4 Ağustos 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

4 Ağustos 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

40 kA SEAN 08 e Yazan: Ş. Rober Düma ag — HARER — Akşam postam K. Casus kadın, Brosilofu çıldırtan | söyledim. Hayvan bize doğrü Çeviren: F. bir hareketle dudaklarından öptü. — Ne diyorsun? arzuların benim için | bilye Rus biçimiydi. emirdir, — O halde sözüm söz, geleceğim. Brosilof, Ernanın ellerine yapışıp ha- raretle öperek teşekkür etti, — Bu akşam saat onda Loren bira- hanesinde beraberce evime gideriz. Ka- pie o anatte yatmış olacaktır. Kimseye duyurmadan içeri gireriz, çünkü evvelce de söylediğim gibi şimdiye kadar evime hiç kadın almadım, bu itiyadımı bozdu- Zumu duyurmak istemem. — Bu esrarengiz niâcera hoşuma git- meğo başladı. Casus kadm, Broslloflu çıldırtan bir hareketle duadılarmdan öptü. Saat dokuzda Erna gece için giyinmiş bulunuyordu. Aynanın önünde son defa tuvaletini gözden geçirdikten sonra tu- yalet eşyası arasmdan bir pudra kutusu Şikarıp açtı, Kapağını hafif çekince pud- ralıkta ilinei bir kapak açıldı. Erna bu gizli yerden, küçücük bir gül yaprağı şeklinde ve zar kadar ince geffaf bir ta- baka alıp kutuyu kapattı. Esrarengiz zarı manikür “gom lak,, #- 16 sağ elinin serçe parmağı tırnağınm Üstüne yapıştırdı. Elini sallıyarak ku » ruttu. Parmaklarma baktı, s6rço para- ğı renkçe ötekilerinden farklı değildi. Otelden çıktı, Otel şassörünün çağır ölğı taksiye, onun işiteceği bir sesle: — Kupol barma! emrini verdi. Fakat otomobili Envalid köprüsü başmda dur. durarak indi, Alma meydanına doğru yü. rüdü. Yolda rastladığı bir taksi #le Lo - ren birahahesine gitti, Brosilof sabırsızlıkla onu beklemekte İdi, Ernayı görünce hemen garsonu ça- Bırıp hesabımı ödiyerek casus kadınla beraber sokağa çıktı, Cadde kalabalık değildi. Monso perkınm yanmdan geçe - rok evvelâ sola, sonra sağa saptılar ve biraz #onra büyük bir binanm önünde durdular, Brosilof fısıldadı: — Burası, aman gürültü yapmaym. Zili çaldı. Kapı açıldı. Smoking kapıc- ya seslendi; — Bon geldim, Brosilof., Erna adımlarını ona uydurarak s08siz- ca Rusun peşinden yürüdü. Brosilof a- nahtarla bir kapıyı açtı. Girdiler. Rus kapıyı yavaşça kapadı ve elektrik düğ- mesini çevirdi, — Fevkalâde! Erma samimiydi. Brosilof Parisin gö - beğinde, oda oda, daire daire kiralanan bir binada eski Rusyayı yaşatmağa mu- vaffak olmuş, apartımanmı ona göre döşemişti. Bir köşede, Meryem ana kandili yanmaktaydı. Mo - İİİ LAM Bir anne İşin çocuklarını yanmda bulundurmak nekadar fay- dalı! bir hizmetçi, istediği kadar iyi olsun, ana yerini müthiş bir kâbusun uyandırdığı çocuğu kucağma alır, avutup tok- Brosilef, Ernanm önünde eğilerek | yak bileklerini öptü, Gözlerini ona doğ- rü kaldırıp! — Mabedime hoş geldin ey melek! dedi. Ersa geri çekilerek sırtından zeanto- sunu attı. Brosilof ayağa kalkmıştı, genç kadma sarıldı, suare elbisesinin yarı çıp lak biraktığı göğsünü öpmeğe koyuldu. — Üslü dur. Acelen ne? Önümüzde koca bir gece var. Evvelâ yemek yiye- lim, Erkeği kudurtan hareketlerle dudak. larmı vermiyor, fakat ensesini, omuz - larmı, kollermi öpücük bombarârmanma tutmasına $es çıkarmıyordu. Nihayet kendisini saran kollardan sıyrılarak içki sofrası başma geçti, Votka, şampanya, havyar, gene vot - ka ve şampanya İçmekle dakikalar geç- ti. Erna mütemadiyon Broellofun kade - hinl ve bardağını dolduruyor, kendisi de yavaş yavaş sarhoş olmuş görünüyordu. Fakat bu yapmacıktı, pek az içiyor, Ru- sun tamamiyle sarhoş olmasını bekliyor. du, Brosilof divana oturarak casus kadını dizlerinin Üstüne çekti. Deökolte suva- re elbisesini omuzlarda tutan bağları, sarhoşluktan ve şehvet hırsmdan titri - yen ellerle sıyırdı. Erna şimdi beline kadar çıplaktı. Bir hamlede Rusün diz- lerinden sıçradı. — Aşktan evvel biraz daha içelim İ- van! — Evet sevşilim; aşktan evvel biraz daha içelim. Erna masadan bir bardak alarak şam- panya doldurdu. Kendisi biraz içti. Son- ra serçe parmağımı şaraba sokup ağır 8 ğır Brosilofa doğru yürüdü. Brosilof bar dağı ve kadmm elini yakaladı, üzerin. deki şeffaf tabaka şarabda erimiş olan #erçe parmağımı öptü. — Minimini ve efhirkir oparmağınla takdis ettiğin garabı aşkımıza içiyorum sevgilim! Bir yudumda şarabı içli ve bardağı Rus usulü kaldırıp atarak döşemede par- çaladı. Kristal parçaları yere düştüğü surada o da divana serildi. Era eğilerek baktı, Brosilof ağzı s- çik uyuyordu. Ellerinden biri divandan aşağı sarkmıştı, öteki göğsü üzerindey- di, Casus kadın salim nazarlarla bu uy- kuyu seyretti: “teşkilât Tâboratuvarm- da mübaliğa etmemişler, narkotik çok kuvvetli... gümüşten bir Brisolifa hitab etti: — Uyu sevgili prens. Girdilik 5lü » GeL tutabilir, mün bekleme salonundasın. Ahret ka - pılarını sana bon açacağım, Acele etme! Robunun epoletlerini tekrar omuzları- na çekerek göğsünü kapattı. Saçlarmı düzeltti. Yüzünü pudralayıp dudaklarını kırmızıladı. Söylendi: — Şimdi bulaşık yıka bakalım küçük hanım! Yemekte kullandığı tabakları yıkadı, Kullandığı bardak ve kadehi çalkalayıp sildi ve yıkadığı tabakları yaptığı gibi peçeteyle tutup kaldırdı. Şampanya ve votka şişelerini peçete ile sildi. Yalniz Brosilofun kullandığı yemek takımma, bardak ve kadehe ol sürmedi, Yere diz çökerek halı üzerini uzunu- radıya tetkik etti, yere bir gey düşür - müş olup olmadığını araştırdı. Doğruldu. Mantosunu ve şapkasmı giydi, Banyo odasma geçti, Şofbenin havağazi musluğunu açi. Banyo odasmım kapımı açik birakarak tekrar salona döndü. Son defa Brosllofa baktı, etrafa göz gezdirdi. Oraya gel - mig olduğuna dair hiçbir iz bırakmadığı. na &min olunca yavaşça kapıyı açıp Bro. silofun dairesinden çıktı, Kapıomm odası önünden geçerken ga- yanı hayret bir müşabehetle Brosilo » fun sesini ve givesini taklid oderek: — Benim, dedi, Brosilof... Sokağa çıkıp tenha yollarda dolaştı ve on dakika sonra geri döndü. Brosllofun içeri girerlerken yaptığı gibi iki defa biribiri arkasma zili çaldı. Kapı açıldı. “Geçerken gene seslendi: — Benim, Brosilof... Fakat bir hamlede sokağa fırlamış, ka pıyı İçerden değil, dışardan kapamıştı. Ertesi sabah Paris gazeteleri, zabıta haberleri sütununda Brosilofun ölümünü haber veriyorlardı. Bunlardan biri dör- düncü tab'ında hidisenin tafellâtımı ya» siyordu: “Prens olduğunu söyliyen İvan Brosi- Tof isimli zengiş bir Ras, Monso parkı civarındaki apartmanında dün gece İn- tihar etmiştir. Sefih bir adam olan Bresilof, hayatın. dan romantik bir şekilde, şampanya ve votkalı nefis bir supeden sonra ayrılmış- tır. Havagazi muslukları açmış ve kuv» vetli bir narkotik alarak divana uzanıp ölümü beklemiştir. Kapıcı sabahleyin uyandığı zaman kuvvetli bir havagazi kokusu hissetmiş, polise haber vermiş, Brosilofun kapısı açıldığı vakit sefih Rus ölü bulunmuş - tar, (Devamı ver) Ihtiyar mandayı solıvermelerini yola çıkmıştı. : m yi Cumyon'nun çiftliğinde sinema sah. necileri kışm karımı yapabilmek için on dönüm kadar yere mika ile karışık on iki fıçı tuzu dökerken birkaç sığırt maçla birlikte biz de bu işleri büyük bir merakla seyrettik. Evet sinemacılar yazın tam ortasında Oklahomanın şim diye kadar görmediği kadar sert ve şiddetli bir kış yapmışlardı Öyle kar tepeleri yaptılar ki Oklahomanın en iyi bir kânunusanisi bunlarm bir mislini daha vücuda getiremez. Her şey hazırdı... Ben dalma atın hassasiyetine hürmet ederim. O vakitler (Derviş) adında bir binek atım vardı. Tony büyüyünce, ye kadar bu atı kullanmıştım. Dervişi mandaların yanına götürdüğüm zaman her ikisinden ve bilhassa sahne için se. miş olduğum €n İhtiyarından hiçde hoşlarnımadı. İkinci atım Tony'nin de bu satırları yazdığım güne kadar, hislerin: hürmet ettim. Aramızda bir ihtilâf çı. karsa ben hemen tikrimden cayar, hay. vanın dediği şeyi iltizam ederim, Nihayet sıra manda salınesine geldi gattı, Tu: diğer manzaraları evvelce çekip bitirmişti, Miss Stedman gelmiş benim marifetimi seyretmek için sabır. sızlanıyordu. Hesap ettim: Mandayı yere çarptığımı gördükten sonra artık yakışıklı, levanta kokulu baş aktörler gece gezintilerinden vazgeçer ve benim le, gece mehtaplarında at sırtında do. laşırdı. O vakitir bilmiyordum fakat bir çok yıllar sonra öğrendim ki; Baba Turner, fikrimden caymıyayım diye be. ni sıkıştırması ve pohpohlaması için kıza hususi talimat vermişti, hattâ bu filmde bana yaptıracağı ikinci rol hak. kında da bir şey bilmediğime isabet ol. muş; meğerse bana kırmızı derili mar. mazeli hudut harici koğan aşiretin reisliğini de yapmak mukadder imiş. Kabilesi genç kızı kovarken bu kat: yü rekli vahşi herif hiç te müdahale etme. mişti. Halbuki sahnede genç kız rolünü yapan kimdi, biliyor musunuz? Bizim dilber Miss Stedman. Bu canada her türlü gizli hazırlıkla, rımı yapmıştım. Geceleri ihtiyar boğa. mı kuru otla beslemiş, kendisine neza ketli ve tatlı sözler söylemiştim. Sah. neye çıkmadan evvel ihtiyar manda öl mediği takdirde benim hesaplarımı alt üst ederek hiçbir şey göremiyordum. Kar yapmak için kullanılan mika ile tuz yerleri kaygın bir hale sokmuştu. Man. nde ise kaymak hiç de işime YAZAN:O 'NORE mesi, bir sabun paryanınm elden kayımasr kahkahalar Kg mesi için kâfi! gerçi zafer zor elde ediliyor ama doğrusu de imklinsız olmadığı için ümid kesilmiyor! Fakat o Iki gelmesi. Torbamda bulunan ve bol,, fotinlerimin çivilerini çizmelerimin otabanlarma çakar Böylece kaymıyacağımı rannediye Birkaç sığırtmaç mandayt demir buklu küçük bir kafes içinde, vay nın arkasına kadar sürdü, Bu g da Mayk da çıka geldi. Mayk vat gi rünü burada geçirmiş bir adam “Üy, yaban mandaları hakkında derin “ mat sahibi idi. Ayni zamanda yani arkadaşımdı. Evvelâ gidip eri gözden geçirdi. Sonra da bane $' sordu: / — Tom, sahi mi? Bu manda il” güreşeceksin? “ — Neden olmasın, ben herhan, ihtiyar manda ile boy ölçüşebiliri” Bir dakika kadar düşündüzen ME — Huwml!... Birkaç hafta y ca'daki evime, iyi bir eğer tak vinçester tüfeği ve bir tabancâ mıştın, bunlar; ne yapayım? e” — Ne mi yapasm? Ben gelip ya kadar sakla! Bununla beraber Mayk'm us ken yüztindeki ifade hiç de hoşur# medi, » Koca Dervişin sırtına atlıyarak ba Turnerin gösterdiği yere giti” Dalma karı muntakada m manda buradan dışarıya çıkmıyâ şırsa onu da geri getirmemi söy! Mist Stöğman'a elimle işa: Yanındaki “saçları pomadalı, f kokulu baş aktörlerin duyal i bağırdım; ge — Manzaraya dikkat ediniz. sonra bunun bir eşini daha siniz! yi Meğer ki ben bir ikinci delt DO| BALZAK en” rar uyutabilir mi? Çocukların da rüyaları var, kardeşçiğim; onlara bu dehşetli rüyalarım ne olduğunu arlatmak çok zor gey; çünkü © esnada çocuk annesini yarı uyur, yarı uyanık, şaşkm, hem akıllı, hem de alık denecek bir halde dinliyor. İki uyku arasnda bir polnt d'orgue. Bunun İçindir ki benim uykum da pek hafif oldu, öy- le ki yavrumu, göz kapaklarının tülü altından görüp duyuyorum. Derin bir nefes almaları, bir kıpırdanmaları ile uyanıyorum. İhti- liç heyulâaı sanki dalma yataklarınm ucuna diz çökmüş, oturuyor. Gün doğunca çocuklarım da kuşlarla beraber uyanıp civılda. mağa başlıyorlar. Son uykunun perdeleri arasından onlarm pıtır pıtır konuşmaları bana sabah vaktinin ötüşmeleri, kırlangıçların kavgaları, sevinçli veya şikâyetli kuş sesleri gibi goliyor; doğrusu ben otları kulaklarıma değil d4 gönlümla duyuyorum. oAtensis beşiğinden benim yatağıma gelmek için ellerile, ayaklarile, düşe kalka uğraşırken Arman bir maymun çevikliği ile hemen tırmanı. veriyor. Benim yatağımı bir oyun yerine çeviriyor, benimle de bildikleri gibi uğraşıp duruyorlar, Kır saçlarımı çekiyor, boyuna memo emmek İstiyor, Arman da kendi malıymış gibi göğsümü ona bırakmak istemiyor. Bazı halleri, birdenbire kopuveren öyle kah- kahhları var ki ben de dayanamıyor, gözlerimi «çıp uykudan vaz, geçiyorum. O zaman dev anası oyunu oynuyoruz; ben dev anası olup o taze, beyaz, yumuşak eti okşamalarımla yemeğe beşlıyo- rum; kurnazlıktan içleri parlıyan o güzel gözleri, gül omuzlar! doymak bilmeden öpüyor, öpüyor, sihayet biribirlerini kıskandırı- yorum; bu kalleri görsen bayılırsın. Öyle günler oluyor ki saat sekizde gorahlarımı giymeğe kalktığım haldo dokuzdn daha bir te- tee BE sak lk Bim line e Srdeksnzkiğ Çeviren: Nurullah ATAÇ a m Nihayet kalkıyoruz. Giyinip kuşanma başlıyor. Arkama 88- bahlığımı alıyor, kollarımı sıvayor, muşamba önlüğümü takıyorum; sonra o İki çiçeğimi, Meri'nin yardımı ile yıkayıp temizliyor, su- yun sienk mı, vk mı olduğunu tayin etmek bana sit; çocukların bağırıp ağlamasında suyun hararetinin çok tesiri var. KAğıttan ge mller, camdan kazlar, ördekler İşte 6 zaman meydana çıkıyor. Ço- cukları iyice temizliyebilmek için onları eğlendirmek lâzım. Yu. muşacık süngerleri, bu mutlak hükfümdarlarm vücutlarının her ta- rafma sürebilmek için ne kadar eğlence icad etmek lâzımgeldiği- ni bilsen, annelik sanatini hakkiyle ifa için nekadar meharete, n6 kadar dirayete ihtiyaç olduğunu o zaman anlar, belki de korkardın. Yalvarmalar mı istersin? paylamalar, valdler, tebditler ml ister- sin? bepsi var; İnsan dalkavukluğa, şarlalanlığı mecbur oluyor; hem de bunları açığa vurmamak, gizlemek lâzım, Allah, çocuğu kurnaz ettiği gibi annesini de kumaz etmeseydi halimiz bilmem ne olurdu? çocuk, büyük siyasiler gibidir; fakat büyük siyasiler gi- bi onu da avucumuz içine almak kabil... ihtiraslarından yakalamak şartile, dine aiiisile bi hn malaklar has aava eilliyar: bir fırcanın düz sanı giydirdikten sonra sabunlar, süngerler, leğenler, kur Bıtları, fanilâlar, basılı bir çocuk odasmm bin bir eşyasi yi tertemiz görünce Meri ile biribirimize nasl bakıştığımı lahım, bir de sen veya melekler bilir; babalarınm bunlard"” ri bile yoktur. Ben çocuk bakımı hususunda İngiliz / döndüm; itiraf edelim kl bu iş yalanız onlarm elinden geli yaf ük one gocüğu yakn sami 0, Mei Sk a nl Kunduru giydirip derin aç barakacağım. Olaf ayl ğım. Fransiz çocuğunun sargılar içine hapsedilmesi, .* best kalam diyedir; işte işin iç yüzü, Halbuki hakiki bir yl serbest değildir: benim de sana mektup yazmayışımı #9 hem evime barkıma bakıyor, hem de ük çocuk büyütuyal, Bir kadının: “Ben annelik ilmini bilirim” diyebimesi İyi disinde hiç kimseye belli etmediği, zaten gösterişe gel y kım meziyetler, tükenmez, yorulmaz bir fedekârlik Ml Tunması lâzımdır. gelmez. Sen benli, dikkatten, İtinadan -kaçmacak insan #anırsın ? zaten her dikkatin, her itinanm da bir reyi cuğun şefkati, memnuniyeti, Yemeğini iyi bulan bir Sail bessümü o kadar güzel bir şey ki doyum olmuyor! ir yemekten hoşlandığı zaman, bütün bir aşk hayatma bedel di lamalar var. Atenals'i daha yedi ay evvel memeden kesti da arıyor; onun yiyeceği çorbayı Üflemek keyfini dadıys rakırım? ya pek sıcak gelirse?... is (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: