17 Ekim 1929 Tarihli Hakimiyet-i Milliye Gazetesi Sayfa 5

17 Ekim 1929 tarihli Hakimiyet-i Milliye Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Teşrimevel LEE iz kli 7 Hakimiyeti Milliye “> HALK SAS er A 3 Bir Şiir Kitabının KN Me Gayyayı Gördüm ikinci Basılışı. , ”Hayat mecmuasından,, * Bir şiir izni e ami serlevhasını gördünüz. Bunu muş sanmayınız. Hayır, bu kitap nc vi bizde basıldı. Şairi de mer Bedrettin Bizde bir şiir iel tabii sahici şiirlerle dolu bir kitabın - ikinci basılışı merhum et- ten ve Faruk'tan sonra Ömer Bedrettin'e nasip oldu. Bundan da anlıy okunacak eseri kari, bir hamlede rükeiteriyer ve bedii eser hiçte rağ- betsiz değildi Ömer Bedrettin yaşı ii pl ufak te- fek insana kendimce Bedretti: m dahi çime cağn “yiğit ruh- lu,, bir şairdir. Ist: stırap da bile tertemiz, sapsaf bir ruh yiğitliği vardır. Biliriz ki her kalpte yatan aslanın kedi yavrusu çıkar. Fakat şair, sahici şair çelim- siz sani Si gönlündeki aslan bizim kendi kafi- yeleri yen bizim kendi mısralarımızdan halk- pasa inirlerini kendi duygularımız ve kendi ma ed y edenler az değildir. Faruk Ne fiz, Orhan Seyfi, Kemalettin Kâmi, Necip Faz; Emin Recep, İdris Sabih v. s. de za beta çok yerde ayrı mi başı çekmişler: Edebiyat namı daki * eser br için- Bunları bir türk genci muhtelif dillerden ter- cüme etmiştir. Bizi bir türk gencile tanıştırdılar. M. Selami adında olan bu genç, hayatının yirmi seneden zi- yadesini edebi, içtimai, tarihi, hissi eserler tercü- mesine hasretmiş ve bugün küçük, orta ve büyük çapta otuz bin parça eser biriktirmiştir. Bu eserlerin bir takımını gördük, çoğu eski Serveti Fünun üslübundâdır, fakat bugünkü dili- mize çevirmek pek kolaydır. Yirmi küsur sene bir karınca ap mpi halin- ve eser meydana ci Ma- arif Vekâletine ve Talim ve ösiğ ip vii ta isteriz. Otuz bin parça içinden üç bin, ha işe li, bir pe Bunu muhterem Terbiye nde rica ve intizar edebiliriz. KENDİ FAYDAMIZ İÇİN. Zarf üstü yazarken şu sıraya dikkat ediniz: adı, 2— sanı, 3 — işi gücü, 4 — oturduğu maile ve ve rr 5 — kasabanın adı. de“ kazası ilave sarhoş etti, bu alm çabuk ayılmıyacağı- ölmeli bir örnek: pek memnunum. Ahmet Bey : 9 Hidde di oğullarını Manavgat kaymakamı: Den: hi - mesini izi e ” Z N e a Mihiye Başmürerii rafı lm ve mahalli oluşundadır. Çankırı caddesi No: d Ankara gu ve Mene > etmesi de ayrı bir — İzzet Ziya Bey kıymettir. Faruk N: n Han'duvarları, Kema- Ressam ve fıkracı ia lettin'in Hicret'i bini çi ve bin cile yabancı ka- iyeti Milliye matbaasında fiyelerden üstündür. Necip Fazıl'ın Kedisindeki caddesi No:12 * mırıltı, de türk şiiridir. Ankara Genç ve has şairi bir defa daha ere andık- tan ük bir iki parçasını naklediy: EFENİN MÜJDESİ. Çoban yıldızı gibi Gönlüme kadın Ayşe! Bir peri kızı gibi! Saçını yaydın Ayşe! çi Sanımız, ünümüz yar, Çok sevinç günümüz var Yarın düğünümüz var: Gözlerin aydın Ayşe! “".. İşte bir has şiir daha: DAĞ ÇİLEKLERİ: Irmağın taştı bugün, Fidanlar şaştı bugün; Gözümde yaştı bugün Gönlümün dilekleri... Bu tufan yükselirken Hep sizi düşündüm ben; Daha mı ince sizden Bir kızın bilekleri? “4 Büyük çamlar yıkarak Denize koşan ırmak, Size nasıl kıyacak Kızıl dağ çilekleri? ÇOCUK İSİMLERİ, Her milliyetçi beri —— çocuklarına has, türk adı vermelidir. Hatta mevcut çocukları he- nüz küçükse has türk Mn değiştirmelidir. DOĞRU BİR CEVAP, — Gazetelerde bir diş macunu reklamı var okudun mu? — Neler yazıyor? . — Bu macun dişleri yüz sene yaşatır, diyor. — Eyi ama o dişin iie yüz sene yaşıya- cak takat var mı baka! — Dikmen'de klik öyle çoğaldı ki. — Bravo şirkete! demek geçen sene verdiği — Öylesi değil canım! — Elektrik diyorsun ya? — Çocuklar birer cep feneri almışlar, geceleri yakıp he bunu demek ist edim. — Ben de bravoyu geri aldım. BİLMEMEK AYIP DEĞİL.' Harbi umumide Neyzen Tevfik Ankara'ya gelmiş, bir gün bir mecliste otururken Ankara'- o RA şikâyet etmişler. Neyzen dinlemiş, dinlemişte kemali saffetle: — Su dediğiniz yenir mi, yenmez mi? demiş, 5» “HALK, MECMUASI. il eti tara filin Aokara'da İkiz. ! Maarif Vel da bir defa emir m Mi ve faydalı mec muayı hali e ederiz. li Devam adres örneklerini yeniden Dar, ince bir merdiven, bir daha ve bir daha... * İndikçe derinleşen, ko; Girinti çıkıntılar, derinden homurtular: Burası bir yeraltı, burası bir yeraltı... Kızıllaştı değişti karaltı birdenbire, Gözümüzde bir Gayya tutuştu gire gire. vin dinleyerek, hocadan işiterek Çoçukken rüyamiza giren “Gayya kuyusu,,. Tıpkı bizle karanlık, derin bir cehennemdi, İçinde ne hava var, ne güneş var, ne de su!.. İşte o cehennemi, o gayyayi gördüm ben, £ Zındanda cayır cayır yanan bif kor yığını , Karşısında elinde kürek, iki zebani, ği Durmadan hiz nr re ateşe, Lâkin bu cehennemin gü sağ Ateşe hız veren de isi di yanan “Zebani,, dediklerin, *vapur amelesi,, dir... Ateşçi © Gayya da tutuşurkefi bütün gün, Gayyalarım önünde bir an ürperin, sinin! . Şüküfe Nihal BİR FİLİM YÜZÜNDEN. Geçen. cama bir filim yüzünden bir tatsızlık a Çıktı bitmesini beklemeden içeriye gir- mişler; ikinci veya üçüncü seans için bilet alan- lar da bu yüzden girememişler. Vaziyet - çirkin demiyelim - tatsız bir şekil almış. Sinemacılar sinirlenmiş, müşteriler sinirlenmiş, zabıta sinir- lenmiş. Velhasıl ortada bir anlaşamamazlık, in- zibatsız ve tatsız bir surette hüküm sürmüş. Her üç taraftan yirmi haksızdır? ve vatan- daşların biribirini hakları var mıdır? bu cihetleri ih etmiyoruz. Yalnız tekerrür etmemesini t emenni ediyoruz, ZARF OMNL, eden yanlışlıkları tashih vag zarf ve Osman Efendi Durmuşlu oğullarmdan köy birinci muhtari

Bu sayıdan diğer sayfalar: