26 Şubat 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

26 Şubat 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

N HABER — Aksam Postası akleden: F. K. — akla yapıma Allahaşkına | kadan kollarına sarılmış ve beline | — Çok müteessirim M, Rokur. N ele olur binbaşı?” Biraz da Yapalım, insan burada 81. Yor, oSpanopulosun kler gibiyiz. uç DAÂ işin alayında idi. iş, Sanma geldi. Biraz evvel arkasına geçti ve e birisini hançerliyor - a, VİNİ kaldırarak cetveli iç Ültündeki kâğıtlara hızla v tani rolünde bir aktör e - . iğ Ira nihayet intikamımı al, dry, e oldu? i Yen tazyikile cetvelin için. |» Yılan dili gibi uzan bir Se tL. *Mş , Saşkıniıktan sonra iki ar- ğ i söylediler, Benu » ik Mbemiy, hakir imişim, dedi. 2 otomatik bir hançere N nişi nihayet" yakaladık. om #demez, e beklemekten baş. «, X İşimiz kalmadı. Spano- Kati cinayet aletiyle be. My ettiğiniz vakit istin- İş, kimbilir nekadar şaşıra- Mvinecektir. *. Burldandı; ; Dört dakika alinin ironi gara gire ala #öndürsek olmaz m1? mağ ve tabanca var değil N ? a silahımız. ver yak ki. Bon sab be h,, “yorum. Hangsi beni |, “e * dâyransa doğrulup ce - | 3 camı çıkarımcaya Xa - Ateş etmiş olur, Bu 0- iz ayrı, siz faal vol. 4 dener ben sakat bacak. olamam, Perdenin ar. aklanarak beni siz koruya- ht söndürüp perde- saklarmız artik. SIĞ söndürdü ve perde. Sağa geçerken: N #tmeyin, dedi, ben gö- Tabancasına dayran - bir kuryunda herifi © ik © # w g » £ ” hn i m ar Old İha, larından başka bir ses şii, “© Birkaç dakika böyle aş bir motör sesi Ni AL rin, : Ün gefenlerini tu ) &yak sesleri işitildi aliklarından aşık huzme. İN angel dişarda elek : e “. Mantosunu ve şapk? çi Mine elektriği söndürdü Attr. Benua ve Roku - odanm kapısı” yağar açtı. Eleketiriği yaktı -İ Sa, “inde boğuk bir sesi İİ Dn yere çivilenmir a tı, Öldürdüğü adam Ma » Böyet sakin, ona br | verdiği hareketsiztiğin ei sonra kendini gör By “Slsnmiş bir vahşi hay. rinden firiadı, Cebinden N Sikararak bağırdı” öğ defa mi öldürmek lâ- Yaş Fakat kurşan tavanı| İ My İD Pencere camların « Rokur atılmış, Je Vürup kurşunun isti seslendi: Mism Rokur? Senin et motörü ile ha . diziyle vurarak onu yöre sermişti, Japon gafil avlandığı için yerdeki mücadele uzun sürmedi. Rokur Hangsinin ellerine kelepçeyi taktı, Doğruldu ve nefos nefese: — Ayağa kalk alçak! Hangsi ağır ağır doğruldu. Dix üstüne geldi, Benuaya, Rokura bak, ti. Vaziyeti anlamıştı, Ayağa kalk- tı, Soğukkanlılığını tekrar kazan . mıştı. Yüzünde gene mulad müam- | malı tebessüm olduğu halde: — Partiyi kazandınız. Dedi. Doğ- rusu fevkalâde bir oyun oynadınız bana! Rokura döndü: — Bonsuar M. Rokur, Beni lüt. | fen arkadaşınızla tanıştırır mesi .| nız? Başıyla Benuayı İşaret ediyordu. Bu süsle Benun cevab verdi: Tanışıyoruz zaten M, Hangsi. Bep binbaşr; Benuayım, — Tebrik ederim. (Müteveffu Spanopulosu takliğde şaşılacak de- receğde muvaffak olmuşsunuz. Rokur müdahale etti: — Karşımda numara yapma öy. la! (e bana, hiç cevab vermemeğe azmettiğim sualleri soruyorsunuz. Rokur cevab vermedi. Sinirli bir ti a parmaklariyle masaya Yuru, yordu. Hangsi mukabele edilmedi- ini görün; devam etti: . — Bakın size bir'teklif yaapyım; kâğıt kalem almız; İfademi benim dikte ettireceğim şekilde Kabı! mü? yazınız, Komiser ayağa kalktı. öbür tarafına xalem aldı ve: — Pek ülü. Dedi, İfadenizi hele bir alalım da sonrasmı düşünürüz. — Sonras: yo M. Rekur, Ben tikrini değiştiren adamlardan deği. tim. Söylemeği mlinasib gördükle- ri söyliyeceklerimi ifademde bildi- receğim, Daha fazlasını ummayı - mız. Dikte edeceğim ifade kat'ldir. Bunu da kendi arzumla yapıyorum. Çünkü gizi beğeniyorum. — Yok canım! — Bundan şüphe mi odiyorsu nuz? Haksızsınız. Düşünsenize ; ifa- de vermeği reddedebilirim, Kanu Masanm zeçiu Önüne köğr Rica ederim M. Rokur, iüybali olmaymız. Bana #en diye bitab 6$- menize Ilzum yok. Kibar davrana- um. Lütfen bana bir iskemle verir misiniz? Teşekklir ederim. Evet, $5yle masamın yanında olsun, Rokurlu Benusnın arasmda is - kemleye oturdu: — Sizden bir ricam daha olacak M. Rokur. Rokur homurdandı: — Gene ne istiyeceksiniz? — Sitem mi ediyorsunuz? Hal . buki rieam size büyük bir zahmet tahmil etmiyecekti, Bir cigara iste- yecektim, Teşekkür ederim, Fakat benim çiğaralarımdan isterim, Sol cebimde çigara , tabakam (olacak Size bu zahmeti verdiğim için müta- essifim ama... Cümlesini, ellerindeki kelepgele- ri işaretle tamamladı: — Ellerim serbest değil, : Clgarasından bir nefes çektikten sonra: — Hazırım. Dedi, Sanırım ki ba- na soracaklarınız var. Komiser sordu: — Paristen geliyorsunuz. Orada | ve Strazburgda ne yaptınız? Kim- lerle buluştunuz? nun himayesine güvenerek yanım- da ancak bir avukat olduğu halde ve resmi bir dairede ifade vermek istiyebilirim, Fakat bu yollara sap- mıyorum, Bunlar bana lâyık şey - ler değil, Tehlikeli bir oyuna gir . miştim, kaybottim, şimdi borcumu ödüyorum. — Kazanan sissiniz, Sizi beğen - iğim için terflinizi düşünerek ifa . demi siz8 veriyorum. — Boşuna gövetelik etmiyelim, Söyleyin yazıyorum, — Pek âlâ. Kelimeleri birer birer dikte etti: tartarak Yazan: Leonid Lenç Kanape, Lüdmilla Nikolayevn> | nun kızı Lelyanın yatıp kalktığı o- dada duruyordu. Bu, Jüzumundan fazla es iş, yıpranmış; yüz yartılmış, yâyları bozulmuş bir kanape idi. Demir kaburgaları, yer yer, şuradan buradan baş ver- mişti. Alle efradı bu kanapeye büyük İ bir ihtiyatla otururdu. Hattâ kana penin öyle bir kısmı vardı ki, şey. İ tan gibi kara gözlü ve sinirli Mak- Mahonu büsbütün sinirlendirme- mek için buraya oturmak kat'i su- rette yasak edilmişti. Kanapenin bu kısmındaki yay lar, ağırlık altında, öyle acı, öyle elemli bir surette feryat ederlerdi ki, Mak - Mohan âdeta deli olur, saatlerce hiç durmadan havlardı. Zavallı köpek her haliç kana mw kısmmnabir yabancının girip saklandığına zabip olurdu... yorgun argın konservatuvardan gelince, gençlere has delişmen bir edayla kanapı dini atardı, Kanape derhal inlemeğe koyu. lir, Mak - Mohan da kuduz gibi kanapeye saldırmağa ve havlama- ğa başlardı. Tabii, bunun o neticesinde evin içerisi alt üst olur, Löğmilla Niko- Javayna, Mak - Mohanı süstürma ğa çalışır, Lelyanın babası Grigo- ri Naymoviç, mecmuayı bir kenara atarak iki e. | bu kısmına ker» elindeki ilm i| Çeviren : Ferah Ferruh trğt tuzu erisin diye karıştırırken anasına babasına hitaben: — Size, mühim bir havadisim İ var, dedi. Ben konservatuvarın bu İ seneki mezunlarından Kolya Pe- ituhinle evleniyorum, Havadis o kadar beklenmedik bir şeydi ki Lelyanın annesi hafif bir feryat koparmaktan kendi: alamadı; babası ise, yemek zaman. larında bile elinden düşürmedi mecmuasnı yanlışlıkla çorba ta- bağı içerisine koydu, ... Bir hafta sonra Lelyanın evin- Petuhin iç güveysi olarak Lelya- lara geldi.. Eski kânapenin illetini oraya oturma şeklini o dâ pek ça. buk öğrendi.. Mak - Möohanla ar kadaş olmasını da unutmadı . İşte ancak bu hâdiseden sonra- dır ki, evde yeni bir kanape almak Lelya sik sık bu yasağı unutur, | zarureti baş gösterdi. Bu zarureti ilk keşfeden Leh. yanın annesi Lüdmilla Nikolayev- na oldu, Kadıncağız bu eski kana- penin, kendisinin Grigori Naumo- viçle evlediğinin ikinci günü satın alındığını hatırladı, Artık yeni bir kanape satın almak zamanı gelmiş demekti. Lüdmilla Nikolayevna yeni bir kanape satın alarak .yeni evlilere hediye etmeğe karar verdi. Ve bir gün sabah sabah bu maksatla s0. kağa çıktı. Üstüste beş mobilye mağazasına girdiği halde bir tek biyle kulaklarını tıkar ve: — Lelya, gene mi? feryadını ba- sardı, “Böh, aşağıda İnızası o bulunan, Niste Viktorya sokağı 37 mumarada, mukim, Tokyo tıb fakültesi mezun larından 43 yaşmda Hangsi, 13 &- ğustos 1933 de hususi kâtibi bulun. | duğum Eftim Spanopulos İsimli şah. sr öldürdüğümü hiçbir tazyika ma, ruz kalmadan itiraf ederim, Maktulle, uyuşturucu omnddeler kaçakçılığı işinde ortaktım, Bu İiş- lere duir herhangi bir malümat ver. meği reğdediyorum. — Fakat... (Devamı var) 'Bu hareketinden fena hâlde uta- nân Lelya: D j — Affet babatığım, unuttum, diye yalvarırdı. Bütün bu kusurlarına rağmen bu kanapeyi değiştirmeğe ve ya- hut bunu satıp yenisini almağa hiç te teşebbüs etmiyorlardı. Çünkü bu kanapeyc, hepsi de çok alışmış. | lardı , Bir gün, Lelya konsörvatuvar- dan, her zamankinden geç döndü. Fevkalâde neş' eli, yanaklar: al aldı. Sofra başında, çorbasına at- kanape veyahet bu işi görecek bir sezlong bulamadı. Lüdmilla Ni- kolayevna: — Kürüm siz hiğ karipe'satmı- yör musunuz? Kanape bulamıya- cak mıyız? Dedikçe, satıcılar esrarengiz bir şekilde gülümsiyerek: — Evet, kanape de satıyoruz, diyorlardı, meselâ dün bizim ma- ğazada on tane kanape ve şezlong vardı. Bunların hepsi de bir gün içinde satıklı. Böyle şeyler beş da- kika bile durmuyor, fabrikadan gelmesiyle beraber satılması bir o. luyor Lüdmilla Nikolayevna izahuta deki hayat eğki şeklini aldı. Kolya | girişerek: — Canım, diyordu, kızımı ev İendireli iki gün oluyor, bunun için yeni bir kanape veyahut şez- long sâtın almak bir zaruret hilini sldı anlıyor musunuz?. Satıcılar gülerek; — Arlamaz olur muyuz? Ta- bit anlıyoruz, diyorlardı. e Fakat gelgelelim bir türlü kanape yetiş. tiremiyoruz;. Anlaşılan şimdi her kes kızın: evleriliri; Lüdmilla Nikolayevna, mokil- ye mağazalarından ümidini kesin- ce, meyus bir halde evine dönme» ğe karar verdi. Tam ana caddeye çıkmak üze. reyken, son mobilya mağazasının önünde, kırmızı suratlı, sarı biyık- kı, siyah gocuklu bir adamla tanış* tı. Bu adam o civarm dellâlışmış. Herkes onu tanıyor, Foma Spiri- doviç diye ona sesleniyordu. Lüdmilla Nikolayevna da, gider ayak onunla tanıştı.. Foma Spiri. doviç kadının derdiyle alâkadar oldu: — Madam, deği, sizin halinize doğrusu acıdım. Size elimden geldiği kadar yardım etmek iste - »im.. Siz bana beş ruble kadar a“ vans veriniz, ben size bir kanape bulmağa çalışırım.. Ben nasıl olsa daima buralardayım. .Kanapelerin geldiğini görür görmez, derhal bir tanesine talip olur ve bu para“ yı pey olarak yatırırım.. Siz yalnız bana adresinizi bırakınız. Lüdmilla Nikolayevna âdresini yazdı ve beş ruble ile beraber ada. na vesdi, , Oradan bir kaç adım ayrıldık tan sonra yaptığı hareketten, göz». » terdiği lüzumsuz itimattan dolayı kendi kendine lânet etmeğe baş- Tadı: Ni — Hay budala kar:, diye söy. lendi. Şimdi bu adam beş ruble- mi aldıktan başka adresimizi de öğrendi.. Mutlaka - gelip evimizi soyacak.. Ben ne baltettim de ona adresimizi verdim. İerifin yü- zünde meymenet bile yoktu, Artık kapılarını iki defa kilidle- (Lütfen sayfayı çeviriniz) ga y ? “ 7 şa ka m eler KAHRAMAN HAYDUD 344 İlöiştirdirten sonra ar ni dağıtıyordu Bu işlerini gördükten sonra hemen müziğe ve teganniye baş» lamışlardı . Üzerlerinde incecik zarif eibi- ler varr. Bambo, sofraya şöyle bir göz ucuyla bakarak bağırdı. — Aziz şairim, yemek husu- sunda pek sefih davrandığını gö” rüyorum., Araten cevap verdi: — Affınızt temenni ederim, monsenyör, masamız bilâkis hu- zurunuza çıkmıya lâyık olmiya- cak kadar fakirdir , — Doğrusu bu fakirliğe diye- cek yok. . — işte fakir Araten her gün böylece yemek yer.. Hele şu ista- kozlardan başlıyalım. «Salonda yemek masası başında üniformal uşaklar mekik doku yorlardı.. Araten uşaklardan birine: — Git, dedi, dışarıda salonda bekleyenlere bugün kimseyi ka” bul-edemiyeceğimi söyle! Uşak derakap dışarıya çıktı. Yemek büyük bir muhabbet içinde geçti. « Araten bir kaç manzume oku- du. Bâmbo takdirlerini bildirdi. Bambo yerinden kalkarak ate. şin yanında bir sandalyeye otur- du. Araten de yanında yer ladı. Bambo; — Bana bir kalem, mürekkep, biraz da kâğıt ver.. Borcumu ö- deyeyim, dedi. Araten Bambonun istedikie- rini getirdi, Bambo yazmıya başladı: “Cumhurreisinin emriyle, meş. hur şair Piyer Darezoya, dört bin ekülük bir kredi açılacaktır, Bu ehir dükün hazinedarını- diren Venedik başkardinal ı Piskoposu,, Bambo bunu imzaladıktan sonra hayretle gözlerini açıp. Kendisine bakan Aratene w- zattı: — Hakikaten dükün kasasın. dan bir kredi açıyorsunuz.. — öyle.. — Yaşa ariz arkadaşım. Öm- rüm oldukça bu iyilikleri unuta- mam, Araten bunu söylerken kıy. metli kâğıdı göğsünün üstünde sıktı.. Sonra da ilâve etti; — Geri kalan beş bin ekü ne olacak? , — Onu da bundan sonra ala” caksm.. — Şimdi ben bu para mukaki- linde ne yapacağım? . — Şimdi söyleyeceğim.. 341 cabında ağlamak, şarkı yerine bağırmak, inlemek, baykırmak, smiyavlamak işidiyorum.. Bambo derin bir düşünce için. Niha- de Arateni “dinliyordu.. yet sordu; — Ya ben?, dedi. —Sen mi? Sen hakiki bir dost.. Geğelim bunu.. İşte cemi- yeti beşeriye böyle,. Ben her şe- yi görür, her şeyi anlarım.. Gö- zümden hiçbir şey kaçmaz. — Demek insanların mühim olduğunu bir noksan tarafları düşünüyorsun?. — Bu muhakkak. — Ya sen? . — Ben mi? Ben yalnız para ile takdir edilmek işterim., Bir altın babasi gördüm mü hemen hük- mederim., Bu adam mutlaka zen- gin olabilmek için ya çalmış, ya öldürmüş, ya yağma etmiştir. yoktur, Hele etrafırilaki zenginlere şöy- Je bir bak. Onların muhakkak ya katil, ya hırsız olduklarını gö“ receksin.. Zira çalmadan zengin Zenginlik başlıbaşına Glmak imkânsızdır. — Şu halde... | — Ne demek istediğimi anla- mıyorsun Bambo.. Ben elleri bi- hırsızlardan bahsetmiyorum. Bu kabil hırsız ve katiller ahmaklardan bâşka- çaklı katillerden, KAHRAMAN 'HAYDUD lar: değildir. Ben hakiki katiller« den bahsediyorum. Asıl takilire ve tebcile şayan olan katillerden.» Meselâ, herkesi zındanlara atan Poskari, “etten cür'ete, küs- tahlıktan küstablığa sıçrayarak servet kazanmıya çalışan sen, bel ki günün birinde başımın cellida teslim edilmesine sebep: olacak bir çok tehdit dolu manzumeler, hicivler karalayan ben, bahset“ mek istediğim güruhtanız, — Yetişir anladım... —Alâ.. O halde sözlerime de- vam edebilirim. İşte bu kanaatle gördüğüm bir zengine hursizlik damgasını yapıştırmaktan oçe- kinmem ve kendi kendime ne di“ ye servetini taksime çalışmıya, yım, derim.. İşte birinci Fransu- va, bir birinci Şariken ğörür gör“ mez servetlerini taksim edebilir düşüncesiyle kemen kaleme sârı“ urım., İşte o zaman kalemimden ihtimalki bütün dünyayı dehşete salacak hakikatler dökülmiye başalr ve onlar korkarak hakkı. mı ödemiye çalışırlar. Hakikat bizim gibi adamlar için en korku” lacak şeydir Bambs.. — Teşekkür et Araten ki be“ nim en sadık dostumsun.. Yoksa yüz birinel olarak seni de zından lara göndermekte bir dakika bis Je tereddüt etmezdim. — Yalan söylüyorsun Bambo!

Bu sayıdan diğer sayfalar: