2 Aralık 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

2 Aralık 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

z ii —u- Kg, © döndü. Pencereyi n ya atladı ve meyda- İı, Seviren o karanlık ve Ni koşa koşa ilerli. b, “a Sesini ve askerlerin İM © Seslerini duyuyordu. asit Teemi devam ediyor- tiyari çüldü. Macera İk, 71. Sonunda fem biter i , üzülürdü, şimdiden ü- iç, , vasız buluyordu. Ha İh, ,7*tini bıraktığı zaman Haymz arayan (oŞmitin 1Siyeti düşündükçe gül. disini alamıyordu. çe içinde ve tenha bir İK, < Köskte oturmaktaydı. , Dalilâ ile Samsonu ge wde bırakırdı. o Haym N önünde durarak kö- i Hayvanlar koşa" 4 önlerine bir o orduyu ! kafi gelecek miktarda koca bir et parça. İk, Ticce ricat hattını ha » Yvanlara koku ile izini “Meleri ihtimalini önlü- Yaptıktan sonra evine 1 Korentende, Fransur- madan önce yapılacak k vardı, Bu iş için pa. i evine girmesi lâzım i, iyar bir sağır kadından we olmadığı ve Haymın elde herhangi bir ka- N Saniye içinde açması” k, 9 kılacak maymuncuk» “ağu için bu iş kolay ol. A, Sen Korentendeki sor İy Sağıdaki raporla onu 1. Tesmi mütalealarda hi- tedir, Bunları nakle- en askeri 27 sonkânun 1915 ie *DIYAN RÖHNÜN MİLARDAN BLANŞ SONUN FİRARINA ç, SR RAPORU akşam saat 840 enin kapısı o çalındı. el odasında çıkarak ih," bapıdaki küçük pen Lzatığı kâğde aldı. Bu, gn mevkuf o Blanş #iyaretine müsaade , usulüne muvahk N getereydi. (Bir nizma. ii, Öetçi gardiyanın gek “ile bastı ve ne kılığında ,, , Onda şüpheyi ocalip İş kedilmeyen papaza yn, Pransw pabar , Biydikleri cinsdendi. . yz akları ve kulakla. Mağ Örlmesi de şüpheli gö Günkü hava çok soğuk. *iyak camlı gözlük kul hapishane müstakdem 8 şüphe görüleceği ti söylendi. Ziyarelçi- taktığım söyl Dtya böyle bir ihtimali iy © polis yalan söyle. lo her. Çünkü ai- Mer 8 cömk bağa görlük e eli det be Bardiyan Ley, ziya. a el ve beeberez ii, dan geçerek esas bi- KN Mrada benim, antrenin VİN salonunda müs - N bir kesmma toplamış , ğum doğrudur, Bu ,* Malesadım Nakleden: Fethi KARDEŞ bunları aldığımız dır.) Binaenaleyh hiçbirimiz sarhoş değildik. İçimizde hasta olan da yoktu, Gardiyanlardan Vayher fil. hakika, bu salah vazifesi basında bulunamadı ama bunun sebebi ak- şam içmiş olması değil, sıhhatinin cephede bozulmuş olmasıdır, O w rasıra böyle rahatsızlıklar geçirir. (3 numaralı melfaf bu askerin sh, hat raporudur). Bu sabah bulunan diğer boş iç, ki şişelerine gelince, hapishane da. hilinde yapılmakta olan tahkikat bunların nereden geldiğini meyda» na çıkaracaktır. Nöbetçi gardiyan Ley'in met - halden, ziyaretçiyle beraber geçti. ini gördüm. Bir papasın gecele, yin mabkümlardan birini ziyareti fevkalâde bir hâdise olmadığı için müdahaleye lüzum görmedim, Saat takriben yirmiyi elli geçe nöbetçi gardiyan Ley, mevkufan hücresinin kapısmı aştı, Papasla Elektrik hapishane hücrelerinde nizamname mucibince saat sekizde kesilmiş bulunduğu için gardiyan gene nizamname mecihince elinde- ki feneri masa üzerine koyup dı - şarı çıktı. Kapıyı Kapadı ve kori- dorda aşağı yukarı dolaşmağa baş. ladı. Leyi bu sabah, papası hücreye bıraktıktan sonra bizim yanımıza dönmüş olmakla itham ettiler ki ba doğru değildir. Ben servis sa. lonundaydım, Onun gelişi derhal nazarı * dikkatimi celbedeçek, bu usulsüzlüğe derhal mâni olacak - tam. Saat dokuzda koridordan .bağır- ma sesleri geldi, Nöbetçi gardiyan Loy, tam bu sirada nerede bulun- duğunu tayinde tereddüğ etmiş ve bu hususta muhtelif şeldllerde Ifade vermiştir, Bana kalırsa onun dördüncü defa verdiği ifadeyi ha, kikat olarak kabul etmek İâzem. dır, O koridorun müntehasmdaydı ve arkasını methale çevirmişti, Çünkü koridorun başka neresin- de olsa, birinci mülâzim Haymin ona görünmeden tâ oralara kadar nasıl gelebilmiş olmasına saşmaşı lüzemdi. Bu zabit son derece hiddet ve şiddetle gardiyan çağırdı. Koşa « rak gelen eye beni davet etmesi ni söyledi, Mülâzimin bağırması Uzerine zaten ben koşup gelmis, tim. Benli görünce şu suali sordu: — Kimse tarafmdan görülmek, R yerin faturası, | HABER — Akşam Postası Hindistanda dünyanın en eski insanları arasında Ol Yazan: L. Buseh 35 yılını vabşiler orasında geçirmiş bir Alman #eyyabı Erkek cariyelerden en genci, kendisini kovmasına karşı, yırtıcı gözlerini bana dikmişti Demek bizim tostoparlak ev sa- hibinin topu topu bir düzinelik kocası vardı! Cuhi bunları karmlarıma tek - me ile vurarak dağıtırken ve ga - Sonra zora'ri adımlarla, hiç te- tâşsız çekildi. Uzakta bir ağacın dibine gidip oturdu. Uzaktan dudaklarının titredi- ğini ve herhalde bana sit bir çok liba da bana bu suretle şaka gö - | küfürler murıldandığını görüyor türmeyen hâkimiyetini göstererek gözdağı verirken, içlerinden yalnız dum. Anlaşılıyordu ki genç Mariçha bir tanesi şiddetle dikkatimi çek- | bu et fıçısı Cuhinin gözdesiydi ve mişti, Bu Hintli, erkek cariyelerin en gerçlerindendi. Bu genç adam ku- ru, gayet esmer yüzlü, yüzünün keskin hatları pek sinirli ve cüret- kâr olduğunu bir hamlede göste - ren, saçları ve bıyıkları kevrerk, oldukça sevimli ve fakat gözleri vahşi ve keskin parıtılarile çok yırtıcı bir adam olduğu hissini ve- ren garip bir tipti. Erkeklerin hepsi şişman Cuhi - nin hiddetini görüp geri çekildik- teri halde yalnız o yerinden kımrl- dsmamış, gayet aksi bir yüzle, hayret içinde, yırtıcı gözlerini ba- sa dikmiş bulunuyordu. Dikkat ettim: Cuhi, yalnız bu genç erkeğe tekme atmamış! Bu genç ve vahşi Hindlinin Cuhi üzerinde hep sinden fazla bir hak iddia ettiği - re şüphem kalmamıştı. Cuhi bu genç adamın inadma yerinden kımıldamadan, bana pek hiddetlenmiş bir halde baktığını görünce, gayet yumuşak bir ses - le, sahte bir hiddetle homurdan - dı: — Marçha.. Ne o? Bu gün ava gitmedin mi? Cuhinin. Marıçka “dediği genç cevap vermedi. Yalnız kadına fe- na fena baktı. Sonra cüssesinden umulmıyacak gayet kalın ve ya- bani bir sesle; — Kim bu? Diye homurdandı. Cuhi o vakıt birdenbire gence döndü. Gayet asabi bir halde son derece hiddetle haykırdı: — Köpek!., Sana ne bana susl soruyorsun! Bu tavrm ne? Hadil,. Defol buradan!.. Yoksa seni kam- çılarım!,. Genç Hind'i kadının bu haka- reti önünde sapsarı kesilmişti. beni, yani kadınmın yanında be yaz bir adamı görünce kalbine bel ki ilk defa kıskançlık şimşeği düş” müştü! Bu genç ve yabani bakışir Hint linin kıskançlık sevkile bizim ra. hatimizi kaçıracağını anlamıştım. Onun için diğer erkeklere bize he- men yemek getirmeleri emrini ve ren Cuhiye bu garip delikanlı hak kında isticvap etmek istedim: — Cuhil dedim. o Affedersin, sizin dilinizi maalesef pek az bi. liyorum! Fakat herhalde meramı. mı anlatabileceğim.. Bu deminki genç kimdir? diye sordum. Cuhi evvelâ o anlamamazlıktan gelerek: — Hangi gerç? dedi. — İşte şu karşıki ağacın altın da oturup bize fena fena (Obakap gerç adami Cuhi iikayt bir tavırla genç a dama doğru baktı: — O mu? Hiç! benim Oğlun” dur! dedi, Hayretle sordum: — Oğlun mu? — Evetl — Peki ama, sana bir şey sora. tağım! âdetlerinizi o bilmiyorum! Onun için kızma! Cuhi kalm belini kıvıra kıvıra bayli cilveli bir tavırla güldü: — Ne soracaksın, sor bakalım! deği, — Bu senin erkeklerin hiçbiri” si beni kıskanmadı da yalnız o oğ- Tun fena halde kıskanmış, Canı si. kılmış gibi görünüyor! neden? Cuhi bir ayak kadar şişman el- lerini beline koyup tuhaf (o tuhaf yüzüme baktı. — Sahi tuhaf sual!., dedi. Bum dan tabil ne var ki? — Neden tabil olsun? burada evlâtlar mı analarını kıskanıyor” Ankarad a onbeş gün Lokanta vagonunda göze çarpan simalar Türkiyeden transit yeçan “canlı emvali menkule tüccarı, ile beraber vagon bir milletler panayırı halindedir! Yazan : Sabih ALAÇAM Kaç senedir Ankaraya gitme, miştim, Tren, Haydarpaşadan (o kalk- tıktan sonra, banliyo hattının, gözlerime yabancı olmıyan de. koruna bakarken; bunu düşü nüyordum.Gönlümde, sabırsız bir hasret ve uzak mesafelerin vaad | ettiği bir heyecan, belki de bir orijinalite heyecanı duyuyordum, Kompartimanda yalnızım . Yalnızlık, meselâ uyumak iste” yenler için, âşıklar için çok gü zeldir; fakat, yolcular için değil. Tekerleklerin gürültüsü ve pen cerenin hiç geniş olmıyan ufku, insanı sıkıyor. Beni, bu şilint. dan, trenlerin klâsik bir âdeti kurtardı: Vagon restoran Üni forması ve çıngırak!, Salonun tâ nibayetindeki boş hir masaya oturdum. Buradan, herkesi görebiliyordum. İşte, bir Alman grupu, Çiğ sar saçlı bir Frau, arkadaşlarına, kocası ile beraber ne için ve nereye gittik” lerini anlatıyor. Fakat, Frau'nun bütün hayat mekanizması para üzerine (kurulmuş : Cümleleri mark ve fenik ile başliyor ve ge. ne mark ve fenik ile bitiyor:. İşte, sâyıf, fakat kırmızı yüzlü iki arkadaş. Birinin ağzında cı, gar birinin ağzımda da Donthü tütününün kokusunu yayan pi- po, Yavaş yavaş konuşuyorlar, sözleri tâmamen bana kadar gel. “miyori Aralarında; “bir diplomasi ve ekonomi münakaşası olsa ge rek, Vakıa, her ikisi de gayet sakin, soğukkanlı ve jestsiz ... Lâkin, cümlelerinin içinde “As- ya, Avrupa, Afrika, Amerika ve Avustralya, petrol, çelik, filo, elli sene ve yüz sene sonra,, ke. Emeleri yudum yudum aldıkları viskiye fasılalar veriyor. Bunlar anlıyorum ki İngilizdir, ufukla” rında güneş batmıyan, dünya € konomisine hâkim olan ve asır. lardan ötesini gören imparator luğun hür tebaalarr.... Diğer bir masada, şişko, yağız sizin ben buraya kadar nasil gele- Ateş saçan gözlerle bir bana, bir | lar ki? çehreli bir adamın etrafına top” bildim? (Devamı var) o Cuhiye baktı. (Devamı var) İ lanmış bir kaç kadın biri katsen, YAAA BEŞ TÜRLU ZEVK... Çay, kaidesine uygun olarak pişirilip içildiği vakit beş duyguya da zevk verdi. ğinde ittifak vardır: Çaym suyu semaverde kaynarken fıkırtımı kulaklarda dans mu" sikisi gibi gelir. Çay bardağın İçinde o güzel rengi ile göz. lere, güzel kokusuyla burun duygusuna, bardağın tatl ba raretiyle parmakların dokun, ma duygusuna zevk verir . Herkeste müşterek duy gulardan başka bir de aşk duygusu bulunduğunu kabul öden. İer,, ortası dar çay kadehi elle tutulup ta ağza götürüldüğü vakit, yâri ince belinden tutarak onunla dudak dudağa gelme“ yi hatırlattığından, çayın o duyguya da zevk verdiğini iddia ederler, Ancak, çayın zalka duygusu Üzerine nasıl tesir etmesi Yi, zım geleceği hakkında ihtilâf vardır: O duyguyu yalnız tatlı şeylerde arayanlar içtikleri çaya şeker katarak erittikten son” ra içerler, Halbuki acılıkta da bir lezzet duyanlar . ki asil çay meraklıları böyledir * çayın zevki acılığında olduğunu iddia ederek, çay içerken, dişlerinin arasına bir şeker parçası . yahut araplarm yaptığı gibi bir katı hurma » sıkıştırarak çayın açı, lığımı büsbütün kaybetmeden onu yudum yudum içerler, Bu usulde . kahvede olduğu gibi * çayın güzel kokusu (şekerle bozulmadığı Için, onun kokusunu tam duymak İsteyen çay meraklılarına, doğrusu, hak vermek lâzımdır. Yazan Dr. G. A. Çay meraklılarının, her memlekette pek çok bulunmasına göre, keyif veren bir içki olmakla beraber, sağlık bakımından, kahve gibi faydalı değildir. Kahve yemekten sonra hazmı ko" laylaştırdığı halde çay aksine hazmı geciktirir. Yemekten önce içildiği vakit iştahı da kestiği şüphesizdir. Fikir üzerine tesirine gelince, meşhur saat beş çaylarında pastalar yenildikten sonra yudum yudum çay içilirken dost, ların çekiştirildiği çok olursa da, herkes bilir ki, çenelerin çok işlemesi fikirlerin de işlediğine delâlet etmez. Bunun aksine olarak, fikirleriyle çalışanların tecrübeleri- ne göre, çay içildiği vakit kısa bir müddet fikri iyi işletirse de fikir çabuk yorulur ve yeniden açılması güçleşir. Devamlı su- rette çay içenler yavaş yavaş iradelerine hlikmedemez olurlar, sinirleri zayıflar, her şeyden çabi:k müteessir olurlar, üzerleri” ne mahçüpluk çöker. Çok çay içmekten baş dönmesi, kulaklara uğultu, başağ- “ gısı, vücuda titreme ve sinir ağrıları geldiği de maldmdur. Çaym iyiliği pek soğuk havalarda, bir de pek sıcak İklim. lerdedir. Soğuk havalarda sıcak sıcak çay İnsan: ısıtır, az miktarda olursa sinirlere biraz kuvvet verir. Pek sıcak iklim- lerde de bol bol ter getirdiğinden sıcağa mukavemeti kolay- laştırır, Çayın, saat beş sohbetlerine rağ'bet edilmesine ssbep olan genç kızların pek iyibildikleri bir hassası vardır: İnsanı zayıf” latır. Zayıflamak modasına uymak isteyenler için bu hassas; makbul olmakla beraber İnsanı şayıflatırken cildi çabuk bu. ruşturduğu da şüphesizdir. Bir de, İngiliz kadınlarından bir çoğunun göğüsleri dümdüz olmasını İngilterede çok çay içil- diğine atfederler. , olmadığı temiz yemekleri SER EL TİNA EZ BERR Dr. IRFAN KAYRA yetlerini diline dolamış, İspam yol; biri akrobasiyi, parmakları” na takla attırarak anlatıyor, Macar; biri gondol, mehtap, aşk derken içini çekiyor, İtalyan; biri Lovovda yaralanan karde. şinden bahsediyor, Polonez; vel şişko, yağız çehreli adama gelin” ce, kadınların göğsüne bakışla” rm dikmiş, Beyruttaki “İş,, deri! ballandırıyor, “canlı emvali men. kule,, lerinin gözlerini boyuyor: Beyaz kadın tüccarı, Türkiy: transit geçen bu kafilenin dikta" törü yaman. Avlarını dışarının boyunduruğundan, içerinin ya ruğundan kurtulamıyan milleti, den seçmiş! “Nüfuzu nazar,, bu” na derleri. Açlığımı unutturan bu enterç. resan müşahede ve tahminle: beni karşıma oturan bir idi ile bir erkek mecburen uzaklaş tırdı. Onların, nezaketsizlik masın diye milliyetlerini yazım yacağım, Erkeğin, kirli denecek kadar esmer yüzü, kadının aj kurya maskarası denecek kad. boyalı suratı, erkeğin mütema” diyen kürdanla dişlerini karıştır. maşı, kadının midesinin alışık layıp mncıklayıp bırakması tün Iştahımı tıkamıştı. Vagon restorandan kaçtım .« Yalnız kaçarken kulaklarıma takılan bir konuşmadan bahse riye, garson? " Yasaktır, biz veremeyiz .. Pakat siz de varsa İçebilirsinizt,,, cevabımı verdi., Müşteride hayret etti, ben de hayret ettim. Vağon restoranda şarap, ve bütün Avrupa ve Ameri gelen içkiler veriliyor, yalnız verilmiyordu. Garip! Fakat, mi teri, cebinde rakı şişesi, restorana gelirse, onu içebili; du. Daha garip! . Düşündüm ki. eğer garser nizamnâmenin bu maddesini yan lış bellememiş ise * içki içmeğ isteyen ve rakıyı tercih eden bi: müşteri mevcut vaziyet karşısın. da, şimendifere seyyar bir ral; deposu halinde binecek!, İçki bahsinin tedaisi ile, dost olduğum kondektörle bir bir müsahabesi yaptık. Adamcağır, biranın ucuzlamasından memnun. Dört kişilik ailesine, evvelce haf tada bir defa bira içirmek istese, masrafın teferrüatı ile beraber, dört Jirayı bulduğu, bu parayı veremediğini; fakat şimdi iki bira İle İzin günlerini çakır keyif ge çirmek imlânmin hasıl olduğunu söyledi. , ? İçki bahsi ile manen sarhoş ol, muştur, Uyumak istiyordum. Kendimi, tekerleklerin gürül tüsüne, şuurumda yaşayan bit gecenin sonsuz karanlığına br raktım. Pervaneler, komparti * manımda sönen ampulden, ışık sızan koridora gitmek için, . İç pencerelerin camlarma doğru ko, şuştular . Düşündüm ki yarın sabah Am karada olacağım. Gönlümde, hasret ve orijinali, tenin heyecanı var! RÖNTGEN MUTEHAŞSISI Türbe, Bozkurd Kıraathar nesi karşısında eski Klod Fa“ rer sokak No, 8 > 10, Öğleden sonra 3 ten 7 ye kadar,

Bu sayıdan diğer sayfalar: