce eğilerek selâm verdi. Evvelâ genç kızın konuşmasını bekli- yordu. Erika hafifçe kızararak cevab verdi: — Biz daha evvel tanışmıştık. Fa- kat size benden behsedilçiğini bilmi. yordum mösyö Karden. Güssi atıldı: — Sabahleyin erkenden sokağa çi- kışmızın sırrını şimdi anlıyorum De. nis... Siz bana İhanet mi ediyorsunuz yoksa? Denis, Güssinin sözünü hiç duyma- mış gibi genç kıza cevab verdi: — Doğruyu : söylemek lâzımgelirse madmazel Rig, buraya geldiğim dün akşamdanberi bana mütemadiyen siz - den bahsediyor. Erika gagalar gibi oldu, kaşları ça. tıldı ve: — Demek din akşamki trenle gel diniz? diye sordu. — Evet, Denis, genç kızın kendisi ve işi hak. kında epey malümat sahibi olduğunu artık anlamıştı. Bununla beraber bir şey belli etmemeye çalışarak konuş - maya devam etti: / — Burası ne güzel yer Güssi.. Erikanın neşesi kaçmış gibiydi. Fa- kat zoraki gülümseyişlerle gene mu - bavereye devam etti. Lükin yalnız Güssiye hitab edişi Denisin dikketin- den kaçmadı. Masalarımdan ayrıldığı zaman Güssi heyecanla söylendi: — Ne harikulüâde gey değil mi? siz hayatınızda bu kadar güzel bir kadm gördüntüz mü hiç? — Evet, fena değil! — Fena değil mi? bu şaheser mah. Tük hakkında bulduğunuz hayranlık ifadesi bu kadar soğuk mu? korka - rım ki babam gene mesele çikaracak- tır. — Ay! bununla da mı evlenmeye ni. yet ettiniz? — Bunda bir mahzur var mi? ar - tistlerle evlenen az adam mı var? — İyi terbiye edilmiş bir kız. (Devamı var) iy Yazan: M.S. - Kısa boylu yahudiyi pantalonunun |Sözlerim idam mahkümuna âdeta hayat müjdesi gibi tesir yaptı Sordum: — Geçmiş olusn! Korkma, temyiz bozar, Gezan hafifler. Hele anlat baka. yım, belki bir çare bulurumda temyiz edersin. Sözlerim, idam mahıkfmuna âdeta hayat müjdesi gibi tesir yaptı. Yalvar rıcı bir nizarla yüzüme baktı. Ve som ta: — Ben, dedi, namusum için karımı kestim. Allah şahittir. Gece gündüz Allaha yalvarıyorum. Bana içimden kurtulacağım gibi geliyor ama, idam cezası verdiler. Amin efendi beni kur tar! — Bir çare bulmak için, işin nasıl olduğunu bilmekliğim lâzım. Seni her şeyi bana doğruca anlat, bende ona göre bir çare bulayım. Yanlış anlatır san temyizde kazanamazsam. Derin bir düşünceye daldı. Zihnen bir karar vermek vaziyetinde olduğu anlaşılıyordu. Böylece beş dakika geç ti. Nıhayetz — İşi olduğu gibi anlatırım ama, yalnız bir yer, bir köşe olmalı, Diyerek kalktı ve sonra ilâve etti; — Haydi, bahçeye gidelim, tenha bir köşede derdimi sana anlatayım. A- man bana bir çare bul? Kalktım, berober bahçeye indik. Bir köşeye çekildik. Getirdiği bir kilim parçasının üzerine oturduk. Biraz da ha düşündü, kat'i kararın: verdiğini an latan bir vaziyetle: — Söyliyeceklerimi arkadaşlara söy- lemiyeceğine yemin edersen anlatı rım, Diye, bir de beni tahlife kalkmaz sine 00 YİYOğ GE Facianıtr ne suretle cereyan ettiğini öğrenmek için bu teldile raz; oldum, istediği teminatı verdim. Yemin ettim. Gözlerinde inancı ifade eden bir r şık parladı. Sonra çabuk çabuk: — Sen, dedi, hapishaneyi bilir mi- sin?... Burası acayip bir yerdir. Mah: puslara davanı olduğu gibi anlatmak olmaz. Bunlarm içinde öyleleri var ki, insanı iğretiye alırlar! Son cümleyi anlıyamadım, sordum: — Iğreti ne demek?., — Alaya, eğlentiye alırlar demek... Onun için doğrusunu söylemek ok maz, yalnız sanı söyliyeceğim. Mah- kemede bile doğrusunu söylemedim, KARIMI NASIL OLDURDUM! Şimdi dinle efendi; Anam öldü. Babam ihtiyardır ama, köyün zenginidir. Anam öldükten son- ra köyde göz koyduğu çok genç bir kızı almak istedi, köy ahalisi: — Ayol! Bu kız senin torununun gocuğu yerinde, onunla nasıl evlenir, koynuna alırsın?.. Ayıp değil mi sana! Diye babamı azarladılar. Babam kıza, kızın anası da babamın malma göz koymuş, onun İçin kızını babama vermek istemiş... Köylü hep birden: — Ayıptır olmaz! Diye ayaklanmca, babam kızı bana almayı münasip gördü. Kızın anası ile ne konüşmuşlarsa konuşmuşlar, anası kızı kandırmış. Kızı bana aldılar. Babam ihtiyar, kız da çok genç olduğu için iş görmek, bizmetkârları idare etmek bana düşi- yordu. Bunun için vaktimin çoğu tar- lada geçiyordu. Babamla karım da ew de kalıyorlardı. Hiç hatırıma gelir miy- di ki, babam karıma göz koysun, ben evde olmadığım zaman onunla yatsmi., Bu şeytanın bile aklındın geçmiye- cek, akıl almıyacak bir şeydi. Bir gün tarlaya gidiyordum. Kom- Şulardan yaşlı bir kadın ile yolumuz beraber düştü, Konuşa konuşa gidiyor- duk, Kadın lâkırdıyı döndüre dolaştı ra babama getirdi. Bana çok gizli bir gey söyliyeceğini, fakat kimseye deme- yeceğime and etmezsem söylemiyece" ğini anlattı, Yemin ettim. Bana dedi ki: — Baban sâna o kızı niçin aldı bili yor musun? — Ne için olacak, evinmek için! — Hay ahmak hâyl,. Babanın kız da gönlü vardr. Kendi alamayınca s2 na aldı. Şimdi kendi de kullanıyor. Se- nin dünyadan haberin yok! 'Tepem attı, Dünya kafama yıkilinış gibi oldum. Böyle en büyük fenslıkla- rı masallarda bile dinlememiştim. Ka- yın baba, gelinine fena gözle baksın, koynuna alıp yatsın, bunu düşündükçe deli gibi oluyor, babamın böyle bir şey yapacağına inanamıyordum. İnanamıyordum ama, içimi gene bir şüphe kurdu kemiriyordu. Babam ka- rımdan bir gu istese, bir şey söylese şüpheleniyordurm. Aradan geçen hergün be nim için cehennem azabı oluyordu. Tec rübe etttim, gözetledim. Vakitsiz eve geklim. Bir şey anlıyamadım. Şüphe kafamı karımcalıyordu, Bu hal bende yeni yeni huylar peyda ettti. Her şeye kızıyor, alınıyordum. Bu yüzden, her gün babamla, karımla kavga ediyor- dum. Bu üzüntülere dayanamıyacak bir hale geldim. Bari karıyı öldüreyim (Devamı var) SATA BE EMRE OD EE > Kardeşçiğim, onu işte böyle yetiştiriyorum. Bu üslübu daha yeni elde etti, bir seneye kalmaz, iyileşir. Lui henüz aşkım ilk coşkunluklarını tadıyor. Biribirini iyloe tanıyan ve biribirine itimadı olan bir kadınla bir erkek sonsuz şeylere her gün yeni bir çehre vermenin, hayatı daima bir filsunla yoğurmann sır- rın: bulunca evlilik insana dsimi ve korkusuz bir saadet hissi Yerir; Lui bu hissi duyduğu gün bakalım ne yapacak? Bir kadını gerçekten bir âile anası eden o sırrı ben de sezi, yorum ve elde etmek istiyorum. Görüyorsun ki Lui, gurura kapılıp, kocam değilmiş gibi sevildiğini sanıyor. Halbuki ben benliz, İnsanı çok şeylere tahammül ettiren maddi bağlılık dev- resindeyim. Ama Lui sevilecek ve kendisine güvenilecek bir adam; çok kimsenin koltuk kabartmak için yaptıkları geyleri o tabif olarak yapıyor. Ben onu şimdi sevmiyorsam da bir gün ona bütün gönlümle bağlanmanın mümkün olduğunu anlıyo- rum, İşte bak: benim kara saçlarım, senin tabirinle kirpikleri bi. rer kafes gibi inip kalkan kara gözlerim, şahane tavırlarım, basılı bütün şahsım mutlak bir hükümdar tahtma yükseldi. Bakalım, kardeşim, on sene sonra gerek Paris'de, gerek &eni arasıra kapip getireceğim bu güzel Provans valıasında biz yi- ne gülecek.miyiz? yine bahtiyar olacak mıyız? Luiz'elğim, İs. tikbalimizi, bizim güzel istikbalimizi tehlikeye atma! mektu- bundaki tehditleri yerine getirmeğe kalkma. Ben ihtiyar bir. delikanlıya vardım, sen de âyan meclisinin genç bir ihtiyarma var, Asıl doğru yol budur. Nurullah ATAÇ —30 — XIV — Çeviren: Dük dö Soria'dan Baron dö Mokumer'e Madrid EVGİLİ ağabeyim, mademki beni Sorla düklüğüne mü. nasib gördünüz, berim de bir Soria düküne lâyık surette hareket etmem lâzımdır. Sizin memleketten uzakta, her taraf. *a servetin verebileceği zevklerden mahrum olarak dolaştığı. ruzı bilirsem saadetime nasıl tehammül edebilirim. Siz, namı. z4 Urraka'ya teslim edilen parayı kabul etmezseniz Maria ile her de evlenmeye razı olamayız. Bu iki milyon sizin arttırdığı- nız ve Maria'nın arttırdığı paralardır. Maria ile ben, bir mihrab önünde diz çöküp senin saadetine dun ettik; kalbimizin safvetine de Tanrı'mız şahiddir. Karde- şim, dualarımız elbette müstecab olacaktır. Aradığın, gurbet elde seni teselli edecek olan aşkı elbette Tanrt, sana ihsan ede. cektir. Maria mektubunu ağlıyarak okudu; sen onu hayran et. tin, Ben emirlerini kendim için değil, hanedanımız için kabul ettim. Kral, tam söylediğin gibi hereket etti. Sen onun önüne keyfi, köpek önüne kemik atar gibi attın; senin intikamını sl8“* bilmek için ona, kendisini büyüklüğünle ezdiğini söyliyebil mek isterdim. Ben kendim için yalnız saadetimi, yani Maria'yı aldım. Bu- Dun için bütün ömrümce, Yaradan karşısında kul neyse ben d9 genin karşmda oyy. Gerek benim hayatımda, gerek Marla'nı hayatında, mutlu nikâh günümüz kadar güzel bir tek gün d*“ ba olabilir, yani senin kalbinin anlaşıldığını, seni istediğin v9 lâyık olduğun gibi sevecek kadını bulduğunu öğrendiğimiz gün” Bize mektuplarını Roma tarikiyle, papanın buradaki elçisi namına gönder. Fransa'nın Roma elçisi onları papalık hericiY# yazırı monsinyore Bemboni'ye vermeyi şüphesiz deruhde edef- Bundan başka herhangi bir vesıtaya emniyet edilemez. Malmr, mülkünü bırakıp gurbet ellere düştün; fakat bisi bahtiyar etmiş olmak, seni de bahtiyar edemese bile bir iftihi” vesilesi olabilir. Seninle dolu dualarımızı Tanrı aitette redd?” mez. Allahaısmarladık, sevgili ağabeyim. Fernando Xv Lig dö Şoliyö'den Madam dö VEstorad'a Mart Aş ! meleğim, gen köcaya varalı beri Mosel muasun! insan hayatı ve biz kadınların vazifele” di hakkındaki o müthiş düşüncelerini yazarken eminim ki 9 (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: