2 Ocak 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

2 Ocak 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3 İKINCIKANUN — 1989 RE Single Yazân: İkimim — 49— Hatıraları unlotön ve vesiköları veren; AK, Ağlıyarak dizlerine kapanacak ve günah çıkararak bu işlerden büsüütün vazgeçecektim en teşkilâtın bu taraflarile m değilim. Bunları sizden du” yüyorum. dedim. Halbuki biliyor” dum. Hakikaten işler bu papazın dediği gibiydi. Ama, ben bundan bir şey anlamıyordum. Yalan söy- lüyordum, fakat doğrusunu söyle Miş olsaydım ne çıkardı? İyi ki söylememişim. Papaz? - Bundan bir ay evvel heyeti müttehide toplandı. Din igelrile hü- sürme ini karıştırmak asla bi- zim işimize gelmez, Osmanlı devleti İçinde mevcut ayni hükümetin tebe- asından birçok protestanlar vardır. Bunların hukukumu muhafaza et mek vazifemizdir. Halbuki bu hareket onları da bir tehlikeye düşürebilir. Vaziyeti ma- a tahkik etmeğe karar ver iii müsaadei Tesmiyesi Ve daha doğrusu padişahın iradesi” le orada ber türlü teşekküllere mü- “ait bir hava buluyoruz. Bu vaziye" t kaybetmek protestanlar için iyi *r netice vermez. Bu itibarla bize MEVCut maltimatınızı açıkça ve doğ” TüCA söylemeniz lâzımdır. Ropen Cev ahirciyanın talimatın” daki mana anlaşılıyordu. Fakat he- Düz Tomayandan — çizeceğim hattı İ harekete bir cevap gelmemişti. de* dim kiz — Sizi tenvir edebilmem için bar | * ÜÇ gün mühlet veriniz. Hayretle sordu: — Neden? — Biz Hınçaklı olmak itibarile davamıza ihanet mahiyetinde bir i- Şe girişmek istemem, Önce vaziyeti bir etraflıca düşünmeme müsaade «dliniz. Maksadım şu Tomayandan cevap almaktır. Bu işte büyük bir mesuli- Yet görülüyordu. Papaz gözlüklerini çıkardı ve © müuzlarımı okşıyarak: > Azizim dedi. Allahın tayin et- Üği mukadderat değişmez. Bana ka- irsa bu iş boştur, arna, bakalım s0- hu ne olacak? Uç gün hetlâ dört gün düşünü” Büz. Fakat her şeyi doğru söylemek üzere sizi beklerim.Benim müeyyi- dem Allahtır! Herif beni bayağı teshir etmişti. "üliyarak dizlerine kapanacak ve günah çıkararak bu işlerden büs- bütün vazgeçecektim. Her nedense içime derin bir hüzün çökmüştü. Dedim ki: * Size vaadederim, Ayrıldık. Eliz bü mülfikatımızı çok merak etmişti. O gün bana mu tattan fazla içirdiği ve biraz da ken- dinden fedakârlık etmeğe razı oldu- Su halde ağzımdan tenevwür ede Si bir ser almağa muvaffak olama- d&r, Ertesi gün Tomayanın mektubu” vu getirdi, bit mektup dört sayfa ve Fransızca yazılmıştı. Ben fransızca dilmem., Bana ingilizceye tercüme ederek okudu. Tomayan, Ropen Ce- yanın teşkilâten hâmisi ol duğundan bahsederek (talimatına harliyyen inkiyad. edilmesi lüzu- mundan bahsediyor ve Amerikada” ki şube ile temasa geçerek eski Er meni kilisesi işi etrafında müstacel tedbirler almamızı bildiriyor, ço- cukları İsviçreye gönderdiğini yazı- yordu. Verdiği malümatın en mühimmi şuydu, Kayseri mutasarıfına Kay” seri mahallt idaresi oazasından (M. B.) imzasile verilen bir ihbar üzerine Derevenk (o manastırında taharriyat yapıldığı ve bahçenin 2 kapısına yakın bir yerinde bi ti dolu, ikisi boş fişeklik bulundur fu bildiriliyordu. Rahip ( Daniyel zaptiyece isticvap edilmişti. Netice- | Dedim. Ben de bu işi halledeme- yi alınca bildireceğini yazıyordu. — İdim. Maahaza Tomayan bu hâdi- Faaliyette devam — olunduğunu, (seden dolayı merak eder gibi görün- toplanan para yekünunün işarı lü- ymm Bilâkis paranm vaziyeti" zumunu da ayrıca kaydetmişti. ni soruyordu. Fliz dedi ki: Ertesi gün papaz Nupri ile gö — Mühim değil mi? rüşecektim. Bugün de — Evet. vaka olamadan geçti, — Kim bu (M. M.) acaba? Ertesi gün Npri beni ayni vâzi“ — Bilmem, dedim. Fakat birden | yette karşıladı. Yalmz bugün Eliz” bire hatıriıyamamıştım. Biraz dü- İsiz gittim, hattâ ona oraya gidece şününce buldum. tiimi de söylemedim. Elini öptüm — O, diye haykırdım. (Mındık* ve derhal: yan Bedros)dur. - Evet, dedim. Ve Elize aramızdaki münasebeti, | bazılarının kiliseleri ve mektepleri İstanbuldaki dostluğumuzu, Ropen |âlet ettikleri doğrudur. Yalnız ne İ 'Cevahirciyanla onun arasındaki va- |dereceye kadar çalışıyorlar bu cihe- ziyeti anlattım. ti kestiremem. Eliz merak ve (heyecanla dinle" Kayayan kimdir? dikten sonra: l Merzifon protestan o mektebi İ — Acaba dedi. Neye ihbar yapıl: |hocalarından biridir. Teşkilâtın dı? ; müteneltiz erkânımdandır. - İhtimal, postayı çeviren hödi- | Bu mülükattan on altı gün sonra | sesi ile bilhassa o Haçatorun katli | Nupri Merifonun etrafındaki mek” İ meselesi tahkikatı buraya kadar in- Jtepleri teltiş etmek üzere Türkiye” kişat ettirdi. Iye hareket etti. Vaziyeti Ropen Ce- Herhalde bu işin içinde gene bir | vahirciyana yazdım. orostopolluk var, arya, tahmin ede ! Tomayana da; "Portestan kilise- miyorum nedir? leri heyeti müttehidesi murahhası — Mındıkyan bizden midir? mösyö Nuprinin teftiş omaksadile . Hınçaklılardan — Evet, oralara geleceğini ve müteyakkız | Eliz dudaklarını büktü. lolmaları lâzımgeldiğini,, bildirdim. — Garip şey! ' (Devamı var) Türk Hava Kurumu Büyük Piyangosu: Üçüncü keşide: 11 ikincikânun 939 dur. Büyük ikramiye 50,000 liradır Bundan başka: 15, 12, 10 bin liralık ikrami- içerisi aşkı Yazan: G “Rıkbin Bu hâğise, yeni yeşermeğe | çöllerin göklerindeki mehtap ka- (tebini bitirmiyerek hayatmı kaz bişlayan leylik” ağaçlarında ilk tomurcuklar filiz verdiği, neş'eli güne şışıklarının, canlı bahar sel- leri içinde yıkandığı sıralarda Ge- reyan etmiğti. Bir kelime ile bu hâdise, bütün tabiatın uyandığı, damarlarda ka- mühim bir İnen daha sür'atle cereyan etmeğe | miz kadın başladığı bahar mevsiminde cere. yan etmişti, Bahar mevsimidir. Bu mevsimde, kalble- İrin büyük bir kısmı, aşkın kudret- Ni heyecanma kapılarak daba sek atar, Mehtaplı mayıs gecelerinde, ge. <e bekçilerini bile, uyku “tutmaz olur, Böyle anlarda, bu gibi mev- simlerde şairlerin ne hale geldik- İlerini artık siz tasavver ediniz! , Aleksandr Mihayloviç bir şair İ değildi. O, bir hukukçu, bir kâ- runcu, Volga kıyısmdaki Ulya. novsk şehrinde bir avukattı, Fakat buna rağmen onun da ba- şınja kavak yelleri esmeğe başla” muş, bahar onu da aşkın ıstir rapla- | ç Fon şekmeğe mahküm etmişti Mahkümiyet kati ve nihat temyizi falan yoktu. Avukatın âşık olduğu kızın İs. mine gelince... Maamafih buo ka” dar mühim bir keyfiyet değil... Kızın ismini pekâlâ Vera farz6- debiliriz. Aleksandr Mihayloviç için Ve- rağan güzel bir isim yöktu, Bu idi, işim, onun kulaklarına bir. sonat; bir nağme, temyiz mahkemesinin lehde bir nakzı gibi gelirdi. Ya Veranın gözleri, sesi, aklı, zekâsı, sosyal menşei. Aşık avukat bunları tavsif ede. yelerle (20 ve 10) bin liralık iki adet mükâfat|cek kelime bulmaktan bile aciz ka- vardır... Yeni tertipten bir bilet alarak iştirak etmeyi ihmal etmeyiniz, | 11 hoşuna gidiyordu. * | terennüm ediyordu. Bu-aşk, saf! Siz de piyangonun mes'ut ve bahtiyarları arasına girmiş clursunüz. | kyordu, Bu kızın her şeyi avuka- e O, ağkt/ bir bakirenin fikirleri gibi açık, mevsizii, gizli âhların, | i derin iç çekişlerinin, heyecanlı i yalarım, bir kelime ile: sevişmer dar Berfaktı.. O, hemen in her gün sew gilişinde hoşa gidecek bir takım yenilikler o buluyordu, Burada Standalın. “Aşk hakkında, ki yu ümlesini buraya nakletmekten kendimi alamıyacağım: “Sevdiği- bir güzellikle süs lemelşsonda binbir güzellik veh- Bizim içih düdyanın .&n ük bir zevkidir., © İşte bunun içindir Kİ, ateşli ve genç avukat “Verasını, dünyada leşi olmıyan nadir'bir tip olarak te. İlâkkt ederdi. Evet, bizim genç, ateşli avuka- tumız bütün bunların düşünüyor, bü'ün bunlar hissediyor, fakat V.rasiha bir tek kelime bile söyle- miyordu. O sadece gizli gizli içini çe'iyor ve susuygidn. Onun his- İleri kalın bir gizlilik duvarı içine harsedilmişlerdi. Bazan sessiz akşam süatlerinde in kolkola Volga kıyılarında olaştıkları olurdu, Bu anlarda üneş ekseriya bulutlarla örtülü İ yüksekti tikleri terkeder, uzak dağ- ların, yeşil ormanları ardında kay- bolurdu. Beyaz martılar, tıpkı ok- lar gibi sulara sürünerek uçarlar- di. Bu an, aşkın sevgiliye anlatılışı anıdır. Halbuki genç avukat susuyor, kı şu sahildeki taş gibi... Niçin? Acaba o niçin susuyor” bir kelime bile söylemiyordu. Tıp. Çeviren: Ferah Ferruh zanmak için işe girmişti, Ya, Vera mektepteyken? Belki de 0?1.. Acaba niçin?. Hayır, ba- yır; şimdilik susmak, hislerini belli etmemek daha muvafık, daha “ibtiyatli,, bir hareket olacaktı. Varsın İeylakların o tomurcukları biraz daha açılsın! Varsin gü. neş istediği gibi, istediği yerden batsın!.. Varsın martılar, keyifle- İri istediği istikamette uçsunlar!... Tabiatın, her duygulu insan kalbini titreten bu tezahürleri bi- zimi genç avukatı yolundan şaşır. tamazdı., O, yani Aleksandr Mihayloviç, kontrol etmeden, tecrübe etmeden hiç bir iş yapmak itiyadında de- gildi. i İşte genç âşık, bu âdetine uya- râk, uykusuz bir gecesinde bir mektup (buna mektup demek doğru değil; günkü avukat bunun başına “istida,, kaydını koymuş- tu,) kaleme aldı. Mektup Saratov- daki baytar mektebi direktörüne hitap ediyördü. | Oldukça meraklı clan bu vesi- kâyı aynen hikâyemize naklediyo- ruz “İstida, "Bay direktör; falan ve filân isimli talebenizin, mektebinizden ayrılış sebeplerini, asağıdaki ad- bildirmestizi derin saygı- tarımla gok rica ederim.. Ayrılış, tarihi 1933-v€ yahut 1954 yılıdır. © “Ismini yazdığım kızcağız be- du? Osu, Aşkın söylemekten evlenmek. niyetinde (bu ll e. ama duygusu di , o söz ya dil izi celi im; s5ylemiesini bilmiyen bir adam da rn kızla değil de, kızın avu- Giğildi, O, Ulyanovski barosunda | katla evlenmeğe niyeti var, Yani kayıtlı, koskoca bir avukatı, burada avukatın hiç bir rolü yok! Onun susuşu, aşkını söyleme-!G, R.) olduğu için onun, mekte“ yişi, her halde başka sebeplerden | binizden ayrılış sebeplerini öğren ileri gelse gerekti. mek beni derinden alâkadar edi- Avukatın biricik sevgili Verası, İyer. avukatin onu seymeğe başlama. “Sür'atle cevap vermenizi bil- smdanaz önce Sarotov baytar (Lütfen sayfı iriniz) olamar. Rolan ya kurtulmuş, yahut ta boğulup gitmiştir, Bi. rinei halde onu öldürmem Iğ- zımdır. İkinci haldede yalan söylememiş oluyorum. Leonor yalnız kalınca, bir denbire dizleri Üzerine düştü , Sanki, babasmın, Rolanm Ve. nedikten kaçtığını haber verdi. ği gündenberi hiç ağlamamış gibi uzün uzm hıçkırıklarla ağ- Tadı, zi —20-— ARETENİN KATİLİ Aradan iki ay geşmişti.. O- 'kuyucularımızı şimdi, Dandolo, Altiyeri ve Emperyanın saray. Tarı yakınında ve büyük kanal civarında' Piyer Arötenin sara. yına götürelim. Areten, Venediğe yerleşeli henüz yirmi gün olmuştu, Da- vetlilerinin büyük bir kısmını şairler, ressamlar, artistler teş- kil eden mükellef bir ziyafet vermişti. Gerçi saray: debdebeli bir şe. kilde döşenmişti.. Fakat parasi. ni henüz ödeyememişti.. Bir akşamdı.. Sarayın mavi ve kırmızı çizgili zarif ipek bir kumaşla örtülü süslü korido- runda İki adam göründü. Bunlardan biri, diğerine nis- beten daha gençti ve en önde yürüyordu. Kendisi gayet te. KAHRAMAN HAYDUD miz ve sade giyinmiş bir Flo. ransalı gibiydi. Saçları sarıydı. Mermer merdivenlerden yuka- rı çıkıyorlardı, Arkadaşı da iriyarı, yarı kambur yütüyen kıranta biriy. di. Floransalıyı otuz (yaşında tahmin etmek mümkündü. Gü. xel ve zarif: heykellerle süslü bekleme salonuna girdi O- rada bulunanların hiç birine dikkat etmemiş göründü. Bir müddet kabul edilme sı. raşının gelmesini bekledi, Are. ten bir hükümet adamı gibi kendisini (ziyaret oedenlere, mevkilerine göre bir sira tayin etmişti. Nihayet kendisine doğru ge- len bir hizmetçi, onu da, açık, saçık giyinmiş, kitar çalan iki kadının bulunduğu odaya aldı.. Burası bir başka intizar sa. lonuydu. Ara S:ra, salonun ni. hâyet köşesindeki bir kapı açr. yor, içeriden kalın kahkaha sesleri sızıyordu. Genç Floransah bu kaprden da geçti. . Kranta adam yerinde kalâr... Yabancı adimi #dava girinre, bir çok erkek ve üc dört kadın. la karsılastı,, Kadınlar, ellerin. iski bardaklırdan erkeklere ir. ki ikram etmekle meşguldüler. l bir sâbinin uykusu kadar temiz, !mektebinde okuyordu, Sonra mek KAHRAMAN HAYDUD hançerint çekmiş, “polisin göğ. süne saplâmiığştı. Polis mületti. $i bir kelime söylemeden yıkı- Hp kaldı, Dandolö, mebtabın donuk ışığıyla aydınlanan © ylizünde, adamın can çekişini seyretti, En küçük bir titreme bile his- setmiyordu. Az sonra cesedi iki eliyle kucakladı, Yavaş, yavaş gon- dolun kenarından denize bırak. tı, Sonra kürekleri yakaladı. .. ““Gondölu harekete geçirdi... Sa raya gelip te içeriye girdiği za” man kendisini yatağa attı. , Boğuk boğuk mırıldandı; — Nihayet Rolana borcumu ödedim. Artık sakin ve müste- rih uyuyabilirim. —25— YE 1S VE MATEM Altiyerinin sarayı, Dondwv- nunkinden ancak iki yüz adım ilerideydi. Fakat bu iki saray arasında bir üçüncü daha vardı ki, bu diğrelerine nazaran da- ha debdebeli, daha tantanal idi! Şuhmeşrep Emperyanın sarayı... Bu sarayın üstüne, taraçası. na çıkılıp ta etrafa bakılınca hiç bir şey gözden kaçınazdı. Dandslo, Leonor, Emperya... Bunlar bir müselles halinde bu- lunuyorlardı... 133 Altiyeri, Dandoloya, Rola- nin kaçtığını haber verdikten sonra hemen evine odönmüş- tü, Bu sarayın içi de, komşula- rından geri kalmıyacak surette süslüydü. Fakat bir farkla: Ak tiyerinin sarayında oulunan ba“ zı şeyler diğerlerinde yoktu . Arkibüzler, oklar, yaylar, iki tarafı keskin kılıçlar, kolları kordönlu yaverler.. Avluda on iki silâhlı asker. Bunlar gece gündüz sarayı muhalazayla mükellefti. Hiç şüphe yok ki general Al- tiyerinin sarayı Venedik saray- larının en nüfuzlusuydu. Cum- hur reisleri, ancak Venedik or- dularının kumandan: #fat'nı haiz bulunuyorlar. Kumandan- lıktan başka vazifeleri yoktu Bu da, ihtiyar Kandiyano za. manına kadar devam &degelmiş bir uşuldü, Bu mevkie Foskari geçer geçmez, bu vazifeyi de Altiyeriye devretmişti. Leonorun, Altiyeri ile evlen- mesi üzerinden iki sene geç- mişti. O zamandanberi de bu sarayın bir kısmında oturuyor, dışarıya çıkmıyor, büyük du- varlar arasında hapsedilmiş gi. bi evin idartsiyle meşgul ola yordu, Altiyeri, doğruca Leonoruh

Bu sayıdan diğer sayfalar: