18 Şubat 1935 Tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 10

18 Şubat 1935 tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Abbas, dekidrun resi surette “Devrilen: F e — Galiba değil, muhakkak! yasak etmesine rağmen; ir lü — Böyle diyin Hoklor; arka - içkiden baş k iki dei; rakıyı kadeh Laleli — Se da, içtiğiniz Gi Dn . tüstüne mal r, sonra pusula - şaşı r, kadehi el - yı; içine su katmadan, İrkır lıkır dikiyordu! Fakat, bu. böyle *gidemezdi. Ki dai içkiyi kati sürette yasak | tâ akkı vardı. Abbas, gü - rahatsızlandı. değil mi ya!.. Bunun böyle sc ni bir şeydi!.. Benim sağımı utmadığınız abla. ke ahlmnğ Pızı söylerken, size masal ol “Yordum. Ey, söyleyin e şim: di, günde ns kadar rakı ne nuz? hd — Size ne söylesem yalan ©- “İâcak, doktor! ” eden?. nkü bir kere içmeöğe o - turdum mu masanın bâşına ge - *Şip, artık hesap, kitapla alâkam alani ve aşıldı, anlaşıldı!. De'» Ai mete deviiyorimuz| Z d © eve dönerken yoldan geçenlerin üzerine Si gibi devrildiğim olu- | yorum, li yor, gali “Ktleptomani ! © Kadın, “Kleptomani,, denil Hastalığın tesiri altırdaydı. yi m maksadiyle:değil, bü ibti nin değiri altında kalarak, serde “ne bulsa;'zl atıp eve getiriyordü Onu bu iptilânm tesirinden emi ındır. görmemişti. Günün birinde evlendiğini işitti. . Bir za- man sonra da bir yerde kocasiyle taniştr, Nİ j Bir sırasını getitip, #ordu: — Nasıl, karmızdan memnun “ musunuz — Ooo, fevkalâd — Sikke — yerinde, ya? Tamamiyle e bi reha lale yok!» 5 .Deleliör, mömhi mömnun mai Dök İedayl m ge 5 as kadırim ko- tor, kan maymun, kü. pe in bir nevi tarifi r. Hem kâfi derecede! Doktor, ayağa kalktı. Ayyaşın karşısınâ geçti, dimdik durârak ir an düşündü. Ondan #önra elle- rini karşısındaki göbekli ve kıran- nizden kaldırıyorum. Hoş, siz ya- sağın ae da perhiz tutmamış, yahud t â bözmüşsunuz ya!.. ise, iş my Ayyaşin ağzı kulaklarına var- bi şekkür ederim, doktor!. Mik ko ln yasağı gene kendinizin kaldırışınıza göre, hiç rahatsız MN, rahat rahât, bol bel.. ——Siynele Aöjlüğoraime şımda ?.. Durun, bakalım, Ki s0“ zümü tekmillemedim! — Ha, öyle mi?.. Yaaa!,. Peki, tor gr g < Gg 5 4 Se > ime!. o elbsöden . mi hiç begi doktor — e sa ne badari içi - miktarın ı kadar Pm Anladınız ee Şimdi ne kadar içiyortânız, o mikdarm ee kadiri Ancak o kadar!., Gelar ân çekti, Ayyaş, kalk - tığı sırada: — Buna da teşekkür, doktor! de- di, teşekkürle beraber, hiç mi hiç hoşlanmadığım o menhus kelime- yi şimdi ben de kullanmak çare - sizliğini duyuyorum. Ancak, ta - mamın yârısı ne kdar olduğunu İs de, ölçüyü taşırmaktan mümkün mertebe kendimi alıko - lal Doktor, gayet ciddi görünüyor- du. İzah etti: — Demin, gece eve dönerken j a geçenlerin üzerine fıçı gibi vrildi diğiniz' zamanlar olduğunu öyleriştiniz; ya!i Bü, tam içmiş olnianın 5 İçüsüdür.. Bunun yaris idir içişin ölçüsüne gelihte.... en merâk ediyo- rum, ba) döltör! 4 filiesai hiç belen tekmilledi —— Üzerinize e aksi girme eviebile cek'halde bulunmanı bozmadan im bsr Möyminu görmüyen erkek, kadına şöyle na rikada yaba Gümeli koca, kara ve sudan m'düi tehlikeler arasın» | de ke eN e w Bir İngiliz pazeri üzere olan gi .şöyle di'yöl — Bizim kaptcının, kalmamanız için, siste erseniz anahtarı karikatürü. Birkaç gi eni bir. şatonuğ. ndir sabi baloya udü, va Ge eve döndüğü üz alin. pe kapıda Yağ Ve Mürekkeb/ Lokantada yemek yiyen adam, in çorbâdan bir kaşık alır al- mâz, peçeteyi boynundan attı. r#onu çâğırarak, ateş püskür- dü: — Bu ne rezalet!.. Böyle çor - ba mı pişirilir?.. (o Çorbada yağın damlası yok! Bu tavşanın (değil de, ra neresi amnersnk vi suyunun suyunun suyu gibi bi) n, hiç ağız açmadı. Ce - binden | bir defterle bir dolma ka: Tem ir hiddetli'müşteriye u- ei şikâyet defteri! Lokan- tamızda âdet böyledir. Sövüş, ya-i zı ile yapılır! — pe iyi 5 fendim! öy Mi tahriren nız, Buyurun! Müşteri, hiddetle titriyen sesini bir perde daha yükseltti: — Yazı ile mi?.. .Çorba için yağ RE iğnıs halde, şikâyet i- çin mürekkeb harcamaktan çekin miyorsunuz, demek?. Olur şey de- gil! Şifahen yazı « Hoşgörünen ?/ Acuze bir kaynana olan Ferhun- denin ayağı burkulmuştu. o Kadm, rryordu. Doktor, bir e iyileşeceğini söylediği hal - oleik Recainin bağladı biri, ziyarete geldi. Baktı, bir taraf- ta kadının kızı, bir tarafta damad, hüngür hüngür ağlıyorlar. Ahbab, şaşıb kaldı. Arkadaşınm kulağma doğru iğilerek fısıldadı: — Ayol, kaynananın sana yaptık- larmı unuttun mu?.. Ne diye böyle gözyaşı döküyorünm?. Hem ölecek değil ki... Bir hafta'sonra kalkib ge- ne gi gibi dolaşacak! Z ucuyla kacıkma, ba- | iş geoldkyiğla izah etti — Karıma hoş bede, geni ağ liyorum, Eğer anası tsrzlrk çekmesine ağlamazsam, sonra şu bir hafta için onun vekâletini alır, diye m rah, korkuyorum! Kulak Meselesi ! İkindi vakti PE y” Ressamlafl erken bitirib yazıhanesine dönen avukat, kâtibini gene koltuğa yan- gelmiş rahatına bakar (bir halde uldu. O içeriye girer girmez, ta bii, kâtib vaziyetini değiştirdi! Avukât, koltuğundaki çântayı sez üstüne birakıb, şöyle siktiri di: zi zi çelrikay& Sinlenmei tercih €- de görüyorum, Çalışma ka- lame azaldı galiba! Bu siteme karşı, kâtib, © şöyle dedi: : — Hayır, azalan işitme kabili - yetim!.. Ayak seslerinizi eskisi gi- bi vaktinde işitemiyorum! Tecrübesi Var ! Yaşı, sabıkaları kadar artmış bir hırsız, güpegündüz bir evi s0y- maktan akeme edildi. Genç bir avukat tutmuştu. Mahkeme - den beraat kararı aldı. Sabikali. ihtiyar, e a - tildileten sorira, mahke: runda gençia vukâta era 0 nu-hararetle tebrik âtti: — Siz, mesleğinizde parlıya «| caksınız. Buna emin olunuz. MAHieeaberi mahkemelire, sgirib edinilimi, Görmüş geçirmiş, tec - rübeli bir Er sıfâtiyle, si- zin istikbalinizin parlak olacağını söyleyişim, yerindedir! Hamal Nerede ? Yolcu, garda dörtdönerek bâ- ğırıyordu: — Hamal, neredesin hamal? Bir ze ge yanıbaşın- da e kildi buradayım; id Yal hamalr ili fakat ba- ğırışma SM — Bavulum “kayboldu, bâvu - Gelen hamal, omuz kaldırdı: — Ohalde beni ne diye çağır. dın! Bu yolcu, herhangi “bir hamal değil, bavulunu taşıyan hamalı wİg rıyordu! Biribirlerini hiç çekemiyen ressam, aralarındaki bu şid i rakiblik vaziyetine rağmen; görüşürlerdi. Bir gün, bu iki ressam, iş geçmişler, eş, dost arasi yl da, gene İsi bir mi önaki girişmişlerdi. Karşılıklı olarak rl metsizlik isnadları, münaka$” iy mevzuu!.. Şunu da ilâve edel ki bu iki ressam,-ayrı ayrı “e teblere mensub bulunuyorlar: Tüş ve resim yapış tarzlarında * ban tabana zıd ayrılıklar var! Münakaşa sırasında, resi” lardan biri, şöyle dedi: — Sen; istediğin kadar < himde nim kıy zım gire Fakat o kadar ! v ediyorlar ki... Nihayet, çaresi? lıyor, miğerr 7 #onra peri vadediyorum Diğer ressam, bu ie di tehzi bir tavurla, gülümsi dinledi. Sonra Şişli öyisdli — Olabilir! Fakat, bu, ney lâlet eder?. Müşterilerin, şi resim yapışın gibi fena alis larma! “İyi kelpliler, Feb hoş görüyorlar! Ağızkalabalığı # Acıklı sahne eserleri i hatrir, sokakta bir mi m di: — Dün akşam “Dehşet,, yi faciamın Mei, o kadar y balrk vardı ki... Döstü, im sözünü ağ dan aldı: — Evet, bir sürü ağız kalabi” ğı!... Senin pek çok atıldığınt hid oldum, ama ne kadar tut ğunu bir türlü farkedemedin! /

Bu sayıdan diğer sayfalar: