11 Mart 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

11 Mart 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİLLİYET PAZARTESİ — 11 MART Hliâlkaye, Eücman Tiüy ÜMDESİ *MİLLİYET,TİR TART 1929 BUGÜNKÜ HAVA Dün azami Hararet S, asgarl 5 dereceydi. Bugün kava bulutlu. ve rüzgâr Tmatahavvil esecektir. FELEK 50 Kadın | Afrikadaki İngiliz müstem- lekelerinden birinde bir zenci reisti ölmüş, 50 tane karısı dül kalmış. İşin daha şayanı hay- ret ciheli 300 de çacuk bırak- miş, Bu rakamı - görenler — harıkul'ade bir hadise- telakki — elmiş olmalıdırlar ki gazetelere bir garibe olarak - yazmışlar . Lâkin efendim! Biraz insaflı düşünürsek , içimizde öyle “ zendosilar , *var ki-bir zenci |reisini gölgede bırakır. Yalnız , Siyahi ile bunlar arasındaki — Şark, yalnız renk değil biraz da. * sadakat , farkı var . Siyah reis karilarını alarak terketmiş; hayatı cariyemizde bir çokları tarafından bırakılan kadınların adedi bundan her halde çöktür. Güzel 8l müsabakası f Artık Avrupada * güzellik ; müsabakast yapılmak için vesile ve bahane artyorlar. Son gün- derde,bir. * güzel el , müsa- bakası yaptılar. Arkadaşlardan biri dedi ki — En güzel el havan elidir! Gördünüz mü- güzellik mü- ö hakem — olacak Geçenlerde lâtife olsun diye bir. hasişin —sinemaya — para vermemek. için rüya görmeye çalıştığını yazmışlım. — Meğer iş mümkün imiş . Doktor De- doney isminde bir doklor in- sonların istediği rüyayı görmesi — “Rabil olduğunu iddia ediyormaş. “Çaresini ögrensekte hakikatte B göremediğimiz - şeyleri rüyada - görşek. FELEK Pr71*00LLALAALALAALADAALADAR EDEBİ BAHİSLER Garp edebiyatı Saadet Yaşı... Mm. Sigrid Ündset bu günkü Norvecin maruf - Tomancılarındandır. Bir kaç ay evel Nobel edebiyar mükâfatını kazanmışt. Bu vesile ile büzün dünya Mime Ündset'in fakir Dir kadın Olduğunu, hayatını kazan- Milliyetin tefrikası 30 SÖ “behsetti mak için bir şirkese kâtiplik eriğini, | ve şimdiye kadar sekiz yahur on roman yazdığını öğrendi. Kemiyet itibarile değilse keyliyet itibarile pek zengin Olan Skandinav. edebiyatını takip- edebilmek. için biz de diger memleketler gibi- tercümelere aei iftikar etimek zeruretindeyiz. Netekim Mm Ündset ” hakkında da bir- fikit edinebilmek için kiraplarından birinin tecümesine | intizat Settik. — Nabel mükülatı işte buna temin eti. Parls kitapcılarından biri, Norvecli muhar- tirin Saadet Vaşı isimli ” tomanını neşrediyor (1) . Skandinav edebiyatı fevkalâde cazip hususiyetleri halzdir. Umumiyetle, bir 'roman yahut bir piyes okuyankari, her şeyden evel Mevzula, mevzudaki vak'a ile slükedar olur, Şahısların kiymleti, manası, sahifeden sahifeye inkişaf eden “mevzun göre taayylin eder. Karl anları mevzudaki - vaziyet- lerine göte sevc, yahut — sevmez; hulâsa onlar mevzua, vak'aya tabidir- ler, Hükmümüzü —mevzuun bizde braktığı intibaa göre veririz. Halbuki bir Skandinavin eserini ökuduğumuz zeman — büsbütün aksine- oluyor * mevzu hemen hiç bir alâke uyandır- miyor; bütün dikkarimizi şabıslarda temerküz ettiriyocuz. Çünkü onların Rizli, derani bir yaşayışı vardır. anların - ber biti, kabınz — sıgmayan, mühitlerine tsenmıyatı, hayattan, önün vüdetmediği — şeyler — bekleyen — ve sabursuzlanan şaha kalkmış fertlerdir. her birinin hayal ve ihtiras vadisinde kuvyetli bir — individünlismi vardır, İşte bü şahıslar, mevzonn » fevkinde, hatta haricinde yaşıyarak bizi başka şeyle aldkedar olmakısn menediyor- lar. Bunlara, Björnsön, ibsen, Strind- beri, Selma Lageriöi, Knut Hamcun gibi Skandinav ruhunun en mümtaz mürmhessilletinin — eserlerinde — dairda tesadül ederiz. Her biri, hücr e asabiyetle dömen bir mahpus gibidir; yegüne düşübcesi, muhitinden çıkmak, Başka bir diyara, başka bir hayata geçmektir. Buna bir nevi romantism mi — diyeçeğiz? — Zanmetmiyorum , Acaba. bü ruhların taşkın idealisin ve Tirisiminde iklimin tesiri yokmu V Bu hususta Vm Undset'in bir cüm lesi bizi ikaz edizor : Kitabındâki şahıslardan birinin o memleketlerin birmek bilmeyen kışından ve bunun kendi kayat ideniile münasebetinden ciknle - Güneşsizliğin bir mahpusta yaptıği tesiri niçin bütün bir millet üzerinde yapmasın? Sebep ne olursa olsun skandinav edebiya- anda her şeyden evel dikkatimizi delbeden, bu feveran , bu. değişiklik ihtiyacıdır. Yukarda saydığım büyük lerde dsima tesadüf ettiğimiz bu Hsleti ruhiyeyi M 8. Ündset'te de görüyoruz. Saadet yaşı'nın mevzuu basittir. Eşhas da mahduttüc: bir. genç kız. Uni; bir geaç ezkek. Christlan. Üni fakirdir. Zarüretten bıkmaştır. Hayalı ni hocalık, kâüplik etmet surecile kuzanıyor. Hem bü buyattan kurtul- mak, hem de eski bir arzuyu yerine getirmek için teatroya imtisap ediyor. Christlan, Uni'nin nişanlısıdır. O da Mubitinden müşteki, © da kaçmak havesinde.. Uni oynamaya başlıyor. Hafif ve kolay rollerde muvaffak olu- yör. Ancak Christlan, nişanlısının bu TÜ Sçell Ündect , PÂge henreux. DOLE Parks. NEN ISIK Yazan MEBRURE HURŞİT Hahçe kapısına kadar doktörla yürüyen “Namık, orada — otoma: viliri içinde bekliyen genci gi dü ve onun merakla hekimi isticvap edişini Riç, beğenemedi. Dema Namtik bu. koyu mavi me- tenkli gözlerinerde — gör üYNeden Dü yaklışıklı kum- ral saçlı - adama — kaeşı - Kafbinde lenbire bu kadar nefret du yüyardü? Halbuki © e: yap mıştı? Bilmeden bir N <e bep olunca, kabil olduğu kadar önu Gamire çalışmış ve Neymanı evine getirdikten sonta, bir. de hiç kimsenin akıl - ermediği “bir amla, dektor. getirmeği düşün- Müştü. Hayır. Namık bütün bu haklı Omuhakemesine, önünde hürmetle “eğilen gençin bakışlarındaki doğ- Yuluğa rağmen bu Kkoyu mavi lerden, — sebebi: bilmeden ' tiksiniyor.! * *kapısına O geceyi uykusuz geçiren asıl Nanuk- oldu. Hatta birkaç defalar Odanın — içinde —asabiyetle aşatı yukarı dolaşırken, Neyranı o ka- dar korkutan o eski hastı ğının yeniden nüksedeceğini zannetri. Lâmbayı - söndürmüş, yakmış yatmış kalkmış bir türlü heyeca- moa şükünet verememi ç olmuştu? Bunu kendi 'de- anlamı- yordu. bir iki -dela “Neyranın gitmiş, gece anneden oöonun — uyuduğunu — öğrenmişti.. Şu halde gözlerinden uykuyu alan, gecenin — serinliğine — tağmen alnını ter içinde bırakan bü hal ne idi? ' Odanın — karanlığı — arasından Ona issarla bakan butiki mavi noku nc - olabilirdi! Öündüzkü yabancının gözlerinde, ne vakittir unutulmuş, götnülmüş zannettiği bazı melun batıraları uyandı- racak Ne gibi-hir kuvvet vardı? Ne demişti © herif? meslekte pek ilerleyemiyeceğine ka- | İptida nidir. Üni'ye fikrini söylemekten çe- kinmiyor. Fakat Uni testrodan aynl- maktansı Christlan'dan ayrılmayı ter- cih ediyor. Yalız, iki gencin düşun- medikleri bir nokta var, oda bir birinden ayn yaşayamıyacak derecede seviş- tikleridir. Aşk onları tekrar birleşti- riyor . Eveleniyorlar . Bir çocukları olyor. İşte o zaman, Üni tesuoyrtu terkederek evine, ailesine vakfı vücut ediyor. Mevza bundan ibarettir, zarem eserin ismile hulasa edilebilir? “eax- det yaşı, , gençliktir, türlü —türlü egmellerle, arzularla, asabiyetlerle dolu, çelik zihl gençlik... Uni'nin katbi ih- tirasları , Christian'ın endişeleri, hep ençlikir. Evlendikleri gün, — rüzgür kesiliyor, her şeyi derin bir sükünet kaplıror. Eser zalfçadır. Fakat önun da bizi alâkedır eden ciheti, Skandinay rahuna ifade etmesidir . Bu acemice kitapta da — Knut Hamsun'un — ve Selma Lagerlöf'tin eserlerin de bizi tesbir eden eşhasa tesadüf ediyoruz. Büyük edipler mensap oldukları ırkın hâkim bususiyetlerini, evsafını sebarliz cttirirler Acaba bunun - içinmidir. Ki İbsen ve Björnsönün delkletile tanı- dığımız Skandinavlarda füsunkâr bir cazibe buluyoruz? Reşal Nuri 00000004000000200AAALAADAACA ASKERİ BSHİSLER Almanların mağlu- biyet sebepleri Harbe > girerken eltadın. Kaput düğmeleri bile , hazıdır. — diyen Almazılar yalnız bir sevi hesap ede- mediler... O da harbin uzur” sürmesi ihti mali idi AT , ağlar: b ordalarile bir haftada Pacis önlerinde Buluna rak parisi muhasara edecekler ve bir kaç'ay İçinde Fransayi ortadan kaf- dırdıktan sönma Rüslara düneceklet ve Rus ordularını Avusturyü İle bir: Tükte imba edeceklerini zannediyor- dardı.. Bidayeti muharebede hakikaten ilk hizile yıldıım gibi gidildi. Fakat Fransızlar cenupeen getiedikleri kuv- vetlerin mükabil — tarruzile — Marın önünde durdular — ve hatta bir azda” geri çekildiler. Badehu şarkta Raslarla afır ve kanlı boğuşmalar başladı. Gün geçtikçe Ruslar tekviye edi. liyorlardı. Almanlar bir mikdar iler- Tedikten sonra bu cephede durdular. Harp Almanların düşündükleri ve istedikleri gibi bik kaç ayda Bitmedi. Gerek şark ve gerekse garp cephelerin de teşpit edildiler,. Azık müharebede mevzi muharebesi şek- li aldi. - Almanlar cepbelerinden Biç Bir tarafa akın — edemiyorlardı, Genizlerdecde müttefiklerile birlikte kapalı — idiler. İülaf dümanması denizlere hakitn olduklarından - her- (arafla irtibat kez sildt Almanların müstemlikelerinden bir tek bağday bile gelmiyordu... Müelilin ise gerek kendi müs- temlikeletinden ve gerekse Almanlar: dan — zaptettikleri — müscemlikelerden ve gerekse Amurikadan bol bot errak ve gaire getiriyorlardı. Bunu çekemiyen Almanlar — Tahrilbahir müharebelerine — başladılar. — Fikat mühim — bir semere edilmedi. Almanyada — badebir müttefiklerde de açlık başladı. B sırada iilâfın lehine Romanya harbe girmiş idl Bu bidayetre —Alman siyaseti ümumiyesi — aleyhine bit darba olmakla beraber erzak tedariki hususunda bir nimet oldu. Roman- yalılar Alman tuzağına dilşmüşlerdi. Almanlar bü - firsiti kaçırmıdılar. Çünkü Romanya oyalarında — erzak vatdı.. Kapalı olarak tıkanıp kalmış olan Alman orduları başlarında MAKEN- ZEN ulduğu halde Avusturya Balgar ve Türk ordularile -bir bümlede fırladılar ve bu böştüğa hücum estiler Şayant hayret bir sür'atle Romanya içine ve adeta buğday anban içine düşercesine — KARPATLARDAN indiler. Bükreş bu mükâve nete hiç daya namadı Romanyalıların — müdakmaları pek zeif olduğundan mütcefik Ordu- lar yacış edercesine ilerliyorlardı. Romahya - dahiline giren işbu ör- dülar / karınlarıni doyurdukları - gibi Almanlar keadi —memlekederinede Romanyadan erzak taşımağa başladı- lar. Hatta bir aralık Avusturyalılar erzak kavgası bile yaptılar.. Almanlar bu Seler Romanyadı ellerine geçen esyalarıda kendi memleketlerine taşı- mağa başladılar. Bu şuretle heti Ro- manya tehlikesi ortadan kalkmış oldu ve hemde erdak ihtiyacı bir mlkdar olsun tahfif edilir gibi aldu.. Bu erzik altmiş milyon Almana çaresaz ola- mazdı netekim ihtiyaç gittikce Çoğa- iryörde” vesilss “ile — yiyecek » tevili asulü de ktr ” etmiyotdu, — mısıf iştihlak verilmeğe Daşlandı, karşı terafta. mütelifin bol geda ile beslenirken mü- Gefikin arpa TMisir Ve nebat tohumu karışık vesika ekmeği yiyorlardı.. Açlık bürün Almm kumandanların: ve bütün Alman:hükümetini düşün- dürmeğe — başladi — üçlığin — devamı tehlikeler arzediyotdu. —Bir - taraftan düşman — tarafına — yeni yeni hükü- Metler fitihak ediyor ve çoğulıyordu. Bi esnada hiç bir tarafta sulh ümidi diğer | yoktu, harp senelerce uzamak istida- Almanların — hesabi boşa çıkmışa. — Harbi çabuk edemediler. Daha dağrusu * atle — bitirmek “ellerinden — gelmedi. Bilakis mukabil caraf harbi uzatmak istiyordu, — bir hasustaki — serbesti ellerinde idi. Almanlara — karşı yıpcatma ve Üzetma mübarebesi açtılar, Çünkü erzak hüsüsanda hiç bir menabie malik olmayan Almanlar birgün ken- diliklerinden Çökeceklerdi. Netekim Almanya dabitinde açlik- bir takım sızıltıları ve dalk üzerinde hükümete karşı menimuniyersiz dımda idi. İste kavuşmak arzusunu güsteriyo Bir kısım halkın çok zengin'olu- Şu v isralatı, sabur - ve >muti- halk Si tesir yapıyordu. — Fab- sikatorların ve mühtekirlerin açakları şampanyalar fakir ve uçlar “üzerinde iğbirar uyandırdı.. - İşte bu. mikrop büyüye büyüye bürün millete sizayet eti ve isyanlar başladı ve en neha yet Almanların yıkılmasına - sebep oldu. Bu barbin ayni mesaibine Tür kler de maraz. idiler, fakat hiç bir Türk zeferinden açız sulh İsteriz kelimesi çıkmadı. Pileyne deki kah geman ecdadınin eserlerine uydular Zaten sabur ve müzevokkil — olan Türkleri binlerce buyuk meziyetlerin- den birlde harpte sabır. göstererek karp e mesirdir, ve bu vüksek kabiliyet cihancada — malâmdür. Türk neferi doğuşunda askerdir. Kanında ki cen- gâverlik bütün faziletlerin en yük- sekidir. Kendisine has olun Dü ineziyet- tir ki (Büyük Gazimizin buyurdukları gibi ) Bir 'Türk 'neferi C10) düşmena bedeldir. şözünü ona süylermişt Bstklâl mücadelesi de Türk nefe- rinin Kudretini cihana göstermi; Bu mühxrebede başta. büyük OCazi olduğu halde bütün Türk millerinin gösterdiği ssbür ve metanet bürük galeri doğurmuştur . DOĞAN YILDIZ Hani gatip olmak için, cidden garip hir orman bekçisiydi.: İi Abidin babaydı ; 55 yaş şındaydi. Kendi halinde, dürüst, namuslu bir indandı.. Yalnız kok cu değildi.. Ne kulcuydu, ncde bekçi, Akşamları Kü oturur, ahaliye vaız verirdi, Ormanları - harbetmeyin, biri- birinize fenalık — etmeyin, - kötü kişt olmayın.. ve sâire ve saire... Abidin baba, 19 senelik bek- çilği — esnasında, bir dela - bile bir kaçakçı, bir hırsız, bır ağaç keseni - yakalamamış, — kimseyi hapsettirmemiş, kimseyi jandar- maya teslim etmemişti. Hiç bit “insanın, diğer bir insanı mahköm ctmeye hakkı yoktur, fikri batılını beslerdi.. Esasen Bükümct onu, sırf kı- demine ve yaşına hörmeten istih- dam ediyordu. Önün Jiçin “kabahadlı - adam yoktu — Ben Öne bileyim derdit.. O adamın içinde Miyimt Bey- ninde ne var Biliyor. muyum? Belki o, yaptığını fenalık — için yapmıyor?. Zilzürna bir sarhoşa tesadül edceeksolsa; Dir'inrsız- yaklasa, kavga”eden karı” kocaya rasgel. se, derhal ceza Başlar, kimini kuru tehdite, kimini de izzeti Rrefsini okşıyarak mes'eleyi yatış tırır, işi ört bas edecdi.. ün Kahvesinde GÜNÜN LÂTIFELERİ (Dükkâncılar bayram münasebetiyle fiatlara zammet- mişler - gazeteler -) ç KA e VZZ K ///( A d LO H GT .'/İ/ d Çi '. "!;///6% Bey — Şimdi pahalt pahalı alacağımıza bazı şeyleri bayram ertesine birak- olmaz mı? . Hanım — Olur amma hepsinden iki misli almak şartiyle |. 'aşıdım... taşıdım... taşidım..., Bu kelime Namığın kulakla- rında israrla — çınlıyor.. — cekrar nağmelerle — “taşı- diye ötüyordu. Ne demek? Taşıdım! Ne demek? ©O herif Neşyrani kucağına mi alınıştı! O buna nasıl razi ol- muştuf Evet ama. yavnıcuk yüriyemi- yordu.. ah keşke Soş bu kadar genç ve yakışıklı olmasaydı.. ne diyef Namık ne düşünüyor? Bunu tedi Bu temenniyi kıs- kançlık mm doğurdu? Kıskançlık! Nef Namık küni kıskamyor Ney- ranı mıf ne hakla, ne sıfatla ? Hak, silat! Namik — bunları düşünmüyor.. anladığı, urtık iti- raftan kaçmadığı bir tek aşıkâr mokta var: Namık Neyranı kıska- meyor. Namik yarını, öbür. günü, gelecek baltaları, ayları düşüne- Tek, Neyranı kıskarıyor —. Niçin mülekkeresi çırpınıyor. niçin viç- danından — kupan bir ses — ona; “peki, sebep? Neyrani neden kıskanıyorsun?, diye suruyor.. Namağın hissi tabli değil mif Bunca- senedir, ne göz - yaşları, ne isyanlar ne Teragut ve istirap- lar pahasına büyütüp güzel belki çok yakın bir atide, ihti. yarlık - günlerini — aydınlatan bul yegâne sevgili IŞIĞIN söneceğini düşünmek, kıskanmak, çıldırmak onun hakkı değil mif Fakat o Neyrana — karşi borçlu — olduğu babalık — vazifelerini — unutuyor mut? Her: baba da- belki ayni tehevvür, uyni isyan dakikaların- sonra çocuklarının — saadeti uğruna kendilerini feda etmişler mi? Hayır.. Namık - istemiyor.. Neyrana baba olmağı kabal er- Şizini düşünmek bile istemiyor. Bu his ne?Bu hepsinden fena.. Namık çıldıracakmış gibi başını illerile sikiyor, — sikiyor.. Sanki drmağından tefekkür kabiliyetini çıkarıp atmak — istiyormuş gibi sıkıyor.. Başı dönüp — kendiIni yatağına attıktan sonra, her şeyi, bütün hayatı unutmak, kendin- den geçmek istermiş gibi gözle rini yumduktan sonra bile sıkıyor. gd Neytahın ada — kapısı yavaşça açıldı. Genç kız dönmeden sordu: — Gece anneciği, sen misin? — Hayır Peri kızı;bön geldim. Neyran başını çevitdi ve te- onu bulmuşlar mı, / acıdan dü sormayı unuttam.. ( ne - Hasan? O arkana sakladığın çiçekler nef Hasan elini arkasından çekti ve kızararak Neyrani, sadde beyaz güllerden yapılmış güzel bir de- met Uzattı. — Bunu nereden buldun Ha: san? Sizin bahçenizde gül yok!.. Hasar gözlerin arasına darılmış bir kâğıdı gösterdi. tTan- baktı. Bü bir - kart »Ekrem, isminin altında * döğrü ince bir yazı “Ney mmefendiye! , — ibarcsini etmişti. n ha- ilâve Genç kaz . haftiçekaşlarımı ça- | tarak: — Bunu dedi. sant kim - verdi? Peri kızı, bana - darılma © Dey saha bunu neğil olsa yön- derecekti. Ben gekliğim Yzaman o da kapinın Önünde idi. Bana “Sen Hasansın, degil mif. Ney. Tan hanımın - nesi — oluyorsun?, diye sordu. Rirdenbire” öyle şa şırdım ki “Neyran hanim kim? Ba, Peri kızını?, deyiverdim Bü- söyledinmi — Hasan? Ama neden, Hasan neden? Kaç defa bu. Peri kizi. dakırdısını — Bak ama, Peri kızı, 6 bey hiç te buna gülmedi, merak bile ederek Hu ismi Sana 'ne sebeple verdiğimi sorda, — Peki sen ne dedin? — Peri kızı danlmıyacağını süöylersen, anlatırım. — Darilacağımı nereden tah: min ettin. Demek fena Bir şey yaptığını sen de anliyorsun! — Hayır, hayır, ondan değil. Sen her zaman bize yaptıklarını #öylediğimi istemiyorsun -da>. — Hasan! Demek » adam adama bunlatı anlattın, öyletmi? — Hepsini değil peri kızı.. Sadece senin bütün insanlar gibi olmadığı, we bileyim İşte Öyle bambaşka bir şey olduğunu söy- ledim. : Bambaşka bir şey ne demek Hasan? — Bilmem ki işte Peri kızları gibi melekler gibi ble şey.. — Masan sen bonları nerden öğrendin? Sence Perl kızı ne de- mek? Onu rasil tahayyill edi. yörsun? — Tıpkı - senin gibi.. « Peki ben nasılım ki.. Ben de annen gibi, komşu teyzelerin gidİ bir kadın deği miyim? aa Ü Bazan, söylediği bir söz vardı ki, köy halkına merak olmuşto; — Ah, derdi, yalnız bir kişi var ki, önu - bir ele — geçirsem! Eğer onu bir gün “ yakalarsam hali haraptır.. Herkes, Abidin babanın kime düşman - olduğunu, kimi yakala- mak istediğini araştırıp dururdu.. Aceba — rencberin oğluna mı kızıyordu? Ö, bir gün Abıdin babayı terslemişti. Yoksa aceba kızdığı arabacı miydi? Günkü arabacı Abidin — babaya daima alayeeder, sözlerine hiç kulak vermez: — Bunak -gene ıraşa: başladlı! derdi. * Bir gece,'bir bayram göcesi, bütün' köy ” halki eğlenip güler lerken, Abidin bâbayı gürdüler. Abidin baba zil zurna sarhoş, iki taralına yıkılarak gidiyordu.. Güçlükle karakala kadar gitti.. Kapıdan girdi. — Allaksız, rezir Heclti ” Deye söyleniyordu. Utamıyor musun sen?. Birde Bekçi - olacaksın!. Birde kolcu olacaksın.. Herkes senden örnek alacak..Haydi,hüy- di yürü.. Deliğe tıkıl.. Samı kaç kere söyledim; bir elime geçirsem, halin haraptır demedim mi?. Çünkü seni bilirim, sen de kendini bilirsin.. Haydi bakalım.. Gir kotese.. Yevkil edllenleri - koydukları danın kapısını açtı, girdi, sonra kapıyı kilitledi. Orman bekçisi Abidin baba, sarhoş rasgeldiği Abidin babayı hapsetmişti. Nakleden Selâmi İzzet 000 Halk sütunu * Sütlüce yolunun hali Bir karlimiz vazıyoı mezbaha — Hle yeyüne yöl bir bale gelmişdr. bir Yatidar menbar teşkil eden mer> dahanım yölimm tamir için vukubulan müracaatlar üzerire, bu yolduzluğun düzeltileceğini vadeniği hakle hala fasliyete nasıl anlatayım? - Biliyor u- sun- Peri kizi, galiba yi dediğin gibi çocukluktan kurtu- lamadım,. Belki büyüyimice içimi dolduran bu şeyleri anlatabilecek kelimeler bulurum.. Şimdi bak bir türlü söyliyemiyorum.. Sağa zaman “Peri kızısın, beni anlat, demez miyim! — Peki Hasan © adama nast! anlatabildin? — Ona da bu / sana — söyle diğimden fazla bir şey demedim ki., a Hasan gel şu alçak iskem- leye otur. Anlat, — sonra - ne oldu? — Sonra.— Sonra İşte bu de dıııed HZAttı, sana yelişmemi söyle .. — Hasan bak ne — vakkittir yanımdasın, hâlâ başıma — gelen leri sormuyorsun.. — ©O bana anlattı.. — © kimt — İşte komşu bey! '— Ne komşusu? — Bilmiyor —musun Peri kızı ©6 yandaki köşkre oturuyor. Hem onlar büreya taşınalı epi oldu. Ben eşyalar indir gritim. —

Bu sayıdan diğer sayfalar: