29 Ocak 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

29 Ocak 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

26 KÂNUN! BUGÜNKÜ HAVA Dün âzam! hararet 14, sgart 9 idi, Bugün mutavassıt lobos ösecek, haya buludlu olacaktır. — FIKRA TAYYARE İHTİFALİ Bir şehit anası diyor ki : - Ben topraklarda ve de- nizlerde kalan üç güzel, yi- - git evladın anasıyım. Siper- Jerden dönmiyen, girdaplar- |dan dalgaların yüzüne çık- mıyan yavrularım için niha- yetsiz göklere çok baktım, — uzanmış zayif kollarım bu- — hutlam istikametinde çok asılı kaldı, gökler okadar dilsiz- — diki sesime ses, hasretlme - cevap vermediler. Evladını toprağa ve deni- | ze gönderen bütün ninelerin O timsali ben oldum, onların | hasretlerini ben çağladım, ebedi mezarlığa dönen bağ- — rim onlar için hıçkırdı. Zayif — yücudum bu mezarlığın ku- /— Tumuş tek selvisine döndü. Bir gün o kuru selvinin | başında bir. rüzgâr esti bu / Füzgâr beklediğim sesti, Bir — Pervane dönüyordü.. Sonra — bulutlarımızın arasında bir * yıldız. doğdu: Bu, hasretten » kizarmış gözlerimin feriydi ; “Rir tayyare geçiyordu.. — Öses veo yıldiz. içime — dolunca dönmiyenlerim içim- de yeniden canlandı: Artık — hasretin ve şehidin annesi değil, Terahiın ve gürürün sannesi oldum. | -— Havalara gönderdiğim yav- — Fularım da dönmedi — Bugün işte onların günü- — dür. Bugün onların gidişlerini | ve dönmeyişlerini memnun bir gönül ve müsterih bir - hasretle yadediyorum. Topraktan, denizden ve /— havadan dönenler! Toprağa / dalgalara ve göklere gide- cekler! Hepinizi tebrik ede- orim. Hepiniz benimle beraber sizden evelki ebediler için / bir delfa daha bir dakika sükütediniz ! SÜNDÜKLERİMİZ. Münacebetsiz bir tariz F Doktorlar meselesini şehri- — Mizdeki «Times » muhabiri par- Omağına takmış. Bu mesele çık- diği zaman , bazı bethat ecne- - bilerin vaziyeti ekaplunte ede- Ceklerini tahmin ettiğimizi yaz- mıiştık . Fakat bu münakaşamın Times gibi ağır başlı bir gazete tarafından Türk tababetine kraşı — bir hücum vesilesi ittihaz edile- giti zannetmemiştik. Son za- anlarda pusuza yatıp ta mik- oskop ve teleskop ile bizde sı d Milliyetin tefr yesini takı Babâsı odava / Çoktan uyumuştu. Kdzim Bey koltuklardar birine rdu. Gözlerini karanlığa — alış- tırdi, ve nihayet, kızı Sacidenin yastiklara gömülen yüzünü daha İyi “görebildi. Gördükçe —daha bakti. * Kızının — yanakla- ” da trmk yerleri vardı. Z Küzım — bevin — gözleri — dört Sacidenin önünde duran S mektup neydi? C “Etgafına — büktüdi. Oda aruk ltist değildi. Vler Şşey, yerli girdiği zaman Bir itizar Ekrm bevin » çakatsızlığına bünsen “neşretimekte oldu. iTma O yazı. lefrikası İnkıtaa oğranuştır. sebetle okuyucularımıza — Selâmi izzet beyin büyük bir hikâ. ir dim , ediyorı *Pasurma yazı, telrikaşına devam çdeceğiz. kusur arar bir vaziyet alan Londoralı reffkımizin muhabirin- den aldığı — telürahi hayretle okuduk. Muhabir bu telgrafında Türk efkârı umümiyesinin — gittikçe Türk tababeti hakkındaki iti- madını kaybettiğini yazıyor ve muayyen bir — mll ecnebt doktorun Türkiyeye gelmesine müsaade edilmesi, memleketin Sıhhatı umumiyesi noktal naza- rından faydalı olacağı bildiriyor. Bundan sonra da «Times» mu- habiri geçenlerde Prens Seyte- ttini muayene etmek üzre bir İngiliz, bir Fransız ve bir de İsviçre doktorun Istanbula geldi. gini, fakat hükümetin doktorları Prensi muayeneden mennettiğini ilâve ediyor. Eğer Times muhabiri dok- torlar etrafındaki münakaşayı sonuna kadar takip edip te h- krasını ondan sonrı Türk halkımıa Türk kkındaki itimadının parlak — te- zahüratımı — görecekti. — Fakat yazık ki acele etti. Fakat bu fıkrada en ziyade dikkat edilecek mokta, Times gazetesinla — bu ünasebetle Prens Seytettinin meselesini ha. tırlatmasıdır. Bize öyle geliyorki yirmibeş senc bhastanelerde çürütülen bu Prensin hazin hikâyesi İngiliz tababeti için büyük bir lekedir. Prensi İstanbulda muayeneye gelen adamın Londrada kendine yirmibe& sene zindan bekçiliği | eden doktor. olmadığını temin edebilirdi ? FELEK ktm numi Dün bir yere telefon etmek istedim, tamam üç defa yanlış numara verdiler: Birinde bir şapka fabrikası, Bbirinde — bir tokdnfa, birinde de anlamadı- ım bir lisan söyler bir adam çıklı ! Güç belâ istediğim nu- marayı bulup konuştum, fakat üç ters numara almış olmaklar mütevellit asabiyyet devam etli! O hızla — gazeteleri — okürken gözüme ilişti : İhgilterede yanlış numara veren matmazeller bir kulüp teşkil etmişler. Bunu okuyunca hiddetim geçti, ve bizimkilerin de İngiliz -telefoncuları: kadar yanlış numara vermeğe müvaf- Şak olduklarını görerek mem- nun oldum . Çocuk der ki: Bir aile içinde misafirler huzurunda geçmiş bir vak,a: Söz, sinemalarda artistlerin öpüşmelerine dair. Dört yaş- larında evin yavrusu — söze karışıyor : Annemle - babacığım da dün akşam — sinema oynu- | yorlardı. Deyil mi, anneciğim? Fadıl Ahmet Beyin bir sözü Üstadı hezlü mizah Padıl Ahmet Bey çok gazoz içiyor- | Muş Arkadaşlarından — biri Sörmüş : - Kuzum Fadıl Bey gazozu | neden bi kadar çok seversin ? Motşer ! Bayılırım - ga- zoza! Açılır açılmaz evvelâ ” Taşar, sonra yavaş çinlesir - ve, Hihayet — Selâmi İzzet — Bur eti ur. B hiküye * bitlikten sonra tetrar yerine — konmuştu, — Ayaklarının dibinde bir zarf gördü. Aldı, okudu. Zarlın üstünde damadının adresi yazılıydı. Sacidenin-koca: sına yazdığı mektubün Zarfıdır Zanniyle, buvarın yanına kâğdu. Kızi tam - bu' esnada ürperdi, yarım — sağa, sonta yarım sola | dönerek gözlerini açtı: kırpıştrdı, | tekrar kapadı, genetgçü; babasını görünce: a — Baba. rüya gördüm galibaf dedi. | bahsetti: berrak bir hale gelir . İşte o zeman içmeli! Ben her gazozda bir. geçmiş fırtına sükün ve vekarı görürüm ! FELEK KULAMK MifAFIRI Hiç acımadı degil mi? Bir arkadaşım anlattı : Her zaman gençlik iddiasında Bulunan bir hanım efendi, ağzın- daki yapma dişlerini o kadar as- Tından ayırt edilmez bir halde Yaptırınıştt ki - yakın ahbabından bir kaç kişi müstesna- hemen hiç kimse f..J — Hanımın — ağzındaki dişlerin takma olduğuna ihtimal vermezdi . — Geçen — gün — bir Mmecliste kendisile müşerref oldum, Kenarları hajifçe buruşmuş ağzın- da mini mini dişleri inci - gibi parlıyordu. Yalnız, — biraz dikkat — edince içlerinden birtanesini çıkerdığı gö- ritlüyordu. O da benim kendisine niçin bu kadar dikkatli baktığımı anlamıştı. — Dün dedi bir dişimi - çektir- dim, baksanıza | yeri boş - kaldı .. Artık ben de dayanamadım: — Dişinizi çıkarırken hiç acı- madi değil mi hanım efendi? Kulak misafiri EDEBİ BAHİSLER Garp edebiya Pirandellism yahut sahte edehiyat Panl Valeri İtiraf ederim ki roman, havsalama sığmayan bir şey- dir, diyor. Bu hükmü - Pirandetlonm bir ramanını okuduktan- sonra-ver miş olacaktır. Çünkü bu gibi kazi yeler ancak istikcahla karışık bir to- | bevvürün mahsulü olabilir! Valerynin bu sözlerile Modaüme Bovary yahut Karamazof - Biraderler ( — istihdaf ettiğine ihtimal verilemez. Muhakkak- tir Ki “roman yazmak için roman yazanları , — kasdediyor. - Pirandello bunlar. meyanındadır. Habbuki bu gün bir “pirandelliş m, var. Fakat, idealism, romantism, #ymbolism kelimeleri gibi bir başka hassusiyet, husust bir görüş, bir üslüp farzı ilade ettiği zannını yeren bu kelime, iumların hiç birini ifade ee “Miyor. “Pirandellism. olsa olsa rak: Kamilerin izah edilebilir. — Mhükika Pirandelle bir çok şiirler, bir çok romaân, elli kadar pies, döreyüze yakın hikâye heştetmiş bir nevi “recordsman , dir. Rakkamların hakim olduğu bu asırda Pirandellönun, eserlerinin adedi saye- GÜNÜN LÂTİFELERI K eee amer e e e em Şehremaneti - otomobilleri böylelerine ne yapmalı —Hayır kızım, seni ben uyan dirdim. Doğruldu, kalktı, — kâğıtlarını topladı. - Yazarken uyuya kalmışim. Babası, kızının bileklerinden tuttur Sen basta msin? — Betki; biraz hararetim vâr galiba, Kâzım bey sesine küvvet verdi: —Bu gün mektup almadın rmt — Hayır, Bâbası Oisrar etmedi. Öyle yemeğini yalnız yemişti; bundan | — Bir alay yahüdi Kalabalığı varlügiliz lirası da doksan sekize fırlamış.. Bunları anlatırken, sükünetine hayret ediyordu. — Fakat — tuhaf değil mi, Kızının da sesi değişme- miştil Aaralarındaki İacın bukadar ehemmiyetsiz midit.. Hiddetini, Kâzım bey gülümsedi: buhranını venmeye Kgayret etti; sinde şöhret bulduğuna şaşmiyalım. Bazen, bom boş, manasız, İfzumsuz günlerimiz olur; hayatın lözumsuzlu- Bunu ve manasızlığını bilhassa o günlerde hissederiz . Keza, bam eserler - var- dirki ait oldukları janrın bütün kus surlarını , çirkinliklerini meydana çı- kanırlar. Bir gâye ğizleyen gün, bir Tuh taşıyan eser. işte bize yaşamanın Manasını yahut okumanın hikmetini Öğreten bunlardır . Pirandelloda biu ruhu bulumazsınız * Ne eşhasında, ne Üslubunda , ve mevzularında. Şa- yanı hayret bir nokta varsa, geveze bir klovndan ibaret olan Pirandello- nun bir. zemanlar Garbin edebi alemini işgal etmesi, hakiki bir san- 'atkâr, bir — muharrir zannedilmiş olmasıdır. Fakat vaktile Georges OÖhnet de, Anatole Frince ve Juüles Lemsiütre'in birer - küçük makalesile edebiyat müntesipleri arasından çı karıldığı güne kadar büyük bir ro mancı addedilmemişmi idi ? Pirandello'nu bü muvaffakiyeti, bir dereceye kader, fikirlerinin alda- tıcı parlaklığı, paredoksları ile izah edilebilir. Ancak paradoksun ve para- doks yapanların akıbeti hususunda OscarWilde beliğ bir misal teşkilediyor. | Halbuki” Wilde hakiki bir edip, halis bir * intelletvel , di. Pirandello ise Sahte — edebiyatın mükemmel bir timsali, eserleri hakiki — edebiyatın, onun in harici hususiyetlerini hsiz, şaşırtacak, — aldatacak — kadar muvaffak olmuş Bir taklididir. Bunu Altt şahis muharriri arayor da gör- dük; geçenlerde ZCaya tercüme edilerek — neşrolur rTomanlarından Matrat Çı) da da görüvoruz. Edebiyatdla alakesi — olmuyanların Maurice- Dekobrayt edip zannetmeleri affo:anbilir. Fakatmbizzat ediplerin Pirandelloyu — üdebadan — addetmiş olmaları — garip bir — icnomendir . Her halde bu, Pirandellonm pek mahir bir adam Olduğunu ishat edi yor. Filhakika eserlerinde, yeknazarda aldatan debi kiste var ; fakat son sahilesini kapadığınız vaklt sizde biç bir iz, batan güneşin ufakta birak- | ği ziya çizgileri gibi ruhunuzda ince bir aydınlık bırakmıyan eserden, ne hayır umulur ? Bir eserkt sizde bir — Zâbite “romanınin —uyandırdığı alakayi- bile uyandırmaz, ona nasıl bir edebi mahiyet verebiliriz? Evet, “Pirandellisimş — sahte edebi- yatın zaferidir. Sahte' $ulhperverlerin. Sühte insaniyetperverlerin pek bol ol- dükları bü asırda — yalancı ediplerin galcbesi kadar - Kolay” bir iş yoktu. Edebiyat aleminde. bunları meydana çıkarmak, hakiki ediplerin arasından l Pirandello, L'Ezcide; Kra, Paris, çamur sıçratmammaları için birer âlet hoydurmuyor, ya ama damadının ne z. den avdet — ettiğini nefsini men edemedi: > Muhsin ne zaman gelecek? nan İzmir- sormaktan — Ön gün — sonra. Güözlerini, kızının' - gözlerine dikti: — Hayır, * bir #halta | sonra geliyor. Sacide elini şakağına getirdi, düşünüyormuş gibi bir tavur tâ- kındi; — saçlarını — parmaklariyle tatakladı : ” “— Ön gün sonrâ gelecek, dedi, 18 inde gitti. 2 günde yolculuğu sayarsak.. Kâzim bey, hissiyatını “belli etmemek — için - gözlerini — başka tarala çevirdi. Kızının — yüzüne bakmaya artık cesaret edemiyor- du; — Ben gideyim; şöyle biraz uyuyayım. Bana ihtiyacın yokyaf Bir şey istiyor musun* Sacide Çay istedi, ve tardetmek, siyaset aleminde hakiki ve yalancı sulhperverleri, (hangilerinin yalancı, hangilerinin samimi oldukları bilindiği halde), yekdigerinden ayır- mak kader küçtür. Çünkü âli menla- atlar. mesleki zaruretler, hatta yanıldı- Bi veya aldatıldığını bir türlü ka bul etmeyen “püblik, in hürmet edilmesi — lazimgelen — temayülleri gibi bir takım mülâhazat — vardır ki ekseriya münekkitleri hakikat yolun- dacidal açmaktan meneder. Edebiyat âlemi de bir nevi siyasi mahiyette zaruretlerile, bir çok şeyler hakkında süküt etmek — mecburiyetile, hemen herkesin, muharririn olsun, münek- kidin olsun, elini ve dilini bağlayan kanunlarıla, iktisadi amillerin ihdas bir alemoldu. Böyle bir aleme hı olmuştur. Diyebilirimki artık hakiki edipleri sahte ediplerden tefrik va- zifesi münekkitlerden püblike intikal eimiştir. Yegine bitaraf “münekkit edebiyat aleminin işlerinde alâka ve menafti olmayan pübliktir. Netekim © püblik, münekkitlerin - göklere çı- kardığı Pirandelloları geldikleri vere iade etmekte gecikmiyor. Matrüt tan bahsetmeğe yer kal- madı.. “liç bir yenilik arzetmeyen bu eserin ne olduğunu öğcenmemekla büyük bit Şey kaybetmiyoceksiniz. Mafrut, kocasının kendisini aldataı- gn zannederek evinden koğduğu, fakat bu cürmü İrtikâp ctnn ve ancak - bilahere -eden ve nihayet aiş olan satırda Pirandelleo dan çok iyi nak Tedebilir. Reşat Nuri ü IN a Balık yağı Binacnaleyh kiymeti — gidaiyesi olduğundan — fihrisl — müdavarla mevkil “çok — mühimdir; — balık yvağı zafiyeti umumüye, lenfatlemi, fakrüddemde müstamel- olmakla beraber rahitis, sıraca, veremde daha müessir bir tesire maliktir. Bazı zevat balık yağı kullan- dıkları halde faydasını görme- balık — yağının pek - büyük Bu gün yataktan kalkmı- yacağım dedi Petdeleri açayım miı? Kizi gayri ihtiyari, gönülden haykırdı: — Hayır, aydınlık beni hasta ediyor. Küzım bey, tam bir aile babası gibi, zamanında — susmasını bilen bir insan gibi, kizmın ndasiyle, kendi odasının arasındaki kapıyı aço, girdi, sonra — göne kapıyı sessiz kapattı. Koltuğuna oturunca bhir sigara yaktı ; Osonra — kalktı, dolaştı, tekrar oturdu.. Nihayet şakaklarını avuçlarının içinc aklı. Boğazmda bik hıçkırık düğümlendi; Yut- kunarak bu düğümü çözdü, ağ- lamağu buşaldı. İşte hayat buydu! Oruz bir sence, bütün hayatını vakfettiği gaddar şataitile, fevkelade girift ten evel edebiyat aventüryelerinin, sahtekâr ların, mukalli sokulması tabii idi. İşte bunün içindirki ciddi, samimi münekkitlerin vazifesi haylı müşkül kacan tatlenlan attedileri. bir Badic | cerafi ” meşhlik babcevanldd Tei ae ei d V L L DdD GADETRI hangi / bir gazcteci — sahte — vukuat | b yahut — mahkemeler — sütünunda on | Jerle süslenmişti. Son resam, son böş kalan yere, sön fırça darbesini vurduğu gün Porşular, karı koca, hayat- larının en mes'yt gününü idrük ettiler, Sokağa — çıktılar, — kaldırımda dört beş adım gerilediler, dük- kânın camekânıma bakıp hayran oldular, Güzel olmuştu, çok olmuştu, harikulâde güzel olmuştu. Orta yerde firma yazıl- mişti: Tübafiyeci Porşu! Yazınin Karısı dedi ki: — Koca, enfes oldu. Kocası göğüs kabarttı: Elbette.. Bunu kim dü$ün- zim rakipler patlayacaklar. — Şu - yeşil boyalara bak | ne güzel göz olıyor. t j Hele şu yazının nelaseti — İşte karşiki bakkal bile usul 1 buraya göz atıyor. - f atacak.. Dur hele, ötekiler de görsünler. Aceba kazahçımız — artar- mı dersin?, Elbette. Her halde 1000 frank satış yaparız. 600 İrank | doğru ve münasip değildir.Ahiren çabuk € eskiden yapıyorduk, 400frank da —H dikleri için şikâyet ederler:tabli az mikdarda alınan balık. yağın- dan büyük bir fayda - beklenile- mezştabibin müvafakatiyle müm- küün olduğu kadar fazla mik- darda almağa Bayret edilmelidir. bahları tavsaye olunan miktar içildidikten sonta derakap bir portokal kabuğu - çiğnemelidi! Balık yağımı içemeyenlere S- byesini cavsiye ederiz; sübyeler içinde Beşir, Kemal beyin müsta- bzarını çok iyi bulmaktayım, böyle yerli bir sübyemiz varken Avrupu müstahzaratını kullanmak bahk- yağını ampul içine alınışlar, şiringa yapıyorlar. Misirda — kull- anıyor. ve ..yd.ı_ını.gıımyııvıium. henüz memleketimize gelmekte- dir. H. B. Z.D. Muhittin çabalamıştı. Halbuki kızı kocasına ihanet ediyordu:ve bu ihanetten şimdiye kadar haberi bile olmamıştı. Bu sabah darnadının haykıran hâlâ - kulaklarındaydı: “Bunu ize biraz ç İNana- huna İnanmak için aptal olmak Tazımdır.... Zavalli Muh- sin. Onların hali, halleri ne'olü: caktıY.. Kendisini düşünmeye bi Hirdi. İhtiyarhık, onu biraz daha cek Fakat Sacidef-O ne olacaktı Onun önünde bütün bir öm- Ür vardı. x Bütün bu bir. ömür İçinde ne yapacaktı? Kalbinin mücadelclerii siyatını,düşündüklerini sö) his- | 5 a a | | sev İlk müşteri Yazan: Andre Dal | Ü l///m;îıî XXX U samekânın güzelliğini görüp gi cek olan yeni müşterilerden y parız, eder 1000 frank. Fiyatlara zam yapacaktı — Yapcağım. —'Ne miktar. — Adamına göre, - Adamını nasil anlıyacaksı Dükkâna pirişinden. Meselaf — Mesela, umumadığın —| YENİ Müşteri sessizcedasız, cameki na bakmadan girersetiseimin fazl: Sınıyüzde beş fazla sının söyleri Âla, Elberte âlâ! Sen - beni n Zünnediyorsun? — Akıllı olduğunu bilirim. Aferin. — Peki, daha fazla zamm kimlere yapacaksın ? — Camekâna bakıp girenleri — Onlara ne zam yapılır? “— Hiç olmazsa yüzde on, -— Çok değil mut. — Çok olur mı?. Yüzde or Beşe dayanscaklar'da ” bulunacak - Kimler? — Camekâna: baktıktan son F Amma camekân!, deye haykı TIP girenler. Onların yüzde on beş zamm tahammülleri vardır. Karısı hayretten - parmağını isirdi; — Vallahi yaman adamsın! — Ne sandın yak — Demek şimdi - camekânın Önünde; “ Amanne camekan! .. deye bir ses duyduk mı.. Sözünü ikmal edemedi Camekânın önünde bir feryad duyukdu: Amün camekân! Ve bu bir şangırtı. Şangır. şungür! Camekân parçalandı. İçeriye bir otomobil dayandı. Ütomobilin — içinde; gözleri kor kudan dört açılmış dört kişt vardı. Bunlar dükkânın ilk müşteri. leriydi Teryadın — arkasından Nakleden Selami İzzet bile kızına Tâyık görmemişti. Bu Bün kemmin ilffetini çalan kim Olabilirdi. “Adam sen de, kim - olursa Olkun, demek - ister gibi omuz- Tarımı sliktı . Eğer kızimı , ona — karşı biraz muhabbeti olsaydı, biraz — ölsün Babasımı — seveydi: “Baba — ben birşhatı — işledim; benim günahim Var baba. Mah. sin — kendisine — ihanet ettiğimi haber almış. “Biz onu İzinirde zannederken, o, burada imiş. Bizi cürmü meşhut halinde yakaladı. Ona ne yâpayım, kocumın listüne | sevdiğim ademi seviyorum.. Derdi, Halbuki Sacide hiç bir söylememişti. Bu — facıadan öfkesini, hiddetini, hiç olmazsa söyleyin yenmek kadın onu aldatıyordu.Bu kadın, kızıydi! Otüz bir sene kızı için yaşamış, Kizinim sandeti İçin ça: Tişmiş, kizi mes'ut alıuııA deye w e S kalku, yerinden fırladı. Kızının kalbine hırsız gibi giren adam, eve ayak basamazdı. Bir zamâan- lar, bu gün damadı olan adamı ” - TT Z yalnız yüzünde maddi bir kaç — için doğruldu, | iz kalmıştı. Kalbindeki kasırgayı — bu. derece - gizlemeğe muvaflak olan kadın ne feci bir - mahlı almalıydı?

Bu sayıdan diğer sayfalar: