3 Temmuz 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2

3 Temmuz 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HE HABER AKŞAM POSTASI İSahibiz»sğNan, üdürüğ Masan*RasimsUs “İDARE EVİ : istanbul Ankara c3d Pera babama; istanbul 104. Telret mörru? inskei MAHLK Yazı 24370 işl Şilasblatene. z0000 K 320338 Hocalarına saygısızlık gösterenlere dair Yazan: Nizamellin Nazil Serkeşlik eden ve hocalar sizlik saygi- gösteren talebeler için Kayseride bir "“Islâh evi,, açılacağı söyleniyor, A. caba, memleketimizde böyle bir evi dolduracak derecede çok serkeş ve say» gısız talebe var mıdır?. Sanmıyorum.. Biz, keyfiyet bakımından izamı gâ- get tabil ve doğru olan bu hâdiseleri, kemmiyet bakımından da izama kalkış. makla her halle bir hataya düşmüş c- luyoruz. Hayır, memleketimizde bir ıslâh evini dolduracak derecede çok serkeş ve saygısız talebe olmadığına ve olmıyacağına İnanmalıyız. Münferid vak'alar, dalma münferid vak'a vasfını muhafaza edecekler ve aslâ “bir çok- Yuğun karakteri, olmak, umumileşmek istidadına ulaşamıyacaklardır. Bir iki fena nümunenin, tahsil çağlariındaki ço- cuklarımız ve gençlerimiz menfi bir tesir yapmış olabileceğini tahmin etmemeliyiz, Çocuklarımızın ve gençlerimizin büviyetlerinde yüz- de doksan asil ve vakur vatandaşlığa istidat sezmekteyiz. Bununla beraber, bu sözleri yetişen nesillerimizin temizliğine asilliği, ne duyduğumuz inancın sarsılmamış ve sarsılmaz olduğunu göze vurmak' için söylüyoruz, Yoksa bir “rlâh evi,, açıl masını pedagojik prensipler bakırın. Gan aslâ aykırı bulmuyoruz. Hattâ bil. âkis suçlu talebeleri hapishanelere göndermek, ağır terhibi cezalara çarp. mak gibi temayüllerin önüne geçeceği için bu buluşa seviniyoruz da. Ben Kayseriyi iyi bilirim. el bir yerdir. Hele Erciyaş eteğindeki Tavas, daha ötedeki Gazi ve ıslâh evinin ku- rulacağı Zencidere çok şairane yerler. dir. Gazi bağlarında ve Zencidere yok larında, gerginliği giderilmiyecek yoktur ve Erciyaşı gören hiç bir içinde küçüklüğün, bayağılığın ve a. diliğin zehri kalamaz. Bir an küçülme. yi, bayağılaşmayı ve adileşmeyi göze almadan hangi insan hocasına saygısız. lk gösterebilir?. Binaenaleyh, coğrafi mevkii itiba“ riyle de ıslah evine bir itirazımız yok. tur. Üzerinde ve ». ; 4 Hazır fırsat düşmüşken, bu sütunda #&man zaman temaş ettiğimiz bir nok- tayı, bir daha işaret edelim: Acaba serkeşlik eden, saygısızlık €. den, hattâ tembellik eden ve imtihan. da iyi not almıyan talebenin hatasında öğretmenin ve mektep (direktörünün bir hissesi ,bir mes'uliyeti yok mudur? Elbette vardır. Bir talebenin serkeş olmâsı saygısızlık göstermesi ve tem . bellik etmesi aslâ sadece şahsımın “ese- ri, ve “ibdar,, değildir, olamaz, Bu suç- ta mektep idaresinin ve evinin azami dahli vardır, Mes'uliyete “veli, yi ve “mülrebbiyi,, teşrik etmekten daha hak, İr bir hareket olamaz.. Mektebine ta- banca sokan talebe kadar mektebin ya- takhanelerinde tabanca bulunmasına imkân birakan, dikkatsizlik, likaydi, teseyyüp, ihmâl ve kontrolsuzluk ta mücrimdir. Kayseride bir “lah evi,, açmayı dü. şönmesini beğendiğimiz Maarif Ve - kâletine, doğru sandığımız bir teklifte bulunacağız: 1 — Mekteplerinde serkeşlik, saygı- sızlık vak'aları çıkmıyan direktörleri taltif etmeli, Ve mekteplerinde, ser keşlik, saygısızlık vak'aları çıkan di- rektörleri, onların metcdlatın; tatbika davet etmeli, Nizamettin NAZİF Karantuvar köyü, Fransanın en fakir | köylerinden biridir. Kumlu ve çorak bir , bir dağ eteğinin çukuru üzeri! sıkışmış yalnız altı evlik bir köy... Bura. da yaşıyanların yaşama ve geçinme şek- | li orta zamandanberi değişmemiş gbi- dir. Onlar iransızca değil, Brötonca ko. nuşurlar... Köyde iransızca konuşan bir tek adam vardır: Piyer Mayö, altmış iki yaşında olan bu adam zartırsız fransızca konuşur, imlâ bilir, Köy ona emlâk sahibi adam dıyor- lar, Köyün en zengin, belki de en bahti- yar adamıdır. Bu adamın en acınacak ta rafı kollardan ve bacaklardan tamamile mahrum oluşudur. Bir baş. bir gövde, iş- te bu kadar. Gövde adam anlatıyor: “— Doğduğum vakit, beni gören dok- tor ancak bir ay yaşıyabileceğimi söyle. mişti. Halbuki o çoktan öldü, benhâlâ yaşıyorum. Ve sizi temin ederim ki sıh- hatim de çok iyidir. İçki içerim. Hergün bir paket sigarayı içerim. Zaten bütün, ailemizin sıhhati yerindedir. Annem ge- | çen sene seksen yaşında öldü. Babam &6 yaşında fakat demir gibi sağlam bira. dam, Bir de hizmetçimiz ihtiyar Mari var... Bana bakan asıl odur. Piyer geveze bir adamdır.. lığından âdeta gurur duyuyor, böyle ek- $ik yaratıldığı için de âdeta memnun, Garip şiveli fransızcasile anlatıyor. — Can dediğin işte böyle. İnsan yaşa, yıp gidiyor. Zaten çalışmaktan düşünme- ğe vakit bulamıyorum ki.. Niçin şaşırmış görünüyorsunuz? Ben de çalışıyorum, be nim de bir mesleğim var. — Ne iş yaparsınz? — Marangozum. Bu sözden sonra kahkaha ile gülüyor. Sonra izahat veriyor: -M ozluk #letlerini rım diye mi merak ettiniz?Dişlerimin ata sında. Benim için yapılmış mini mini marangozluk âletlerim var. Onları k lanır, oyuncak mobilya yaparım. Sonra bu mobilyaları buraya beni görmeğe ge- İenlere satarım, Etrafta dinliyenler gülüşmeğe başlı- yorlar. O, bu gülüşmelerin manasını an. lıyor. Kendisi de gülüyor ve: r defa da işin doğrusunu söyliye- yim diyor. Bu küçücük mobilyaları kom- şumuz marangoz yapar, ben de, ben yap. mış gibi satarım, Marangozluktan başka Piyer ne iş ya» par tabii merak etmişsinizdir. Evvelâ bol bol okur, sonra da uzun uzun düşünür. Köylüler bu adamı bem severler, hem de çok sayarlar.. Kendisine danişmadan hiçbir iş yapmazlar. O, zeki ve oldukça kurnaz bir adamdır. Bir tek endişesi ban- kadaki parasını arttırmaktır. e Paristen birisi köye uğrar uğramaz ilk sua! — Iktisadi işler ne merkezde. altın dü. şecek mi, yükselecek mi? cümlesidir. Piyer hava ister ivi; ister (fena. isler ş urlu, ister karlı olsun günde bir iki saat muhakkak gezinir. Tabii kendisi İ- çin yapılan küçücük bir araba (içinde. 86 yaşında dinç bir ihtiyar olan babası bu arabayı arkadan iter.. Baba oğul bu suretle köydeki tanıdıklamın evine gi- der ve tatlı saatler geçirirler.. Yazın köy. de durmaz gibidir. Civarlardaki plâjlara gider, şakalaşırlar, içerler. Piyer yap- tağı tahta oyuncakları satar Piyeri bir garibe gibi yeryer dolaştır- mak için birçok müracaat edenler olmuş. fakat o bu teklifleri dalma reddetmiştir. Bu adamlardan bahsederken aynen şöy. te der: — Bunların baskasının hırsızlardan hiç farkı yok! Yazın biraz fazla para kazanırsa Piyer bir otomobil kiralar. Civardaki Ploermel kasabasına gider, felekten birkaç gün ça- lar. Kasabada yasarken en büyük zevki sinemaya gitmektir. Onun herkese tek- rarladığı bir cümlesi vardır: — Ben de babam kadar çok yaşıyaca. Zım.. Yaşamak çok tatlı şey! nasıl tuta malını çalan «. z ii ELİ isyan geklindedir. Geçen sene de gene bir kıya mişlerdi. Bu seneki isyan gelmektedir. Bugün bir ruş kadar bir şeydir. de polislerin bir kadınla çocuğ bastırmak için Jamay İngiltere, isyanı kıta asker gö: Yamaykada karış Adanın ii Gövde adam,, mayatından memnun Bu yarım yat plâjlara, sinemalara gidiyor ve “yaşamak İM tatlı şeyli,, diyor & erobasile gezmeli pek severmiş! ıkuklar biri de İngiliz #mtilleri yahut gâr- klıklar büyük bir petri larından rmliş olmaları valisi de İngiltereye müracaat ederek $ rafmı tutmuş ve memlekette açlık ve sefalete bir son verilmesini istemiştir. Kolera salgını Hindistanın bazı mıntakslarıns da ölüleri kaldıracak adam bulunmayor Bu sene Hindislün- da bır kola sal . gm bütün memue- keti Kasup kavur « maktadır. o İngiliz hükümeti bir yan dan mevzii isyun larla, bir yandan da iktisadi buhran ve kıtlıkla mücadele &- derken bugün kole. radaha büyük bir tehlike halinde kar- şıama çikiyor Kırk sekiz mınta - kaya ayrılmış olan Hindistanın o kirk dört mntakasında kolera salgını hâ » kimdir. Bu mınta - kalara dahil bulu- nan 4000 köyün hepsinde hemen bü tün ahali koleraya ramış olanların yekün müştür. Salgirnla hemen hemen hiç mücadele e. dilemiyor denilebilir. Çünkü doktor ade. di o kadar azdır ki, on köve bir doktor tutulmeetur. 000 tahmin e- diliyor. Bugüne kadar da 14000 kişi öl-. bile düşmüyor. için. salgmın ilk zamanı kruvazörünü ve bir r Parto Rikoya kadar gel. ileri günde 30 ku en mesine sebeb de, mayısta yapılan bir grev Diğer taraltan, İngiliz > hükümetinin, tabii böyle bir kolera salgmı olacağını tahmin edemiyerek ayırdığı tahsisatı da alınacak tedbirlere kâfi gelmiyor. Bunun tedbirleri al. makta biraz geç kalınmıştır. Bumtnla be. #UKUN Türk Basın birliğinin babası H ASAN KUMÇAYI yazıyor: “Bay Şükrü Kaya, Türk (o Basın ailesi içinde her vakit sempatik olmuşlur. Fa, kat bu eski sempati Basın Birliği kanunu ile kuyvvetlenerek yeni bir mahiyet'almış. tır: Bundan sonra Şükrü Kaya Türk ba, sını İşinde yalnız bir Dahiliye Vekili, yal, vız bir Parti Genel Sekreteri değildir; o attık yeni kanun ile bir hakikat olan (Türk Busan Birliğinin babası)dır.,, CUMHURİYET Türk gazetecisi Peyami Sala yazıyor: “Türk rejimi halkçı. Türk gazete ikemede hem dava eden, hem de dava edilen tarafı bi, ribirine karşı müdufuu Oo vaziyetinle ka. lafi tek avukat gibi, devletle halk arasın. daki zarari ihtilâflarda iki tarafı da koru. mak için harikulâde bir muvaxene hüneri göslermeğe mecburdur. Bu işin kolay olmadığımı tahmin edersi. niz. Halk bize desle deste (o mektuplarla, telgraflarla, telefonlarJa veya bizzat mü. raçaat eder, Muharrir denilen adam, her. gün, kaleminin üstünde bu sosyal tazyi. kin kesafetini duymaktadır. Ona (Aykırı gidemez. Devlet ve parti de bize kanunla. Tile, nizamlarile, programlarile, ihtarlari, le, Mvsiyelerile yollar çizer, Muharrir de. nilen adam, hergün, kaleminin (üstünde bu resmi tazyikin kesafelini de duymük, tadır. Ona da aykırı-gidemez. İki tazyik arasında kalan Türk muhar, riri, dünyama biçbir yerinde gösterilme. miş bir metanet ve (o mukavemetle, bu iki küvveti”de “biribirine ezdirmeden ve iki, devlei n ir, hem de sine de ezilmeden vaziyeti . idare etme, 2e mecbur adamdır. Dün şerefine İstanbul - gâzetecilerinin bir çay verdikleri Şükrü Kaya, matbuata, hem bir derlet, hem de bir halk adamının gifle geniş görüşile buka ve onun bu zor işini kolaylaştırmak için o elinden geleni yapmağa - hazırlaman eski ve - büyük bir weslektaştır. Şimdilik bu kolaylıkların ne. Ter olabileceğini görmeklen başka . mera, kimiz yoktur. TAN Çocuk meseleleri er ra e EK ba a ayrı âyh İkt çocuk meselâyladen bah sediyor. Sabiha Zekeriya evidâilik mesele. sint ele almıştır; ezeâmle diyor ki: “Evlâtlık meselesi, içlimal bir facladır. * Himaye müesseselerimiz henüz ( ihtiyaca | kâfi olmadığı için bu çocukları evlere ver mek bir zarurettir. Fakat Allaha, ve sahi. binin insafına terkedilecek kör bir zaruret İ değildir. Aşağı yukarı her şehirde bir ço. eyk Esirgeme (Kurumu © kuruluyor. So. kakla kalan veya herhangi bir sebe evlere yerleştirilmesi icap eden çocul devlet müesseseleri yoksa, evvelâ bu mü. essesenin alınası, bu müessesenin himaye ve konlenlü altında evlere yerleştirilmesi, bu müessesenin daimi o Kontrolü altında tutulması İçtimai teşkilâtçıliğin kâbul et, tiği son şekildir. Biz bunu talbik edemez Bunu tatbik edemediğimiz takdir. edecek bir miy de, devletin bunları kontrol müessesesi kurulamaz mat, M. Zekeriya ise şöyle diyor: “Dünyanın en bedbaht çocukları, huzur ve refah içinde yetişenler, bolluk içinde büvüyenlerdir. Zengin çöcükları ekseriyetle | şımarık, iradesiz, cesaretsiz olurlar. Aileleri üzerle, İ rinetitrediği ve bülün ihtiyaçlarının ko. laylıkla tatmin edildiğini gördükleri için, hayatı kolay, bâsit ve sadece” eğlenceden ibret sanslar. Çalışmıya alışmazlar. Ha, yalı öğrenmezler, Serde yetişen nebatlara benzerler. Hayalla körşlaşınca şaşırır ve bocalarlar. Yalnız bu kadarla kalmaz, zengin çocuk ların sinirleri ve (o sıhhetleri de ekseriya bozuk olur. Can sikımtısı, mücâdele zev. kinden mahrumiyet onları asabi yapar. Hajbukl fakicoçocuğu hayat içinde do. Ear, hayat içinde büyür, Mahrumiyet onu mücadeleye alışlırır. Cesur, atılgan ve mü teşelibis yapar. Bu hakikatten en ziyade (ders alması Yizimgelen' kimseler, çocuklarını serde ye. tiştiren zenginler ve bir (o dereceye kadar örta halli allelerdir. Çocuğunuzun hayatta muvaffak olma: nı isliyörsaniz onu hayatın içine bır: nız, ve hayatın içinde yetiştiriniz. raber, buğün, fevi ol mahdut bütçe,. kabel edilmiştir. Şimdiye kadar, salgma — karşı alınan tedbirler cümlesinden yarım milyon kişi- ! ye aşı yapılmıştır. Kuyulara, koleraya karşı elli ton permanganat de potas dö- külmüştür. Fakat, salgın o kadar şiddetlidir ki bü. tün bunlarlar hastalığın dehşeti yanmda sıfır kalmaktadır. Birçok yerlerde ölüle. ri kaldıracak kimse bile bulunamamakta- dır. yri

Bu sayıdan diğer sayfalar: